
Oy sınırı:40*
(OY SINIRI GEÇİLMEDEN BÖLÜM GELMEYECEK!”
********
İnsanın içi kan ağlarken dışarıya karşı sert ve ifadesiz durması şüphesiz en zor şey olabilirdi.Son bir kaç gündür yaptığım tek şey buydu.Acımı içime gömüp tüm duygulardan soyutlamışım kendimi.
Oysa yapmamalıydım.Bu bana daha fazla acı veriyordu.Bağırıp çağırmak her şeyi yakıp yıkmak istiyordum.Peki ya sonrası ?İşte o bir bilinmezlikti.Bencildim belki de.Sadece kendi acımı umursuyordum.Sanki tek acı çeken benmişim gibi davranıyordum.
Halbuki şehit olan askerlerden karısı hamile olan,nişanlı olan,annesi yol gözleyen onca asker göç etmişti bu dünyadan.Bense sadece kendi acıma odaklanmıştım.
Yetmez miydi ki bu acı bana ?Sevdiğim öldü mü yaşıyor mu bilmiyordum.Yaşıyorsa ondan haber alamamak beni delirtirken ölmüşse bir mezarı bile olmaması beni derin bir boşluğa itiyordu.
Kayıp diyorlardı onun için.Teröristlerin eline düşmüş,kurtulamaz.diyenlerde vardı.Ama ben hissediyordum işte.Bir yerde canıyla mücadele ediyordu o.Ve ben çok geçmeden onu o savaştan kurtarmak için deli gibi uğraşacaktım.
Bu bir savaştı.O ise savaşta ki tek kazancım olacaktı.
Günler beklediğimden hızlı geçmişti.Onsuz geçirdiğim tam 11 gün olmuştu.Dile kolay kalbe zor bir zaman dilimiydi.
Ben bu süreçte arama ekibine katılmıştım.Dinlenmem gerektiğini çok söyleyen olmuştu ama ağır bir darbem yoktu.Kaybedecek bir vaktim de yoktu.
Arabadan inip kendimi serin havaya teslim ettim.Yarın ilk operasyon gerçekleşecekti.Ve bu operasyonlara ara vermeden devam edecektik.Kenan ve Anıl hariç timdekilerin hepsi vardı ekibimde.
Adımlarım binaya doğru ilerlerken günler sonra buraya gelmiş olmanın ağırlığı vardı üstümde.Hastaneden çıktığımdan beri babamda kalıyordum.Bunu abim istemişti.Buraya gelmemin benim psikolojime kötü etkisi olacağını düşünüyordu.Ki belki de öyleydi.
Ama sevdiğim adamı zihnimde diri tutmak bir hayli zordu.İster istemez ondan bir iz görmek dokunmak istiyordum.Bundan sebeptir belki de bu eve gelişim.
Binaya girdiğimde asansörü görmem bile genzimin yanmasına sebep olmuştu.İyi kötü bir sürü anı biriktirmiştik biz onunla.
Ve hepsi gerçekten bir anı olarak kalmıştı.
Kalmaya da devam edecekti.
Yine merdivenlere yöneldi adımlarım.O varken bile binmediğim asansöre o yokken binecek değildim.Ağır adımlarla beş kat çıkmak ilk defa bana yük gibi geldi.Beşinci kata geldiğimde sessiz ve karanlık koridorda yalnız başıma yürüdüm.Eskiden iş çıkışlarında burada yalnız yürümezdim oysa ki.
Arazın dairesinin önüne geldiğimde adımlarım durdu.Buraya kendi evine gitmek için değil Arazın evine gitmek için gelmiştim.
Cebimden arazın bana önceden öylesine verdiği yedek anahtarı çıkarırken ellerim titredi.Bu anahtarı bana ilk verdiğinde çok saçma bulmuştum.Oysa şimdi ne kadar muhtaçtım ona.O an ister istemez gözlerimin önünde canlandı.
*****
Yüzümde eksik olmayan sırıtışım yanımda ise sevdiğim adamla beraber evime doğru adımlıyordum.Yine yorucu bir iş çıkışıydı ama o yanımda varken her şey tatlı geliyordu.
Kolunu omzuma atıp beni kendine çektiğinde her şey daha bir tatlı gelmeye başladı.Ben ne yapmıştım da böyle bir aşkla ödüllendirilmiştim bilmiyordum.
”Yavrum biliyorum çok yakışıklıyım ama bu kadar incelemek yetmez mi ?”Araz efendinin ukala sorusu ile gözlerimi kısarak kafamı başka yöne çevirdim.
”Baksak suç bakmasak suç ya!”Sonra tekrar yüzümü ona döndüm.”Ayrıca benim değil misin ?İstediğim gibi bakarım.”
Bu söylediklerime kahkaha attı.Yersiz çıkışlarıma fazlası ile hakimdi üstelik bu onun eğlence alanı gibi bir şey olmuştu artık.
Her ne kadar ona geçici süreli bir trip atıyor olsam da göğsünden ayrılmadım.Beraber merdivenleri çıktık.
Yanımda sevdiğim varken bu beş katı merdivenle çıkmak bile gül bahçesinde yürümek gibi geliyordu.Öyle bir aşk yani.
Dairemizin olduğu kata geldiğimizde onu eve çağırmak istesem de saat epey geç olmuştu.İkimizin de dinlenmesi lazımdı.
”Normalde seni kolay kolay bırakmazdım ama biraz uyuyup dinlensek iyi olacak.Güzelce karnını doyur bak askeriye de bir şey yemediğin gözümden kaçmadı.Duş alacaksan aldıktan sonra saçlarını kurutmadan uyumuyorsun.Kapıyı kitlemeyi unutmuyorsun.”Onun bu söylediklerine sadece göz devirmekle yetindim.
”Tamam anne sen ne dersen o.”dedim huysuz bir biçimde.Hiç takmadı,hatta beni kollarına çekip sımsıkı sarıldı.Ne zaman ayrılacak olsak bunu yapıyordu.Ondan ayrılıp daireme yürüyecektim ki adımı seslenince tekrar ona döndüm.Elini cebine atıp bir anahtar çıkardığında şaşkınca ona baktım.
”Sevgilim bize ev mi aldın ?”diye sordum şaşkın şaşkın.Kahkaha attı bu soruma.Sonra elimi tutup anahtarı avucuma bıraktı.
”Ev almadım yavrum.Bu benim evin yedek anahtarı.Ne olur ne olmaz diye sana veriyorum.”
”Ha yani bu istediğim zaman sana baskın yapabileceğim anlamına mı geliyor?”dedim sırıtarak.Tekrar gülmesi kaçınılmazdı.
”Aynen öyle bir tanem.Canın sıkıldığı zaman kapıyı çalmadan girebilirsin yani.”Böyle bir şey yapmayacağımı biliyordum.Her ne kadar gizlimiz saklımız olmasa da herkesin bir özeli vardı yani.
Parmak uçlarımda yükselip yanağına bir öpücük kondurdum.”İyi geceler yeşil gözlüm.”dedikten sonra kapıyı açıp evime girdim.
Arkamda ise eli yanağında arkamdan aval aval bakan bir adet Araz bırakmıştım.
*******
Kafamı yukarı kaldırıp dolan gözlerimin akmasını engelledim.Henüz ağlayamazdım.Anahtarı çevirip evin kapısını açtığımda yüzüme vuran ilk şey onun kokusu oldu.Vakit kaybetmeden içeri giril kapıyı arkamdan kapattım ve sırtımı kapıya yasladım.
Nasıl dayanacaktım ben ?
Anahtarı vestiyere fırlatıp içeri yürümeye başladım.Etraf her zaman ki gibi düzenli ve temizdi.Salona girip ışığı açtığımda gördüğüm manzara ile göz yaşlarım isyan edercesine bir bir döküldü.
Arazla şu zamana kadar çekindiğimiz tüm fotoğraflar çerçevelenmişti,bazıları ise yukarı da ki iplere asılmıştı.Bu fotoğraflardan haberim yoktu.Belki de bana sürpriz yapmıştı.Şimdi burada olsaydı,bana arkamdan sarılsaydı ve ben onun varlığını hissetseydim keşke.
Giden gidiyordu,geriye sadece keşkeler kalıyordu.
Elimi uzatıp sehpanın üzerinde ki fotoğrafımıza dokundum.Bu fotoğrafı Araz bize motor aldığı zaman pikniğe gittiğimizde çekmiştik.İkimiz de kameraya bakmıyorduk birbirimizin gözlerine bakıyorduk.Çok güzel bir fotoğraftı.Çerçeveyi elime alıp baş parmağım ile Arazın yüzünü sevdim.
Bir kaç gün önce yanı başımda duran adamın şimdi yüzüne dokunmaya hasrettim.
”Neden koyuverip gittin beni ?”
“Koyverdin gittin beni oy Koyverdun gittın beni”
”Allah’ından bulasın oy allahundan bulasın.”
Zihnimde tek bir ses varken adımlarım pencereye yöneldi.Kafamı kaldırıp gökyüzüne bakarken şarkının sözlerimi mırıldanmaya devam ettim.
“Kimse almasun seni oy kimse almasın seni.”
”Yine bana kalasun oy yine bana kalasun.”
Yine bana gel sevdiğim.Lütfen gel.
Evin sessizliği kulaklarımı sağır edecek gibiydi. Her köşe, her eşya Araz’ın izini taşıyordu. Sanki birazdan banyodan çıkıp saçlarını havluyla kurulayarak yanıma gelecekmiş gibi hissettiriyordu bu sessizlik. Ama o gelmiyordu. On bir gündür gelmiyordu...
Derin bir nefes alarak gözyaşlarımı sildim. Ayakta durmak bile zorken, adımlarım beni salondaki kanepeye götürdü. Oturdum. Ellerim titriyordu. Kalbim boğazıma kadar çıkmıştı sanki. Bir karar vermiştim buraya gelirken; artık daha fazla kaçamazdım. Gerçekle yüzleşmenin vakti gelmişti.
Cebimden telefonumu çıkardım. Ekrana yansıyan yorgun yüzümle göz göze geldim. Numara listesinde "Yonca Anne" ismini bulana kadar parmaklarım iki kere geri çekildi. Bir kez daha derin nefes aldım ve titreyen parmaklarımla arama tuşuna bastım.
Telefon birkaç kez çaldıktan sonra karşıdan Yonca Anne’nin sesi geldi.
"Minela? Gece gece bir şey mi oldu yavrum?"
Boğazım düğümlendi. İlk başta tek kelime edemedim. Dudaklarım aralandı ama sesim çıkmadı. Sonra içimdeki fırtına bir kelimeyle başladı:
"Yonca Anne... Konuşmamız lazım..." Sesim çatallaşmıştı, zorla yutkundum. "Araz’la ilgili..."
Karşı taraf sessizleşti. Sanki o da bir şeyler hissetmişti.
"Ne oldu Araz’a? Söylesene kızım, ne oldu?"
Artık saklayamazdım. Gözyaşlarım süzülürken dudaklarımdan döküldü her şey.
"Araz... O kayıp. Operasyonda bir saldırı oldu. On bir gündür ondan haber yok. Komutanlık kayıp statüsünde takipte ama… ama bazıları esir düştüğünü düşünüyor..."
Telefonun diğer ucundan gelen sessizlik, ardından yükselen hıçkırıklar kalbime saplandı.
" Allah’ım... O benim ilk evladımdı Minela... Nasıl olur bu? Onun bir mezarı bile yok mu?"
Ağlıyordu... Bir annenin en derin acısıyla ağlıyordu. Gözyaşlarım onunla birlikte hızlandı.
"Geleceğim…En kısa sürede yanına geleceğim. " dedi ve telefonu kapattı.
Elimde hâlâ açık olan ekranla bir süre öylece kaldım. Titreyen parmaklarımda hâlâ Yonca annenin feryadı vardı. Telefonu yanıma bırakıp başımı arkaya yasladım. Gözlerimi kapattım ama Araz’ın gülümsemesi göz kapaklarımın altından bile sızdı.
Bir süre öylece ağladım. Hıçkırıklarım boğazımı yırtarken saat gece yarısını geçmişti. Ayağa kalktım. Artık burada durmak bile zordu. Ama gitmek de istemiyordum.
Adımlarım onu en çok hissedeceğim yere, yatak odasına götürdü. Kapıyı açtığımda Araz’ın düzenli tuttuğu odası karşıladı beni. Onun kokusu burada daha yoğundu. Gardırobu açtım. Parmaklarım tişörtlerine dokundu.Onun gözleri ile büyük bir uyum sağlayan yeşil tişörtte durdu parmaklarım.
Tişörtü yüzüme bastırdım. Burnumda onun kokusu, kalbimde onun yokluğu… Gözlerim bir kez daha doldu.
"Ne olur dayan Araz… Ne olur..." diye fısıldadım.
Yatağın kenarına oturup, onun tişörtüne sarıldım. O gece başka hiçbir şey yapamadım.
Sadece kokusuna sarılıp ağladım.
******
Sabah kalktığımda saat kaç bilmiyordum.Gece boyu durmaksızın ağlamıştım.Sabah karşı uykuya dalmıştım.Telefonumdan saate baktığımda sadece iki buçuk saat uyuduğumu fark ettim.Buna rağmen kendimi uykusuz hissetmiyordum.
Sadece güçsüz hissediyordum.
Kucağımda hâlâ onun tişörtü vardı. Yeşil olan. Ben bunu ona çok yakıştırırdım. Kokusu, zamanla silinecek diye korkuyordum. O yüzden her nefesimde daha derine çekiyordum içime. O kokuya hasrettim artık. Sadece bir tişörte sarılıp nefes almak, ne büyük bir çaresizlikti.
Elimle gözlerimi sildim, sonra yavaşça kalktım. Geceden beri gözümün önünden gitmeyen bir başka görüntü vardı: Yonca annenin ağlayışı. Dün gece ona Araz’ın kayıp olduğunu söylediğimde… İçimde bir şey koptu. Sanki onun o çığlığı, boğazıma oturdu da hâlâ yutkunamıyorum.
Tişörtü usulca yastığın üzerine bıraktım. Parmak uçlarımla kumaşın üstünden geçerken içimden sessizce “Seni bulacağım Araz” dedim. Sonra evden çıktım, tam karşıdaki kendi evime geçtim. Anahtarı zor çevirdim. Ellerim titriyordu. Günlerdir titriyor zaten.
Duş almam lazımdı. Ayna karşısına geçtiğimde gözlerimin ne kadar çökmüş olduğunu fark ettim. Tenim solgundu, bakışlarım boştu. Bu hâlimi Araz görse kızardı. “Sen böyle yıkılmazdın” derdi. Ama içimden geçeni kimse bilemezdi. Duşun altında uzun süre kaldım. Su ne kadar aksa da üzerimdeki ağırlığı alamıyordu.
Sonra üniformamı giydim. Kumaşı bile başka geldi bugün. Sanki bana bir şey hatırlatmak ister gibi. Belki de sadece onunla olan bağımı hissettiriyordur.
Evden çıktım. Merdivenleri yavaş adımlarla indim. Arabama bindim. Kontağı çevirmek üzereydim ki telefonum titredi. Ekranda “Ayça” yazıyordu. Kalbim hızlandı. Bu konuşmayı yapmaya hazır mıydım bilmiyordum ama kaçamazdım.
Telefonu açtım. “Alo?”
“Minela… Minela, lütfen… Ne olur doğruyu söyle. A-abime bir şey oldu mu?”
Sesi çatallıydı. Yutkunmakta zorlandım. Gözlerim doldu ama sesimi sabit tutmaya çalıştım.
“Ayça… Araz operasyonda kayboldu. On bir gündür ondan haber alamıyoruz. Arama çalışmaları sürüyor ama henüz bir iz yok. Sana söylemek zorundaydım. Gerçek bu.”
Sessizlik… Öyle uzun sürdü ki bir an bağlantı koptu sandım. Sonra o tanıdık hıçkırıklar geldi.
“Hayır… Hayır, bu olamaz. O benim abim değil aynı zamanda babam.Beni bırakıp hiçbir yere gidemez.Sözü vardı.Söz mezun olduğunda ilk çiçeğini sana ben vereceğim demişti.Nerede benim abim?!”
Boğuluyordu adeta. Gözyaşlarım akarken elimle direksiyona vurup sustum. Onu susturmak değildi niyetim. Bırakmalıydım ağlasın. Ama içimde paramparça olan bir yer vardı.
“Ayça… Ben de onun için yaşıyorum şu an. Her nefesimde onu düşünüyorum. Ama bana güven. Onu bulacağım. O yaşıyor, ben buna inanıyorum. Güçlü kalmalıyız.”
“Ama nasıl Minela? Sen bile böyleyken ben nasıl dayanayım? Annem mahvolmuş durumda. Ben içimde bir ağırlık taşıyorum. Sanki her şey üstüme çöküyor. Nefes alamıyorum...”
“Ayça... Bu acının içinde nefes almak zorundayız. Çünkü onun dönmesi için hayatta kalmalıyız. Eğer biz yıkılırsak, onu bekleyen kimse kalmaz.”
Karşıdan bir süre ses gelmedi. Sonra yalnızca şu cümleyi duydum:
“Ben iyi değilim Minela. Gerçekten değilim…” Ve telefonu kapattı.
Telefonu elimde tuttum bir süre. Sonra onu yanıma koydum. Ellerim direksiyonda bir süre boşluğa baktım. Ağladım. Sessizce.
Ama şimdi görev zamanıydı.
Arabayı çalıştırdım.
Bugün ilk operasyondu.
Ve ben, Araz’ı bulma yolculuğuna resmen başlıyordum.
Askeriyenin önüne kısa sürede vardım.Düşüncelerim o kadar derindi ki yolun ne zaman akıp gittiğini çözememiştim bile.
Hemen yan koltukta duran bordo beremi alıp kahverengi saçlarımın üzerine taktım.Arabadan inip dimdik başımla yürümeye başladım.
Eğilince bordo berem düşüyordu.
Askeriyeye girdikten sonra direk koğuşa yöneldim.İçeri girdiğimde burası boştu.Anlaşılan ekip çoktan hazırlanmıştı.Bende hızla gereken malzemelerimi topladım.Sonra üniformamın ön cebine arazın evinden aldığım fotoğrafımızı yerleştirdim.Telefonumu tamamen kapatmadan önce Yonca anneye operasyona gittiğime dair bir mesaj yazdım.
Buraya geleceğini söylemişti.Büyük ihtimalle ilk uçağa atlayıp geleceklerdi.Onlarla en yakından ilgilenmeye çalışacaktım ama operasyonlar ara vermeden devam edecek gibi duruyordu.
Bordo beremi çıkarıp kaskımı kafama taktım ve odadan çıktım.
Seri adımlarla bahçeye çıktığımda neredeyse beş ekibin hazır olduğunu gördüm.Sayımız fazlaydı.Kendi timime doğru yürüdüğümde beni görüp hazır ola geçmişlerdi.Yanlarına gidip rahat komutu verdiğimde eski hallerine döndüler.
Hepsinin gözleri yüzümde dolaşıyordu.Büyük ihtimalle altları çökmüş içleri kıpkırmızı olan gözlerime bakıyorlardı.Koluma dokunarak ilk tepkiyi veren Parla oldu.
”Minela iyi misin ?”Açık oldum.
”Değilim ve olmayı da düşünmüyorum.”Devamında konuşmadık.Kimse teselli vermedi çünkü bir bilinmezlik içinde yaşarken umudumuz yoktu.
Ural Albay gelip hepimizin karşısında durduğunda hazır ola geçtik.
”Evlatlarım!”diye başladı Ural Albay söze.”Bugün sizi kan kardeşinizi bulmanız üzere bu operasyona gönderiyorum.Bu yolda attığınız her adım vatan uğruna atılmıştır biliyorsunuz ki.Hepinizin nasıl cesur yüreklere sahil olduğunu biliyorum.Zihniniz keskin yolunuz açık olsun!”hepimiz tek bir ağızdan saol diye bağırdık.Timler tek tek onlara ait araçlara binerken en sona biz kalmıştık.Babam yavaşça yanıma yaklaştı.
”Sizden önce gece sularında arama ekipleri devreye girdi.Onlar Arazı ararken siz de bizi bunu yapan kişiye götüreceksiniz.Size güveniyorum.”
“Saolun Albayım.”Araca binecektim ki aklıma gelenle tekrar babama doğru yürüdüm.
”Albayım,Arazın ailesine haber verdim.Buraya gelecekler büyük ihtimalle.Olurda ben onların gelişine yetişmezsem-“
”Ben ilgilenirim onlarla.”diye araya girdi babam.Araca tekrar yönelecekken kolumdan tutup durdurdu beni.
”Minela dün gece-“
”Arazın evindeydim baba.Biraz yalnız kalmaya ihtiyacım vardı.”diyerek sözünü bölen taraf bu sefer ben olmuştum.
Başka bir şey demeden araca yöneldim.Onları üzdüğümün farkındaydım ama kendime engel de olamıyordum.İstemsizce kırıyordum insanları.
Araca binip koltuğa oturduğumda yola koyulmuştuk.Yol sessizce akıp giderken ben zihnimde ki kargaşa ile yalnız kalmıştım.
******
Araç durmuş biz yerleşmemiz gereken yerlere çoktan yerleşmiştik.Bu sefer ki görevimiz de beklemek ile vakit kaybetmeyecektik.Aksine oldukça çevik ve hızlı davranacaktık.
İçeri girmemiz gereken ev on metre ötemizdeydi.Yakalamamız gereken kişi ise evin içindeydi.
Beşir Gassân.
Bu adama elimizde ki ipuçları ile ulaşmıştık.Hedefimiz bu adamın ağzından laf alıp elebaşını bulabilmekti.İki tim olarak buraya yerleşmiştik.Diğer timler operasyonun diğer tarafında görev alıyorlardı.
“Hazırlanın,başlıyoruz.”diyerek komut verdim.Araz olmadığı için timin komutanı ben oluyordum.
Eskisi gibi.
İlk defa eskilerden nefret etmiştim.
Aradan geçen beş dakika ile diğer timin de hazır olduğuna dair bilgi geldiğinde hepimiz saklandığımız yerlerden çıktık.Ev küçük olmasına rağmen nereden baksan bahçesine 20 koruma vardı.
İçerde ki it canını seviyordu anlaşılan.
Tek sıra halinde üstünde bulunduğumuz ormanlık denilebilecek alandan aşağı yürümeye doğru başladık.En önde ben yürüyordum.Kimsenin ruhu duymayacak şekilde sessizce ilerliyorduk.Evin bahçe duvarlarına yaklaştığımızda durdum.
Bahçede ki adamları keskin nişancımız vururdu normalde ama Kenan abi Şuan izindeydi.Diğer timde ki keskin nişancının çoktan hazır olduğuna dair bilgi gelmişti.
”Komutanım Kenan abinin yerine ben geçeyim.”diye bir ses çıktı Sinan’dan.Kenan abi gelmeden önce de keskin nişancılığımızı Sinan yapıyordu zaten.
Küçük bir baş hareketi ile onayladığımda vakit kaybetmeden sabit kalacağı yere,tepeye doğru ilerledi.Keskin nişancılar susturucu takılı olan silahlar ile bahçede ki adamları vurmaya başladıklarında biz henüz harekete geçmemiştik.Bahçede ki tüm adamların bittiğine emin olduğumuzda bahçeye girdik.Her yer ceset doluydu.
Bahçeyi iyice kontrol ettikten sonra evin kapısının önünde durdum.Korunaklı bir demir kapıydı.Diğer ekiptekiler kapıyı kırmak için koçbaşıyı getirmişlerdiki elimi kaldırarak onları durdurdum.
Kolay yoldan şansımı deneyecektim.
Kapıyı bir kaç kere tıklatıp elimle kapının gözetleme deliğini kapatıp bekledim.Bir kaç dakika sonra kapı açıldığında kim olduğuna bakmadan karşımdaki kişinin kafasına sıktım.
Her şeyin bir basit yolu vardı.
Anlaşılan içeridekiler dışarıda ki adamları fark etmemişlerdi.Yoksa kapıyı açmazlardı.İçeri girerken kafasına sıktığım bedeni ayağımla kenara iteledim.
Hiçbir engele tahammülüm yoktu.
Diğerleri de sesini çıkarmadan beni takip ederken diğer tim alt katı biz ise üst katı arama kararı almıştık.Üst kata çıktığımızda zihnim bu sahnelere tanıdıktı.
Bu katta sadece iki oda vardı.Önüme gelen ilk odaya dan diye girdiğimde burasının banyo olduğunu fark ettim.Küçük bir yerdi.Her yeri iyice taradıktan sonra buradan çıktım.
Diğerleri çoktan diğer odaya girmişti.Bu oda yatak odası olmalıydı.Fazlası ile büyüktü.Ama içi boştu.Bizimkiler her köşeyi didik didik ararken aşağı kattan bir ses yükselmişti.
”Sancak timi alt kat temiz!”Üst katta temizdi.Peki bu adam neredeydi ?
”Komutanım burası da temiz.”dedi Göktunç gerçeği sesli dile getirerek.
”Evden çıkmış olamaz,diğer timler çevreyi gözetliyor zaten.O herif bu evin içinde bir yerde ve siz onu bulacaksınız.”Kesin emrime karşı herkes aktif hareketlerle her yeri aramaya başladı.
Belki bir sığınak vardır diye parkelere tavana bakıyorlardı.Ben hala adamın odasındaydım.Odadan çıkacaktım ki kapının yanında duran kitaplık dikkatimi çekti.Duvara fazla bitişik duruyordu.
Sessiz adımlarla kitaplığa yürüdüm ve kitaplığın kenarını kavrayıp kendime doğru çektim.Kitaplık kulak tırmalayıcı bir ses çıkardığında duvardan ayrılmıştı.Kafamı öne eğip oluşan boşluğa baktığımda gözlerim şaşkınlıkla açıldı.
Bu bir odaya açılıyordu.
Yine küçük bir odaydı.Bir çalışma masası ve bilgisayardan başka bir şey yoktu.Tahminimce gizli çalışma odasıydı.Silahımı kavrayıp odaya girdim ve her yeri incelemeye başladım.Oda boştu.Adam burada da yoktu.
Ama ilgimi çeken daha farklı şeyler vardı.Mesela masada ki bilgisayar gibi.
Sandalyeye oturup masada ki bilgisayarı kavradım ve kendime doğru çektim.En küçük detaydan bile bilgi edinmek zorundaydım.
Bilgisayarın açma tuşuna bastığımda mavi ekran yavaşça açılmıştı.Şifresinin olmadığını görmek ise alayla dudak kenarımın kıvrılmasana sebep olmuştu.
”Fındık kadar beyni olsa bu adamlara çalışmazdı.”diye söylendim kendi kendime.Bilgisayarın içini hızla karıştırmaya başladım.Bilgisayarın içi genel olarak boştu.
Taki mailleri görene kadar.
İsmini bilmediğim onlarca adamla mesajları vardı.Cebimden hiçbir zaman ayırmadığım flash belleği çıkarıp bilgisayara taktım.Tüm mesajları önemli önemsiz tüm dosyaları flaşa aktardım.Bilgisayara son bir göz daha attıktan sonra bilgisayarı masaya bıraktım ve odadan çıktım.Aşağı kata indiğimde herkes buradaydı.
”Komutanım her yeri didik didik aradık ama hiçbir yerde yok o adam.Çevre ekipler de adamı görmediklerini söylediler.Büyük ihtimalle bir şeyler sezdiler ve adam bu eve hiç gelmedi.Korumaları da yanıltmak amaçlı koydular.”dedi Kaan yanıma gelerek.
”Adamla bir işimiz kalmadı,tüm gereken bilgiler elimizde.”Cebimden flaşı çıkardığımda hepsi buna gülümsemişti.
”Sadece bizden köşe bucak kaçan bu adama bir hediye bırakalım değil mi ?”Yiğithanın bana uzattığı etkisi çok büyük olmayan bombayı alıp evin görünmeyen bir köşesine yerleştirdim.
”Çevre ekibe söyleyin buradan ayrılmasınlar adam eve gelince de haber versinler.”
Ben almam gereken bilgileri almıştım.Artık o adamın yaşamasına gerek yoktu.
*******
Esirlikte 12.gün
Asker gözlerini zar zor aralarken nerede olduğunu idrak etmesi çok uzun sürmemişti.Zaman algısını yitirdiği için kaç gün burada olduğunu bilmiyordu.
Bu sefer tavana asılı değildi.İki gün önce zincirleri tavandan çözmüşlerdi.Ama yine de her yeri zincirlerle bağlıydı.
Burada olduğu günlerden beri hiçbir şey yememiş ve içmemişti.O adam ise o günden sonra hiçbir şekilde yanına uğramamıştı.
Bazı adamlar ona artık ve bozuk yemekler getiriyordu ama asker hiçbirine ağzını sürmemişti.Ezeli düşmanından gelen tek bir şeye muhtaç değildi,olmayacaktı.
Bir yemin etmişti kendi kendine.Buradan çıktığında ona bunu yaşatanları yaşadıklarına pişman edecekti.
Devletine bu saldırıyı düzenleyenleri diriltip diriltip öldürecekti.
Zihninde susmayan sesler,kalbinde derin bir hasret vardı.
Çektiği hasret ise karşılıklıydı.
********
Selammmmm
Bölümü beğendiniz mi ????
Umarım beğenmişsinizdir.Mutsuz mutsuz yazdım çünkü sanırım böyle iç karartan sahneler yazmayı sevmiyorum.
Bölüm hakkında ki yorumlarınız nelerrrrr
Sizden ricam bölümlere yorum yapın arkadaşlar çünkü ben sizin yorumlarınızı okumaya bayılıyorum.Özellikle bazıları çok yaratıcı DKDKSOÖSLS.
Bölümün oy sınırını geçmeyi de unutmayın lütfen.Sürekli sürekli duyuru yapmak istemiyorum.
Kardelene cumartesi günü başlayacağız dedik zaten.Hala öyle.Ona da bir başlayamadım gitti zaten xjdkskem.
Diyeceklerim bu kadardııııı
Sizi seviyorum)))
Yıldıza basmayı unutmayın💕✨
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 65.12k Okunma |
6.33k Oy |
0 Takip |
77 Bölümlü Kitap |