
Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayınn!
İyi okumalarr 🤍
☆☆☆☆
Kraliçeden mesaj getirmişti. Ortamda uzun bir sessizlik oldu. Havanın kararmasıyla Vampirlerin gözlerindeki kırmızı daha belirgin olmuştu. Bu... Bu çok ürkütücüydü.
Adamların gözleri resmen fosforluymuş gibi parlıyordu!
Vampirlerden korktuğum için mırıldanarak şeytana biraz daha yaklaştım. Arkasında hareketlenme olunca yüzünü yana çevirdi ve bana bakarak derin bir nefes aldı. Sonra tekrar önüne döndü.
"Söyle" Dedi şeytan emir veren bir sesle. Serkan'nın dudaklarında anlık bir tebessüm belirdi.
"Kraliçe kapımızın koruyuculara her zaman açık olduğunu söylüyor" dediğinde yutkundum. "Ve sanada Savaş."
Bu kraliçe gerçekten onun tarafına geçeceğimizi mi sanıyordu? Saçmalık.
Şeytanın arkasından birkaç adım öne çıktım ve soğuk bir sesle konuşmaya başladım. "Gerçekten sizin yanınızda olacağımızı mı sanıyorsunuz? Kendinizi kandırmaya devam edin." dedim ve bana cevap veren Serkan'a gözlerimi kısarak baktım. Bu. Adamı. Boğazlayacaktım.
"Sana sormadım zaten güzelim. Savaş nereye, sende oraya" Dedi sırıtarak.
Bakışlarımı Savaş'a çevirdim. Sessizdi. Neden cevap vermiyordu? İçimi kaplayan sıkıntıyla titrek bir nefes aldım. Yanlış bir şey yapmazdı değil mi?
Kaşlarımı çattım ve kararsız yüz ifadesini hiçe sayarak ona seslendim. "Savaş?" dedim. "Neden cevap vermiyorsun?" Lütfen düşündüğüm şeyi yapma diye haykırdım içimden. Lütfen!
Serkan'dan gülme sesi gelince çaresiz bakışlarımı ona çevirdim. "Çünkü güzelim" Dedi ve kararsız kalan şeytana baktı. "Şeytan bu savaşta, tarafsız olan" Duraksadı. "Belkide eski dostlarının yanına dönmek istiyordur. Şeytan gibi krallıkta eskiden vampirlerle birlikteydi." dediğinde nefes alamadım.
Bu... bu da ne demekti!
Hayal kırıklığına uğramış gözlerle şeytana döndüm. Başını öne eğmiş yere bakıyordu. Titrek sesimle konuşmaya başladım. "Savaş" Dedim ve yutkundum. "Bu da ne demek oluyor?"
Yine cevap vermedi. Nefes alamıyordum. Gözlerimin kızardığına emindim. Sinirden gözlerim dolmuştu! Lütfen dalga geçiyor olsundu! Krallık ne zaman Vampirlerin yanındaydı? Ya o? Eski dost ne demekti!
"Savaş!" Dedim titrek sesimle. Ağlıyordum. Yanağımdaki bir damla yaşın yerini daha fazlası almıştı. "Neden cevap vermiyorsun? Bir şey söylesene!" sesim sona doğru yüksek çıkmıştı. Hayal kırıklığına uğramıştım ama çaresizlik hissi daha ağır basıyordu. Beni kandırmış mıydı?
Saçmalama Dolunay, adam sana zarar vermek isteseydi çok önce verirdi.
O zaman neden eskiden Vampirlerin yanında olduğunu söylememişti? Abim biliyor muydu?
Arkasında değildim artık, vampirler bile ondan daha doğru gelmişti. Ağlamamak için derin derin nefesler alıyordum. Lütfen yapmadığına dair bir şey söylesindi! Ufacık bir cümle bile bana yeterdi. Gözlerimi bana bakmayan suratından çektim.
"Şeytandan ne beklersin ki zaten?" dediğimde başını yavaşça kaldırdı. Yüz ifadesinden bir şey anlamıyordum. Çok kararsızdım.
Başımı geriye doğru attım ve yavaşça yutkundum. Gözlerim yanıyordu. Görüş alanım bulanıktı. Elimin tersiyle yanağımdaki gözyaşlarımı sildim.
Sırtımdaki acı ve üşümemi söylemiyordum bile... Hayal kırıklığı ve sinir şu anda kesinlikle daha ağır basıyordu!
Serkan alay dolu bir sesle konuşmaya başlayınca yumruklarımı sıktım. Ellerimi o kadar çok sıkmıştım ki tırnaklarım avcumu delip geçmişti ama buna aldırış etmemiştim. "Sana söylememiş miydi?" Gözlerimi kıstım ve cevap verdim.
"Söylemişe mi benziyor aptal?" dediğimde sustu. Yanımızdaki ağaçlar ve çimler yavaş yavaş solmaya başladığında bunun benden kaynaklı olduğunu hemen anladım. Doğa, ruh halime tepki veriyordu.
Buna sevinemeyecek kadar kızgındım.
Resmen normal zamanda çenesi düşük olan şeytanın konuşmayacağı tutmuştu!
Serkan'dan hayret nidası çıktığında bile o tarafa bakmadım. Kızgın bakışlarımı şeytanda sabitlemiştim. "Koruyucu güçlenmiş" dediğinde gözlerimi devirdim.
Ormanın içinden kurt uluması geldiğinde derin bir nefes aldım. Bu abimin ulumasıydı... Bana sesleniyordu. Hissediyordum.
Karanlık ormanın içinde bir çift kahverengi parlak göz gördüğümde oraya baktım. Abim bir şeyler olduğunu anlayıp gelmişti.
Arkasında sürüyle buraya yaklaşıyordu. Hepsi kurt formundaydı. Farklı renklerdeki kocaman yaratıkları gördüğümde nefesimi tuttum. Abim hırladığında, biraz irkildim. Şeytana yaklaşmadan sürüye doğru ilerledim. Kurtların yanında minnacık kalıyordum.
Abimin yanına geçtim ve bir elimi siyah kürkünün üzerine koydum. Başını bana çevirdi. Sonra tekrar Serkan'a baktı.
Aralarında konuşuyorlardı sanırım. Burada tek ben duyamıyordum.
Konuşmanın bittiğini anladığımda Serkan bana kısa bir bakış atıp yanındaki vampirleri de alarak uzaklaştı. Abim şeytanı görmezden gelerek arkasını döndü ve kocaman kurt burnuyla beni sırtımdan itekleyerek ormana yöneldi.
Kurtlar çok hızlı ilerliyorlardı, onlara yetişemiyordum. Abim bunu farketmiş olacak ki başını öne eğdi. İlk birkaç saniye ona dik dik baktım. Sonra naptığını anladığımda harekete geçtim. Sırtına bindim ve yelesine tutundum. Karanlıkta hiçbir şey göremiyordum. Hızlıca yürümeye başladığında rüzgar yüzünden gözlerim kısılmıştı.
Sonunda eve vardığımızda abim yere inmem için eğildi. Yere hızlıca indim ve kulübemize ilerledim. Tek istediğim yatağımda gece boyunca ağlamaktı. Biliyorum, şeytanla konuşmam gerekiyordu ama ruh halim şu anda hiç iyi değildi... O şeytanın suratını dahi görmek istemiyordum.
Yürürken kolumun tutulmasıyla irkildim ve hızla arkamı döndüm. Tanıdık mavi bir çift gözle karşılaştım. "Dolunay" Dedi. Onu umursamayarak kolumu elinden kurtardım.
"Bana dokunma." dediğimde gözlerini acıyla kapattı.
"Üşümüşsün." İnanamayarak ona baktım. Ne yapmaya çalışıyordu?
"Umrunda mı sanki?" dedim ve ona yaklaşmamaya özen göstererek yüzüne baktım. Hala daha açıklama bekliyor olmam dışında bir sıkıntı yoktu. Belki bir umut...
"Umrumda" çaresizce bana bakmaya devam etmişti. Ne açıklama vardı ne de başka bir şey!
"Sen yalancı bir şeytansın!" dedim ve arkamı döndüm. Bu sözlerim ona az bileydi.
"Neler oluyor burada?" Abimin sesini duyduğumda bıkkınlıkla iç çektim. Tam kadro buradaydık. Ne güzel (!)
"Neden Savaş'a sormuyorsun?" dediğimde kaşlarını çatarak bana baktı, sonrada şeytana döndü.
"Yine ne yaptın?" diye sordu. Umursamazca arkamı döndüm ve kulübeye ilerlemeye başladım. Daha fazla dinleyemeyecektim.
Yalanlarını abime anlatabilirdi.
Kulübenin kapısını açtım ve kapıyı çarparak içeri girdim. Koltukta uyuyan Yiğit'i gördüğümde gözlerimi devirdim. Annem yoktu çünkü gitmişti. Keşke burada olsaydı. Onu çok özlemiştim.
Sinirle merdivenlere ilerleyip yukarı çıktım. Odama girdiğimde kapıya yaslanıp yere çömeldim. Bu gidişle ruh hastası olacaktım! Şeytanlardan nefret ediyordum! Özellikle bağlı olduğum şeytanlardan!
Biraz sakinleştiğimde ayağa kalktım ve üzerime pijamalarımı giydim. Çok üşümüştüm. Yatağın içine girdim ve kendimi uykunun kollarına bıraktım...
☆☆☆☆
Korkunç kabusumla kan ter içinde yataktan doğruldum. İzlenme hissiyle başımı odamdaki koltuğa çevirdim. Tanımadığım birinin siluetini gördüğümde kaşlarımı çattım. Korkuyordum. Koltukta biri vardı!
Titrek bir nefes aldım ve yatakta temkinli bir şekilde doğruldum. Kimdi bu?
Gök gürlediğinde irkildim ve yerimden sıçradım. Artık yoktu, gitmişti...
Etrafa göz gezdirdim ama kimseyi göremedim.
Tam yataktan kalkıp abimin yanına gideceğim sırada ağzıma bir elin kapanmasıyla gözlerimi kocaman açtım. Korkudan titriyordum.
"Korkma" Dedi keskin bir ses ve yavaşça elini ağzımdan çekti. "Çığlık atarsan canını acıtırım"
Kaçmamam için beni sıkıca tutuyordu. Ellerini boynumda hissettiğimde gözlerimi kapattım. Vampir prensin yaptığı izin üzerinden geçiyordu.
Yüzünü tam göremiyordum. Sadece siyah gözleri olduğunu seçebilmiştim. Bu siyah gözler ise tanıdık gelmişti.
Siktir! Bu bana izi yapan vampir prensti! Buradaydı!
Elinde parlak bir cisim gördüğümde gözlerim dehşetle açıldı. Bu bir hançerdi!
İşte şimdi ölmüştüm!
"Biliyor musun..." dedi ve elini boynuma getirdi. "Kanının kokusu çok güzel" dediğinde ürperdim. "Daha önce hiçbir kanı bu kadar istememiştim" Dedi ve hançeri boynuma yaklaştırdı. Soğuk metalin tenimden kaydığını hissedebiliyordum...
Keskin yerini yavaşça boynuma bastırdı. Çığlık atmak için tam ağzımı açacağım sırada üzerime eğildi, avuç içini dudaklarıma bastırdı.
"Anlaştığımızı sanıyordum" Dedi ve hançeri daha çok bastırdı. Boynumun kanadığına emindim. Öldürecekti beni!
İstediğini almış olacak ki bıçağı boynumdan çekti. Elini kesik olan yere bastırdı, kanın eline bulaşmasını sağladı.
"Aferin küçük kız" Dedi ve sırıttı. "Seninle iyi anlaşacağa benziyoruz." Yavaşça geri çekildi, pencereye yaklaştı. Az sonrada görüş alanımdan çıktı. Gitmişti.
Kanımı alıp gitmişti! Ya bana büyü yaparsa? Amacı bu olabilir miydi?
Off!
Şey... en azından hala yaşıyordum.
Olayın şokuyla yerimde kalakalmıştım. Elimi yavaşça boynuma götürdüm. Parmaklarıma kırmızı sıvı bulaştı. Yerimden kalktım ve banyoya ilerledim. Aynaya bakmamaya çalışarak birkaç sargı bezi aldım ve yavaşça kesiği sildim. Yaralanmaktan bıkmıştım!
Annem haklıydı. Bu dünyada büyümüş olsaydım asla sağlıklı olamazdım, şimdi bile zar zor başa çıkıyordum. Küçük bir kız buradan sağ çıkamazdı.
Sabaha kadar yatağın üzerinde bağdaş kurarak oturmuş ve güneşin gökyüzünü aydınlatmasını izlemiştim.
Sabah olduğunda ise aşağı inmiş, yemek masasında oturarak abimle Yiğit'i beklemiştim.
"Dolunay" Şeytanın sesini duyduğumda başımı kapıya çevirdim. "Neden sabahın köründe uyanık olduğunu sorabilir miyim?" dediğinde ona cevap vermedim. Gece yan odasında olanlardan ya haberi yoktu, ya da zaten odasında değildi. Fark etmezdi. Hala sinirlerimi bozuyordu. Sanırım bir süre trip atmaya devam edecektim.
Ama başka bir açıdan bakmak gerekirse... Sabaha kadar bunu düşünmüştüm. Bana bazı şeyleri söylemek zorunda değildi çünkü biliyordum, sırları vardı. Aslında bir bakıma haklıydı. Bana her şeyi söylemiş olsaydı ne anlamı kalırdı ki sırların? Yeni tanıdığı, ona bağlı olan kıza ne söyleyebilirdi?
Ben olsam... sanırım bende söylemezdim ve bu daha çok can sıkıcıydı.
Zaten hayatta kalmam için ailesinden uzaktı, birde neden bana her şeyi açıklasındı ki? Şu anlık onun için fazla bir şey ifade etmiyordum.
Haklıydı ne yazık ki ve bu beni daha çok sinirlendirmişti. Şeytana kesinlikle trip atacaktım. En azından kısa bir süre.
Ben cevap vermeyince yanıma yaklaştı ve boynuma baktı. "Bunu kim yaptı?" Kaşlarını çatarak yarayı inceliyordu. Başını yavaşça boynuma eğdi ve derin bir nefes aldı. "Benim gibi kokmuyorsun" Dedi ve duraksadı. "Vampir kokuyorsun"
O sırada içeri Yiğit girdi. "Etraf neden vampir kokuyor?" dediğinde gözlerimi devirdim.
"Acaba neden? İçeri vampir falan girmiş olabilir ya da ne bileyim bize misafirliğe gelmiştir? Sen ne dersin Yiğit?" Diye sordum alaycı bir şekilde, bana şaşkınlıkla gözlerini kırpıştırarak baktı.
Abimde içeri girdi ve ne olduğuna anlam veremez gibi bize baktı. "Buraya vampir girmiş, kahrolası bütün gece uyumuşum. Büyü yapmış." Dedi ve gözleri boynumdaki kesiğe kaydı. "O vampiri öldüreceğim!"
"Bu ne zaman oldu?" Diye sordu Yiğit, cevap verdim.
"Gece."
Şeytanda konuşmaya başladı. "Ve bunu biz şimdi mi öğreniyoruz?" Dedi sinirli bir şekilde.
"Sizce size seslenme şansım olsaydı bunu yapmasına izin verir miydim?" dedim ve gözlerimi devirdim. "Kusura bakmayın ölmemeye çalışıyordum."
Bir yandan haklıydım. Abim kapıyı sertçe açtı ve dışarı çıktı. Yiğit'te onu takip etti. Şeytan tekrar bana baktı. "Getir şu yaranı da izi kalmasın. Temizleyelim." dediğinde kaşlarımı çattım.
"Sana ihtiyacım yok." dedim ve onu arkamda bırakarak kapıya ilerledim. Dışarı çıktığımda derin bir nefes aldım.
En son bunu dediğimde yerde acı içinde kıvranıyordum ama konumuz bu değildi.
Biraz daha yüz vermeyecektim.
Oflayıp çevreye bakındım. Gerçekten... Ben daha demin ne yaşamıştım?
☆☆☆☆
İnstagram: irem_cft_
Beni takip edebilirsiniz 🤍
Devam edecek...
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 44.32k Okunma |
4.65k Oy |
0 Takip |
43 Bölümlü Kitap |