
Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayınn!
İyi okumalarr 🤍
☆☆☆☆
Abimler yanıma gelmişti. Bir şeyler konuşuyorlardı ama onları duyamıyordum, kulaklarım çınlıyor ve izim sızlıyordu, hemde çok fazla.
Acınacak haldeydim. Şeytan olmadan çok güçsüzdüm. Bağlanmak için başka birini neden bulamamıştım ki? Neden şeytan olmak zorundaydı? Yerde güçsüz bir şekilde yatan bedenimin yanına gelen birkaç kişi daha hissetmiştim. Hepsi bir ağızdan konuşuyorlardı, bu durum ağrıyan başımı dahada zorluyordu...
Bilincim açıktı bunu hissedebiliyordum, sadece etrafı göremiyordum. Bağlı olduğun kişiden uzaklaşınca böyle mi oluyordu? Çok korkunçtu, birbirimize yakın olduğumuz zaman ne kadar güçlü oluyorsak, uzaklaştığımız zamanda o kadar güçsüz oluyorduk.
Ama bu bağda ne yazık ki sadece benim için geçerliydi. Şeytana hiçbir şey olmuyordu. Çok bencilce davranmıştı. Bir daha kimseye güvenmeyecektim... Herkesin susmasını sağlayacak konuşmayı yapan abimin sesine odaklandım. Kimse bağlı olduğumu bilmiyordu, bir anda neden böyle olduğumu merak ediyor olmalıydılar.
"O şeytanın yüzünü dağıtacağım!" Dedi ve tanımadığım birine seslendi. "Cenk, Savaş şu ana kadar ne kadar uzaklaşmış olabilir?" Dedi.
"Nereye gittiğine bağlı" Dedi adının Cenk olduğunu öğrendiğim kişi.
Abim hemen yanıtladı. "Krallığa" Dedi ve duraksadı. Eli yara izimin üzerindeydi, hissedebiliyordum. Kanıyor olma ihtimali çok yüksekti. "Baskın yapmışlar ailesinin yanına gitti" Dedi.
"Şu ana kadar geçitten geçmiş olmalı efendim" Dedi Cenk. Şeytan gerçekten de gitmişti...
"Lanet olsun!" Abimin bağırışıyla irkilmiştim. Beni korkutuyorlardı...
"Ece, Selin gidin bir şeyler getirin kanaması durmuyor" üşümeye başlamıştım, sanki biri beni silahla vurmuştu, oysaki sadece yara izim kanıyordu.
Her saniye canım yanıyordu ve benden bir parça daha kopuyordu. Zihnim bana oyunlar oynuyordu.
"Dolunay!" Annemin endişe dolu sesini duyduğumda bile gözlerimi açamadım. Endişelenmesini istemiyordum.
Yanıma gelip elimi tuttu. "O şeytanı öldüreceğim!" Abim bir kez daha sinirli bir şekilde bağırdı. Bende diye cevap vermek istedim abime, ama hareket etmeye mecalim bile yoktu.
"Onu hareket ettirmememiz gerekiyor efendim" Ece'nin sesiyle bütün dikkatimi ona verdim. "Daha kötü olabilir" Dedi ve elini başımın üzerine koydu. "Titriyorsun" elbette titriyordum, kan kaybetmiştim ve üşüyordum.
Bir süre daha öyle kaldım. Etraftakiler bir şeyler diyor ve yardım etmeye çalışıyorlardı ama nafileydi. Şeytanın gelecek olmasına dair olan umudum her geçen saniye dahada azalıyordu. Aslında bir şeytandan ne beklenirdi ki? Onu farklı sandığım için asıl ben aptaldım. Bir şeytan iyi olamazdı... Çok çaresizdim ve bundan nefret ediyordum. Bir daha kimseye ihtiyaç duymayacaktım. Bunu kararlaştırmıştım.
Birkaç dakika sonra, ben yerde acı içinde yatarken, pekte uzak olmayan bir yerden kurt uluması geldi. Geçen canavarlar saldırdığında da bu uluma gelmişti. Onca şeyi kenara bırakarak Ece'nin söylediği sözler aklıma geldi.
Bu kurt uluması bir uyarıydı.
Bizi uyarıyorlardı, onca olayın ardından yine bir şeyler ters gidiyordu... Bense hala daha ayağa kalkamıyordum.
Yanımda abimin hareketlendiğini hissettim. Alfa olduğu için gidip bu çağrıya bakması gerekiyordu ama tereddütte kaldığını izimde olan elinden anlamıştım. "Yiğit" diye seslendi. "Buraya gel ve ize baskı yap, sakın bırakma!" Dedi ve yavaşça elini çekti.
Yiğit'in eli yarama baskı yapınca irkildim. O da endişeliydi, eli titriyordu. "Sorun yok Dolunay, biz buradayız" Dedi. Üzgünüm Yiğit ama bu beni hiç rahatlatmıyor...
"Vampirler" Ece'nin endişe dolu sesiyle kanım dondu. Yardım çağrısının nedeni vampirlerdi. Burda ne işleri vardı?
Abimin sesi pekte uzaktan gelmiyordu. Vampirlerden nefret ediyorlardı, ötekilerden oldukları içindi. Bunu dün öğrenmiştim.
Ötekiler, aykırı olanlardı, dengeye inanmayan ve bütün varlıklara hakim olmak isteyenlerdi. Vampirlerde başlarında geliyorlardı. Koruyucuları istiyorlardı. Beni ve Yiğit'i... Eğer sahip olurlarsa bütün varlıklara gerçektende hükmedebilirlerdi. Bize nasıl sahip olacaklarına gelirsekte, elbette onlara yardım etmezdim ama en başlarındaki vampir kraliçenin istediği kişiye hükmetme gibi bir gücü vardı ve yıllardır koruyucuları arıyorlardı.
Bunları birkaç gün önce öğrenmiştim, abim uyumadan yanıma gelmiş ve bilmem gerektiğini söylemişti. Ve buna izin vermeyeceğini de eklemişti. Uzun uzun konuşmuştuk.
Abim sert bir şekilde konuşmaya başlamıştı. "Benim bölgemdesiniz, ya siktirip gidin ya da ben sizi kovayım, hangisini tercih edersiniz?" demişti. Sesleri pekte uzaktan gelmiyordu.
"Cık cık cık" Dedi tanımadığım ama vampire ait olduğunu anladığım bir ses "Misafirperverliğin sıfır alfa" sesi tüylerimi ürpertmişti. "Oyalanmadan direkt konuya geçeceğim" Dedi ve duraksadı. "Koruyucuları nerede saklıyorsunuz?"
Abimden bir kahkaha sesi işitmiştim. "Gerçektende bunu sana söyleyeceğimi mi sanıyorsun? Git o kendini kraliçe sanan annene ilet. Alfanın selamı var diye" Abim cevabını çok güzel vermişti. Sanırım konuştuğu vampirlerin prensiydi. Evimize kadar gelen vampirdi.
"Yazık oldu" Dedi üzgün bir sesle "Oysaki size hediye de getirmiştim" Olanları göremiyordum, çok merak ediyordum.
"Elinden geleni ardına koyma" Abim şu anda savaş ilan etmişti! Ve ben hareket edemiyordum!
"Lanet olsun" Ece'nin sinirli sesi kulağımda çınlamıştı. Nedense kendimi biraz daha iyi hissediyordum. Gözlerimi yavaşça araladım ve etrafa baktım. Kollarımı hareket ettirebiliyordum, sadece yara izim çok kötü acıyordu.
"Dolunay" Yiğite baktım. Yüzünde bir gülümseme vardı. "Tamam, kıpırdama sorun yok" Dedi ve arkasına baktı. Vampirlere bakıyor olmalıydı. "Ya da sorun var ama yok" O da stresten saçmalıyordu.
Ağzımı açıp fısıltı şeklinde konuştum. "İyiyim ama canım acıyor" dedim sadece. İzim dayanılmayacak şekilde sızlıyordu.
Yiğit kafasını eğdi ve izime baktı. Bense bakmaya cesaret edemiyordum. Çok fazla kanadığını biliyordum.
"Kanaması durmuş" Dedi Yiğit ve yaraya anlamaz bakışlar attı. Ayağımı oynattım ve yerimde doğrulmaya çalıştım.
Etraf karışacak gibi duruyordu, vampirler geçen sefer kasabaya saldıran canavarları da yanlarında getirmişlerdi. Ama gözüm sadece bir şeye takıldı. Abimle konuşan vampir prense... Acayip ürkütücü duruyordu. Siyah saçları ve siyah gözleri vardı. Yüzünde çok sinirli bir ifade vardı, bulunduğu durumdan hiç memnun olmamış gibi görünüyordu.
"Neler oluyor?" Dedim ve Yiğit'e döndüm. Annem etrafta yoktu, abim onu götürmüş olmalıydı. En azından o güvendeydi. Şimdi ise cevaplanması gereken bir soru daha vardı, ben neden izim dışında iyi hissediyordum? Şeytan gitmişti, yoktu. Başımı tuttum ve gözlerimi açıp kapadım. İzimin olduğu sol kolum uyuşmuştu ve kan içinde kalmıştı.
Derin bir nefes aldım ve abime baktım. Çenesi kasılıyordu, o da çok sinirli duruyordu. Birazdan kesinlikle hiç istemediğimiz şeyler olacaktı ve ben kendimde değildim.
"Çok yazık olacak alfa, sonunda o koruyucular bizim olacak" Dedi, sadece bu sözcükleri seçebilmiştim konuşmaları arasından. Kimsenin olmaya niyetim yoktu ve onlara istediklerini kesinlikle vermeyecektim. Aptal vampirler...
Vampir Prens yanındaki diğer vampirlere işaret verdi. Canavarlar sırayla bize saldırmaya başladığında korkmaya başlamıştım. Bütün sürü yavaş yavaş dönüşüyordu. Sadece Yiğit'le ben normal duruyorduk ve bu da dikkat çekiyordu.
"Dolunay seni içeri götürmeliyiz" Dedi Yiğit. Tam beni kaldıracakken o iğrenç yaratıklardan birisi üstüne atladı. O birtakım küfürler mırıldanıp dönüşürken endişeyle geriye çekildim.
Dönüşmemesi gerekiyordu izini görebilirlerdi! Benim en azından kan içindeydi ama onunki kurt formunda olduğu için çok belli oluyordu. Biraz uzağımdaki kızıl tüylü kurda ve ona saldıran vampire dehşetle baktım.
"Yiğit!" diye seslendim ama bu sesleniş iyi olmadı, vampirlerden birkaçının dikkatini çekmiştim.
Hem canım yanıyordu hemde lanet olası vampirlerle uğraşmak zorundaydım. Bu iğrenç yaratıklar nasıl ölüyordu?
Bu sefer çaresiz olmayacaktım. Nereden geldiğini bilmediğim bir ses bana fısıldadı.
Dayan.
Ellerimi bir içgüdüyle toprağın üzerine koydum ve konuştum. "Bana yardım et..." Diye fısıldadım. Artık doğanın yardım etme zamanı gelmişti.
Bize doğru gelen canavarları hissediyordum ama gözlerimi açmıyordum.
Biraz sonra toprakta bir hareketlenme hissettiğimde dudağımın kenarı yavaşça kıvrıldı. Bu inanılmaz bir histi...
Gözlerimi açtım ve baktım. Yaratıklardan bazıları topraktan fırlayan yeşil ve dikenli sarmaşığa takılmıştı. Başarmıştım!
Ben bunları yaparken arkamdan biri konuştu. "Sonunda seninle tanışabildik koruyucu..." dedi keskin bir sesle vampir prens.
Başımı yanıma çevirdim. Gözlerimiz abimin kurt formundaki gözleriyle kesişti. Buraya bakıyordu, gelmek istiyordu ama beş altı tane yaratık onu tutuyordu.
Yavaşça yutkundum. "Cık cık cık, yeni sahibine merhaba demeyecek misin?" Titrek bir nefes aldım. Nefesi ensemdeydi. Çok yakınımdaydı, bir şey yapsa ondan kurtulamazdım.
Elini saçlarıma uzattığında irkildim. Kanım çekilmişti, elleri buz gibiydi. Saçlarımı kenara çekti ve elini ensemden yavaşça kanlı izime getirdi. "Birileri bağlanmış" Dedi. Şeytana bağlandığımı öğrenmişti. Lanet olsun!
Ben arkamı dönüp yüzüne bakmadığım için o önüme geçti. Beni baştan aşağı yavaşça inceledi. "Çok küçüksün" Dedi ve gülümsedi "İşimiz zor olmayacak" tüylerim diken diken olmuştu. Yerimde donakalmıştım, korkudan hareket edemiyordum.
Elini çeneme getirdi ve yavaşça kaldırdı. Gözlerini boynuma dikmişti. Bu durumda neden hareket edemiyordum? Elimi bile kıpırdatamıyordum.
Bunu o yapmıştı! Hareketlerimi kısıtlamak için üzerimde büyüsünü uyguluyordu!
Vampirin simsiyah gözlerine baktım. Çok korkutucuydu. Hala daha boynumu inceliyordu, bunu neden yapıyordu? Sonunda yüzünü boynuma yaklaştırdı, nefesini boynumda hissediyordum. Vampirler nefes alıyor muydu? Dudaklarını yavaşça boynuma yaklaştırdı ve üfledi. Ne yapıyordu? Boynuma üflemişti ama neden?
Nefes alıp verişimin hızlanmasıyla gözlerimi kapattım. Üflediği yer yanmaya başlamıştı. Sanki sıcak bir şeyi bastırmışlar gibi acıyordu.
"Yine görüşeceğiz" Dedi. Tam geri çekilecekken büyük kara kanatlar görüş açıma girdi.
Gelmişti...
☆☆☆☆
Devam edecek...
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 44.32k Okunma |
4.65k Oy |
0 Takip |
43 Bölümlü Kitap |