
Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayınn!
İyi okumalarr ❤️
☆☆☆☆
Annem yanıma yaklaşıp elini omzuma koydu. "Dolunay, abine biraz zaman verelim, olur mu?"
Kaşlarım çatıldı. "Ne için anne? Bir amazon kabilesinin ortasında yaşayıp bizi üniversiteye gidiyorum diye kandırdığı için mi? Elbette." Dedim ve sitemle kollarımı göğsümde kavuşturup abime baktım. "Yoksa sende bir yaratığa mı dönüşebiliyorsun abi?" Tam ağzını açıp cevap verecekti ki onu durdurdum. "Hayır, bilmek istemediğime karar verdim."
Abim tedirginlikle eliyle ensesini ovuşturdu. "Aslında yaratık değil, siyah bir kurt ama teknik olarak normal kurtlardan daha büyüğüz..."
Sinirle güldüm. "Sırada ne var? Bir yerlerimizden kanat mı çıkaracağız?" Dedim alayla.
Kimse gülmedi.
Yiğit ciddiyetle ve tedirgin bir ifadeyle yanımıza geldi. Abime hitaben konuştu. "Ona söylemeli miyiz? Çünkü sırtı-"
"Hayır, Savaş'la konuştuktan sonra." Dedi abim gözlerini benden ayırmayarak. "Kendi gözleriyle görmesini istiyorum."
"Bende buradayım, abi." Dedim gözlerimi kısarak. "Ve inan bana kaldırabilirim."
"Hayır, kaldıramazsın Dolunay." Dedi abim sakince. "Psikolojine daha fazla yüklenmek istemiyorum, istemiyoruz. Sindire sindire öğreneceksin, bu konuda hepimiz hemfikiriz." Deyip anneme döndü. "Zaten bilmemen gereken bir sürü şeyi çok hızlı öğrendin, daha fazlası var. Annemde bana katılıyor."
Kaşlarımı çatıp anneme döndüğümde annem konuşmaya girdi. "Bunları öğrenmen için daha beş yılın vardı, nasıl olacağını bile planlanmıştık. Ama sen şu anda hala on yedi yaşındasın ve-"
"Ve ne?" Dedim anneme sinirle. "Gayet büyüğüm. Ayrıca Yiğit'le aynı yaştayım, o neden her şeyi biliyor?" Yiğit'i işaret ettim.
"Ben yirmi yaşındayım Dolunay." Yiğit konuştuğunda şaşkınlıkla ona döndüm.
"Senin ne işin vardı o zaman lisede?" Diye sordum hayretle. "Dalga mı geçiyorsunuz benimle?" Deyip abimlere döndüm. "Ayrıca neden kimse bu çocuğun burada olmasını sorgulamıyor?"
Yiğit alınmış bir şekilde bana baktı. "Ayıp oluyor ama..." dedi sakince. Sinirle güldüm.
"Dolunay, o artık bu sürüye ait." Abim kollarını önünde kavuşturdu. "Ve biz senin büyükleriniz, o yüzden dediklerim hala geçerli. Şimdi öğrenemezsin." Deyip pencereden dışarı baktı. Kahverengi gözlerinde kararlılık vardı. "Bu sürüdeki kimse sana bir şey söylemeyecek, onları uyardım. O yüzden lütfen kimseyi sorularına cevap almak için zorlama."
"Bu kurtlar -ya da her ne iseler- neden seni dinlesinler ki?" Diye sordum abime ciddiyetle. "Nesin sen? Sınıf başkanı mı?"
Yiğit kıkırdamaya başladığında abim ona ölümcül bir bakış attı. "Evet, sadece sen alfayla böyle konuşabilirsin..." dedi Yiğit bana sırıtarak.
"Dolunay, abin bu Kurtların oluşturduğu kasabanın bir çeşit... lideri." Dedi annem bana daha detaylı bir açıklama yapmaya çalışarak. "Kurtlar yalnız yaşayamazlar-"
"Şu ana kadar gayet iyi idare etmiştim." Diye araya girdi Yiğit.
"Ateş koruyucusu, canımı sıkıyorsun." Dedi abim Yiğit'e hitaben. "Sürümde kalmak istiyorsan biraz çeneni kapalı tut."
Yiğit omuz silkip salona gittiğinde ben anneme döndüm. O da devam etti. "Kurtlar arasında buna Alfa deniyor. Baban, babanız...o..." Annemin gözleri hüzünle kısıldı. "Alfaydı. Sürülerin bir arada kalması için alfaya ihtiyaç vardır."
"Tıpkı gerçek kurtlar gibi." Dedim izlediğim belgesel aklıma gelirken. Annem başını salladı.
"Bu sürü, Doğu Sürüsü. Abini dinlerler çünkü alfalığı aile soyu devam ettirir. Abin buradaydı, biz ise insanların arasında bütün bu düzenden uzaktaydık. Seni korumayı seçtim. Sürüye ise abin bakmaya başladı."
"Her şey yalandı o zaman." Dedim gözlerim dolarken. "Üniversiteye gittiğini söylemiştin, bu yüzden yanıma gelmiyorsun sanmıştım, hatta bazen bizi bırakıp gittiğini düşünmüştüm."
"Ben sizi bırakmadım, ufaklık. Asla da bırakmam. Sürümüzün sorumluluğunu almalıydım. Babamın uğruna çabaladığı bu sürüyü bir başına bırakamazdım." Deyip pencereden dışarı, kasabaya baktı. "Burası evimiz, öylede olmaya devam edecek. Artık sende varsın. Alışacaksın."
"Anlamıyorum..." dedim anneme dönüp. "Abim bir kurda dönüşebiliyor, babamda büyük ihtimalle öyleydi. Peki ya sen?" Diye sordum anneme. "Anne, ben senin hiç garip davranışlar sergilediğini görmedim, biz hep... normaldik."
Kalbim çok kırılmıştı.
Annem bana dolu gözlerle baktı. "Peki ben neyim?" Diye sordum abime dönerek. "Önce Doğa koruyucusu olduğumu söylediniz, omzumdaki işaret annemin verdiği kitapta böyle olduğumu belirtiyor ama herkes..." titrek bir nefes aldım. "Herkes bir şeytan gibi koktuğumu söylüyor, delirmiş gibi o şeytanı her yerde görüyorum ben abi! Ne kadar korktuğum hakkında bir fikriniz var mı?!"
"Biliyorum, biliyorum." Abim beni kendine çekti ve başımı göğsüne yasladı. Ağlamaya başladığımda annem yanımıza geldi. "Biliyorum, her şey üstüne geliyor. O yüzden söylememekte ısrarcıyım, şimdilik alışman için beklemeliyiz."
"Emre," Yiğit abime seslendiğinde ona dönme zahmetine girmedim. Ağlamaya devam etmek istiyordum.
Belkide abim ve annem bana anlatmamakta haklıydı.
Kim bilir daha ne öğrenecektim...
"Savaş'ı hemen bulmalıyız." Başımı abimin göğsünden kaldırıp Yiğit'e baktım. Tedirginlikle arkamızdaki duvara bakıyordu.
Duvara abimle sarılan gövdemizin gölgesi yansımıştı.
Hayır, sorun bu değildi.
Sorun benim gölgemin başında iki küçük boynuz olmasıydı.
Şeytan boynuzları.
Sadece kokum değil, sanırım gölgemde artık bana ait değildi.
Ve içimden bir his, o şeytanı bulana kadar dahada kötü olacağımı söylüyordu.
Ona ihtiyacım vardı.
☆☆☆☆
Devam edecek...
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 44.32k Okunma |
4.65k Oy |
0 Takip |
43 Bölümlü Kitap |