21. Bölüm

21| Kıskançlık

Flower
zeyzeynepp

“Yarın akşamki davete katılmamız gerekiyor.” Babam elinde ki davetiyeyle gelirken hepimiz ona doğru döndük. Ne davetinden bahsediyordu, bilmiyordum. Doğrusunu söylemek gerekirse uzun zamandır katılmıyordum. Hem gidersem değişiklik olabilirdi.

“Kimin daveti bu?” dedi annem. “Senin en yakın arkadaşının.” deyince kim olduğunu anlamıştık. Bizim sektörden bir şirketten bahsediyordu. Annem de onları çok iyi tanırdı zaten. Gitmezsek de olmazdı. Şirketin sahibinin eşi de babamın dediği gibi annemin en yakın arkadaşıydı. “50. Yıllarını kutluyorlarmış. Ne zamandır bu daveti planlıyorlardı. Anca yapabildiler demek ki.” Acaba kimleri davet edecekler? Umarım canımı sıkmak isteyen birkaç kişi de orada bulunmazdı. Neyse sırf onlar olacak diye gitmemezlik yapmayacaktım.

“Ne giyeceğim ben? Yarın nasıl olur ya? Benim daha erken haberimin olması gerekmez mi?” Annem telaşa kapılıp ayaklandığında herkes sadece onu izliyordu. “Hayatım şey yapmaya ya zaten çok güzelsin. Bir şey olmaz. Evdekilerden giy.” Annem babamı dinlemeyip bize döndüğünde “Hadi kızlar kalkın! Acilen yarın akşam için bir şeyler almamız gerek!” dedi. Çok telaşlanmıştı. Sanırım babamın başının etini yemeyi daha sonraya bırakmıştı.

“Anne ben gelemem. Akşam bir yere davetliyiz.” Ablam onu reddederken annem gözlerimin içine bakmıştı ama ben de gitmek istemiyordum ki! Tabii annem onunla gelmezsem bana küsebilirdi. Son zamanlar da yeterince birlikte zaman da geçiremiyorduk.

“Tamam, ben gelirim anne ama çok uzun sürmesin.”

“Nasıl uzun sürmesin Defne? En yakın arkadaşımın daveti bu. Onun için en güzel şekilde giyinmem gerekiyor. Yoksa oraya gidemem. Gidemezsem de arkadaşım bana küser. Sonra da onunla uğraşıp dururum. Daha sonra da biricik babanız benden çok çeker.” Babama attığı bakıştan kendim bile korktuğumdan ayağa kalkmıştım.

“Anneciğim hadi gidelim.” deyip koluna girerken kavga çıkmaması için onu kendimle birlikte kapıdan çıkarırken çok yorulacağımdan emindim. Hava kararana kadar canım çıkacaktı.

“Nasıl bir elbise düşünüyorsun anne?”

“Siyah, taşlı bir şeyler. Yani aklımda bir model yok ama buluruz herhalde.” Umarım bulurduk. “Defne sen ne giyeceksin? Bana bak düz bir şey alma. Bu sefer çok göz alıcı olmanı istiyorum. Herkes orada olacak.” dediğinde yan gözle ona baktım. “Neden göz alıcı olmamı istiyorsun? Amacın ne senin?” Tatlı tatlı gülümsedi. “Canım kızım boşanalı 6 ay rahat oldu. Artık Levent’i de atlatmışsındır diye düşünüyorum.” Çekinerek söyledikleri hoşuma gitmemişti.

“Anne o zaman gelmem. Hatta bir daha hiç gelmem.”

“Defne.” dedi ağlamaklı bir ifadeyle. Beni kandırmayı mı planlıyordu yoksa? Olabilirdi.

“Anne böyle yapacaksan asla gelmem. Çok ciddiyim.”

“Tamam, ya bir şey demiyorum. Hadi gidelim.” Onun tarafından arabaya bindirilirken bugünün bir an önce bitmesini diledim. Umarım göz açıp kapayıncaya kadar geçip giderdi.

Şoför arabayı çalıştırırken gözlerim sadece camdaydı. Annem gitmek istediği yeri söylerken kulaklığımın olmaması çok kötü olmuştu. Şu sıralar pek şarkı dinleyemiyordum ve doğrusunu söylemek gerekirse özlemiştim. Evet, şarkı dinlemeyi özlemiştim.

Yol boyunca annem kendi kendine söylenmişti. Ben ise ona bir tepki vermemiştim. Muhtemelen bir şey dememi beklemişti ama ben yorgun bir insan olarak sadece susup anneme eşlik etme kararı almıştım.

Sonrasında arabadan inip alışveriş merkezine girmiş ve bizi ilk karşılayan mağazaya adımlamıştık. Bizi tanıyan mağaza görevlisi kocaman gülümseyerek davet ederken annem hem bana hem de kendisine bir şeyler bakmak istediğini söylemişti. Ben evden bir şeyler giyinmeyi düşünmüştüm aslında ama anneme karşı gelmem pek de hoş olmazdı.

“Defne bak sana pembe bir elbise getiriyor. Beni utandırma da giy şunu.” Annem 32 diş gülümseyerek görevliye dönerken “Defne hanım size bu rengin güzel gideceğini düşünüyorum.” dedi. “Aslında ben lacivert-“

“Ne laciverti bitanem? Onu daha geçen giydin. Hadi şimdi bunu dene.” Annem sahte bir kahkahaya görevliden elbiseyi alarak bana göstermişti. “Bak bu renk sana çok yakışacak. Bir dene de bakalım. Beğenmezsen başka modellere de bakabiliriz.” Annemi onaylayıp kabine giderken bu elbiseden şimdiden memnun kalmamıştım. Yakışsa bile almayacaktım.

Düz askılı bir elbiseydi. Ben bunu ne yapayım ki? Hem çok bebeksi görünüyordu. Bu bana göre değildi. Lacivert benim rengimdi.

Kabinde çok oyalanmadan çıktıktan sonra annem “Hmm, yakışmış.” dedi ama yeterince etkilenmediği belliydi. “Yırtmacını da beğendim ama bence başka bir elbiseye de bakmalıyız.” Görevli annemi dinleyerek başka kıyafetlere yönelirken mağazaya giren Yavuz beyi ve yanındaki kadını gördüğümde gözlerim orada takılı kalmıştı.

O kimdi?

Burada ne yapıyorlardı?

Ve neden sürekli gülümsüyorlardı?

O ikisi birlikte elbiselere yönelirlerken ben de o tarafa ilerledim. Gerçekten de doğru mu görmüştüm? Yavuz bey ve yanındaki kadın sahiden var mıydı?

Yavuz bey tuttuğu elbiseyi ona doğru kaldırdığında ikisi de birbirine bakıyordu.

Buna inanamıyordum! Az daha ona kanacaktım. Sadece beni sevdiğine inanacaktım.

Ne aptaldım ama!

“Defne gel buraya! Yeni bir elbise dene!” Annemin sesini duyduğumda olduğum yeri terk ederken neden olduğunu bilmediğim bir şekilde sinirli hissediyordum.

“Abla biz buradan birlikte geçeceğiz. Siz kendiniz gelecekmişsiniz. Babam öyle söyledi.” dedim telefonda konuştuğum ablama. Davet saatine daha vardı. Biz de çıkıp da oraya gidene kadar saate bir şey kalmayacaktı. “Onu biliyorum zaten. Aynı anda içeri girelim diyorum. Çıktığınızda bize haber verin de biz de ona göre hareket edelim.”

“Tamam, haber veririm size. Görüşürüz.” Kapattıktan sonra aynadan kendime baktım. Annem sırf bu gece için eve kuaför çağırmıştı. Neyse ki bir sıkıntı yaşamadan hazırlanmıştık. Şimdi de çıkmamız gerekiyordu ama nedense oyalanıyorlardı.

“Anne ne zaman çıkacağız?” diye sordum. Dakikalardır burada boş boş oturuyordum ve sıkılmıştım. Hayır, bir de kendi evimde hazırlanmama da izin vermemişti.

“Çıkıyoruz şimdi Defne.” Elindeki parlak çanta gözlerimi karıştırırken ayaklandım. Gecenin yıldızı olmak istediği belliydi. Herkesin kendisini konuşmasını istiyordu. Ben sadece onunla elbiseyi seçtiğimden ayakkabısını, çantasını ve takılarını görmemiştim. Şimdi ilk defa görüyordum.

Ablama mesaj attıktan hemen sonra yola çıkmıştık bile. Erkek kardeşimle yan yana otururken annemle babamda tam karşımızdaydı.

“Bana bakın ikinizde gece boyunca suratınızı asmayacaksınız.”

“Anne çocuk muyuz biz?” Kardeşim telefonuyla ilgilenirken konuşunca ben de onu onayladım. Hadi onu geçtim de ben koskoca kadındım. Üstelik evlenip boşanmıştım. Hala benimle uğraşıyordu. Bu anneler gerçekten garipti.

“Defne akşam benim yanımdan ayrılma. Seni birkaç kişiyle tanıştıracağım.”

“Tamam, baba.”

Kısa süren sessizlik sonrasında annem bunu bozarak yine bir şeyler söyleyip bizi uyarmaya çalışmıştı. Babam da bizi rahat bırakmasını söyleyerek bizi onun elinden kurtarmıştı ama bunun çok da uzun süreceğini zannetmiyordum. Oraya hemen varmazsak annem üzerimize gelmeye devam edecekti. Annem gece için nedenini bilmediğim bir şekilde endişelenirken mekana yaklaştığımızı telefonumdan takip ederek anlayabiliyordum. Hatta yapacak bir şey bulamayıp yolu takip ediyordum. Bu davetin ev sahibi biz olmasak da eminim ki yorulacaktık.

“Ablamlar da arkamızdan çıkmıştı. Acaba yetişmişler midir?” dedim kendi kendime.

Annem de öne atıldı. “Öyle mi? Arkamızda ki beyaz aracı onlarınkine çok benzetiyordum. Demek ki onlarmış.” Kardeşimle birlikte arkada ki arabaya bakmak için kafamızı döndüğümüzde beyaz aracı görmüştük. Evet, onlardı. Bize yetişmişlerdi.

Mekana girdiğimizde arabadan inerken kapıda bizi bekleyen annemin arkadaşı birbirlerini yıllardır görmemişler gibi davranıp birbirlerine sarılmışlardı. Ablamlar ise arkamızdan gelmişti.

Selamlaşma faslından sonra bize ayrılan yere geçtiğimizde bizden sonra dakikalar içinde mekan dolmuştu. Burası çok büyüktü ve her masa çok özenli bir şekilde hazırlanmıştı. Ortada ki kırmızı halı da yeterince kaliteli olduğunu gösteriyordu. Masalardaki siyah peçeteler, tabaklar, çatal ve kaşıklar gayet iyi bir şekilde yerleştirilmişti ve kaba durmayan şamdanlarla süslenmişti. Organizasyonu beğenmiştim.

“Çok güzel olmuş ya. Biz de mi şirketimiz için böyle bir şey yapsak?” Annem hayran bir şekilde konuşurken ablam “Şu gelenler Yavuz beyler galiba.” dedi. Anında kafam oraya dönerken dünkü görüntüler aklıma gelince gözlerimi oradan çekmiştim. Onun gelmesi neden umurumda olsun ki?

“İyi olmuş.” Ablam hala onun hakkında konuşurken kendisini dikkate almayıp telefonuma baktım. Önemli bir mesaj gelebilirdi belki. Davette de olsam işimi unutmamalıydım. Benim için önemliydi.

Masalara ikram edilen tatlılarla birlikte davetin sahibi eşiyle sahneye çıkmıştı. “Öncelikle hoş geldiniz!” Salon alkış sesleriyle dolmuştu. “Bu güzel günümüzde bizimle birlikte olduğunuz için çok teşekkür ederiz. Şirketimizin 50. Yıl dönümünün yanında eşimle birlikteliğimizin üzerinden de tam 30 yıl geçmiş bulunmakta. Hem şirketimizin hem de evliliğimizin yıl dönümünü bu özel gün de sizinle birlikte kutlamaktan gurur duyuyoruz!” Bu sefer ki alkış daha kuvvetli olurken annem de babamı dürtüp bir şeyler söylemişti. Sanırım o da böyle bir şey istiyordu.

Davet sahibi konuşmayı uzun tutmayarak sonlandırdıktan sonra keman sesinin duyulmuştu. Çift ortaya gelerek dans ederken herkesi de dansa davet etmişti. Annem de vakit kaybetmeyerek babamı kaldırmış ve eniştem de ablamla birlikte yanımdan ayrılmıştı.

Masa da sadece erkek kardeşimle kalırken dans edenleri izlemenin daha keyifli olduğuna karar verdim. Hem zaten kalkıp da ne yapacaktım? Topuklu ayakkabımın topuğu da uzun ve inceydi. Hiç dans edemezdim-

“Defne hanım bana bu dansı lütfeder misiniz?” Yavuz bey beklemediğim bir anda karşıma çıktığında şaşırdım. “Ben dans etmeyi düşünmüyorum. Siz başkasını kaldırın.” Yavuz bey elini hala çekmezken “Rica ediyorum Defne hanım. İki arkadaş olarak dans edebiliriz. Hem herkes bize bakıyor. Beni reddederseniz hoş olmayabilir.” deyince gerçekten de bize bakıyorlar mı, diye kafamı sağa sola çevirdim. Herkes olmasa da bize bakan vardı. Mesela Yavuz beyin ailesi.

“Benimle dans eder misiniz?” Sorusunu yinelerken elimi elinin üzerine koydum. Tamam, arkadaşça dans edebilirdik. Bunu yapabilecek kadar profesyoneldim.

Beraber boş bulduğumuz yere geçerken o elini belime sarmış ve ben de omuzuna yerleştirmiştim. Diğer ellerimiz ise birbirine bağlanmıştı. “Size en çok lacivertin yakıştığını düşünürdüm ama çok büyük yanılmışım.” dediğinde anlayamamış bir şekilde ona bakıyordum. “Yani lacivert bana yakışmıyor mu?”

“Hayır, öyle demek istemedim. Size lacivertin yakıştığı kadar koyu yeşil de oldukça yakışıyormuş. Gözlerinizi lacivertten daha çok ön plana çıkarmış. Bunu bu kadar geç öğreniyor olmam çok kötü oldu.” Sesi titriyor gibiydi. “Teşekkür ederim Yavuz bey.” dedim sadece. Dün bir kızla olduğunu görmeseydim şu anda kendisine inanıyor olurdum.

“Çok güzel olmuşsunuz. Bu gecenin en güzel kadını siz olabilirsiniz.”

“Yavuz bey iltifatlarınıza bir son verir misiniz? Sevgilinize ayıp olacak.” Onu uyarmasam daha devam edecekti. Bu çok rahatsız ediciydi bir kere.

“Sevgilim mi? Benim bir sevgilim yok.”

“Yalan söylemek size hiç yakışmıyor Yavuz bey. Dün beraber alışveriş yapıp gülüştüğünüz kız kimdi o zaman? Yoksa olmayan kız kardeşiniz mi?” Sesimin tonunda ufak bir yükselme yaşanınca tedirgin oldum. Umarım biri bir şey duymamıştır.

“Siz de mi oradaydınız? O kız benim kuzenim. Ankara’dan geldi. Bir arkadaşıyla buluşacaktı. Ben de onu oraya getirdim.” Nedense pek de inandırıcı gelmemişti. Yalan söylemeye devam ediyordu işte. “Arkadaşıyla mı buluşacaktı? Emin misiniz? Daha çok oraya alışveriş yapmaya gelmiş gibiydiniz.” Sanırım daha fazla dans etmek istemiyordum.

“Defne hanım yanlış anlamışsınız. Gerçekten öyle bir şey yok. Onu oraya arkadaşıyla buluşması için getirdim. Yolumuzun üstündeki mağazaya da öylesine uğradık.” Kafamı aşağı yukarı salladım. “Anladım ben sizi. Şimdi durabilir miyiz? İşim var.” deyip ellerimi ondan ayırırken masadan çantamı alıp yakında ki garsona lavabonun yerini sorduktan sonra ortamdan uzaklaştım.

Ellerimi yıkayıp kağıt havluyla kurulayıp bir süre daha burada kaldım. Henüz içeriye gidecek kadar iyi hissetmiyordum. Sakinleşip geri dönecektim ama olmuyordu. Dünkü gördüklerimden ve bugünkü duyduklarımdan sonra zaten sakin olmam mümkün değildi. Gidip bir tane yüzüne çakasım geliyordu. Bence bunu yapmalıydım da. Anca o zaman kendine gelirdi.

Tam çıkacakken telefonum çalmıştı. “Defne neredesin sen? Nereye kayboldun?” İki dakika yalnız kalmama izin vermiyorlardı. Keşke biraz nefes almama izin verseler. “Lavaboya geldim abla. Birazdan geri döneceğim.”

“İyi çabuk ol. Annem sorup duruyor.”

“Tamam, geliyorum abla. Kapatıyorum.” Aynadan tekrar kendime bakıp saçlarımı düzelttim. Şimdilik iyi görünüyordum. Buradan çıkar çıkmaz Yavuz beyle ciddi bir şekilde konuşmam gerekiyordu. Kendisinin tavırlarından hoşlanmıyordum artık.

Tam karşımda duvara yaslanmış Yavuz beyi görünce avucumu sıktım. Kendisini bana hatırlatmaktan çekinmiyordu beyefendi (!) Zaten ben de unutmakta pek başarılı değildim.

“Neden öyle kaçar gibi gittiniz?” diyerek bana doğru birkaç adım attı. “Kaçmadım Yavuz bey. Dediğim gibi işim vardı.” Sağ kaşı havalandı. “Anladım. Tamam, o zaman buna işiniz vardı diyelim ama dün gördükleriniz hakkında tek diyebileceğimiz bir şey var. O da kıskançlık.”

“N-ne? Kıskançlık mı? Ben mi?” Ne söylediğinin farkında mıydı? Ben neden onu kıskanayım ki? Biraz düşünürse bunun mantıksız olduğunu anlayacaktı ama o bunu yapmak istemiyordu herhalde.

“Evet, siz beni dün bir başkasıyla görünce kıskandınız.”

“Hayır, kıskanmadım. Siz benim kıskanabileceğim biri değilsiniz. Hatırlatırım biz arkadaşız.” Gülümsedi. “Evet, gereksiz bir ayrıntı ama bu sizin beni kıskandığınız gerçeğini değiştirmiyor.” Hala aynı konuyu konuşuyorduk. Sıkılmıştım.

“Sizi kıskanmadım. Şimdi çekilin. Gideceğim.”

“Beni kıskandığınızı kabul edene kadar gitmenize izin vermeyeceğim.” Elini kapının kenarına koyup bana doğru eğildiğinde yutkundum. Ne olmuştu birdenbire?

“Yavuz bey bakın yanlış anlıyorsunuz öyle bir şey yok. Ben sadece bana karşı hislerinizi öğrendikten sonra sizi başka bir kadınla görünce beni kandırdığınızı düşündüm ve öyle de olmuş işte. Siz başka biriyle birliktesiniz.” Ona düzgün bir şekilde anlatıyordum ama onun aklı bir karış havadaydı. Muhtemelen dinlememişti bile.

“Bitti mi Defne hanım?”

“Anlamadım. Ne bitti mi?” dediğimde kafasını daha çok eğdi. Artık çok daha fazla yakındık. Ne yapmaya çalışıyordu, anlayamıyordum.

Gözleri yüzümün her bir noktasından geçerken ayaklarımın bağı çözülmüş gibiydi. Kalbimin sesini duyabilecek kadar heyecanlanmış mıydım ben?

Yutkunduğunda boğazında ki çıkıntı oynamıştı. O da bir garip görünüyordu. Bakışlarında ki manayı da anlayamıyordum.

“Sizi seviyorum Defne hanım.” demesinin ardından aramızdaki mesafe sıfıra çok yaklaşmış ve sadece 1-2 saniye kadar o şekilde durduktan sonra dudaklarımızı birleştirmişti.

 

 

 

 

 

 

 

____

Ay sonunda bir sey oldu

Ne zamandir bekliyorduk zjbdskal

Bundan sonra mutlu oluruz herhaldeee☺️☺️

 

 

Bölüm : 25.05.2025 11:17 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...