20. Bölüm

20| Gerçekler

Flower
zeyzeynepp

“Kimse- kimse bana aşık değil Yavuz bey. Şimdi kağıdımı alabilir miyim?” Yeniden uzandığımda yine aynı şekilde geri çekmişti. Ne yapmaya çalışıyordu, anlayamıyordum. “Hayatınıza birini almak istemediğinizi sanıyordum. Yoksa Levent beyden sonra biri fikirlerinizi mi değiştirdi?” Düz bir ifadeyle konuşurken gerildiğimi hissettim. Birdenbire neden bu kadar meraklı olmuştu ki? O kağıdı okumadan acilen almam gerekiyordu.2

“Kimse hayatımda yok. Bu kağıtta arkadaşımın. Birinden bahsedip duruyordu. Ben de emin olması için ona bir test hazırladım.” Bu yalana çocuk bile inanmazdı. Boşanmış biri olarak bence en tecrübesiz konu benim için aşktı.

“Ama bunun üzerinde bir sürü çizik var. Bana yalan söylüyor olabilir misiniz?” Biraz daha kağıda bakmaya devam ederse her şeyi okuyacaktı. “O kişi her kimse sinirlerimi zıplattı şimdiden. Hangi ara hayatınıza girdi de sizi etkiledi? Neden benim bundan haberim olmadı?” Şu anda kendisini kıskanıyordu. İnanamıyorum!

“Defne hanım birini bu kadar çabuk sevmeniz ne kadar doğru? Hem daha yeni boşanmadınız mı siz?” Kendisini kıskandığı yetmiyormuş gibi bir de bana hesap soruyordu. Çok güzel! “Yavuz bey beni dinleyecek misiniz? İnanın ki kağıt benim değil. Hani siz beni aradınız ya inşaatı kontrol etmek için işte ben o an arkadaşımla birlikteydim. Kağıt hakkında konuşuyorduk. Ben de yanlışlıkla çantama atıp çıkmışım.” Hala kağıdı da vermiyordu. Nasıl alacaktım ondan?1

“Bana neden yalan söylüyorsunuz? Arkadaşınız değil miyim?” O kağıt biraz daha sen de kalırsa artık arkadaşta olamayacaktık. “Yavuz bey anlamadan dinlemeden hakkımda konuşup duruyorsunuz ama öyle bir şey yok. Size yalan söylemiyorum. Hem siz neden bu kadar taktınız? Verir misiniz kağıdımı?” dediğimde kağıdı havada tutmaktan vazgeçti. Gözleri tamamen gözlerimle buluşurken olduğum yere çivilenmiş gibiydim.1

“Neden bu kadar taktığımı bilmek mi istiyorsunuz?” Sanki her şeyi söyleyecek kıvama gelmişti. ‘Evet.’ dersem anında dökülebilirdi. “Şey, hayır kağıdımı alabilir miyim? Gitmeliyim de hem. Babam bekliyor. Onun için ne kadar endişelendiğimi de gördünüz ama hala kağıdımı bana vermiyorsunuz. Sizin yüzünüzden geç kalıyorum. Bana kağıdımı geri verir misiniz? Sahibine ulaştırmam gerek. Eğer siz de olduğunu öğrenirse bana çok kızar.” Bir anda çenemin düşmesi korkunç olmuştu. Kendimi susturmakta zorluk çekiyordum.

“Biliyorsunuz, değil mi?” Yüzümün her bir zerresinde gezinen göz bebekleri artık her şeyi söylemek istediğini gösteriyordu bana.

“Biliyordunuz ve bilmezden geldiniz çünkü aklınızda başka biri var ama ben size engel olmam ki. Kimi istiyorsanız onunla birlikte olabilirsiniz.” Kağıda bakarak konuştuktan sonra elinden hızla çektiğimde şaşkınlıkla “Orada ki maddeler?” dedi ve yüzüme baktı. “Siz bunları benim üzerimde mi uyguladınız?” Yakalanmıştım! Artık yerin dibine rahatlıkla girebilirdim.

“H-hayır, yok öyle bir şey.” desem de bana inanmayacaktı.

“Toplantım olduğunu bilmenize rağmen açar mıyım, diye ortasında aradınız. Bana temas ettiğinizde nasıl bir tepki vereceğimi merak ettiniz. Beni kıskandırmaya çalıştınız.” Aydınlanma yaşıyormuş gibi bir hali vardı.

Hafif bir gülümsemeyle “Onun yerine bana sorabilirdiniz. Ben zaten size söylerdim her şeyi.” dedi. Utancımdan yüzümü kapatmak istiyordum ama yaparsam daha çok rezil olacaktım. “Bana,” dedim zorlukla. Konuşamayacak hale gelmiştim. “Bana bir şey söylemeyin lütfen. Hiçbir şey merak etmiyorum.” Tırnak uçlarıma varana kadar kızarmıştım. Hepsi ablam yüzündendi! Onun yüzünden rezil olmuştum. Geri dönüşü olmayan bir yola girmiştim. Bundan sonra Yavuz beyin suratına nasıl bakacaktım?1

“Ama merak ediyor olmalısınız ki bu maddeleri uygulamışsınız.”1

Şimdiden yüzüne bakamıyordum. “Ben aslında yapmak istemedim ama ablam çok ısrar etti. Ben de öyle bir şey olmadığını kanıtlamak için uyguladım ama yanıldım.” Elimdeki kağıdı buruşturarak bir top haline getirirken gözlerimi de sıkıca yummuştum. Zaten rezil olabildiğim kadar olmuştum. Bundan sonra daha fazla rezil olamazdım.

“Ben size inanıyorum ve hiçbir şey için zorlamıyorum. Böyle olması da iyi oldu ama. Yoksa ben de asla cesaret edemeyecektim. Gerçi tam olarak da bir şey söylemedim. İzin verirseniz söylemek istiyorum.” Bugün benim için oldukça zor geçecekti anlaşılan. Karşısında ne hale girdiğimi görmüyor muydu? Amacı beni daha fazla utandırmak mıydı?

“Tamam, ne söylemek istiyorsanız söyleyin. Dinliyorum sizi.” dedikten sonra çenemde hissettiğim parmakları kafamı ona çevirmemi sağladı. “Gözlerinizi de açın.” Söylediğini yaparken ona bakmak benim için bir eziyete dönüşmüştü. Zaten her şeyi görmüştü ve de anlamıştı. Ne gerek vardı daha fazlasına?

Parmakları çenemden ayrılırken derin bir nefes aldı. “Sizden hoşlanıyorum. Hem de çok uzun zamandır. O gün benim gelinim değil de bir başkasının gelini olduğunuzu öğrendiğimde çok büyük hayal kırıklığına uğradım. Unuturum sandım ancak her gün karşıma çıkmaya başladınız. Evli olduğunuzu bildiğim için asla farklı bir niyetle yaklaşmadım size. Sonrasında boşandınız ama kötü bir durumdaydınız o yüzden yine kendimi geri de tuttum. Bana arkadaş gözüyle bakıyordunuz. Eğer bir şey söylemeye kalkışırsam bir daha yüzünüzü görememekten, sesinizi duyamamaktan korktum. Bu şekilde öğrenmeniz ikimiz için de en iyisi oldu. Başka türlü ne siz bir şey söylerdiniz ne de ben.”

“Yavuz bey ben-“

“Sizden bir cevap beklemiyorum. Beni sevmek zorunda da değilsiniz ama en azından arkadaşlığımızı bitirmeyelim.” O kadar anlayışlıydı ki oturup ağlamak istiyordum. O çok anlayışlı biriydi. “Yavuz bey ben ne diyeceğimi bilemiyorum. Şu anda bildiğiniz üzere yaşadığım kötü olayı atlatmak için psikologa gidiyorum. Bir ilişkiye de hazır olduğumu sanmıyorum ama arkadaş olarak kalsak bile bu sizi üzmez mi? Yani ne bileyim artık bana karşı hissettiklerinizi de biliyorum. İster istemez benden de bir adım gelmesini beklemez misiniz?”

“Defne hanım ben yaşadıklarınıza bizzat kendim şahit oldum. Nasıl hissettiğinizi de anlayabiliyorum ve dediğim gibi sizden bir şey beklemiyorum. Sadece benden uzaklaşmayın. Arkadaş olarak da devam edelim.”

“Emin misiniz?”

“Evet, eminim.”

“Baba daha iyi misin?” Yavuz beyden ayrıldıktan sonra annemle iletişime geçerek babamın evde olduğunu öğrendiğimde direkt oraya geçtim. Şimdi de karşısında oturuyordum. Hiçbir şeyi yoktu neyse ki. Ablamdan öğrendiğime göre şirketin olduğu sokakta ufak bir çatışma çıkmıştı ve şansa babam da oralarda bir yerlerdeymiş. Babam olay yerinden uzaklaşırken onlar da babamı takip edip şirkete girmeye çalışmışlar ve ortalık biraz karışmış. Neyse ki şu anda iyiydi.

“İyiyim kızım. Turp gibiyim.”

“Zehra yere düştüğünü söyledi. Bir yere çarptın mı?”

“Hayır, çarpmadım. Bu çalışanların da ağzı hiç durmuyor.” Görünür de bir şey yoktu. Doktor da benden önce gelip kendisini muayene etmişti. Kısacası babam gayet iyiydi. Zaten tavrından da anlaşılıyordu.

Annem babam için bir sürü şey hazırlatmak için mutfağa giderken ben de ablamın yakınına oturdum. “Abla sana çok önemli bir şey anlatmam gerekiyor.” Bu meseleyi bilmesi gerekiyordu. Benden öğrenmesi daha iyi olurdu. “Şu an değil Defne. Annem babamı yatağına götürsün o zaman anlatırsın.” Benim de hemen anlatmak gibi bir niyetim yoktu. Bana kalsa anlatmazdım da işte benim ablam biraz sorunluydu.

Yavuz beyden de babamın nasıl olduğuna dair bir mesaj gelmişti. Onu bekletmeyip cevaplarken iç çektim. Tüm aile yine toplanmıştık ama güzel bir şey için değildi. Ne zaman mutlu olacaktık?

Babama bir şey olursa ne yapardım ki ben? Bugün ucuz atlatmıştı ama yarın başına bir şey gelmeyeceği ne malumdu? Bundan sonra yanından ayrılmamalıydım.

“Tamam, geldiniz gördünüz işte. Ben gayet iyiyim. Şimdi gidebilirsiniz.” diyen babama annemin attığı bakış beni güldürmüştü. “Sen ne diyorsun be? Hepimiz nasıl korktuk haberin var mı?”

“Hanım ben iyiyim işte. Benim yüzümden işlerinden güçlerinden geri kalmasınlar. Gidebilirler artık.”

“Hayır, hiçbiri gitmiyor. Beraber olacağız bu akşam.” Babam küçük bir çocuk gibi huysuzlanırken annem onu odasına götürmeye karar verince ablamın parlayan gözlerine denk gelmiştim. Babam yemeğini bugün odasında yiyecekti. Annem de birkaç gün yatağından çıkmasına da izin vermezdi zaten.

“Hadi ne oldu anlat.” Ablamın sesinde ki heyecan bile sanki ne olduğunu anlamış gibiydi.

“Odama geçelim. Orada anlatayım.” Ablam çocuğunu enişteme verirken hızla odama geçtik. Duydukları karşısında şoke olacaktı. Hatta mutluluktan bile uçabilirdi. Benden çok Yavuz beyle aramızda yaşananlarla ilgileniyordu. Kendi hayatına da aynı özeni gösteriyordur umarım.

Ablam heyecanla yatağıma geçtiğinde kapıyı iyi bir şekilde kapattığımdan emin olduktan sonra yanına geçtim.

“Anlat hadi.” Merak duygusunun ağır bastığını her şekilde belli ediyordu. “Anlatacağım ama Duygu haricinde kimseye bir şey söylemeyeceksin, tamam mı?” dediğimde kafasını olumlu bir şekilde salladı. Ona bu konuda güvenebilirdim. “Ben hani Yavuz beyle görüştüm ya.”

“Evet, Defne oldu öyle bir şeyler. Sen bizi bırakıp Yavuz’una koştun.”

“Abla.” Hafif kızar bir tonda konuşurken “Defne.” diyerek aynı şekilde karşılık verdi. Tamam, anlatmaya devam ediyordum. “Şimdi biz inşaat alanını Yavuz beyle kontrol ettikten sonra bir yerlerde oturmaya karar verdik her zamanki gibi. İşte sohbet ederken babamdan mesaj geldi. Ben de endişelenip erken kalkmak istedim. O da arkamdan geldi. Hatta o beni götürmek istedi ama ben izin vermedim.”

“Yani?”

“Dur abla anlatıyorum.” Sabırsız bir ablaya sahip olmak çok zordu. “Yine de arkamdan gelirken bana seslendi. Bir kağıt düşürdüğümü söyledi.” Ablamın gözleri fal taşı gibi açılırken koluma dokundu. Az sonra ne diyeceğimi anlamış gibiydi. “Başlığı da okudu. Elinden almaya çalıştım ama alamadım. Maddeleri okumadan o kişinin kim olduğunu sordu. Kıskandı da-”

“Ay bir dakika Defne.” Elleriyle kendisine yelpaze yaptı. “Geliyor galiba.” Çok heyecanlanmıştı.

“Kağıdı bir arkadaşımın olduğuna inandıramadım da. Sonrasında kağıttaki maddeleri okudu ve anladı.” dedim dudaklarımı büzerek. Bu şekilde olmamalıydı aslında. Hatta hiçbir şey olmamalıydı çünkü şimdi ne yapacağımı bilmiyordum. Ona nasıl davranacaktım? Kendimi bir yerlerden atsam belki bir şeyler düzelirdi.

“Oley be!” Ablam sevinçten ayağa kalkıp zıplarken omuzlarım düştü. Artık sadece boşluğa bakıyordum. “Defne buna inanamıyorum.”

“Ben de.” diye mırıldandım.

“Yavuz bey de bildiğine göre artık her şey daha kolay olacak.”

“Kolay olacak olan ne abla?” Bari benden hoşlandığını bir süre ondan habersiz biliyor olsaydım. Daha kendimi bu duruma alıştıramamıştım. Hiç de iyi olmamıştı. “İkimizde rahat edemeyeceğiz. Hatta belki de bu maddeleri ona uyguladığım için kendisine karşı bir şeyler hissettiğimi bile zannedebilir.”

“Ne yani sen ona karşı bir şey hissetmiyor musun?”

“Abla bunu daha önce de konuşmuştuk.”

“Tamam, bir şey demiyorum Defne ama bence bunu bir düşünmelisin. Evlendiğin kişi hayatını zora sokmuş olabilir ama bu hayatına girmek isteyen bir başka kişinin de sana aynı şeyleri yaşatacağı anlamına gelmiyor.”

“Biliyorum abla. Sürekli aynı şeyleri söylemene de gerek yok. Ben ne yapacağımı gayet iyi biliyorum.”

“Ablam ben senin iyiliğini istiyorum. Yavuz bey sana iyi gelecek tek kişi. Bunu sakin kafayla oturup düşünmelisin. Bence sen de onu beğeniyorsun ama yeni boşandığın için kendini geri çekiyorsun. İnsanlar bir şey der mi diye korkuyorsun.” Bunları çok kez dinlediğim için ablamın bir sonra ki cümlesini tahmin etmek de zorlanmıyordum.

“Bak ben bunu laf olsun diye söylemiyorum. Cidden oturup düşünmeni istiyorum.”

“Tamam, abla senin için düşüneceğim. Yeter ki devam etme.”

“Sustum.” Ablam ağzına hayali bir fermuar çektikten sonra kollarımı göğsümde topladım. Ona küsesim gelmişti.

“Ben içeri geçiyorum. Sen de gelirsin.” Beni odada yalnız bıraktıktan sonra bir süre daha o şekilde yerimde durmuştum.

“Hiç zahmet etmenize gerek yoktu. Zaten bir şeyim de yok. Ben iyiyim.” Yavuz bey ve ailesi akşam saatlerinde evimize geldiklerinde babam da odasından çıkmıştı. Bir de üstüne niye gitmediğimizi sormuştu. Bazen çok farklı davranıyordu. Onu anlayamıyordum.

“Olur mu öyle şey canım?” Yavuz beyin babası babamın yanına otururken hepimiz çok alakasız yerlere geçmiştik. Daha birkaç saat öncesinde birlikte olduğum Yavuz beyi tekrar görmek o anın kafamda yeniden canlanmasına sebep olmuştu.

Utanç vericiydi.

“Ne yaşadın, anlat bakayım.” Babamla babası kendi aralarında sohbete dalmışken arada ablamla göz göze gelip onun saçma sapan imalarına şahit olmuştum. Sadece biraz dayanmam gerektiğini hatırlattım kendime. Akşam gelmişlerdi. Yani çok durmayacaklardı. En fazla 3 saat. Bundan fazlası da olamazdı. Hem hasta ziyareti kısa sürerdi.

Telefonumun çalmasıyla ortamdan ayrılmak için bahane arayan ben için mükemmel bir kaçma planı olmuştu. Sanki çok önemli bir şey için aranıyormuşum gibi davranarak kendimi bahçeye attığımda telefonu açıp kulağıma götürdüm. “Alo, Büşra.” dedim. Son görüşmemizden sonra bir daha doğru düzgün iletişime geçmemiştik. Özletmişti kendini. “Selam, Defne. Nasılsın?”

“İyiyim. Öyle uğraşıyoruz. Sen?”

“Ben de iyiyim. Boşandığını da geç öğrendim. Kusura bakma haberim olsaydı yanında olurdum.”

“Hiç önemli değil. Oldu bitti. Kurtuldum ondan.” diye geçiştirdim. Bu konunun daha fazla gündeme gelmesine gerek yoktu. Ben unutuyordum yavaş yavaş(!) “Sen bana kendinden bahset. Neler yapıyorsun?” Büşra bir şeyler anlatırken arkamdan birinin geldiğini hissettiğimde o yöne dönünce Yavuz beyi görmüştüm. Eli cebinde benim olduğum tarafa doğru geliyordu.

Yüzünde ise bir gülümseme vardı.

“İşte böyle Defne. Sen ne yapıyorsun?”

“Ben de çalışıyorum işte. Boşanmamın dışında hayatımda başka bir değişiklik yok.” derken gözlerim hala Yavuz beydeydi. Neden yanıma gelmişti ki?

“Hmm, anladım. Bir ara görüşelim ama. Aramız açılmasın.”

“Olur, görüşelim. Hafta sonu nasıl?”

“İyi. Ben boşum o zaman.” Kısa süre içinde bir buluşma ayarladıktan sonra Büşra kapatması gerektiğini söyleyince mecburen aramayı sonlandırmıştık. Keşke biraz daha konuşsaydık.

“Neden gülümsüyorsunuz?” dedim ona. “Kafam rahat ondan. Her şeyi kendi kendinize öğrendiğiniz için üstümden bir yük kalktı.” Kafamı iki yana salladım. Garip bir adamdı.

“Siz neden içeri de değilsiniz?”

“Gördüğünüz gibi telefonla konuşuyordum.”

“Bence çok önemli bir şey değildi. Açmasınız da olurdu hatta. Sonuçta babanız ufak bir olay atlattı. Onu ziyarete gelen misafirlerinizin yanında olmalıydınız.” Sabah ki adamla aralarında gözle görülür farklar vardı. Ne yiyip ne içmişti acaba?

“Ama açmak istedim ve açtım. Şimdi de geri dönüyorum zaten.” deyip eve doğru döndüğümde koluma dokundu. “Umarım benden kaçmıyorsunuzdur.”2

 

 

 

 

 

 

 

 

___

Ay selamlar ben geldimm1

20 bolum olmus saka gibi bu kadar yazabilecegimi hic dusunmemistim bu gidisle daha da yazarim gibi

Kendinize dikkat edin gorusmek uzere🌸🌸1

 

 

 

Bölüm : 17.05.2025 12:38 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...