23. Bölüm

23. Bölüm

İrem Çiftçi
berceste_sb

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayınn!

İyi okumalarr 🤍

☆☆☆☆

Gelmişti...

Şeytan gelmişti, ellerimi ve ayaklarımı hissedebilmemin sebebini şimdi anlamıştım.

Yinede onu affedemeyecektim. Canımı çok acıtmıştı, hala daha acıtıyordu... Vampir beni bıraktıktan sonra birkaç adım geriye gidip yere, dizlerimin üzerine düşmüştüm. Sağ elimi boynuma götürdüm ve sanki yanması geçecekmiş gibi üflediği yere bastırdım.

Ne yapmıştı bana? Nefes alıp verişim hızlanmıştı, çok fazla terliyordum. Sanki biri boynuma bir şey çiziyormuş gibi belli bölgeler acıyordu.

Olup biteni görmek için başımı kaldırdım ama Savaş'ın kanatları ve çıplak sırtından başka bir şey göremedim. Kanatlarını sanki beni saklamak istercesine açmış ve vampirin beni görememesini sağlamıştı. Vampirle arama girmişti.

"Mert" Savaş konuşmaya başlamıştı. "Seni görmek ne güzel" Dedi iğneleyici bir sesle. Tiksiniyormuş gibi konuşuyordu. Bu ses tonunu biliyordum, çünkü benimle de gitmeden önce böyle konuşmuştu...

"Ne yazık ki ben senin için aynı şeyi söyleyemeyeceğim Savaş" Dedi adının Mert olduğunu öğrendiğim vampir. Vampir Prens o'ydu.

"O zaman sende benim yaptığımı yap" Savaş biraz duraksadı ve ardından "Yalan söyle" diye ekledi. Bu şeytan asla akıllanmazdı...

Vampirden gülme sesi geldi. "Hiç değişmemişsin Savaş" Dedi. Yüz ifadelerini göremiyordum ama şeytanın sırıttığına emindim. Sonuçta hiçbir durumda ciddi değildi.

"Bu aralar çok göze batıyorsun Savaş" Dedi Mert. Bu vampirler kesinlikle bizi izliyordu. "Sana yaptığım süprizi beğendin mi? Annen ve babanla da uzun süredir konuşmuyorduk, bu bir fırsat oldu" Krallığa yapılan baskından söz ediyordu. Demek ki şeytanın ailesi oradaydı. Yüzünü göremesemde vampirin bu sözleri şeytanı çok kızdırmış olmalıydı.

Etrafta biraz göz gezdirdim. Abimlere bakmam lazımdı. Yaratıklar çok fazlaydı. Geçen sefer melekler ve şeytanlar bize yardım ettiği için kazanmıştık ama şimdi kimse yoktu. Sürü zorlanıyordu.

"Koruyucu bağlanmış" Vampirin benim hakkımda konuşmasıyla ona baktım.

Lütfen Savaş'a bağlandığımı anlamamış olsundu! Bir uzaklaşma vakası daha kaldıramazdım! O saniyeler gözümde canlanınca irkildim. Bir daha böyle bir şey yaşanmasını kesinlikle istemiyordum.

Savaş'a bağlı olduğumu öğrenirlerse, bunu bize karşı kullanabilirlerdi ve ellerinde bir koz olurdu.

Vampir rahat konuşmasına devam etti. "Şu işe bak ki senin gibi kokuyor" Bu vampirlerin ve kurtların koku alma duyusu beni öldürecekti... "Ve sürekli buralardasın, bundan bir anlam çıkartmalı mıyım?" Titrek bir nefes aldım. Zaten canım acıyordu, vampirin konuşmasını da kaldıramayacaktım...

Şeytan konuşmuyordu, sanki söyleyecek bir sözü yokmuş gibi susmuştu. Onun bu haline alışık değildim.

Kanatlarını kapattı. Görüş alanıma Mert girmişti. Yavaşça gözlerini, yerde boynunu tutan bana çevirdi. Onun karşısında çaresiz görünmek istemiyordum. En savunmasız halimizden yararlanıyordu.

"Çok geç" Dedi ve elimle tuttuğum boynuma baktı. "Geç kaldınız" Bana bir şey yapmıştı, ama ne?

"Çek şu gözlerini onun üzerinden" Savaş sinirle konuştuğunda irkildim. Mert gözlerini gözlerimden çekti ve Savaş'a çevirdi.

Sırıttı ama bu sırıtışın altında bir şey yatıyordu. Başını hafifçe sağa doğru eğdi ve şeytana alay dolu gözlerle baktı. "Şeytan birini önemsiyor" Dedi ama yanılıyordu. Bana yaptığı şeyi bilmiyordu. Ne olacağını bildiği halde çekip gitmişti. "Yüz yıl düşünsem aklıma gelmezdi." Dedi ve sırıtmaya devam etti.

"Lafı uzatmayacağım" Savaş konuşmaya başlamıştı. "Sen buradan tıpış tıpış gideceksin. Bende seni gebertmeyeceğim. Nasıl fikir?" Savaş elini kaldırdı. Bu hareketiyle elinin üstünde yanan bir ateş belirmişti.

Şeytan ateşi kullanabiliyordu! Büyü yapabiliyor muydu? Sanırım ateşi Yiğit gibi kullanamıyordu, kimse koruyucular gibi kullanamazdı ama büyü işin içine girince neler yapılabileceğini kestirmek zordu.

"Burası seni neden bu kadar ilgilendiriyor?" Diye sordu vampir prens. Şeytan, Mert'e ciddi misin der gibi baktı.

"Benim bölgemdesin. Ayrıca burada olduğunu kendini kraliçe sanan annen biliyor mu?" Mert elini yumruk yaptı ve sıktı. Sinirlenmişti. Gözlerini tekrar bana indirdi ve boynuma baktı. Gördüklerini beğenmiş gibi dudağının kenarı hafifçe kıvrıldı.

"Kendini kasma ki daha çabuk etkisini göstersin" Dedi ve Savaş'a son bir bakış attı. Sonrada arkasını dönüp hızlıca görüş alanımdan çıktı.

O gittiğinde boynumdaki acı kendini daha fazla göstermişti. Biri sanki beni boğazlıyordu. Acıyla inledim ve nefes almaya çalıştım. Acıdan nefesim bile kesiliyordu.

Kafamı kaldırıp Savaş'a baktım. Hala yerinde kıpırdamadan duruyordu. İlk önce yavaşça başını çevirdi. Sanki arkasını dönünce göreceklerinden korkuyormuş gibi bir hali vardı.

Sonunda arkasını döndü ve bana baktı. Yavaşça yutkundu. Çaresiz gözlerle boynuma bakıyordu. Pişmanmış gibi duruyordu...

Yanıma gelip dizlerinin üzerine çöktü. Başımı önüme eğdim ve gözlerimi kapattım. Canımdan çok ruhum acıyordu. Şeytan bana zarardan başka bir şey vermemişti. Onu görmek istemediğim için gözlerimi sımsıkı kapattım ama göz yaşlarım bu anı bekliyormuş gibi yanağıma doğru yol almaya başladılar.

Çok dolmuştum. Bir güne nasıl bu kadar şey sığdırabilmiştim?

Yaralanmaktan, itip kakılmaktan öyle sıkılmıştım ki!

Sağ elim hala boynumda duruyordu. Yanması geçmemişti. Aksine çoğalıyordu ve bütün vücuduma acıyı yayıyordu.

Şeytandan ise ses gelmiyordu. Birkaç saniye sonra bedenimde nazik dokunuşlarını hissettim. Bu hareketlenme canımı acıttığı için ağzımdan kısık bir inleme kaçtı. Şeytan bedenimi yavaşça göğsüne yaslamış ve kanatlarını da etrafıma dolamıştı. Beni sımsıkı tutuyordu.

Boynumda olan elimi yavaşça tuttu ve indirdi. Derin bir nefes aldım ve gözlerimi açtım. Gözyaşlarım yüzünden etrafı bulanık görüyordum. Sadece Savaş'ın boynuma dikkatle bakan suratını seçebilmiştim.

Gözlerini kapattı. Ona bir şey olmamıştı, neden acı çekiyordu? "Özür dilerim, çok özür dilerim Dolunay" Duraksadı ve yutkundu. "Çok geç kaldım" Dedi ve gözlerini açıp elini kolumdaki kanlar içinde kalmış izime uzattı. Anlamını bilmediğim sözcükler mırıldanmaya başlamıştı. Sanki büyü yapıyordu.

Yaptığı şey her ne ise artık daha iyi hissediyordum, izimdeki sızlama geçmişti. Sadece boynumdaki acı kalmıştı. Elini izimden çekti ve bu seferde boynuma getirdi. Acıyan yerin üzerinde parmaklarını nazikçe gezdirdi. Bunu yaparken kaşları çatılmıştı.

Birileri yanımıza gelmişti. Şeytan siyah kanatlarını etrafımızdan çektiğinde endişeyle boynuma bakan abimi gördüm.

"Hayır..." Abimin ardından yanımıza gelen Ece gözlerini kocaman açmış ve elini ağzına götürmüştü. Bu kadar mı kötüydü? Bana ne yapmıştı o vampir?

Yiğit'te yanımıza geldiğinde ve çaresiz bakışlarını yüzümde hissettiğimde yaratıkları hallettiklerini anladım. Biraz olsun rahatlamıştım.

Tabi bana canavar görmüş gibi bakmaları hiç hoşuma gitmemişti.

"Bu... Bu da ne?" Yiğit boynuma bakıp soruyu sormuştu.

Herkesin belli yerlerinde çizikler vardı, henüz iyileşmemişlerdi. Şeytanda da dünden kalma izler vardı. Savaştan çıkmışa benziyorduk. Hoş, zaten öyle olmuştu. En perişanları da bendim sanırım...

Abim, bakışlarını boynumdan çekti ve şeytana baktı. "Hepsi senin suçun Savaş" Dedi sıktığı dişlerinin arasından. "Sana sinirle hareket etme demiştim."

"Onu Esma'ya götürelim" Ece'nin sesiyle herkes ona dönmüştü. Abim derin bir nefes aldı ve gözlerini sinirlerine hakim olmak istercesine sıkıca kapadı.

"Bunları düzeltmenin bir yolunu bul yoksa ben seni düzelteceğim şeytan" Dedi abim Savaş'a hitaben. Tabi boynumdaki izi dikkatle inceleyen şeytan abimi pek umursuyor gibi görünmüyordu.

Şeytan genel olarak kimseyi umursamıyordu.

"Emre" tanımadığım bir ses abime seslenmişti. Bununla çok ilgilenmemiştim. Kendimi yorgun hissediyordum. Boynumdaki acı yerini sızlamaya bırakmıştı. Şeytan iç çekti ve beni yavaşça olduğum yerden kaldırıp kucağına aldı. Kokusu burnuma dolmuştu. Bende mi böyle kokuyordum? Orman ve birazda... okyanus gibi?

Bunu sevmiştim.

Şeytan kucağında benimle kalabalıktan uzaklaştı, bir süre sonra durduğunda gözlerimi açtım. Sıcaklığı insanı mayıştırıyordu. Orta yaşlarda bir kadınla göz göze geldik. Kadın bir kulübenin kapısını açtı ve kapıdan girmemizi bekledi.

İçeri girdiğimizde Savaş beni bir koltuğun üzerine yavaşça bıraktı. Göz göze gelmiştik. Çok ciddi bakıyordu. Bakışlarında kızgınlık vardı.

Kadın yanıma geldi ve elini çeneme getirip yavaşça kaldırdı. Gözleriyle boynumu inceliyordu, bunu kaşları çatık bir şekilde yapıyordu. Ne olduğunu anlamamış gibiydi. Kadın üzgünce bakışlarını boynumdan çekti ve gözlerimin içine baktı. Sonrada şeytana döndü.

Başını olumsuzca salladı ve konuşmaya başladı. "Bunun bir çözüm yolu yok oğlum. Ne yaparsam yapayım bunu kaldıramam, üzgünüm." Dedi. Savaş başını kaldırıp bana baktı.

Ve o an şeytanın gözlerindeki intikam ateşini gördüm...

☆☆☆☆

Devam edecek...

Bölüm : 18.04.2025 15:26 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...