
Bugün o büyük gündü. Duruşma vardı ve ben sonunda özgürlüğüme kavuşuyordum. Avukatıma güvensem de tek celse de boşanamazsam diye arada korkuyordum ama bu ihtimali aklımda bulundurmamaya çalışıyordum çünkü öyle bir şey olmayacaktı. Ben ona soyadını geri verecektim.
“Günaydın Defne hanım.” Tezcan’da da ayrı bir hava vardı bugün. “Sana da günaydın. İyi gördüm seni.” Utanarak kafasını eğdi. “Akşam sevgilimi gezmeye götüreceğim. Uzun zamandır kendisini göremiyordum. Çok özledim.”
“Git tabii. Kız da seni çok özlemiştir.” Cevat’ta onunla şakalaşmak için vururken “Hadi duruşmaya yetişmemiz gerek.” deyip ikisinden önce arabama geçtim. Son günlerde kendimi daha iyi hissediyordum ve hatta kilo bile almıştım. Levent’ten ayrılmak bana iyi gelmişti. Bunu evlenmeden önce yapabilmiş olsaydım şu an çok farklı yerlerde olabilirdim.
Yine de kendimi üzmemeye çalışıyordum. Sonuçta ben bunu daha geç de öğrenebilirdim. En azından bir çocuğumuz olmamışken öğrenmiş olmam iyi olmuştu. Bu ondan daha kolay ayrılmam için bir sebepti.
Bazen kendi enayiliğime kızsam da bir fayda etmiyordu. O yüzden bunu yapmak yerine kendimi rahat bırakmıştım. Ne zaman bu tarz şeyler aklımı yorsa hemen kendimi daha iyi hissetmem için bir şeyler yapıyordum. Şu anda bundan daha iyi hissedebileceğim şey yoktu mesela.
Adliyeye geldiğimde birçok gazetecinin olduğunu görünce arabayı uzak bir yere park ederken kafama bir şapka geçirdim. Bunun yaşanacağını önceden bildiğim için hazırlıklı gelmiştim. Ardından maske takarken diğer ikisi de yanıma geldi.
“Hızlı bir şekilde içeri geçeceğiz. Gazeteciler ne derse desin hiçbir şey söylemeyeceksiniz.” Avukatımın çoktan gelip beni bilgilendirmiş olması da ayrı iyi olmuştu. Zaten dediğim gibi bunun olacağını tahmin ediyordum. İnsanlar işten çok özel hayatımızla ilgileniyorlardı. Keşke böyle olmasaydı…
Adliyenin kapısına gelirken gazetecilerin kendi kendine konuştuklarını görünce hızlıca hareket ettim. Yanımda duran korumalar beni kapatırken dikkat çekmeden seri adımlarla kendimizi içeri attığımızda hemen maskeyi ve şapkayı çıkardım. Bu sefer fark edilmesem de duruşma sonrası illaki yolumu keseceklerdi.
Duruşmanın olacağı salona gelince avukatımın da kapının önünde beklediğini gördüm. Yarım saat kadar sonra hakim karşısına çıkacaktık. Hemen arkamdan annemler gelirken beşer dakika arayla önce Duygu hanım sonra da Yavuz bey gelmişti. Bu kadar çok kişinin yanımda olması bana güç veriyordu.
“Defne sakin ol, tamam mı? Her şey bir anda olup bitecek. Levent’in saçmalayacağı her bir şey seni sinir etmek için olacak. Oyununa gelme.” Ablam uyarı da bulunurken Duygu hanım ona hak verdi. O sırada ikisini tanıştırmadığımı fark ettim.
“Abla, bu hanımefendi benim dedektifim Duygu hanım.” Ablam elini uzatırken o da sıktı. İkisi de iyi anlaşacakmış gibi hissediyordum. “Duygu hanım, bu da ablam.”
“Defne hanım her şeyden önce sakin olmanız gerekli. Bu bizim için çok önemli.” dedi Duygu hanım. “Tamam, ben ne yapacağımı biliyorum.” Annemden çok bu ikisi beni zorluyordu zaten. Tabii arada annem de kendini hatırlatmak için darlıyordu. Aslında burada benimle uğraşmayan kimse yoktu.
“Gazetecilerin önünden zor kaçtık. Çıkarken ne yapacağız, bilmiyorum.” dedi annem. Ben de bilmiyordum. Bakacaktık bir çaresine. Gözlerim korumalarımı ararken Yavuz beyle konuştuklarını görmüştüm. Benimle ilgili rapor da veriyorlardır kesin. Ne anlatıyorlardı acaba?
“Yalnız Yavuz bey neden geldi?” diyen ablama baktım. “Kendisi işten önce benim arkadaşım. Yanımda olmak için geldi.” Ablam pek inanmamış gibi bakarken “Yavuz bey şu ortağınız olan mı?” diye soran Duygu hanımı ablam onayladı. İkisinin de suratında muzip bir gülümseme yer edinince gözlerimle uyarmak zorunda kaldım. Adliyede olmasaydık ben yapacağımı bilirdim de neyse.
“Bence Defne’yle çok yakışırlar.” Ablam güzel(!) fikrini belirtirken Duygu hanım “Cidden çok yakışırlar.” diye konuşunca sinirli bir gülümsemeyle aralarına girdim. “Farkında mısınız adliyedeyiz? Hem de ben buraya boşanmak için geldim. Siz de beni desteklemek için buradasınız.”
“Defne biz seni her zaman destekliyoruz. Mesela ben bu konuda da destekliyorum seni.” Tamam, ben boşuna uğraşıyordum. Benim duruşmama odaklanmam gerekiyordu.
“Defne hanım,” Avukatım bana seslenince hareketlendim. “Efendim.”
“Duruşma birazdan başlayacak. O yüzden isterseniz bir kez daha üzerinden geçelim.” Kafamı olumlu bir şekilde salladım. Avukatım elindeki delilleri tek tek gösterirken ben de her birine tekrardan göz gezdirdim. Artık o fotoğraflara bakmak o kadar da kötü hissettirmiyordu. Delillerimize yenileri de eklendiği için mutluydum hatta. Levent’in de hem evimizi hem de şirketimizi basmış olması benim yararıma olmuştu.
“Defne hanım hazır mısınız?” Yavuz beyin yakından gelen sesine döndüm. “Evet, hazırım. Onca işinizin arasında duruşmaya geldiğiniz için de ayrıca teşekkür ederim.” Temel atmadan sonra döneceğini söylemişti ama gitmemişti. Sanırım duruşma için biraz daha ertelemişti. Aslında buna hiç gerek yoktu. O yapabileceği en büyük yardımı zaten yapmıştı.
“Rica ederim. Siz benim arkadaşımsınız.” Birbirimize bakarken Levent’ten önce gelen sesle dikkatimiz dağılmıştı. Sesi duyulsun diye resmen bağırıyordu. Rezil insan! Davanın başlamasına neredeyse birkaç dakika kalmıştı. O kadar umursamıyordu ki belki de davaya bile gelmeyecekti. Ailesi de yoktu. Gerçi ne yüzle geleceklerdi ki? Onlar düğünümüze bile zor gelmişti.
İsimlerimiz çağrıldığında içeri geçerken yerimizi aldık.
Dava başladığında önce benim avukatım konuşurken Levent’in arada değişen yüz ifadelerini takip ediyordum. Onu az çok tanıdığım için en çok da endişeleniyordum çünkü her an saçmalayabilirdi.
“Anlaşamamalarının yanında müvekkilimin de anlatacaklarını dinlemenizi isterim.” diye sözlerini bitirirken hakim benim de konuşmamı istediğinde gösterilen yere geçtim. “Anlat bakalım kızım. Daha 1. yılınız dolmadan neden boşanmak istiyorsun bu adamdan?” Sanki bu davaya hiç bakmak istemiyormuş gibi bir hali vardı. Bitirelim de eve gidelim diyecek gibiydi.
“Levent’le evlenirken dünyanın en mutlu insanıydım çünkü kendisini her şeyden çok seviyordum ama evliliğimizin ilk aylarında aldatıldığımı öğrenince her şey bir anda değişiverdi.”
“Yalan söylüyor hakim bey! Ben Defne’yi aldatmadım!” Levent daha şimdiden bana mani olmaya çalışırken hakim sessiz olmasını işaret etti. Sonra da bana döndü. “Devam et kızım.” Gözlerim avukatıma kaydığında o da devam etmem için kafasını salladı. Bunun böyle zor olacağını hiç düşünmemiştim. Yapabilirim sanıyordum ama zorlanıyordum.
“Babamın ortağıyla ailecek yemeğe çıktığımız gün onu takip ederek öğrendim beni aldattığını. O an inanamadım. Kendisinden boşanmak istediğimde evimizi de şirketimizi de basarak beni korkutmaya çalıştı.” Artık ağlayasım gelmiyordu ama içten içe burkuluyordum. “Şirketi de kötü durumdaymış. Bizden kendisine para akışı yaptırıyormuş. Benimle evlenerek de bunu kolaylaştırmaya çalışmış.” Avukatım tüm delilleri hakime sunarken bekledim.
Bugün benim günümdü.
Yine bir zaferle evime dönecektim.
Hakim kafasını iki yana sallayarak fotoğraflara tek tek bakarken gözlerim Duygu hanıma kaydı. Kendisi kocaman gülümsüyordu. Hatta herkes ondan kurtulacağım için çok mutluydu.
“Orada Levent’in çevirdiği dolaplarla ilgili tüm detaylar var.” Hakim gözlerine inanamadığı için gözlüklerini de takarken beklemeye devam ettim.
“İnsanlara ne gösteriyorsun Defne? Ben senin kocanım, kocan!” Ses tonunda ki ani yükselmeler artık umurumda değildi. Hatta kendisi benim muhatabım dahi değildi.
Yerime geçerken bu sefer Levent konuşmak için çıkmıştı hakim karşısına. “Bizim evliliğimizde hiçbir problem yok hakim bey. Pardon yoktu ama karım yeni bir projeye başladığından beri aklı sadece babasının ortağının oğlunda. Sürekli onunla beraber. Benden çok onunla vakit geçiriyor.” Yalanları bir bir dizerken Yavuz beyin hoşuna gitmediğinin farkındaydım. Çenesi gerilmişti.
“O projeye başladığından beri aramız açık ve her geçen gün daha çok açılıyor. Baksanıza beni onu aldattığımı iddia ediyor.” deyip gülerken hakimin tek kaşı havaya kalktı. “Bu artık bir iddia değil bence.”
“Anlamadım. Ne demek istiyorsunuz?”
“Yerine geç.”
“A-ama daha bitirmedim ki.” Hakim kendisine cevap vermeyip bakmayı sürdürünce Levent hızla avukatının yanına geçti. Sanırım onu yeterince dinlemişti.
“Karar!” dediğinde herkes ayaklandı. Bunun bu kadar kısa süreceğini hiç düşünmemiştim doğrusu. “Defne Sönmezcioğlu’nun eşi Levent Sönmezcioğlu hakkında sunduğu deliller incelenmiş olup boşanmalarına karar verilmiştir.” Donuk ifadem istemsizce kocaman gülen bir surata dönüşürken ilk olarak annemle ablama koştum. İkisine de sıkı sıkı sarılmak istiyordum.
“Hakim bey yapamazsınız! Defne-“
“Kadını aldatmışsın daha ne konuşuyorsun?” Hakim Levent’e cevap verirken o azarlanmış bir çocuk gibi susmuştu.
“Tek celse de hallettik bu işi.” sedim mutlu bir şekilde. Onu hayatımdan çıkarmak çok kolay olmuştu. Şaşkına dönsem de mutluluğum bu duygunun önüne geçiyordu. “O zaman bu güzel günü bir akşam yemeğinde kutlamamız gerekiyor.” Annemin fikrini herkes onaylarken bir şey demedim. Onlarla yemek yemek istiyorlarsa elbette yerdim.
“Ben çalışanlara haber veriyorum o zaman.” Annem sevinçle yanımızdan ayrılırken Yavuz bey o kalabalığın arasında beni kutlayıp hemen ayrılması gerektiğini söylemişti. Biz de çok durmayarak mahkeme salonunu terk ederken Levent arkamdan atıp tutabildiği kadar tutmuş ve kimsenin tepki vermemesiyle daha çok kudurmuştu.
Adliyeden çıkarken bu sefer gazeteciler üzerimize doğru gelip ardı ardına sorularını dizerken bir şey söylemememin daha iyi olduğuna karar verdim. Boşu boşuna gerilmeye gerek yoktu. Ben Levent’ten boşanmıştım işte.
Gazetecilerin sorularını yanıtsız bırakıp arabalarımıza geçtik beraber.
…
Duygu hanımla yeterince konuşamadığımızdan bugün birlikte bir kahve içmeye karar vermiştik. Şu anda ben de ona hazırlanıyordum. Birazdan çıkacaktım ki ablam aramaya başlamıştı. “Defne sana geliyorum ablacığım.” Açtığım an bunu söylerken duraksadım. Ablam arada böyle çat kapı gelmeye kalkışabiliyordu. “Bana mı geliyorsun? Ben dışarı çıkıyorum şimdi. Duygu hanımla buluşacağım.”
“Aaa, öyle mi? Ben de gelmek üzereydim.”
“Benimle bir şey mi konuşacaktın?”
“Hayır, sadece laflarız diye düşündüm.”
“Sen de bize katıl.” diye bir teklifte bulunduğumda hiç düşünmeden kabul etmesi beni pek de şaşırtmamıştı. Duygu hanımı da daha ilk gördüğünde sevmişti zaten. Anlaşarak evden çıkarken arabamı hiç almayıp onun arabasıyla buluşma yerine gittik. Korumalarım da her zaman ki gibi benimle beraber oraya gelmişlerdi. Bazen bir saldırıya maruz kalsam beni koruyabilecekler mi, diye düşünmeden edemiyordum.
Kafede tek başına oturan Duygu hanımın yanına gittiğimizde ablamı görünce 2 katı sevinmişti ve bu durum hoşuma gitmemişti çünkü ben Duygu hanımın daha yakınıydım. Ne oluyordu öyle?
İkisi sanki yıllardır birbirini görmeyen dostmuş gibi birbirlerine sarılırken boş sandalyeye oturdum.
“Sizin de gelmeniz çok iyi oldu.”
“Bensiz sıkılacağınız belliydi.” Ablam havalı bir şekilde saçlarını düzeltirken garsonu çağırıp bir şeyler sipariş ettik. “Bu arada birbirimize resmi davranmasak, olur mu? Böyle biraz geriliyorum.” Ablam Duygu hanıma doğru konuşunca ben de artık resmiyeti aradan kaldırmamız gerektiğine kanaat getirmiştim. Biz artık arkadaştık.
“Olur, tabii. Sen nasıl istersen.”
“Ablam çok haklı. Bence de resmiyeti kaldıralım.” Burada olduğumu göstermeye çalışırken ikisi de yarım ağız bir şeyler gevelemişti. Arkadaşım çalınmış gibi hissediyordum! “Duygu sen benimle konuşmak için çağırmadın mı? Ne konuşacaktın?” dediğimde ablam gözlerini belertince ofladım. Bu hikayenin ana karakteri ben değil miydim? Yoksa seyirci beğenmediği için karakterler mi değişiyordu?
“Dün gerçekten güzel geçti. Defne boşanamasaydı kesin kafayı yerdim.” dedi ablam.
“Aslında elimizdeki deliller tek celse de bu işin hallolacağını gösteriyordu zaten. Benim için sürpriz olmadı.” İkisi benim hakkımda konuşurken sadece dinlemeye karar verdim. Bakalım nasıl devam edecekti?
“Yavuz bey de o kadar işinin arasında Defne için mahkemeye geldi.” diyen ablama korkunç bakışlarımı gönderirken beni görmediği için heyecanlı ifadesiyle devam etti. “Bence o adam çok iyi biri. Ben sevdim kendisini. Keşke Defne onunla daha önce tanışsaymış.”
“Abla tanışsaydık da bir şey değişmezdi.”
“Değişirdi. Yavuz bey, Levent’ten bin kat daha iyi.”
“Aslında ben de sana katılıyorum. Defne ve Yavuz bey yan yana durunca bile gözle görülür bir şekilde yakışıyorlar.” Keşke bunu yanımda değil de arkamdan konuşuyor olsalardı.
“Bakın o benim arkadaşım. Bundan fazlası yok, anladınız mı? Olmayacak da.” Kesin bir dille kendimi ifade ederken ikisinin de gözleri birkaç saniye üzerimde gezinmişti. Birbirlerine bu kadar benzemeleri normal miydi?
“Artık bekarsın Defne. Bence sen bunu bir düşün.” Diyen ablamı takmayarak kahvemi içtim. Boşanmış olmam hayatıma yeni birini almam gerektiği anlamına gelmiyordu. Ben yalnız kalmak istiyordum. Biraz kendi kendime yaşayıp hayatımın tadını çıkarmak istiyordum.
“Levent geçen şirkete gelmiş. Defne’yi rahatsız etmek istemiş. Yavuz bey de onu bir güzel dövmüş. Çok havalı değil mi?” Babamın bunu ablama anlattığını varsayarak derin bir nefes aldım. Babam da Yavuz beyi beğeniyordu anladığım kadarıyla. Ona olan tutumunu fark edebiliyordum.
“Bir erkek hiç benim için birini dövmemişti.” Dedektifin de ablama katılmasıyla alnımı ovdum. Ne dersem diyeyim beni dinlemeyeceklerdi anlaşılan. Sanırım onlarla bazı gerçekleri paylaşmam gerekiyordu. Belki bu sayede fikirlerini değiştirebilirdim.
“Levent olay çıkarmış.” Ablam telefonunu bana çevirince elinden alıp habere tıkladım. Onu aldatanın ben olduğumu söylüyordu gazetecilere. Hatta elinde olsa megafon alıp herkese haykıracaktı. Onun kadar rezil bir insan hayatımda görmemiştim.
“Önemli bir şey değil. Biz sohbetimize devam edelim.” deyip haberi kapattıktan sonra telefonu ablama verdim.
“Bizim o fotoğrafları yayımlamamız şart oldu.”
“Hayır, Duygu gerek yok.”
“Defne bu kadar iyi niyetli olma. Canını zaten yaktılar. Bundan sonra daha çok yakmak için uğraşırlar.”
“Duygu doğru söylüyor. Çektiğiniz fotoğrafları yayımlayın da dünyanın kaç bucak olduğunu görsün.” Ablam da ona destek çıktığında karşı koymamam gerektiğini biliyordum. Ben de herkese Levent’in beni aldattığını göstermek istiyordum ama onun adının hayatımda daha fazla geçmesini de istemiyordum. Boşanmıştık ve bitmişti. Daha neyi uzatıyorduk ki? Doğrusu o neyi uzatıyordu? Neden çenesini kapatmıyordu? Neden kuduz bir köpek gibi etrafa saldırıyordu?
“Tamam, yayımlayın ama bunu anonim bir hesaptan yapalım. Onunla muhatap olmak istemiyorum.”
Duygu kafa sallarken “Yavuz bey de yayımladığımıza çok sevinecek.” deyince gülümsedim. “Sanırım Yavuz bey hakkında öğrenmeniz gereken birtakım gerçekler var.” İkisi merakla bana bakarken “Ablacığım,” dedim önce.
“Evet, Defne.” Dedikoduya yeterince aç gibi görünüyordu.
“Duygucuğum,”
“Seni dinliyorum, Defne.”
“Sana daha önce anlattım mı, hatırlamıyorum ama ben düğün günü kaçırıldım. Az kalsın biriyle zorla nikahlanacaktım ki son anda büyük bir yanlıştan dönüldü.” Dönülmese daha iyi olur muydu, bilmiyordum.
“Beni kaçıran kişiler bilin bakalım kim?” Masamızda kimseden ses çıkmayınca biraz düşünmelerine izin verdim ancak ikisinden de bir sonuç çıkmamıştı. Meraklı oldukları için de ayrı komik görünüyorlardı.
“Seni kimin kaçırdığını biliyor musun?”
“Tabii ki biliyorum abla.”
“Kızım söylesene o zaman.”
Gülümsememden hiçbir şey eksilmezken kafamı aşağı yukarı salladım. “Evet, o kişi çok tanıdık.” İkisinin de tek tek gözlerinin içine baktım. Bu gerçeği artık bilmeleri gerekiyordu.
“Yavuz Atahan’ın ta kendisi!”
___
14. Bolumdeyiz ve bosanmayi basardikkk
Cok da iyi oldu ya
Yorulmustuk Leventten
Sonra ki bolumde de goruselim✨✨
Gule guleee💘💘
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 1.72k Okunma |
214 Oy |
0 Takip |
30 Bölümlü Kitap |