
Oy sınırı:40
Kardelen kurgumu yayınladım.Bu bölümü okuduktan sonra onu da okuyup oy atarsanız çok sevinirimmm.
Bölümü düzenleyemedim.Yazım hataları varsa kusura bakmayın.
Keyifli okumalar.
********
Askeriyeye geldiğimizde vakit kaybetmeden araçtan inmiştim.Koğuşa gidip kısa bir duş almış üstümü başımı değiştirmiştim.Telefonumu açtığımda ise Yonca anneden bir kaç arama geldiğini gördüm.Telefonu ve flaşımı cebime koyup odadan çıktım ve babamın odasına doğru yürümeye başladım.
Odanın önüne geldiğimde kapıyı çaldım içeriden ‘gel’ komutu geldiğinde içeri girince babamın telefon ile konuştuğunu fark ettim.
Masasının önünde,ayakta dikilerek babamın telefon konuşmasını bitirmesini bekledim.Telefonu kapatıp ellerini masada birleştirdi ve bana döndü.
”Dinliyorum üsteğmen.”dedi ciddi bir ifadeyle.Boğazımı temizledikten sonra cebimde ki flaşı alıp avucumun içine hapsettim.
”Operasyondan döndük albayım.Beşir Gassân başına gelecekleri biliyor olmalı ki evden çıkmıştı.Bizi yanıltmak için ise eve hizmetçi,bahçeye de koruna yerleştirmişti.”Avucumda ki flaşı sıkmayı bıraktım ve masanın üzerine koydum.
”Eve girdiğimizde boş olduğunu fark ettik,ama merak etmeyin operasyon başarısız geçmedi.Aksine adamdan daha çok işimize yarayacak bilgiler buldum.”Gözlerimle flaşı işaret ettiğimde babam çoktan flaşı kavramıştı.
”Gizli bir çalışma odasını fark ettim.İçeri de ise bir bilgisayar vardı.Kendisi kaçmış ama bazı şeyleri unuttuğu belliydi.Mailler kısmında bilip bilmediğim tonlarca kişiyle mesajlaşmaları vardı.Hepsine bakacak vaktim olmadığı için flaşa aktardım.Onları inceleyebilirsiniz.O maillerin boş olduğunu düşünmüyorum.”Babam sadece kafasını aşağı yukarı sallamakla yetindi.
”Arama ekiplerinden bir haber var mı ?”diye sormadan edemedim.”
”Henüz yok.”Nefesim daralırken bunu dışarıya yansıtmamaya çalıştım.
”Anladım,o zaman mailleri incelemeye başladığınızda beni haberdar edersiniz albayım.”Odanın çıkılına yönelmişken babamın adımı seslenmesi ile adımlarını durdurup yönümü ona çevirdim.
”Minela,siz dönmeden bir kaç saat önce Arazın ailesi buraya geldi.”Biz yaklaşık 5-6 saattir operasyondaydık.Onlar akşama doğru gelmiş olmalılardı çünkü Şuan hava kararmıştı.
”Neredeler ?Durumları nasıl ?”
”Açık konuşmak gerekirse ikisi de çökmüş durumda,özellikle de annesi.Buraya geldikten sonra seni aradı görevden dönüp dönmediğini sorup durdu.Ona senin baban olduğunu söylediğimde ise Arazı bulmam için bana neredeyse yalvardı.”
Genzim yanmaya başlarken gözümden damlayacak tek bir gözyaşını bile engellemek için duygusuz kalmaya çalıştım.
”Peki Şuan neredeler ?”diye sorarken sesim titremişti.
”Annesi baygınlık geçirdiği için revire yatırdılar.Açelya başlarında.Sende yanlarına uğrasan iyi edersin.”
Hızla bir kafa selamı verip odadan çıktım.Dolu gözlerimi elimle silip merdivenleri indim.Revirin önüne geldiğimde kapıyı açıp içeri girmek ilk defa bu kadar zor gelmişti.İçeriden ağlama seslerini duymak ise tüm yıkılmazlığımı tıkıp geçmişti.
Derin bir nefes alıp içeri girdiğimde beyaz hastane yatağında Yonca annenin solgun bir şekilde uyuduğunu gördüm.Hemen başında Ayça ve açelya duruyordu.Ağlama sesleri Ayça’ya aitti.Biraz daha yaklaştığında Açelyanında gözlerinin kızardığını fark ettim.O da ağlamıştı belli ki.
İkisi de benim odaya girdiğimi fark etmiş olmalı ki bakışlarını bana çevirmişlerdi.İlk tepkiyi veren Ayça oldu.Beni görür görmez oturduğu yerden kalkıp boynuma sıkıca sarıldığında göz yaşları her şeye inat şiddetlenmişti.
”M-Minela..”dedi titreyen bir sesle.Kollarımı ona dolayıp sarılışına karşılık verdim.Benimde gözümden bir yaş firar etmişti.
”Timdekiler gelmiş,ben bir gidip onlara bakayım.”diyerek kaçarcasına çıkmıştı odadan Açelya.O da duygusal birisiydi ve burada daha fazla kalırsa kendisini tutamayacak gibiydi.
Ayça sonunda benden ayrıldığında kıpkırmızı olmuş yüzünü gördüm.İkimizde bir şey diyemedik çünkü diyecek bir şey yoktu.Gözlerim yatakta yatan Yonca anneye kayınca asıl acının o uyandığında başlayacağını anlamıştım.
”Çok ağlayınca güçsüz düştü.Onu teselli etmeye çalıştım ama kendim bile inanmıyordum ki o cümlelere.”diyerek sessizliği bozdu ayça.
”Bu durumda teselli edilecek hiçbir şey yok.Çünkü kimse gerçekten teselli verecek bir durumda değil.”
”Göreve gittiniz ya hani ?Abimi buldunuz mu Minela ?”Fazla masum bir soruydu.Ama verecek olumlu bir cevap yoktu.
“İlk görevdi bu.Her şey adım adım gerçekleşecek.Henüz bir haber yok ama zamanla olur inşallah.”Başka bir şey dememiş ikimizde sessiz kalmıştık.Ta ki Yonca anneden yükselen seslere kadar.
Uykusunda sayıklıyordu.Tahminimce kabus görüyordu.Ayça’nın söyledikleri ise bu görüşümü onaylıyordu.
”Son günlerde sürekli kabus görüp aynı şeyleri sayıklıyor.Artık ne yapacağımı bende bilmiyorum.”
”Yonca anne uyanınca,sizi kendi evime götüreyim olur mu ?”
”Sana yük olmayalım Minela.”
”Ben zaten bu aralar sürekli görevde olacağım.Bahane kabul etmiyorum.”İtiraz edecek gücü kendinde bulamamış olmalı ki başka bir şey söylemedi.
Aradan ne kadar zaman geçti bilmiyorum ama Yonca anne yavaş yavaş ayılmaya başlamıştı.Gözlerini illa açtığında görüş açısına Ayça girdi.
”Kızım..”sesi o kadar kısıktı ki bir an ne kadar uzun süre aralıksız ağladığını düşünmeden edemedim.
”Buradayım annem.Hem sadece ben değil Minela da burada.”Yonca annenin kısık bakışları bu sefer bana döndü.Bir gözyaşı yanağına doğru süzüldü.Elini bana uzattığında ise ne yapacağını bilemedim.
Küçük adımlarla gidip yatağın yanında durdum ve bana uzatılan eline tuttum.
”Minela,kızım ?”Yonca annenin hala burada olduğuma inanamıyormuş gibi bir hali vardı.
”Annecim..”bu sözü yıllar sonra kullanmak yüreğimde ki prangaları çözemeye yetmese de bunu dememle birlikte Yonca annenin beni kendine çekip sımsıkı sarılması içimde ki bazı buzları eritmeye yetmişti.
Yıllardır hasret kaldığım bu sıcaklık bambaşkaydı.Günler sonra ilk defa huzurlu hissediyordum belki de.
Sonunda ayrılabildiğimizde yataktan kalkmadım.Yonca annenin elleri bu sefer yüzümü kavramıştı.
”Var mı oğlumdan bir haber?”
İlk defa cevap vermek bana zor geldi.
”Şimdilik yok ama biz çalışmalara devam edeceğiz.”Sessizlikle karşıladı bu cümlemi.Bu sefer ben onun ellerini kavradım.
”Anne gel daha fazla durmayalım burada.Kötü etkiler burası seni.Sizi kendi evime götüreyim.”Sorarcasına gözlerine baktığımda çektiği acıyı gözünden görmek bile tüm acılara bedeldi.Yonca anne bu dediklerime karşı tek bir cümle kurmuştu.
”Minela…Beni oğlumun evine götür.”
*******
İlahi Bakış Açısı
Açelyanın hızlı adımlarının hedefinde kopuş odası vardı.Her ne kadar gittiği görev kısa sürse de sevdiği adamın sağlığından emin olmalıydı.
Üstelik daha fazla revirde kalırsa kendini tutamayıp hüngür hüngür ağlaması an meselesiydi.Tabi biraz ağlamıştı yalan söyleyemezdi.
Koğuşun kapısını çalıp içeri girdiğinde herkesi gördü.Üzerlerini değiştirmiş bir şekilde yataklarında yatıyorlardı.Bunu keyiften değil ellerinden başka bir şey gelmediği için yapıyorlardı.
Açelya gözlerini odada gezdirirken kaanı görmemişti.Odadakilere sormak için ağzını açmıştı ki odanın lavabosundan çıkan Kaanı gördü.
Sağlam olduğunu görmek rahatlamasına sebep olmuştu.Kaan açelyayı fark ettiğinde içini bir huzur kapladı.
Açelya odadakileri umursamadan Kaan’a sarıldığında Kaanında odadakileri pek umursadığı söylenemezdi.
Gerçi odadakilerde onları umursamıyordu.Genel olarak hepsi farklı bir alemdeydi.
Göktunç ve Parla yatakta yan yana oturmuş birbirlerine sarılmış bir şekilde aralarında bir şeyler konuşuyorlardı.
Yiğithan ranzanın üst kısmında yatakta uzanıyordu yüzünün üstünde ise sayfaları açık olan bir kitap vardı.Ama o okumak yerine uyumayı seçmişti.
Sinan ise telefondan birisi ile konuşuyordu.Büyük ihtimalle susmak bilmeyen kız kardeşi Sumruydu.
Diğerleri yani Anıl ve Kaan ise izinlerinden dolayı burada değillerdi.
”İyisin değil mi ?Bir şeyin yok ?”derken bir yandan da kaanı kontrol ediyordu Açelya.Kaan üstünde gezinen elleri tutarak minik birer öpücük kondurdu.
”Yok meleğim,gördüğün üzere turp gibiyim.”Açelyanın gördüğü şeyler daha farklıydı ama o an susmayı tercih etti.Mesela kanın gözlerinin altında fazlası ile belirgin olan koyu halkalar vardı.Hatta sadece onda değil hepsinde vardı.Yüzleri solmuş bedenleri küçülmüş gibiydi.
Açelya bunları herkesin içinde söylemek istemediği için Kaanı bileğinden tutarak odadan çıkardı.
”Hayatın biliyorum sende haklısın ama bu da bizim kaderimizde var.”dedi Parla yüzünü kollarını bedenine sarmış adama çevirerek.
”Ama bunlar elbet bir gün geçecek dimi Parlam ?”diye sormadan edemedi Göktunç.Bu ikili bir türlü kavuşamamış olmalarına yanarken bir yandan da acılarını beraber sarıyorlardı.
”Geçer sevgilim,bir gün bu da geçer.”
Yiğithan çalan telefonu ile kafasının üstünde ki kitabı kaldırıp yanına bıraktı.Oysa ne güzel kafa dinliyordu.Şimdi ne gerek vardı zırvalığa ?
Arayan kişinin Anıl olduğunu görünce açmak zorunda kaldı.En yakın arkadaşı yaralıydı sonuçta.
”Ne var Anıl ?”
”Aleyküm selam kardeşim aleyküm selam.”diye iğneleyici bir şekilde konuştu Anıl.Yiğithan sadece derin bir nefes vermekle yetindi.
”Söyleyecek misin yoksa kapatayım mı ?”Arka plandan bir kaç takırtı sesi geldi.
”Görevden döndün ya da eve gelsene.Tekim ve yaralı olduğum için doğru düzgün bir şey yapamıyorum.Arada ağrılar oluyor.Yığılsam kalsam haberi olmayacak kimsenin.”
Yiğithan itiraz etmeden tamam diyip telefonu kapattı.Anıl basit bir dost değildi onun için.Yeri geldiğinde sıra arkadaşı yeri geldiğinde dert arkadaşı şimdi ise hem silah hem de ev arkadaşıydı.
”Ben eve geçiyorum.”Odadakilere bunu söyledikten sonra koğuştan çıktı.Patlamadan sonra eski zamanlarda ki neşeli Yiğithan gitmiş yerine bu gelmişti.
Gerçi kimse o olaydan sonra eskisi gibi değildi.
Odada sadece üç kişi kalmıştı.Parla ve Göktunç hala kendi aralarında konuşurken Sinan derin bir tartışma içerisinde gibi duruyordu.
”Abicim sen beni niye anlamıyorsun ?Eve gelmeyeceğim işte.”Sumrudan yükselen ses ise daha yüksek ve rahatsız ediciydi.
”Asıl sen beni anlamıyorsun abi.İki haftadır eve geldiğin yok.Farkında mısın bilmiyorum ama yaralandın.Şimdi de inatçı bir çocuk gibi orada kalıyorsun.Sen bana kafayı mı yedirtmeye çalışıyorsun ?!”
”Ben iyiyim Sumru.Yaram ağır değil zaten iyileşmek üzere.Uzatmayalım bu konuyu daha fazla.”
”Öyle mi abi ?O zaman sana iki seçenek sunuyorum.Ya sen eve gelirsin ya da ben onca erkeğin arasına askeriyeye gelirim.Seçim senin.”
”Geliyorum Sumru tamam mı geliyorum.”Sinan sinirle yataktan kalkınca hemen yanında ki çiftin bakışları ona dönmüştü.
”Sumru eve çağırıyor da gideyim bir yine gelirim.”Göktunç ile Parlanın cevabını beklemeden odadan çıkmıştı.
”Son zamanlarda hepsi sinirli ve umursamaz gezmeye başladı.”diye bir çıkarım yaptı Parla.Göktunç da kafasını sallayarak ona katıldığını belirtti.
”İlk defa yaşıyoruz böyle bir şeyi.E haliyle ne yapacaklarını bilmiyorlar.Herkes perişan halde.Bunu tam göremesek de anlamak zor değil.”
”Düzelecek hayatım ben inanıyorum.”Göktunç kehribar gözlerini parlanın gözlerine çevirdi.
”Sen inanıyorsan bende inanıyorum.
*******
Minela
Yonca annenin o isteğine tabi ki de karşı çıkmamıştım.Babama onları arazın evine götüreceğim diyerek haber verdikten sonra askeriyeden ayrılmıştık.
Babam bana onları bırakıp tekrar askeriyeye gelmemi,flaşı inceleyeceğimizi söylemişti.Hiç vakit kaybetmeden kabul etmiştim.
Şimdi de eve yaklaşmış bulunuyorduk.İyiki de Araz o gün bana anahtarı vermişti.Yolculuğumuz fazlası ile sessizdi.Yonca anne kafasını cama dayayarak yolu izlemişti.Ayça ise gözlerini yumup öylece yolun bitmesini bekledi.
Arabayı binanın otoparkına park edip emniyet kemerimi çözdüm.Hepimiz arabadan inip binaya doğru yürümeye başladık.Binaya girdiğimde her zamanki gibi merdivene yönelecekken yanımda yonca anne olduğu için bunu yapamadım.
Hali kötüydü ve beş katı çıkabilecek gibi durmuyordu.Onları asansöre bırakıp merdivenden gitmekte olmazdı.O yüzden üçümüz birden asansöre bindik.Aylar sonra bunu yapmak garip hissettirmişti.
Asansör durduğunda yonca annenin koluna gidip ona destek oldum.Gerçekten çökmüş durumdaydı.Evlat acısı her şeye bedeldi işte.
Arazın dairesinin önünde durup anahtarı deliğe soktum ve kapıyı açtım.Buraya daha önce gelmemiş olsam şimdiden ağlamaya başlayabilirdim.
Önce yonca anne sonra da Ayça içeri girdi.Bende girip arkamdan kapıyı kapattım.Derin nefesler alarak salona yöneldim.
Salona girdiğimde Yonca annenin arazın astığı fotoğrafların önünde durduğunu fark ettim.Bu fotoğrafların burada olduğunu tamamen unutmuştum.
Yonca annenin yanına ilerleyip orada durdum.Ayça ise ağladığını belli etmemek için banyoya gitmişti.
”Bunları sürpriz olarak yapmış.Tabi bana gösteremeden patlama olunca şey oldu işte.”dedim titreyen bir tonda.Yonca anne elini uzatıp çerçevelemiş fotoğraflardan birini aldı.
”Pek romantiktir eşşek sıpası.”bu halde bile işi şakaya vurmuştu ama akan gözyaşları her şeyi belli ediyordu.
Onu kolundan ilerletip bir koltuğa oturttum.Sonra dizlerinin dibine çöktüm.
”Anne benim şimdi askeriyeye geri dönmem lazım.Ani bir şey çıkmazsa gece gelirim ama geç gelirim.Seni haberdar ederim ben yine.Dolapta yiyecek bir şeyler vardır.Eksik olan bir şey varsa söylersiniz gelirken alırım.Lütfen kendini daha fazla üzüp yıpratma.Bu günleri de atlatacağız.”
”Kendine dikkat et yavrum.Aklın bizde kalmasın.Bakma böyle ağladığıma ana yüreği işte.Ben toprağa bir şehit verdim ikincisini yüreğim kaldırmaz.”
Yonca annenin elini öptükten sonra kalktım.Öyle bir durumdaydık ki söyleyecek söz bulamıyordum.Evden çalmadan Ayça’ya da durumu bildirdim ve bazı uyarılarda bulundum.
Evden çıktıktan sonra ise hedefim askeriyeydi.İçimden bir ses bu gece pek de uyumayacağım söylüyordu.
********
Esirlikte 13.Gün
Şehamettin kendi ininin soğuk ve ıssız koridorlarında ilerliyordu.Bir konuğu vardı ve o konuğuyla daha yakından ilgilenme kararı almıştı.
İçeride ki Türk askeri 13 gündür yatıyordu.Yemek yememiş su içmemişti.Kendisi bilirdi.Şehamettin ona sunulacak tüm seçenekleri sunmuştu kendince.
Odanın kapısı açıldığında taş duvarlardan yapılan rutubet kokan odaya girdi.Asker sırtını duvara yaslamış oturuyordu.Dizlerini karnına çekmişti.Bakışları ise fazlası ile boştu.
Şehamettin gidip askerin tam önünde durdu.Asker kafasını kaldırıp bakmaya bile tenezzül etmemişti.Kimin gelip gittiği umrunda değildi artık.
”Kaldır kafanı.”diye uyardı Şehamettin.Asker onu duymuyormuş gibi karşıya bakmaya devam etti.
”Kaldırsana kafanı lan!”Şehamettinin öfkeli sesi taş duvarlarda yankılanırken attığı tekme askerin yüzüne patlamıştı.Askerin kafası omzuna doğru düşerken ağzında biriken metalik tadı yere tükürdü.
Fakat her şeye rağmen kafasını yine kaldırmadı.Dağda gezip kendini bir bok sanan heriflerin emrine uyacak bir asker değildi.
Vatanı için şehit olmaya hazır bir askerdi.
Şehamettin askerin kafasını kaldırmayacağını fark ettiğinde tek dizini kırarak diz çöktü.Askerin dudağı kıvrılır gibi olduğunda hemen kendini toparladı.Buna sonra gülecekti.
”Söyle bakalım ben şimdi sana ne yapayım ?13 gündür dinlendiğin yeter.”Asker ağzını açıp tek kelime etmedi.Ne yaşarsa yaşasın kanının son damlasına kadar direnecekti ne de olsa.
”Seninkiler seni aramaya başlamış mıdır ne dersin ?”Şehamettine henüz bu konuda bir bilgi gelmemişti.Ama Türklerin rahat ve sessiz duracağını hiç sanmıyordu.
”Biraz daha konuşmazsan sana fazlalık olan o dilini keserim!”O an asker ağzını açıp tek kelime etti.
”P!ç”
Şehamettin duyduğu kelime ile yumruğunu askerin yanağına geçirdi.Oysa askerin konuşmasını o istemişti ama duyduklarını kaldıramamıştı.
Şehamettin askeri yakasından tutup kendine çevirdi.Yüzünde bir gülümseme görmek ise sinirlerini bozmuştu.
”Konuşmamı sen istedin.”dedi asker.”Kaldıramadı mı bir tarafların ?”
İkinci yumruk da sol yanağına gelmişti.İki yumrukla devrilecek bir insan değildi kendisi.Bir bordo bereli olarak en zor koşullara göre eğitim almıştı.
Şehamettin sinirle çöktüğü yerden ayaklandı.Yanında ki adamlar göz ucuyla baktı.
”Bağlayın bunu tekrar.”Şehamettin odayı terk ettiğinde adamlar zinciri almak için odadan çıkmıştı.
Geriye ise Asker ve yüreğinde ki sevda ateşi kalmıştı.Günlerdir içinde dinmeyen bir ağrı vardı.Göğüs kafesinin altında ki kalp durmaksızın çarpıyordu.Yüreğinde ki sevda ateşi ise çektiği tüm acılara bedeldi.
Çektiği acılar çektireceği acılara dönüşecekti.
*******
Selammmmmm
Nasılsınızzzzz
Bir bölüm sonuna daha hoş geldiniz.Bölümü beğendiniz mi ?İnşallah beğenmişsinizdir.
Hemen konuya gireyim arkadaşlar o kadar söylememe rağmen oy atmıyorsunuz.Belki de çoğu kişi buraları ve duyuruları okumadan geçiyor.Bakın bende hafta da bir uzun olacak bölümler yazmaya çalışıyorum ve bu kolay değil.Çünkü buna pek vaktim olmuyor açıkçası.
En basitinden örnek verecek olursam önce mi bölümde 88 kişi okuyup sadece 28 kişi oy vermiş.Bu çok üzücü bir durum.Ben sizden sadece kırk oy istiyorum arkadaşlar.O altmış kişi neden atmadı mesela ?
Beğenmediniz mi diyeceğim ama beğenmediyseniz bunu yorumda belirtebilirsiniz.Yorum sayılarımız da düştü zaten.
Lütfen ben sizden sadece 40 oycuk istiyorum bunu bana çok görmeyin.
Kardeleni dün yayınladım.Ona da bir göz atarsanız gerçekten çok sevinirim.Onunda ilerlemesini istiyorum.
Diyeceklerim bu kadar.Düzenimize döndük.Pazar günleri bölüm geliyor yine.
Sizi seviyorum)))))
Yıldıza basmayı unutmayın 💕✨
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 65.12k Okunma |
6.33k Oy |
0 Takip |
77 Bölümlü Kitap |