61. Bölüm

45.Sensizlik

Biryazarımm
biryazarimm

 

Selammmmmm

Uzun bir aradan sonra tekrar beraberiz.Sezon finalimiz bitmiş bulunmakta.Zamanlamama hayranım çünkü tam da sınav haftasının başladığı döneme denk geldi.

Ama düzeni bozmamak için yine de bölüm atıyorum.Bölümümüz çok uzun olmadı bilginize.

Yeni gelmedik geri geldik diyoruz ve bölüme geçiyoruzzzzz

Oy sınırı;40*

******

Hayat ne kadar garipti değil mi ?Daha dün hayatın güzel olduğunu düşünürken aldığınız en küçük darbe de her sey alt üst oluyordu.Neydi hayat ?Sadece beş harften ibaret içi boş bir sözcük mü ya da içi umut dolu bir kelime mi ?Benim için sadece umut veren ama verdiği umutları sökerek geri alan bir kelimeydi belki de.Peki zaman neydi ?Sadece sevdiklerinle vakit geçirdiğinde değerli olan bir şey mi yoksa benim için değerini yitirmiş bir kavram mıydı ?Zaman kavramımı yitirmiştim.Mesela bu hastane odasında kaç saattir yattığımı bilmiyordum.Yaşadığım her şeyini beynimin bana bir oyunu olduğunu inanmaya kendimi zorluyordum.Öyleydi çünkü!

Ya da ben kendimi kandırıyordum.Gözlerimi diktiğim beyaz tavandan asla ayırmıyordum.Henüz hiçbir şey yerli yerinde değildi.Odaya bir çok doktor hemşire gelip gitmişti ama hiçbirine tepki vermemiştim.Önce zihnimde ki kargaşayı çözmem gerekiyordu.Ve her şey yavaş yavaş çözülmeye başladı.

Önce gittiğimiz görev geldi aklıma.Sonra tek tek diğer görüntüler belirdi zihnimde.Pusuya düşüşümüz,köyde ki insanlar,ateşler içerisinde yanan bir yer,ve benden hayatımı alan o patlama sesi…

Beynimin içini ince ve rahatsız edici bir ses sardı.Yattığım yataktan kalkmaya çalıştım.Aklımda tek bir kişi vardı.Kolumda ki serumu sökercesine çıkardım.Diğer kolumda ki bandajı,başımda ki ve ayağımda ki keskin ağrıyı umursamamaya çalıştım.Var gücümü toplayarak kapıya doğru yürüdüm.Bir yandan da kısık sesle sayıklıyordum.

“Araz..”derken aklım başımdan çoktan gitmişti.”Gel araz..”

Gelmedi.

Hastanenin koridorlarında çıplak ayaklarım ve üzerimde ki hastane önlüklerim ile arazın ismini sayıklayarak dolanıyordum.Zihnim tamamen bağımsız düşünceler ile meşgulken kulağım da hala patlamanın rahatsız edici sesini duyuyor gibiydim.öylece dolanan beni gören insanların hepsi dönüp bana bakıyordu.Ayakta durmak için zorlanırken gözlerimden yaşlar süzülüyordu.Yaşadığım gerçeğe inanmamak için kendimi zorluyordum.Çünkü Araz gitmemişti,biliyordum.

Ayaklarımda güç kalmayacak hale geldiğim için sendeliyordum.Umursamadım.Adımlarımı hızlandırmaya çalıştım.O da zordu.Durmaksızın akan göz yaşlarım görüş açımı çoktan bulanıklaştırmıştı.En sonunda duvara tutunma ihtiyacı hissettim.Sonra bu da mantıksız geldi.Tutunacak en büyük dalımı kaybetmiştim…

Başımı şiddetle iki yana salladım.Kabullenmeyecektim işte!Üzerimde ki bakışları takmadım.Tek elimle göz yaşlarımı silmeye çalıştım.Sonra birisi girdi görüş açıma.Yüzünü seçemedim ama boyu uzun ve yapılıydı.Bir umut yeşerdi içimde.buruk bir tebessüm ettim ve o kişiye doğru koştum.Koştuğum kollar beni sardığında umudum arttı.Fakat umutlarımı söndüren bir şey oldu.Burnuma gelen koku onun değildi.Bu kokuyu tanıyordum ama sevdiğime ait değildi.

Hızla kollardan ayrılmaya çalıştım fakat beni bırakmadı.Buğulu sesler geliyordu ama seçemiyordum.Dayanamayıp dizlerimin üstüne çöktüğümde o da çöktü.Eliyle saçlarımı geriye itiyordu.Gözlerimi aralamaya çalıştım ama zordu.Sadece bağıran birkaç ses işittim.

“Abicim!”diyordu beni tutan kişi.”Aç gözlerini hadi be abim.”

Açmayı istedim o an.Kalkıp abime arazı sormayı onu kaybettiğimi duymayı çok istedim ama başaramadım.İçinde bulunduğum karanlık mümkünmüş gibi beni daha çok içine çekerken bilincim tamamen kapanmıştı.

*******

Zihnimde ki sesler yetmiyormuş gibi bir de dışarıdan uğultular geliyordu.Gözlerimi kırpıştırarak açmaya zorladım.Odayı aydınlatan beyaz lamba gözümü alıyordu.Boğazımda acı verici bir kuruluk vardı.Öksürmeyi denedim ama olmadı.Gittikçe sesler netleşti.

“Uyanıyor hemşire çağırın.”diyordu abimin sesi.Kapının açılıp kapanma sesi geldi.Etrafı net görebilmek için oturur pozisyona gelmeye çalıştım ama başıma keskin bir ağrı saplandı.

Görüş açıma önce abim girdi.Sonra bir doktor ve hemşire.Abim telaşlı gözlerle beni izliyordu.

“Minela iyi misin kardeşim ?”

Kendimi konuşmaya zorladım ama boğazımda ki kuruluk buna engel oldu.Ağzımı açıp kapattım.Abim bunu anlamış olmalı ki bir bardak su uzattı.Bardakta ki tüm suyu bitirmek boğazıma çok iyi gelmişti.

“Beyefendi sizi dışarı alalım lütfen.”dedi doktor olduğunu düşündüğüm adam.Abim her ne kadar itiraz etse bile onu dışarı çıkardılar.Artık odada doktor ve hemşire ile yalnızdım.Kafam da milyonlarca soru vardı.

“Kendinizi nasıl hissediyorsunuz ?Uzun bir sürenin ardından ayıldınız ama ani bir kriz geçirdiğiniz için tekrar bayıldınız.Vücudunuzun aldığı hasarlar basit değil.”diye sözlerini tamamladı doktor.

“Be-benim arkadaşlarım nerede ?”diye sordum zorlanarak da olsa.Doktor ve hemşire göz göze geldiler.Hemşire önce söze başladı.

“Siz ve diğer asker arkadaşlarınız gayet iyi durumda merak etmeyin.”

“Pe-peki Araz da iyi mi ?”bu soruyu sorarken kalbime bir ağırlık çökmüştü.Soruyu sormak bile bu kadar yük iken alacağım cevabın olumsuzluğu kalbimde bir zelzele başlatabilirdi.

Odada bir süre sessizlik hakim oldu.Kalbim endişeyle çarptı.Doktor boğazını temizledi.

“Hanımefendi hastaneye bir çok asker geldi ama…Araz isminde bir kayıdımız bulunmamakta.”

Kalbime bir bıçak saplandı.Bu daha saplanacak ilk bıçaktı.

Yüreğimde derin çizikler oluşacağını nereden bilebilirdim ki ?

“Ne saçmalıyorsunuz siz ?Ne demek öyle biri yok.Benim sevdiğimi buraya getirmediniz mi ?Onu orada mı bıraktınız ?Kalamaz o orada.Bensiz nasıl yapsın ?Yalan söylüyorsunuz size inanmıyorum.O burada ve hep benimle.”Hıçkırıklarım arasında sesin çok boğuk çıkmıştı.

“Şule sakinleştirici ver.”dedi doktor.Olduğum yerde gücümün yettiğince çırpınmaya başladım.

“İstemiyorum!Beni uyutamazsınız!Hepsini ben onu bulamayayım diye yapıyorsunuz biliyorum!Bırakın beni istemiyorum!”diye çığlık attım.Hemşire elinde ki iğne ile benden uzaklaşmıştı.Göz yaşlarımın ardı arkası kesilmiyordu.

“Sakin olun hanımefendi.Sizi uyutmaya çalıştığımız falan yok.Sakinleşmeniz gereken bir durumdasınız.”

“İstemiyorum sakinlik falan!”

Odanın kapısı şiddetle açıldığında kafamı çevirip gelen kişiye baktım.Babamdı.Hızlı adımlarla bana yürüdüğünde kollarının arasına sığındım.Hıçkırıklarım artarken göz yaşlarım bir bir babamın göğsüne döküldü.

“Kızım benim.”dedi şefkatli sesi.Saçlarımın üstüne öpücükler kondurdu.

“Ba-baba çıksınlar onlar.”dedim.Babam cevap vermedi.Zaten bir kaç saniye içinde kapının açılıp kapanma sesinden odanın boşaldığını anlamıştım.

Kafamı babamın göğsünden kaldırdım.Şefkâtle yüzüme yapışan saçları geri çekti.

“Baba..”dedim ağlayan bir sesle.

“Söyle güzel kızım..”

“Onlar yalan söylüyorlar dimi ?”

Bir onay bekledim.İçimde ki en küçük umut tohumunu yeşertecek bir damla su bekledim ama gelmedi.

“Şimdi bunları düşünme kızım yaraların var dinlensen iyi olacak.”

Hırçın bir tavırla babamdan uzaklaştım.

“Neden bana yalan söylüyor herkes ?Siz kesinlikle aptalsınız!Arazın yaşadığını söylemek size neden bu kadar zor geliyor ?!”

“Çünkü Arazın yaşadığını bile bilmiyoruz.O kayıp!”Gerçekleri yüzüme vuran bu cümle karşısında ne diyeceğimi bilemedim.Gözyaşlarım sessizce süzüldü.Babam bana yaklaşmaya çalışınca elimi kaldırıp durmasını istedim.

“İn-inanmayacağım hiçbirinize!Yalan söylüyorsunuz işte!Git buradan istemiyorum kimseyi yanımda!Çık!”Babam hala odada durmaya devam edince gözlerimin kararmasını umursamadım.Koluma bağlı olan serumu çıkarmak için hamle yapmıştım ki babam hızla engel oldu.

“Aklın başında değil şuan!Doğruyu anlamam için dinlenmen lazım!”dedi.Umursamadım.Algı yeteneğim yavaş yavaş varlığını yitiriyordu.

“İstemiyorum hiçbirinizi!Çık buradan!O gelecek bana siz gidin!”diye sayıklayıp durdum.Odanın kapısı açıldı ve içeri birileri girdi.Kim olduğuna bakmadım.Babam sımsıkı kollarımı tutuyordu.

“Bı-bırakın beni!”diye güçsüzce karşı çıktım.Kimse umursamadı.Hemşire koluma bir iğne yaptığında bilincimi kaybettim.

******

Ural Albay hastanenin koridorlarında kararlı adımlarla yürüyordu.Aldığı tek bir telefonla soluğu burada almıştı.

Sancak timi ve diğer timler saldırıya uğraşmıştı.

Askerlerinin ne durumda olduğunu bile bilmiyordu.Hepsi onun evlatları gibiydi.Yüreğinde hem bir komutan hem de baba korkusu vardı.

Doktorlardan aldığı bilgilere göre beş asker şehit olmuştu.Yumruklarını sıktı.Bu vatan uğruna kendi canını feda etmeye razıydı ama çocukları gibi gördüğü askerlerin şehit olması onda bir yıkımdı.

Sancak timinde şehit olan yoktu.Hepsi yaralıydı.Ama bir eksik vardı.

Araz yoktu.

Ural’ın aklına takılan çok şey vardı.Patlamanın olduğu bölge dahil olmak üzere bir kilometre ötesine dahil her yer arama ekipleri ile incelenmişti.Sadece beş asker cesedi bulunmuştu.Bir sürü sivil cesedi de bulunmuştu.Aramalar her ihtimale karşı devam ediyordu.

Arazdan bir haber yoktu.İki seçenek vardı.Ya bombaya çok yakın olduğu için vücudu parçalanmıştı ve bulunamıyordu.Ya da kaçırılmıştı.

İkinci seçenek daha makul geliyordu Ural Albaya.Tek tek tüm yaralı askerlerin odasını gezdi.Sancak timinde ki herkesi ziyaret etti.Minelanın odasının önüne gelince ise derin bir nefes aldı.Ama içeriden duyduğu kızın feryatlarını duyunca şiddetle kapıyı açıp içeri girdi.

Kızının o halini görünce ne yapacağını bilemedi.Çareyi sarılmakta buldu.Kızını kollarının arasına alıp şefkatle saçlarını okşadı.Kuş gibi titriyordu Minela.Ona Arazı sorduğunda ne diyeceğini bilemedi.Ama gerçekleri elbet bir gün öğreneceğini bildiği için her şeyi söyledi.

Aldığı tepki ise inanılmazdı.

Minelanın babasının gözüne hayal kırıklığı ile bakışı,sarf ettiği o sözlerin hepsi Ural Albay da bir yıkım oluşturuyordu.Kızını ilk defa bu kadar harap olmuş bir şekilde görüyordu.Minela feryat figan bağırmaya başladığında ise doktorlar çareyi sakinleştirici vermekte bulmuştu.Ural yavaşça yatakta iç çekişlerle uyuya kalan kızına doğru yürüdü.Elini atıp saçlarını okşadı.Yüzünde ki yaralara dokundu.

Bir kolu kırıktı.Yüzünde bir sürü çizik yaralar vardı.Bir hafta dinlenmesi gerekiyordu.Sonra da masa başı olmak şartı ile askeriyeye dönebilirdi.

Sessiz kaldı Ural.Belli ki kızı bir süre herkesi suçlayacaktı.Haksız diyemedi çünkü kendisi de asker eşini gittiği görev de kaybetmişti.Acısını bilirdi.

Kızının yanında otururken saçlarını okşamaktan başka bir şey yapamadı.

*****

Minela

Yavaş yavaş gözlerimi araladım.Bu hastane tavanı ile üçüncü bakışmamdı.Bu sefer ki ayılışımda her şey yerli yerindeydi.Hatırlıyordum her anı.

Tekrar beni uyutmalarını istemediğim için sakin kalmaya çalıştım.Babam bana öldü dememişti,sadece kayıp demişti.Yani hala o benden gitmemişti.

Yavaşça yattığım yataktan doğruldum.Odada kimse yoktu.Kolumda bitmek üzere olan serumu söktüm.Kolumda siyah bir bandaj vardı.Belimde ise büyük bir ağrı.Sakin hareketlerle yataktan kalktım.Üstümde bir hastane önlüğü vardı.Odanın kapısını açıp içeriden çıktım.Kimse beni görmeden benim görmem gereken kişiler vardı.

Tek tek odaların isimlerine baktım.Bazı odalara ikişer asker yerleşmişti.Sonunda tanıdık bir ismi gördüğümde hızla oraya yöneldim.Odanın kapısını çaldım.Hala üstte yazan isim ile bakışıyordum.

Parla Güner

İçeriden bir ses gelmeyince kapıyı aşıp girdim.Parla yatakta uzanıyordu.Göktunç ise üzerinde ki hastane kıyafetiyle onun elini tutuyordu.İkisi de kapıya bakıp beni gördüğünde kalkmaya çalışan ilk kişi parla oldu.

Koşarak yanına gittim ve o oturma pozisyonuna geldiğinde kollarımı sımsıkı ona sardım.O da bana karşılık verdi.Gözlerimden damlalar tek tek süzüldü.En sonunda geriye çekildiğimde onunda ağladığını gördüm.

“İyi misin ?”diye sordum.Kafa salladı.”Peki sen iyi misin Minela ?”

“İyi miyim kötü müyüm bilmiyorum.Bildiğim tek şey eksik olduğum.“

Bir şey demedi.Deyemezdi de.Teselli de edemedi çünkü durumun ne olduğunu biz de bilmiyorduk.Yataktan kalktım ve onlara biraz dinleneceğimi söyleyerek odadan ayrıldım.

Timimin ne halde olduğunu bilmiyordum.Tek tek hepsine bakmak istedim ama güç bulamadım.Hem doktorlar onların iyi olduğunu söylemişti.

Odadan çıkar çıkmaz göz yaşlarım almaya başladı.Yıkılmış ve bir o kadar da sarsak adımlarla nereye olduğunu bilmeden yürüdüm.Daralıyordum burada.Kalbim sıkışıyordu sanki.

Adımlarım durduğunda kendimi hastanenin terasında bulmuştum.Burası bana biraz da olsa iyi gelmişti.Derin nefeslerle temiz havayı solurken bakışlarım gecenin zifiri karanlığında parlayan yıldızlardaydı.

Yıldızlar benim için umut demekti.En ummadığım zamanda parlayan umudum.Ve ben umudumun tekrar parlayacağına inanıyordum.

Elimi boynuma attığımda arazın benim için aldığı ve asla boynumdan çıkarmadığım kolyenin yerinde olmadığını fark ettim.İçimi bir telaş kapladı.Ona ait hiçbir şeyi kaybetmek istemiyordum.

Fakat bilekliğim elimdeydi.Arazla Rize de gözlerimizin rengine uygun aldığımız bilekliklerdi.Hiçbir zaman elimden çıkarmamıştım.Bilekliğin yeşil taşlarına baktıkça arazın gözleri beliriyordu zihnimde.

Hava iyice esmeye başlayınca terastan indim.Öyle bir yıkım yaşıyordum ki artık bağırıp çağırmaya mecalim kalmamıştı.

Odanın önüne gelip kapıyı açmaya yeltenmiştim ki kapı benden önce açıldı.İçeriden çıkan abimi gördüm.Çok sinirli duruyordu.Beni görünce gözlerini yumup derin bir nefes aldı ve sımsıkı sarıldı.

“Çok korktum be abim…neredeydin ?”diye sordu.Cevap vermeden öylece kolları arasında durdum.Biraz zaman geçince abim benden ayrıldı.Zorla yüzüne bakmıyordum çünkü bir süre yapmak istediğim tek şey yalnız başıma kalmaktı.

“Bana bakmayacak mısın kardeşim ?”diye sordu.Gözlerim gözlerime ilişti.

“Ben yalnız kalmak istiyorum.”dedikten sonra odaya girdim ve kapıyı kapattım.Göz yaşlarım benden bağımsız akmaya başladı.

Kalbimde ki bu yükü bu ağrıyı ne zaman geçirecektim bilmiyordum.Elimi kalbime götürdüm.Artık eskisi gibi canlı atmıyordu sanki.Yavaşça yatağa doğru yürüdüm.Yatağa uzanıp gözlerimi tavana diktim.

Hala zihnim bazı şeyleri algılayamıyordu.Ben araz hep benim yanımda olur sanmıştım.Onun yokluğu benim cehennemimdi.

Ve ben bunu henüz tatmamıştım.

*****

İlahi bakış açısı

Başını ellerine yaslayarak derin bir nefes verdi Ural Albay.Kendisini ilk defa böyle hissediyordu.Bir saat önce alanda iki Asker cesedi daha bulunmuştu.Yüreğinde ki sızı gittikçe artıyordu.

Bir yandan kızını bir yandan da manevi evlatlarını düşünüyordu.Ama zihnini asıl ele geçiren tek şey alacağı intikamdı.

Türk’e zarar vermenin cezasını misliyle çekeceklerdi!

Arazdan hala haber yoktu.Ölmediği belliydi.Ortada dönen bazı işler vardı ama henüz çözülebilmiş değildi.Ural kızı için oldukça endişeleniyordu.

Şuan biraz sakindi ama bu kıyamet sessizliğiydi.Minela olayın şokunu atlattığında intikam ateşiyle her şeyi yakacaktı.

Kendisini bile.

Ural kızına karşı çıkmayacaktı.Kendisine ve mesleğine zarar vermediği sürece intikamını istediğinden alabilirdi.O da geçmişti bu yollardan.

Araz için ayrı bir çalışma başlatmayı düşünüyordu Ural.Bunu tabiki de minelaya söyleyecekti ve Minelanın da bu görevin başına geçmek isteyeceğini çok iyi biliyordu.

O yüzden ondan önce davrandı.Masa da duran telefonu aldı ve tek bir numarayı tuşladı.

Ve sadece tek bir cümle kurdu.

“Bana bir arama ekip hazırla Turgut.Baş komutanları üsteğmen Minela olacak.Ve Araz Kızılkurt bulunacak!”

*****
Tekrardan selamlarrrr

Nasılsınız canlarımmmmm

Özlediniz mi beni ?Ben özledim sizi.

Öncelikle şunu söyleyeceğim ki bölüm hiçbir şekilde içime sinmedi.Zaten sınav yoğunluğu içinde yazmaya çalıştım.

O yazdığım uzun bölümlerden sonra bu bölüm çok kısa kaldı farkındayım.Ama bu hafta deli gibi yoğunum.

Tabi ki ben bu bölümün telafisini yaparım diğer bölümleri uzun yazarım.Küçük bir bilgi vereyim bu bölüm sakindi ama diğerleri için aynı şeyi söyleyemem.

Ortalığı yakıp kavuracağız desemmm

Bu bölüm gönlüme göre olmadı ama umarım yine de beğenmişsinizdir.İlerleyen bölümler hakkında bir yorumunuz fikriniz varsa söyleyebilirsiniz.

Şimdi yazarınız kimya ve biyoloji çalışmaya gidiyor.Yarın sınavım var.Bol bol dua edin de iyi geçsin.

Sizi seviyorum)))

Yıldıza basmayı unutmayın✨💕

Bölüm : 25.05.2025 15:28 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...