36. Bölüm

9. Bölüm_Part2

Roman diyarı1
zozanli

Keyifli okumalar 💞

"Bekle!"

Meyra'nın adımları Yaman Ali'nin sesi ile kapıda durmuştu. Arkası Yaman Ali'ye dönük olduğu halde içini bir titreme almıştı. Onun sesini işittiği gibi birkaç saniyeliğine gözlerini kapatıp ardından yutkunmuştu. Dün geceden sonra konuşacak ne bırakmıştı ki diye düşünüyordu. Söyleyeceğini söylemiş, yapacağını yapmamış mıydı ki zaten?

"Sen artık babanın evinde olan o kız değilsin!"dedi Yaman Ali, arkası hâlâ ona dönük olan Meyra'ya doğru. Sesi dün gecekinin aksine yumuşak, aslında daha çok uyarır bir tonda çıkmıştı. "Bundan sonra atacağın her adıma dikkat etmen ikimiz adına da iyi olur. Yoksa üzülen taraf sen olursun..."derken birkaç adımla yanına yaklaşıp tam arkasında durdu. Meyra'nın anlaması için kelimelerinin altını çizer gibi söylemişti.

"Sana bu kadar zarar veren biri için bu söylediklerimi göz ardı edecek kadar da aptal olduğunu düşünmüyorum." Sesi bu sefer biraz öncesine nazaran bir tık yüksek çıkmıştı. Dün geceki tanık olduğu manzaradan sonra bu cümleleri söylemeye gerek duymuştu. Zaten dün geceden sonra hem kendine, hem Meyra'ya, hem de kardeşine öfkeliydi; Dün geceki yağışın altında Meyra'yı bıraktığı için kendine, kendisini yarı yolda bıraktığı halde hala onun için göz yaşı döken Meyra'ya, bütün bu yaşananlara sebep olan o değilmişçesine hala Meyra'nın karşısına yüzsüzce çıkabilen Melih'e oldukça öfkeliydi.

"Beni anladığına ve bu uyarımı dikkate alacağına eminim..."dedikten sonra yanından geçip odadan çıktı.

Meyra Yaman Ali'yi odadan çıkıncaya dek sessiz ve tepkisiz bir şekilde dinlemişti. Yüzünde tek mimik dahi oynamamıştı. Yaman Ali odadan çıkar çıkmaz ayakta durabilmek adına tutunacak bir şey aradı. Eliyle kapıya tutunurken derin bir nefes aldı. Yaman Ali'nin onu Melih'ten dolayı uyardığını çok iyi anlamıştı. Melih'in dün gece yanına geldiğini, onunla konuştuğunu görmüş müydü diye düşündü. Yoksa bu uyarısı o yüzden miydi?

Kendini toprlamak adına derin derin nefesler çekti içine. Kahvaltıya artık geçmesi gerektiğinin bilincindeydi. Burada daha fazla bekleyemeyeceğinin de farkındaydı. Şimdi herkes o sofrada olmalıydı. Kimseye kendini güçsüz göstermemeliydi. Güçlü olmak zorundaydı.

Odadan çıkarken bakışlarını etrafta gezdirdi bir kaç saniye boyunca. Buranın yabancısıydı. Her ne kadar burası onun amcasının evi olsa da buraya ilk gelişiydi. Konak o kadar büyüktü ki o yüzden ne tarafa gideceğini tam olarak kestiremiyordu.

"Meyra Hanım!" Meyra arkasında ona seslenen kızın sesiyle bakışlarını etraftan çekip ona doğru döndü. "Yaman Ali bey kahvaltıya geçmek için sizi bekliyor."dediğinde, Meyra kafasını tamam anlamında usulca salladı.

Çalışan kız eliyle Meyra'yı buyur ederken Yaman Ali'nin olduğu salona kadar ona eşlik etmiş, ardından Yaman Ali ve Meyra'yı yalnız bırakıp mutfağa geçmişti. Meyra, elleri cebinde, arkası ona dönük olup dışarıyı seyreden Yaman Ali'yi birkaç dakika sessizce izledikten sonra adımlarını ona doğru yönlendirmişti.

Yaman Ali arkası Meyra'ya dönük olsa da onun geldiğini, durup onu izlediğini hissetmişti. Meyra ona doğru yaklaşırken, aralarında daha birkaç adımlık mesafe kala Yaman Ali kendini toparlayıp balkon kapısından çıkarak kahvaltı sofrasında oturan ailesine doğru yürümeye başladı. Yaman Ali önde yürürken Meyra bir iki adım geride onu takip ediyordu.

Masada herkes yerini almış sadece Meyra ve Yaman Ali kalmıştı. Onlar da gelince artık herkes tamamlanmıştı. Yaman Ali Helin'in yanındaki boş sandalyeyi çekip oturduktan sonra Meyra da hemen yanındaki sandalyeye geçip oturmuştu.

"Afiyet olsun!"dedi Murat Bey kahvaltı masasına herkesin oturduğunu gördükten sonra. Herkes Murat Beyin sözüyle kahvaltı yapmaya başlarken Meyra tabağına aldığı bir parça peyniri ezmekle uğraşıyordu. Sessizdi. Bakışlarını eğmiş olduğu tabaktan hiç kaldırmıyordu. Lakin tam karşısında onu izleyen bir çift gözün olduğunu hissediyordu. Melih'in bakışlarının onda olduğunu, onu izlediğini bilmek Meyra'nın canını daha da yakıyordu. Onca yaptıklarından sonra neden şimdi ona acıyan gözlerle bakıyordu ki?

Dün geceyi anımsadı bir an. Yaman Ali'nin onu odasından kovduğundan sonra Melih'in yanına gelişi, dolu gözlerle ona bakışı, tek kelime bile etmeyip sessiz duruşu bir bir canlandı gözünün önünde. Bunları düşünen Meyra'nın gözlerini bir sis bulutu kaplamıştı. Aslında dün geceyi anımsayan tek kişi Meyra değildi. Onunla aynı anda aynı şeyi düşünen bir Melih vardı. Gerçi Melih onu gördüğünden beri yaşlı gözlerini hiç unutmamıştı ki...

İkisinin gözünde aynı anda aynı zamanda dün geceki olaylar kare kare canlanmaya başlamıştı o an...

İkisini bu düşünceden ayıran ise Yaman Ali'nin uyarırcasına çıkan öksürük sesi olmuştu. Meyra'nın bakışları Yaman Ali'nin sesi ile istemsizce ona doğru kaymıştı. Bakışları önce Yaman Ali'nin yumruk yapmış olduğu eline ardından da yüzüne doğru yavaşça kalktı. Yaman Ali'nin çatık kaşlarla tam karşısında duran Melih'e baktığını görünce bakışlarını tekrar önündeki boş tabağa çevirdi.
Yaman Ali daha odadayken onu Melih konusunda uyarmıştı evet ama Meyra'nın bakışlarını önüne eğmesi aldığı bu uyarıdan değildi. O zaten Melih'in yüzünü görmek istemiyordu ki zaten. Bu yüzden de oturduklarından beridir bakışlarını önünden hiç çekmemişti.

Yaman Ali masaya oturduklarından beri Melih'in bakışlarının hiç çekmeden yanında oturan karısında olduğunu görmüştü. Bu bakışlara an be an şahit olurken daha fazla dayanamayıp yumruğunu sıkmış ve kardeşini öfkeli bakışlarıyla uyarmıştı. Melih'in hiç utanmadan, hem de herkesin içinde Meyra'ya bakabilmesi onu daha da öfkelendirmişti. Melih'in bakışlarını Meyra'dan çekip önüne dönmesiyle bakışlarını önündeki tabağa çevirdi. Sinirden boyun damarları gerilmiş, boynunu yana doğru esnetmişti. Gözleri bu sefer de yanında bir robottan farksızca oturan Meyra'ya kaymıştı. Meyra'nın bakışlarının önündeki tabakta olup elindeki çatalı sıktığını görünce derin bir nefes alıp önündeki su bardağına uzandı. Zaten Meyra'nın kafasını hiç kaldırmadığını biliyordu.
Önündeki su bardağını eline alırken bakışları tekrardan Melih'i bulmuştu. Attığı uyarı dolu bakışlardan sonra Melih'in bakışlarının Meyra'nın olduğu tarafa bile kaymamasını dilemişti. Ve şimdilik bu dileği gerçekleşmiş gibi görünüyordu. Melih kafasını önüne eğmiş, tabağıyla ilgileniyormuş gibi davranıyordu.

Meyra, Yaman Ali ve Melih dışında sofrada huzursuz olan birkaç kişi daha vardı. Bunlardan biri de Melih'in yanında oturan karısıydı. Öyle ki bakışları bi yanında oturan kocasına bi çaprazında oturan Meyra'ya kayıp durmuştu. Melih'in sürekli olarak Meyra'ya bakıyor olması haklı olarak onu öfkelendirmişti. Zaten Türkiye'ye geldiklerinden beri Melih'in fazlasıyla düşünceli oluşu, ilgisiz tavırları onun canını fazlasıyla sıkmışa benziyordu. Üstelik bu ilgisiz tavırları son günlerde epey de artmıştı.

"Asaf oğlum Ela kızımın tabağını doldur. Belki eli yetişemiyordur, belki de çekiniyordur." Murat Bey'in sesiyle masadaki herkesin bakışları kısa bir anlığına Murat Bey'e kaymıştı. Masada dakikalardır gergin bir hava hakimdi. Ela Murat Bey'in kadim dostu olan Metin Bey'in kızıydı. O yüzden de çekinmesini istememişti. Ela'nın sessiz olup kahvaltı yapmayışı sadece Murat Bey'in değil, Eda'nın da dikkatinden kaçmamıştı. Bakışları ister istemez Meyra'ya kayınca yanında oturan Ela'ya da gözü ilişmişti. Ela'nın dikkatinin sürekli olarak Meyra'da olması onun daha da öfkelenmesine sebep olmuştu. Üstelik Ela Meyra'ya yakın olmak isterken ona soğuk davranıyordu. Oysa Asaf kendisinin ve Melih'in yakın arkadaşıyken sevdiği kızın kendisine daha yakın olacağını düşünmüştü.

Ela tam itiraz edecekken Murat bey'in bakışları bu sefer de oğlu Yaman Ali'ye çevrilmişti. "Yaman oğlum sen de Meyra kızımın tabağını doldur. İkisi de oturduklarından beridir hiçbir şey yemiyorlar."diye sözlerine devam etti Murat Bey. Önce Meyra'ya ardından Ela'ya bakarken gülümsedi ve ardından da yarıda kalan kahvaltısına devam etti.

Yaman Ali babasının sözlerinden sonra Meyra'nın tabağına bir şeyler koymaya başlayacakken Meyra istemediğini belirtircesine elini kaldırmıştı. Lakin Yaman Ali yine de çatalının ucundaki böreği tabağına koymuş ve onun duyacağı bir şekilde 'kahvaltını yap' demişti. Önüne dönüp kahvaltısını yapmaya devam ettikten birkaç saniye sonra Meyra'nın tabağının hala aynı olduğunu görünce ona doğru hafif eğilip kulağına doğru fısıldadı. "Kendini aç bırakarak kimseye değil sadece kendine zarar vermekle kalırsın..."dediğinde nefesi Meyra'nın yüzüne çarpmıştı. Meyra gözlerini sımsıkı kapatırken kendini geri çekmişti.

**************

Gergin geçen bir kahvaltı faslından sonra herkes bir tarafa dağılmıştı. Kimileri odalarına çekilirlerken, kimileri işe, kimileri de dışarı çıkmışlardı. Murat bey ve Hakan kahvaltıdan hemen sonra şirkete geçmişlerdi. Melih, Asaf ve Ela ise kahvaltıdan biraz sonrasında buraya özgü yerleri gezmeye gitmişlerdi. Ela'nın buraya ilk gelişiydi ve Asaf ona buranın tarihi yerlerini göstermek istemişti. Melih ve Eda'nın da kendileriyle gelmelerini isteyen Asaf'ı Melih onaylarken, Eda reddetmişti. Melih çıkıp biraz hava almanın ona iyi geleceğini, kafasındaki onu huzursuz eden düşüncelerden kısa bir anlığına da olsa kurtulacağını düşünmüştü. Selma Hanım Eda'nın da onlarla gitmesi için ne kadar ısrar etmiş olsa da Eda'nın başının ağrıdığını söyleyerek yine reddetmesi üzerine bu sefer de Ela'ya eşlik etmesi için Helin'i göndermek istemişti. Aslında buradaki amacı Helin'in sadece Ela'ya eşlik etmesi değildi; Helin'i göndermesindeki amaç Meyra'yı yalnız bırakmak istemesiydi. Çünkü burada ona en yakın olan kişi Helin'di. Lakin Ela, Selma Hanımı nazik bir dille reddetmiş, gerek olmadığını belirtmişti.

Ela, Meyra'nın nasıl bir evlilik yaptığını, öncesinde Melih ile sözlü olduğunu, Melih'in onu bırakıp Eda ile evlendiğini her şeyi biliyordu. Ve Helin'in onunla sadece kuzen değil, arkadaştan da öte olduğunu Helin'den duymuştu. O yüzden de şuan Meyra'nın Helin'e kendisinden daha çok ihtiyaç duyduğunu biliyordu. Aslında Melih'e ve Eda'ya olan bu soğuk tutumu da Meyra'ya yapılan haksızlığın farkında olmasındandı.

Öte yandan da daha yeni evlendiği için işe gitmeyen Yaman Ali işini evden halletmeye çalışıyordu. Kendisini çalışma odasına kapatmış, aldığı dava dosyalarını inceliyor olsa da kafası hiçbir şey yemeyen Meyra'daydı. Kahvaltı boyunca babasının ve kendisinin söylemesine rağmen tek lokma dahi yememişti. Ki, günlerdir de onun yemek yediğinden de şüpheliydi.

Zaten Meyra'nın bitkin ve zayıf düştüğü herkes tarafından çok net görülüyordu.

Önündeki dosyaları kapatırken ayağa kalktı birden. Çalışma odasından çıkarken yönünü direkt mutfağa çevirmişti. Salondan mutfağa geçerken evin sessizliği dikkatini çekmişti.

"Fatma ana herkes nerede? Kimse ortalıklarda görünmüyor."dedi mutfağa girer girmez. "Annem de görünmüyor." Mutfakta da Fatma Hanım dışında kimse görünmüyordu. Şuan annesinin mutfakta çalışanların başında beklemesi gerekmiyor muydu? Çünkü burada akşam verilen bir yemek olacaktı. Hem annesinin hem babasının tarafındaki akrabaları olacaktı. Geleneklerinden dolayı yeni evlendiği için herkes akşam burada olacaktı.

"Annen odasında oğlum. Bütün çalışanlara da bu günlük izin verdi."dediğinde Fatma Hanım, Yaman Ali'nin kaşları çatılmıştı. "Bana da çıkmamı söyledi ama bir ihtiyacın olur diye bekliyeyim dedim, birazdan çıkacaktım ben de..." diye sözlerine devam etti Fatma hanım. Yaman Ali'nin kaşları Fatma Hanım'ın konuşmasının devamıyla daha da çatılmıştı. Ne demekti bu şimdi? Akşama onca misafir varken çalışanlara izin vemek de ne demekti? Annesinin ne yapmaya çalıştığının farkındaydı fakat bunu ilk günden yapacağını düşünememişti. Annesinin şimdiden bu tutumu sergilemesi onu üzmüştü.

"Bari sen kalsaydın ana..."dedi bozulduğunu çok da belli etmeyerek. "O her şeyin üstesinden tek başına nasıl gelebilir ki?" Meyra'nın şuan onca kişiye yemek yapabilecek durumda olduğunu düşünmüyordu. Ama Meyra'nın bu yemeği yapması gerektiğinin de bilincindeydi. Çünkü bu yemek daveti onların kendilerine ait bir geleneğiydi. O yüzden hiç olmasa Fatma Hanım'ın kalıp ona yardımcı olmasını istemişti.

"Ben kalıp yardım etmeyi istedim ama annen kabul etmedi oğlum. Yemeklerin hepsini Meyra gelin yapacakmış dedi."dediğinde Fatma Hanım, Yaman Ali kafasını anladım dercesine salladı. Selma Hanım'ın bu vicdansızlığına diyecek hiçbir şey bulamamıştı.

"Sen ne için mutfağa gelmiştin oğlum? Bir şey mi istedin?" Yaman Ali'nin sessizce düşüncelere daldığını gören Fatma Hanım, kafasında oluşan düşünceleri okumak ister bakışlarını yüzüne çevirmişti.

"Kahvaltılık bir şeyler almaya gelmiştim. Sana zahmet kahvaltılık bir şeyler hazırlayabilir misin?"

"Tabii oğlum ne zahmeti. Ben hemen bir şeyler hazırlarım."derken hemen dolaba yönelmişti. "Burada mı yersin yoksa salona mı kurayım?"dedi kahvaltılıkları dolaptan çıkarırken.

"Yok ana bir tepsiye koy odaya götüreceğim."dediğinde Yaman Ali, Fatma Hanım tamam der gibi kafasını sallayıp buruk bir şekilde gülümseyerek tepsiye kahvaltılıklardan doldurmaya başladı. Meyra için hazırlattığını anlamıştı. Yaman Ali'nin sert görünümünün altında merhametli bir yüreğinin olduğunu biliyordu. Onu kendisi büyümüştü...

Tepsiyi hazırlayıp Yaman Ali'nin eline tutuştururken, "Yaman'ım... O kızcağız artık Allah'ın sana bir emanetidir. Ona sahip çık!"dedi, Yaman Ali'nin ona sahip çıkacağını adı gibi biliyorken.

Yaman Ali tepsiyi alırken hiçbir şey demeden sessizce mutfaktan çıktı. Zaten Meyra'yı annesinden korumak için bu evliliği kabul etmek zorunda kalmamış mıydı..?

Odasının önüne gelince bir an duraksadı. Girip girmemekte kararsız kalmıştı. Onu önemsediğini düşünüp kahvaltı getirdiğini düşünmesini istemiyordu. Lakin Meyra'nın sabahtan beri hiçbir şey yemediğini bildiği için bu düşünceleri bir kenara atmak zorunda olduğunu da biliyordu. Üstelik Meyra'nın üstesinden gelmesi gereken zorlu ve yorucu bir akşam yemeği vardı. Bunun için de Meyra'nın bir şeyler yiyip toparlanması ve bir an önce yemeğe başlaması gerektiğinin farkındaydı.

"Sabahtan beri hiçbir şey yemedin. Valla düşüp bayılacaksın diye çok korkuyorum." Yaman Ali kapıyı açınca kardeşinin sesiyle adımları kapı eşiğinde durmuş, bakışları cam kenarında oturan Meyra ve Helin'e kaymıştı. Helin abisini elinde kahvaltı tepsisiyle görünce hemen ayaklanmıştı. Sabahtan beridir kendisinin yapmaya çalışıp da ikna edemediği arkadaşını belki bir umut abisinin ikna edeceğini düşünüp odadan sessizce çıkmış ardından kapıyı yavaşça kapatmıştı.

Helin'nin odadan çıkmasıyla Yaman Ali Meyra'ya yaklaşarak elindeki tepsiyi yavaşça önüne bıraktı. Yatağın ucuna geçip otururken bakışlarını Meyra'dan hiç çekmedi. Meyra'nın önüne koymuş olduğu tepsiye göz ucuyla dahi bakmadığını görünce yerinde huzursuzca kıpırdandı. Bir süre bakışlarını Meyra ve önüne koymuş olduğu tepside gezdirdi. Meyra onun varlığını yok sayıyormuş gibi kafasını eğdiği yerden hiç kaldırmamıştı. Böyle olmayacağını anlamıştı Yaman Ali. Çünkü ne kadar sessiz kalsa Meyra'nın kendisini yine de aç bırakacağını biliyordu.

"Daha ne zamana kadar kendini aç bırakmayı düşünüyosun? Bir gün... İki gün... Bir hafta..."diye sordu. Meyra içinde olduğu sessizliği hiç bozmayarak sessizliğini devam ettirdi. Meyra sessizliğini korumaya devam ederken, Yaman Ali içten içe öfkelenmeye başlamıştı artık. "Hadi bir şeyler ye!"derken sesini biraz yükseltti. Meyra yine sessiz kalmıştı. Bu sessizliğin Yaman Ali'yi daha da öfkelendirdiğini bilmiyordu.

"Kendini kim için aç bırakıyorsun!!"deyip ayaklanarak tam Meyra'nın önünde durdu. "O kişi şuan arkadaşlarıyla gezmedeyken sen neyin kafasını yaşıyorsun Allah aşkına?"dediğinde, Meyra bu sefer kafasını kaldırıp Yaman Ali'ye bakmıştı. Onun sözleriyle gözleri dolmuştu. Bir an içten içe kendi kendini sorgularken buldu. Sahi ben kendimi kimin için aç bırakıyorum? İçimde oluşan bu acı kimin için? İçinde bunları sorgularken gözünden bir yaş firar edip yanağından indi.

"Hadi artık bir şeyler ye!"deyip bakışlarını kaçırdı Yaman Ali. Meyra'nın kendisine dolu gözlerle bakması içini acıtmıştı. Sözlerinin her ne kadar Meyra'nın canını acıtacağını bilse de artık Meyra'nın gerçeklerle yüzleşmesini istemişti.

Meyra'nın bakışları Yaman Ali'de olsa da onun sesi ile kendine gelmiş, bakışlarını çekmişti. "İstemiyorum..."deyip kendi kabuğuna çekilmek ister gibi ayaklarını kendine çekerek kafasını dizlerine yasladı. Yorgundu hissediyordu. Ne yemek yemek, ne konuşmak ne de Yaman Ali ile aynı ortamda kalmak istiyordu şuan...

"Sen kendin mi yersin yoksa ben mi sana yedireyim?" Saniyeler sonra Yaman Ali'nin sözlerini işittiği gibi kafasını kaldırıp kızgın bakışlarını ona iletti.

"İstemiyorum diyorum! Anlamıyor musun?"dedi hiddetle, önüne koymuş olduğu tepsiyi kenara ittirerek. Dün sabaha doğru yediği soğuktan dolayı sesi biraz tarazlı çıkmıştı. Günlerin vermiş olduğu yorgunluğun üstüne bir de yediği soğuk onu daha da yormuş, iyice halsiz düşürmüştü.

"Ben de sana yiyeceksin diyorum! Şimdi kendin mi yersin, yoksa ben mi gelip yedireyim?"dedi Yaman Ali, ona kızgın bakan gözlerini yok sayarak. Onun ne kadar halsiz düştüğünü görüyor ve bunu yapmaktan başka çare bulamıyordu. Meyra'nın bu emrivaki sözler karşısında daha da öfkelendiğini görebiliyordu. Fakat bir şeyler yedirmeyi sağlayana kadar bu tutumundan vazgeçmeyecek, gerekirse dediği gibi ona kendisi yedirecekti.

"Neden bunu yapıyorsun?"dedi Meyra kaşlarını çatarak. Yemek yemesi için Yaman Ali'nin neden direttiğini anlamıyordu. Onu düşündüğü için bunu yapıyor dese, daha dün gece sağanak halinde yağmur yağarken onu hiç düşünmeden dışarı atan bir adamdı o. Bunu neden yapsın ki? Onu neden düşünsün? "Yemek yiyip yemememle neden ilgileniyorsun?"derken boğulu gözlerini Yaman Ali'nin gözlerine sabitlemişti. Bunu neden yapıyordu ki?

"Seninle ilgilendiğimi de kim söyledi?"dedi Yaman Ali, Meyra'ya kısa ve alaycı bir bakış atmıştı. Onu düşündüğünü düşünmesini kesinlikle istemiyordu. O yüzden de yüzündeki o alaycı ifadeyi hiç silmedi. "Ben sadece bu akşamki yemeği düşünüyorum." deyip ondan birkaç adım uzaklaştı. Meyra, Yaman Ali'nin son sözlerinden sonra bir an afallayıp bakışlarını çekmişti. Bu gelenek aklından tamamen uçup gitmişti. Şimdi ne yapacaktı? Kendinin yemek yapabilecek güçte olduğunu hiç düşünmüyordu.
"Sen herhalde unutmuş olmalısın."derken sözlerine devam etti Yaman Ali. Ondan birkaç adım uzaklaşmıştı. Lakin bakışları sürekli Meyra'yı takip ediyordu. "Sana o zaman büyük bir zevkle hatırlatayım; Akşam için onca misafire yemek yapacaksın. Üstelik sana kötü bir haber de vereyim. Bu yemek yapma işinde tek başınasın."deyip Meyra'ya birkaç adımla tekrar yaklaşmıştı. "O yüzden bir şeyler yiyip toparlanmak zorundasın. O yemekte beni temsil ediyorsun sonuçta, şimdi düşüp bayılırsan olmaz."dedi, itelediği tepsiyi Meyra'nın önüne tekrar ittirerek. Meyra ayaklarını kanepeden indirip ayaklanırken birden başı dönüp yalpaladı. Ayakta durabilmek için direnirken Yaman Ali'nin kolundan tutmasıyla dengesini sağlayabilmişti.

"Ne yapıyorsun sen?"dedi Yaman Ali onu tekrar oturtmaya çalışırken.

"Seni temsil ediyormuşum ya, bırak gidip görevimi yerine getireyim."dedi kolunu geri çekmeye çalışarak. Başı hala dönüyor olsa da Yaman Ali ile arasındaki teması kesmek istemişti. Fakat Yaman Ali kolunu bırakmamıştı.

"Daha ayakta duramıyorsun. O görevi yerine getirmek için bir şeyler yemek zorunda olduğunu biliyorsun. Şimdi otur ve yemeye başla."deyip onu oturttu. "Ha, eğer kendim yemek istemiyorum, bana illa sen yedir diyorsan, benim için sorun olmaz!"derken Meyra'nın yanına oturmuş, tepsiyi önüne çekmişti. "Bu odadan yemek yemeden çıkamazsın!" Çatalı eline alıp peynire batırırken yemesi için Meyra'ya doğru uzatmıştı. Meyra kafasını çevirip ondan uzaklaşmak ister gibi biraz yana kaydı.

"Tamam bırak ben kendim yerim."dedi. Artık bu odadan bir şeyler yemeden çıkamayacağını biliyordu. O yüzden de daha fazla diretmeden yemeği kabul etmişti. Yaman Ali, Meyra'nın inadını kırmasından sonra elindeki çatalı yavaşça bırakıp ayağa kalkarak balkona açılan kapının önünde durup dışarıyı izlemeye başladı. Aralarında sadece birkaç adımlık mesafe bırakmıştı. Bakışları dışarıda olsa da bir gözü sürekli Meyra'daydı. Biliyordu ki bu odadan çıksa veyahut ona arkasını dönse Meyra yemek yemeyi o an bırakacaktı.

Meyra, Yaman Ali'nin yanından kalkmasından sonra isteksizce de olsa tepsiyi önüne çekmiş ve yemeye başlamıştı. Birkaç lokma yedikten sonra elindeki çatalı bırakacakken Yaman Ali'nin sesi ile parmakları arasındaki çatalı sıkıp dudaklarını birbirine bastırmıştı.

"O tabaktakilerin hepsini bitirmeden çıkmayacağını biliyorsun!"

3. Partta görüşmek üzere sevgiyle kalın canlarrrr 💞 oy ve yorum yapmayı unutmayın lütfen ❤️🍀

Bölüm : 22.04.2025 16:36 tarihinde eklendi
Hikayeyi Paylaş