
Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayınn!
İyi okumalarr ❤️
☆☆☆☆
"Bana neden melek deyip duruyorsun? Melek olmadığım çok açık." Suratına kaşlarımı çatmış bir vaziyette bakmaya devam ederken o gülmeye başladı. Neden sürekli gülüyor ki sanki? Ona gülmenin çok yakıştığının farkında değil mi?
"Koruyucuların zeki olduğunu sanıyordum" Kaşlarımı daha çok çattım. Gülümsemesi sırıtmaya dönmüştü. "Meğerse yanlış biliyormuşum" Dedi.
Biraz düşündükten sonra anlamıştım ne dediğini, bana şu anda düpedüz beyinsiz diyordu!
Sinirlenip kanadının altından çıkmaya çalıştım ama gıcık şeytan öyle bir sarmıştı ki hareket bile edemiyordum!
Kanadından kurtulmaya çalışırken konuşmaya başladım. "İyi, sen git 'daha zeki' bir koruyucu bul kendine" dedim. Gözlerimi tekrar yüzüne çevirdim ve bilmiş bir şekilde sırıttım. "Ama bak sen şu işe ki benden başka kız koruyucu yok, şansına küs şeytan" zaferle sırıttıktan sonra kanadını tekrar ittirmeye çalıştım. Ama tekrar başarısız oldum. Neden bu kadar güçsüzdüm ki?!
Sırıtışı dahada büyüdü ve kanadını biraz daha etrafıma sardı. "Tamam, rahat dur bir şey demedim." Dedi ve arkasında ki ağaca yaslandı. Elbette bende onunla birlikte yaslandım. Sanki bedenimi ele geçirmişti.
Başını da ağaca yasladığında gözlerini kapattı. Yorulmuş gibi bir hali vardı. Sessizce iç çekti ve beni daha fazla sardı. Bundan rahatsız olmuyordum, aksine üşüdüğüm için iyi geliyordu.
Derin bir nefes aldım. Etrafı incelerken bana neden ısrarla melek dediğini anlamaya çalışıyordum.
Annemin, onun veya diğer melekler gibi kanatları yoktu, hiç böyle bir belirti de göstermemişti. Abimde de meleklikle alakalı bir şey olmadığına emindim.
"Hala daha neden sana melek dediğimi mi düşünüyorsun?" Dedi. Başımı kaldırıp ona baktım. Yüzlerimiz çok yakındı, nefesini hissedebiliyordum...
"Sen melez değil misin melekcik?" diye sordu.
Elbette öyleydim, geldiğimden beri herkes bunu söylüyordu ama fazla sorgulama şansım olmamıştı. Üstelik annemde bana bir şey söylememişti.
Bu da demek oluyordu ki, gerçekten bana melek demesinin bir sebebi vardı.
Diğer yarım melek olmalıydı ama yerine oturmayan şeyler vardı.
Ofladım. Bir bu kalmıştı zaten!
Bunları düşünürken yüzümün nasıl bir hal aldığını bilmiyordum ama şeytana komik gelmiş olacak ki güldü. Şeytanların normalde sinirli bir şey olması gerekmiyor muydu?
"Annemin neden senin gibi kanatları yok?" dedim ve başımı yüzünü görebilmek için yukarı kaldırdım. Bu çok masum bir soru olmuştu. Sanki küçük bir çocuk gibi sormuştum soruyu.
Şeytan acıyla iç çekti ve tekrar başını geriye yani ağaca yasladı. Ardından gözlerini kapattı. O böyleydi işte konuşmak istemediği zaman susuyordu. Onu tanımaya başlıyordum.
Sanırım sorum çok rahatsız ediciydi, bu yüzden ısrar etmemeye karar verdim.
Şeytanın kanatlarının verdiği battaniye hissiyle ve vücudundan yayılan ısıyla mayışmaya başlamıştım, uykum geliyordu ama burada uyursam kesinlikle sabaha benim cesedimi çıkartırlardı bu ormandan.
Gözlerimi iki saniyeliğine kapatmak istedim, açtığımda ise her yer karanlıktı... Lanet olsun ki uyuya kalmıştım. Hiçbir şey göremiyordum.
Panikle yattığım yerden kalkmaya çalıştım. "Tamam, sakin ol melekcik. Yok bir şey, buradayım." Şeytanın sesini duyduğumda rahat bir nefes aldım ve ona daha çok sindim. Kanadı hala bana sarılıydı. Göremiyordum ama yumuşak dokusunu hissedebiliyordum.
Bir şey aklıma geldiğinde konuşmaya başladım. "Neden beni uyandırmadın? Uyumuşum burada" dedim ve gözlerimi ovuşturdum. Söylediğim söz biraz trip atar gibi olmuştu ama neyse...
"Çok güzel uyuyordun" mırıldanır gibi bir şeyler demişti. İnanamayarak ona baktım ama yüzünü fazla göremiyordum. Etraf çok karanlıktı.
"Ne?" dedim.
"Yok bir şey" Dedi ve konuyu kapattı. Heralde az önce duyduğum cümle beynimin bana bir oyunuydu...
Kanadını yavaşça etrafımdan çektiğinde tekrar üşümeye başlamıştım. "Kalk hadi, seni daha fazla geç olmadan sürüye teslim etmeliyim. Büyük köpekçiklerle uğraşmak istemiyorum." Dedi ve ayağa kalktı. Kurtlara köpekçik diyordu, bende bir kurttum?
Dediği şeye aldırış etmeden doğrulmaya çalıştım. Beni elimden tutup yavaşça yerden kaldırdı. Orman çok sessizdi ve bu çok ürkütücü geliyordu, doğa koruyucusu olsam bile korkuyordum. Saçmalık.
"Bir şey göremiyorum biliyorsun değil mi?" Sorduğum soruyla göremediğimi fark etmiş olacak ki bana yardımcı olmak için eliyle belimden tuttu. İrkildim.
"Neden her şeyden korkuyorsun?" diye sordu. Çok mantıklı bir soruydu ama cevabını bende bilmiyordum.
"Bilmem" dedim.
Belimde ki elini daha da sıkılaştırarak konuştu. "Artık korkmana gerek yok" Dedi. Neden artık korkmama gerek yoktu?
"Neden?" diye sordum. Ama cevap vermedi. Sessizce iç çektim, bu huyu sinir bozucu olmaya başlamıştı.
Sessizlikten nefret ettiğim için aklımda kalan soruyu sormaya karar verdim.
"Bende bir kurdum biliyorsun değil mi?" kurtlara köpekçik dediği için bu soruyu sormuştum.
"Evet ama senin diğer yarın melek. Ne yaparsan yap tam bir köpekçik olamazsın." Dedi alayla karışık.
Melezlerin bu özelliğini bilmiyordum ve hala melek olduğuma inanamıyordum ama sırtımdaki şeyler bunu kanıtlarmış gibi sızlayarak gerçeği gözümün içine sokuyorlardı.
Yürürken şeytan birden durdu. Bende hızımı alamayıp ona çarptım. Çok sert bir çarpış olmamıştı ama burnum sızlıyordu.
"Şapşal" Şeytanın sesiyle kaşlarımı çattım. Bana şapşal demişti doğru duymuştum değil mi?
Tam ona cevap verecekken sanki hissetmiş gibi konuştu. "Sessiz ol" Dedi.
Neden sessiz oluyordum? Tehlikede miydik? Bir şey mi duymuştu?
Korkuyla şeytana daha çok yaklaştım. "Çok korkaksın melek" Dedi. Evet bunu biliyorum şeytan ve bunu söylemeye devam edersen işkencelerden işkence beğenecektin.
Sessizlik olduğu için etrafa kulak kesilmiştim. Sanki biri şarkı söylüyordu. Biraz daha dinlediğimde bir kişinin değil birkaç kişinin şarkı söylediği kanısına vardım. Ağaçların arasından mavi ışıklar geliyordu.
Oraya dikkat kesildiğimde gözlerime inanamadım. Bunlar periler! Hani şu kitaplarda okuduğumuz Tinkerbell gibi periler! Çok güzellerdi, etrafa mavi ışık saçıyorlardı, hala daha inanamıyordum!
"Çok güzeller" dedim. Gözlerimi onlardan alamıyordum. Şeytanın sesiyle bakışlarımı ona çevirdim. Yüzü ışıkta daha iyi görünüyordu.
"Orman perileri" Dedi ve devam etti. "Aslında çok çekingenlerdir burada ne işleri var?"
Sanki bu olaya anlam veremiyormuş gibi ciddi bir hal vardı yüzünde. Çok ürkütücü duruyordu. "Kendi bölgelerinde değiller bir sorun var" Bu sözlerle bende endişelenmiştim. "Gitmeliyiz. Seni kasabaya bırakıp bu sorunla ilgilenmem lazım." Belimden itekleyerek beni yürütmeye başladığında onu takip ettim.
Sonunda kasabaya vardığımızda abim beni kasabanın girişinde bekliyordu, ama büyük kurt cüssesiyle, artık onu ayırt edebiliyordum, diğer kurtlardan daha büyüktü ve tek siyah kürklü olan oydu.
Hemen yanıma geldi ve beni ağzıyla tişörtümün yakasından tutup eve doğru sürüklemeye başladı.
İşte şimdi başım dertteydi. Kesinlikle azar işitecektim...
☆☆☆☆
Devam edecek...
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 44.32k Okunma |
4.65k Oy |
0 Takip |
43 Bölümlü Kitap |