19. Bölüm

19| Kağıt

Flower
zeyzeynepp

“Neden hep haklı çıkıyorsun?” Çantamı kenara bırakırken oturdum. Yavuz beyle vakit geçirdiğim günden sonra hepimizin ortak boş olduğunu bir gün konuşup anlaşarak buluşmaya karar verdik. Şimdi de ablamın yanındaydım ve ondan akıl almam gerekiyordu. “Bilmem. Sanırım ben böyle doğdum.” Havaya girdiğinde gülümsedim ama içten değildi.

“Nasılsın Duygu?” diyerek arkadaşıma döndüm. Epey iyi görünüyordu. “İyiyim. Son işimden çok para kazandım. Sen neler yapıyorsun?” Şakayla karışık konuşurken omuzlarımı silktim. “Bilmiyorum ya. Sürekli düşünüp duruyorum. Bir karara varamıyorum.”

“Bence Yavuz beye bir şans vermelisin. O gerçekten mükemmel biri.” Hayallerindeki adamdan bahsediyormuş gibi bir hava vardı kendisinde. Düşününce evet, Yavuz bey görünüşüyle, yaptıklarıyla hayranlık uyandırıyordu. İnsan ister istemez ondan etkileniyordu. Sanırım ben de-

Az önce yanıma bıraktığım çantamın içini açarak ablamın benim için hazırladığı kağıdı çıkardım ve kendisine uzattım. “Bu kağıtta yazanları uyguladığımda sonucunun senin dediğin gibi çıkacağını hiç düşünmemiştim abla.” Kağıdı özenle açıp “Hepsinde tik olacağı belliydi zaten bebeğim.” dedi. Şu an gözümde çok havalı görünüyordu(!) İkisi de oldukça mutluydu.

“Aslında bariz bir şekilde anlaşılıyordu Defne. Sen görmek istemediğin için bir türlü inanmıyordun.” diyen ablama hak veriyordum. Zaten bundan sonra başka ne yapabilirdim ki? “Ama burada önemli olan sensin. Sen ne hissediyorsun?” Gözlerim yere değince normalde parkelerin şekillerini incelerken bu sefer bunu yapmamıştım. Sadece öyle bakakalmıştım. Ne demem gerektiğini bilmiyordum.

“Eğer bir şey hissetmiyorsan onu reddetmekten çekinmemelisin. Bu senin en doğal hakkın.” Ablam destek olmak istercesine omzumu okşadı. “Reddetme de değilim abla. Kendimi kolayca ifade edebilirim ama bu zamana kadar yanımda oldu. Elinden gelen her şeyi yaptı. Üzülmesini istemiyorum.”

“Ama bu onunla birlikte olacaksın anlamına gelmiyor ki. Sevmediğin bir insanla birlikte olmak seni üzer.” Bu zamana kadar başımın etini yiyen ablam işler ciddiye binince değişmişti. Ablam olarak olması gereken yerdeydi aslında. “O gün gelene kadar bekleyelim bakalım. Şimdiden bunu düşünüp kendimi yormak istemiyorum.”

“Sen buraya benden akıl almaya gelmedin mi?” Yani evet, bu doğruydu ama neden olduğunu bilmediğim bir şekilde daralmıştım. Aşk meşk işleri benden geçmiş gibiydi. Bunları düşünerek vakit kaybediyormuşum gibi hissediyordum.

“Yavuz bey konusunda kafan mı karışık? Yoksa sen ona karşı bir şeyler hissediyorsun da bize mi bir şey söylemiyorsun?” Abla yine avcı modunu açtığında yüzüne bakmamam gerektiğini biliyordum çünkü beni korkutuyordu. “Abla öyle değil. Yani kendisiyle birlikte olmak kötü hissettirmiyor. Aksine güvendeymişim gibi hissediyorum ama bilemiyorum. Bir şeyler eksik gibi.” Derdimi anlatmayı beceremiyordum bence. Ya da dile getirmeyi de sevmiyor olabilirdim.

“Sen kendini dinlemekten kaçınıyorsun. Bu konuyu da açmak istemiyorsun çünkü aynı şeyleri yaşamaktan korkuyorsun. Bana kalırsa bu konuyu psikologunla görüşmelisin. Sana benden daha iyi tavsiyeler verebilir.” Ah, evet, ona anlatmam gereken çok şey vardı. Hayatımda yaşanan şeyler arada kendisini şaşırtıyordu ve ben de bunu seviyordum. Türümün son örneği falandım. “Olur, sonraki seansta anlatırım.”

“Bu arada o nasıl gidiyor? Daha iyi misin?”

“Güzel gidiyor. Eskisi kadar karamsar hissetmiyorum. Yenileniyorum sanki.” Bu konuda doğru olanı söylüyordum. Daha iyiydim ama eski ben değildim ve olamazdım da. Levent’i unutabilirdim ama tamamen unutamazdım. Zaman zaman aklıma geliyordu ve ben her seferinde sadece kendime sinirleniyordum. Bazen yüzlerce kez keşke onunla evlenmeseydim diyordum ama bu hiçbir şeyi değiştirmiyordu. Bunu kabullenip yoluma bakmam gerekiyordu.

“Peki cidden Yavuz beyi hiç beğenmiyor musun?” Duygu’nun sorduğu soruyu yanıtlanıp yanıtlamamak arasında kalırken çok fazla düşünmedim. “Aslında onu ilk gördüğümde yakışıklı bulmuştum. Kim 190 boyunda, esmer, kaslı birini beğenmezdi ki? Ama ben o gün evlenmek üzereydim işte. Aklımda sizlerden başkası yoktu. Sadece bu insanlardan nasıl kurtulurum diye planlar yapıyordum. Pek de başaralı olamadım zaten.”

O gün artık benim için bir travma değildi. O gün aslında benim kurtuluşum bile olabilirdi.

“Bize tam olarak yaşadıklarını anlatsana. Çok merak ediyorum.”

“Kendimi onların gelini olmadığıma inandırmak için dakikalarca dil döktüm ve kaçmaya çalıştım abla. Bunun nesini merak ediyorsun? Benim için oldukça zor zamanlardı.”

“Ama şimdi Yavuz beyin yardımları sayesinde Levent’ten boşandın. O gün onunla hiç karşılaşmamış olsaydın belki de bugün bunları hiç yaşamayacaktın.” Olaya bir de böyle bakınca haklı gibi görünüyordu. Zaten ben bunu kabul ediyordum. Yanımda olan herkese de ayrıca teşekkür ediyordum.

“Tamam, şu boşanma olayını kapatabilir miyiz? Baydı artık. Sürekli çektiğim fotoğraflar aklıma geliyor.” Duygu’nun isyanı hepimizde gülümseme isteği uyandırmıştı. Levent hayatımdan çıkmasına rağmen bu kadar anılıyor olmasından cidden rahatsızlık duyuyordum ama konu bir şekilde oraya gidiyordu işte.

“O zaman biraz da senden konuşalım Duygu. Bize kendinden bahsetsene.” dedim ona. “Benim olaylar çok karışık ya. Bir katili bulmak için eskiden sevdiğim çocukla iş birliği yapmak zorunda kaldım. Neredeyse sonunda ölüyorduk.” Ablamın dikkatini çekmiş olacak ki bedenini ona doğru çevirmişti. “Nasıl? Siz neredeyse ölüyor muydunuz?”

“Bir dakika burada bensiz bir şeyler mi dönüyor?” İkisi de suçluymuş gibi bir hale büründüklerinde “Siz ikiniz bensiz buluşup neler konuşuyorsunuz?” dedim biraz sert bir tonda. Ne oluyor bu aşağılık yerde? “Şimdi ablacığım biz Duygu’yla çok yakın olduğumuz için biraz ondan biraz benden konuşuyoruz. Ben de işte azıcık şey biliyorum.” Ben de bunu yedim yani.

“Bundan sonra size hiçbir şey anlatmayacağım.” Kaşlarımı çatıp telefonumu elime aldığımda öylesine karıştırırken ablam elini koluma koydu. “Sen işten bir türlü fırsat bulamıyorsun ki. Sürekli çalışıyorsun kuzum. Biz de seni rahatsız etmek istemedik haliyle.”

“Evet, ablan haklı. Seni kaç kere arasak mı, aramasak mı diye düşündük ama meşgulsündür diye arayamadık.” Duygu da ablama katılırken elimde duran telefondan yükselen zil sesiyle gözlerim oraya kaydı. Yavuz bey arıyordu. Ablam da görmüştü. “Hadi sen bekletme Yavuz beyi. Önemli bir şey diyecek herhalde.” Bu imaları hiç bitmeyecekti. Artık yanımda duracağını sanıyordum ama yanılmıştım. Huylu huyundan vazgeçmezdi.

Yeşil yeri kaydırarak telefonu kulağıma götürdüm. “Merhaba Defne hanım. Nasılsınız?”

“İyiyim, teşekkür ederim. Siz nasılsınız?”

“Ben de iyiyim. Bugün eğer uygunsanız inşaatı ziyaret edelim mi?” Ah, evet, bunu yakın bir zamanda konuşmuştuk ama bu kadar çabuk olacağını düşünmemiştim. Keşke onun hislerini kabullenmem için bana biraz zaman tanısaydı(!)

“Hemen şimdi mi?”

“Evet, hemen şimdi.”

“Tamam, olur. Ben şimdi yola çıkıyorum. Orada görüşürüz.”

“Görüşürüz.” Telefonu kapatır kapatmaz ikisine döndüm. “Benim gitmem gerekiyor. Şu inşaatı kontrol edeceğiz. Daha sonra ikinizle de görüşeceğim.” Ablama verdiğim kağıdı geri çantama koyarken “Belki diğer maddeleri de uygulamak istersin.” diye bir açıklama yapmış, ben ise onu takmayarak çıkmıştım.

Benimle uğraşmaktan asla vazageçmeyecekti.

Biraz erken geldim sanırım. Henüz Yavuz bey gelmemişti çünkü. Onsuz da etrafı gezmek istemiyordum. Umarım bir an önce gelirdi.

Araziden ilham almak için geldiğim günler de buralar bomboştu. Şimdi ise insanlardan gözükmüyordu. Buraya bir şey yapmayıp sadece boş bıraksaydık daha güzel olmaz mıydı? Benim böyle bir yerim olsa orayı ellemez ara sıra gelip kafamı dinlerdim. Hatta çadır bile kurardım ve bence dünyanın en keyifli aktivite olurdu.

Tabii yine de buraya bakarak mutlu oluyordum çünkü benim projem uygulanıyordu ve çok sevileceğinden de emindim. Bu hayattaki tek başarım da şu projeydi sanırım. Yani bana göre öyleydi. Bu benim tek başarımdı. Bundan başka da bir şey gelmiyordu aklıma. Ha bir de yanlış kişiyle evlilik yapmak da bir başarıysa onda da adım başı çekiyordu.

Arabamda oyalanırken Yavuz beyin aracının yaklaştığını görünce aynamdan kendimi kontrol edip arabadan indim. Çok gecikmemişti neyse ki.

“Kusura bakmayın beklettim sanırım.” Mahcup olunacak bir durum yoktu. Ben biraz hızlı kullanmıştım arabayı. “Önemli değil.” diyerek kendisiyle inşaat alanına girerken bizi karşılayan çalışanlardan kask ve yeleği giyinip ilerledik. Görünüşe göre bayağı iyi gidiyordu. Planladığımız süre içerisinde bitecekti. Hatta daha erken bile bitebilirdi. Buranın açılışını yapmak için sabırsızlanıyordum.

En çok da babamı gururlandırabildiğim için seviniyordum. Benden umutluydu ve bunu söylemese dahi gözlerinden anlayabiliyordum. Ablam da başta benim gibiydi. O da çok hırslıydı ve sürekli çalışıyordu ama çocuğu olduktan sonra boşladı. Şirkete gelmez oldu. Babam bazen konusunu açtığında da geçiştirip durmaya devam ediyor. Umarım onu bir gün yanımda dedikodu için değil de iş için görebilirim.

“İnşaatımız aynen bu şekilde ilerliyor.” Düşüncelerimin arasından sıyrılıp görevli kişiyi dinlerken etrafa bakındım. Bizzat gelip göremesem de her şey gayet iyi ilerliyordu. Belki de kendime buradan bir ev almalıydım. Kendi projem de insanların mutlu olup olmadığını kendi gözlerimle şahit olmalıydım. Fena fikir değildi aslında.

“İstediğiniz gibi gidiyor mu her şey?” Yavuz bey bana doğru konuşurken “Evet, her şey tam istediğim gibi. Çok yakında kafamda oluşturduğum bu site gerçekten de insanların mutlu bir şekilde yaşayabilecekleri bir yere dönüşecek.” dedim. Olaya biraz duygusal yaklaşıyormuşum gibi görünebilir ama bence yeterince profesyoneldim. Yakında daha da iyi olacaktım. Kendime güveniyordum.

Yavuz bey ve ben inşaat alanını gezerken herkesin bir arı gibi çalışıyor olması dikkatimden kaçmamıştı. Bu site bittikten sonra onların da mutlu olabilmesi için maaşlarında bir şeyler yapabilirdik sanırım. Eminin bu şekilde daha da şevkle çalışacaklardı.

“Gelmemiz iyi oldu. Gözümüzle de görmüş olduk.” dedi. “Evet, iyi oldu.” Kendi kendime ona katılırken inşaat alanından çıktık. Çok uzun sürmemişti zaten. Bir gün anlaşıp yine gelirdik.

“İşiniz yoksa beraber yemek yiyelim mi?” Yavuz beyin yapmış olduğu teklifi reddetmemin doğru olmayacağı için kabul ederken içimden de umarım bana bir şeyler itiraf etmeyi düşünmeyerek etmiştir diyordum. Yemeği reddedememiş olabilirdim ama bunu etmek zorunda kalacaktım.

“Babam sizin sayenizde hediyemi çok beğendi. Size tekrardan çok teşekkür ederim. Bana yardım etmeseydiniz her zaman aldığım hediyelerden birini alıp vermek zorunda kalacaktım ve o da beğenmiş gibi yapacaktı.”

“Babanız siz ne alsanız çok beğenirdi. Hem ben bir şey yapmadım ki. Sadece fikir verdim.” Telefonunu karıştırıp bir şey bulduktan sonra bana çevirdi. Babasıyla çekilmiş olduğu bir fotoğraf vardı ve babasının da elinde çerçevelenmiş bir adet fotoğraf…

“Babam sizin fikriniz sayesinde çok mutlu oldu o gün. Bence fikrinizi küçümsemeyin.” İkisi de ayrı ayrı mutluydu ve şimdi şöyle bakınca Yavuz bey babasına benziyordu. İkisi de yan yana gülümsediğinden dolayı böyle gözüküyor olmalıydılar.

“Peki, tamam, siz öyle diyorsanız küçümsemeyeceğim.” Manevi değeri olduğundan dolayı çok beğenilmişti ve bu da beni mutlu etmişti. Birilerini gülümsetebildiğim için ben de gülümseyebiliyordum.

“Annem bile şaşırdı. Böyle bir hediye verebileceğimi hiç düşünmemişti sanırım. Benden sonra sıra ona geldiğinde o vermek istemedi bile. Babam zorla aldı.” Sayemde yaşanan tatlı bir anı Yavuz beyi de güldürmüştü. Şu sıralar nedeni bilinmez bir şekilde çok gülüyorduk. Umarım sonunda ağlayan kişiler biz olmazdık.

Hemen kötü düşünmesem iyi olurdu. Bir süredir Levent hayatımda yoktu ve ben gayet iyiydim. Her geçen gün daha da iyi oluyordum.

Aynı şekilde sohbet ederken telefonuma düşen art arda bildirimler kısa süre içinde dikkatimi çekerken kontrol etme isteğim ağır basmış ve açmıştım. Mesajlar babamdandı. Şirkette yaşanan ufak bir durumu bana haber ediyordu. Önemli olmadığını sadece bilmemin faydası olacağını söylemişti ama beni istemeden endişelendirmişti. Üstelik bir de mesaj atıyordu. Beni araması gerekirken hem de.

“Yavuz bey ben erkenden çıksam size ayıp olur mu?” dedim. Bunu yapmayı da hiç istemiyordum ama içimdeki ses babamı acilen görmem gerektiğini söylüyordu. “Bir sorun mu var?” Sanırım ifadem onu da endişelendirmişti ama zamanım da yoktu. “Babam mesaj attı da yanına gitsem iyi olacak. Siz benim yüzümden rahatsız olmayın.” Aceleyle telefonumu çantama sıkıştırdım. Endişem onu görmedikçe katlanarak artıyordu.

“Sizi ben bıraksam daha iyi olur bence. Bu şekilde kaza yapabilirsiniz.” Onu nazikçe geri çevirmem gerekiyordu ama bunu yapabilecek gibi değildim. Her an kırabilirdim. “Yavuz bey sizi anlıyorum ancak tek başıma gidebilirim. Benim yüzümden yemeğinizden olmayın. Daha sonra da bunu telafi edeceğim. Söz veriyorum.”

“Ama Defne hanım hiç iyi görünmüyorsunuz. Hem belki yardımcı olabileceğim bir şeydir.” Hala neden ısrar ediyordu? Onu daha ne şekilde reddedebilirdim? Hiçbir fikrim yoktu. “Yavuz bey gelmenizi istemiyorum. Kendim de halledebilirim. Lütfen yemeğinize kaldığınız yerden devam edin. Eğer bir şey olursa sizi haberdar ederim ama şimdi gitmememe izin verin.” Daha fazla konuşmasına izin vermeden sandalyeden kalktığımda onun da peşimde geldiğini göremesem de hissedebiliyordum. Onunla yine kavga etmek istemediğim için bir şey demeyecektim ama sonra bir gün bunu konuşacaktık.

Arabamın kapısını açarken “Defne hanım!” diye seslendiğinde ona döndüm. Elinde katlı bir kağıdı sallıyordu. “Bu sizden düştü!” dediği an kaynar su başımdan aşağı dökülmüştü. O ablamın hazırladığı kağıttı! Ben fark etmeden düşürmüş olmalıydım. Çok dikkatsizdim!

Yavuz bey katlı kağıdı açarken aramızdaki mesafeyi en aza indirebilmek adına hızlı adımlarla ona doğru yürüdüm. Onu okumaya kalkışmadan geri almalıydım. Yoksa çok büyük rezil olacaktım! Ah, abla bana neden onu geri verdin ki? Sen de kalsaydı ne olurdu sanki?

“ ‘Bana Aşık mı?’ ” Kağıdın başlığını sesli bir şekilde okuduğunda elinden alabilmek için kendimi öne iterken o kağıdı çekerek yukarı kaldırmıştı.

“Kim size aşık?”

 

 

 

 

 

____

Heyecan doruktaa

Biraz geciktim galiba ama yb attim yinede✊✊

Gorusmek uzere💘

 

 

Bölüm : 04.05.2025 18:13 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...