15. Bölüm

15| Paket

Flower
zeyzeynepp

Eskisinden daha mutlu olduğuma inanıyordum. Artık hayatımda Levent diye biri yoktu ve olmayacaktı da. Ne yapmaya çalışırsa çalışsın yine de hayatıma burnunu sokamayacaktı. Duygu’nun attığı fotoğraflar 1 saat geçmeden viral olurken birçok kişi beni haklı bulmuştu. Ailem dışında sosyal medyanın da yanımda olması iyi hissettirmişti. Levent muhtemelen şu anda kuduruyordu. Keşke bunu görebiliyor olsaydım ama o kadar da önemi yoktu. Görmesem bile tahmin edebiliyordum.2

Mutluydum ve bunu hak ediyordum. Hayatım bir pislikten arınmıştı ve artık tertemizdi. Daha yaşanabilecek türdendi. Ayrı eve çıkmam da buna etki ediyordu tabii. Farklı bir evde kendi halimdeydim. Kimseye hesap vermeden aklıma geleni yapıyordum.

“Defne! Neredesin ya?” Ablamın bana seslenmesiyle yüzümü asıp aşağı indim. Evet, ayrı bir evde yaşıyordum ancak hiç yalnız bırakılmıyordum. Sağ olsun ailem beni çok düşünüyordu. Özellikle de ablam. Kendi çocuğundan çok benimle ilgileniyordu.

Yavuz beyin beni düğün günü kaçırdığını öğrendikten sonra kısa süreli bir şok geçirmişti ve hatta yalan söylediğimi düşünüp üzerime dahi yürümüştü. Ona çok fazla güveniyordu sanırım. İkna etmesi zor da olsa ona bu durumun gerçek olduğuna inandırmıştım fakat o hiçbir şey olmamış gibi benimle inatlaşmaya devam ediyordu. Sürekli Yavuz bey hakkında fikirlerini belirtip duruyordu.

“Geliyorum abla!” İsteksizce üst kattan inip yanına gittiğimde büyük bir gülümsemeyle beni süzdü. “Boşandıktan sonra sana bir güzellik gelmiş.” Bunu ben de fark ettim aslında. Aynaya daha sık bakar olmuştum. Kendimi eskisinden daha çok seviyordum.

“Sen bu güzellikle herkesi sıraya dizersin.” Alayla karışık konuştuğunda ben de aynı tonda “Aynen.” diye cevap verdim. Sürekli benimle uğraşıyordu ve hayatta kalma nedenlerinden biri de beni zorbalamak olduğunu düşünüyordum. Bundan garip bir şekilde zevk alıyordu.

“Levent’in seni aldattığı fotoğraflardan sonra herkes ona çok komik shoplar yapmış. Baksana şuna.” Telefonunu açıp gösterdiğinde Levent’in yüzünü bir patlıcana dönüştüren de vardı. Ona şeytan görünümünü veren de. Bunun üzerinde bu kadar durulduğunu bilmiyordum.1

“Sosyal medya sadece sizi konuşuyor. Yavuz beyin Levent hakkında sana dosya getirdiği de duyulmuş. Herkes onu tebrik ediyor.” Konunun Yavuz beye gelme hızı artık beni şaşırtmıyordu. Ablam benim için artık bir matematik problemiydi ve ben onu asla çözemiyordum.

“Seni kaçırmış olabilir ama adam hatasını anlamış işte. Sen de çok takılma oraya.” dediğinde gözlerim fal taşı gibi açıldı. O konu benim travmamdı! Uzunca bir süre atlatamamıştım. Hala da hatırladıkça kendimi açıklamak için sarf ettiğim çaba gözlerimin önüne geliyordu.

“Bunu sen yaşamış olsaydın yaygarayı koparmış olurdun. Tabii konu ben olduğum için bu kadar rahatsın.”

“Aslında seni yalnız bıraktığım için kendimi çok fazla suçlamıştım ama şimdi iyi ki bırakmışım diyorum.” Gözleri gözlerimle buluşunca 32 diş gülümseyerek benden kurtulabileceğini sanırken arkamdaki yastığı ona fırlattım. İyi bir dayağı hak ediyordu.

“Ama yalnız ben değil herkes sizi çok yakıştırıyor. Evlenseniz yılın çifti seçilirdiniz.” Ablam haklıymış gibi hala konuşmaya devam edince yastığın yeterli olmadığına kanaat getirerek kendi ellerimle müdahale etmeye başladım. Bundan sonra fikir bile belirtirken benden izin alacaktı.

“Yavuz abimiz de yurt dışına çıktı. Buralar artık çok daha sıkıcı.” Şirkete gitmek için hazırlanıp arabama geçerken ikilinin konuşmalarına şahit olunca durdum. Yavuz bey tekrar gideceğini söylemişti zaten. Demek çoktan gitmişti.

“Günaydın Defne hanım.” Cevat yarım ağız gülümseyerek bana doğru konuşunca ona karşılık verdim. Ardından da merak ettiğim şeyi sordum. “Yavuz bey ne zaman yurt dışına çıktı?”

“2 gün oluyor.” Tezcan cevap verince anlamış gibi kafamı salladım. “Ne zaman dönecek peki?” Diğer sorumu da sorarken ikisinden birinin cevaplamasını bekledim. Bu önemli bir konuydu. Biz ortaktık ve buradaki inşaatı düşünmeliydik.

“İşlerinin çoğunu burada halletmiş. Çok fazla uzun sürmeyecekmiş. Birkaç güne döner muhtemelen.” Yine Tezcan konuşurken sıkıntılı bir nefes verdim. Bana destek olabilmek için işlerini yarım bırakıp dönmüştü ve şimdi de tamamlamak için geri gitmişti. İster istemez kendimi suçluyordum.

“Defne hanım bu arada size bir paket geldi. Kimden olduğu belli değil.” Cevat paketi uzatırken alıp sallama ihtiyacı duydum. Bu neydi ki şimdi? Paketin içindeki kutuyu açtığımda korkunç bir bebek görünce irkilirken üzerinde ki kağıdı elime almıştım. Paketi bana merakla bakan ikiliye gösterdiğimde korkup ne olduğunu anlamak için benim konuşmamı beklemişlerdi.

“Levent beni tehdit ediyor.” İsimsiz bir paket olsa da bu onun yazısıydı. Korkacağımı düşünüp saçma sapan bir şeyler zırvalayıp göndermişti. Ondan her şeyi beklerdim doğrusu. Gözü dönmüştü. Belki bundan sonra ki hedefi bana fiziken zarar vermekti.4

“Polise gitmeliyiz.” deyip arabama geçince onlar da vakit kaybetmeden binmişlerdi. En yakın karakola doğru sürerken bir yandan da arkamdan gelen korumaları izliyordum. Arabayı Cevat sürüyordu ve Tezcan da telefonda biriyle konuşuyordu. İkisi ilk defa bu kadar ciddi görünüyordu. Belki de benim adıma korkmuş olmalıydılar.

Karakola geldiğimde ikisinin dışarı da beklemesini isteyip masa başında oturan polise doğru yürüdüm.

Levent cidden iğrenç birine dönüşmüştü. Ya da en başından beri böyleydi.

“Merhaba, size nasıl yardımcı olabilirim?”

“Eski eşim beni tehdit ediyor.” diyerek bugün gönderilen paketi polisin önüne koydum. “Beni aldattığını öğrendikten sonra ona boşanma davası açtım ve boşandık ama o bunu hala anlayabilmiş değil. Bugün evime de isimsiz bir şekilde bu paketi göndermiş.”

“Onun olduğuna emin misiniz?” Kafamı salladım. “Kağıtta yazan el yazısı ona ait.”

Polisin sorduğu soruları tek tek cevapladıktan sonra ilgileneceklerini söyleyip eve gitmem istediğinde çıktım. Ne yapacaklarını bilmiyordum ama umarım ilgilenirlerdi. Onlar Levent’e ulaşana kadar elim kolum bağlı oturamazdım. Onun yüzünden yine eve tıkılmak istemiyordum. Boşansak bile bana rahat vermiyordu. Bir şekilde canımı sıkmayı başarıyordu.

“Defne hanım hallettiniz mi?”

“Konuştum Cevat ama bilmiyorum. Levent’i karakola çağırsalar bile gitmeyecek. Yine mahkemeye gitmek istemiyorum.” Adliye de sadece bir gün geçirmeme rağmen bana yetip artmıştı bile.

Biraz çalışmayı planlıyordum ancak Zehra’dan da bugün olan toplantının iptal edildiğini öğrenince hiçbir şey yapasım gelmemişti. Levent’ten boşansam bile bir şekilde ağzımın tadını bozmayı başarıyordu. Umarım öyle bir şey yaşardı ki yüzünü yerden kaldıramazdı.

Eve geçtiğimde televizyonun karşısında vakit geçirmeye karar verdim. Uzun zamandır izlemek istediğim bir film vardı zaten. Bir türlü vakit bulamıyordum. Şimdi filmi izlemem için Levent o vakti bana kendi elleriyle verdi.

Bu konuyu da kimsenin duymasını istemiyordum. Annemin kulağına giderse ya buraya gelir ya da beni eve götürmeye çalışırdı. Sonra da hiç hoş olmayan görüntüler ortaya çıkardı. O yüzden duymalarına gerek yoktu. Böyle iyiydi.

Bir an için filmden vazgeçerek Yavuz beyle geçen yaptığımız röportajı tekrar izlemek için başka platforma geçtim. Geçenlerde hep birlikte izlerken sürekli bir yerlerden ses geldiği için yeterince izleyememiştim. Şimdi tek olduğum için rahatça izleyebilirdim.

Giydiğim siyah elbise cidden ben de gayet iyi görünüyordu ancak yüzümü kapatabilmek için çok fazla uğraş göstermiştik. Levent yüzünden hakkımda yapılan kötü yorumların arasında çok zayıf göründüğümü ve hasta olabileceğimi düşünen insanlar da vardı. Ben ise o aralar pek iyi olmadığım için yapılan makyajdan sonra aynada gördüğüm yeni benin fena olmadığına ikna olmuştum.

Yavuz bey ise her zaman ki gibi iyiydi. Üzerinde taşıdığı her takım elbise ona yakışıyordu. Kıyafet konuşmamış olsak da gayet uyumlu görünüyorduk. En azından kötü olsam da ekran karşısında kendimi kontrol edebilmiştim. Bundan sonra daha sık medyayla yüz yüze gelecektim. Buna alışmam gerekiyordu.

Ablamın bizi yakıştırmasını şu anda daha net bir şekilde anlayabiliyordum. Yan yana iyiydik ama bunlar boş hayallerdi. Ben bundan sonra herkesle sadece arkadaş olabilirdim. Fazlası için gücüm yoktu.1

Bunu ne ablam ne de Duygu anlamıyordu.

Röportajın bitiminde çektiğimiz fotoğraflar da tek tek gösterilmişti. Bunları her yerde yayımlamış olmalıydılar. O sıralar pek de bir şeye bakamamıştım.

Artık kötü kelimesini de kullanmak istemiyordum. Ondan boşandığıma göre bundan sonra hep mutlu olmalıydım. Şu saçma tehdidi yüzünden kendimi üzmenin ne gereği vardı?

Zehra’nın attığı raporları inceledikten sonra yatağıma girerek bilmem kaç ay öncesinde yarım bıraktığım diziyi açtım. Film izlemiyorsam en azından bunu izlemeliydim. Bu diziyi izlemeyi de aslında istemiyordum ancak izlemezsem de içim rahat etmeyecekti. Bir şeye başladıysam sonuna kadar gitmeliydim.

Henüz uykum da yoktu. Korumalarım da kapıdaydı. Yani Levent cesaret edip gelemezdi. Aslında gelebilirdi. Daha öncesinde nasıl geldiyse yine gelebilirdi. Onun hiçbir şeyden korkusu yoktu. O, beni sevmiyordu ki. Nefret ediyordu.

Levent benim hayatımın hatasıydı.

Tamam, korkmamın bir anlamı yoktu ama elimde de değildi. Her ne kadar aklımı meşgul etmeye çalışsam da pek beceremiyordum. İster istemez aklım ona kayıyordu. Onun yüzünden içim de hiç rahat değildi. Yine yapacağını yapmıştı.

Ben de senden nefret ediyorum Levent Sönmezcioğlu!1

Saat akşam 5’e geliyordu ve benim de artık yavaş yavaş gitmem gerekiyordu. Sabahın erken saatlerinde şirketteyken akşam da biraz erken çıkmaya karar verdim. Normalde burada vakit geçirmeyi severdim. Bazen babamla oturup çalışanların dedikodularını yapardık ama artık ona bile vakit bulamıyordum. Hayatım çok fazla inişli çıkışlı hale gelmişti.

Çantamı da koluma takarak asansörden indikten sonra herkese iyi akşamlar dileyip dışarı çıktım. Cevat ve Tezcan akşam yemeklerini yemek için benden izin alıp şirketin yemekhanesine gitmişlerdi. Onlar yiyene kadar burada beklemek istemediğimden evime geçmenin daha mantıklı gelmesi ile arabama doğru ilerledim.

“Ooo! Defne hanım.” Duyduğum ses ile kaşlarım çatılırken kollarını göğsünde birleştirmiş ve ayakta zor duran Levent’i görünce yerimde durdum. Mavi tişörtü kan rengine boyanarak yeni bir görünüm elde etmişti. Pantolonu ise yırtık pırtık bir haldeydi. Yüzüne ise söyleyecek lafım yoktu. Gıcır gıcır olan bir arabayı güzelce çizmişlerdi.

“Beni dövdürtmek de yeni moda oldu herhalde?”2

“Ben seni dövdürtmedim.” dedim karşısında ciddi görünerek. Ondan korktuğumu belli edersem üzerime daha çok gelirdi. Kendimi her seferinde ondan korkmadığımı söylesem de pek bir işe yaramıyordu.

“Yavuz’una dövdürtmedin mi beni?” Yavuz bey mi? Onun bu konuyla ne alakası vardı? Ben korumalarım haricinde kimseye bir şey söylememiştim- Evet, onlar söylemişti! Gidip Yavuz beye her şeyi anlatmış olmalıydılar.

Bunu nasıl yaparlardı?

Hem Yavuz beye ne oluyordu? Artık yeterince haddini aşmamış mıydı? Onunla sonra ilgilenecektim.

Levent gülümsemeye çalışırken çenesi ağrımış olacak ki elini oraya götürdü. “Bir daha konuşamayayım diye çeneme çok güzel vurdular.” Canının yanmasından zevk alıyormuş gibi bir ifade vardı yüzünde. İğreniyordum ondan. “İstediğin şeye inanabilirsin. İnan ki umurumda değilsin. Ya peşimi bırakırsın ya da bırakmak zorunda kalırsın Levent.” Dilini dudaklarında gezdirdi. Orada ki kanı temizlerken anbean onu izledim. Karşımda giderek daha da iğrenç bir hale geliyordu.

“Tehdit ha? Sen en son ev kedisi gibi dışarı çıkamıyordun. Şimdi beni tehdit mi ediyorsun?” Sinirlendiğini hissedebiliyordum.

Bu sefer de ben gülümsedim. “Seni sadece uyarıyorum. Hayatımdan defol git.”

“O Yavuz olmasa böyle konuşabilecek misin acaba? Benden boşanman için aklına da giren odur muhtemelen. İkiniz ne kadar da güzel bir ikili oldunuz.” Aklınca beni de kendi gibi sinirlendirecekti ama ben bunun olmasına izin vermeyecektim.

“Hemen şimdi gitmezsen polisi arayacağım.” Yumruğunu sıkarak bana birkaç adım atınca telefonumu kaldırdım. “Uzak dur.” Dudaklarını büzdü acıyla. “Çok korktum.” Benimle alay ederken artık kendimi korumam gerekiyordu. Ona bu kadar uyarı yeter de artardı bile.

Bana yaklaşmaya devam ettiğinde yüzünün tam olarak neresine vurmam gerektiğini düşünürken yakınlardan gelen uçan tekmeyle Levent dengesini kaybedip düşünce Cevat korkuyla kolumu tuttu. “Defne hanım iyi misiniz? Çok özür dileriz.” Arada kayan şivesi ile ne kadar endişeli olduğunu görebiliyordum.

“Tamam, ya hallettik.” Tezcan elini temizler gibi çırparken “Sen Defne hanımı eve götür. Ben bunu tekrar paket edeyim. Anlaşılan yediği dayak yetmemiş.” diyen Tezcan odak noktam haline geldi. Ağzından bir şey kaçırdığını fark edince donakalmıştı.

“Levent’i siz mi dövdünüz?” İkisi el pençe karşımda geçtiler. “Evet, beyler bir cevap bekliyorum.”

“Biz sen korkuyorsun diye şey ettik.” diyen Cevat’ inanasım gelmemişti nedense. Bunu Yavuz beye anlatıp onda talimat almışlardı.

“Siz benim korumamsınız. Ben ne dersem onu yapmakla yükümlüsünüz. Başkalarının sözünü dinleyecekseniz yollarımızı burada ayıralım.” İkisi de ağzını açamazken arabama bindim. Bir yandan da telefonumda numarası kayıtlı olan Yavuz beyin adını arıyordum. Buna bir dur demem gerekiyordu.

Bulduğum an mesaj kutusuna tıklayarak bir şeyler yazmaya başladım.

Merhaba Yavuz bey. Boşanma sürecimde bana destek olduğunuz için tekrardan teşekkür ederim ancak bana yaptığınız yardımlar sizce de fazla değil mi? Koruma istemememe rağmen bana adamlarınızı gönderdiniz. Buna rağmen teşekkür edip onlara alışmaya çalıştım. Şimdi ise Levent’in saçma sapan tehdidine karşı onu dövdürtüyor musunuz? Farkında mısınız, bilmiyorum ama bunu sizden istemedim. Sanırım siz korumalarınızı beni koruması için değil benden haber alabilmek için göndermişsiniz. Kaba olmak istemiyorum ama hayatıma burnunuzu sokmayı kesin. Korumalarınızı da bir an önce yanınıza geri alın. Sizden bir şey istemiyorum. Şunu da unutmayın bizim arkadaşlığımız sadece resmiyete dayalı. İyi günler.2

Yazıp gönderdikten sonra anlık gelen rahatlamayla evime sürdüm. Kendisini ne zannediyordu bu adam? Umarım mesajımı anlayabilir de bundan sonra daha dikkatli davranırdı.

Üzerimde ki rahatsız kıyafetleri değiştirip kendimi koltuğa atarken mesajıma hala bir cevap alıp alamadığımı merak ederek kontrol ettim. Bana ne zaman dönüş yapacaktı acaba? Bunu da neden merak ediyorsam?

Korumalar da arkamdan gelip kapıdaki yerlerini almışlardı. Onlarla konuşmayacaktım. Neden konuşayım ki? Beni sinir etmişlerdi.

Yanıma gelseler dahi ağzımı açmayacaktım. Onlar böyle bir patronu hak ediyorlardı.

Telefonum çaldığında Yavuz beyin aradığını görünce birden kalbim ağzımda attı ve öküzün trene baktığı gibi bakarken hemen sesimi düzeltip yeşil yeri de kaydırarak kulağıma götürdüm.

“Yavuz bey-“ Devamını getirecekken sözümü kesti. “İzin verirseniz önce ben bir şey söylemek istiyorum. Cevat ve Tezcan size gelen paketten sonra korktuğunuzu görünce ne yapacaklarını bilemeyerek beni aradılar. Ben de Levent beyin haddini aştığını düşünerek onlarla konuşum. Biliyorum bu yaptığım doğru değil ama öyle adamlar anca bu şekilde laftan anlıyorlar. Yoksa sizi daha çok rahatsız edecek ve canınız daha çok sıkacak.”

“Yavuz bey sizin beni korumanıza ihtiyacım yok. Bunu sizden istemedim ve istemiyorum da. Hayatıma müdahale etmeyi bırakın artık.”

“Ama Defne hanım, Levent beyin size neler çektirdiğini çabuk unutuyorsunuz?”

“Yaşadıklarımı unutmadım ve unutmayacağım da. Size sadece elinizi hayatımın üzerinden çekmenizi söylüyorum. Anlıyor musunuz beni? Hayatım hakkında söz sahibi değilsiniz. Olmaya da çalışmayın lütfen.”2

“Peki, anlıyorum.”

Daha fazla söylenecek söz kalmadığından bir şey demeyerek yüzüne kapattım. Umarım gerçekten de anlamıştır.

 

 

 

 

 

 

 

___

Selamlarrr1

Nasilsiniz bakalimmm3

Haftaya belki bi ihtimal bolum atamayabilirim👉👈 ama emin degilim (muhtemelen atmicam)1

Yeni bir kitap da yazmak istiyorum ama olmuyo devamini bir turlu getiremiyorum🥺🥺 bekleyip gorucez artik1

Gule gule👋👋2

 

 

Bölüm : 05.04.2025 13:36 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...