31. Bölüm

Fragman

Anastasia Zeze
zezeizim

8 sene önce.

Diyarbakır.

 

Asteğmen Alkan Soykan ve timi zorlu bir operasyon'u daha ardında bırakmıştı. Ancak Şafak timi için aynı şey geçerli değildi. Alkan'ında içinde bulunduğu Hançer timi ile ortak yürüttükleri bir operasyon da farklı bir bölgede bir şehit vermişler, iki tane yaralı arkadaşları ile dönmüşlerdi.

 

Teğmen Onur Tekin operasyon sırasında ağır yaralanmış ve dakikalar içinde şehitlik mertebesine ulaşmıştı.

 

Üsteğmen Deniz Sungur ve teğmen Oğuz Yücel ağır yaralıydı. Askeri helikopter iki timi de en yakın hastane olan Diyarbakır Devlet Hastanesi'ne bırakmıştı. Alkan'ın omuzunu kurşun sıyırdığı için pansuman odasındaydı. Yanında ise yakın arkadaşı Kaya Eryiğit vardı. Kaya oturduğu refakatçı koltuğuna biraz daha yayılarak bacaklarını açtığında Alkan'ın öfkeli bakışlarının hedefi olması kaçınılmazdı.

 

"Ne bakıyon?" Diye sordu Kaya. Oturduğu koltuğa sığamadığında ağzının içinden bir küfür savurdu.

Yirmi bir yaşında genç bir adamdı ama cüssesi bir hayli genişti.

"Kaya biraz insan olmayı mı denesen kardeşim. Birazdan bayan hemşire gelecek içeriye sen öküz gibi yayılıyorsun. Ayıp."

 

Kaya, Alkan kadar bu konulara önem veren birisi değildi. Onun ayıp kavramı daha farklıydı. "Bayan dediğini duymasınlar ağzına sıçarlar kardeşim. Kadın diyeceksin." Dedi Kaya.

Geçen hafta çarşı izninde bir hanımefendiye, bayan dediği için kafasına topuklu terlik yemişti.

 

Alkan siyah kaşlarını düz bir çizgi olacak kadar çattı. "Sence tek sorun bu mu be sikik?" Kaya oldukça rahattı.

"Başka bir sorun göremedim."

Kapı açıldığında içeriye genç esmer bir hemşire girdi. Koltukta yayılmakta olan Kaya'ya garip bir bakış atıp sedyede bağdaş kurmuş olan Alkan'a yöneldi. "Beyefendi lütfen botlarınızı sedyeye sürmeyin ama." Diye kızan hemşireye Alkan ters bir bakış attı.

 

Ne yapsaydı yani ayaklarını mı kesseydi?

 

Kaya yayıldığı koltuktan düşmek üzere olduğunu fark ettiğinde hızlı bir manevra ile doğruldu. "İnan bana botları çıkarmamız hiç hoşuna gitmez. Aralıksız dört gündür giyiyoruz bu botları." Bakışları saat'e kaydığında cümlesini düzeltti. "Hatta beş gündür."

Hemşire, Kaya'ya ters bir bakış atıp eldivenlerini giymeye başladı.

"Beyefendi lüften çikar mısınız?"

 

Kaya damağını şıklattı. "Maalesef çıkamam." Hemşire bıkkınca Kaya'ya döndü. "Sebep?"

 

Kaya tekrardan yayılmaya çalıştığı koltukla birlikte geri doğru düştüğünde hiçbir şey olmamış gibi cevap verdi.

"Binbaşı git bu ayının yanında bekle dedi." Zorda olsa düştüğü yerden kalkmayı başarmıştı. Okkalı bir küfür savurup koltuğuda kaldırdı. Alkan ise bezgin ve bıkmıştı. Genç yaşında âdeta solmuştu. Kaya tekrardan kendini küçük koltuğa bıraktığında hemşire kafa sallayarak Alkan'a döndü.

 

"Üzerinizi çıkarın beyefendi."

 

Alkan sorun çıkarmadan verilen komuta uyup kamuflajının üst kısmını soydu. Kaslı ve pürüzsüz bedeni gözler önüne serildiğinde hemşire yutkunmadan edemedi.

Kaya'nın imalı bakışları Alkan'a döndüğünde Alkan sabır çekerek sedyeye uzandı.

 

Hemşire malzemeleri hazırlayıp Alkan'ın üzerine yeşil bir örtü örttü.

Örtünün küçük penceresinden Alkan'ın yarası görünüyordu.

Kaya koltuğa sığamayacağını anladığında boylu boyunca yere uzandı. Biraz dinlenmeliydi.

Hemşire şaşkın gözler ile Kaya'yı izledi. Kaya yerde kendine rahat bir pozisyon bulup gözlerini kapattığında hemşire bu kez Alkan'a döndü.

"Ne yapıyor?"

 

Alkan umursamazca Kaya'yı süzdü.

"Uyuyor."

 

"Neden?"

 

Dudak büktü Alkan.

"Uykusu var."

 

"Onu anladım zaten ama neden yerde? Sonuçta orası beton."

 

"Dağda bize kuş tüyü yatak mı veriliyor sence?" Kaya açmadığı gözleri ile mırıldandığında hemşire şaşkınlığa bir son verip Alkan'ın yarasıyla ilgilenmeye başladı.

 

Çok asker görmüştü ama hiç böylesine deliye denk gelmemişti.

 

Hemşire Alkan'ın yarasını dikerken Kaya yerde uyuyordu. Bir kaç dakika sonra kapı tıkladı ve açıldı. Gelen genç orta yaşlarda bir hemşireydi.

 

"Serpil işini çabuk bitir Ferda ablanın kızı kalp krizi geçirmiş. Buraya getiriyorlar."

 

Serpil hemşire dikişin son düğümünü atıp bandajı yapıştırdı. "Gene mi be abla bu ay kaçıncaya kriz geçirdi bu çocuk. Allah korusun ama sonu iyi gözükmüyor."

 

Orta yaşlı hemşire kaşlarını çatıp odadan çıktı. Serpil ise Alkan'a gerekli bilgileri veriyordu. Yaraya üç gün su değmeyecek dediğinde Alkan kendisini dinlemeyi çoktan bırakmıştı.

 

Hemşire geçmiş olsun deyip dışarı çıktığında Alkan yavaşça ayaklandı.

Ayağı ile Kaya'yı itekleyip uyanmasını sağladı. Odadan dışarı çıktığında kapıda çocukluk arkadaşı olan Atakan Çevik vardı. "Binbaşı Bahadır geldi. Hepimizi acil karşısında görmek istiyor."

 

Alkan kafa sallayıp önden yürümeye başladığında arkasında kalan Kaya ve Atahan ise didişmekle meşguldü.

 

Acil bölümün çıkış kapısına ilerlerken kapıda yirmilerinin başında bir adam belirdi. Kucağında ise genç bir kız vardı. Kızın toprak rengindeki uzun kıvırcık saçları genç adamın kolundan sarkıyordu. Alkan'ın adımları istemsizce durduğunda sadece telaşlı adamın bağırmasını dinliyor ve izliyordu.

 

Genç kızın üzerinde sarı papatyalar olan bir elbise vardı. Telaşlı adamın arkasından baygın kıza birebir benzeyen sarı saçlı, mavi gözlü aynı yaşlarda bir kız içeri girdi.

Adam kucağındaki kızla ilgili bilgi vererek kızı getirilen sedyeye yatırdı.

Sedyede yatan kıvırcık saçlı kız Zelal Aktan'dı.

 

Alkan orada hoşlandığı kızı yıllar sonra tekrardan göreceğinden habersiz yanına adımladı. Bu adımlama istem dışı bir hareketti. Tamamen dürtüsel bir hareket. Alkan sedyeye yaklaştığı anda genç kızın Alkan'dan tarafta kalan eli sedyeden sarktı.

 

Bu gün bölüm gelemeyeceği için sizlere fragman getirmek istedim.

Bu hafta benim için çok çok çok yoğun geçti ve hâlâ da yoğunluğum devam ediyor. Bu sabah 9'da uyanmama rağmen kahvaltımı bir saat önce akşam 6’da yaptım.

Yarın yeni bölümde görüşmek üzere hoşçakalın 😘

Bölüm : 15.12.2024 19:22 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...