Oy sınırı:35*(Oy sınırını geçmeye özen gösterin!”
İçeriden gelen şiddetli çığlık sesi ile Arazla ikimiz hemen ayaklanmıştık.Araz her ihtimale karşı beni arkasına alarak önde yürürken ben çığlığın sebebini merak ediyorum.1
İçeri girip koridora baktığımız da bir tek mutfağın kapısı açıktı.Araz koridorda ki çekmeceli rafların en alt kısmını açıp oradan bir silah çıkarınca şaşkınca ona baktım.O ise eli ile bana sessiz ol işaret yapmıştı.Neden kimse aşağı inmiyordu ?Çığlığı bir tek biz mi duymuştuk ?
Mutfağın kapısına yaklaştığımız da merdivenlerden hızla inen kızları gördüm.Bizi görünce durmuşlardı.
“Ne oldu ?”diye sordu Parla.Araz onlara da sessiz olmalarını işaret ettikten sonra silahı doğrultarak mutfağa girdi.Bende hemen onun peşinden girmiştim.Karşılaştığımız manzara çok garipti.
Ayça yüzünde yeşil bir bakım maskesi ve elinde kocaman bir tava ile mutfağın ortasında dikiliyordu.Asıl garip olan ise Sinanın hemen yerde boylu boyunca yatıyor olmasıydı.
“Abi!”diyerek minik bir çığlık atıp hemen Sinanın başının yanına çöktü Sumru.Sinan yarı baygın bir şekildeydi.Araz silahı indirerek derin bir nefes aldı.O da endişelenmişti.
“Ne oldu Ayça burada ?”diye sordu Ayça’ya.Ayça elinde ki tavayı tezgaha bırakırken neredeyse ağlamak üzereymiş gibi bakıyordu.
“A-abi valla bilerek olmadı.Ben mutfağa girmiştim.Işık kapalıydı onun yüzünü de göremeyince hırsız sandım.Bende bayılttım.”dedi.
“İyi halt ettin!”diye kızdı Sumru.Abisine bir şey olmasından oldukça endişeleniyordu.
“Abi valla bilerek olmadı.Ya zaten simsiyahtı bir de mutfakta çekmeceleri karıştırdığını görünce hırsız sandım.”diye yalvaran bakışlarını abisine atmaya devam etti Ayça.
“En azından tatilde tek dayak yiyen ben değilim.”diye sırıtarak pişkin pişkin söylenen yiğithana ters bir bakış attığım da susmuştu.
“Ne oluyor burada ?”diyerek mutfağa giriş yaptı Yonca teyze.Uykusudan yeni uyandığı belliydi.Yerde yatan Sinanı görünce gözlerinde ki endişeyi görmüştüm.Hemen buzdolabından bir buz çıkardı.
“Koyun şunu çocuğun kafasına.”dediğinde Sumru buzu alıp sinanın kafasına koymuştu.Şuan mutfak o kadar doluydu ki nefes almakta zorlanıyordum.
Sinan gözlerini az da olda açabildiğinde artık neredeyse tamamen ayılmıştı.Doğrulmaya çalışırken başı acımış olmalı ki inleyerek elini kafasına götürmüştü.Ama kafasına dokunmasıyla tekrar inledi.
“Ne oldu lan bana ?”diye sordu kısık bir tonda.Valla Sinan kardeşim bir hırsız sanılmadığın kalmıştı o da oldu.
“Kardeşim bu ne gürültü be bir uyutmadınız ?”diyerek gözlerini ovarak uyku halinden çıkmaya çalışarak Anıl mutfağa girdi.Gözlerini tam açmadığı için henüz bizi fark etmemişti.
Hemen Açelyanın yanında durup gözlerinin açmıştı ki Açelyanın yüzünde ki ürkütücü maskeden dolayı küfür ederek çığlık atmıştı.
“Hoşt ulan hoşt!”diye garip hareketler yapmaya başladı.En sonunda etrafa bakıp bizi fark edince durmuştu.Ne kadar da ikonik bir anın içindeydik şuan.1
“Komutanım hayırdır ?Kurul toplantısı mı var ?”diye sordu.En abartılısından göz devirdim.Gece gece uğraştığımız şeye bakın yani!
“Kes boş konuşmayı!Sinan sende uyandın kalkın hadi salona geçin.Doldurdunuz iyice burayı!”dedi Araz.Mükemmel anımız bölündüğünden dolayı onun da suratında memnuniyetsiz bir ifade vardı.
Yiğithan ve Kaan Sinan’a kalkması için yardım ederken biz de mutfağın çıkışına yönelmiştik.O sırada bizi durduran bir şey oldu.
Osman dede elinde kocaman bir tüfek ve üzerinde pijamaları ile bağırarak mutfağa girmişti.
“Saldırın!Düşman kaleye giriş yaptı saldırın!”diye bağırarak tüfeği bize doğrultunca kızlar ben hariç çığlık atmıştı.3
Ben çığlık atacak durumda değildim çünkü namlu ile burun burunaydım.İçime bir korku tohumu düşerken ne yapacağımı bilmiyordum.
“Dede ne yapıyorsun indir şu silahı!”dedi Araz tüfeğe uzanmaya çalışarak.Osman dede elini tetiğe götürdüğünde derin bir nefes aldım.
“Deden değilim ben senin!Düşmansın sen düşman!Benim asker torunum var asıl onun dedesiyim ben!”derken bahsettiği kişinin karşısında ki kişi olduğunun farkında bile değildi.
Tekrar kafasını bana çevirip tetiğe hafif bir baskı uyguladı.Araz her an tüfeği alabilmek için doğru anı kolluyordu.Osman dede uzunca bana baktı.Sonra da namluyu hafifçe indirip bana en tatlı haliyle gülümsedi.
“Gelinim..”dedi iç titreten bir tonda.Sonunda bizi hatırladığını düşünüp derin bir nefes verdim.
“Evet dedem,ben senin gelininim.”dedim.Her şeyin normale dönmesini beklerken hiç ummadığım şeyler oldu.Osman dede diğerlerine bakıp tekrar kaşlarını çatarken bileğimden tutarak beni yanına çekmişti.
“Vay pislik düşmanlar!Demek gelinimi esir alırsınız he?!”diye bağırıp tekrar namluyu doğrulttuğunda bu sefer hedefinde Göktunç vardı.Namlunun ona doğrultulduğunu görünce gülümseyerek ellerini havaya kaldırdı.
“Beni de hatırladın mı dede ?Hani sabah tavla oynamıştık ?”diyerek bir umut şansını denedi.Ama osman dede hala aynı ciddiyet ile göktunca bakıyordu.Bu işin böyle olmayacağını anlayarak osman dedenin koluna dokunup bana dönmesini sağladım.
“Dedecim,sen yanlış hatırlıyorsun.Onlar düşman değil.Hepsi bizim ailemiz.”dedim ve koluna girerek herkesi tek tek işaret ederek tanıtmaya başladım.Önce arazı gösterdim.
“Bak bu senin asker olan torunun,sonra yonca teyze de senin kızın.Diğerleri bizim arkadaşlarımız.Hatırlamadın mı ?”diye sordum.Gözlerini kısarak herkesin üzerinde gezdirdi.Sonra aklına bir şey gelmiş gibi gözlerini kocaman açtı.
“Hatırladım!”dedi büyük bir coşku ile.Sonunda herkes derin bir nefes verirken araz çok belli etmeden tüfeği Osman dededen almıştı.
“Kalmayın böyle ayakta hadi salona geçin.”dedi Yonca teyze.Kesinlikle haklıydı çünkü mutfakta yaşamadığımız şey kalmamıştı.Herkes yavaş yavaş mutfaktan çıkarken araz ve ben en sona kalmıştık.Mutsuz bir çocuk gibi dudaklarını büzerek başını sağa eğerken bu hali gözüme çok tatlı gelmişti.Gülümseyerek omuz silktim.Konuşmadan anlaşıyorduk.Araz bahçede ki an bölündüğü için üzüldüğünü belirtirken ben de yapacak bir şey yok dercesine omuz silkmiştim.Mutfaktan çıktığım da hemen arkamdan o geliyordu.
Salona geçip oturduğumuz da Sinan tamamen ayılmıştı fakat hala kafasına buz tutuyordu.Kızların hepsi yüzünde ki maskeleri yıkamıştı.Zaten bir maske vakası daha kaldıramayacaktım.Ayça kendini hala çok kötü hissediyor olmalı ki kafasını kaldırmıyordu.Osman dede ve Yonca teyze burada yoktu.Büyük ihtimalle ikisi de yukarı çıkmıştı.
“Daha iyi misin abi ?”diye sordu Sumru.Sinan acıklı bir şekilde kafasını iki yana salladı.
“Nasıl iyi olayım abisi ?Kafamı yardılar!”derken bakışları Ayça’nın üzerindeydi.
“Abartma Sinan.Gören de çıt kırıldım sanar seni.Kız yanlış anlamış olmuş bir hata.”diye araya girdim.Sinan Ayça’nın biraz daha üstüne giderse ağlayabilirdi.
“Özür dilerim.Ben bilerek yapmadım.”diyerek mahçup bir şekilde konuştu Ayça.Aynı zaman da Sinan’a melul bakışlar atıyordu.
“Bakma kız öyle tatlı tatlı.Affettim tamam.”dedi Sinan gülerek.Bu dedikleri Arazın yerinde dikleşmesine ve kaşlarını çatmasına sebep olmuştu.Uyarıcı bir tonda boğazını temizlediğinde Sinan maruz kaldığı bakışlardan dolayı yerine sinmişti.Uykum geldiği için koltuktan kalktım1
“Bir sorun da kalmadığına göre hepinize iyi geceler.”dedim ve odadan çıktım.
Yeterince yorucu bir gün olmuştu.
Sabah dünün yorgunluğundan dolayı zor uyanabilmiştim.Şükür ki gece yaşadığımız olayları bir şekilde atlatmıştık.Şimdi de aşağı inmek için hazırlanırken kıyafet seçiyorduk.Boş boş valizime bakıyordum.Elime yine bir jean pantolon alıp üzerine de ince bir krem kazak seçtim.Kazağın yakası kare yakaydı.Üzerimi giyindikleri sonra saçlarımı topladım.Saçlarım hafifçe dalgalanmıştı.
(Minelanın kıyafetleri)1
Dudaklarıma hafif bir parlatıcı sürdükten sonra kızlara döndüm.
“Ben hazırım,aşağı iniyorum.”diyerek kapıya yönelecekken sumru kapının önünde durarak buna engel oldu.
“Önce sorumu cevapla,sonra gidersin.”
“Ne sorusu Sumru ?”diye sordum kollarımı göğsümde birleştirirken.
“Dün gece araz ile bahçe de ne yapıyordunuz ?”diye sorunca öylece baktım.Bizi ne zaman görmüştü ?Hemen boğazımı temizledim.
“Hiiiç öyle konuşuyorduk.”dedim uzatarak.Sumru bundan daha fazla şüphelenirken tek kaşı havalanmıştı.
O benim üzerime doğru yürürken kapıdan ayrılmış olmasını fırsat bilerek hemen çevik bir hareket ile arkasına geçmiş ve kapıdan çıkmıştım.Merdivenlerden inerken onun isyanlarını duyuyordum.
“Lanet olsun senin bordo bereli yeteneklerine!”diye bağırıyordu arkamdan.Onun bu haline güldüm.Eğer kaçmasaydım dün gece olan daha doğrusu yarım kalan şeyleri en küçük detayına kadar öğrenmek isteyecekti.Ve ben net bir şey olana kadar arazın yarım kalan itiraf çabalarını kimseye anlatmayı düşünmüyordum.
Aşağı indiğimde her zaman ki gibi sofra hazırdı.Yonca teyzeye imreniyordum çünkü eli oldukça hızlı ve yetenekli bir kadındı.
“Günaydın!”diyerek mutfağa girdim.Yonca teyze ve Osman dede mutfaktaydı.
“Günaydın kızım.”dedi Yonca teyze.Osman dede ise kafasını kitap gibi bir şeyden kaldırıp bana baktı.
“Günaydın gelinim,gel bakayım yanıma sana neler göstereceğim ?”diyerek yanında ki sandalyeye oturmamı işaret ettiğinde gidip oturdum.Kapağı kapalı olan şeyi gösterdim.
“Albüm,fotoğraf albümü.”dedi.Sonra albümün ilk sayfasını açtı.Fotoğrafta asker üniforması içinde bir adam vardı.Bu Osman dedeydi.
“Bak kızım bu benim gençliğim.”dedi fotoğrafı işaret ederek.”Ey gidi günler.”derken sesinden özlem akıyordu.
Hemen altta yine asker üniforması içinde bir adam vardı ama bu adamı tanımıyordum.Yani aslında tanıdık geliyordu ama çıkartamıyordum.Fotoğrafı işaret ettim.
“Bu kim peki ?”diye sorduğumda Osman dedenin gözleri dolmuştu.Bir süre öylece fotoğrafa baktı.Sonra da dolu gözlerini bana çevirdi.
“Bu..”dedikten sonra Yonca teyzeye baktı.”Oğlum.”dediğinde öylece kaldım.
Ne diyeceğimi bilmiyordum.Bir kaç gün öncesine kadar arazın babasının şehit olduğundan bile haberim yoktu.Fotoğrafta ki adam araza çok benziyordu.Hatta araz babasının kopyasıydı.Babasının da gözleri yeşildi.
Yonca teyze de derin bakışlarla öylece uzaklara dalmıştı.Bu fotoğrafla beraber ortamı bir kasvet kaplamıştı.Bu hüznü dağıtmak için albümin sayfasını çevirdim.Bu sefer çocukluk fotoğrafları vardı.
“Bu araz mı ?”diye sorarken şaşkın şaşkın ilk fotoğrafa bakıyordum.Bu fotoğrafta araz vardı fakat çocuk değildi.Daha çok 15-17 yaşları arasında duruyordu.Üstünde normal okul üniforması vardı.Kıyafetleri de her zaman ki gibi düzenli ve ütülüydü.
Altta ki fotoğrafa baktığım da Ayça ile olan bir fotoğrafları vardı.Yeşil bir alanda çekilmişti.Osman dede fotoğrafı işaret etti.
“Ha bak burada pikniğe gitmiştik.Ayça ile arazı çekmiştim.Çocukken pek huysuzdu kolay kolay fotoğraf çektirmezdi.”dedi.Zaten fotoğrafta ki surat ifadesinden nasıl memnun olduğu belliydi.Diğer sayfada ki fotoğrafı görünce kahkaha attım.
Arazın sünnet fotoğraflarıydı.
İlk fotoğrafta akrabalarının arasında çatık kaşlar ile kameraya bakarken ikinci fotoğrafta ağlamaktan kıpkırmızı olmuş bir suratla bakıyordu.
Kahkahamı durdurarak Osman dedeye döndüm.
“B-bu gerçekten o mu ?”derken gülmekten nefesim kesiliyordu.Yonca teyze ve Osman dede de bu halime güldü.
“Sünnet olmayacağım diye her yeri birbirine katmıştı.Her şeyde cesaretliyken sünnete bir türlü ısınamamıştı.”
Fotoğrafa baktıkça gülüyordum.Öyle bir meseleydi yani.
“Günaydınlar!”diye mutfağa girdi araz.Arazın suratına bakınca bile o fotoğraf aklıma geliyordu.Sanırım bir süre etkisinden çıkamayacaktım.
Araz bu gülen halime bakarak ne var anlamında göz kırptı.
“Hayırdır ?Neye gülüyorsun bu kadar ?”diye sorunca albümü işaret ettim.
“Senin sünnet fotoğraflarına.”dediğimde gözlerini kocaman açmıştı.Osman dedeye bakarken bize doğru yürüyordu.
“Dede sakın onları gösterdiğini söyleme!”diyerek gelmiş ve albüme bakmıştı.O fotoğrafları görünce yüzüne çok değişik bir ifade yerleşti.
“Dede hani kimse görmeyecekti bunları!”diye yakındı.Araz efendiye bak sen!Karizması çizilmesin diye uğraşıyor.
“Öyle deme ya.Ben bayıldım!”dediğinde gözleri bir süre gülüşümde takılı kaldı.
“Anne bak bunlar burada ne fenalıklar yapıyor sen de hiç kızmamışsın.”diye bizi annesine şikayet edince ona şokla baktım.
Kıdemli üsteğmen kızılkurta bak sen!
Yonca teyze karışmadığını belli edercesine ellerini havaya kaldırmıştı.
“Kahvaltıdan sonra çarşıya gezmeye gideceğiz.”diyerek beni bilgilendirdi.Bana uyardı.Gitmeden buradan anı olacak bir kaç şey almak istiyordum.
“Siz gidersiniz oğlum.Ben bir komşuya uğrayacağım.”dedi Yonca teyze.
“Anne hadi kahvaltıya gelin!”diye içeriden bağırdı Ayça.Hepimiz mutfaktan çıkıp masaya oturduk.Kahvaltıdan sonra ise çarşıya çıkmak için yukarı çıkıp çantamı almıştım.
Çarşıya geleli neredeyse bir saat oluyordu.Çok büyük bir yer değildi.Ama oldukça tatlı bir çarşıydı.Mesela her satıcı birbirini tanıyordu.Eskilerde kalan o sıcaklık burada hala devam etmekteydi.
Parlalar şimdiden altı yedi poşet alış veriş yapmışlardı bile.Bende öylece üç poşetim ile duruyordum.Bunun içinde de hediyelik eşyalar vardı.
“Ay şuraya da girelim.”diye bizi bir dükkana daha sürükledi Ayça.Burası takıcıydı.El emeği olduğunu düşündüğüm çok güzel takılar vardı.Herkes bir yere dağıtırken ben bilekliklerin olduğu yerde duruyordum.Omzumdan düşecek gibi olan çantamı tekrar omzuna astım.Sabahtan beri düşüp duruyordu.
“Ver bana.”dedi Araz.Anlamaz gözler ile ona baktım.Çantamı işaret etti.
“Ver sen seçene kadar ben taşıyayım.”dedi.Tereddüt etsem de işimi kolaylaştırmak için çantamı ona verdim.Poşetlerimi de almıştı.Tekrar bilekliklere döndüm.Burada doğal taşlı bileklikler vardı.Her bileklik bir renge göre tasarlanmıştı.
Mesela sadece mavi renkli taşların bulunduğu bir bileklik vardı.Ya da pembe taşlar.Ama benim favorim yeşil olandı.
“Buyurun,yardımcı olayım.”diyerek tezgahın arkasına bir kadın geldi.Gülümseyerek ona bileklikleri işaret ettim.
“Bu bileklikler doğal taş mı ?”diye sormadan edemedim.Kesin bilgi lazımdı.Kadın gülümseyerek anlatmaya başladı.
“Evet gerçek doğal taş kullanıyoruz.Aslında bu bilekliklerde ki temamız çift bilekliği olması.Çiftler birbirlerinin gözleri renginde bileklikleri seçip takıyorlar.”dedi kadın.
Saol be ablacım.Ben şimdilik tekim.
“O zaman biz bir çift bileklikleri alalım.”diye araya girdi Araz.Şaşkınlıkla ona baktım.Burada ki çift biz mi oluyorduk ?Kadın hemen bizim gözlerimize uygun bileklikleri ayarlarken arazın ne yaptığını anlamaya çalışıyordum.
Araz bilekliklere bakmak için öne eğilirken sabit durmadığı için çantamı omzuna takmıştı.Şuan çok minnoş duruyordu!1
“Buyurun efendim.”diyerek bileklikleri bize uzattı kadın.Araz iki bilekliği de aldıktan sonra ücreti ödedi.Önce yeşil olan bilekliği benim bileğime geçirdi sonra da kahverengi olanı kendi bileğine taktı.
“Nasıl ?Güzel oldu mu ?”diye sordu birde.Anın verdiği etkiyle sadece kafamı sallayabildim.Yavaş yavaş yürümeye devam ederken ben arazla yan yana duran bileklerimize bakıyordum.Benim gözlerimin rengi onun bileğindeydi.Onun ki de bende…
Sonunda şok etkisini üzerimden atmıştım ama şimdi de salak gibi sırıtıyordum.Ey aşk!Sen nelere kadirsin ?
Alışveriş falsı bittiğinde bir çay bahçesine gelmiştik.Etraf çiçekler ile doluydu.Fotoğraf çekilmedik özel alanlar vardı.Masadakiler fotoğraf çekinmek için ayaklanırken ben ve araz hala oturuyorduk.Yorulmuştum valla biraz dinlenecektim.
“Ne içersin ?”diye sordu Araz.Canım böyle buz gibi şeyler çekiyordu.
“Soğuk olsun da ne olduğu fark etmez.”
“Olur.”dedim büyük bir iştah ile.Şimdiden ağzım sulanmıştı.Araz bu durumu fark etmiş olmalı ki bu halime güldü.Sonra da garson olduğunu tahmin ettiğim çocuğu çağırdı.
“Araz abim,hoş geldin.Ne zamandır buralarda yoktun ?”derken oldukça mutlu gözüküyordu garson çocuk.Araz da aynı samimiyet ile gülümsedi.
“Hoş buldum koçum.Bir memleketi ziyarete geleyim dedim.”dedi.Bende yabancı gibi öyle kalmıştım burada.Çocuğun bakışları bana dönerken sırıttı.
“Yenge hanım mı abi ?”diye sordu göz kırparak.Araz sessiz kalmıştı buna.Ne evet diyebiliyordu ne de hayır.
“Boş konuşma Kerim.Hadi sen bize iki tane soğuk limonata.”getir diyerek çocuğu göndermişti.Bende o sırada telefonumu çıkarmış etrafı çekiyordum.Aklıma gelen fikir ile gülümseyerek araza döndüm.
“Bileğini versene.”dedim hevesle.Önce bir bakış attı sonra da bileğini uzattı.Hemen kendi bileğimi de onun bileğinin yanına koyarak bilekliklerimizin fotoğrafını çektim.
“Çok güzel oldu!”dedim çektiğim fotoğraflara bakarak.Araz da kafasını eğip fotoğraflara baktı.
“Bana da atsana bunu.”dediğinde fotoğrafları ona da attım.Limonatalarımız gelince biraz limonatamı içtikten sonra masadan kalktım.Etrafta fotoğraf çekmek istiyordum.
“Ben fotoğraf çekeceğim.”dedim araza.Hiç sorgulamadan benimle beraber kalktı.Rize’ye geldiğimizden beri yapışık ikiz gibi geziyorduk.O nereye ben oraya.Ben nereye o oraya.
Çay bahçesinin boş alanlarına yürüdüm.Hemen arkamdan geliyordu.Sonunda masaların olmadığı ve Karadeniz manzarasının mükemmel gözüktüğü alana gelince durup araza döndüm.
“Fotoğrafımı çeker misin ?”diye sordum.Kafasını sallayarak telefonunu çıkardığında bende ona telefonumu uzatmıştım.Benim telefonumu işaret ederek;
“Kalsın buradan çekerim.”dedi.
Hemen çitlerin olduğu yerlere doğru yürüyüp saçımı başımı düzelttim.Kameraya bakarak bir sürü çeşit poz verdim.Araz hiç sesini çıkarmadan hepsini çekti.İşini oldukça ciddi yapıyordu.Pozlarım bittiğinde pıtı pıtı adımlarla koşarak arazın yanına gittim.
“Bakayım nasıl olmuş ?”diye sorduğumda bir yandan da yürüyorduk.Masaya gelip oturduğumuz da araz telefonunu önüme bıraktı.
“Bak bakalım beğenecek misin ?Beğenmezsen yine çekerim.”dedi.Dudaklarımı dişleyerek telefonunu elime aldım ve fotoğraflara bakmaya başladım.
Hepsi aşırı başarılı çekilmişti.Arazı kesinlikle tebrik ediyordum.
“Bunları bana at olur mu ?Eline sağlık çok güzel çekmişsin.”dedim.Çapkın bir gülüş belirdi dudaklarında.
“Çekilen kişi güzel olunca başka bir seçenek kalmıyor.”dedi kalbimi eriten ses tonu ile.Utanarak önüme döndüm ve limonatamı içmeye devam ettim.
Sonra da eve dönmek için yola koyulmuştuk.
Eve döndüğümüz de kendimi yatağa atmıştım.Sanırım bir tık azcık ucundan yorulmuştum.Yine de kendimi toparlayarak kalkmam gerekmişti.
Çünkü Karadeniz düğününe gidiyorduk!1
Evet yanlış duymadınız.Karadeniz düğününe gidiyoruz.Çok ani gelişen bir durumdu.Eve geldiğimiz de Yonca teyzenin bir komşusunun kızının düğününün olduğunu öğrenmiştik.Ayça bunu duyunca abisine ve annesine adeta yalvarmıştı.Araz düğüne gitmemeye kararlıydı.Ama bir yerden sonra işe ben dahil olunca hayır deme şansı kalmamıştı.
Açıkçası düğüne gitmeyi istiyordum.İlk defa bir Karadeniz düğününe gidecektim.Arazın neden istemediğini bilmiyordum ama zaten çok durmadan gelirdik.En fazla bir saat yani.
Ama kocaman bir sorun vardı.Ben buraya gelirken düğünde giyilecek bir elbise getirmemiştim.O yüzden valizimde ki elbiselerle bakışıyordum.Genel olarak pantolon kazak tarzı takılmıştım.Ne yapacaktım ben
Gözümü kapatarak elimi rastgele valizin içine attım ve elime gelen ilk şeyi çektim.Gözlerimi açtığımda elimde geldiğimden be gitmediğim yeşil minik beyaz çiçekli eteğimi gördüm.Aslında gideceğim düğün için çok uygundu.Sonuçta tanıdığım birisinin düğünü değildi o yüzden süslenmem gerekmezdi.Hem etekle aşırı basitte durmazdım.
Etekte karar kıldıktan sonra üstüne de krem renginde boğazlı kalın bir kazak seçmiştim.On dakika da gayette güzel bir kombin yapmıştım bence.
Takılarımı da ayarlarken odada büyük bir kargaşa vardı çünkü kızların hepsi aceleyele hazırlanmak ile meşgullerdi.Sumru elinde ki kırmızı elbiseyi üstüne tuttu;
“Kızlar sizce bu mu ?”kırmızı elbiseyi çekip siyah olanı gösterdi.”Yoksa bu mu ?”
“Birini giy bitsin işte.”dedi Parla saçlarını maşa yaparken.Sumru göz devirdi.
“Ya ne demek giy gitsin ya.Biraz özenmeye çalışıyorum.Belki de hayatımın aşkını bulacağım.”dedi iç çekerek.
“Neyi bulursunuz bilmem ama biraz daha hazırlanmazsanız o düğünü görmezsiniz.”dedim giyinmek için odada ki banyoya ilerlerken.
“Konuş sen konuş,bulmuşsun tabi hayatının aşkını.”diyerek arkamdan sıralamaya başladı.Yalan yok bulmuştum,hem de çok güzel bulmuştum.
Üzerimi giyindikten sonra sıra saçlarıma gelmişti.Saçlarımın bir tutamını arkada birleştirip toplarken alt tarafta ki saçlarım açık kalmıştı.Perçemlerimde her zaman ki gibi salıktı.Bu modeli çok seviyordum.Saçlarım da bitince boynuma arazın aldığı kolyeyi ve bileğime de yeşil bilekliği taktım.Çantamı da elime alıp yatağa oturdum.Bu sefer kızları bekleyecektim.Telefonum da gezinirken arazın beni çektiği fotoğraflara baktım.Hemen instagrama girip iki üç tanesini paylaştıktan sonra telefonu bırakıp kızlara baktım.Aradan bir kaç dakika geçmişti ki telefonuma bildirim düştü.Gelen bildirime bakınca gözlerim şokla açıldı.
Araz hikayeme alev atmıştı!1
Gerçi şaşırmamak lazımdı.Şu bir kaç günde kendini fazlası ile aşmıştı.Bende aynı şekildeydim.
“Tamamdır!”dedi Sumru rujunu sürmeyi bitirdikten sonra.Sonunda hepsi hazırlanabilmişti.Sumru hariç hepimiz oldukça sade giyinmiştik.Gerçi bizim onun gibi kısmet bulma hayalimiz yoktu.Tam kapıdan çıkacakken Sumru yine bizi durdurmuştu.
“Ay durun bu güzelliklerle selfie çekinelim.”dedikten sonra kamerayı açıp selfie çekmişti.Onları arkam da bırakıp aşağı merdivenlerden indim.Son basamağa geldiğimde hemen ileride koluna saat takan arazı gördüm.Saati ile işi bitince kafasını kaldırdı ve beni gördü.
Çok yakışıklı olmuştu a dostlar!
Baştan aşağı beni süzünce utanmadan edememiştim.Gözlerinde o kadar yoğun bir duygu vardı ki bazen anlayamıyordum.Son basamağı da indikten sonra tam karşısında durdum.
Üzerinde siyah bir kumaş pantolon ve haki yeşili Polo yaka tişört vardı.Kalbime zarardı.Araz titrek bir nefes aldı.
“Ben güzel miyim ?Yoksa yakışıklı mı demek istedin ?”diye sorarken sohbetin saçmalığını ikimiz de umursamıyorduk.
“Yok gayette güzel demek istedim.Hatta sen benim güzelimsin.”dedim sesimi biraz kalınlaştırarak.Şuan hanımcı erkek gibi davranmaya çalışıyordum.Araz bu halime kahkaha attı.
Kendi aramızda flörtleşme ile karışık bir sohbet ederken herkes aşağı inmişti.Düğün yapılacak yer buraya yakın olduğu için yürüyerek gitmiştik.
Düğün alanına vardığımızda çekingen bakışlarla etrafa bakıyordum.Burada herkes birbirini tanıyor gibiydi.Bir biz yabancıydık galiba.Henüz düğün alanına girmeyip öylece durduğumu fark eden araz elini belime koyarak beni yürütmeye başladı.
Masaya geldiğimizde herkes otururken araz da benim oturmam için sandalyeyi çekmişti.
“Teşekkür ederim.”diyerek kibarca gülümseyip sandalyeye oturdum.Ortam oldukça güzeldi.Etraf balonlarla ve süslerle süslenmişti.Tam bir kasaba düğünü havası vardı.Gelin ve damat henüz gelmediği için çocuklar pistte koşturup duruyorlardı.Hatta bazı genç kızlar çalan müziklerle kendi aralarında dans ediyorlardı.
“Ay hadi kalkın bizde dans edelim!”dedi Sumru heyecanla.Ayça hemen ayaklanıp ona eşlik ederken ben yerimde oturuyordum.
“Siz edin ben oturacağım.”dedim.Parla yanıma gelip koluma yapıştı.
“Hayır ya yok öyle oturmak.Kalk dans edeceğiz!”diye beni zorla kaldırmaya çalıştı.Kafamı iki yana salladım.Olmazdı işte banane!
“Hadi Minela gel bizimle.”diye bir ricada bulundu Açelya.Bu kız böyle diyince de hiç reddedesim gelmiyordu.
Oflayarak sandalyeden kalktım.Başka türlü kurtuluşum yoktu.Masadan ayrılmadan önce araza bir bakış atmıştım.Pistin çok da orta olmayan kısmına geçtiğimizde kızlar beni ortalarına alarak dans etmeye başlamıştı.Bir yandan da çalan şarkıya eşlik ediyorlardı.
Birisi çıkar onu anlayamazsın!”
Üzerimde ki çekingenliği bir kenara bırakarak bende şarkıya eşlik ettim.
“Sen o tür oyunlara katlanamazsın,
Arazla göz göze geldiğimizde ona göz kırparak omuzlarımı oynattım.
“Hadi diyelim biri çok deli sevdi
Senin için her şeyi her şeyi verdi,
Ya bir gün olur sana bel kıvırırsa
Biz dans etmeyi sonlandırana kadar arazın gözleri üzerimden ayrılmamıştı.Arada bir etrafı kontrol ediyor sonra tekrar beni izlemeye koyuluyordu.Biz başka bir şarkıya geçiş yaparken arazın hemen yanında duran teyze ona doğru bir şeyler fısıldamıştı.
Araz başlarda kadını normalce dinlerken kadın ne dediyse birden kaşlarını çatmıştı.Sonra bana bakarak kadına bir şeyler söylemişti.Neler döndüğünü bilmiyordum ama iyi şeyler olmadığı kesindi.Kadın arazın dedikleri ile bana bakmıştı.Sonra da kendi önüne dönmüştü.Biraz daha oynandıktan sonra kızları bırakıp masaya yürüdüm.Sandalyeme geçirip oturduğumda az bana bir su uzatmıştı.
Suyu kana kana içtikten sonra nefesimin düzelmesini bekledim.Bu sırada pist boşaltılmıştı.Anlaşılan gelin ve damat sonunda geliyordu.Araza o teyze ile ne konuştuğunu sormak istiyordum ama çekiniyordum.Neyse belki kendisi söylerdi.
“Döktün mü kurtlarını ?”diye sordu Araz.Gülümsedim.
“Ne yalan söyleyeyim çok iyi geldi.”dedim.Yorulmuştum ama sorun yoktu.
“Yalnız yavrum cilve yaptığın kısım gözümden kaçmadı değil.”dedi.Göz kırpıp omuzlarımı sallamamdan bahsediyordu.Yine tatlı tatlı gülümseyerek omuz silktiğimde sabır çekmişti.
Gelin ve damat geldiğinde kısa bir nikah töreni yapılmıştı.Ardından ise gelin ve damar ilk dansına kalkmıştı.Onlar romantik bir şekilde dans ederken bende gülümseyerek onları izliyordum.Çok tatlı bir çiftti bence.
Onların ilk dansı gittikten sonra farklı bir dans müziği başlamıştı.Bu sefer sadece gelin ve damat değildir başka çiftlerde dansa kalkıyordu.Göktunç hiç vakit kaybetmeden Parlayı dansa kaldırmıştı.Sumru abisine onu dansa kaldırması için yalvarırken Sinan bunu istemiyordu.
Araz sandalyeden kalkıp elini bana uzatınca şaşkınca ona baktım.Beni dansa mı kaldıracaktı ?
“Bu dansı bana lütfeder misin İzmir güzeli ?”dedi oldukça kibar bir ses ile.Aynı kibarlıkla gülümseyerek elimi avucuna bıraktım.
“Tabi ki ederim Rize yakışıklısı.”dediğimde kahkaha attı.Burada ne güzel iltifat buluyordum.
Elimi tutarak bizi piste doğru yürüttü.Hemen Parla ve Göktuncun yanında yerimizi almıştık.Araz birleşen ellerimizi ayırmadan diğer eli ile belimi kavramıştı.Bende boşta kalan elimi onun omzuna yerleştirmiştim.Yavaş ve uyumlu ritimlerle dans ederken tek odağımda gözleri vardı.Keza onun da benden farkı yoktu.
Dansın ortalarına kadar sessiz ve uyumlu bir şekilde dans etmiştik.Dans ederken herkesin bize baktığını hissediyordum.
“Araz ?”diye sordum dayanamayarak.Gülümsedi hemen.
“Hmm ?”diye mayışmış bir cevap verdi.
“Burada ki herkes niye bize bakıyor gibi hissediyorum ?”
“Yanımda görülen ilk dişi varlıksın çünkü.”dediğinde şaşırmıştım.Ne yani daha önce hiç sevgilisi olmamış mıydı ?Ne güzel ne güzel.
“Acaba gelin çiçeğini ne zaman atacak ?”diye sordum etrafa bakarak.Tamamen öylesine sorduğum bir soruydu ama araz ciddiye almıştı.
“Hayırdır çiçeği mi tutacaksın ?”diye sordu.Düşünüyor gibi yaptım.
“Yani neden olmasın.Sonuçta gencecik bekar bir kızım.Belli mi olur belki kısmetim çıkar.”dedim.Arazı sinir etmek için uğraşıyordum.Zaten çatılan kaşlarından başarılı olduğumu anlamıştım.
Fakat belimden tutarak beni aramızda hiç mesafe kalmayacak şekilde kendine çekmesini beklemiyordum.
Dudaklarını kulağıma yaklaştırarak fısıldadı.
“Sana çıkacak tüm kısmetlerin yolunu kapatırım ulan!”diyen sesini duyunca kıkırdadım.Sinirini yerdim bu adamın!
Tekrar eski pozisyonuna dönüp bu sefer daha yüksek sesle konuştu.
“Ayrıca çiçeği tutamazsın.Burada ki bir kadına evli olduğunu söyledim.”dedi pişkin bir şekilde.
“Bu gerçeği onların bilmesine gerek yok.”
“Ulan kadın kendi oğluna seni beğenmişti!”
Araz birden ani çıkışınca ne diyeceğimi bilememiştim.Araz sesini daha sakin bir Jale getirerek konuşmaya devam etti.
“Beğenmesin kimse seni.”diye ekledi.Sessiz kalarak bir şey söylemedim.Hemen yanımızda ne zaman geldiklerini bilmediğim açelya ve kaanı görünce şaşkınlıkla ağzım açılıp kapandı.
“Bunların arasında bir şey mi var ?”diye sordum dans eden ikiliyi göstererek.
“Var bir şeyler.Kokusu çıkar yakında.”dedi.Dans müziğinin sonuna geldiğimize araz yine elimi tutarak beni masaya yürümüştü.Sandalyeme oturduğumda hemen ileride ki masadan bir kişi dikkatimi çekmişti.
Belki de düğün başından beri buradaydı ve ben fark etmemiştim.İnşallah bizim arazla dansımızı görmüştür!Amin!
Müzikler yavaş yavaş değişirken Karadeniz havasına geçil yapılmıştı.Oldukça uzun bir horon oluşturulmuştu.Horona olan ilgimden dolayı heyecanla yerimde kıpırdandım.Sonra aklıma gelen fikir ile arazın koluna yapıştım.
“Araz horon çekelim mi ?”diye sordum büyük bir hevesle.Küçükken merakımdan dolayı horon kursuna gitmiştim ve o gün bu gündür unutmamıştım.
Araz bir horona bir de bana baktı.
“Horon mu çekeceksin ?”diye sorunca heyecanla kafa salladım.
“Yok yavrum kalsın.Biz oturalım şimdilik.”dediğinde omuzlarım çöktü.Suratım asılırken masayı arazın kafasına geçirmek istiyordum.Küstüğümü belli edercesine masadan kalkıp horona doğru yürüdüm.
O gelmese bile ben kendim giderdim!
Hıh!
Horonun ortalarında bir yere iki adamın arasına girmiştim.Tamam bir tık sıkışmış olabilirdim ama onlara ayak uydurunca benim için bir sorun olmamıştı.Oldukça hızlı bir horon çekiyorduk.Ama hiç sırıtmadan onlara uyuyordum.Beş dakika boyunca onlarla horon çektim.Oynamaya devam ederken kafamı kaldırdığımda öfkeli gözlerle bana doğru yürüyen hemen peşinde de yiğithanı sürükleyen arazı gördüm.1
Yiğithan araza bir şeyler anlatmaya çalışıyordu.Daha doğrusu yalvarıyor gibi duruyordu.Yanımda geldiklerinde az da olsa konuşmalarını duyabilmiştim.
“Komutanım Allah rızası için ben ne anlarım horondan ?”diye sordu Yiğithan.Araz onu pek umursamıyordu.
Araz hemen dinime gelip yanımda ki adamı ileri itmiş ve elimi tutarak horona katılmıştı.
Araz Kızılkurt benimle horon çekiyordu.2
Yiğithanı da diğer adamla arama soktuğunda amacını az da olsa anlamıştım.Onun sinirini bozan şey adamların elini tutmamdı.
Araz hiç zorlanmadan horona doğru bir şekilde uyum sağlarken Yiğithan için aynı şeyi söyleyemeyecektim.Yani dışarıdan görme bir kişi yaptığı hareketlerden dolayı onu deli sanabilirdi.
Kendisi şuan paragrafın akışını bozan cümle konumundaydı.1
“Benimle hareket et Yiğithan.”diyerek ona biraz da olda öğretmeye çalıştım.Dediğimi yaparak bana uyum sağladığında az da olsa iyileşmişti.
Nefes nefese horondan çıktığımda diğer ikili de hemen arkamdan geliyordu.Masaya geçip oturunca Osman dede beni alkışladı.
“Maşallah benim gelinime,çok güzel oynadı.”dediğinde ona öpücük attım.Bir tık pestilim çıkmıştı ama halledecektim.
Düğün yavaş yavaş ilerlemeye devam ederken biz biraz toparlanmaya başlamıştık.Zaten çok duramayacaktık.Bir saatlik gelmiştik.Tam masadan kalkacaktık ki kızların özellikle de Sumrunun büyük ricası üzerine gelinin çiçek atma merasimine de kalmıştık.Yonca teyze ve Osman dede önden eve geçmişlerdi.
Genç kızlar ve bir kaç erkek gelinin hemen arkasında yerini alırken gelinde dans ederek doğru zamanı kolluyordu.Bende kenarda parla ile onları izliyordum.Malum araz efendi kadına evli olduğumu söylemişti.
Gelin bir kaç kere herkesi kaldırdıktan sonra son kez arkasına dönüp bu sefer çiçeği fırlatmıştı.Herkes büyük bir kargaşa içerisinde çiçeği yakalamaya çalışırken salonda bir ses yankılanmıştı.
“Tuttum!”diye bağıran kaanın sesini duyunca şaşkınca kalabalığa baktım.O ne zaman girmişti ?Elinde çiçekle sırıtırken herkesi es geçip açelyaya doğru yürüdü.Çiçeği uzatıp açelyaya verince salonda bir alkol tufanı koptu.
Bizim pısırık Kaan’a bak sen ?Ne numaralar varmış meğerse.
Bu Faslı da geçtikten sonra sonunda düğünden çıkabilmiştik.Spor ayakkabı giymeme rağmen ayak tabanlarımın ağrıdığında hissediyordum.Birde eve yürüyerek gitmek işi daha zahmetli yapıyordu.
Yolu yarılamıştık ki araz elimi tutarak beni durdurmuştu.Sonra önde yürüyen ekine seslendi.
“Siz gidin,biz sonradan geleceğiz!”diye bağırdıktan sonra beni farklı bir yöne yürütmeye başlamıştı.
“Araz nereye gidiyoruz ?”diye sorarken sesimden şaşkınlık akıyordu.Araz bana bir bakış atıp tekrar yürümeye başladı.
“Bazı şeylerin başlayacağı yere.”
Yolun devamında sesimi çıkarmadan arazı takip etmiştim.Bizi bir tepeye getirdiğinde öylece durdum.Araz bizi tepenin en uç noktasına çıkardığında ise gözlerim irileşti.
Tepenin tam uç noktasında durduğumuz için tüm obanın manzarası ayaklarımın altındaydı.Gökyüzünde ki yıldızlar ise bu manzarayı süsleyen şeylerdi.O kadar güzeldi ki ne diyeceğimi bilmiyordum.
“Araz..çok güzel burası.”dedim ona dönerek.Ay ışığı yüzüne vuruyordu.Ellerimin ikisine de tutup yönümü kendisine çevirdi.
“Minela ben artık bölünmesinden bıktım.Sana bir şey itiraf edeceğim.
“Hızlı et araz.Şimdi ayı falan çıkar yine bölünür.”dediğimde kahkaha attı.Ellerimizi ayırmadan bana bir adım attı.
“Minelam,ben nasıl söylenir bilmiyorum ?Belki beceremem.Öyle şatafatlı laflarla anlatamam ama,”derin bir nefes verdikten sonra kalbimi hızlandıracak o cümleleri kurdu.
“Ben seni çok seviyorum Minela.Sırılsıklam aşık oldum sana.İlk gördüğüm andan beri hemde.Tutuldum çok fena sana.Daha önce hiç kimseye karşı böyle hissetmemiştim.Bu çok farklı bir şeymiş.Ben her şeyi seninle tattım.Ve kalan şeylerin hepsini de seninle yaşamak istiyorum.Hayatıma çok hızlı bir giriş yaptın ama hiç çıkma olur mu ?Çünkü senin dilinde bu dağ ayısı sensiz bir saniye bile geçirmek istemiyor.Şimdi soruyorum sana.Efulim olur musun ?”dediğinde gözlerim doldu.
Efulim Karadeniz’de sevgilim demekti.
“Araz..”dedim titreyen sesimle.Gülümseyerek alnını alnıma yasladı.
“Söyle güzelim.”1
“Ben senin kadar duygularımı ifade edebilir miyim bilemem.Ama şunu bilki duygularımız karşılıklı.Çok aşığım ben sana.Geldiğin ilk gün sana sinir olmuş olabilirdim ama çok seviyorum seni.Bende her şeyi seninle yaşayıp görmek istiyorum.Ve evet,efulin olurum.Peki sen söyle bakalım ömür boyu başına bela olmama hazır mısın ?”
Beni kendisine çekip sımsıkı sarılırken hissettiğim huzurla gözlerim kapandı.
Gökyüzüne baktım.Yıldızlarla kaplıydı.Yanımda araz vardı.Ve biz birbirimizi seviyorduk.Bu saatten sonra ne olur bilmiyorum ama biz arazla asla ayrılmayacaktık.
Ölüm bizi ayırana dek.3
*****
Çok duygulu bir anayım şuan HDMDMSM.Sonunda itiraf ettiler.
Bundan sonra çooook daha tatlı bir çift okuyacağız inşallah.Tabi kavgaları yine devam edecek onlar olmadan olmaz.
Bölüm de en sevdiğiniz sahne hangisiydi ?1
Peki araz ve Minelanın bilekliklerine ne demeli ?Aşırı tatlılar değil mii??
Arkadaşlar lütfen oy sınırını ben uyarmadan geçiniz.Sırada ki bölümün ne zaman geleceğini bilmiyorum.Yazabilirsem pazar günü ama yazamazsam normal düzene geri dönüyoruz yani cuma günü gelecek.Zaten şunun şurasında 3 bölüm sonra sezon finali olacak.
Neyae sakiniz aşkolar relaxxx olacaksın(Gerçek hayatta sinir hastası bir insanımdır😁)
Diyeceklerim bu kadardı.Bu arada geçen fark ettim 12. Bölümün yarısı silinmiş.Nedenini bilmiyorum ve bölümün yarısı bende yedek olarak bulunmadığı için o bölüm öyle kaldı.
Bu bölüme özel bir soru-cevap yapalım mı ??
Benim veya kitap hakkında merak ettiğiniz soruları buraya sorun bakalım.Cevaplayacağım hepsini.Bir şeyler sorun da rezil olmayayım JDMSÖSÖ
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
32.1k Okunma |
3.08k Oy |
0 Takip |
55 Bölümlü Kitap |