22. Bölüm

22| Davet

Flower
zeyzeynepp

Onu omuzlarından iterken sinirlendiğimi hissediyordum. Biz bir davetteydik ve onu geçtim lavabonun hemen önündeydik. İçeri de kimse yoktu ama bu ne saçmalıktı? Nasıl yapabilirdi bunu? Cesareti nereden alıyordu?

Gözlerim gözlerine çıkarken öfke kusmak için can atıyordum. "Siz," dedim düşük bir tonda. Kimsenin bir şeyler duymasını istemezdim. Özellikle de bu gecenin güzel geçmesi gerekiyordu. Bir olay çıksın istemiyordum.

Aslında böyle olacağını hiç düşünmemiştim. Yavuz beyden uzak durup bugünü böyle kapatacağımı sanmıştım ama işte sadece sanmakla kalmıştı. Yavuz bey sanki bunu bozmak için peşime düşmüştü.

"Siz ne yaptığınızı zannediyorsunuz? Bunu nasıl yaparsınız?" Sesimi yükseltmemek için kendimi zor tutuyordum. Yakasına yapışıp söylemek istediğim çok şey vardı ama bulunduğumuz yer şu anda buna uygun değildi. Ailemi rezil etmek de istemezdim. Her şeyi geçtim biri görse yanlış anlayacaktı. Ablam zaten yanlış anlamaya dünden hazırdı.

"Defne hanım-"

"Konuşmayın lütfen. Sizin sesinizi dahi duymak istemiyorum. Arkadaş kalalım dediniz ben de tamam dedim ama bu istediğinizi yapabileceğiniz anlamına gelmiyor. Haddinizi yeterince aştığınızı düşünüyorum. Bundan sonra mümkünse sadece iş için görüşelim. İş arkadaşı olarak kalalım. Fazlası için uygun değiliz. Kendi kendinizi kandırarak beni de buna sürüklüyorsunuz." Kafasının basacağı şekilde anlattığımı düşünüyordum. Aptal değilse anlamıştır zaten. O yüzden onun için daha fazla nefesimi tüketmeme gerek yoktu. Şimdi içeri geçebilirdim.

Gitmek için adım atmam gerekiyordu ama Yavuz bey önümden çekilmiyordu. Sanırım onu daha güçlü bir şekilde itmeliydim. "Defne hanım, siz konuştunuz. Şimdi sıra ben de. Beni dinlemeden bir yere gidemezsiniz." Erkeklerin saçmalıklarından bıkmıştım. O da Levent gibi aynı şeyleri söyleyip canımı sıkacaktı sadece. "Yavuz bey ben çok sıkıldım artık. Şu genç yaşımda hayatımdan bezdim. Beni rahat bırakın.”

"Özür dilerim. Sizi bir anda öpmemeliydim. Hatta böyle bir girişimde bulunmamalıydım ama bir an için tek çarenin bu olduğuna inandım. Yanlış bir seçim olduğunu biliyorum ama beni de dinlemelisiniz. Ben de çok sıkıldım. Sürekli kendimi geri tutmaktan çok sıkıldım. Konu siz olduğunda arkadaş sıfatıyla yanınızda bulunmaktan çok sıkıldım. Bir ilişki istemediğinizi de biliyorum ama yapamıyorum. Hem bir şeyler hisseden tarafın sadece ben olduğumu da düşünmüyorum. Siz de bana karşı bir şeyler hissediyorsunuz ama kabullenmiyorsunuz. Beni eski eşinizle karıştırıyorsunuz." Bunu daha ne kadar konuşacaktık, bilmiyordum. "Yavuz bey eski eşimi unutalı çok oldu. Ben sadece kimseyi istemiyorum. Neden anlamamakta ısrarcısınız?"

Kafasını iki yana salladı. "Hayır, siz de bana karşı bir şeyler hissediyorsunuz. Benim üzerimde test yapmanız bile bunun bir kanıtı aslında. Sizi sonuna kadar beklemek istiyordum ama bunu yapamayacağım. Siz kaçmak istediğinizde ben kovalayacağım." Elimi alnıma atıp saçlarımı da geriye attım. Laftan anlamıyordu işte. Ne bekliyordum ki?

"Beni kıskanıyorsunuz, üzerimde test uyguluyorsunuz, Defne hanım. Sizce de bunlar yeterli sebepler değil mi? Daha fazlasını da saymamı ister misiniz?"

"Konu bu değil Yavuz bey. Konu beni öpmeniz. İznim olmadan tuvalet kenarında beni öptünüz. Hem de bir davetteyken. İçeride ne kadar insanın olduğundan haberiniz var mı? Aramızda bir şeyler olduğunu düşünecekler." Gülümsedi ve biraz yaklaştı. "Bana kalırsa sizi öpmemi çok da takmış gibi görünmüyorsunuz."

"Davette olduğumuz için yeterince tepki gösteremiyorum Yavuz bey. Yoksa sizi duvardan duvara vurmuştum." dediğimde gülümsemesi büyüdü ve kafasını sallayarak "Anlıyorum." dedi. Ne anladığını anlamak istemiyordum şu anda. Hoş şeyler olmadığı belliydi. "Yolumdan çekilin artık. Dönmem gerek. Annemler merak edecek." Onu bir gün iyice azarlamalıydım. Yoksa beni ciddiye almayacaktı.

"Peki, tamam, çekiliyorum." Hızlı adımlarla salona geri döndüğümde yerime oturdum direkt. Az önce olanlar yüzünden avuç içlerim terlemişti. Bu gece de ne zaman bitecekti ya? Delirecektim yoksa.

"Nerede kaldın Defne?"

"Geldim işte abla." diyerek onu geçiştirdim. Konuşacak havaya sahip değildim. Arkamdan Yavuz bey içeri girdiğinde dudağını silmeye çalıştığını görünce bakışlarımı masadaki süslere çevirdim. Biri bir şey görmese bile neler olup bittiğini tahmin edebilirdi.

Sinirleniyordum.

"Defne bana bir baksana." Ablam çenemi tutup beni kendisine döndürürken gözleri arkamdaydı. "Sen sadece lavaboya üstünü başını düzeltmeye gitmedin herhalde?" dedi sorarcasına. Ya sadece birinin anlayabileceğini içimden geçirmiştim. Bu kadarı da olamazdı. "Abla gelirken ayağımı vurmuşum. Çok acıyordu."

"Topallıyor gibi görünmüyordun Defne. Topuklularla gayet güzel yürüyordun."

"Çok acımadı zaten. Biraz ağrıdı." Saçma sapan konuştuğumu biliyordum. "Lavaboda ne oldu Defne? Yavuz bey neden hemen arkandan geldi? Ne konuştunuz? Daha doğrusu konuşabildiniz mi?" Duygu'yla yapacak dedikoduyu da bulmuştu kendisine. Oh! Ne güzel.

Gözlerini kısan ablamdan kendimi kurtardım. Konuşmak istemiyordum. "Yavuz bey de haklı. Senin saçmalıklarına dayanamamış." dediğinde bakışlarım onu buldu. "Abla sen ne diyorsun?"

"Ama sen de az değilsin. Sevmiyorum diye orta da dolaşıyordun." Şu yaşıma kadar abla katili olacağımı düşünmemiştim ama bundan sonra düşünebilirdim. Hatta bunu direkt icraate geçirmeliydim.

Ablamı boş vererek anneme döndüm. "Ne zaman döneceğiz?" Annem ise bana döndü. "Defne geleli daha 1 saat anca olmuştur. Az sabret. Bak iş arkadaşın Yavuz beyler de buraya geliyor. Onlarla biraz otururuz." dediği kişi ailesiyle birlikte bu tarafa doğru geldiğini görünce yanak içimi dişledim. Ters bir tepki vermemeliydim. Yanımızda çok oturacaklarını da sanmıyordum. Yani umarım. Ya da en iyisi gitmeliydim. Evet, evet, gitmeliydim.

Onlar masaya otururken geçen çalan telefonum bu sefer ötmeyince ayarlardan girip ötmesini sağladım. "Ben bir konuşup geliyorum." diyerek dışarı çıktım. Aynı şeyi kullandığımı biliyordum ama aklıma başka bir fikir gelmiyordu ki.

"Bence bu bahane eskidi. Başka bir şey bulmalısınız." diyen sesi duyduğumda telefonu kulağıma götürdüm. "A-alo, sesiniz gelmiyor. Sonra konuşalım. Görüşürüz." Yavuz beyin kahkahası kulaklarıma ulaştığında "Her seferinde kalbinizi kırmak istemiyorum ama siz beni buna zorluyorsunuz. İlla anlamanız için kırıcı mı konuşmalıyım? Sülük gibi yapışmanız artık beni boğuyor." dedim.

"Siz de kaçmayın o zaman. Konuşalım. Aslında konuşmamıza gerek bile yok. Sadece sizin oturup etraflıca düşünmeniz gerekiyor ama aynı bu şekilde kaçıyorsunuz. Bizi düşünseniz her şey rayına oturacak ama bunu yapmıyorsunuz. Yaparsanız kalbinizin size ne diyeceğini çok iyi biliyorsunuz. Onu dinlememek için kendinizi meşgul ediyorsunuz. Ablanız bile şu anda neler olduğunu anlamış durumda." Onu da mı anlamıştı? Bu adam neden bu kadar zekiydi? Her seferinde ona karşı bir şekilde rezil oluyordum.

“Eğer gerçekten düşünürsem ve düşüncelerimi sizinle paylaşırsam peşimi bırakacak mısınız?"

"Bunu gerçekten yapıp dediğiniz gibi şeyler hissediyorsanız gerçekten bırakacağım. İş haricinde sizi rahatsız etmeyeceğim ama söz vermelisiniz." Serçe parmağını bana uzattı. Ben de serçe parmağımı onunkine sararken "Tamam, söz veriyorum. Gerçekten bunun üzerine düşüneceğim ve sonra sizinle paylaşacağım." dedim. "Size güveniyorum." Anlaşabildiğimize inanamıyordum.

Bu çok kolay olmuştu.

"Abla bir sus. Kafamı karıştırıyorsun."

"Defne yeğenin bile onu sevdiğini anladı ama sen anlayamadın." Ağlama moduna bürünmek üzereydim. Yavuz beye söz verdiğim gibi düşünmeye çalışıyordum. Ablam ise her zaman ki başımı şişiriyordu.

"Tamam, sana tek bir soru soracağım ve onun cevabını aldıktan sonra karışmayacağım ama sen de dürüst olacaksın." Kucağıma bir yastık alarak dirseklerimi ona bastırdım. Bir nevi ablamı dinlemeye hazırlandım. Umarım mantıklı bir şey sorardı.

"Yavuz bey seni öptüğünde rahatsız hissettin mi?" Birkaç saniye durdum. Aslında bu konu kafamı karıştıranlar arasındaydı. "Evet, tabii. Lavabodan yeni çıkmıştım ve biz davetteydik. Orada beni öpmesi beni çok rahatsız hissettirdi. Biri görebilirdi."

"Onu sormuyorum Defne. Bence de orada yaptığı doğru değildi ama benim sorduğum şey sensin. Kendin rahatsız oldun mu bu durumdan? İğrendin mi?" Yutkundum. Tam olarak nasıl bir cevap vermem gerekiyordu, bilmiyordum. "Abla ben başta sinirlendim ama sanki o kadar da sinirlenmedim. Hatta bunu kendisi de söyledi. Biliyor musun bana onu kıskandığımı da söyledi. Ben kıskanmadım onu. Hem de hiç." Gözlerini devirdi. "Defne kıskandığını bal gibi sen de biliyorsun. O yüzden adama trip attın. Aylardır adamı seviyorsun demekten dilimde tüy bitti. Beni bir kere bile takmadın ama adam sana düşün dedi diye enine boyuna düşünüyorsun. Bu bile ona karşı hissettiklerini açıklıyor."

"Ama abla biliyorsun yaşadıklarımı."

"Kimse sana Yavuz bey ile evlen demiyor Defne. Onunla bir ilişkiye başlarsan da aynı şeyleri yaşayacak değilsin. Öğrenilmiş çaresizliğin tanımısın şu anda."

"Ben köpek balığı mıyım?"

"Öyle bir şey söylemedim ama tam da onun gibi davranıyorsun."

Yavuz beyin istediği gibi düşünüyordum. En başından en sonuna kadar. Boşanma sürecim olsun, doktora gittiğim zamanlar olsun hepsinde yanımdaydı. Ne olursa olsun bana yardım etti. Peki ya ben ne yaptım? Ona test yaptım. Bunu merakıma yenildiğim için yaptığımı söyleyebilirdim ama onu AVM'de gördüğüm günü başka bir şekilde açıklayamazdım. Zaten onu kıskanmadığıma kendimi bile ikna edememiştim. Görüp sinirlenmiştim. Bir şey hissetmediğim adama neden sinirleneyim ki? Of!

"Defne! Defne burada mısın?" Ablam elini bana doğru sallayınca düşüncelerimden sıyrıldım. "Abla ya yanlış bir karar alırsam?"

Ben onun beni öpmesine değil de daha çok öptüğü yeri dikkate alarak sinirlenmiştim.

"Ne hissediyorsun peki?" Düşünceli bir şekilde "Öfke." dediğimde ablam anlamamışçasına baktı. "Kızım sabahtan beri burada ne konuşuyoruz biz? Hala mı aynı şeyleri evirip çeviriyorsun?"

"Abla ben korkak biri miyim?" Yüzünü astı. "Anlaşılan sen kendin doğru yolu bulamayacaksın." Ben zaten aynı yerde sürekli daireler çizip duruyordum. Bir anda beynimi bu kadar meşgul edince error vermişti. "Bana ne hissettiğini söyle. Çekinme. Dalga falan da geçmeyeceğim. Sadece seni dinleyeceğim."

“Sana nedense güvenemiyorum." O da benim gibi kucağında duran yastığı alıp bana fırlattı. "Defol git Defne. Sana yardım etmeyeceğim. Kendin düşün dur."

"Zaten bunu kendim yapmam gerekiyordu." Gülerek konuşurken onu daha çok sinirlendirmiştim. "Gıcık." Aynı ifadeyle telefonumu alarak Instagram'a girdiğimde karşıma çıkan Yavuz beyin fotoğrafına iç çekerek baktım. Bu adam beni zora sokuyordu. Kafamı bulandırıyordu. Yanımda olmasa bile onu düşünmem için elinden geleni yapıyordu sanki. Bir şekilde bana kendisini hatırlatıyordu.

"Açıklamaya ne yazmış baktın mı?" Kafamı kaldırdım. "Neye baktığımı nereden biliyorsun sen?" Havalı bir şekilde "Gülümsüyorsun Defne. Tahmin etmek hiç de zor olmuyor." dedi. Uzmanlığını yine konuşturmuştu.

"Ben çok fena kapılmışım." diye mırıldandım. Aslında fark etmesem de davranışlarım öyle olduğunu bana daha en başından beri gösteriyordu. Ben biraz maldım. "Onunla konuş. Olmazsa ayrılırsınız Defne. Yavuz bey Levent gibi değil. Seni anlayışla karşılar." Öyle biri olmadığını biliyordum ama yapamıyordum. Ben Yavuz bey kadar cesaretli değildim. Buna yaşadıklarım da sebep oluyordu. Bir türlü oradan kopamıyordum sanki. Psikologum iyi olduğumu söylüyordu ama ben neden inanmıyordum?

"Bence aklından ne geçiyorsa ona söylemelisin. Belki ikiniz bu şekilde bir cevap bulabilirsiniz."

"Nasıl söyleyeceğim abla? Çekinirim ben."

"Levent'leyken ilişkinin annesi olduğundan alışmışım o haline. Şimdi ise utangaç bir kız çocuğu olman garibime geliyor."

Birden ayaklandığımda ablam da kalktı. "Ne oldu Defne?"

"Tamam, gidip onunla konuşacağım. Kendimi yemektense konuşup açıklığa kavuşmayı yeğlerim." Bu şekilde ikimiz için de daha iyi olurdu. Hem o da bilmesi gerekenleri bilmiş olurdu.

“Şimdi mi gideceksin?" Kafamı aşağı yukarı salladım. "Evet, şimdi gideceğim. Muhtemelen şirkettedir." Saatte öğleni geçmişti. Ablamın da dediği gibi sabahtan beri konuşuyorduk. Bu mecaz değildi. Gerçekten de öyleydi. Ablamla birlikte annemlerde kalmıştık. Ablam heyecandan uyuyamayıp gece yanıma gelip yatmıştı sabah hemen konuşalım diye. Aslında ben de ondan farksızdım dün gece. Eğer konuşmaya başlarsak hiç uyumayacağımızı bildiğimden kendimi uyumak için zorlamıştım. Sonuçta şişik göz altıyla gezmek zorunda kalmak istemezdim.

"Ben de geleyim mi?"

"Saçmalama."

“Sadece şansımı denemek istedim.”

Burada bulunan birkaç kıyafetime bakınırken ablamın fikriyle zar zor bir şeyler seçip hazırlanmıştım.

"Defne düzgünce konuş, tamam mı? Sakın saçmalama." dedi ablam. "Abla ben çocuk muyum?" Kucağında dikkatle beni izleyen yeğenime öpücük gönderdim. O da durumu anlamış gibiydi. Çok tatlıydı. Bazen tüm gün onu yemek istiyordum.

"Eve geldiğinde tüm detayları istiyorum."

"Tamam, anlatacağım. Şimdi çıkmam gerek." Elim ayağıma dolandığından hazırlanma sürem 1 saati geçerken Yavuz beye haber vermeyi bile unutmuştum. Ablamla hazırlanmak ölüm gibiydi. Onu ikna edene kadar zaman su gibi akıp gitmişti.

Arabamı şirketin yakınlarına park ettikten sonra Yavuz beye mesaj çekerken dikiz aynasından kendimi kontrol ettim. Güzel olmuştum ya. Bordo ve dizlerimin hemen üzerinde biten elbisem bana çok yakışmıştı. Ablamın önerisiyle yaptığım makyajda yüzüme güzel oturmuştu.

Bundan sonra yapmam gereken tek şey onunla konuşmaktı ve ben bunu yapabilirdim. Biraz zor olacaktı ama olacaktı. En azından içimde kalmayacaktı.

Arabadan indikten sonra sakin adımlarla şirketin olduğu caddeye geldim. O zamana kadar Yavuz beyden cevap gelmiş mi diye sürekli telefonu kontrol ediyordum ancak bana bir dönüş yapmamıştı. Müsait olup olmadığını önceden sormam gerekirdi ama ben bunu yapmayı unutmuştum. Olmadı şirkete geçer ve onu orada beklerdim. Bugün onunla konuşmak istiyordum. Daha fazla uzatmayacaktım. Eminim o da bunu bekliyordu. Hatta bu kadar erken onunla konuşmak istemememe bile şaşıracaktı.

Hala telefona bakınırken karşıya geçmek için kafamı kaldırdığımda bana bakan Yavuz beyi gördüm. Elindeki telefonu sallıyordu. Görmüştü ve buraya gelmişti.

"Geliyorum Defne!" diyerek yürürken titreyen ellerimi gizledim. Birden kalbim yerinden çıkacak gibi olmuştu. Konuşmaya nasıl başlayacaktım?

HER ŞEYİ UNUTMUŞTUM!

Bana doğru yavaş adımlarla gelirken aşağıdan gelen arabadan yüksek sesli bir korna çalınmıştı.

“Yavuz bey!”

 

 

 

 

___

Kapagi nasil buldunuz bence cok guzel oldu

Tam istedigim gibi degil ama guzell☺️☺️

Gorusmek uzere‼️‼️

 

Bölüm : 07.06.2025 12:26 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...