
Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayınn!
İyi okumalarr ❤️
☆☆☆☆
"Daha ne kadar yürüyeceğiz?" Bir ağaca yaslanıp nefeslenmeye çalıştım. Şeytan bana kısa bir bakış attı. Hiç yorulmuşa benzemiyordu.
"Başka bir yol var ama..." Neyi kastettiğini anladığımda endişeyle başımı salladım.
"Hayatta olmaz. O tuhaf parçaları kendine sakla." Dedim kanatlarını kastederek. Bana alaycı bir bakış attı.
"Bunlar kanat, melek. Kaç kız bunlara dokunmak için yalvarıyor sen biliyor musun?"
Güzel. Gıcık olduğumuz gibi egoluyuzda. Off!
"Sana gerçeği söyleyeyim mi?" Diye sordum ona yaklaşarak. Bu sefer alay etme sırası bendeydi. Şeytanın gözlerinde alaycı bir parıltı belirdi.
"Söyle bebeğim." Başını yana eğdi ve yüzünü yüzüme yaklaştırdı.
"Büyük bir..." dedim ve sırıttım. "Kuşa benziyorsun." Kollarımı göğsümde kavuşturdum. "Ayrıca boynuzların hayatımda gördüğüm en garip şey."
Güldü. "Bu sözleri geri alacağın zamanda gelecek." Dedi ve eliyle çenemi tutup yüzümü kendine doğru çekti. "Ve ben o zamanı iple çekiyorum melekcik."
Kendimi geri çekip homurdandım. "Benim senin gibi kanatlarım yok." Bunu dememle sırtımda sabahtan beri sızlayan yerler yine sızladı. "O yüzden melek değilim. Bana melek deme."
Sırıtışı büyüdü ve bu benim hiç hoşuma gitmedi.
Gıcık şeytan.
Yan yana yeniden yürümeye başladığımızda aramızda uzayan bir sessizlik oluştu. Arada onu inceliyordum. Yapılı bir vücudu vardı ama kesinlikle abartılı değildi, boyu benden epey uzundu, yüzü ise...
Hayatımda gördüğüm en yakışıklı kişi olabilirdi.
Bunu düşününce kızardım. Farklılıkları bile ona hayran olmaktan alıkoymuyordu beni ve bu çok korkunçtu. Ama halimden memnundum. Alışıyordum. Sanırım.
Ben düşüncelere dalmışken şeytan bir anda durdu. Kanadını açıp önüme siyah bir set çekti ve beni de durmak zorunda bıraktı. "Ne yapıyorsun sen?" Diye sordum şaşkınlıkla.
"Sessiz ol." Deyip etrafı inceledi. Nereden bulduğunu bilmediğim hançeri pantolonunun kemerinden çıkarmasını izlerken yavaşça arkasına geçtim.
Tehlikedeydik ve ben bu sefer kesin ölmüştüm! Bir kez daha şansım yaver nasıl gitsindi ki zaten?
"Lütfen bana şeytanların güçlü olduğunu söyle." Dedim arkasına daha çok sinerken.
Homurdandı. "Herkese böyle çabuk güvenir misin sen?" Diye sordu siyah kanatlarının arkasına saklanmış bana kısa bir bakış atarak. "Kendini öldürtmenin kısa yollarını mı arıyorsun?"
"Evet, benim için sıradan bir cumartesi akşamı hobisidir bu." Dedim kanatlarının dokusunu anlamaya çalışarak. Gerçekten kuş kanatlarına benziyordu!
Acaba dokunsam kızar mıydı?
Bir şey saldırırsa zaten ölmüştük. En azından son anlarımı neden arkasına saklandığım bu garip efsanevi varlığı inceleyerek geçirmeyeyim ki?
Ben tam ağzımı açıp konuşacakken karşımızdaki ağaçların arasından geceye karışmış bir yaratık baş gösterdi. Siyah yelesi resmen geceye gizlenmişti. Parlayan kahverengi gözleri olmasa orada olduğunu anlamazdık. Birde kızgın hırlaması. Birde şey... keskin dişleri.
Hani daha önce size kurtlara alıştığımı söylemiştim ya. Lafımı geri alıyorum.
Çok korkunçtu!
Ama onu tanıyordum ve bana zarar vermeyeceğini biliyordum. Kahverengi gözleri benim kopyamdı ve iç güdülerim onun abim olduğunu söylüyordu.
"Sanada merhaba... abi." Dedim şeytanın arkasından, saklandığım yerden çıkarak. Abim bana kısa bir bakış attı, ardından şeytana döndü.
"Alfa, bu ne güzel bir karşılama." Dedi Şeytan alayla abime ve elindeki hançeri kemerine geri koydu. Kemerindeki diğer küçük hançerleri yeni fark ediyordum. "Bende sonunda benden sıkıldığını düşünmeye başlıyordum."
"Neden senden sıkılsın?" Dedim abime yaklaşarak. Siyah yeleli kurda yaklaştıkça çevreye yaydığı ısı hissediliyordu. Bir kurt nasıl olurda at kadar büyük olabilirdi?
Onlar normal kurtlar değil, dedi iç sesim.
Evet, elbette değiller.
Şeytan abime yaklaşmamı izlerken konuştu. "Bir aydır sürünün yanındayım. Sonunda sıkılıp beni kovmaya geldiğini düşündüm."
"Tatil yapmaya falan mı geldin? Evin yok mu senin?" Diye sordum gözlerimi kısarak. Onun hakkında biraz daha bilgi almak istiyordum ama ne yapmak istediğimi anlamıştı, bilgi vermeyecekti.
Sırıttı. "Benim hakkımda bir şeyler mi bilmek istiyorsun melekcik?"
"Yoo. Ne alakası var." Dedim ve abime döndüm. "Ben öylesine sordum. Değil mi abi?"
Abim aramızdaki şeyi kesinlikle anlamamıştı. Bana boş boş bakıyordu. Ya da kurdu bana boş boş bakıyordu. Her neyse işte!
Bildiğim tek şey kurtların konuşamadığıydı.
"Düşündümde..." Diye söze başladı şeytan bana ve abime bakarak. "Sanırım burada biraz daha kalacağım. Tatili uzatmaya karar verdim." Sözlerinin ardından alayla ekledi. "Zaten gidersem kardeşin büyük ihtimalle bağından ayrıldığı için cenneti boylar. O yüzden şimdilik buralardayım."
"O kadar iyisinki, sağol." Dedim homurdanarak. "Ayrıca öleceğimi nereden çıkardın? Sensizde yapabilirim. Bu zamana kadar yaptım." Başımı ciddiyetle dikleştirip gözlerimi gözlerine diktim.
"Denemek ister misin, melekcik?" Dedi sakince. "Abin sanırım sadece senin bana bağlı olduğunu bilmiyor. O yüzden seni bırakıp gitmemin benim için bir şey değiştirmeyeceğini de bilmiyordur..."
Ne yazık ki haklıydı. Onu bulmadan önce zaten delirmeye yaklaşmıştım, şimdi dediği gibi giderse ölmeyeceğime kesinlikle güvenmiyordum. Ve eğer dediği doğruysa, bana bağlı olmadığı için benden uzaklaşırsa ona hiçbir şey olmazdı.
Olan yine bana olurdu.
Hala bu bağın özelliklerini tam olarak öğrenememiştim ama sanırım ondan uzaklaşamıyordum.
"Gıcık." Dedim sinirle. "Niye sadece ben? Sana niye bir şey olmuyor!"
Kaşlarını kaldırdı. "Bunu ruhuna sormak ister misin melekcik? O da benim cazibeme karşı koyamamış demek ki." Dedi pis bir şekilde sırıtarak.
"Abi onu neden kovmuyoruz? Sürüden atalım onu!" Dedim yanımdaki siyah kurdu dürterek. "Kalmasın bizimle. Ruhum biraz ayrı kalsın ondan, dayanabilirim ben!"
Abim bana çaresizce baktı. Kesinlikle 'Bunu yapamayız' der gibi bakıyordu.
Homurdanarak abimin geldiği yöne yürümeye, onlardan uzaklaşmaya başladım. Abimin arkamdan geldiğini biliyordum, büyük kurt cüssesinin fark edilmemesi imkansızdı.
Ama şeytanın yürümeye başladığını, nerede olduğunu ruhumda hissediyordum.
Onu hissedebiliyordum.
Bana yaklaştığını biliyordum.
Derin bir nefes aldım. Ne kadar inkar etsemde onunla atışmayı, konuşmayı sevmiştim. Arkamdan geldiğini, beni bırakmayacağını bilmek ise... hoşuma gitmişti.
Lanet olsun.
Şeytandan gerçekten etkilenmiştim.
Artık başımı beladan kurtarmamın imkanı yokmuş gibi hissediyordum ama o yanımda olursa belki... belki bu belalar eğlenceli bir hal alabilirdi.
Dudağımın kenarında ufak bir sırıtış belirdi. Tekrar yanımda yürümeye başlayan şeytana kısa bir bakış attım. Bana gülümsedi ama bu alaycı bir gülümseme değildi. Samimiydi.
Ruhum, sanırım seçimlerin o kadarda... kötü olmayabilir.
☆☆☆☆
Devam edecek...
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 44.32k Okunma |
4.65k Oy |
0 Takip |
43 Bölümlü Kitap |