4. Bölüm
Flower / Yanlış Yol / 4| İş Ortağı

4| İş Ortağı

Flower
zeyzeynepp

Bavullarımı salona bırakırken kendimi fazlasıyla kötü hissediyordum. Levent dönmemiz gerektiğini söylediğinde bu kadar erken olacağını tahmin edememiştim çünkü. Ayrıca ben böyle bir balayı da hayal etmemiştim. Bu böyle olmamalıydı. Ne kadar belli etmesem de içten içe üzülmüştüm. Sonuçta sevdiğim adamla balayında bile vakit geçiremeyeceksem neden evlendim ki? Balayında olduğumuzu bilenlerin mesaj atması neyse de aramamaları gerekiyordu.

“Aşkım inan bana her şey daha iyi olacak.” Yüzümdeki ifadenin pek de iyi olmadığını gören kocam ellerini omuzlarıma yerleştirerek hafifçe sıktı. “Çok önemli bir ihale olmasaydı dönmezdik biliyorsun.” Onu da anlamaya gayret gösteriyordum ancak benim mutluluğum onun için önemli değil miydi? Ya da ben çok mu şey istiyordum?1

“Elma şekerim söz veriyorum şu ihale işini halledelim ondan sonra seni nereye istersen götüreceğim.” İstemsizce dudaklarım kıvrıldı ama bu mutlu olduğum için değildi. Damarlarımda akan kan ise üstünlük taslama isteğimle karışmıştı ama yine de sakin kalmaya çalıştım. “Levent ben seninle gezemediğim için üzülmüyorum. Bunu her zaman da yapabiliriz ayrıca. Benim üzüldüğüm şey balayımızdı. 1 hafta boyunca sadece birbirimizle ilgileneceğimiz konusunda anlaşmıştık ama sen benim üzüleceğimi bile bile anlaşmayı bozdun.”1

“Defne, aşkım biliyorum ama elimde değildi. Mecbur kaldım.” Beni ikna etmek için çabalayan Levent’i daha fazla dinlemek istediğimi sanmıyordum. “Mecbur değildin. Bunu baban da halledebilirdi.” Omuzlarımı serbest bırakmamak da ısrarcı olduğu için kendimi ondan çekerek uzaklaşmayı tercih ettim.

“Daha fazla bu konu hakkında konuşmak istemiyorum. İyi geceler.” Akşam olmuştu. Yarın da işe giderdim zaten.

“Defne küs yatmayalım lütfen.” Arkamdan gelen Levent’e sırtımı dönerek gözlerimi yummuştum. Beni anlaması mümkün değildi. Anlamadığı için de erkenden dönmek zorunda kalmıştık aslında. Erkekler kadınları anlamakta her zaman zorlanıyordu ama sır dolu olan biz değildik ki. Ben, Levent’e açıkça her şeyi söylemesem de balayından erken döndüğümüz için moralimin bozuk olduğunu yeterince ona belli ediyordum ve o da bunu anlayıp benden özür diliyordu ama bu kadar kolay affetmeyecektim. Biraz oturup düşünmesini istiyordum.1

Levent öyle aptal biri değildi. Eminim 2 güne kalmadan kendisini affettirecekti.

“Günaydın Defne’m.” Henüz uykunun büyüleyici etkisinden çıkamamışken kocam alnıma sesli bir öpücük kondurunca neler olup bittiğini hemencecik hatırlayıvermiştim.

Bugün şirkete gidecektim. Biraz kafamın dağılmasını istiyordum. Bu balayı meselesini biraz olsun unuturdum belki. Hem düğün nedeniyle şirkete de son zamanlarda pek gidememiştim. Beni unutanlara burada olduğumu hatırlatmalıydım.

“Elma şekerim, hala küs müyüz?” Banyoya gidip elimi yüzümü yıkarken kendisi olmasa da sesi benimle geliyordu. Artık buna alışmam gerekiyordu. Küsünce kaçabilecek bir alanım yoktu. Biz sevgili değil, evliydik. Ben de çocuk değildim elbette ama kolayca aramızın da düzelmesine izin vermezdim. Azıcık da olsa burnu sürtmeliydi.1

“Benim acil çıkmam gerekiyor. Akşam görüşürüz.” Ne ara giydiğini bilmediğim takım elbisesinin kravatını bağlarken yanıma gelip belli belirsiz bir öpücük kondurmuştu yanağıma. Sadece dudaklarını değdirip çekilmişti.

Kendi kendime kalmanın rahatlığıyla kahvaltımı rahatça edip ne giyeceğimi düşünmeye başlamıştım. Dün tüm gün evde kalmak istemezken şimdi bir anda ev kedisi olasım gelmişti ama hayır, bu isteğimi destekleyecek nedenler olmadığı için evde durmayacaktım.

Kahvenin açık tonlarına sahip olan takımımı çıkarırken içine beyaz tişört giymeyi uygun gördüm. Saçlarımı genel olarak açık bırakırdım fakat bugün canım sıkı bir topuz yapmak istiyordu. Ben de bu isteğimi geri çevirmeyerek aynanın karşısında bulmuştum kendimi. Ceketimi giymeden önce saçlarımı güzelce tarayıp topuzun nerede olması gerektiğine karar verdikten sonra ona göre topladım. Ardından da sade bir makyajla son noktayı koymayı ihmal etmedim.

Bugün kendime yeterince özen göstermek istemediğim bir gündü. Hala balayının yarım kalmasına üzüldüğümden bir şeye odaklanamıyordum. Evde kalsaydım daha çok kafaya takma ihtimalim olduğu için kendimi buradan atmaya çalışıyordum zaten.

Düşüncelerimin arasına reklam sokamıyordum. Sanki premium satın almışım da devamlı oynuyordu. Reklam girse uzunca bir süre verecektim ama şu an bu mümkün değildi.

Garaj da duran arabamı alarak şirketin yolunu tuttum. Eskiden evim yakın olduğu için çalışanlardan bile önce geliyordum. Şimdi ise evim dünyanın bir ucundaymış gibiydi. Levent gezdiğimiz villaların arasında en çok burayı beğenmişti ve her fırsatta burayı anlatarak aklıma girmeyi başarmıştı. Ben, o beğendikten sonra kendi fikrimi söyleyecek zamanı bulamamıştım.

“Günaydın Defne hanım.” Girişteki çalışanlardan biri bana doğru konuşunca ben de karşılık vererek odama ilerledim. Şirkete girdiğim an fısıldaşmaları duymadığımı varsayarsak günüm gayet iyi başlamıştı.

Masama geçtikten sonra kendime acı bir Türk kahvesi söyledim. Yakın zamanda aldığımız arsaya yapacak olduğumuz site hakkında kalan çalışmalarımı düğünüme yakın babama teslim etsem de aklım hala ondaydı. Erken döndüğümüze göre onun üzerinde çalışmaya devam edebilirdim diye düşünüyordum.

Bilgisayarı açıp hazırladığım sunumu tekrardan açtım. Yakın zaman da siteyi ortak inşaat edeceğimiz şirketle görüşecektik. Ondan önce sunumun üzerinden birkaç kez daha geçmem gerekiyordu.

Kapım 2 kere tıklatıldıktan sonra içeri giren kişi babam olmuştu. Meraklı bir tını işittim ondan. “Defne, kızım senin burada ne işin var?”

“Babacığım Levent’in iş çıkınca erken dönmek zorunda kaldık.” dedim ama inanmışa da benzemiyordu. “Sadece bu mu? Bunun için mi döndünüz?”

“E-evet, baba. Evet, Levent çok mecbur kaldı. O yüzden geldik. Yoksa 1 haftadan önce dönmeyi planlamıyorduk.” Art arda sıraladığım cümlelerle babamı ikna edememiştim. “Aranızda bir sorun varsa bana anlatabilirsin. Levent’in kulağını çekerim.”1

“Babacığım olur mu öyle şey? Levent beni üzmez.” Bir şekilde onu odamdan uğurlarken 5 dakika sonra telefonum çalmıştı. Arayanı tahmin etmek zor değildi.

“Efendim ablacığım.” Tatlı bir tonda konuşurken arkadan annemin de sesini duydum. Babam yemeyip içmeyip hemen onlara yetiştirmişti yani. “Neden erken döndünüz? Daha gideli 3 gün olmuştu.” Aynı şeyleri ona da söyleyecektim. Zaten başka da bir şey yoktu ki. Ufak bir sürtüşme olmuştu. O da karı koca arasında olan bir şeydi.

“Levent’i iş için rahatsız edip durdular. Bu şekilde yeterince yardımcı olamadığından dönmek zorunda kaldık ama sonra tekrar gideceğiz.”

“Sadece bu kadar mı? Bir problem olmadığına emin misin?” Sunumuma bakınırken derin bir nefes aldım. “Evet, abla. Söyle anneme de endişelenmesin. Hadi benim kapatmam gerek. Çalışıyorum.”

“Annem, kendini boşa yormasın diyor. Bence sen direkt bize gel. Şunu etraflıca konuşalım.” İşte bu asla mümkün değildi. Ben evde oturup tüm gün kocamı düşünemezdim. Benim fıtratıma aykırıydı. “Ablacığım ortada bir sorun olsaydı tamam derdim ama hiçbir şey yok. Balayını erken bitirme kararı aldık diye aramız bozuk anlamına gelmiyor. Biz gayet iyiyiz.”

İkisine de laf anlatma çabam şirkette çalıştığım saat kadar etmemişti doğrusu. En sonunda pes edip eve erken dönme kararı almıştım. Orada kaldıkça babama da maruz kalma ihtimalim çok yüksekti. Annem telefondan müdahale edemediği için babamı görevlendirecekti ve beni rahat bırakmayacaklardı. Ayriyeten bu siteyle de alakalı toplantının yarın yapılacağını öğrenince erkenden eve dönüp biraz daha çalışmak için oradan ayrılmıştım. Bir yere sığamıyordum sanki.

Benim arkamdan eve Levent’te giriş yapınca hiç muhatap olmayarak çalışma odama geçip sunumu tekrardan açmıştım. Zengin insanlar için lüks bir site inşaat etmek istiyorduk. Buna da yakın zamanda başlamamız gerekiyordu. Ortak olduğumuz şirketle beraber toplanıp hangi projenin daha avantajlı olduğuna karar verecektik.1

“Aşkım bize iki hamburger söylüyorum.” Levent’i bir baş sallamayla onaylarken eve hala çalışan bulamamamız kötüydü. Düğün ile ilgili her detayla ben ilgilenirken bunu atlamıştım ve son dakika fark etsem de bana bir fayda sağlamamıştı. Annem, ablam, Levent’in annesi her yerden arıyorlardı ama hala birilerini bulamamışlardı. Ev için çalışanlar neyse de bizim için bir güvenlik şarttı.

“Defne ilk günden çok çalışmıyor musun sence de?” O da ilgi bekleyen bir bebekti adeta. “Ben sorunu en kısa zamanda halledeceğim. Sonra da nereye gitmek istersek gideceğiz.”

“Levent hala sorunun bu olduğunu mu zannediyorsun? Gezmediğimiz için mi sana küstüm zannediyorsun?” Onun beyni nasıl çalışıyordu, bilmiyordum ama düzgün çalışmadığı belliydi. Bir yerler de aksaklık vardı.

“Tamam, her şey için çok üzgünüm. Özür dilerim. Bir daha böyle bir şey yaşanmayacak söz veriyorum. Beni affet.” Çok uzatmak istemiyordum ben de. Evleneli daha 1 hafta bile olmamıştı. Ufak bir olaydan dolayı aramızın daha fazla açılmasına gerek yoktu. “Ne diyorsun? Beni affedecek misin?” Parmaklarını birbirine kenetleyerek çenesinin altına yerleştirmişti.

“Tamam, affediyorum ama beni bir daha üzersen bu sefer canını okurum.” Şakayla karışık tehdidime sevinç gösterisi eşliğinde saçlarıma art arda öpücükler dizdi. Bu adama karşı koymayı beceremiyordum. Gardım hemen iniyordu. Bana ne yapmıştı böyle?

“Ben de bize masayı hazırlayayım. Mumla birlikte romantik bir akşam yemeği yiyelim.” Levent’in heyecanı sayesinde odada yalnız başıma kaldığımda tuttuğum notları yeniden açtım. Benim istediğim şekilde sitenin inşa edilmesini istiyordum ve bu şekilde olacaktı.

“Sunumunun harika olduğunu düşünüyorum. Bence herkes çok beğenecek.” Levent’in desteğiyle birkaç şey daha ekledikten sonra sunumun artık tamamen hazır olduğuna inanıyordum. Kendisi de toplantıya gelip destek olmak istemişti ama son anda bir işi çıkmıştı. O yüzden de şimdi vedalaşıyorduk.

“Senin sayende tamamlayabildim. Teşekkür ederim.”

“Toplantıdan sonra beni aramayı unutma.”

“Tamam, arayacağım.” Emniyet kemerini çözerken arka koltukta ki pakete gözlerim kaymıştı.

“O, kime?” İşaret ettiğim pakete bakarken “O mu? Şey, şey sana aldım. Çikolata aldım. Sen seversin. Toplantıdan sonra verecektim kutlama niyetine.” dedi. Benim kocam çok düşünceliydi. Beni benden daha çok önemsiyordu. Sanırım onun hakkında kötü şeyler düşünmekte üzerime yoktu. Çabuk hüküm veriyordum. Durup soluk almalıydım.

“O zaman ben şimdiden ödülümü alıyorum. Toplantıdan önce beni motive eder.” Kocamın yanağını da öptükten sonra şirketin içinde bulmuştum kendimi. “Günaydın Defne hanım. Programınızın üzerinden geçelim mi?”

“Evet, lütfen Zehra.” Kendisi ajandasını karıştırıp notlarını okuduktan sonra öğlene kadar her şeyi hazır etmesini istemiştim. Babam kadar ben de önemsiyordum ve bu benim ilk işim diyebilirdik. Araziyi ben seçmiştim. Sunumu sadece ben hazırlamıştım. Tabii Levent’in ufak katkısını da unutmazsak. Herkes tarafından onaylanılırsa da inşaata başlayacaktık. Yani ben bunu çok önemsiyordum.

“Defne hazır mısın?” Babam neşeli bir tını eşliğinde elindeki dosyayı bana uzattığında ne olduğunu öğrenmek için kısaca göz gezdirdim. “Bu projeyi başarıyla gerçekleştirirsek sonraki adımımız Avrupa olabilir.”

“Burası da güzelmiş.”

“Annen de çok beğendi. Aynı projeyi orada da hayata geçireceğimizden ben eminim.” Babamın benden emin olup her zaman gururla bahsetmesi beni daha çok şevklendiriyordu. Onun beklentilerini karşılayabilmek benim için büyük bir onurdu.

“Sen ne diyorsun peki? Sence yapabilir miyiz?”

“Yapabiliriz ama şu an bunu düşünmek için çok erken.”

“Biliyorum ama düşündükçe heyecanlanıyorum.” Ufak bir gülümseme eşliğinde dosyayı masama bıraktım. “Şu adamlar planımı beğenirlerse direkt Avrupa için de işlemlere başlayacağım.” Yaptığım kinayeyle birlikte kol saatimi kontrol ettim. Daha vardı. Dakikalar kum saatindeki gibi işlerken saatler kaplumbağalar gibi hareket ediyordu.

“Aferin benim kızıma.”

“Seni hayal kırıklığına uğratmayacağım babacığım.”

Toplantı salonu için sipariş ettiğimiz atıştırmalıklar da gelmişti. Onların yerleştirilmesi ile ilgilenen Zehra’yı gözlerimle takip ediyordum.

“Zehra bir problem var mı?”

“Hayır, efendim. Her şey gayet iyi gidiyor.” Yanımdan koşarak giden asistanımın arkasından ben de toplantı odasına göz atma ihtiyacı duydum. Her şey yerli yerindeydi ama içimdeki huzursuzluk bir hayli fazlaydı ve o sadece toplantıyı düşündürmekten başka bir şeye odaklanmama izin vermiyordu.

“Zehra olur da erken gelirlerse hemen bana haber veriyorsun, anlaştık mı?”

“Anlaştık, Defne hanım. Ben de sizin gibi çok heyecanlıyım. Umarım bunun altından kalkabilirsiniz.” Gülümsedim. “Kalkacağım. Hep birlikte kalkacağız.”

“Siz isterseniz dinlenin. Böyle yorulacaksınız.”

“Dinlenemiyorum ki. Yapamıyorum.”

“Sizi anlıyorum efendim. Ben de çok gerginim.” Beni anlayan nadir kişilerdendi. “Toplantıda her bir şeyi dikkatle not al. Hiçbir şeyi kaçırma.” Kafasını salladı. “Benden emin olabilirsiniz efendim.” Burada işe başladığımdan beri benimle olan oydu ve gerçekten çok başarılıydı. Yapmacık da değildi.

“Zehra sen olmasan ben ne yapardım ya?”

“Bensiz de çok başarılı olurdunuz efendim.” Sadece beni şımartıyordu. Kendisi çok başarılı bir çalışanımızdı ve eğer isterse daha iyi yerlere gelebilirdi. “Dilerseniz toplantı başlamadan burada bir prova yapabilirsiniz. Hem ben sizi izleyip yorum yapabilirim.”

“Aslında çok güzel olurdu ama evde o kadar çok tekrar ettim ki artık midem bulanıyor.”

“Mide bulantınız sadece toplantıyı düşündüğünüz için mi, yoksa heyecandan bir şey yemediğiniz için mi?”

“Yedim ama fazla yiyemedim.” Doğru düzgün bir uyku da çekememiştim ki. Kendimi çok fazla yorduğumu biliyordum ama bu da benim ilk işimdi. Her şeyin kusursuz olmasını istiyordum. “O zaman ben size bir şeyler getireyim.”

“Zehra buna hiç gerek yok.”

“Ama sağlığınız her şeyden önemli.”

“O zaman şöyle yapalım. Toplantı bitince seninle oturup bir şeyler yiyelim. Tabii sana da uygunsa.” Benim kadar heyecanlıysa eminim o da bir şey yememişti. “Uygun, Defne hanım.” Ardından telefonu çaldığında boğazını temizlemiş ve açmıştı. Başta kiminle konuştuğunu anlamasam da sonradan ben de onun gibi panikleyerek babama koşmuştum.

“Baba erken gelmişler! Şirketin kapısının önündelermiş!” Babam da ne olduğunu kavrayamayarak odadan çıkınca ben de sunumum için gerekli malzemeleri almak için koşmaya devam etmiştim. Bir anda elim ayağıma dolaşmıştı. Deli dana gibi olmuştum.

Kalbim gerektiğinden fazla kan pompalarken gözümün önüne koyduğum hiçbir şeyi bulamayarak sinirlenmiştim. Geç kalmıştım!

Evet, onların da yaptığı doğru değildi ama benim hazır olmamam bundan daha kötüydü!

2 dakika içinde aradıklarımı bulunca apar topar toplantı odasının önüne gelirken üstümü başımı düzeltip yüzüme de gülümseyen bir ifade yerleştirmiştim. Tamam, şimdi hazırdım.

Kapıyı açıp “Hoş geldiniz.” diyerek baş köşede oturan adama yönelince o da bana kafasını döndürerek ayağa kalkmıştı.

Hava da kalan elimi sıkmak için tuttuğunda şaşkınlığımı gizlemek için epeyce bir çaba sarfetmem gerekmişti. Onun burada ne işi vardı? Nasıl gelebilirdi ki? Hayır, o bizim bu projede ki ortağımız olamazdı.

Rüya görüyor olmalıydım.

Bu oydu işte. Kuaförde zorla alıkonulup yanına götürüldüğüm adamdı. Yavuz’du.3

 

 

 

 

 

 

 

 

_____

Evvvet Yavuz da geldi cok da guzel oldu alsnshdjdiskapp

Digeri bolumu de hemen atiyorumm

 

 

 

 

Bölüm : 08.02.2025 11:55 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...