37. Bölüm

Fragman

Anastasia Zeze
zezeizim

"Tam 100 kiloyum yavrum." Dediğinde "hıh" Dedim salakça.

Kısık bir kahkaha savurup burnumu sıktı. "Sabahları üzerinde ayrı bir şapşallık oluyor." Burnumu sıkan eline bir şamar attım. "Bırak şimdi sabah şaşkınlığını sen ne zaman geldin benim yanıma yattın?"

 

Elini tekrardan karnımın üzerine koydu. "Gece geldim."

 

"Kim aldı seni eve?"

 

"Balkon kapısı."

Sabah sabah Alkan mı şaçmalıyordu? yoksa ben hâlâ rüya mı görüyordum?

"Balkon kapısı mı?"

 

Uzanıp tişörtün üzerinden omzumu öptü. "Ablamların balkonundan sizin balkona atladım."

Dediğinde gözlerimi yuvalarından çıkacak kadar açtım. "Alkan sen geri zekalı mısın? Ya düşüp ölsen" Diye cırladığımda büyük avucunu ağzıma kapattı. "Şhh bağırma. Diğerlerini başımıza toplama. Burada olduğumu bilmesinler."

 

Ağzımdaki elini ittirdim. "Burada olduğunu evdekiler bilmiyor mu yani?"

Benimki de soru muydu şimdi. Elbette bilmiyorlardı. Bilseler neden balkondan gelsin ki?

"Tabiiki bilmiyorlar fıstığım."

Alkan'ı kovmak için yerimde hareketlendiğim sırada Sütlaç yatağa atlayıp Alkan'ın göğsüne sindi.

 

Ki kovmayıda pek istemiyordum zaten. Bu sebepten oturur pozisyona geçip yüzümü birbirlerini seven ikiliye döndüm. Sütlaç, Alkan'ı fazlasıyla seviyordu. Aslında Alkan'a olan güvenimde buradan geliyordu.

Hayvanlar hisleri kuvvetli canlılardı.

Genelde kötü insanları sevmezler ve yanına sokulmazlardı. Sütlaç genel olarak kimseyi sevmiyordu ama bununda elbette bir sebebi vardı. Alkan'a karşı olan sevgisi ise gözle görülür düzeyde fazlaydı.

 

Şuan odamda olan adam Alkan olmasa çoktan kalayı basmıştım. Ama Alkan farklıydı. Garip bir adamdı. Sanki kendini zorla sevdiriyordu.

Yanında güvende ve rahat hissettiğim sayılı insanlardandı.

Sanki onu doğduğum zamandan itibaren tanıyormuşum gibi hissetmemse asla normal değildi.

Düşüncelerimden arınmamı sağlayan ise Hozan'ın deli gibi kapıya vurması ve bağırması oldu.

 

Ellerimi ağzıma kapatıp Alkan'a döndüm. Benim telaşımın ve korkumun aksine fazlasıyla rahattı. "Zelal, Nil abla kahvaltıya çağırıyor."

Diye bağıran Hozan'ın sesini kesen Reyhan oldu. "Ayı gibi dayanma kızın kapısına belki müsait değildir."

 

"Belki de uyanmamıştır. Zelal'in uykusu ölmüş eşek gibi sonuçta."

Eğer Alkan burada olmasa Hozan'a küfür edebilirdim.

Tedirginlikle Alkan'a eğildiğimde arsızca dudaklarını öne uzattı.

Senden adam olmaz. Bakışları atarak geri çekildim. "Oha Alkan." Diye sessizce çıkışıp dudaklarına bir fiske attım. "Şansımı denemek istedim." Diye mırıldandı.

 

Hozan ve Reyhan didişerek kapının önünden ayrıldığında kolunu kavradım. "Kalk git yakalanıcaz."

Herşeyi alaya aldığı gibi bunu da alaya aldı. "Gazete'de üçüncü sayfaya basılır mıyız sence?"

 

"Biraz ciddi olsan ölür müsün?"

Kolunu mıncıkladım. "Nasıl çıkacaksın sen buradan?" Yatağa sırt üstü kendini bırakıp kollarını iki yana açtı.

"Aslında çıkmasamda olur. Ben sevdim burayı." Benden tarafta olan omuzuna iki kez hafifçe vurdu. "Gel biraz daha uyuyalım."

 

Gözlerimi kocaman açtım. "Alkan şaka mı yapıyorsun? Reyhan birazdan kapıya dayanır. Kalk git buradan."

Dudaklarını aşağı büküp munzurca göz kırptı. "Şimdi ben kapıdan böyle elimi kolumu sallayarak çıksam, soran olursa da 'Zelal ırzıma geçti.' desem. Töreniz gereği benimle evlenir misin?"

 

Gerçekten sabır sınavı gibi bir adamdı. Basılma ihtimalimiz vardı ve onun tek düşündüğü bana sataşmaktı.

"Töremiz gereği namusunu temizlemek için seni vururum, nasıl fikir?" Konuşurken Mardin ağzına geçiş yaptığımda kısık kısık gülüp koca elini ağzıma atıp dudaklarımı mıcırdı.

Bölüm : 13.01.2025 17:47 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...