
Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayınn!
İyi okumalarr ❤️
☆☆☆☆
Kahvaltı bitmişti. Abim, Yiğit ve Savaş önden çıkmışlardı. Ben ise odama, üzerime rahat bir şeyler giymeye gelmiştim. Ece evine gidip geleceğini söylemişti. Şimdi üzerime rahat bir tayt ve kazak geçirirken bakışlarımı dışarıda gezdiriyordum. Saçımı salık bırakıp yanıma hiçbir şey almadan anneme veda ettikten sonra kulübeden çıktım.
Kasaba yeni yeni toparlanıyordu. Bazı kulübeler hasar görmüştü. Ayrıca yaratıkların cesetlerini etraftan toplamak uğraştırıcı bir iş olmalıydı.
Bana doğru gelen Ece'ye bakıp gülümsedim. Burada bir arkadaşım vardı en azından. Ben yaralı bir şekilde odamda sıkılırken sohbet etme fırsatı bulmuştuk. Ailesi nesillerdir bu sürüdeydi, abime büyük bir saygıları vardı.
Üzerine şort ve askılı tişört giydiğini görünce iç çektim. Acaba bende bir gün böyle hiç üşümemeyi başarabilecek miydim?
"Selam." Dediğinde gülümsedim. "Hadi seni dönüştürme odasına götürelim."
Onu takip etmeye başlarken etraftaki gözlerin üzerimizde olduğunu hissediyordum. Bazı insanlar Ece'ye ve bana selam veriyordu. "Benim kurdum gri, acaba seninki ne renk olacak?" Dedi Ece heyecanla bana bakarak. "Siyah olamaz, bunu elemeliyiz..."
"Neden siyah olamaz?" Diye sordum merakla. "Abimin siyah ama..."
"Sen melezsin. Diğer yarın siyah olmasına izin vermez. Bu genetikle alakalı ama bazen farklılıklar olabiliyor." Diye devam etti. "Şu ana kadar sürüde sadece iki siyah kurt vardı. Artık bir, o da Alfa."
"Peki bu renklerin anlamı var mı?" Diye sordum bakışlarımı bizim iki katımız olan kurtlarda gezdirirken. Olası bir saldırı için bazı yerlerde dönüşmüş kurtlar vardı.
Ece omuz silkti. "Siyahlar güçlüdür, sadece Alfa'larda olur. Diğer geri kalan renkler normal kurt kategorisine giriyor. Tabi... beyazlar biraz daha nadir görülür. Şu ana kadar pek fazla beyaz kurt görülmedi."
"Dönüşmek... çok can acıtıyor mu?" Diye sordum çekingen bir sesle.
Sonuçta hayatımda kaç kez kurda dönüşmüştüm ki?
İç sesimle yüzümü buruşturdum. Gerçekten, bu olaylara alışma seviyem beni geriyordu. Artık normal karşılamaya başlamıştım bazı şeyleri.
Ürkütücü.
Hayatta kalmak istiyorsam böyle davranmaya devam etmeliydim sanırım.
Yoksa aklımı kaçıracaktım.
"İsteyerek ve zamanında dönüşürsen canın hiç acımaz, hatta bazılarımız ilk dönüşümünü hatırlamıyor bile. Bunlar bizim için normal şeyler ama bir melezde işler nasıl gidiyor inan bilmiyorum."
Düşüncelerim sırtımdaki yarıklara kayınca kalbim hızlandı. Herkes melez olduğumu söylüyordu.
Aklıma bir şey geliyordu ama...
"İşte geldik!" Ece'nin sesiyle durup geldiğimiz büyük kulübeyi incelemeye başladım. Etrafta çocuklar vardı.
İçeride ise bir sürü çocuk vardı.
Ay yok artık ama ya!
Beni çocuk kategorisine koyduklarını ne çabuk unutmuştum. Bu minik şirin yaratıklar bile -çocuklardan bahsediyordum- sivri dişleri ve pençeleri olan bir şeye dönüşebiliyorlardı ama şu işe bakın ki doğa koruyucusu olan ben hiçbir şey yapamıyordum.
"Anne o doğa koruyucusu değil mi?" Diye sordu bir çocuk annesinin pantalonunu çekiştirerek. Annesi ona gülümseyip başını salladı ardından bize selam verdi. Ece ona selam verdikten sonra bana döndü.
"Hadi gel, abinler bizi bekliyor." Dedi beni içeri çekiştirerek. Büyük kulübeden içeri girdik. İçeride bir sürü oda vardı, yavru kurtları gördüğümde yüzümü buruşturdum.
Benden bile iyi dövüşüyorlardı.
Ece en son odaya yönelip kapıyı açtı. Burası geniş ve sessizdi. Bakışlarım yerdeki renkli minderlere, ardındanda beni sırıtarak bekleyen Yiğit'e, sonrada duvara yaslanıp sohbet eden Savaş ve abime döndü.
"Onur konuğumuz gelmiş." Dedi Yiğit büyük bir sırıtmayla. Abim ve şeytanın bakışları bana döndü.
"Sanada hoş bulduk, Yiğit." Dedim şirince gülümsemeye çalışıp. "Bu durumdan çok eğleniyorsun değil mi?" Diye sordum eğlenen yüzünü incelerken.
"Kesinlikle evet. Yoksa neden işimi gücümü bırakıp çocukların arasında dönüşmeye çalışan bir adet melezi izlemeye geleyim ki?" Dediğinde homurdandım.
"Dikkat ette bu melez dönüşünce seni ısırmasın." Dedim ciddiyetle ama gülümsemekten kendimi alamıyordum. Aramızda kesinlikle garip bir arkadaşlık ilişkisi vardı ve sakın sormayın, bende nedenini bilmiyordum.
Koruyucu olarak tek olmadığımı bilmek beni rahatlatıyordu.
Yiğit alaycı bir şekilde kalbini tuttu. "Çok korktum, lütfen canımı bağışlar mısın koruyucu?"
"Hmm... Bir düşüneceğim ama sen yine etrafımda olma." Dedim ciddiyetle, çok bir zaman geçmeden sonra ise ikimizde kahkaha atmaya başladık.
"Eee, sohbetiniz bitti mi?" Diye sordu şeytan huysuzlanıp ikimize bakarken. "Abinin sana söylemek istediği şeyler var melekcik, ve emin ol bu durumdan çok keyif alacağım." Diye devam etti sırıtırken.
"Dolunay," Ben Savaş'a cevap veremeden abim konuşmaya başladı. "Gücünü tetikleyebilecek şeyi bulduk. Seni kontrol edebilecek şeyide..." Abim söyleyip söylememek arasında kaldı. "Bulduk."
"Neymiş?" Diye sordum heyecanla. Sonra ise benden çekilen bakışlarla heyecanım birden sönü verdi. Artık Ece, Yiğit ve abim bana değil, şeytana bakıyordu. "Şaka yapıyor olmalısınız!"
"Cırlama hemen. Ben mi dedim sana bana bağlan diye?" Diye araya girdi şeytan.
Hışımla abime döndüm. "Ne yani? Şimdi bu tuhaf şekilde boynuzları ve kanatları olan adam bütün her şeyimi ve güçlerimi elinde mi tutuyor?" Sinirle güldüm.
Şeytan sırıttı. "Hayatında gördüğün en yakışıklı şeytan olduğumu biliyorum melekcik, farklı imalarda bulunmana gerek yok."
Sinirden yerimde duramıyordum. "Hiçbir şey yapamazsın. Ben gidiyorum, size bensiz dönüştürme işleminde başarılar. Saçmalıklarınızdan çok sıkıldım."
Kapıyı açıp çıkacağım sırada şeytanın dediği sözlerle donakaldım. "Ben istemediğim sürece bu odadan bir adım dahi atamazsın. Bağın getirileri işte. Seni istediğim şekilde kontrol edebilirim." Bana doğru bir adım attı. "Şimdi uslu bir kız ol ve abinin dediklerini yap melekcik."
Şeytanın etkileyici mavi gözlerine bakarak gözlerimi kıstım. Bana yaklaştığı için hızlanan kalp atışlarıma aldırış etmeden kapının koluna uzandım. Ama kapı kulpu sanki yasaklıymış gibi beni dokunduğum anda çarptı.
İrkilerek geri çekilirken acıyan elime dehşetle baktım.
Lanet olsun.
Ben gerçekten, sözde değil, gerçektende bu şeytana bağlıydım.
Artık her şeyi şimdi daha iyi idrak ediyordum. Şu ana dek pek fazla anlayamamıştım ama şimdi işler ciddiye binmişti.
Şeytan bana istediği her şeyi yapabilirdi.
Bedenime istediği her şeyi yaptırabiliyordu.
Üstelik bunu söylemesine gerek bile yoktu. Düşünmesi yetmişti.
"Aklından ne geçiyor bilmiyorum ama sana zarar vermeyeceğim." Dedi şeytan ciddi bir ses tonuyla. "Sadece sana bunu göstermek istedim. İyiliğini düşünüyoruz."
"Siktir. Bu çok korkunçtu." Dedi Yiğit yan tarafımızdan. "Ona her istediğini yaptırabiliyor musun sen?"
"Evet. Bunu başından beri biliyordum ama söylersem korkacağınızı düşündüm." Diye devam etti sözlerine şeytan. "Ona dönüşme emri vermek istemiyorum, bunu Emre'ye söyledim. Ben karışmayacağım. Bir şey olursa müdahale etmek için buradayım."
Şokumu atlatıp yavaşça arkamı döndüm ve şeytanı es geçerek abime baktım. Bana çaresiz gözlerle bakıyordu. "Bunu bu yüzden kimse bilmemeli. Bağlandığını vampirlerden saklamalıyız." Dedi abim.
Başımı sakince salladım. Abim devam etti. "Senin dönüşmeni ben sağlamaya çalışacağım, Dolunay. Alfa olduğum için sürümüzdeki bütün kurtlar beni dinlemek zorundalar." Söylediklerini pek anlayamasamda onu dinlemeye devam ettim. "Buna sende dahilsin. Savaş burada sadece önlem için duruyor."
"Neden?" Diye sordum umursamaz bir şekilde. "İsterse beni dönüştürebilir."
"Ben bir canavar değilim ve canın acırsa hayatın boyunca bana trip atmanı istemiyorum, melekcik. Anlarsın ya..." deyip sırıttı şeytan. "Hayatımızın geri kalanı boyunca epey yakın olacağız sonuçta."
"Anlıyorum." Deyip göz devirdim. Gıcık şeytan.
Lanet olsun ki hayatının geri kalanı boyunca yanımda olacağını duymak hoşuma gitmişti.
Kızardım ama bunu belli etmemeye çalışarak öksürdüm. Adam sana istediği her şeyi yapabilir Dolunay, ondan etkilenmeyi bırak.
İç sesim haklıydı. Off.
"Şimdi kardeşim, karşıma geç ve gözlerini kapat." Abimin dediğini yapıp karşısına geçtim.
Gözlerimi kapatıp olacakları beklemeye başladım...
☆☆☆☆
Devam edecek...
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 44.32k Okunma |
4.65k Oy |
0 Takip |
43 Bölümlü Kitap |