
Oy sınırı;25*
İlahi Bakış Açısı
Salonun ortasında volta atıp duruyordu Araz.Sumru ve Parla gittikten sonra bir süre ne yapacağını düşünmüştü.Daha sonra fikir almak amaçlı Kenan abiyi ve göktuncu aramıştı.
Sonuçta birisi evli birisi de nişanlıydı.Sevdikleri kadın onlara küstüğünde ne yapacağını en iyi onlar bilirdi.
Araz bu konularda biraz bilgisizdi çünkü Minela hayatında ki ilk ve tek kadındı.Son kadın olacaktı.Ama onun bundan haberi yoktu.
Kapı çalınca Araz kalkıp kapıyı açtı.Kenan ve Göktunç gelmişti.
”Hoşgeldiniz geçin içeri.”dedi Araz.Bir şey demeden içeri geçtiler.Bu saatte neden burada olduklarını merak ediyorlardı.
Salona geçip oturdular.
”Hayırdır komutanım ?Bir sorun mu var ?”diye sordu Göktunç.Araz nasıl söyleyeceğini bilmiyordu.
”Şimdi ben bilerek ikinizi çağırdım çünkü yani bir tek sizden akıl alabileceğim bir konu.”dedi.
”Anladığım kadarıyla özel mesele ?”diye sordu Kenan.Araz kafasını salladı.
”Rütbeden çıkın.”dedi.Şuan onlarla dostça konuşması gereken konular vardı.
”Hadi Araz anlat bakalım seni dertlendiren şey ne ?”diye sordu Göktunç.Araz eliyle ensesini kaşıdı.
”Şimdi şöyle bir durum var ki…Ben aşık oldum.”
Kenan ve Göktunç şaşırmıştı.Bu ani itirafı beklemiyorlardı.
”Kime ?”diye sordu Kenan.Araz için en sıkıntılı kısım burasıydı zaten.
”Minelaya.”dedi tek nefeste.Kenan gülümseyerek arkasına yaslanırken Göktunç şok olmuş bir şekilde Araza bakıyordu.
”Bizim minelaya mı ?Hani seni sinir eden,burnunun dikine giden,tam olarak karşı dairede yaşayan Minela mı ?”diye sordu inanamayarak.
”Evet lan o!”dedi Araz sinirle.Bunda şaşırılacak ne vardı ki?!
”Oha oha bunu beklemiyordum.”dedi Göktunç.Sonra sırıttı.
”Gerçi ateşle barut yan yana durmaz.İlla bir gün patlayacaktınız.”dedi.Bunu daha çok kendine söyler gibiydi.
”Zevzeklik yapma lan!Konumuz bu değil.Ben ona aşığım ama bazı şeyler oldu.”dedi.Bunu nasıl söyleyecekti.
Kenan yaklaşıp elini arazın omzuna koydu.
”Rahat ol kardeşim.Kasma kendini.”dedi.Ama Araz bir türlü rahatlayamıyordu.
”Olmuyor abi.Ben bugün onun kalbini kırdım.Çok üzdüm onu.”dedi sessizce.
”Ne var oğlum bunda ?Minela onu üzsen bile sana daha fazlasını ödeterek karşılık verir.”dedi Göktunç.Ama öyle olmamıştı.
”Öyle olmadı lan işte !Bir anlık öfkeyle dönüşü olmayan şeyler söyledim.Çok kırmışım onu.Çok ağlıyormuş.Ben yine bana bağırdı çağırır ama ağlamaz diye düşündüm.Olmadı lan işte!Sevdiğim kadının kalbini kırdım.”dedi.
Göktunç bu sefer sustu.Eğer Minela karşılık vermediyse durum ciddi demekti.Kenan arazın yanına oturdu.
”Bak kardeşim,daha yeni duygularının farkına varmışsın belli.Onu kırmışsın ve kendini suçluyorsun.Evet suçlusun.Ama sen bu kadına aşıksan bir köşeye geçip sessiz mi kalacaksın ?Ona kendini affettirmeye çalışacakasın,gerekirse sonuna kadar uğraşacaksın.Ama pes etmeyeceksin.”dedi.Araz umutlanmıştı.
”Çok aşığım abi.Bugün onun bana kırgın bakışlarına dayanamadığımı fark ettiğinde anladım bunu.Ben ona fena halde abayı yakmışım.Aslında buraya sizi çağırma nedenim bu değil.Ben kendimi ona nasıl affettireceğim ?Bir fikir verin.”dedi.
”Şimdi Araz şöyle bir durum var ki Minela biraz inatçıdır.Yani seni kolay kolay affetmez.Ama eğer ona aşkını hissettirirsen de karşı çıkmaz.Bunu yavaş yavaş hoşuna giden şeylerle belli edeceksin.”dedi Göktunç.
”İyi de ne hoşuna gider onu bile bilmiyorum.Eşek kafalı olduğum için bu zaman kadar yaptığım tek şey onunla didişmekti.”
”O konuda rahat ol.Minela çiçekleri sever.Abartılı şeyleri sevmez.Samimi ve sevgiyi ifade eden şeyleri sever.”dedi Götkunç.
”Ben ne sevdiğini tam bilemem ama o inatçı ise sende kendinin ne kadar inatçı olduğunu kanıtlamak için ondan vazgeçmeyeceksin.”dedi Kenan.Araz artık daha umutluydu.
”Vazgeçmeyeceğim tabi.Anca bulmuşum kaybeder miyim ?Gerekirse ağzını burnumu kırsın ama ondan vazgeçmeyeceğim.”dedi.
”Aman diyim çok üstüne de gitme.Eşimden biliyorum çok baskı kurunca ters tepiyor daha da imkansızlaşıyor.”dedi Kenan.
”Yok.Ben ona kendimi kanıtlayacağım.Ama onu sıkmayacağım.Aşkıma inandıracağım.”dedi Araz.Ama sonra suratı düştü.
”O bana aşık değilse ne yapacağım lan ?!”diye sordu.
”Valla bana kalırsa o da size karşı boş değil.”dedi Kenan imayla.Göktunçda sırıttı.
”Katılıyorum.Minela komutanım kimse için kolay kolay ağlamaz.”dedi.
Ama Araz diyemedi ben minelayı annesizliğinden vurdum,ona uygun olmayan imalarda bulundum,o yüzden bana küstü diyemedi.
******
Minela
Bugün düne göre daha iyiydim.Sumru ve Parla bir süre benimle kalmıştı.Ne zaman geldiklerini hatırlamıyordum.
Hatırladığım tek şey arazın fotoğrafına bakıp saatlerce ağladığımdı…
Üniformamı giyip saçlarımı topladım.Saat erkendi ama artık hep bu saatte çıkacaktım.Onu görmemek için.
Artık sadece onun askeriydim.Asker komutan ilişkisinin dışına bir adım bile çıkmayacaktım.Hele bir daha ona asla inanmayacaktım.Bakışlarına da inanmayacaktım.Sözlerine de.Tamamen yalancıydı benim için.
İştah namına hiçbir şeyim kalmadığı için direkt kapıyı açtım.Ayakkabılarımı giyip kafamı kaldırmıştım ki kapının dış kulpuna sıkıştırılmış kuramızı gülü gördüm.Kaşlarım çatıldı.Bu da neydi ?
Etrafa baktığım da kimse yoktu.Gülü elime aldığım da ucunda ki notu gördüm.
Affet beni…
Anında kaşlarım çatıldı.Bu neydi şimdi ?Bunu buraya kimin bıraktığını tahmin etmek zor değildi.O bırakmıştı işte.Bir de yüzsüz gibi affet diyordu!
Bok affederdim!
Notu elimle buruşturdum.Ama gülü ne yapacağımı bilemedim.Çok güzeldi.Kıyamazdım o yüzden istemesem de gülü eve bırakıp çıktım.
Sonra onu malum yerlerine sokardım!
******
Askeriyeye geldiğim de dünün aksine herkese çatık kaşlarla bakıyordum.Kimse umrumda değildi.
İstemeyerek de olsa bizim timin yanına gittim.Hepsi oturmuştu.Neyse ki o yoktu
”Günaydın.”dedim kuru bir sesle.Yani suratsızlığım kırk kilometre öteden belli oluyordu!
”Oooo günaydın komutanım da bu suratınızın hali ne böyle ?”diye sordu Yiğithan.
”Ne varmış halimde ?”diye sordum.
”Bitkin gözüküyorsunuz.”dedi Anıl.
”Belki de bitirilmişimdir.”dedim.Bundan sonra kimse bir şey demedi.Parla hafifçe kulağıma eğilip fısıldadı.
”Minela iyi misin ?”diye sordu.Gülümsedim.
”Nasıl iyi olabilirim ?Kalbim paramparçayken nasıl iyi olabilirim ?”diye sordum.Kafasını yana eğdi.
”Minela yapma böyle ağlayacağım şimdi.”dedi.Bir şey demeden önüme döndüm.
O sırada masanın başında ki sandalye çekildi.
Oturan kişiye bakmadım.Bakmazdım da.Hele ki sabah yaptığı şeyden sonra asla!
“Günaydın komutanım.Sizin niye suratınız böyle asık ?”diye ona da sordu Yiğithan.Suratımı asıktı ?Umrumda değildi!
"Yok bir şey."diye geçiştirdi Yiğithanı.
"Ohoooo herkes tersliyor ya.Bu nedir böyle ?Bugün komutanların surat asma günü mü ?"diye ağzının içinde mırıldandı Yiğithan.
Normalde gülerdim ama bugün ağlamak istediğim bir gündü.
”Göreve gideceğiz.Ulaştığımız belgelerden bazı bilgiler edindik.Konum tespiti yapıldı.Her an görev emri verilebilir.Hazırlıklı olun.”dedi yalancı herif.
Ortamın havası beni boğmaya başlayınca masadan kalktım.Kimseye bir şey demeden oradan ayrıldım.Arkamdan gelen adımları hissediyorum.
Allahım lütfen o olmasın olmasın!
”Minela ?”
Bana seslendiğini duyunca yutkundum.Hayır ona bakmayacaktım.Bakarsam ağlardım.Bakarsam hesap sorardım.Onunla muhatap olmamalıydım.Benim için bir hiçti.
Sanki onu hiç duymamışım gibi ilerlemeye devam ettim.Ama o da durmadı.
“Minela bir bakar mısın ?”
Derin bir nefes verip adımlarımı durdurdum.Kaçmayacaktım.Onunla gerektiği şekilde konuşacak ve ona karşı ne kadar değiştiğimi beni nasıl kaybettiğini gösterecektim.
Adımları hemen yanımda durunca ona döndüm.
”Buyurun komutanım ?”
İlk başta sakince bana baksa da sonda ki kelime yüzünden kaşlarını çatmıştı.Peki umrumda mıydı ?Asla!
”Minela ben dün için özür dilerim.Beni affetsen-“daha o boş cümlelerini kurmaya başlamadan sözünü kestim.
”Boşuna kendinizi yormayın komutanım.Siz kendi kirli zihniyetinizle beni yapmadığım şeylerle suçladınız.Bilerek zaafımı kullandınız.Şimdi karşıma geçip benim sizi affetmemi beklemeyin.Size olan iyi niyetimi suistimal ettiniz.”Dolu gözlerimi umursamadan geriye gidip gözlerinin içine baktım.
”Şimdi aramızda ki resmiyeti aşmamanızı istiyorum.Ben sizin askerinizim.Ve sizde bu saatten sonra benim sadece komutanım olabilirsiniz.Sabah yaptığınız uygunsuz davranışı da bir daha sakın yapmayın!”
Bunlar son sözlerimdi.Dolu gözlerimle onu yıkık bir şekilde arkamda bırakıp gitmiştim.Sınırı geçemeyecekti.Artık karşısında her şeyi dalgaya vuran,her şeye inat eden Minela yoktu.Ben zaafımdan vurulmuştum.
Uygunsuz davranış diye bahsettiğim de gül koymasıydı.Onun bunu anladığını düşünüyordum.
*****
Araz
Yanımdan uzaklaşıp giden kadının arkasından sadece bakmakla yetiniyordum.
Onu ne kadar kırdığımı dolu gözlerine bakınca bir kez daha anlamıştım.Ofladım.Nasıl düzeltecektim her şeyi ?
Belki de düzeltemeyecektim.Bu saatten sonra sadece komutanım olabilirsiniz demişti.Bizden olmaz mıydı yani ?
Ayrıca gül koymamdan hoşlanmamış mıydı ?O zaman bende lale koyardım.Ama kolay kolay bu işin ucunu bırakmayacaktım.
Benimle konuşmayacaktı belliydi.Ee bu işi de artık konuşmadan halledecektik.Zaten konuştukça onu üzüyordum.Eğer benimle barışırsa onu üzmemek için bir ömür konuşmamaya razıydım.
Derin bir nefes alıp gözlerimi yumdum.Yapacaktım.Halledecektim.Sevdiğim kadının gözlerinde hayal kırıklığını görmeye daha fazla dayanmayacaktım.
”Araz ?”
Bana seslenen sesi duyunca gözlerimi açıp yanıma baktım.Ural albayı görünce asker selamı verip hazır ola geçtim.
”Emredin komutanım!”dedim.Bir süre yüzüme baktıktan sonra ileriyi işaret etti.
”Gel odam da seninle biraz konuşalım.”dediğinde kafa salladım.O önden giderken ben onu takip ettim.
Ne konuşacaktı benimle ?Görev miydi ?Yoksa Minela ona her şeyi anlatmış mıydı ?Kızını üzdüğüm için bana kızacak mıydı ?Başım gözüm üstüneydi.
Odasına girdiğinde bende peşinden girip kapıyı kapattım.Yerine oturup eliyle koltukları işaret ettiğinde sessizce oturdum.
Masadan bir dosya çıkardı ve bana uzattı.Elimle dosyayı alıp baktım.Orta yaşlarda bir adamın fotoğrafı vardı.
”Yeni hedefiniz.Marcus Luck.Adam usta bir silah kaçakçısı.Onu suç üzeri yakalayıp buraya getirmenizi istiyorum.Diğer göreve oranla daha detay ve dikkat gerektiriyor.Ben size güveniyorum.”dedi.Kafa salladım.
Hallederdik.
Dosyayı elime alıp albaya baktım.
”Başka bir şey yoksa çıkabilir miyim komutanım ?”
”Aslında var.Dünden beri seni pek durgun gördüm.Bir şey olmuş gibi.İyi misin ?”diye sordu.Sesinde şevkat vardı.
Yıllardır hasret duyduğum baba şevkati…
Aslında ona bir da iyiyim diye yalan söyleyebilirdim ama bunu istemedim.Olmadığım şeyi söylemek istemedim.
”Değilim komutanım.Bu aralar bazı sorunlar yaşadım.Dönüşü olmaz yollara girdim.Çıkamıyorum işin içinden.İçimde bir duygu karmaşası var çözemiyorum.”dedim her şeyi itiraf ederek.
Bundan daha açık bir şekilde derdimi anlatamazdım.Ne diyecektim ki ?Ben kızınızı zayıf noktasından vurdum ama ona sırılsıklam aşığım mı ?
”Dönüşü olmayan yol derken ?Biraz daha açmak ister misin ?”diye sordu bir baba edasıyla.
”Biri var komutanım…Seviyorum onu,çok aşığım ona.Ama onun bundan haberi yok.Ben onu kırdım, en hassas noktasından vurdum.Onun için artık bir hiçim.Ama kalbime de söz geçiremiyorum ki!”dedim.Galiba biraz fazla anlatmıştım.
“Hmm,seni anlıyorum Araz.Bende Minelanın annesine ilk aşık olduğum da ne yapacağımı bilmiyordum.Bir ailede iki istihbaratçı olur mu dedim ?Çok da güzel olmuştu.Evet sen onu üzmüş olabilirsin ama onarmak da senin elinde.”dedi.Haklıydı aslında.
”Biliyorum komutanım ve zaten bu yüzden bu işin peşini bırakmayacağım.”dedim ve ayaklandım.Selam verip odadan çıkacakken Ural albay son kez bana seslendi.
"Araz..eğer bir gün sevdiğin kadının kim olduğunu söylemek istersen ben buradayım."dedi.Sadece gülümsedim.
Kızınıza aşığım diyemedim...
Odadan çıkıp koridorda yürümeye başladım.
Kayınpederimden de akıl aldığıma göre artık başlayabilirdim.
******
Görev detaylarını söylemek için tüm ekipi bir odaya çağırmıştım.Onların gelmesini beklerken ben de dosyaya göz atıyordum.Yakalayacağımız adam bir örgütün başıydı.
Kapı açılınca sandalyeyi o yöne çevirdim.
"Kenan abi geldiniz mi Minela da geldi dimi ?"
Rahat bir şekilde sorumu sorup kafamı kaldırmıştım ki kapının eşiğinden çatık kaşlarla bana bakan Minelayı gördüm.Bir dakika o benim mesajımı görmemişti ki!
Bana öyle sinirli baktığına göre dediklerimi duymuştu.Ondan gelen fırçaya kendimi hazırlamıştım ki o hiçbir şey demeden yerine oturmuştu.Bu sefer kaşlarını çatan ben olmuştum.Artık benimle kavga da mı etmeyecekti ?!
O benimle konuşmayınca bende ne diyeceğimi bilmediğim için susmuştum.Zaten bir süre sonra ekibin geri kalanı da gelmişti.Ayağa kalkıp ellerimi masaya yaslayarak öne eğildim.
"Arkadaşlar bu sefer ki hedefimiz bir adam.Marcus Luck.Adam bir silah kaçakçısı ve büyük bir örgütün başı.Bu adamı canlı bir şekilde yakalamalıyız.Adamı yakaladığımız da elimize çok büyük şeyler geçecek.Yarın erkenden görev için yola çıkacağız.Ne zaman döneceğimiz belli değil.Ne kadar aktif olursak o kadar erken döneriz.Bizim için kritik bir görev."dedim.
"Komutanım adamın sorgusuna ben gireyim mi ?"diye hevesle sordu anıl.Daha adam elimizde değildi bile.
"Oğlum bir dur lan daha adamı yakalamadık."dedi Yiğithan.
"Bizim elimizden kaçabilecek mi sanıyorsunuz ?O sorgu gerçekleşecek."dedi Sinan rahat bir tavırla.
"Ama sorguya Minela komutanım varken başka kimse giremez.Kendisi sorgular kraliçesi."dedi Kağan gülerek.
Minelaya baktığım da yorgun gözlerle önünde ki belgelere bakıyordu.Buz gibi gözlerle önce kağana sonra da oldukça kısa bir süre de bana bakmıştı.
"Tim komutanı kimse o girsin sorguya."dedi sadece.Herkes çok şaşırmıştı.Çünkü hepsi Minelanın bu halini daha önce görmemişti.Eski Minela olsaydı bunla övünür o minik burnunu havaya dikerdi.
"Çıkabilirsiniz arkadaşlar."dediğimde herkes yavaş yavaş kalkarken Minela herkesten önce kapıya gitmişti.
"Minela üsteğmenim siz biraz bekler misiniz ?"diye sordum şansımı deneyerek.Ayrıca şu resmi seslenme işini hiç de sevmemiştim.
Bana dönmeden omzunun üzerinden kısa bir bakış attı.
"Bekleyemem komutanım işlerim var."diyip odadan çıkınca omuzlarım düştü.Olmuyordu işte!
Herkes odadan çıkarken bir tek Kenan abi ve Göktunç kalmıştı.Büyük ihtimalle benimle konuşacaklardı.Kendimi sandalyeye atıp kafamı tavana doğru kaldırdım.O gidince hayatım değersizleşmişti.
"Nasıl gidiyor komutanım ?"diye sordu Göktunç.Derin bir nefes verdim.
"Gitmiyor."dedim kısaca.Gayet açık ve netti.
"Nasıl yani ?"diye sordu kemal abi.
"Olmuyor siz de gördünüz.Sabah kapısına gül koydum.Benim koyduğumu anlamış,sinirlendi biraz.Bir de beni görmezden geliyor.Onun için artık sadece bir komutandan ibaretim.Olması gerektiği gibi.
"Ne demek olması gerektiği gibi komutanım ?Siz ona bu kadar aşıkken hemen vazgeçemezsiniz.Aşk emek ister,çaba ister.Bakın mesela ben Parlamın peşinden iki yıl koştum.Ayrıca o gül için kuru bir şekilde kızdığına dua edin.Malum yerlerinize de sokabilirdi."dediğinde kaşlarımı çatarak Göktunca döndüm.
"Özür dilerim komutanım."dedi.
"Komutanım siz hiç pes etmeyin.Onu asla bırakmayacağınızı ona kanıtlayın.Aslında benim bir fikrim var.Yani eşimin fikri daha doğrusu."dedi Kenan abi.
"Ne fikri abi ?"
"Komutanım eşim uzun zamandır timi toplu bir şekilde davet etmek istiyordu.Uygunsanız bugün akşam topluca bize gelin.Siz o sırada Minelaya böyle hafif hafif yaklaşırsınız.Huyuna gitmeye çalışırsınız."dedi Kenan abi.Bir süre düşündüm.
"İyi de Minela böyle beni affetmez ki.Ne kadar kibar davransam bile kafamı kırabilir."dediğim de ikisi de gülmüştü.
"Olsun komutanım denemekten zarar gelmez.Her yolu arayacaksınız.Minelanın kalbine giden yolu bulduğunuz an hop Minela ile evlenmiş olacaksınız."dedi Göktunç.
İster istemez Minela ile evlendiğimiz günü düşündüm.Onu beyazlar için de gördüğüm günü.O masa da bağırarak evet dediğini sonra da delmek ister gibi ayağıma bastığını düşündüm.Hayali bile çok güzeldi.Derin bir iç çektim.
"Komutanım,komutanım daldınız gittiniz.İyi misiniz ?"diye dürttü beni Göktunç.Daldığım hayalden sıyrıldım.
Kız beni şuan düşmanı olarak görüyordu.Bende gelmiş burada onunla düğünümüzü hayal ediyordum!
"Tamam sizin dediğiniz gibi olsun.Bu akşam toplanalım."dedim.Hadi bakalım neler olacaktı ?
********
Minela
Askeriyeden çıkıp arabama doğru yürüdüm.Hava kararmadan işimi halletmeliydim.Malum akşam kenan abilere davetliydim.
Aslında hiç havam da değildim ve Arazla aynı ortamda bulunmak da istemiyordum ama kenan abinin eşi ile tanışacaktım.
İster istemez bugün olanları düşünüyordum.Odaya girdiğimde arazın beni fark etmeden önce beni sormasını.Sonra benimle konuşmak istediğini belirtmesini.Ben onunla konuşmayacaktım.Artık bunu anlaması gerekiyordu.
Hikayemiz başlamadan bitmişti...
Arabayı hedefim olan yere sürdüm.Uzun zamandır gitmediğim ama çok özlediğim yere gidiyordum.
Mezarlığın önünde durunca arabadan bir eşarp alıp indim.Eşarbı kafama takıp mezarlığın içine doğru yürümeye başladım.Bir yandan da elimde ki çiçekleri sımsıkı turuyordum.Zambak çiçeği almıştım.Babam hep annemin çok sevdiğini söylerdi.
Annemin mezarının önünde durdum.
Şehit Üsteğmen Yıldız Çevik
07/08/2005
İzmir
Elimle mezar taşının üzerinde ki kumları temizledim.Annemin mezarında bir sürü çiçek vardı.Hepsini ben babam ve abim getirmiştik.
Yeni getirdiğim çiçekleri de alarak mezarın üzerine koydum.Mezar taşının yanına hafifçe oturdum.
”Merhaba anne.”dedim.Akan göz yaşımı elimle silerek.
“Kızın geldi anne.Biliyorum uzun zamandır yanına gelemiyorum ama bana küsme olur mu ?Yanımda olmasan bile sen benim güç kaynağımsın.Sende küsme bana.Anne ben artık dayanamıyorum.Sensiz olmuyor.Babam var abim var benimle en güzel şekilde ilgileniyorlar ama sensiz olmuyor.Eksikliğin hissediliyor.Senin eksikliğini kızının yüzüne vurarak onu çok kırıyorlar anne.”
Konuşurken bir yandan da ağlıyordum.
”Sen yanımda olsaydın beni sarıp sarmalasaydın belki ben bu kadar şımarık büyümezdim anne.Belki beni bu kadar kırmazlardı.Kızını çok üzdüler yıldız hanım.Ve kızın teselli olmak için yine sana geldi.”dedim ellerimi toprağın üzerinde gezdirirken.
”Keşke yanımda olsaydın anne.Bana nasıl uslu ve bencil olmayan bir kız olunacağını öğretseydin.Özledim seni anne.25 yaşımda olduğuma bakma ben hala parmağıyla Türk bayrağına sarılı tabutu gösterip ‘baba bu mezar annemin mi ?’diye soran 6 yaşında ki minelayım.”dedim.O zamanlar küçüktüm.
”Babam bana o zaman ‘Annen artık al bayrağımızın altında yaşayacak’demişti.Çok güzel bir yere gittiğini söylemişti.Bende inanmıştım anne.Babama oraya gitmek istediğimi söyleyince ağlamıştı.İlk defa o gün babam benimle ağladı anne.Ama ben bunu mutluluk göz yaşları sanacak kadar masum bir kız çocuğuydum.”dedim.Hava kararmaya başlamıştı.Annemin mezarına yaklaşıp sessizce fısıldadım.
”Biri var anne.Aşık olduğum biri.Ve o adam benim kalbimi kıran adamla aynı kişi.Ne yapacağımı bilmiyorum.Ama yine de ilk sana söylüyorum.”
”Onu çok seviyorum anne…”
Son kısımları o kadar kısık söylemiştim ki kendim bile zor duymuştum.Gözlerimi silip ayaklandım.Arakamı dönüş ilerleyecektim ki gördüğüm kişiyle adımlarım durdu.
Onun burada ne işi vardı ?
Araz sanki ben umrumda değilmişim gibi hafifçe yanıma yaklaştı.Elinde bir buket çiçek vardı.
”Sizin burada ne işiniz var ?”diye sordum.Kavga edecek gücümde yoktu.
”Annenle konuşmaya geldim.”dediğinde ikinci kez şoka uğradım.Ne demişti o ?
Ben ona daha hesap soramadan beni nazikçe kenara itip annemin mezarına yaklaştı ve elinde ki çiçeği mezarın üzerine koydu.Yaptığım tek şey onu şaşkın şaşkın izlemekti.
”Merhaba Yıldız hanım.”diyerek sanki ben burada değilmişim gibi annemle konuşmaya başladı.
”Ben araz.Kızınızın az önce size şikayet ettiği onu üzen adam.”dedi.Sonra derin bir nefes verip annemin mezarının yanına çöktü.
”Kızınız inadı bir kenara bırakıp beni dinlemediği için bende size anlatmaya karar verdim.Bence siz kızınız kadar inatçı değilsinizdir.”dedi.Yüzünde buruk bir gülümseme vardı.
“Kızınızın kalbini kırdım Yıldız hanım.Hemde doğru olmayan bazı sebeplerden dolayı.Üzdüm onu çok pişmanım.Ben hayatımda bu kadar pişman olduğumu hatırlamıyorum.Onu bu kadar üzeceğimi de tahmin etmemiştim.Her şeyi o güzel gözlerinde kırgınlığı gördüğüm zaman anladım.Konuşmak istedim ama inadını sevdiğim kızınız bir izin vermedi gitti.Beni süründürecek belli.Sesimi çıkarmam istediği gibi süründürsün.Yeter ki beni dinlesin.Lütfen kızınıza beni dinlemesini söyler misiniz Yıldız hanım ?”Dedikleriyle olduğum yerde dikleştim.Neler demişti o az önce ?
Kaşlarım çatıldı.
”Şimdi bu söylediklerimi duyduğu için kaşlarını çatmıştır.”Arkası dönük olduğu için beni görmüyordu ama bunu nasıl anlamıştı ?
Bu sefer şaşkınlıkla kaşlarım havalandı.
”Ha şimdi de nasıl bildiğimi merak ettiği için kaşları havalanmıştır.”dediğinde gözlerim açıldı.Bu adam beni nasıl bu kadar tanıyabiliyordu?
Arkasına döndüğünde hızla yüzümü diğer tarafa çevirdim.
”Kızınızın inadı benim ömrümden ömür alacak gibi Yıldız hanım.Ama ne yapalım gülü seven dikenine de katlanacak.”dediğinde hızla ona döndüm.Ne ima ediyordu o ?
Yavaşça çöktüğü yerden kalmıştı ama kalkarken sessizce bir şeyler daha söylemişti fakat ben duymadım.
Gelip tam karşımda durdu.Hiç çekinmeden gözlerimin içine bakıyordu.Bu ne yürekti be ?!
Sinirle mezarlığın çıkışına doğru yürümeye başladım.Böyle yaparak kendisini affettireceğim mi sanıyordu ?
Affetmedik mi ?
Belki ucundan birazcık affetmiş olabilirdik.
Hayır hemen yelkenleri suya indirmeyecektim.Affetsem bile o bunu bilmeyecekti ve sürüm sürüm sürünecekti!
Arabanın yanına gelip onun da gelmesini bekledim.Öncelikle vermesi gereken bazı hesaplar vardı!
Gelip tam karşımda durdu.
”Amacın ne senin ?!Neden buraya geldin ?Böyle yaparak diğer yaptıklarını unutturacağım falan mı sanıyorsun ?!”diye sordum.
”Hayır amacım bu değil.Sadece beni bir kez bile olsun dinlemeni istiyorum.”dedi.Dinlemeyecektim işte banane ?!
”Ben senden duymam ve dinlemem gerek her şeyi dün terasta öğrendim merak etme.”dedim.Dün söyledikleri yeter de atardı.
”Bak Minela cidden-“
”Susar mısın artık ?Neden anlamak istemiyorsun dinlemeyeceğim seni!Hem ayrıca senin burada ne işin var ?Utanmadan beni mi takip ediyorsun ?!”diye sordum.
”Evet takip ediyorum.Benimle konuşsaydın ben böyle yollara baş vurmazdım.Merak ediyorum nereye gittiğini ne yaptığını.Sensiz bir dakikamı bile geçirmek istemiyorum!”diye bağırdı sinirle.
Kafamı iki yana sallayarak geriye yürüdüm.
”Saçmalıyorsun.Sana bir daha inanmamı bekleme benden.Güvendiğim dağlara karlar yağdı Kızılkurt!”dedim sinirle ve arabaya bindim.Hızla mezarlıktan çıktım.
Anlamıyordum!Daha dün yüzüme karşı tüm nefretini kusan adam şimdi karşıma geçmiş bensiz yapamadığını söylüyordu.
Ne çelişkiydi ama!
Rahatlamam lazımdı ama akşam da o adamla aynı yerde olacağımı düşündükçe kafayı yiyecek gibi oluyordum!
********
Akşam olmuşu ve artık evden çıkma vaktim gelmişti.Üzerime bej rengi bir kumaş pantolon ve kahverengi kısa kollu bir bluz giymiştim.Saçlarımı ise toplamıştım.
Üzerime de bej tonlarında bir ceket alıp kapıyı açtım.Tabi karşı dairenin de kapısı benimle aynı anda açılmıştı.
Hiç takmayarak ayakkabılarımı giydim ve merdivenlerden inerek binadan çıktım.Araz da hemen arkamdan pıtı pıtı adımlarla geliyordu.
Bu da bana kuyruk olmuştu canım!
Arabaya bindim ve otoparktan çıktım.Arazın da arabası hemen arkamdan geliyordu.Şaşırdık mı ?Tabii ki hayır!
Güzel güzel arabamı sürüyordum ki arazın arabası birden yan tarafıma geçti ve benimle aynı hızda sürmeye başladı.Kaşlarımı çatarak hızımı arttırdığım da araz da aynısını yapmıştı.Ya sabır!
Hiç onu takmayarak arabamı sürme kararı almıştım ki birden arazın arabasından yakında ki tüm arabaların duyabileceği yükseklik de şarkı açılmıştı.
”Sevemedim kara gözlüm,seni doyunca.
Hep kıskandım seni ellerden yıllar boyunca.
Şaşkınlıkla araza döndüğüm de benim tarafıma denk gelen camı açmış bir yola bir bana bakarak bağırarak şarkıyı söylüyordu.
Şokla gözlerim açıldı.Ne yapıyordu bu deli ?
Ona elimle susmasını işaret ettim ama beni takmadı.
”Kuşlar gibi ikiniz bir yuva kuralım.
Ayırmasın mevlam bizi ömür boyunca.”
Kafayı yiyecektim.Hiç utanmadan gözlerime bakarak şarkı söylüyordu.Dayanamadım ve bağırmaya başladım.
”Ne yapıyorsun sen adam ?!Kafayı mı yedin kıs şu müziğin sesini ?!”diye bağırdım.Beni duymasa bile dudaklarımı okuduğunu umuyordum.
”Evet,yedim kafayı.Kafayı yedirttin kızım bana!”dedi bağırarak.
İyi de ben ne yapmıştım!
”Ya kıs şunu tüm arabalar bize bakıyor!”
”Sana bakanın gözlerini oyarım yavrum.”diyip göz kırpmıştı.Çıldıracaktım!
Daha fazla dayanamadım ve arabayı bir kenara çektim.O da benimle beraber durmuştu.Arabadan hızla inip onun yanına gittim ve omzuna bir tane vurdum.
”Sen ne yaptığını sanıyorsun be ?!”diye bağırdım.
”Hiiiç şarkı söylüyorum.”dedi rahatça.Bir tane daha vurdum.
”Bırak şu çocuklukları bir kenara.Böyle beni kendine affettireceğini mi sanıyorsun ?!Yanılıyorsun!Bu yaptığın sadece sana daha fazla sinirlenmeme sebep oluyor.”dedim bağırarak.Yoldan geçen bir kaç kişi hala bize bakıyordu.
Sinirle tekrar araza vurmaya devam ettim.O ise bu yaptığıma pişkin pişkin gülüyordu.
”Vur karagözlüm vur.Senin vurduğun yerde gül biter.”dedi mutlu mutlu.Bir tane daha vurdum.Ama sonra durdum.
Ben şuan ona istediğini vererek onu mutlu ediyordum.Eski halime dönüp onunla kavga ettiğim için mutluydu.Şimdi havasını söndürecektim.
Ona vurmayı bırakıp bir kaç adım geriledim ve boğazımı temizleyerek yüzüne ciddi bir ifade yerleştirdim.
”Özür dilerim komutanım.Ani yükseldiğim için.”dediğimde suratının düşüşüne an be an şahit olmuştum.
O bir şey demeye kalmadan ben arkama döndüm ve arabama yürüdüm.Bir yandan da sırıtıyordum yaptıkları hoşuma gitmişti eşek herifin.Arabaya bindim ve lojmana sürdüm.Bir an önce gitsem iyi olacaktı.
Oldukça aksiyonlu bir yolculuktu!
******
İlahi Bakış Açısı
Araz sinirle giden arabanın arkasından bakıyordu.Tam sevdiği kadın eski haline döndü diye mutlu olacakken yine her şey başa dönmüştü.
Araz arabaya binip sürmeye başladı.Bu da bir gelişmeydi.En azından içinde bir yerlerde eski minelayı hala sakladığını anlamıştı.
Radyoda hala sevemedim karagözlüm şarkısı çalıyordu.Oysa tam da Minela için yazılmış bir şarkıydı.
Minela çoktan lojmana varmıştı.Kenan abinin dairesine gittiğinde tüm ekibin burada olduğunu görmüştü.Araz da beş dakika sonra gelmişti.
Minela,Kenan abinin karısı olan bahar hanım ile tanışmıştı.Onu çok sevmişti.32 yaşında bir ev hanımıydı.
Hepsi beraber salona geçtiklerinde Minela koltuğun en kenarına oturmuştu.Araz da minelanın yanının boş olduğunu görünce adeta koşarak oraya yerleşmişti.
Onun yeri sevdiğinin yanıydı…
Ama Minela bundan pek mutlu değildi.O yüzden yanında ki yastığı alıp araz ile arasına koymuştu.
Araz yastığa ters ters bakışlar atmıştı.Bu boktan yastık mı onları ayıracaktı.Araz her ne kadar yastığı oradan almak istese de sevdiği kadının inadından dolayı buna da tepki vermeyeceğini ve yine komutanım diye hitap edeceğini bildiği için rahat durmuştu.
Minela minik bir gülümseme ile sohbetleri dinliyordu.Araz da minelayı izliyordu.
Manzarası güzeldi o yüzden sıkıntı yoktu.Ta ki ortama başka birisi giriş yapana dek…
Kenan abinin oğlu 4 yaşında ki Yusuf elinde bir uçak ile salona koşarak girmişti.Kahverengi saçlı beyaz tenli çok tatlı bir çocuğa benziyordu.
Öncelikle salonda ki herkese şaşkın şaşkın bakmıştı.Minela onun bu hallerini yiyebilirdi.
Yusuf şaşkınlığına devam ederek babasına döndü;
”Bunyay kim baba ?”diye sordu.Kenan gülerek oğlunun saçlarını okşadı.
”Bunlar benim arkadaşlarım oğlum.Hani sana bahsediyordum ya bir sürü asker abiler ve ablalar var diye.İşte onlar.”dedi.
Çocuk herkesi tek tek süzmüştü.Sonra bakışlarını minelanın üzerinde gezdirmişti.Sanki fazla gezdirmişti.Bir tek bunu Araz fark etmiş olabilirdi.
Yusuf gözlerini mineladan ayırmadan ona doğru yürüdü.Sonra tam karşısında durup elini ona uzatmıştı.
”Meyaba tanışalım mı ?Ben Yusuf.”dediğinde herkes gülmüştü.Bir kişi hariç.Araz…
O çocuğa ters bakışlar atmakla meşguldü.
Minela karşısında ki yakışıklı çocuğu kırmamak için elini tutmuştu.
”Memnun oldum bende Minela.”dedi.Yusuf eliyle minelanın saçlarına dokundu.
”Saçlayın çok güzeymiş.”dedi tatlı tatlı.Minela cidden çocuğu yememek için zor duruyordu.
”Teşekkür ederim.Sen de çok yakışıklısın.”dedi Minela çocuğun saçlarını severek.Çocuk daha da gülerek babasına baktı.
”Baba madem bu kaday güzel kızlar vaydı.Söyleseydin bayi.”dediğinde Kenan boğazında bir şey kalmış gibi öksürmeye çalıştı.
Bu çocuğu yaparken nerede hata yaptıklarını bir türlü çözemiyordu!
Araz Yusuf’un dedikleri ile daha da kaşlarını çatmıştı.
”Oğlum güzel evladım benim.Bunlar nasıl sözler öyle ?Minela senin ablan ablan.”dedi.Ama gözleriyle daha çok oğlunu tehdit ediyordu.
Yusuf onu bir yerlerine takmadı ve tekrar minelaya döndü.
”Bekle ben geyeceğim.”dedi ve hemen salondan çıktı.Minela gülerek Yusuf’un arkasından baktı.Çok tatlı bir çocuktu.
”Çok sevdin galiba ?”diye yandan sordu araz.
Minela araza baktığında suratında gördüğü küskün ifade ile neredeyse kahkaha atacaktı.Çocuğu mu kıskanmıştı o ?
”Çok sevdim.Hem insanların kalbini kıracak birisine benzemiyor en azından.”diyerek araza laf soktu Minela.Yandan yandan sokacaktı lafları ona.
Araz bir şey demedi.Sustu.Zaten ne diyebilirdi ki!
”İşte bizimki de böyle.Yani babasından ne de annesinden hiçbir özellik almamış.”dedi Kenan büyük bir dert ile.
”Belli abi.Bak ben sana diyeyim senin oğlun büyüdüğünde çok çapkın olacak.”dedi Yiğithan gülerek.Demeseydi iyiydi.
”Ağzını hayrı aç lan!”diye tersledi onu Kenan.
”Öyle demeyin.Bakın ben bu çocukta büyük bir gelecek görüyorum.”dedi Sinan.
”Nasıl bir gelecek tam olarak ?”diye sordu göktunç.
Sinan tam soruyu cevaplayacakken odaya Yusuf girdi.Ama nasıl bir girmek…
Saçlarına bir ton jöle sürmüş ve yana taramıştı.Gözünde babasına ait olduğu belli olan bir güneş gözlüğü vardı.Bir de boynunda bir zincir.
Harikulade bir görüntüydü.
Kenan bu görüntü ile ağzında ki çayı püskürtürken bahar oğluna şokla bakıyordum.
”Böyle bir gelecek.”diyerek eliyle Yusuf’u işaret etti Sinan.Hepsi gülmemek için kendilerini zor tutuyordu.
”Oğlum babacım bu ne hal lan ?!”diye sordu Kenan.Yusuf ona bakmadı.Hala minelayı izliyordu.
”Bir şey yok baba.”diyerek geçiştirdi.Sonra havalı adımlarla minelanın yanına gidip elini tuttu ve öptü.
”Beni kucağına alır mısın mineyacığım ?”diye sorduğunda Minela gülmesine son verip Yusuf’u kucağına aldı.
Çok alem bir çocuktu.
Araz ise tamamen kendi dünyasında Yusuf’a sinirle sövüyordu.Bir çocuk neden kendinden büyük birisine göz koyardı.
”Çok güzeysin Mineya.”dedi tekrar Yusuf.Minela gülümseyerek kucağında ki çocuğa bakıyordu.
”Oğlum benim ne yaptın sen kendine ?”diye sordu bahar inanamayarak.
”Tayzımı deyiştiydim anne.”dedi Yusuf.Bahar eliyle kendine yelpaze yaptı.Sonra da ayaklandı.
”Ben bir mutfağa gideyim.”diyerek odadan çıktı.Sumru ve parla da hemen peşine takılmıştı.
”Seni çok sevdim mineyacığım evlen benimle.”dedi Yusuf.Minela minik bir kahkaha attı.
”Yok daha neler!”diye yükseldi araz.Minela şaşkın şaşkın ona baktı.
”Neden ani çıkışıyorsun çocuğa ?”diye sordu kaşlarını çatarak.
”Evlenelim diyor.”dedi araz.Bu kabul edilebilir bir şey değildi.
”Evleniriz o zaman.”dedi Minela yusufa bakarak.Yusuf bu dediğine güldü.Sonra beraber mutfağa gitmek için ayaklandılar.Araz arkalarından ters ters baktı.
”Nereye gidiyorsunuz ?”diye sordu dayanamayarak.
”Nikah dairesine!”diye bağırıp çıkmıştı Minela salondan.Arkasında sinirden kıpkırmızı bir araz bıraktığının farkındaydı.
******
Selamlarrrr
Ben bittim arkadaşlar.Alsancak tarihinin en uzun bölümü.3.750 kelime.Bir alkış istiyorum.
Bu galiba uzun olan son bölüm çünkü okul varken ne kadar uzun yazarım bilmiyorum.
Gördüğünüz gibi araz önce ki bölümde bir yere çakılma anı yaşadı ama bu bölümde uçuşa tekrar geçti.
Kemerleri takın millet.Araz hava yolları gururla sunar…
Gördüğünüz gibi pişmanlığını herkese anlattı.Minela da artık duydu.Ama bu demek olmuyor ki onu hemen affedecek.
Bölüm nasıldı????
O kadar uzun bölüm yazdım bari oy vererek okuyun ya.Cidden her bölüm aynı şey😞
Bu arada bölüm şarkısı sevemedim karagözlüm ama sıkıntı yaşadığım için müziği koyamadık siz dinlersiniz.
Sizi seviyorumm
Yıldıza basmayı unutmayın💕✨
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 65.12k Okunma |
6.33k Oy |
0 Takip |
77 Bölümlü Kitap |