28. Bölüm

28| Adres

Flower
zeyzeynepp

Kapıda ki hizmetli bizi karşıladıktan sonra vakit kaybetmeden salona geçtik. Annesi ve babası koltuklarda oturuyorlardı. Bizim geldiğimizi duyunca bizi karşılamak için kalkmışlardı. İşte tam o an ikisiyle de ayrı ayrı göz göze gelmiştim. Annesinin ağzı şaşkınlıkla açılırken babasının yüzünde bir gülümseme oluşmuştu. Sanırım o kişi ben olduğum için çok da kötü şeyler hissetmiyorlardı.

“Defne, kızım seni gördüğüme çok sevindim.” dedi babası. Ben ise kafamı sallamakla yetinmiştim. İçten içe havalara uçuyordum desek çok doğru olurdu. Annesi ise kendisini toparlayıp bana doğru yürüdü. O an elimdeki hediyenin varlığını bile unutmuştum. Bedenimi ben değil de gerginliğim yönetiyor gibiydi.

“Bunu size aldım.” Annesi paketi açmadan hediyeyi bir kenara koyup bana sarıldı. “Hoş geldin kızım.” Bu kadar güzel karşılanacağımı bilseydim günlerce kendimi yiyip bitirmezdim. Sanki onlarda günlerdir benim gelmemi bekliyordu.

“Senin sonunda bizim gelinimiz olacağını biliyordum.” diyerek annesi benden ayrılırken gülümsedim. Gelin demek için henüz çok erkendi. “Gelinlikle bize geldiğinde seni çok beğenmiştim Defne. Akrabalara kısa bir süre de olsa hava atmıştım gelinim melek gibi diye.” Yanağımı okşadı uzunca bir süre. Sevildiğimi hissetmek iliklerime kadar sıcak hissettirmişti.

“Hiç şaşırmadınız.” dedi Yavuz.

“Neden şaşıralım ki? Senin gönlünün Defne’de olduğunu biliyorduk.” Annesinin cevabının üzerine, “Nasıl biliyordunuz?” dedim. Biz onlarla birlikteyken bir şey çaktırmamıştık ki. Hem ilişkimiz daha çok yeniydi. Onların öğrenmesi imkansız gibi bir şeydi.

“İnternet diye bir şey var ya kızım. Sizin haberiniz yok mu? Ben sürekli magazin sayfalarını takip ediyorum.” Tabii ya. Son zamanlarda sürekli bizim haberimizi yapıyorlardı. Bunu nasıl gözden kaçırabilmiştim? Demek ki o kadar da imkansız değilmiş.

“Ama ben onlardan önce siz de bir haller olduğunu anladım. Zaten Yavuz davetlerde sürekli seni izliyordu. Fırsatını bulur bulmaz sana daha yakın olabilmek için dansa da kaldırdı. O gece herkes sadece sizi konuştu. Üstüne ben de Yavuz’un senin fotoğraflarına bakarken yakaladım. Sadece bir kere yakalasam belki şüphelenmezdim ama boş vakit buldukça bakıp duruyor. Sosyal medya hesaplarında yatıp kalkıyordu.” Duyduğum şeylerle Yavuz’a çevirdim kendimi. Hafiften gülümsüyordu. Diyecek bir şeyi yoktu.

“Neyse kızım ben sana daha anlatırım. Şimdi yemekler soğumadan başlayalım.” Birlikte masaya geçtiğimizde Yavuz sandalyemi çekip oturmamı sağlarken serviste başlamıştı.

“Yavuz’un gönlündekinin sen olmasına çok sevindim kızım. Son ana kadar başkasını getirecek diye ödüm kopuyordu.” dedi babası. “Ben sana Defne’yi getireceğini söylemiştim.” Annesi ona cevap verirken ben de gülümseyerek izliyordum onları. Çok iyi bir ailesi vardı.

“Biliyorum ama ne olur ne olmaz diye kendimi hazırladım.”

Şu an hayal edemeyeceğim kadar güzel geçiyordu. Kendimi kötü senaryoya ikna ettiğim için hala bunların gerçek olduğuna inanamıyordum.

“Nasılsın? Daha iyi misin?” Yavuz sessizce sorarken, “Evet, çok iyiyim.” dedim ben de aynı tonda. İyi olmayıp da ne yapacaktım ki? O ise masanın altından elimi tutup dizine koymuştu. “Ne yapıyorsun?” diye fısıldarken omuz silkti.

“Hadi yemeğimizi yiyelim soğutmadan.” dedi annesi.

“Tabii.” desem de elimi alamadığım müddetçe bir şey yiyemeyecektim. Kaşlarımı çatarak elimi çekmeye çalışırken Yavuz da inatla kendisine çekmişti. Masada anlaşamayan kardeşler gibi hissediyordum. Ablamla en son bu kavgayı yaptığımızda 15 yaşlarında falan olmalıydım.

“Elimi ver.” dedim annesiyle babasını kontrol ederek. Neyse ki annesi babasına bir şey göstermek için telefonunu karıştırıyordu. Şu anda bizi fark edemezlerdi. Yavuz ise inadına masanın üzerine koyduğunda anlamsızca ona baktım. İşaret parmağını kaldırdı. Önce ellerimizi sonra da yanağını işaret etti. Elimi verirse karşılığında onu öpmemi istiyordu yani. Son günlerde iyice arsızlaşmıştı.

“Tamam.” Çaresizce teklifini kabul ederken elimi hemen bıraktı. Ardından tabağımda ki çorbadan birkaç kaşık aldım. Aç değildim ancak bu akşamın acilen bitmesi gerekiyordu. Yoksa Yavuz beni daha fazla zor durumda bırakarak benden öpücükler çalmaya devam edecekti.

“Defneciğim çorba nasıl? Beğendin mi?”

“Beğendim. Çok güzel olmuş.”

“Afiyet olsun.”

Yavuz bir daha elimi kapmasın diye sürekli onu kontrol ediyordum. Zaten arada geriliyordum. Bir de onun oyunlarıyla cebelleşemezdim.

“İlişkinizden ailenin haberi var mı Defne?”

“Hayır, henüz yok efendim ama yakında onlara da bahsedeceğim.”

“Bana anne diyebilirsin tatlım.”

“Anne mi?” Bir anda böyle söyleyince şaşırmıştım.

“Evet, canım anne. Ben de artık annen sayılırım.” Kafamı sallayarak yemeğime döndüm. Bu durumu daha sonra ele alırdık.

Yemek faslı geçtikten sonra koltuklara geçmiştik. Şimdi ise tatlı ve çay eşliğinde sohbet ediyorduk. Babası annesiyle tanıştığı ilk zamanlardan söz ediyordu. Ben de merakla onu dinliyordum. Eski zamanlarda yaşanan aşk hikayelerini daha ilgi çekici buluyordum. Gözüme daha güzel geliyorlardı. Annemle babamınki de çok güzeldi mesela. Benim ve Yavuz’unki geçmiş zamanda yaşanan aşklar kadar olmasa da bizimki de güzeldi bence.

“İşte böyle. Sonrasında azmettik evlendik. Zordu ama güzeldi.” Babası annesinin omzuna kolunu attığında havalı bir şekilde ona bakarken annesi ondan uzaklaşmıştı. “Ne yapıyorsun çocukların yanında?” Bu kadar iyi bir aile neden oğlunu hiç tanımadığı bir kızla evlendirmek isterdi ki? Onları tanıdığım ilk günden bu yana çok şey değişmişti ancak olanlar kafamı karıştırıyordu. Aslında oğlunu zorla evlendirecek bir aileye de benzemiyorlardı.

“Aman ne olacak canım? Yabancı mı var? Biri oğlumuz, diğeri de gelinimiz.” Evlilik fikrini çok erken benimsemişlerdi. Bunu uzun zaman önce kendi aralarında halletmişler gibi görünüyordu. Yakında evlendirirlerdi bizi.

“Çok da geç oldu. Biz de artık kalkalım.”

“Dur oğlum. Kız bir tatlısını bitirsin.” dedi annesi.

“Bitirdim zaten. Yarın da erkenden işe gitmem gerekiyor.” Tabağı bir kenara koydum. Evlilik olayı tam açılmadan çıksak iyi olurdu. Yoksa bunun altından kalkamazdık. “Tamam, öyle olsun ama yine gel Defne. Yavuz’u boş verip kendin gel. Oturur onun dedikodusunu yaparız.”

“Tabii, gelirim.” deyip birbirimize sarılıp veda ettikten sonra kendimi Yavuz’un arabasına attım. Yorulmuştum. Bu da kendime çok yüklenmekten olmuştu.

“Nasılsın?” O da yanıma yerleşti. “İyiyim.” Koltuğa iyice yaslandım. Sanırım biraz uykum vardı. Eve gider gitmez uyuyacaktım. Evlerinden uzaklaştığımızda camı açarak havayı iyice içime çektim. Bugün bir bitsin yarın ablama havadislerden bahsedecektim. O da merakla bekliyordur zaten.

“Annemlerin bahsettiğim kızın sen olduğunu anlayacağını hiç düşünmemiştim.”

“Sen annen anlasın diye elinden geleni yapmışsın aslında. Bunu nasıl anlamadın, anlayamadım.” deyip güldüm. Annesi şüphelerinden bahsederken en başa dönmüştü neredeyse. Ben ve Yavuz onu dinledikçe hayret etmiştik. Çok akıllı bir kadındı.

“Haklısın o anlasın diye her şeyi yapmışım ama işte insan o an fark etmiyor. Nereden bilebilirdim ki annemin gözlerinin hep benim üzerimde olduğunu.”

“Doğru söylüyorsun benden gözlerini alamayınca anlayamamışsın.” Havaya girdiğimde evime gelmiştik bile. Onlara giderken yol gözüme daha uzun ve meşakkatli görünmüştü. Şimdi ise su gibi akıp gitmişti. İnsan stresli olduğunda dünya daha bir çekilmez oluyordu.

“Annen ve baban çok iyi insanlar ama seni neden zorla evlendirmeye kalktıklarını anlayamıyorum.” dedim aklımı kurcalayan konuyu dile getirirken. “O zamanlar iki taraf için çıkarlar oldukça iyiydi. Bundan dolayı da bana baskı yaptılar ama Gülçiçek düğüne gelmeyince ikisi de olanlardan dolayı pişmanlık duydular ve şimdi gayet iyiyiz. Eskisinden daha anlayışlı birer insan haline geldiler. Yani bu olayın yaşanması iyi de oldu.”

“Senin adına sevindim.” Bu konu hakkında daha önce de üstünkörü konuşmuştuk ama şimdi daha iyi bir şekilde noktayı koymuştum. “Hadi ben kaçtım.” Arabadan inecekken kolumdan tuttu. “Bir şey unutmadın mı?” Yanağını şişirince gözlerimi kıstım. “Sen de bayağı bayağı fırsatçı oldun, farkında mısın?”

“Sevdiğim kadından öpücük istemek beni fırsatçı yapmaz.” İyi, peki öyle diyorsa öyle olsun. Yanağını yine öptüm ve arabadan inip ona el salladım. O da karşılık verdikten sonra evime ilerledim. Adımlarım yorgunca kapıyı bulduğunda yan evden yükselen ses dikkatimi çekmişti. Parti veriyorlardı sanki ama bu ses çok yüksekti. Eve girmeden oraya gittim ve kapılarını çaldım. Ben bu sesle hayatta uyuyamazdım. Parti vermelerine elbette bir şey demiyordum ancak sesi biraz kısabilirlerdi, değil mi?

Kapı açıldığında tam karşımda Levent’i görünce, “Beni rahatsız etmek için neden bu kadar çabalıyorsun?” dedim. Onların olduğunu biliyordum. Kiraladıklarını duymuştum. Sırf bana rahatsızlık vermek için evi tutmuştu.

“Seni rahatsız etmek gibi bir derdim yok Defne. Sevgilimle eğleniyoruz sadece.” Söylediklerine inanacağımı mı zannediyordu? “Aynen eğleniyorsunuzdur.”

“Sen de sevgilinle az önce eğlenip dönmedin mi? Bırak biz de eğlenelim.”

“Sen bizi mi izliyorsun?”

“İzlememe gerek yok. Camdan oldukça rahat görünüyor.” Böyle bir adam akıllanmazdı zaten. Gülçiçek’i de kullanıyordu. Ben de sanki karşımda adam varmış gibi konuşuyordum.

“Hadi oyalama beni. Gülçiçek bekliyor.” deyip kapıyı yüzüme kapatmıştı. O kadar normal davranıyordu ki sanki aramızda hiçbir şey geçmemiş gibi. Sanki beni aldatmamış gibi. Böylelerinin dünya da var olmaması gerekiyordu.

Ben bir şey yapamıyorsam da polis yapabilirdi. Gürültüden rahatsız olduğumu bildirirsem geleceklerdi ve onlar da partilerine son vermek zorunda kalacaklardı.

“Sen neden bizi bu kadar kıskanıyorsun Defne? Eski kocanı hala unutamadın mı?” Sabah sabah Gülçiçek kapıma dayanmıştı. Biri bitiyor diğeri başlıyordu cidden. Acaba buradan taşınıp kendime çok uzaklarda bir yerlerde mi ev baksam?

“Gürültü yapıyordunuz ben de uyarmaya geldim. Levent beni dinlemeyince polisi aradım Gülçiçek. Bazı insanlar sabah olunca çalışmaya gidiyorlar. Tabii sen sadece baba parası yediğin için bilmezsin.” Herkese bir şeyler açıklamaktan da bıkmıştım. Hayatımdan bezdirmişlerdi beni.

“Benimle doğru konuş. Ben senin azarlayabileceğin küçük bir çocuk değilim.” Doğru konuşsam da anlıyordu sanki.

“Eski kocanla birlikte olduğum için sürekli olarak bizi rahatsız ediyorsun. Biliyorum onu hala atlatamadın ama siz boşandınız. Bunu kabullenmen gerekiyor.” Birazdan kendimi bulduğum bir dağın aşağısından atacaktım. Kısır döngü gibiydi yaşadıklarım. Asla sonu gelmiyordu.

“Laf dönüp dolaşıp niye orayı buluyor? Konumuz şu anda bu değil. Konumuz sizin gürültü yapmanız. Dün eve gelir gelmez uyuyacaktım ama polisler gelip de gürültü kesilene kadar gözümü kırpmadım. Şu anda da hazırlanıp işe gitmem gerekiyor ve sen de dün yetmediği gibi bugün de beni rahatsız ediyorsun.” Sürekli çatışma halinde olmaktan da bıkmıştım. Hayatım çekilecek çile değildi. Benim sınavım da bunlardı işte.

“Keyfimden kapında değilim. Benim ve sevgilimin peşini bırakman için geldim. Yoksa çok kötü şeyler olacak. Düğün günü kaçmama yardım ettiğin için sırf bu zamana kadar bir şey yapmadım ama bundan sonra canımı sıkmaya kalkarsan sana dünyayı dar ederim.” Levent gibi iğrenç bir varlık için çok fazla şey yapmıyor muydu? Sürekli onun için benimle sataşıyordu. Buna ne gerek vardı ki?

“Benim peşimi bırakmayan o. Dün Yavuz’la dışarı da olduğumuzu biliyormuş mesela. Benim döndüğümü görebilmek için gözünü camdan dışarı ayırmamıştır kesin.”

“Ne? Sen mi?” Samimi olmayan bir kahkaha attı. “Levent’in sana geri döneceğini mi düşünüyorsun?” Acaba ben mi laf anlatamıyordum? Ya da karşımda ki kişi mi çok salaktı? Biz biraz daha kapının önünde tartışmaya devam edersek ben kafayı yiyecektim.

“Levent’e çok mu güveniyorsun?”

“Elbette ona çok güveniyorum.” dedi kendinden emin bir şekilde. Kısa sürede güzelim kızı kandırmıştı. Her ne kadar kızsam da sinirlensem de Gülçiçek için üzülüyordum. Ailesi tuhaftı. Hayatına giren onlardan da tuhaftı. Herkes onu kullanıyordu sanki.

“Beni 1 dakika bekle. Sana bir şey göstereceğim.” diyerek içeri geri girdim. Aslında bunları atacaktım ama bir türlü elim gitmemişti. İyi ki de atmamıştım. Bunları Gülçiçek’e vererek hayatını kurtarabilirdim. En azından vicdanım rahatlardı. Birbirimizin canını sıksak da ona yardımcı olmak istiyordum. Hayatını o pis adamdan kurtarıp daha iyi birini bulmalıydı.

“Al bunları.” dedim elimdeki fotoğrafları ona uzatarak. O da sorgulamadan aldı. “Bu Levent’in beni aldattığı kadın. Fotoğrafların üzerinde çekildiği günün tarihi var. O tarihlerde biz evliydik.” Fotoğrafları bana geri uzattı. “Sana inanacağımı mı zannediyorsun? Bunların hepsi sahte.”

“Kadının oturduğu evin adresi ben de var. Hala orada yaşıyorsa gidip bir şeyler öğrenebilirsin. Tabii bunu başarabilir misin, bilmiyorum.”

“Defne ben sana inanmıyorum ki. Neden gideyim oraya?”

“Fotoğraflar sen de dursun. Lazım olur belki. Adresi de şimdi sana yolluyorum.” Telefonumdan adresi yolladıktan sonra, “Benim de hazırlanmam gerek. Malum iş kadınıyım. Şirketten bekliyorlar.” deyip kapıyı kapattım. Bu şekilde daha kolaymış aslında. Ben neden karşımdakine laf yetiştirmeye çalışıyordum ki? Ona cevap vermeyip soru işaretleriyle yalnız bırakmıştım.

Üst kata geçtiğimde göz ucuyla Gülçiçek’e baktım. Elindeki fotoğraflarla yan eve ilerliyordu. İçine çoktan şüphe tohumlarını ekmiştim. Bundan sonrası kendisindeydi. Akıllılık edip o kadını bulabilirse hayatına çeki düzen de verebilirdi.

Ardından hazırlanarak evden çıkıp arabama binerek şirkete doğru yol aldım. Umarım Gülçiçek de hayatını Levent’ten kurtarabilirdi.

Yol bitene kadar birkaç şarkıyla günümü güzelleştirdim. Dün güzel geçen yemek sayesinde çok iyi hissediyordum. Sürekli dans edesim vardı.

“Günaydın Defne hanım.”

“Sana da günaydın Zehra. Bir gelişme var mı?”

“Yok efendim.”

“O zaman ben odamdayım. Bir şey olursa gelirsin.”

“Tabii efendim.”

Çantamı masamın üzerine koyduktan sonra koltuğuma oturdum. Bugün yapacak bir işim yoktu aslında. Yani vardı ama değişiklikler yapıldığından şu an boştum. Evde de durup bunalmak istemediğim için kendimi buraya atmamın daha mantıklı olduğuna karar verdim. En azından Gülçiçek bir daha kapıma gelirse görmezdim. Gönül rahatlığıyla burada oturabilirdim.

Kendisi ne yapıyordu acaba? Kadının evine gitmiş midir ki?

 

 

 

 

 

 

 

 

____

Bolumu yazip atmayi unutmusum🤦‍♀️

Neyse aklima gelince hemen attimm

Gorusmek uzere👋👋

 

 

Bölüm : 03.08.2025 22:18 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...