Arazı arkamda çıldırmış bir şekilde bırakarak kucağımda Yusuf ile salondan çıkmıştım.Araz daha da kudursun!1
Mutfağa kızların yanına gittiğimde gülerek bir şeyler konuşuyorlardı.
”Ooooo Allah muhabbetinizi arttırsın.”dedim neşe ile.Bugün üzerimden bir yük kalkmış gibi hissediyordum.Hatta mezarlıktan geldiğimden beri öyle hissediyordum.
”Gel çabuk Minela.Bak çok güzel dedikodular var.”dedi Sumru heyecanla.Onun bu haline güldüm.Tam bir dedikoducuydu!
”Geldim siz ne konuşuyorsunuz bakalım ?”diye sordum.Yusuf da kafasını omzuma yaslamış yorgun gözlerle etrafa bakıyordu.Uykusu gelmişti galiba.
”Oğlum,annecim hadi sen babanların yanına git biz de geleceğiz.”dedi bahar.Yusuf ilk başta mızmızlansa da sonra benim yanağımdan öperek mutfaktan çıkmıştı.
”Çok tatlı bir çocuk.”dedim gülerek.Ama sanırım ortamda ki kimse benim gibi düşünmüyordu.
Sumru”Ya şimdi onu bunu bırak da siz arazla ne durumdasınız ?Bugün biraz daha iyi gibisin.”dediğinde göz devirdim.Onu affettiğini falan mı düşünüyordu?
”Biz arazla hiçbir durumda olamayız Sumru.Bunu aklına sok!O benim komutanım ve ben onun askeriyim daha ötesi olamaz!”dedim kesin bir dille.
Dışımdan böyle söylüyordum ama içimden onu az da olsa affetmiş olabilirdim.Sonuçta üste çıkmak yerine özür dilemeye çalışmıştı.
Fakat onu içimde biraz da olsa affetmiş olmam onu süründürmeyeceğim anlamına gelmezdi.1
Fena bir kadın olan Minelaya geri dönmem gereken konular vardı!
“Ne yani o senden özür dilemeye falan çalışmadı mı ?!”dir sordu parla.Çalışmıştı.
”O çalışsa bile işe yaramaz.Biz başlamadan bittik neden anlamıyorsunuz?!”dedim daha fazla dayanamayarak.
”Tamam ya sakin ol!”dedi Parla ve gelip bana sarıldı.Sumru ise şüpheyle bana baktı.
”Yani sana böyle çok önemli ama çok çok önemli olan hayat memat meselesi olan şeyi söylemedi mi ?”diye sordu.Kaşlarımı çattım.Bana söylemesi gereken çok önemli bir şey mi vardı ?
”Hayır söylemedi.Bana söylemesi gereken önemli bir şey mi var ?”diye sordum.Sumru bakışlarını kaçırarak yaslandığı yerde dikleşti.
”Yok canım ne olacak.Boş bir şeydi boş ver.”diye geçiştirdi.Çok da kurcalamadım zaten.
Bahar ise bakışlarını bizim üstümüzde gezdirerek bir şeyleri çözmeye çalışıyordu.Bu hali normaldi çünkü konuştuğumuz olayla ilgili bir şey bilmiyordu.
”Ay canım senin şimdi hiçbir şeyden haberin yok ama ben sana her şeyi detaylıca anlatacağım.”dedi Sumru.Bahar gülerek kafasını salladı.
”Ay hadi içeri geçelim bunaldım ben burada.”dedi Parla.Kafamı sallayıp tekrar salona girdim.
Yusuf benim kalktığım yere hemen arazın yanına oturmuştu.Hatta biraz arazın dibine girmiş bile olabilirdi.Ama araz ifadesizce etraftaki sohbeti dinlerken bunun pek farkında değildi.
Yanyana çok tatlı duruyorlardı!
Hafifçe tebessüm ederek gidip Yusuf’un yanına oturdum.Artık araz ile aramızda Yusuf vardı.
Araz benim geldiğimi fark ettiği an bana dönmüştü.Ama ben ona bakmadım.Sonra tekrar önüne dönüp diğerleriyle konuşmaya devam etmişti.
Yusuf yandan koluma sarılıp kafasını göğsüme yaslayınca onu içine sokasım gelmişti.Çok tatlıydı ama bu çocuk!
Arazın ağzının içinde bir şeyler homurdandığını duyunca kafamı kaldırıp ona baktım.Çatık kaşları ile Yusuf’a bakıyordu.
”Hayırdır komutanım bir sorun mu var ?”diye sordum.Komutanım dememe içinden daha fazla küfür etmiş olabilirdi.
”Bir şey olmadı Minela bir şey olmadı ama şuan askeriyede bile değiliz bana artık komutanım demesen mi ?”diye sordu dişlerinin arasından.1
Yusuf da kafasını göğsümden kaldırmış merakla arazla konuşmamamızı dinliyordu.Ama kısılan gözleri uykusunun geldiğini belli ediyordu.
”Aaaa ama komutanım halbuki size bunu söylememi siz bana çok sert ve kırıcı bir şekilde söylemiştiniz.”dedim yine laf çarparak.
Suçlulukla kafasını öne eğdi.Ama o böyle yaptıkça benim ona sarılasım geliyordu!
”Minela ben gerçekten özür dilerim aslında ani bir sinirle oldu yoksa ben-“
Bu sefer onun sözlerini kesen kişi ben değildim.Daha fazla dayanamadan uyuya kalan ve kafasını arazın omzuna yaslayan Yusuf’tu.
Araz şaşkın şaşkın ona yaslanan çocuğa bakıyordu.Bende şaşkındım.Tamam bana yaslanmasını beklerdim ama araza yaslanması beklenmedik olmuştu.
Araz bir kaç saniye öyle durdu.Sonra Yusuf’un rahat etmesi için kolunu kaldırıp onu göğsüne çekti ve kolunu omzuna dayadı.
Göğsünde ki çocuğu izlerken bende önümde ki mükemmel manzarayı izliyordum.
“Sevmediniz mi Yusuf’u ?”diye sordum.
”Sevdim de diğer çocuklara göre biraz daha farklı.Yaşına göre şaşırtıcı performansları var.Bir de yanlış kişinin yanında dolanıyor velet.”dedi.Sonları söylerken kaşlarını çatmıştı.
”Ne yani sizin böyle bir çocuğunuz olsa sürekli ona böyle sinirlenir misiniz ?”diye sordum.
”Şimdi şöyle ki.Benim çocuğum sevdiğim kadından olur.Ve benim düşüncem çocuğum olursa sevdiğim kadına benzemesi yönünde.”
”Hmm,peki evleneceğiniz ya da seveceğiniz kadın nasıl biri olurdu ?”
”İnatçı,belalı,güzel,hırslı,azimli,trip attı mı köpek gibi süründüren birisi olurdu.”dedi.Gözlerime öyle bir bakıyordu ki bana bir şeyleri anlatmaya çalışıyordu.
Aramızda ki mesafenin gereksiz az olduğunu görünce boğazımı temizleyerek geri çekildim.
Adamı etkilemeye çalışırken kendimiz etkilenmiştik yahu!
”O zaman size evleneceğiniz kadınla mutlu bir ömür diliyorum komutanım.”diyerek konuyu kapatmıştım.1
Bu konu uzarsa sonu beni şoka sokacak yerlere gidebilirdi ve ben henüz kendimi bir şeye hazır hissetmiyordum.
Kenan abilerde biraz daha durduktan sonra eve gelmiştik.Gelir gelmez yatıp dinlenmiştim.Şimdi ise kalkmış ve üniformamı giymiş kahvaltı ediyordum.Göreve gidecektik.
Aklım oldukça karışıktı.Bir tarafım arazı affetmem gerektiğini söylerken diğer tarafım henüz erken olduğunu söylüyordu.
Ben her şeyi zamana bırakacaktım.
Ya da ilk defa içimden geleni yapacaktım.
Kahvaltımı yaptıktan sonra sofrayı toplayıp tekrar odama girdim.Saçlarımı toplamak için en sevdiğim bandanamı arıyordum ama yoktu.
Sonra aklıma onu araza verdiğim geldi.Geri de istemezdim.Saçlarımı başka bir toka ile toplayıp montumu giydim.
Evet artık oldukça soğuk bir kış ayı geçiriyorduk.
Kapıyı açtığım da yine kapı koluna sıkıştırılmış bir lale ile karşılaşmayı beklemiyordum.
Laleyi elime aldığımda üzerinde yine bir not vardı.
Sinirle laleyi de dün ki gülün yanına koydum.Allah aşkına her gün böylemi olacaktı.Ayrıca güle kızdığım içinde lale koyması takdir edilesi bir çabaydı.
Derin bir nefes verip evden çıktım.Sakindim ben bir kere!
Askeriyeye geldiğimde çelik yeleğimi giyip çantamı da takmıştım ve bahçeye bizimkilerin yanına çıkmıştım.Ama hava çok soğuktu.
Herkes buradayken bir tek araz yoktu ve biz onu bekliyorduk.
”Götüm dondu lan benim!”dedi Anıl.Olduğu yerde zıplıyordu.Küfür ettiği için ona ters bir bakış attım.
”Pardon komutanım.”diyip önüne döndü.
Ayrıca bu araz neredeydi Allah aşkına ya?!Onu mı bekleyecektim bir de!
”Parlam bak sıkı giyindin değil mi sağ başı soğuk olur üşütme sonra.”dedi Göktunç.
”Ya sevgilim abartma artık.Sanki az mı soğuk havada görevlere gittik ?Bende askerim unutma.”dedi Parla.Sonra kafasını göktuncun göğsüne yaslayıp ona sarılmıştı.
”Hem üşürsem sen beni ısıtırsın.”dediğinde göktunçta ona sarılmıştı.
Bende çatık kaşlarla onları izliyordum.Bir kere benim bir ilişkim olsaydı böyle olmazdım.Tamamen kaostan beslenirdik.
Havamda olmadığım için onlara karışmadım.Timdekiler son günlerde keyfimin olmadığını fark ettikleri için sebebini soruyorlardı.Bir şey yok diyip geçiştiriyordum.
”Araz komutanım nerede kaldı ya ?!”diye sordu Sinan kolunda ki saate bakarak.Nerede kaldıysa kalmıştı umrumda değildi!
“Komutanım acaba siz bir gidip araz konutanıma baksanız mı ?”diye sordu Yiğithan.Kaşlarımı çattım.
”Banane ya sizin komutanınızdan!Çok merak ediyorsanız gidip kendiniz bakın!”dedim.Ama yiğithan durmadım.
”Ama komutanım bu timin en değerli komutanı olarak araz komutanıma sizin bakmanız daha doğru olur.”dediğinde göz devirdim.1
Burada daha fazla bekleyemeyecektim!Burada birisi birini bekleyecekse o da araz efendi olurdu!
Askeriyenin koridorlarında yürürken bizim time ait odanın aralık kalışından koltukta oturan arazı gördüm.
Tedirgince kapıya yaklaşıp ona baktım.Birisiyle konuşuyordu.İlk başta telefonda konuştuğumu zannederken sonradan elinde başka bir şey tuttuğunu görmüştüm.
Elinde bir fotoğraf tutuyordu.Ama buradan fotoğrafı göremiyordum.Etrafı kolaçan edip kapıya daha da fazla yaklaştım.
Fotoğrafta ki kişinin kim olduğunu araz konuşunca anlamıştım.
”Yine bir göreve gidiyorum baba.Ama bu sefer ki diğerlerinden farklı.Başıma bela olan birisi yok.”dedi.Sesinden hafifçe güldüğünü anlıyordum.
”Onun gözlerine baktığımda o hayal kırıklığını görmek beni bitiriyor baba.Ama tam her şey bitiyor derken de bir gülümsüyor içim umutla doluyor.”
Benden bahsettiğini anlamam çok zor olmamıştı.Babasına benden bahsedecek kadar bana değer vermesi çok güzel bir şeydi.Ayrıca benim hakkımda söyledikleri yüzümde bir tebessüm oluşturmuştu.
”Evet baba şimdi bu oğlun bir belanın peşinden koşmaya devam etmeye gidiyor.”dedi ve ayaklanıp kapıya görünce beni gördü.
Ve ben arazın dolan gözlerini o an fark ettim…
Boğazımı temizleyip sanki buraya yeni gelmişim gibi içeri girdim.O da hızlıca göz yaşlarını silmişti ve fotoğrafı cebine saklamıştı.
”Herkes hazır komutanım sizi bekliyoruz.”dedim.Yüzüme bakmadan kapıya doğru yürüdü.
****
Göreve geleli tam bir gün olmuştu.Bu süreçte arazın benimle konuşma çabası dışında doğru düzgün konuşmamıştık.
Şimdi de Marcus denen adamın evinin çevresinde pusudaydık.Burası ormanlık bir alandı.Zaten bu tür adamlar pek şehir içi tercih etmezdi.
En büyük dezavantajımız etrafta boyumuz kadar kar olmasıydı.Kamufle olmamız ve rahat hareket etmemiz zorlaşıyordu.
”Valla malum yelerim dondu benim.”dedi Anıl daha fazla dayanamayarak.Dün onu uyardığım için bugün küfür etmeden şikayet etmesi beni gülümsetmişti.
”Şikayet etme lan!Alacağımızı alıp gideceğiz.”dedi Sinan.Haklıydı.
”Eeee komutanım kına gecesi ne zaman ?”diye sordu Yiğithan Göktunca.
Ne alakaydı ?Yani şuan burada kına gecesi ne alakaydı?!
”Valla bana kalsa hemen şurada kınayı yakabilirim.”dedi Göktunç.
Sinirle ona dönüp tek kaşımı kaldırdım,”Hop yavaş gel Göktunç efendi.”dedim ciddi bir tonda.
”Minela haklı Göktunç acele etmemize gerek yok.Merak etme evleneceğiz .”diye beni destekledi parla.
Göktunç parlaya yaklaşarak”Ama ben artık karım olmanı istiyorum.”dediğinde elime bir avuç kar alıp göktuncun kafasına fırlattım.
”Bana bak göktunç kaşınma dedikçe kaşınıyorsun.O ağzına buradan bir tane koyarım bir daha konuşmazsın.”dedim ona işaret parmağımı sallayarak.
Yan taraftan sıcak bir el benim elimi kavrayınca dengem şaşmıştı.Bunu yapan kişiye döndüğümde o da bana bakıyordu.
”Sakin ol İzmir güzeli.”dediğinde yutkundum.Dibimde dibimde böyle konuşması kurallara aykırıydı.
Sonunda kendime gelebildiğimde elimi onun elinden kurtarıp yüzümü başka tarafa çevirdim.
”Ben gayet sakinim komutanım.”dedim.Aradan beş dakika geçmişti ki arazın cebinde ki bandanayı gördüm.
Emin değildim ama benim bandanama benziyordu.Renkleri aynıydı mesela.Biraz daha dikkatle incelediğimde desenlerininde aynı olduğunu gördüm.Evet bu benim bandanamdı.
”Komutanım bu bandana benim mi ?”diye sordum gözlerinle cebini işaretti ederek.Araz bir bana bir de cebine baktı.Sonra hızla bandanayı sakladı.
”Yok ya senin değil sen karıştırmışsındır.”dedi bakışlarını kaçırarak.Yalanda söyleyemiyordu ki!
”Yok komutanım ben eminim o benim bandanam.”dedim ve o engel olmadan cebinden bandanayı çıkarıp aldım.
”Bakın ben bunu sizin kolunuza sardım.”dedim bandanayı göstererek.Sonra hiç beklemediğim bir şey yaparak bandanayı elimden aldı.
”Tamam işte benim omzuma sarmışsan benim bandanam.”dedi pişkin pişkin.Kaşlarımı çatıp hafifçe üzerine yürüdüm.
”Hayır ya o hala benim badanam.Bakın saçlarımın kokusu sinmiş.”dedim.Gayette makul bir kanıttı.
Araz önce bandanayı kokladı sonra ben daha ne olduğunu anlayamadan yüzünü saçlarımın arasına gömdü.
Nefes alamıyordum.Ne yapacağımı bilmiyordum.Araz saçlarımdan derin nefesleri içine çekerken ben sadece gözlerimi yummuş öylece duruyordum.1
Araz yüzünü hafifçe geriye çekti ama hala çok yakındık.Burunlarımız birbirine değiyordu.
”Hmm,”diye mırıldandı o hoş sesiyle.”Gerçekten de senin saçlarının kokusu sinmiş “1
O kadar etkisi altına girmiştim ki yaptığım tek şey kafa sallamak oldu.Oysa ben ona kırgındım ve geri çekilmem gerekiyordu değil mi ?Yapamadım.
”Komutanım girişte hareketlilik var.”dedi Kenan abi.O sırada ikimizde nerede olduğumuzun farkına varıp birbirimizden uzaklaşmıştık.
Resmen görev başında cilveleşmiştik!
Göz ucuyla araz baktığım da sanki az önce o pozisyonda bulunduğum o değilmiş gibi pür dikkat hedefe odaklanmıştı.
İşte komutan dediğin böyle olur.
Aynen görev başında cilveleşen komutan.
“Kenan ve Sinan siz burada keskin nişancılık yapmaya devam edin.Biz de içeri gireceğiz.”dedi Araz.Hepimiz emredersiniz komutanım dedik.
Araz kalktığında tek sıra halinde en önde araz olacak şekilde yürümeye başladık.Kenan ve Sinan uzakta ki adamları öldürürken bizde binanın etrafında ki adamları öldürüyorduk.
Biz silah kullanmamaya özen gösteriyorduk çünkü Marcus Luck bazı şeylerin farkına varırsa kaçmaya çalışabilirdi.Fakat bu da bir işe yaramazdı.
Tüm adamların öldüğüne emin olduğumuz da kapının önüne geldik.Kapı şaplam bir çelikten yapılmıştı.O yüzden Yiğithan ve Kağan koçbaşını getirdiler.
Onlar kapıyı kırmak için uğraşırken ses çıkmasını umursamıyorduk çünkü artık Marcus Luck için yolun sonuna gelmiştik.
Kafamı yukarı kaldırdığımda perdeyi aralayıp camdan kocaman açılmış gözlerle bizi izleyen marcusu gördüm.
Gülümseyerek el salladım.Bu tatlı hallerim fırtına öncesi sessizliğin işaretiydi.
”Türk Askerleri geldi aç kapıyı.”dedim sesimi hafifçe yükselterek.Marcus hemen perdeyi kapayıp içeri koştu.Kesinlikle kaçmaya çalışacaktı.
”Hadi biraz hızlı olun.”diye uyardım Kağan ve Yiğithanı.Son kez kapıya vurduklarında şükür ki kapı bu sefer açılmıştı.
Yine araz en önde olmak üzere içeri girdik.İçeri de bir kaç adam vardı ve girer girmez onları da öldürmüştük.
”Parla Kağan ve Anıl alt kat sizin.Üst katta bizim.”dedi Araz.Biz dört kişi olarak üst katı ararken diğerleri de alt katı arıyordu.
Üst katta marcusu gördüğüm odanın her bir yerine bakmıştım ama yoktu.Üst katta ki hiçbir odada yoktu.Geriye sadece banyo olduğunu düşündüğüm minik oda kalmıştı.
Araz sert bir tekme atarak kapıyı açtı.Ama her ne gördüyse bir süre öylece kapının önünde dikilmişti.
Ne olduğuna bakmak için kenara geçtiğimde gördüklerimle neredeyse kahkaha atacaktım.
Koskoca(!) silah kaçakçısı Marcus Luck Türk askerlerine olan korkusundan dolayı altına işemişti!
”Lan adam altına mı işemiş ?”diye sordu Yiğithan inanamayarak.İkisine baktığım da göktuncun gülmemek için kıpkırmızı olduğunu gördüm.1
Tekrar önüme döndüğümde Marcus korkudan titrerken ürkek bakışlarla bize bakıyordu.Ama altına işemiş olması benim ciddi durmamı engelliyordu!
Yandan araza baktığım da gülmemek için dudaklarını birbirine bastırdığını gördüm.Arkada ki ikiliye döndü.
”Alın şunu.”dedi ve banyodan çıktı.Bende hemen arkasından çıktım.
”Gerçekten bu görevlerde daha ne kadar şaşıracağım bilmiyorum.”dedi Araz gülerek.
”Hayat sürprizlerle doludur komutanım.”
”Evet mesela ben buraya gelmeden önce senin gibi bir sürprizle karşılaşacağımı ve müptelası olacağımı bilemezdim”1
Dedikleriyle adımlarım duraksasa da sonra hızla yürümüş ve onu arkamda bırakmıştım.
Marcusu o evde çıkardıktan sonra helikopterin ineceği alana gelmiştik.Ama ani gelişen bir sorun çıkmaması için hala kamufle oluyorduk.
O kadar sıkılmıştım ki alimin altında ki karlara öylece resimler çiziyordum.Bulunduğumuz tepenin aşağısı bembeyazdı ve çok güzel duruyordu.
Birden birisi yanıma oturdu.Kimin oturduğuna bakmama gerek yoktu çünkü bu kadar dibime girebilecek tek bir kişi vardı.
Araz.
”Eeee ne yapıyorsun bakalım ?”diye sordu bana.Omuz silktim.
”Öyle etrafa bakıyorum.Çok güzel.”dedim önümde ki bembeyaz alanı izlerken.
”Bence de çok güzel.”diye mırıldandı araz.Ona döndüğümde o karlara değilde bana bakıyordu.
Göz devirip çenesini tuttum ve yüzünü karların olduğu yere çevirdim.
”Karlar diyorum komutanım.Güzel olan şey karlar.”dediğimde önünde ki manzaraya baktı.
Elimin altında ki karlara bir şeyler çizmeye devam ettim.
”Karlara bir şeyler çizmeye bayılıyorum.”dedim araza bakarak.Bir bana bir de yerde çizdiğim yıldızlı şeylere baktı.
Sonra ben daha ne olduğumu anlamdan bulunduğumuz tepeden atladı ve beyaz alana doğru yürümeye başladı.Ben sadece şaşkınlıkla arkasından bakabiliyordum.
Ne yapıyordu bu Allah aşkına.Görev ortasındaydık.Biz kamufle olmaya çalışırken o kendini millete sunuyordu!
”Komutanım ne yapmaya çalışıyorsunuz gelin buraya.”diye bağırdım ama nafileydi.
Karların üzerine kocaman harflerle bir şeyler yazmaya başlayınca sessizce ne yazdığını beklemeye başladım.İşi bitmiş olmalı ki kenara çekilip gururla eserine baktı/
Yazdığı şeyi görünce ağzım açık kaldı.
Affet beni İzmir güzelim!1
Onun bana hitap etme şekline mi yoksa yazdığı şeye mi şaşırsam bilemedim.
Okuduklarımla tebessüm ederken ilk defa içimden geleni düşünmeden yaptım ve tepeden aşağı atladım.O merakla bana bakarken ben onun yazdığı yazının hemen altına kendi cevabımı yazmaya başladım.
İşim bittiğinde geriye çekilip kocaman harflerle yazdıklarıma baktım.
Affettim seni Dağ ayısı!1
Araz yazdıklarımı okuyunca şaşkınlıkla bana dönüp;
”Sen beni affettin mi ?”diye sordu.Alt dudağımı dişleyerek kafamı salladım.Hızla yanıma geldi.Hala üzerinde ki şaşkınlığı atlatamamıştı.
“Duydunuz mu affetmiş beni.”diye sordu tepeden bizi gülerek izleyen time.Parla da telefonuyla video çekti.
”Duyduk komutanım duyduk.Affetmiş!”diye bağırdı Yiğithan.Araz biraz daha yaklaşıp gözlerime baktı.
”Bir daha gözlerinde bana karşı hayal kırıklığını görmek istemiyorum.”diye fısıldadı.
”Beni kırmazsanız görmezsiniz.”diye karşılık verdim.”Ayrıca sizi affetmiş olmam sizi süründürmeyeceğim anlamına gelmez.”
“Ne yaparsan yap boynum kıldan ince.Yeter ki beni yokluğunla sınama.”dedi.Sonra gözlerime baktı.Ona artık umutla baktığımın farkındaydı.1
Kocaman gülümseyip beni kendine çekti ve sımsıkı sarıldı.
Ne olacağını düşünmedim.Saçma demedim.Gereksiz demedim.Sebebini sorgulamadım.Sadece kalbimin sesini dinledim.
Bir hafta.Tam bir hafta.O olayın üzerinden tam bir hafta geçmişti.Bu bir hafta da ise bazı şeyler değişmişti.
Mesela artık araza sinirle bakmıyordum.Tam eskisi gibi olduk da diyemezsin.Ona hala komutanım diyordum fakat buna sesini çıkaramıyordu çünkü onu süründürmeme bile razıydı.
Araz onu affetmeme rağmen bu bir hafta içerisinde kapıma çiçek koymaya devam etmişti.Ayrıca üzerlerine çok güzel sözlerde yazıyordu.
Ama yazdığı notlardan bir tanesi çok hoşuma gitmişti.
Bunlardan bile daha fazla güzel olmayı nasıl beceriyorsun :)
Bana çiçeklerden bile güzel olduğumu söylemişti!
Bu bir haftada hayatımın en güzel günlerini yaşamış olabilirdim.Araz bana o kadar farklı ve güzle davranıyordu ki.Farklı olan bir başka şey ise bakışlarıydı.Daha bir farklı bakıyordu.
Çiçekleri koymak için ayarladığım vazonun dibine biraz su koyup çiçekleri de içerisine koydum.
Ben her gün farklı bir çiçek koyacağını düşünürken o bir gün lale bir günde gül koyuyordu.Yani sadece benim sevdiğim çiçekleri koyuyordu.
Mutlulukla vazoda ki çiçeklere baktım.Sonra vazoyu salonda ki masanın üzerine koydum.Çok güzel duruyordu.
Bugün izin günüydü.Görevden geldikten sonra Marcus sorguya çekilmiş ve bazı bilgiler öğrenilmişti.Bir kaç gün sonra tekrar göreve gidecektik.O yüzden bugün izin almıştık.
Ama bugün ne yapacağımı bilmiyordum.Belki evde kalıp dinlenirdim ama kendimi enerjik hissediyordum.
Hem belki araz yanıma gelirdi.Sonuçta bugün izin günüydü ve komşusuyla bir şeyler yapmak isteyebilirdi.
Kapı çalınca hızla kapıya yürüdüm.Sabahın daha erken saatleriydi.Yani kim olabilirdi ki ?!1
Kapıyı açtığımda karşımda araz duruyordu.Tamam sanırım bu kadar erken gelmesini beklemiyordum.
”Araz senin ne işin var burada ?”diye sordum.Sanki saat bir tık erkendi.Araz eliyle ensesini kaşıdı.
”Şey ben koşuya çıkacaktım ya belki sende benimle gelmek istersin diye geldim.Yani belki biraz etrafı gezeriz.”dedi.
”Olur hatta çok güzel olur.Bekle sen üzerimi değiştirip geleyim.”dedim kapıyı kapatıp içeri girdim.
Üzerime hızlıca bir tayt ve sporcu atleti giydim.Hava soğuk olduğu için montumu da giydim.
Kapıyı açtığımda karşımda arazı görmeyi beklemiyordum.Ay bir de burada mı beklemişti ?!
”Gidelim o zaman.”dedim ve beraber binadan çıktık.İlk başlarda yürüyerek gezmeye başladık.
”Eee bugün çiçeğim nerede kaldı ?”diye sordum şakayla karışık bir şekilde.Araz önce gülümsedi sonra beni şaşırtarak arkasında sakladığı gülü bana uzattı.
”Bugün yüz yüze vereyim dedim.”dediğinde utanarak gülü aldım.Şaka da yapılmıyordu.
”Teşekkür ederim ama her gün bana bir çiçek vermene gerek yok.”dedim gülerek.Omuz silkti.
”Hoşuma gittiğinide nereden biliyorsun ?”
Yürümeyi bırakıp bana doğru bir adım attı ve yüzünü yüzüme yaklaştırdı.
”Çiçekleri alınca gülümsüyorsun.O çok az görünen gamzen belli oluyor.Gözlerin parlıyor.Hafiften yanakların kızarıyor.”dedi.
Şuan o kadar yakındık ki sanki biraz daha yaklaşsa beni öpece-
Boğazımı temizleyerek geri çekildim ve yürümeye devam ettim.Nehrin oralarda bir parka gelmiştik.
Parkın hemen içerisinde bisikletlerin kiralanacağı bir yer vardı.
Araz birden elimden tutup beni o tarafa doğru sürüklemeye başlayınca ne yapacağımı bilemedim.Gülümseyerek birleşen ellerimize bakıyordum.
Araz bisikletlerin yanında durup iki tane bisiklet seçti.Ben ne yaptığını anlamıştım.
”Araz gerek yok.”desem de beni dinlememiş iki tane bisikletin ücretini ödemişti.
Bu arada Diyarbakır’a az da olsa kar yapmıştı.Tahminimce iki gün içerisinde her yer karla kaplı olurdu.
”Hadi bakalım İzmir güzeli.Bu konuda da o kadar iddialı mısın ?”diye sordu Araz bana.
”Şu ileri de bir fırın var.Oraya kadar seninle yarışacağız.İlk varan diğerine istediğini yaptırır.”
”Tamam kabul.Yarışalım.”dedim ve bisikletlere bindik.Araz üçe kadar sayınca başlayacağız dedi ama o daha ikideyken ben sürmeye başladım.
Biraz hileden bir şey olmazdı.
”Hey hile yapıyorsun.”diye bağırdı araz arkamdan.Umursamadan gülerek sürmeye devam ettim.Fakat bir kaç saniye sonra araz bana yetişince gözlerim kocaman açıldı.
”Senin ne için var burada.Nasıl yetiştin bana ya ?!”diye bağırdım.Kahkaha atarak bisikletini bisikletime yanaştırdı.
”Şimdi seni geçince de böyle bağırırsın artık.”dedi ve hızla sürmeye devam etti.
”Hile var ya banane.”diye bağırarak bisikletten indim.Fırının önüne gelmiştik ve yarışı araz kazanmıştı.
”Tam olarak nasıl bir hile var acaba?Önce başlayarak asıl hileyi yapan sensin.”dedi araz bisikleti park ederek.
”Hayır ya!Orada bisikletini bana yanaştırarak dikkatimi dağıttın o yüzden kaybettim.”dedim kollarımı göğsümde birleştirerek.
Araz birden dibime dibime girmeye başladı.Ne yaşıyordu yahu bu ?!
”Bence hiç uzatmayalım.Ben ödülümü alayım.”dedi.
”İyi peki tamam yenilgiyi kabul ediyorum.Ne istiyorsun benden ?”
”Öp beni.”2
Şaşkınlıkla ona bakıyordum.O az önce ne dediğinin farkında mıydı ?Onu öpmeyeceğimi biliyordu.
”Sadece yanağıma konduracağın küçük bir öpücük istiyorum.Ödül olarak.”dedi tatlı tatlı.
Haaa yanağından öpeceksek iyi ya.Ben başka bir şey anladım.
Araz bana yanağını uzatınca ilk başta tedirgin olsam da daha sonra dayanamadım ve yanağına minicik bir öpücük kondurdum.ama araz hala yanağını bana uzatıyordu.
”Öptüm ya çekilsene.”dedim ters ters.Araz şaşkın şaşkın bana baktı.
”Öptün mü ?İyi de ben hiçbir şey hissetmedim ki.”dedi sırıtarak.
”Yalan söyleme ya !Hissettiğini biliyorum!”
”Banane ben öptüm mü öptüm.Hissetmediysen senin sorunun.”
“Hayır ben bunu saymam.Ödülümü hakkıyla istiyorum.”
Daha fazla dayanamadım ve parmak uçlarımda yükselip arazın yanağına kocaman sesli bir öpücük bıraktım.
Araz bu yaptığımla elini yanağına götürüp şaşkın şaşkın bana baktı.Adamı böyle şaşırtırlardı işte!
”Oldu mu ?”diye sordum.Eli hala yanağındaydı.Açıkçası yaptığım şeyi ben kendimden beklemediğim için utanmaya başlamıştım.
”Oldu valla çok güzel oldu.”dedi Araz pişkin pişkin.Utançla başımı öne eğdim.Ne yapmıştım ya ben ?!
”Hadi gel bir şeyler yiyelim.”diyerek beni fırına sokmuştu.
*****
Arazla beraber fırından bir şeyler alıp yedikten sonra eve gelmiştik.Ama benim için çok zor anlardı çünkü kıpkırmızı olduğum için arazın yüzüne bile bakamamıştım.
Benim aksime araz beyin yüzünde güller açıyordu.
Eve gelince kendimi teselli edip sadece bir iddiadan ibaret olduğuna kendimi inandırmıştım.
Sonra da bu olanları sumruya ve parlaya anlatmıştım.Onu affettiğim kısımdan itibaren her şeyi anlatmıştım.Affettiğime inanmamıştı ama ona parlanın çektiği videoyu göstermiştim.
Bir de beraber bisiklet sürdüğümüzden bahsetmiştim ama onlara arazı öptüğümü söylememiştim çünkü o zaman başımın etini yerlerdi.
Sumruya göre biz artık araz ile sevgiliydik ama aslında öyle bir şey yoktu.Arazın bana karşı nasıl duygular beslediğini bilmiyordum.1
Kapı çalınca ayaklanıp kapıya yürüdüm.Bu sefer araz olamazdı.Çünkü zaten daha sabah olanların şokunu atlatamamışken tekrar karşıma çıkmazdı biliyordum.
”Geldim.”diye bağırarak kapıyı açtığımda gördüğüm kişiyle adımlarım durmuştu.Bir elin şokla ağzıma kapanırken dudaklarımdan sadece bir kelime döküldü.
”Abi…”4
Size yine bomba bir bölümle geldim.Gördüğümüz gibi artık Minela ve araz barıştı.
Ama sanmayın ki sevgili olacaklar.Onların önünde artık daha büyük bir engel var.
Demir Alp…1
Açıkçası biliyprsunuz ki bu bölümü ikinci yazışım.Biraz sinir krizi geçirmiş olabilirim ama sorun yok.
Minelanın arazı öptüğü sahne önceden yazdığım bölümde yoktu şimdi içimden geldi ve ekledim.
Yalnız yandı buralar 🔥🔥🔥1
Bunlar şimdiden böyle oldularsa sevgiliyken düşünemiyorum🤭
Diğer bölümde ben uyarmadan oy sınırını fazlası ile geçtiniz.Bu bölümde de aynı performansı bekliyorum.
Bölüm yorumlarınızı buraya bekliyorum.
Sizi seviyorum)))1
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
32.46k Okunma |
3.09k Oy |
0 Takip |
56 Bölümlü Kitap |