
Ellerim, ayaklarım sadece titriyordu. Bu akşam Yavuz'un ailesi ile yemek yiyeceğimiz gündü. Ne ara bugüne gelmiştik, bilmiyordum doğrusu. Zaman çok hızlı geçiyordu. Bugün bitince de öyle diyecektim muhtemelen. Şimdi ise zaman geçmiyordu ama. Daha yeni 2 saatlik uykumdan kalkmış, öylece dolabın önünde boş boş oturuyordum. Yeni bir sayfa açma düşüncesiyle bazı şeyleri evden attığımdan pek de bir şeyim yoktu. Anneme kalsa burada giyilecek çok şey vardı tabii.
Uzun ve şu anda da gözüme güzel görünen elbiseme göz ucuyla bakarken elime alma ihtiyacı duydum. Siyah, beyaz karışımı olan elbisemi üzerimde tutarak aynadan kendimi izledim. Birkaç takıyla daha şık ve ağır durmasını sağlayabilirdim.
"Abla bi' çıkamadın lavabodan!" diye ona seslenirken ayak sesleri de hemen ardından duyulmuştu. "Geliyorum Defne!" Sinirli gelen sesine karşılık elbiseyi hala elimde tutarak kapıya doğru döndüm. "Sence nasıl?" Etrafımda birkaç tur atarken bana yaklaştı. "Senin böyle bir elbisen mi vardı?"
"Evet, geçen yıl almıştım." Elbisenin kenarından tuttu. "Kumaşı da çok hoşmuş. Akşam için çok güzel olur." Onun da beğenmesine sevinmiştim. Başka bir akla da ihtiyacım vardı çünkü. Tek başıma kalmaktansa ona katlanmayı yeğliyordum.
"Tamam, bu elbise olur işte. Neden dünden beri yırtınıp duruyordun?" Dudaklarımı bükerek yatağıma oturdum. "Ailesi ya beni beğenmezse?"
"Seni beğenmeyip de kimi beğenecekler? Hatta seni ilk gördükleri an bile beğenmiş olabilirler." Ablam gülerek konuşurken göz devirdim. "Ciddi ol. Ben şimdi bunu giyip gitsem beni güzel bulurlar mı?"
"Derdin elbiseden çok başka bir şeymiş gibi geliyor bana." Beni anlamaması imkansız gibi bir şeydi. Yıllardır birlikte yaşamıştık. Elbette anlayacaktı. "Beni istemeyeceklermiş gibi hissediyorum." Ablam koluma vururken bir tepki vermedim. "Boş şeylere takılıyorsun. Siz birbirinizi sevdikten sonra gerisi önemli değil." Evet, ama bir yerlerde canım sıkılıyordu. Düşünmeden edemiyordum ve gittikçe de geriliyordum. Bir gerilim filmine gitsem bu kadar gerilmezdim.
"Biliyorum." diye mırıldandım. "Yemek saatine daha çok var. O zamana kadar biraz sohbet edelim. Hadi elbiseyi düzgünce bırak da kırışmasın." deyip beni kolumdan tutarak çekiştirirken elbiseyi de yatağın üzerine koydum. Hem kırışmasın diyordu hem de elbiseyi bırakmadan beni götürmeye çalışıyordu.
"Bize birer kahve yapıyorum. Sen de sadece beni izliyorsun." Beni mutfaktaki sandalyelerden birine oturturken kendisi de malzemeleri çıkardı. "İkimize şöyle sade bir Türk kahvesi yapayım da zihnimiz açılsın. Dün akşamdan beri ayakta olduğumuzdan zombi gibiyiz." Kafamı sallarken, "Sence bu işin altından kalkabilir miyim?" dedim. "Elbette kalkabilirsin. Defne sen kendini onlar için yeterli görmüyor olabilirsin ama dört dörtlüksün. Zekisin, güzelsin, oturup kalkmasını bilen birisin. Senin gibi birini istemeyecekler de kimi isteyecekler?"
"Yavuz'a çok belli etmedim ama içim içimi yiyor." Ablam derin bir nefes aldı. "Çok fazla kafana takıyorsun. Alt tarafı tanışmaya gideceksin. Sanki söz, nişan keseceksin?" Ocaktaki kahveyle ilgilenirken bana baktı. "Öyle bir şey yapmayacaksındır umarım."
"Yok daha neler. Daha bizimkilere Yavuz'dan bahsetmedim. Önce onun ailesiyle bir görüşeyim sonrasında bizimkilerle de konuşacağım."
"Yani hemen evleneceksiniz."
"Ne evlenmesi?"
"E birbirinizi uzun zamandır tanıyorsunuz. Ailelerle de görüşülecek. Ondan sonrası evlilik. Çok uzatmayın zaten. İkinizde birbirinizi çok beklediniz. Hele Yavuz senin için dağları delecekti." Ablam yine dalga geçme modunu aktif etmişti. "Şimdilik düşünmüyorum. Biraz daha zaman geçmeli."
"Ne kadar mesela? 5 yıl yeter mi?"
"Abla daha yeni çıkmaya başladık." Hem Levent'in de yakınlarımda olması canımı sıkıyordu. İlgilenmemeye çalışıyordum ama olmuyordu. Bir şekilde aklımı meşgul ediyordu.
"Bence bunu bir düşün. Korkma."
"Bilmiyorum." Mırıltılar eşliğinde konuşurken ablam fincanlardan birini önüme koydu. "Aynı masallardaki gibi bir tanışma hikayeniz var. Çok güzel." Gözlerinde ki yıldızları görebiliyordum. Bence gereksiz yere özeniyordu.
“Eniştemle sizin tanışma hikayeniz de çok güzel.”
“Bizimkisi mi güzel? Okul da sadece bakışarak bir süre anlaşan iki korkaktık. Ben bir adım atmasam o hiç atmayacaktı.” Ablam o zamanlar bu bakışmaları bile ballandıra ballandıra anlatır, günde en az 10 kere tekrar ederdi. Eniştemden çok hoşlandığını söyleyip dururdu. Şimdi ise evliydiler ve çok mutluydular.
“O günler güzeldi.” dedim. Çok güzeldi. Bazen keşke hiç büyümeseydim diyordum. Hep aynı yaşta kalsaydım. Mutlu olurdum.
“Evet, güzeldi ama şu anda o günlerde değiliz.” Ablam da bir kez bir şeyin içine etmese şaşardım.
“Kahven bitti mi?” Kafamı olumsuz anlamda salladım. Daha bir yudum içmiştim. “Eniştem sana evlenme teklifi edeceği zaman nasıl anlamıştın?” dedim konu açmak için.
“En yakın arkadaşı Mert var ya o ağzından birkaç kez kaçırdı. İlkinde çardakta oturuyorduk. Enişten lavaboya gitmek için kalktığında Mert ‘yüzük mü batıyor?’ demişti. O an anlamamıştım. Sonrasında yine bir gün Mert ‘tatlı yerken boğazına yenmeyecek bir şey takılırsa yutar mısın?’ diye sormuştu. Bana bu şekilde mesaj verdikçe anladım. İsteyerek yapmadığı belliydi. Kendisini tutmayı beceremiyordu. Ben de o konuşmak istedikçe daha çok soruyordum. Böyle böyle sürprizin ne olduğunu öğrendim.”
Eniştem o yüzden Mert’ten nefret ediyordu. Fırsatını her bulduğunda yüzüne vurup duruyordu. Ablam da çok eğleniyordu.
“Zaten seninle o zaman da parçalarını birleştirmiştik diye hatırlıyorum.” Aslında evet, doğru söylüyordu. İkimiz oturup ciddi ciddi konuşmuştuk bunun hakkında. Hatta ablama güzel bir elbise bile seçmiştik.
“Öyle olmuştu. Ben de videonuzu çekmek için her buluşmanız da gizli gizli sizi takip ediyordum.” Ablamın bu isteği yüzünden uzunca bir süre sürünmüştüm. Neyse ki eniştem çok çok fazla uzatmamıştı. Ablama hayal ettiğimizden daha güzel bir evlilik teklifi yapmıştı. Ben de onları anbean kaydetmiştim.
“Hatıra olarak kaldı işte. Ne güzel.”
“Eniştem kameraman ayarlamıştı zaten abla. Ben boşuna gizlenip duruyordum.” Bence bana eziyet etmekten hoşlanıyordu. Şu anda bile zevk alıyormuş gibi bit hal vardı kendisinde.
“Fena mı oldu? Bir de senin ellerinden izledik.” Evet, bir de benim ellerimden…
Ablam yüzünden bir de bununla uğraşmıştım. Gerçi eğlendiğimi söyleyemeden geçemeyecektim. Eniştem de çok güzel bir sürpriz hazırlamıştı. Her şey çok güzel olmuştu.
“Sen de ondan bir evlilik teklifi bekliyorsun, değil mi?”
“Hayır, beklemiyorum. Zaten bir kez evlendim-“
“Bir kez evlendin diye yeniden bir evlilik teklifi hak etmiyor musun?”
“Gereksiz buluyorum.” dedim. Öyleydi gerçekten de. Benim için bir zahmete girmesine gerek yoktu. Hem daha evlilik konuşmak için de erkendi. Şimdilik ailesi ile bir yemek yiyecektim.
“İyi kendin bilirsin.”
Kahvelerimiz bittikten sonra saatimi kontrol ettim. Hala biraz vakit vardı ama ben hazırlanana kadar akşam olur, Yavuz’da gelirdi. “Ben odama geçiyorum. Ufaktan hazırlanayım.” Akşama güzel olmalıydım. En azından bu şekilde kendimi daha az gergin hissederdim.
“Tamam, çık sen. Ben burayı hallederim.” Alt tarafı bir kahve içelim derken zaman öyle hızlı geçmişti ki bir an için hazırlanıp gitmek zor gelmişti.
Yatağımın üzerinde elbiseyi giymeden önce makyaj masasına oturdum. Masa da saatler öncesinde hazır ettiğim şeylere baktım. Tamam, yapabilirdim. Sadece heyecanımı bir kenara bırakmam gerekiyordu.
…
“Abla sence oldu, değil mi?”
“Oldu Defne. Çok güzel oldun hatta.” Ablam elimden tutup beni etrafında döndürdü. “Yavuz’un dibi düşecek.”
“Abla biraz ciddi olur musun?”
“Ciddiyim Defne. Sahiden çok güzel oldun. Tırnaklarını da yemeyi bırak.” dediğinde tırnaklarımın dişlerimde olduğunu fark ettim. Keşke Yavuz beni almasa da ben kendim gitseydim. Bekledikçe daha da geriliyordum. “Tamam, bıraktım ama kalbim çok hızlı atıyor.”
“Ben de senin kadar heyecanlıyım. Bu arada hediyeyi ne yaptın?”
“Salonda duruyor. Unutmamak için gözümün önüne koydum.” Tam kapının yanındaydı yani. “Yavuz beyimiz ne zaman gelecek?”
“Mesaj attı. Çıkmış yola.”
“Tamam, biz aşağı inelim. Sen de hediyeni eline al da unutma.”
Kafam karışıktı. Ne yapsam bilemiyordum. En çok da korkuyordum. Bizi kabullenmezlerse onlara karşı gelmek istemesem bile Yavuz ailesiyle kötü olacaktı. Bunları düşünmekten kendimi alamıyordum. Benim yüzümden ortalık karışsın istemiyordum.
“Defne sen iyi misin?”
“İyiyim.” Vakit yaklaştıkça midem bulanıyordu. Doğru düzgün bir şey yemememden de kaynaklanıyor olabilirdi. Ablamla sabaha kadar oturup sağlığımızın içinden geçmiştik. Sonrasında daha fazla bir şey yememeye karar vermiştim. Orada da bir şey yiyebilecek miydim ki? Muhtemelen hayır. Aynı gerginlikle gecenin bitmesini bekleyecektim.
“Sonra beni ara. Merak ederim.”
“Tamam, arayacağım.” derken o da çantasını koluna taktı. “Gidiyorum. Enişten mesaj atıp duruyor. Hem bebeğimi de özledim.”
“Görüşürüz.” diyerek onu kapıdan uğurlarken yerime geri döndüm. Beklemek de zordu. Hazırlanırken en azından zaman geçiyordu ama şimdi saniyeler bile olduğundan daha yavaş ilerliyordu.
Ablam da gidince ev yine sessizliğe büründü. Aslında benimle yemeğe gelebilseydi çok sevinirdim. Yanımda falan olurdu.
Dakika başı saati kontrol etmekten boynuma ağrı girerken Yavuz'dan gelen bir bildirimle hızlıca ayaklandım. Gelmişti. Hediyemi de unutmayarak ve evdeki son insan olarak ben de çıktım. Araba kapının önünde bekliyordu. Adımlarımı hızlandırarak ona doğru gelirken kendisi de arabasından inmişti. Yine şık bir takım elbise vardı üzerinde. Özendiği her halinden belli oluyordu. Kolunda daha önce görmediğim bir saat vardı. Evet, aramızda mesafe olmasına rağmen fark etmiştim.
Bana kapıyı açmak için bekleyen Yavuz öncelikle beni baştan aşağı süzmüştü. "Her rengin içinde bu kadar mükemmel görünmeyi nasıl başarıyorsun?" Onu ciddiye almadım. "Alt tarafı güzel bir elbise giydim."
"Böyle sıradan elbiselerin içinde harikulade görünen biri gelinliğin için de nasıl görünür, diyecektim ama ben seni zaten o şekilde görüp aklıma kazıdım zaten." Tanışma şeklimize yapılan espriler hiç bitmeyecekti. "Hadi gidelim. Çok beklemesinler." Salak salak gülümsüyordum işte. Bu adam bir şekilde beni mutlu hissettiriyordu.
"Bu hediye kime?"
"Annene aldım. Umarım beğenir." dedim elimde ki pakete bakarak. Ailesiyle bir yemek yiyecektim ve hiç hazır hissetmiyordum!
"Peki ya bana ne aldın?"
"Sana bir şey almadım."
"Nasıl yani bana almadın mı?" Onu onaylar bir biçimde kafamı salladım. Neden bir hediye bekliyordu ki? Hem ona almam saçma olmaz mıydı?
"Madem almadın," diyerek yanağını işaret etti. "O zaman bu şekilde cezanı ödemelisin."
"Hediye almadığım için cezalandırılıyor muyum?"
"Evet."
"Tamam, o zaman cezamı ödeyeyim de bir an önce gidelim. Geç kalmak istemem." İşaret etmeyi sürdürdüğü yanağına doğru parmak uçlarıma yükselip öpüp hemen geri çekildim. Oynadığı küçük oyunlar hoşuma gidiyordu.
"Cezamı da ödediğime göre artık gidebilir miyiz memur bey?" Dalgınca kafasını sallayıp elimdeki hediyeyi aldıktan sonra kapıyı açtı. "Teşekkür ederim." diyerek oturduktan sonra o da hediyemi arka koltuğa bırakıp şoför koltuğuna yerleşti. "Artık gidebiliriz." deyip arabayı çalıştırırken yanağında az önce öptüğüm yerde ki ruj izini görünce, "Eve girmeden önce yanağını temizlemeliyiz." dedim. Bu şekilde karşılarına çıkmak istemezdim.
"Yanağımı mı?" deyip aynadan kısa süreliğine kendine baktı. Bu durumun hoşuna gittiğini söyleyebilirdim. "Torpidonun gözünde ıslak mendil olacaktı. Bakabilir misin?" Bozuntuya vermeyip ıslak mendili aldıktan sonra ruj bulaşan yerleri sildim.
"Ailene benim hakkımda bir şey söyledin mi?" dedim meraktan. "Hayır, demedim. Sürpriz olacağını söyledim. Şimdi de sürprizi aldım ve gidiyoruz." Şakaya vurarak beni rahatlatmaya çalıştığını biliyordum.
"Sürprizim kendisini nasıl hissediyor?" Omuz silktim. "Farklı duyguları aynı anda yaşadığımdan tam olarak ne hissettiğimi bilmiyorum." Hepsi aynı anda üzerime geliyordu. Sanki bir fırtınanın ortasında kalmış gibiydim.
"Rahat ol. Onlarla daha önce de tanıştın zaten." Sorun da buydu aslında. Onlarla defalarca aynı ortamda bulunmuştum. Beni tanıyorlardı. Biliyorlardı.
"Eğer ilişkimizi onaylamazlarsa ailenle kavga etme."
"Defne ben ne yapacağımı biliyorum. Sen bunları düşünüp kafanı yorma." Elini elimin üzerine koyup sıktı. Ardından dudaklarına götürüp öperken içimde kıpırdayan şeyler bir melodi eşliğinde dans etmeye başladı.
"Tamam, düşünmeyeceğim." Hayır, düşünecektim. Şu an, yemekte, yemekten sonra, ertesi gün… Ölene kadar da diyebilirdik. Benim hakkımda ki izlenimleri öğrenene kadar süreceğinden emindim. Gerçi izlenimlerinden dürüstçe bahsedeceklerinden emin değildim. Dışarıdan yüzüme gülüp içlerinden bambaşka şeyler geçirebilirlerdi. Onların iki yüzlü insan olduklarını söylemiyordum elbette. Öyle insanlara da benzemiyorlardı ama aklıma gelen ihtimallere de mani olamıyordum.
“Ne kadar kaldı?”
“Trafik var şu anda. Biraz gecikeceğiz gibi.”
Klima açık olmasına rağmen sıcaklıyordum. Umarım makyajım bozulmazdı.
“Çok geç kalmasak bari. O kadar bekliyorlar.”
“Kalmayız merak etme. Yakında açılır burası.” dediği an yeşil ışık yanınca trafik açılmaya başlamıştı. Yolları benden daha iyi bildiğinden kendisi bu duruma pek şaşırmamıştı. Hatta trafiğin açılmasını bekliyor gibiydi.
“Bak açıldı. Hadi gidelim.” Kol saatini kontrol ederek ilerlerken ben de saate bakma ihtiyacı duymuştum. Gerginliğim onun yanımda olmasıyla azalmıştı ama yok olmamıştı. Onunla beraber olduğumdan sadece ona bakıyor ve her şeyin iyi gideceğini hatırlatıyordum kendime.
“İşte geldik. Tahminimden de erken oldu.” Burası başka bir evdi. Düğün günündekine geleceğimi sanmıştım oysaki. Neyse en azından anılarım yeniden depreşmemişti.
Yavuz arabayı park ettikten sonra kapımı açarken hediyeyi de almayı unutmamıştı. “Bu akşam çok güzel geçecek. Arada nefes al. Sana lazım olacak.” Kendisi benimle eğlenirken elimi tuttu. “Gidelim. Bizi bekliyorlar.” Düzgün adımlarla evlerine doğru yaklaşırken her bir adımımda sakin kalmaya çalışıyordum. Dışarıdan nasıl göründüğümü bilmesem de Yavuz’un uyarılarına bakılırsa pek de iç açıcı bir durumda değildim. Bu şekilde onlarla sağlıklı bir görüşme de gerçekleştiremezdim ama deneyebilirdim. Ne kadar gergin, heyecanlı, endişeli de olsam sevdiğim adam için elimden geleni yapabilirdim çünkü o benim için çok şey yapmıştı. Şimdi bir şeyler yapma sırası bendeydi.
___
Bu bolum sakin kalalim istedim
Daha da uzatmak istemiyorum ama yazdikca yazasim geliyor hic final yapamicakmisim gibi hissediyorum skdhjdjdozl
👋👋
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 1.75k Okunma |
214 Oy |
0 Takip |
30 Bölümlü Kitap |