

Selamın Aleyküm.
Nasılsınız?
Bu bölüm ilk bölümüm olacak umarım beğenirsiniz. Oy ve yorumlarınızı bekliyorum. ♥
♣♣♣
Sıla Gündoğdu'nun anlatımı ile
Albayın söylediği koordinatlara yürüyordum. Yürürken de düşünüyordum. Hayatımı, çocukluğumu, aile demeye bin şahit isteyen varlıkların bana yaşattıklarını.
Acaba benim günahım neydi ki öyle varlıkların kanını taşıyorum. Allah'a şükür onlar gibi olmadım. İyi ki onlara benzemedim. Küçükken ailemin beni prensesler gibi yetiştirmesini isterdim, bırak prensesi bana insan gibi davranmadılar.
Hep düşünmüşümdür onların bana davrandıkları muamelenin sebebini. Hep kendime bu soruyu sordum. Neden? Cevap bulamadım. Baba denen Kenan beni neden dövdü? O döverken anne denen Asuman'ın hiç mi vicdanı acımadı? Keşke saçlarıma sevmek için dokunsaydı ama o hiç acımadan çekerdi. Bir çocuğun hiçbir suçu yokken neden döversin ki, hiçbir zaman anlamadım ve anlayacağımı da düşünmüyorum.
Beni 12 yaşımdayken evden atmışlardı. Çok iyi hatırlıyorum. Hiç acımadan Ocak ayında kapı dışarı ettiler. Az daha hipotermi geçirecektim.
Ama sağ olsun Şehit Albay Turgut Önder beni kurtardı, evine aldı, beni kendi çocuğu gibi yetiştirdi. Öz ailemin yapmadıklarını o ve eşi Fatma teyze yaptı. Başarılı olmamın tek sebebi oydu. Beni eğitti.
Ben ailesiz kaldım ama başka çocuklar vatan hainleri yüzünden ailesiz kalmasın diye ben hırsla çalıştım ve istediğim yere geldim. Tabi Allah ömür verirse daha da başarılı olmak için çabalamaya devam edeceğim.
Onlar beni yetiştirdi fakat hayat onları da benden aldı. Onlar seyahat ederken olan bir suikast ile ikisi de şehit düştü. Hastaneye götürdüklerinde oraya hızlı bir şekilde gelmiştim fakat Turgut amcam şehit düşmüştü. Beni yeniden babasız bırakmıştı. Evet onlara anne baba demiyordum ama onlar bana, anne ve baba oldular. Fatma teyzemin olduğu odaya zorla girmiştim. Fatma teyzem kollarımda son nefesini vermeden önce bana kolyesini verdi üzerinde küçük bir kalp olan altın kolyesini. O kadar ağlıyordum ki zorla son dediklerini duydum. "Bu kolyeyi boynundan çıkarma, bu sana daima bizi hatırlatsın. Sakın yalnız olduğunu düşünme. Allah'a emanet ol." Bunları dedikten sonra kelime-i şehadet getirdi ve beni bu dünya da yalnız bıraktı. O gün hayat beni tekrar ailesiz bıraktı.
O zaman 24 yaşımdaydım. Türk bayrağına bakarak " Yemin olsun ki hem sizin hem diğer bütün şehitlerin kanını yerde bırakmayacağım. Şehadet şerbetini içene kadar kaç vatan haini olursa olsun canım pahasına vatanımı, milletimi koruyacağım. Şerefim üzerine ant içerim." dedim ve elimden ne geliyorsa bugüne kadar her şeyi yaptım. Evet üzüldüm fakat ben üzülürsem ve yıkılırsam kim intikamımı alacaktı. O günden sonra daha da çalıştım ve onları şehit eden pisliği acı çektire çektire geberttim.
Bu olaydan 3 ay sonra ilk timime atandım. Şahin timi. Onlarla aile oldum onları çok sevdim. Amcam ve teyzemden sonra bana aile oldular. Kendi ailem yerine her zaman başkaları benim ailem oldu. Peki hayat niye benim yüzüme gülüp sonra tekrar soluyordu?
Onlarda gitti.
Beni götürmediler peşlerine. Keşke ben gitseydim sonuçta benim ailem yoktu ama onların anneleri, babaları, kardeşleri, çocukları vardı. Maalesef ki yine ben değil sevdiklerim, aile dediklerim gitti. 1 yıl önceydi. Operasyon emri gelmişti. Diğer gittiklerimizden daha tehlikeli olduğunu söylemişti komutanımız. Ben o zaman yaralı olduğum için gidememiştim. Israr etmiştim ama izin vermemişlerdi. Keşke daha çok ısrar edip onlarla gitseydim, belki onları kurtarır belki de ben de şehit düşerdim. Ama maalesef ki yine olmadı. Yine hayat bana gülmedi.
Şehit haberleri geldiğinde öncekinden daha büyük bir yıkıma uğradım. Sinir krizi geçirdim bütün evi dağıttım. Yaram yeni olduğu için yaram da açılmıştı. Ama umursamadım. Sonradan albayın gönderdiği askerler eve gelince hastaneye götürdüler. Sakinleştirici verdiklerinde anca uyumuştum. Sabah kalktığımda anılar bir bir gözümün önünden geçti. İlk tanışmamız birimiz yaralanınca ki üzüntülerimiz, doğum günlerimizi kutlamamız ve daha neler neler. 2 sene boyunca geçirdiğimiz bütün anılar. Yıkıldım evet ama tekrar kendimi ayağa kaldırdım.
Kendimi toparlayarak ayağa kalkıp karargaha gittim. albaydan onları şehit edenlerin isimlerini istediğimde bana operasyona çıkabileceğimi söyledi. Bende hemen kabul ettim. 1 yıl boyunca 20 kamptan oluşan bölgelere sırayla sızmamı ve patlatmamdı görevim. Üstlerden gelen bilgi ile ismimi kimse bilmeyecek ve yeni adım olacaktı. Zirve. Şuana kadar bütün kampları patlatmamla beraber esir alınan bir çok askeride kurtarmıştım ama onlar sadece kod adımı biliyorlardı.
Dağlarda namımı duyurdum. Bütün teröristler beni arıyor ama ben 20 kampı da başarı ile patlattım ve görevimi bitirdim. Elbette kötüler bu dünyada bitmeyecekti ama biz elimizden geldiğince onları bu dünyadan cehenneme yollayacaktık. Görevim bittiği için kaçtığım yere timim ile anılarımın olduğu yere geri dönüyordum.
Helikopterin geleceği konuma vardım. Tam olarak 17dk sonra helikopter geldi. En son 1 yıl önce binmiştim ve özlemiştim de. Vatanımın her şeyini özledim. Kapıyı açarak bindim.
Pilot: Komutanım uçuş için izin istiyorum.
"İzin verilmiştir."
Pilot: Anlaşıldı.
Komutumla beraber uçuşa geçtik 1.30 saat yolumuz vardı. Kafamı arkaya yaslayarak gözlerimi kapattım. Fakat yine uyumadım. Timim gittikten sonra hiç doğru düzgün uyuyamadım. Kabus görüyordum hep beni suçlayan.
Birkaç dk sonra pilotun sesi geldi.
Pilot: "Komutanım, durum kritik. Motor arızası var ve helikopter irtifa kaybediyor. İniş yapmamız lazım, hazırlıklı olun! Sert bir iniş olucak."
Pilotun bunları demesiyle özel telsizimi alarak Sadık Albay'a bağlandım.
" Zirveden yaşlı kurda, Zirveden yaşlı kurda sesim geliyormu?"
"Yuva dinlemede."
"Komutanım, helikopter arıza yaptı. Acil iniş yapıyoruz. Sert bir iniş olacak. Durumumuzu takip edin."
"Anlaşıldı Zirve, destek gönderiyorum."
"Anlaşıldı."
Ben konuşurken helikopter daha da sallanmaya ve ses çıkarmaya başladı.
"Komutanım sert bir şekilde iniş yapacağız. Hakkınızı helal edin."
"Helal olsun. Ama sakın kendini bırakayım deme asker anlaşıldı mı!"
"Emredersiniz komutanım!"
Bu son konuşmamız oldu. Eğer paraşütle atlasaydık helikopter üzerimize düşebilirdi o yüzden daha sıkı tutunduk. Gözlerimi kapatıp şehadet getirdim.
Helikopterin sert bir şekilde iniş yapması ve yan devrilmesi saniyeler aldı. Her şey öyle değil mi bir bebekte saniyeler içerisinde doğarken, bir insan 5dk önce hayattayken, saniyeler içerisinde ne oluyorsa oluyor.
İlk bir şey hissetmesem de sonradan yavaş yavaş başımdaki ağrı ortaya çıktı. Yavaş ve biraz da zorla gözlerimi araladım. Başım dönüyordu. Ayağımı hareket ettirmeye çalıştığım, çalıştım diyorum çünkü sadece sert bir acı hissettim. Belki dedim, burada şehadete kavuşurdum. Bir yandan ayağımı oynatmaya çalışırken diğer yandan pilota bakındım. Az ileride gözlerini açıyor bir daha kapatıyordu. Karın bölgesi tamamen kanla kaplıydı ve çok kan kaybediyordu. Ayağımı daha hızlı çekmeye çalıştım ama bu sefer daha da canım yandı. Aklıma sonunda telsiz gelince etrafa bakmaya başladım. Pilotun yakınında benim uzağımda kalıyordu.
"Asker! Beni duyuyor musun?"
30sn kadar sonra kısık sesi ile cevap verdi.
"E-evet"
"Güzel, şimdi elinin yetişebildiği bir yerde telsiz var onu bana atman lazım. Hadi aslanım yaparsın."
"E-emredersiniz."
Zor durduğunun farkındayım fakat ayağım sıkıştığı için hareket edemiyorum, o yüzden onun yapması lazımdı. Dediğim gibi kolunu hareket ettirmeye yavaş yavaş başladı. Onu kendine getirmek için tekrar konuştum bu sefer komutan olarak gür sesim ile.
"BİZ KİMİZ?"
"Türk Askeri"
"PES EDER MİYİZ?"
"Asla."
"DUYAMADIM"
"Asla"
"SESİN GELMİYOR ASKER!"
"ASLA!"
Dedi ve telsizi bu tarafa iteledi.
"AFERİN ASKER!"
"Sağol!"
Bacağımı zorlamam gerektiğini biliyorum fakat kurtulmamız için bacağımı son defa zorladım ve elimle telsizi aldım. Biraz hasarı vardı. Albaya değil karargaha bağladım. İlk 5 denemede çalışmadı. 6. denememde ses gelmeye başladı.
"Zirveden yuvaya Zirveden yuvaya cevap ver."
Sesler kesik kesik gelmeye başladı.
"Y va d nl mede"
Hışırtılar kesildikten sonra konuştum.
"Sesim geliyor mu? Bana Sadık Albayı bağlayın."
"Anlaşıldı."
Yaklaşık 2dk sonra Sadık Albay'ın sert sesi duyuldu.
"Zirve durum raporu istiyorum."
"Komutanım bulunduğumuz helikopter sert bir şekilde iniş yaparak yan devrildi. Benim ayağım sıkıştığı için hareket edemiyorum. Pilotun durumu ağır acil destek istiyorum."
"Destek yolda. 10dk ya gelirler. İkinizi de sağ istiyorum. ANLAŞILDIMI ASKER!"
"EMREDERSİNİZ KOMUTANIM!"
Silahımı ne olur ne olmaz diyerekten bırakmadım. Teröristler gelir falan. Dışarısı hiçbir şekilde görünmüyordu. Pilot artık gücünün sonuna gelmişti ve beni duymuyordu. Ne kadar konuşmaya çalışsam da cevap alamadım.
Ben daha az yaralıydım. Pilot ön tarafta olduğu için çok hasar almıştı. Benim sadece başım ve bacağım yaralıydı. Başım nasıl tam bilmiyorum gerçi. Yavaş yavaş tekrar dönmeye başladı. Gözlerimi sımsıkı kapattım belki geçer diye ama nafile.
Albayın dediği gibi 10dk sonra dışarıdan ayak sesleri gelmeye başladı. Yaralı da olsam üstlerden haber gelmeden yüzümü göstermeyecektim. Silahımı daha sıkı tuttum. Tuttum tutmasına ama nişan alsam da yanlış yeri vururdum. Bende sesleri dinlemeye başladım kimin geldiğini anlarım diye. Askerler mi, teröristler mi.
"Komutanım durumları hakkında bilgi var mı?" (Kerem)
"Bilgi olarak sadece 1 kişinin ağır yaralı olduğu bilgisi geldi. Duman hazır ol." (Yağız)
"Emredersiniz Komutanım." (Kemal)
Sadece bunları duydum daha da konuşmadılar. Ama konuşmalarına bakılırsa destek ekip olarak gelenler bunlardı. O yüzden kendimi serbest bırakıp silahımı tutan ellerimi gevşettim. Daha fazla dayanamıyordum. Sınırdaydım. Her an bayılabilirdim. Helikopter yan döndüğü için Kapı yukarıda kalmıştı. O yüzden helikopterin üzerine çıkmaları gerekli. Bende kapının bulunduğu noktaya bakmaya başladım.
İlk önce sallanmaya başladık. Sonra birer birer şekilde 3 kişi helikopterin üzerine çıktılar. Görmüyorum ama sallanmalara ve seslere bakılırsa bunlar oldu.
Kapı zorlanmaya başladı. 3dk boyunca kapıyı açmaya çalıştılar. Sonunda kapı açılınca 2 asker aşağı yanımıza indiler. İlk pilotun yanına gittiler. Ağır yaralı olduğu çok belli oluyordu ve fazla dayanamayıp bayılmıştı.
Her an bende bayılabilirim. Çünkü hem 1 yıllık görevden yorgunluğum varken birde yaralandım.
Pilotun yanındaki askerlerden daha yapılı olan benim yanıma geldi ve nabzımı kontrol etti. Ve tok sesi ile konuştu.
"Beni duyuyor musun?" (Yağız)
Duyuyordum ama konuşacak halim kalmamıştı. O yüzden gözlerimi kapatıp biraz beklettikten sonra açtım. Tam gözlerimin içine bakıyordu. Bende onun gözlerine bakmaya başladım başka yapacak işim yoktu sonuçta.
Onunda benim de yüzümüzde maske olduğu için sadece gözlerimiz görünüyordu. Gözlerinin rengi çok güzeldi. Kehribar. Duygularını çok iyi saklıyordu. Gözlerinde küçücük bir duygu tanesi dahi yoktu. Bende Öyle bakıyordum. Sadece Şahin timinin yanında kendim olurdum. Onlar gittikten sonra sert maskemi yüzüme takmış daha da çıkarmamıştım. Ben onların yanında her zaman kız çocuğuna dönüşürdüm. Çocukluğumda nasıl davranmak istiyorsam yanlarında öyle davranırdım. Ama artık öyle davranamayacaktım çünkü onlarda artık yoktu.
Asker gözlerimde bir şey bulamayınca ayağımın sıkıştığı yere baktı ve tekrar gözlerime bakarak konuştu.
"Şimdi ayağın fazlasıyla acıyacak, biraz daha dayan." (Yağız)
Gözlerimi kapattım ve bu acıların geçmesini bekledim bu yara benim için hiçbir şeydi. Çocukken bağışıklık kazanıştım. Sonra bilmem kaç kez esir alınmıştım. Bunlar hiçbir şeydi asıl yaralarım ruhumda oluşmuştu. Onun da iyileşeceğini pek sanmıyorum.
Asker ayağımı zorda olsa sıkıştığı yerden çıkardı. Canım yandığı için ağzımdan küçük bir inleme kaçmıştı o kadar.
Bu süre zarfında dışarıdan 1 asker daha gelmiş ve diğer askerle beraber pilotu dışarı çıkarmışlardı.
İçeride sadece o asker ve ben kalmıştım. Beni yavaşça ayağa kaldırdı. Yaralı olduğum için beni kucağına aldı. Ve ben en son onun gözlerine bakarak gözlerimi güzel bir uykuya yumdum.
♣♣♣
Evet arkadaşlar ilk bölümümüz buydu.
Sizce nasıl olmuş?
Yazım hatalarım varsa söylerseniz sevinirim, ona göre düzenleme yaparım.
Sizce nasıl bir başlangıç olmuş?
Ve Karakter tanıtımlarını nasıl buldunuz? Gölge timi için görsel bulursanız onları koyabiliriz.
Verdiğim emek için lütfen yıldıza basmayı unutmayın. ♥
Sizleri seviyorum.
Bir dahaki bölüm de görüşmek üzere kendinize iyi bakın.
Allah'a emanet olun.
İnstagram: asil_kalem
Şuraya da Sıla'ya Fatma teyzesinin verdiği kolyeyi bırakıyorum. Kolyenin içinde Fatma ve eşinin fotoğrafları var.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |