
Yavuz'la konuştuktan hemen sonra kendimi evimin yakınlarında buldum. Gerçekten doğru mu söylüyor diye emin olmak istemiştim ve olmuştum da. Gülçiçek hiçbir şey olmamış gibi Levent'le beraber evin içini dolaşıyordu. Camdan görebiliyordum ve sanki nispet yapar gibi mutluydu. O kadar şey anlatmama rağmen nasıl onunla birlikte olabilirdi? Bana inanmayıp onu nasıl tercih etmişti? Bir de evimin yanında ki eve bakıyorlardı? Bu ne tür bir şakaydı?
"Gördüklerim gerçekten yaşanıyor mu?" dedim Yavuz'a. "Evet, yaşanıyor. Sana rahat vermemek için elinden geleni yapıyor. Yapmaya da devam edecek." Başımda ki bela ne yaşanırsa beni rahat bırakırdı? Yani bunun için ne yapmam gerekiyordu?
İkimizde evin önünde beklerken onlar da sanki bizi daha fazla bekletmemek için evden çıkmışlardı. Buraya taşındığımda bu evde ev sahipleri oturuyordu ama sonra bilmediğim bir sebepten dolayı başka yere taşınmışlardı. Belki de bu işin içinde de Levent vardı.
"Gülçiçek senin ne işin var bu adamla?" dedim kendimi tutamayarak. Hiç nazik olamayacaktım.
"Defne sakin ol. Ev bakmaya geldik. Ayrıca Levent'le konuşup ona bir şans vermeye karar verdim." Bir de gülümsüyordu! Bana kalırsa hayal görüyordum. Ya da bir kabus da olabilirdi. İkinci ihtimal daha yüksekti.
"Gülçiçek yapma bunu. Kendine yazık etme."
"Defne biz boşandık artık. Beni başkasıyla görünce kıskanmayı kes." Levent gereksiz yere konuşup sinirlerimi zıplatırken, "Sen bi' sussana. Seninle konuşan mı var?" dedim. Onun beni rahat bırakması için hapse falan girmesi gerekiyordu. Anca beni bu şekilde rahatsız edemezdi. Ya da bir şekilde yolunu bulurdu.
"Defne biz barıştık. Ben ona bir şans verdim. Bundan sonrası seni ilgilendirmez."
"Gülçiçek senin üzülmeni istemiyorum." desem de beni dinlemek istiyormuş gibi değildi. "Defne bak ikna olmayacak işte. Boşuna zorlama." Diyen Yavuz, Levent'e döndü. "Senin foyanı öyle bir ortaya çıkaracağım ki tüm dünya öğrenecek."
"Anca tehdit edersiniz zaten."
"Bu adam güvenilecek biri değil. Söylediklerimi bir kez daha düşün." dedim Gülçiçek'e. "Defne bu benim hayatım ve benim kararlarım. Neredeyse evlendirilmek üzere olduğum adamla birlikte olmana bir şey diyor muyum, hayır. Hatta sizi destekledim. Çok yakıştığınızı söyledim. Sen şimdi eski kocanla birlikteyim diye neden kıskançlık yapıyorsun, anlamıyorum. Siz ayrılalı çok oldu. Unut artık onu." Ağzım hayretle açıldı. Levent'le olmak istediğimi sanıyordu. Levent kızın aklını bir günde çorba gibi karıştırmıştı.
"Ben sadece seni düşünüyorum. Levent'i istemiyorum. Ondan nefret ediyorum."
"Nefret ediyorsan kendi içinde et Defne. Söylediklerin beni ilgilendirmiyor. Şimdi bizi yalnız bırakır mısınız? İşimiz var. Nereden bulduysanız bizi?"
"Yan evde oturuyorum çünkü." Şaşırdı ama hemen kendini toparladı.
"Levent bence burayı tutmayalım. Bize uğursuzluk getirecek belli." Bence bana şu anda cidden şaka yapılıyordu. Belki kulaklarımda sorun da olabilirdi.
Yavuz ellerini kollarıma yerleştirdi. "Defne gidelim." Kafamı salladım ve ikimiz de onları istedikleri gibi yalnız bıraktık. Levent kendini affettirdiği yetmiyormuş gibi bir de yanımda ki evi tutmaya çalışıyordu. Ne yapmaya çalıştığını anlamadığımızı mı zannediyordu? Hem bu ikisi en son arkadaş gibi bir şey değil miydi? Birdenbire ne olmuştu da bu hale gelmişlerdi? Son kalan akıl kırıntılarım da mücadeleye dayanamıyordu artık.
"Ne yapacağım ben?" dedim Yavuz'a. "Hiçbir şey yapmayacaksın. Onlar yüzünden sinirlenmene değmez. Her şeyi ben halledeceğim."
"Sen yapacaksın?"
"Onunla ilgili her şeyi ortaya dökeceğim. Kanıtlarıyla birlikte."
"Gülçiçek inanmaz ki."
"İnanacak. Gülçiçek’in ailesi Levent hakkında söylenenleri duyunca iyi bir araştırma yapacak. Onlar güvenmeden etmeden hareket etmezler."
"Umarım dediğin gibi olur." Bu belki onu üzecekti ama zamanla beni anlayacaktı.
…
Karşıma çıkan haberleri okuyordum. Yavuz, Levent hakkında yüze bakılmayacak şeyleri ortaya çıkaracağından bahsetmişti ve sadece birkaç saat geçmesine rağmen anında haberler önüme düşmeye başlamıştı. Bu kadar çabuk olacağını düşünmemiştim.
İlk haber daha önce şirketi hakkında yok edilen bir haberdi. Tekrardan sildirme olasılığı da oldukça yüksekti bence ama Yavuz'un kararlı ifadesini dikkate alırsam kolay kolay silinmeyeceği belliydi. Ne olacağını bilmiyordum. Bunu bize zaman gösterecekti. Gülçiçek'in ailesi dediği gibi haberleri dikkate alırsa işimiz kolaydı ama öyle de olmayabilirdi. Kızıyla arasının iyi tutmak isteyen baba haberlerin yalan olduğunu düşünebilirdi. Umarım Yavuz bunun için de bir şey düşünmüştür.
Tabletten haberi kaydırırken bir altta ki haber de Levent'le ilgili olduğunu gördüm. Hayat kadınlarıyla birlikte olduğu yazıyordu. Bunlara nasıl ulaşmıştı, çok merak etmiştim ama öğrenmek de istemiyordum doğrusu. Levent'in saçma sapan haberlerini okuyup yine kendimi böyle bir adamla evlendiğim için suçlayacaktım. Zaten bunu yapmayı da yeni bırakmıştım.
Tableti kapatıp kenara koydum. Baktıkça içim daralıyordu.
Bu döngünün içinde olmaktan sıkılmıştım. Ben savaşmak istemiyordum ki hayatımı huzurlu bir şekilde yaşamak istiyordum.
"Zehra babam çıktı mı?" dedim telefondan onu arayarak. "Evet, Defne hanım. Yarım saat önce ayrıldılar." Benim de burada bir işim kalmamıştı. Karmaşayı arkamda bırakarak dinlenmeliydim belki de.
Eşyalarımı da alarak odamdan çıktığımda hemen karşımda Yavuz'u görmeyi beklememiştim. Elinde bir çiçek buketiyle gelmişti. "Sana sürpriz yapmak istedim." Bana yapmak istediği sürprizler çok güzeldi. Abartılı hiçbir şey yoktu. Sadece kendisi vardı. Bu beni öyle mutlu ediyordu ki...
Kolunu bana uzattı. "Gidelim mi?" Buketi de ondan alarak koluna girdim. Birlikte şirketten çıkarken, "Sanki düğünümüze giriş yapıyormuşuz gibi hissettim." dedi. Evlenme fikir bir anda ortaya çıkmıştı ve beni alıştırmak için sürekli dile getiriyordu. "Evlenmeye bu kadar meraklı olduğunu bilmiyordum."
"Evlenmeye meraklı değilim. Seninle evlenmek için hayaller kuruyorum sadece." Cesareti takdir edilesiydi.
"Nereye gidiyoruz?"
"Yıldızları seyretmeye."
Birlikte arabaya bindikten sonra sahile geçtiğimizde hava artık kararmak üzereydi. Ay kendini göstermeye başlamıştı. Bazı insanlar kalkıp giderken bazıları da yeni gelmeye geliyordu.
"Nasılsın? Daha iyi misin?" diye sordu. "İyi sayılırım. Her şey için teşekkür ederim."
"Ben ne yaptım ki?" dediğinde kaşlarım havalandı. "Levent'in kirli çamaşırlarını dökmek için çok uğraşmış olmalısın. Seni de bunlarla uğraştırmak istemezdim."
"Sürekli konu aynı yerlere geliyor. Bence başka şeylerden konuşabiliriz. Mesela bizden." Çok doğru söylüyordu. Burada önemli olan ben ve Yavuz'duk. Başkaları sadece canımızı sıktığından gündemimizi işgal ediyordu.
"Sen nasılsın peki? İşlerin nasıl gidiyor?" Konu açma çabama gülüp ellerimi tuttu. "Seni ilk gördüğüm andan beri unutamıyorum. Bana büyü mü yaptın?" Birdenbire böyle söyleyince ağzım açılmıştı. Ben onu hak edecek ne yapmıştım? Kendimi toparlayıp, “Hayır, yapmadım. Sen büyülenmeye dünden razıymışsın.” dedim. Saçlarımı okşarken ben de çiçekleri kokladım. “Evet, dünden razıymışım.” Gülümsedim. Mutluluk bu kadar kolay ve güzel miydi? Peki o zaman bunca zaman neredeydi?
“Eski eşin yüzünden canının sıkılmasına dayanamıyorum. Ben yanındayım diye iyi olmaya çalışmanı da istemiyorum.”
“Burada durup sadece yıldızları izlesek, olmaz mı?” dedim. Sorunlarımdan kaçıp ona sığınmayı deniyordum ama konu bir şekilde oraya geliyordu.
“Olur.” Ellerimizi birbirinden ayırırken kolunu omzuma attığında ben de ona iyice sokuldum. “Prenses gibi hissediyorum.”
“Çünkü öylesin.”
Öyle miyim, gerçekten?
“Çiçeği tutmaktan kolum yoruldu.” dedim şakayla karışık. Bu tatlı bir yorgunluktu aslında. “Ben tutayım.” Kafamı iki yana salladım. “Gerek yok. Ben çok mutluyum.” Yüzünde gülümsemekten oluşan kırışıklıklara yakından şahit oluyordum. Her bir ayrıntısıyla mükemmeldi.
“İkimizde çalışmaktan vakit bulamadığımız için çok üzgünüm. Keşke birbirimizi görmek için daha çok vaktimiz olsa.” dedi. Sanki başka bir şey ima etmeye çalışıyor gibiydi. Benimle vakit geçirmek istiyorsa ona bir teklifte bulunabilirdim. “Hafta sonu bir işim yok. Senin de yoksa bir yerlere gidelim mi?”
“Gidelim. Nereye gitmek istersin?”
“Hiç düşünmedim. Senin aklında bir yer var mı?”
“Çok erken olur mu, bilmiyorum ama ailemle yemek yesek olur mu? Annem hayatımda biri olduğunu anlamış ve çok baskı yapıyor tanıştırmam için. Ben de ne tepki vereceğini bilmediğimden erteleyip durdum. İstersen uzun bir süre daha erteleyebilirim. Benim için hiç sorun değil.”
“Ailen beni istemeyebilir ama.”
“Neden istemesinler ki? Seni ben istiyorum. Onlar hiçbir şey söyleyemezler.” Kafamı eğdim. “Sonuçta bir evlilik yaptım ve kısa süre içinde boşandım. Sanki boş kalmamak için seninle birlikteymişim gibi düşünebilirler. Bunu onları kötülemek için söylemiyorum elbette-“
“Merak etme öyle düşünmeleri imkansız. Sana karşı hala çok mahcup hissediyorlar. Annem yüzüne bakamıyor bazen. Babam da aynı şekilde. Neredeyse seni benimle zorla evlendireceklerdi.” Hatırladıkça keşke gerçekten de evlenseydik dediğim bir anıydı.
“Eğer o gün benimle evlenseydin benden nefret eder miydin?”
“Nikahımız geçerli olmazdı ki çünkü ben Gülçiçek değildim.”
“Doğru.”
Yani yol her türlü ayrılığa geliyordu ama bu ayrılık az sürmüştü ve biz birbirimizi bulmuştuk. Üzerinden aylar geçse de yine de birlikte olmuştuk.
“Seni gelinlikle gördüğüm ilk anı unutamıyorum. Çok güzeldin.” Bunu daha ne kadar anlatacaktı, bilmiyordum ama her seferinde onu dinlemek için can atıyordum.
“Senden kaçmak için çok çabalamıştım.”
“İşte o an tam bana göre olduğunu anladım.”
İkimizde sohbetimizi sürdürürken biri tarafından çekildiğimizi hissedince o yöne bakarak poz verdiğimde paparazzi kaçıp gitmişti. Umarım haberin altına güzel şeyler yazarlardı. Merakla bekliyor olacaktım.
“Bizi mi çekiyorlar?”
“Evet, fark ettiğimi anlayınca gitti hemen.”
Bunun da pek bir önemi yoktu aslında. Biz birlikteydik ve mutluyduk.
“Bu arada hafta sonu ailenle yemek yemeye sıcak bakıyorum. Onu da unutmadan söyleyeyim.”
“Emin misin? İstemiyorsan kendini zorlama.”
“İstiyorum Yavuz. Hem de çok istiyorum.”
O günün gelmesini iple çekecektim. Beni nasıl karşılarlardı, bilmiyordum ama yanımda Yavuz olduğu sürece iyi hissedeceğimden emindim.
…
Yavuz’la yıldızları izlediğimiz akşamdan sonra yine şirketteydim. Dediği gibi çalışmaktan birbirimizi göremiyorduk. Ben de daha fazla onunla olmak istiyordum ama bunlar şimdilik hayaldi. Şu sıralar o da ben de oldukça meşguldük. Bazen yemek yiyecek vakit bulamıyordum ama çok yakında bu durum geçecekti. İşte o zaman kapısına dayanan ben olacaktım.
“Sen kendini ne zannediyorsun? Nasıl olur da hayatıma burnunu sokarsın?” Gülçiçek odama büyük bir hışımla girdiğinde arkasında duran Zehra’yı gönderdim. Kavga etmeye gelmiş olmalıydı. Peki edelim o zaman. Zaten ben de kendimi buna çok hazır hissediyordum.
“Ne oldu? Ne yapmışım ki?”
“Bilmiyormuş gibi davranma. Levent hakkında asılsız haberlerin senin yaydığını biliyorum. Sizin yüzünüzden birçok kişi ona dava açtı. Sana ne yaparsan yap bizi ayıramayacaksın demek için geldim Defne!”
“Gülçiçek bu adama bu kadar kısa süre de bağlanman ne kadar doğru?”
Masama ellerini koyarak bana doğru eğildi. “Seni, aileni kısacası her şeyinizi bitirebileceğimin farkındasın, değil mi?”
“Kendini fazla büyütüyorsun.” Ona artık tahammül edemiyordum. Bir adam uğruna yapmadığı şey kalmamıştı. Hala Levent’in benimle uğraşmak için onunla takıldığını göremiyor muydu? Evet, göremiyordu. Görüyor olsaydı şu anda bunları konuşuyor olmazdık.
“Defne eski kocanı unut. O artık sana ait değil.”
“Ben onu zaten unuttum ama o beni unutamamış belli.”
“Sen de kendini bir şey sanıyorsun.”
Bu tartışma nereye kadar sürecekti? Ne zaman gerçeği görecekti? Sanırım sorularımın cevabını pek de yakın bir zamanda almayacaktım.
“Neden buraya gelip benimle uğraşmak yerine Levent hakkında çıkan haberlerin doğru olup olmadığını anlamaya çalışmıyorsun?”
“Bunu neden yapayım ki? Ben Levent’e güveniyorum.”
“Bir zamanlar ben de güveniyordum ve o da bunu fırsat bilerek güvenimi suistimal etti. Beni kandırdı, aldattı. Sadece param için yanımda oldu. Aynı şeyleri sen de yaşama istiyorum Gülçiçek. Biliyorum inanması zor ama o gerçekten de öyle biri. Ciddi bir adım atmadan iyice düşün.”
“Sürekli aynı şeyleri söyleyip duruyorsun. Cidden bıkmadın mı?”
“Tamam, neye inanmak istiyorsan ona inan ama başına gelenlerden sonra yanıma gelme. Şimdi odamdan çık lütfen. Gördüğün gibi çalışıyorum.”
“Çıkıyorum zaten. Burada kalmaya hiç niyetim yok.”
Dosyaları kapatıp ayaklandım. Biraz hava almaya ihtiyacım vardı. Gülçiçek buraya gelip moralimi bozup gitmişti. Hem onun adına hem de kendi adıma üzülüyordum. İkimizde aynı adam yüzünden kavga edip duruyorduk. İyiye giden bir arkadaşlığımız da yoktu artık. O beni kafasında bitirmişti.
Bu günlerde geçecekti. Yakında Yavuz’un ailesiyle yemek yiyecektim. Sadece ona odaklanmalıydım. Yavuz güzel geçeceğini söylüyordu ama ister istemez geriliyordum. Hakkımda kötü düşünürler miydi? Bekar oğlunu dul biri olarak kapmışım gibi görünüyordu uzaktan bakınca. Bu yüzden içim hiç rahat etmiyordu.
Telefonumdan yükselen zil sesiyle dikkatim oraya toplanırken bilinmeyen bir numara olduğunu görmeme rağmen açıp kulağıma götürdüm.
“Merhaba Defne Sara ile mi görüşüyorum?”
“Evet, benim. Siz kimsiniz?”
“Ben Yakamoz gazetesinden arıyorum. Hakkınızda gezen haberler hakkında sizinle kısa bir röportaj yapmak istiyorum.”
“Numaramı nereden buldunuz?”
“Eski eşinizin işlerini sabote etmeniz için yalan haberler çıkardığınız konuşuluyor. Bu doğru mu?” Kabak bir de benim başıma patlamıştı yani.
“Hanımefendi numaramı nereden buldunuz, dedim. Önce bana cevap verir misiniz?”
“Defne hanım çok kısa sürecek. Kapatmayın hemen. Buna cevap vermek istemiyorsanız hemen diğerine geçeyim.”
Bence tam şu anda bilerek üzerime geliniyordu.
“Yavuz Atahan’la olmanızın sebebi eski eşinizden intikam almak için mi? Yavuz bey sizin için bir piyon mu?”
“Sizi dava edeceğim. Yakamoz gazeteydi, değil mi?” Kadın konuşmazken telefonu suratına kapatıp direkt engellemiştim. Bir şey olunca diğer her şey de üst üste oluyordu. Benden de bu saçmalıklara katlanmam bekleniyordu işte.
Yarıda bıraktığım işleri tamamladıktan sonra direkt evime gitmeye karar verdim. Ancak orada iyi olabilirdim. Dışarısı hava almak için güvenli değildi. Gazeteciler etrafımı sarınca cevap vermesem olay çıkıyordu. Verirsem de başka yerlere çekiyorlardı. O yüzden evim de kalıp bir süre ortamın sakinleşmesini beklemeliydim.
___
Guzel bir pazar gununden merhabaa
Keyfiniz yerindedir umarim
Kendinize de iyi bakin ben gidiyorum❤️❤️
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 1.72k Okunma |
214 Oy |
0 Takip |
30 Bölümlü Kitap |