12. Bölüm

12. Bölüm

İrem Çiftçi
berceste_sb

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayınn!

İyi okumalarr ❤️

☆☆☆☆

Kısa bir yürüyüşün ardından ben, abim ve Şeytan büyük kulübeye varmıştık. Abim eski haline dönmüştü. Zaten yanımda kocaman bir kurtla daha fazla gezmek istediğimden emin değildim.

Kulübeye adım attığımda geride kalan şeytana baktım. "Sen gelmiyor musun?" Diye sordum kaşlarımı çatarak.

"Gelmemi mi istersin?" Diye sordu merdiven trabzanlarına yaslanarak. Abim ona kısa bir bakış attı ve homurdanarak kulübeye girip bizi baş başa bıraktı. "Sen iste her yere gelirim melekcik."

"Sadece nezaketen soruyorum, şeytan." Dedim ama ciddi kalamıyordum. Gülmemek için çok uğraşmam gerekmişti. Beni gülümsetiyordu. "Yoksa kuşlar gibi gece ağaç dalında falan mı uyuyorsun?"

Güldü ve kollarını arkasında birleştirip bana baktı. "Bunu bilmek istiyorsan gece yanına gelebilirim, Dolunay. Hem sende şeytanların nasıl uyuduğunu görmüş olur-"

"Tamam bu kadar yeter." Dediğimde yanaklarımın kızardığını hissediyordum. "Ciddi kalamıyor musun sen?"

Omuz silkti. "Alaycılık şeytanların doğasında vardır." Kısık bakışlarla beni inceledi. "Başka sormak istediğin bir şey yoksa eğer... ben meşgul bir şeytanım."

Gözlerimi devirdim. "Görende krallık yönetiyorsun sanar. Beni bulduğunda ormanda boş boş geziyordun, şeytan." Dedim alayla.

"Hmm... krallık yönetmek. İyiymiş." Pis bir şekilde sırıttı. Bunu derken resmen mavi gözleri parlamıştı! "Ama biliyor musun, hiç benlik değil. Şimdi izninle..."

"İzin veriyorum. Gidebilirsin." Dediğimde kısık sesle güldü. "Ama lütfen, yaşayabileceğim bir mesafede kal."

"Elbette melekcik." Siyah kanatlarını açıp gittiğinde arkasında gülümsememeye çalışan bir ben bırakmıştı. Onun yanında ciddi kalmak çok zordu.

Adamı sadece yarım gündür tanıyorsun, Dolunay. İç sesime gözlerimi devirdim.

Ne olmuş yani? Artık hayatım boyunca ona bağlıyım, bırakta biraz tadını çıkarayım...

İçeri girince üzerime dikilen gözler beni rahatsız etti. Annem, abim ve tanımadığım birkaç adam daha salondaydı. Sanırım ciddi bir konuşma yapacaktık.

"Savaş'la karşılaştığına göre artık temel sorunumuza dönebiliriz." Dedi kahverengi saçlı, siyah gözlü neredeyse abim yaşlarında bir adam. Ece'nin komutanlar diye bahsettiği adamlar onlardı, şimdi hatırlıyordum.

Abim sıkıntıyla iç çekti. "Savaş'tan öğrendiğimize göre bağ tek taraflı. Bu nasıl oluyor bilmiyoruz, bildiğimiz tek şey sadece kardeşimin ona bağlı olduğu."

"Çok güzel." Dedi komutanlardan bir diğeri, ama bunu kesinlikle iyi bir şeymiş gibi söylememişti. "Şimdi ne yapacağız? Savaş burada sonsuza dek kalamaz, koruyucu ise..." adam bana kısa bir bakış attı. "Kendini savunabilecek durumda değil."

"Ne yapmayı düşünüyorsun Emre? Koruyuculara ihtiyacımız var. Onları krallığa gönderemeyiz, açık bir hedef olurlar." Başka bir adam konuşunca kaşlarım çatıldı.

Krallıklar gerçekti demek ki.

"Vampirler ruh koruyucusunun tarafındaydı. Hala doğa ve ateş koruyucusunu istiyorlar, sebeplerini bilmiyoruz. Kardeşini her ne kadar saklamış olsanda artık varlığından haberdarlar." Dedi adam.

"Üstelik bir şeytana bağlı." Diye devam etti diğeri. "Bunu öğrenmemeleri gerekiyor, Savaş'ı alırlarsa koruyucu da peşinden gitmek zorunda kalır. Uzaklaşamazlar."

Abim sıkıntıyla saçlarını karıştırdı. "Biliyorum, biliyorum. Bu bize de sürpriz oldu. Rayne'nin dediğine göre yüzyıllar öncesinden kalan bir şey ama nasıl oluyorsa gelip kardeşimi buldu. Evren bizimle dalga geçiyor sanki."

Boğazımı temizledim. "Bende buradayım, abi." Dedim benim hakkımda konuşmalarını kastederek. "Bunu bende istemezdim."

"Senin suçun değil, tatlım." Dedi annem kenardan.

"Peki bu bağ... neden şimdi ortaya çıktı?" Diye sordu komutanlardan biri anneme bakarak. "Daha önce belirti yok muydu?"

"Hayır." Dedi annem gözlerini benden ayırmayarak. "Kokudan bahsediyorsanız, kızım doğduğundan beri melez. Olması gerektiği gibiydi, hiçbir belirti görmedim."

Melez mi? Hadi canım! Dalga geçiyor olmalılar!

"Anne-"

"Şimdi sırası değil, Dolunay." Dedi abim bana uyarı dolu bir bakış atarak.

"Bağı bir şey tetiklemiş olmalı." Dedi adam ve gözlerini kıstı. Düşünüyordu. "Savaş'ın buraya gelmesi olabilir. Sürümüz insan dünyasıyla aynı boyutta, diğer boyutta değil. Krallıktan buraya gelmesiyle bağ tetiklenmiş olmalı."

"Yani şimdi bir koruyucumuzun hayatı Savaş'a bağlı öyle mi?" Dedi sarı saçlı komutan. Geldiğinden beri sessizdi. "Bu çok büyük bir risk."

"Krallığın, melek ve şeytanların bize ihtiyacı var. Doğa koruyucusuna zarar gelmesini göze alamazlar." Dedi abim arkasına yaslanarak. "Savaş'ta göze alamaz. Ne kadar kendisi bağlı olmasa dahi çıkarları için kardeşimin yanında kalacaktır."

Bu hiç hoşuma gitmemişti.

Konuşmalarından pek bir şey anlamamıştım ama şeytanın benim yüzümden evinden alıkoyulması, sırf ben ölmeyeyim diye yanımda kalmak zorunda olması hiç hoşuma gitmemişti.

Kimseye zorla bir şey yaptırmak istemiyordum.

"Vampirler anlamadığımız şekilde saldırıya geçmeye başladılar. Vampir kraliçe bir şeylerin peşinde, rahat durmuyor." Dedi sarı saçlı komutan.

"Elbette bir şeyin peşinde." Dedi abim. "Ateş ve Doğa koruyucusu ortaya çıktı, onları almak için asla durmayacaklar."

"Neden bizi istiyorlar?" Dedim araya girerek. "Gücüm bile yok, onlara bir faydam dokunmaz ki."

"Seni gücün için istemiyorlar, koruyucu." Dedi ilk başta konuşan komutan. "Öldürmek için istiyorlar. Evrendeki dengeyi bozmak için istiyorlar."

"Sizi ellerine geçirirlerse zaman kaybetmeden ortadan kaldıracaklardır. Ama ilk anlaşma yapmak isteyeceklerinden şüpheleniyorum." Dedi sarı saçlı komutan. "Herkes koruyucuların gücünü ister."

"Bu kadar yeter." Dedi abim araya girerek. Gerilmişti. "İki gün sonra eğitimin başlıyor."

"Emre." Dedi annem abime uyarırcasına. "Dayanıp dayanamayacağını bilmeden bunu yapamayız."

"Alfa haklı." Dedi sarı saçlı komutan annemin sözlerine hitaben. Bakışları bana dönmüştü. "Koruyucu güçlerini kullanamıyor, dönüşürse en azından kendini savunabilir."

"Kızım daha önce hiç dönüşmedi." Dedi annem gergin bir şekilde araya girerek. "Bu hızlı olmamalı, sizde biliyorsunuz melezler geç dönüşür."

İrkildim.

"Zamanı geldiğinde kendi kendine dönüşecek zaten." Diye devam etti annem. "Kurdu hazır olduğunu hissettiğinde ortaya çıkacak. Onu zorlayamayız."

Nefesim kesildi. Heyecandan değil, korkudan.

Tanrım, neden canımın yanacağını hissediyorum?

"Bizim zamanımız yok." Dedi komutanlardan biri. "Kurdu onu koruyacak. Güçlerini kullanamıyorsa dönüşmesi gerekiyor. Tüm varlıkların soyunu dönüşemeyen bir koruyucunun eline veremeyiz."

Abim sıkıntıyla iç çekti ve anneme baktı. "Dönüşmeli, anne. Bunu sende biliyorsun." Deyip devam etti. "Kardeşimin acı çekmesini bende istemiyorum ama kendini koruyacak bir yolu olmalı. Ona silahları öğretecek zamanımız yok, güçlerini öğrenebileceği bir büyücümüzde yok."

"Onun insanların arasında güvende olduğunu sandık." Diye devam etti abim. "Keşke en başından burada büyüseydi..."

"Ben hata yapmadım, oğlum." Diye araya girdi annem. "Burada büyüseydi başından bela eksik olmayacaktı. Sürekli onu gücü için isteyenlerin arasında sağlıklı büyüyemezdi. Üstelik baban yoktu, kendimizi koruyamazdık."

"Sürü yanınızda olurdu." Dedi sarı saçlı komutan anneme. Annem başını olumsuzca salladı.

"Bu sürünün karşı koyabileceği bir şey değildi." Dedi annem. "Sürü tehlikeye girerdi. Koruyucuları almak için ne kadar ileri gidebileceklerini bilmiyorsunuz. Ben biliyorum. Krallıkta yaşadım. Bizzat gördüm."

Annemin konuşması üzerine herkes sus pus oldu. Sessizlik uzarken abim araya girdi. "Geçmişi tartışmak bir işe yaramayacak. Hepimiz her şeye hazırlıklı olmalıyız. Sürü hazır olsun." Dedi komutanlara hitaben.

"Elbette, alfa." Deyip ayağa kalktı komutanlar. Onlar evden çıkarken ben duvar köşesinde durmaya devam ettim.

Annem yanıma gelene ve benimle konuşana kadar acıktığımı unutmuştum. Yemek teklifi etti, hayır diyemezdim. Biz sessizce yemek yerken mutfağa abim girdi. "Yukarıdaki odayı senin için hazırladım." Dedi bana hitaben.

Gözlerimi önümdeki çorbadan ayırmadan başımı salladım. Abim iç çekerek yanımdaki sandalyeye oturdu. "Senden çok şey istiyoruz, biliyorum abim ama..."

"Sorun değil, abi." Dedim içime kaçmış sesimle. "Siz varsınız yanımda. Ben halimden memnunum." Derin bir nefes aldım. "Ayrıca şeytan o kadarda kötü değil, sanırım katlanabilirim."

Abim güldü. "Savaş iyidir. Ona sataştığıma bakma, sürünün arasında yaşayabilecek tek şeytandır kendisi." Abim uzaklara daldı. "Bize bir çok kez yardımı dokundu, kalmak istediğinde hayır diyemem."

"Artık diyebileceğini sanmıyorum zaten, abicim." Dedim alayla. "Kardeşin kaçınılmaz şekilde bir şeytana bağlandı."

"Sorun değil." Dedi abim. "En azından bir vampire bağlanmadın. O zaman kalpten giderdim doğrusu."

Yüzümü buruşturdum. Tamam, belki ruhuma teşekkür edebilirdim. En azından doğru şeytanı bulmuştu.

"Ama neden sadece ben bağlıyım? Anlayamıyorum." Dedim abime ve anneme bakarak.

"Ruhların ne istediğini biz bilemeyiz, tatlım." Dedi annem gülümseyerek. "Ama senin için en iyisini istediğine emin olabilirsin."

Bakışlarımı masaya indirdim. Yemeğimiz bittikten sonra abim bana odamı gösterdi. Telefonumu yatağımın üzerinde gördüğümde gülümsedim. Şarjı doluydu.

Ben tam kıyafetlerimi değiştirip uyuyacakken bir şey oldu. Pencereden gelen soğuk bir rüzgar saçlarımı uçuşturdu.

Elimdeki pijama üstünü daha sıkı tuttum. "Lütfen, devam et melekcik. Ben burada değilmişim gibi davranabiliriz." Onun sesini duyduğumda hızla arkamı döndüm.

"Senin burada ne işin var!" Dedim utançtan kıpkırmızı olmuş şekilde.

Pencere pervazına yaslanmış, kollarını göğsünde kavuşturmuştu. Tehlikeli duruyordu. Boynuzlarının ve kanatlarının gölgesi duvara yansımıştı.

"Bana nasıl uyuduğumu sormuştun, bende bunu göstermek için sana küçük bir ziyaret gerçekleştirmek istedim." Sırıtırken tehlikeli bir şekilde çekici duruyordu.

Off.

Benim bu şeytanla başım kesinlikle dertteydi.

☆☆☆☆

Devam edecek...

Bölüm : 15.02.2025 17:43 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...