Arazla son mesajlaşmalarımızdan sonra direk yatağa girmiştim.Ama hiç uyuyamamıştım.Aklımda ise bir cümle vardı.
Anlamı karışıktı.Bunu hangi manada söylediğini anlayamıyordum.Gerçi ben onun yaptığı hiçbir şeyi anlamıyordum ki!
Oflaya puflaya yataktan kalktım.Dün gece doğru düzgün uyuyamadığım için gözümü bile açamıyorum!
Zar zor hazırlanmayı başarıp sonunda evden çıkabilmiştim.Ama araba kullanmak bana hiç cazip gelmiyordu şuan.Kendime şaşırıyordum çünkü görevlerde günlerce uykusuz kalan ben şuan yorgunluktan bitiyordum.
Kafamı iki yana sallayıp ayılmaya çalıştım ve arabaya bindim.Şuan direksiyonu yastık olarak görmem asla normal bir olay değildi.
Kendime gelmeliydim mesleğime odaklanmalıyım.Uykusuz geçirdiğim sekiz saatte yılacak bir asker değildim.
Dikkatimi toplayarak anahtarı kontağa takmak için ileri uzandığımda da yüzüm direksiyona yaslanınca gözlerimi kapatıp derin bir iç çektim.
Bu direksiyon bu kadar rahat mıydı ya?
Gözlerimi açmak için kendimi zorlasam da başaramadım...
*****
Araz hızlıca ceketini giyip evden çıktı.Bugün biraz geç kalmıştı.Sıkıntı olmazdı çünkü saat daha erkendi.
Gözleri ister istemez karşı komşusunun kapısına kaydı.Acaba ondan erken mi çıkmıştı yoksa hala içeride miydi ?
Zaten her türlü onu görmeyi kaçırmıştı.
Ama ona neydi ki ?Genç adam o kadını aklından çıkarmak istiyordu.Biliyordu onun yakınında bile durmamalıydı.Normalde asla taviz vermeyeceği şeyleri o kadın yapsa bile bir şey diyemiyordu.
Mesela suratına kapı çarpılması gibi...
Oysa minelanın en sevdiği aktivite buydu.Kapı çarpmak...
Araz merdivenleri hızlıca inip arabasının yanına gitti.Minelanın arabası yerli yerinde duruyordu.İster istemez içine bir şüphe düştü.
Acaba uyuya mı kalmıştı ?Yoksa neden şimdiye kadar evden çıkmamıştı ki ?Araz takmadan arabasına binecekken minelanın arabasında ki bedeni fark etti.
İlk başta hırsız sandığı için ister istemez elleri yumruk olmuştu.Fakat arabanın camına yaklaştıkça gördüğü görüntüyle elleri yumuşadı.
Aynı yumuşama kalbindede olmuştu.
Böyle bir manzarayla karşılaşmayı beklemediği ortadaydı.Minela direksiyona kafasını yaslamış ve sarılmıştı.Bu hali çok tatlıydı.
Oysa şimdi uyanık olsa'sen bana nasıl tatlı dersin!Ben mükemmelim bir kere'diye bağırırdı.
Araz farkında değildi ama gün geçtikçe kadına daha fazla bağlanıyordu.
Cama yaklaşıp ne yapması gerektiğini düşündü.Uyandırmasa sen beni nasıl uyandırmazsın diye kızabilirdi uyandırırsa da uykumu niye bölüyorsun diye kızardı.
Araz ilk yolu seçerek cama bir kaç kez tıklattı.Ama minela hareket etmedi.Bir ihtimal şansını deneyerek kapıyı açtığında kapı açılmıştı.
Böylece kızı uyandırabilecekti.
Derin bir nefes alarak minelayı omzundan hafifçe sarstı.Fakat minela homurtular çıkararak direksiyona daha sıkı sarıldı.
Araz kadının bu haline güldü.Şuan ciddi anlamda çok sevimliydi.Fakat neden bu kadar güldüğünü anlayamıyordu.Oysa iki ay öncesine kadar hayatında sadece ailesinin yanında gülerdi.
Şimdi ise Minelanın yanında olduğu her an gülüyordu.
Tabi bununla beraber sinirleniyordu da.Kafasına eseni yapan deli bir kızdı.Hiç sonuçlarını düşünmüyordu.
Adam seslenerek kızı sarsamaya devam etti.
"Minela hadi uyan minela."dedi.Fakat kız adamın hiç beklemediği bir şey yaptı ve adamın ona dokunduğu koluna sımsıkı sarılarak uyumaya devam etti.
Araz kaskatı kesilmişti.Oysa daha gece kendine bu kızdan uzak durma sözü vermişti.Peki şimdi nasıl uzak duracaktı ?
Başı minela adında bir belayla dertteydi.
Etrafa bakındı bir süre.Sonra da bakışlarını koluna sımsıkı sarılmış dudaklarında ki minik tebessümle uyuyan kadına çevirdi.
Uyurken melek uyanıkken şeytandı.
Araz daha fazla dayanamadı.Zaten saat de geçiyordu.Böyle giderse ikisi de geç kalacaktı.
Her ne kadar tedirgin olsa da kızı kucağına aldı.Bunu yaparken etrafa bakmayı ihmal etmiyordu.Kimsenin onları görmesini istemezdi.
Arabanın anahtarını da aldıktan sonra arabayı kilitleyip kendi arabasına doğru yürüdü.
Kendi arabasına geldiğinde ön koltuğa minelayı bindirdi.Sonra hemen kendisi de arabaya bindi.
Kemerini taktıktan sonra yanında uyuyan kadının da kemerini taktı.O sırada ister istemez minelaya yaklaşmıştı.Ve yakından onun ne kadar güzel olduğunu bir kere daha anlamıştı.
Kendini toparlayarak arabayı çalıştırdı ve askeriyeye sürmeye devam etti.Sallantıdan uyanmasın diye arabayı çok hızlı kullanmıyordu.
Askeriyeye yaklaştıklarında minelanın hala huzur içinde uyuduğunu görünce içinden gelen bir kararla yolu uzatmaya başladı.
Tabi bu yol yarım saat uzamıştı.
Ama ikisi de otoparkta yaşadıkları şeylerin seliman teyze tarafından izlendiğini bilmiyorlardı...3
Kendimi çok huzurlu ve rahat hissediyordum.Yaslandığım yerde çok rahattı.Üstelik burnuma gelen koku daha çok mayışmamı sağlıyordu.
O huzur ve rahatlık veren koku...
Aklıma gelen düşüncelerden dolayı zorlayarak gözlerimi açtım.Görüşüm netleştiğinde hareket ettiğimi anladım.Bir arabadaydım.Şehir merkezindeydim.
Neler olduğunu anlamak için yan tarafıma bakınca arazı gördüm.Esneyerek;
"Günaydın yeşil gözlü beyefendi."dediğimde aklım başıma saniyeler sonra geldi.
Hızla oturduğum yerde doğrulup neler olduğunu anlamaya çalıştım.En son kendi arabamdaydım.İşe gidecektim.Sonrası çok karışıktı...
"Araz ne oluyor şuan bana bunu açıkla ben neden senin arabandayım ya neler oluyor?!"diye bağırdığımda Araz bana ciddi bir ifadeyle döndü.
"Sakin ol.Bağırma kulağımın dibinde."dediğine kaşlarımı çattım.
"Eğer açıklamazsan kulak zarını patlatana kadar bağırmaya devam ederim!"diye tekrar bağırdığımda yüzünü buruşturdu.
"Tamam bak şimdi ben binadan çıktığımda sen arabada uyuya kalmıştın bende uyandırayım dedim ama sen uyanmak yerine bu sefer bana sımsıkı tutundun.E bende mecburen seni kendi arabamda askeriyeye götürmek zorunda kaldım yani."dedi Araz.
Bir dakika ben ne kadardır uyuyorum ?
Korkuyla saate baktığımda gözlerim şokla aralandı.Ben bir saattir uyuyor muyum yani!
"Araz ben bir saattir uyuyor muyum ?"diye sordum.Hayır demesine ihtiyacım vardı.
"Daha fazla.Son kırk dakikadır yaptığımız tek şey şehiri turlamak."dediğinde anlamaz gözlerle ona baktım.
Sonra her şey yerli yerine oturdu ama çok mantıksız geliyordu.
Araz ben uyanmayayım diye arabayı boşuna mı sürüyordu ?2
"Araz yani sen ben uyanmayayım diye o kadar süre boşa mı araba sürüyordun ?"
"Ya uyandırsaydın ya geç de kaldık."
"Ben uyandırmayı denerdim ama bana sımsıkı sarılan sendin."
"E sen bana sarılınca bende seni kendi arabama bindirmek zorunda kaldım."dediğinde gülmemek için zor tutuyordu.
Çünkü şuan utançtan kıpkırmızı olmuştum!!
Daha fazla yerin dibine girmeme gerek yoktu.1.78 boyumla yeterince yerin dibine girmiştim zaten.
Sessiz sessiz otururken aslında içten içe kendimi yiyordum.İşime şuana kadar bu kadar hiç geç kalmamıştım.
En sonunda askeriyeye yaklaşmaya başladığımızı görünce araza döndüm.
"Araz sağa çeker misin ?"dediğimde çatık kaşlarla bana döndü.
"Araz çek sağa kalan yolu ben yürüyeceğim."
"O nedenmiş ?"diye sordu.Sıkıntılı bir nefes verdim.
"Çünkü canım öyle istiyor araz.Dur hadi."dedim.Kemerimi açıp elimi kapı koluna uzattım.Ama arazın durmak gibi bir niyeti yoktu.
"Çünkü canım öyle istiyor ."dediğinde sinirle ona döndüm.
"Bana bak benim lafımı bana çarpma tamam mı ?İndir beni dedim sana!"dediğimde beni şaşırtarak arabayı durdurdu.
Hala inmediğimi görünce küstah bir gülüşle bana baktı.
"Hadi durdum.İnebilirsin."dediğinde kendime gelerek boğazımı temizledim.O bu halimle eğleniyor olabilirdi ama onu daha fazla mutlu edecek değildim.
Bir şey demeden arabadan inip kapıyı suratına çarptım.Oysa şuan sinirlenmem gereken bir şey olmamalıydı çünkü adama indir diye yakınan bendim.
Omuzlarımı dikleştirerek yürümeye başladım.Fakat arazın arabasının yanımdan geçmesini beklerken araz gitmek yerine benimle aynı hızda arabayı yavaşça sürmeye başladı.
Kaşlarımı çatarak ona baktım.Benimle iletişime geçebilmek için camı açtı.Yürümeye devam ederken ona bağırdım.
"Ne bekliyorsun ya?!Devam etsene yoluna!"dediğimde güldü.
"Devam ediyorum zaten."derken amacını anlayamıyordum.
"Bu mu devam etmiş halin ?"diye sordum bağırmaya devam ederek.Omuz silkti.
"Benden seni indirmemi istedin.Bende seni indirdim şimdi de arabamı sürüyorum."dediğinde sinirle önüme dönüp hızımı arttırdım.Ama o da araba hızını arttırdı.
Şuan cama kafa atan sinek gibi etkisizdim...
Askeriyeye yaklaştığımı görünce tekrar araza baktım.Şaka gibiydi ya hala aynı yavaşlıkta arabayı benimle sürüyordu?!
"Araz bak elimden bir kaza çıkmadan git ya!"dediğimde sessizce sürmeye devam etti.
"Ya sen neden laftan anlamıyorsun salsana beni be adam!"diye haykırmaya devam ediyordum.
"Tek bela olan siz değilsiniz Minela hanım."diye bağırdı.
Şuan dışarıdan aşırı garip durduğumuzun farkındaydım.Yani normal durmayı beklemiyordum zaten.
Ama arazı uyarmaktan dilimde tüy bitmişti.Eğer ki tahmin ettiğim şey olursa onu parçalardım.
"Bu sana son uyarımdı!"diye bağırdıktan sonra askeriyenin kapısından girdim.
Bu saatten sonra ya katil olurdum ya da seyirci hadi bakalım hodrimeydan!
*********
Arazla yaşadığımız trajikomik olaydan sonra hemen işe koyulmuştum.Şükür ki kimse geç gelmemizi sorgulamamıştı.
Masa başı işlerimi hallettikten sonra bir kahve alıp terasa çıkmıştım.Bu askeriyede geçirdiğim son günler olabilirdi çünkü göreve gideceğimi hissediyordum.
Zaten çok dinlenmiştim.Bu aralar stres atacak şeylere ihtiyacım vardı.Ve mesleğim bunun için çok uygundu.
Kahvemi yudumlayarak karşımdaki manzarayı izlemeye başladım.
E bizim de manzaramız buydu.Dağ görmeye alışıktık.Gerçi hakkını yiyemezdim Diyarbakır çok güzel yerdi.Seviyordum burayı.
Ama doğduğum yeri de özlemiştim.İzmiri...İzmir de çok yaşayamamıştım.Annem ve babamın görevinden dolayı buraya taşınmıştık.
Sonra da bu dağlarda annemi kaybetmiştim...
Düşünceliydi Yıldız.Sanki hayatının son vakitlerini yaşıyormuş gibi hissediyordu.Oysa eşinin dediğine göre ailesiyle geçireceği koca bir hayat vardı önünde.
Bu hayattaki tek şansını eşinden yana kullanmış olabilirdi.Mesleğinin ilk yıllarında tanışmıştı onunla.Sonra onu iki yıl peşinde koşturmuştu.
Ama daha fazla kalbine söz geçiremediği için evlenmeye karar vermişlerdi.Evlendikten bir yıl sonra oğulları Demir Alp dünyaya gelmişti.
Ondan dört yıl sonra ise kızları Minela...
Yıldız çocuklarına çok bağlıydı.Evlenmeden önce göreve girmek onun için kolaydı ama artık çocuklarını bırakmak istemiyordu.Çünkü gidişinin dönüşü olmayabilirdi...
Son zamanlarda ki hüznü de bu yüzdendi.Kalbinde ki ağrının anlamını çözemiyordu.
Düşüncelerini dağıtan şey arkadan ona sarılan eşi Uraldı.Kadın gülümseyerek ona yaslandı ve karnına sarılan ellere tutundu.
Onun desteğine ihtiyacı vardı.
Ural karısının boynuna uzun bir öpücük bıraktıktan sonra konuştu.
"Neden bu soğukta burada bekliyorsun karıcığım?"diye sorduğunda bir yandan da karısının güzel çehresini izliyordu.
"Bilmiyorum Ural.Bu aralar kalbimde çözemediğim bir ağrı var."dedi.Ural heyecanla ona baktı.
"Hamile misin yoksa ?"diye sorduğunda karısı onun bu haline kahkaha attı.
Kocasının uzun zamandır ondan istediği tek şey bir bebekti.Oysa daha kızları üç yaşında oğulları ise 7 yaşındaydı.
"Kalbim ağrıyor diyorum Ural ne bebeği Allah aşkına."diye sordu gülerek.
"Olsun olsun.O da olacak bir gün."dedi adam kendi kendini umutlandırarak.Karısı tekrar hüzünlü haline geri döndü.
"Ural sen hayatımdaki tek doğrumsun.Sen ve çocuklarım iyi ki varsınız."dedi.
"Sende iyi ki varsın bir tanem sende..."
"Ural ?Acaba görevi bıraksam mı ?Ben böyle çocuklarıma uzak kalınca kendimi kötü bir anne gibi hissediyorum."dediğinde Ural kollarından tutarak yıldızı kendine çevirdi.
"Hayatım bak böyle düşüncelerle kendini üzme.Sen bu dünyada ki en iyi annesin.Eğer öyle olmasaydın dünyalar belası bir kızımız ve gökyüzüne aşık bir oğlumuz olmazdı."dediğinde yıldız güldü.
Evet kızları tam bir baş belasıydı.Görevden dolayı belli günler için dadı tutmuşlardı ama kızları gelen tüm dadıları canından bezdirdiği için hepsi istifa etmişti.Kreşe gönderdiklerinde ise orada ki çocukları dövmüştü.
Oğulları Demir Alp ise gökyüzüne aşıktı.Büyüyünce savaş pilotu olmak istiyordu.Ona pilot ol dediklerinde 'hayır ben vatan uğruna savaşmak için savaş pilotu olacağım' diyordu.
Her ne olursa olsun çocuklarını çok seviyorlardı.Yıldız kocasının göğsüne yaslanarak sıkıca ona sarıldı.Eşi de aynı şekilde karşılık verdi.
Ural yıldızın saçlarına bir öpücük kondurdu.
"Karıcığım diyorum ki şu çocuk işini bir kez daha mı konuşsak ?"diye sorduğunda eşi güldü.
Kızı büyük ihtimalle babasına çekmişti çünkü o da tuttuğunu koparmadan bırakmazdı.
"Hayatım ama sende-"Yıldız daha cümlesini tamamlayamadan içeriden gelen minelanın çığlığı ile ayrılıp içeri koştular.
"Kızım."diye korkuyla girdi içeri Yıldız.
İçeri girdiklerinde gördükleri görüntü oldukça sık rastladıkları bir görüntüydü.Minela ve Demir Alp birbirlerine girmişlerdi.
Demir Alp minelanın saçlarına yapışmıştı.Nedeni ise çok açıktı çünkü minelanın elinde abisinin gözü gibi sakladığı uçağı vardı.
Yıldız koşarak ikisini ayırmaya çalıştı ama olmuyordu.Ural araya girerek o küçük boyuna rağmen şu üç yılda başına bela almadan duramayan kızını kucakladı.
Saçları çok karışmış ve kabarmıştı.Tabi abisinin de kulakları kıpkırmızıydı çünkü küçük kız abisinin kulaklarını çekmişti.2
"Oğlum sakin ol gel buraya."diyerek kollarının arasına aldı oğlunu Yıldız.
"Ama anne benim uçağımı aldı ve vermiyor!"diye bağırdı Demir Alp.Annesi dizlerinin üstüne eğilerek oğlunun kızaran kulaklarına dokundu.
"Ama annecim bu kardeşinin saçlarını çekmen gerektiğini göstermez ki."derken oğluna anlayışla yaklaşıyordu.
Aynı zamanda Ural da saçı başı yolunmuş kızıyla konuşuyordu.
"Prensesim.Niye kavga ettiniz anlat bakayım ?"diye sordu.Küçük kız dolu gözlerini sildi.
"Babam..."diye içlendi Minela.
"Kızım..."diye karşılık verdi Ural.
"Ben sadece oyuncağı merak etmiştimA-ama o be-beni dövdü."dedikten sonra kafasını babasının boynuna yasladı.
Babası kızının saçlarını okşadı.
"Ama abi biraz sinirlenmiş.İzin alsaydın bunu yapmazdı."dedi Ural.
"Ama be-ben de asker olacağım ya uçakları merak ettim."dedi Minela tatlı tatlı.
Evet bir de askerlik sevdamız vardı.Minela da annesi gibi asker olmak istiyordu.Ama annesi belli etmese bile buna pek yanaşmıyordu.
Tekrar kızının saçlarından öptü Ural.
"Tamam şimdi barışın ve beraber uçağı inceleyin."dedi babası.
Yıldız da kafasını sallayarak oğluna baktı.Minela kafasını babasının boynundan kaldırıp abisine baktı.
Abisi onun dolu gözlerimi görünce içi acımıştı.Aynı şeyi abisinin kırmızı kulaklarını görüp üzülen minela da yaşıyordu.
Babası kızını kucağından indirip yere koyduğunda demir Alp gidip onun karşısında durdu.
"Çok acıdı mı canın ?"diye sordu kardeşinin saçlarını işaret ederek.
Minela melül bakışlarla kafa salladı.Abisi biraz daha yaklaşıp yolduğu saçlara dokundu.
"Öpeyim mi geçsin ?"diye sorduğunda minela yanağını ona uzattı.
Abisi kızın yanağına minik bir öpücük bıraktıktan sonra elinden tutarak onu yerdeki minderlere oturttu.
Sonra da koşup odadan tarağı aldı ve gidip kardeşinin yanına oturup minelanın saçlarını öperek yavaş yavaş taradı.
Saçlarını sonunda bitirdiğinde kardeşi ona döndü.Kulaklarının kızarıklığı hala biraz duruyordu.
Biraz yükselerek abisinin kızarmış kulaklarını öptü.Abisi gülerek kardeşine sarıldı ve sonra odasından en değer verdiği uçaklarını getirdi.
Beraber saatlerce uçakları inceleyerek vakit geçirdiler.Aralarında ki bağı kimse anlayamayacaktı.
Yıldız ve Ural ise çocuklarının bu halini koltukta sarılarak oturmuş bir şekilde izlemişlerdi...
Gördüğünüz gibi upuzun bir bölümle geldin sizeeeee
Evet bundan sonra bölümleri bu uzunlukta yapmayı hedefliyorum.
Evet artık geçmiş sahneleri de eklenmeye başladı çünkü hikayede derine inmeye başlıyoruz.
Ayrıca ben bugün geçmiş sahnesi yazmayı çok sevdiğimi fark ettim.
Yıldız da anladığımız üzere minelanın annesi.Bir an neden bu karakteri ölü koyduğumu sorguladım snanamam.
Peki arazın minelanın peşini hiç bırakmamasına ne demeli ??
Demir Alp çok mükemmel bir abi değil mi yaggggggg
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
32.63k Okunma |
3.1k Oy |
0 Takip |
56 Bölümlü Kitap |