78. Bölüm

55.Sarılan yaralar

Biryazarımm
biryazarimm

Oy sınırı;40*

!YAZIM HATALARI VARSA KUSURA BAKMAYIN!

Selam

Bölüm atmama şaşırmış olabilirsiniz ama bir sebebi var.Siz yine oy sınırını geçmediniz.Ama bazı okurlarım eski bölüme gidip oy sınırını geçmenizi isteyip bana destek oldular.Onların hakkını yiyor gibi hissettiğim için bölüm atıyorum.

Ama bilin ki üç gün sonra bölüm gelmesi için hem bu bölümün hem de önce ki bölümün oy sınırını geçmeniz lazım.Durumu anca böyle eşitleyebilirim.

Bol bol yorum yazar mısınızzzz???

Keyifli okumalar.

******

4 gün sonra

Arazın normal odaya alınmasının üzerinden 6 gün geçmişti.Arazın yaraları henüz kapanmamış olsa bile artık daha rahat hareket edebiliyordu.

Bu yüzden onu yatakta tutmak fazlası ile zordu.Kendisi sürekli sıkıldığını artık ayağa kalkmak istediğini söyleyip duruyordu.Doktora ayağa kalkıp kalkmamasında bir sorun olduğunu sormuştum.Doktor ise kendini çok zorlamadan yürüyebileceğini söylemişti.

Bazen bizden destek alarak bazen de tek başına ayağa kalkıp yürüdüğü olmuştu.Onu sürekli yatakta görmeye alıştığım için bu hali bile garip gelmişti.

4 gündür geceleri araz ile kalmıyordum bazen sadece Ayça kalıyordu bazen ise yonca anne ile kalıyorlardı.Ama bugün yanında ben kalacaktım çünkü yeterince dinlenmiştim.

İzin sürem bittiği için askeriyeye de uğramam gerekiyordu.Tim zaten normal iş düzenine geri dönmüştü ve tüm vakitlerini orada geçiriyorlardı.Ama ben bulduğum en küçük boşlukta arazı ziyarete geliyordum.

Şimdi de sabahın erken saatlerinde hastaneye gelmiştim.Bugün askeriyeye biraz geç gidecektim ve vaktimi araz ile geçirmek istiyordum.Elimde beraber kahvaltı yaparız diye düşünerek aldığım börek poşetini sallayarak asansörden indim.Onun iyileştiğine şahit olmak benimde kalbimde ki yaraları sarıyordu.

Odanın kapısını iki kere tıklatıp içeri girdim.

”Canım ben geldim-“Odayı ve yatağı boş görmek sözlerimi sekteye uğratmıştı.Kaşları çatılırken arazın neden burada olmadığını sorguluyordum.

Elimde ki poşeti masaya bırakarak odanın içinde ki küçük banyonun kapısına yöneldim.Ben kapıyı açamadan kapı içeriden açılmıştı bile.

Karşımda duran kişi arazdı.Şaşkın şaşkın suratına bakıyordum çünkü günlerdir varlığına alıştığım sakalları gitmişti.

”Hoş geldin canım.”Gülümseyerek söylediği sözleri gerçekliğe dönmemi sağladı.Hemen kaşlarımı tekrar çattım çünkü ayakta duruyordu.

”Ay araz senin tek başına ayakta ne işin var ?!Ben destek almadan kalkmayacaksın demedim mi ?”Sinirli sinirli söylediklerime dibime girerek karşılık verdi.Beni belimden kavradığında kalbim hızlandı.

”Ama ne yapayım güzelim ?Tıraş da mı olmayayım ?”Masum sorusuna inat gözleri hiç de masum bakmıyordu.

”Ya daha yeni yeni toparlıyorsun.Bekleyemedin mi biraz ?”Burnunu saçlarıma yaklaştırırken cıkladı.

”Beklemeye tahammülüm kalmadı diyelim.Hem böyle daha yakışıklı değil miyim sence de ?”Bunları söylerken ellerini karizmatik olduğunu düşündüğü bir hareketle saçlarından geçirdi.

Ellerimi iki yanağına getirip sıkmaya başladım.

”Senin yakışıklılığını yerim ben.”Yanaklarını sıktığım için değişik bir hal alan suratını görünce kahkahayı bastım.Yerim derken ciddiydim.

“Yonca anne ile Ayça nerede ?”

”İkisini de eve gönderdim.”Poşetten çıkardığım börek kutusunu aldığım yere bırakıp araza döndüm.

”Bir dakika sen ben gelene kadar yalnız mı kaldın yani ?”Rahat bir tavırla yavaş adımlarla bana doğru yürüdü.Bir yandan da evet dercesine kafasını sallıyordu.

”Yaralısın diye alttan alıyorum ama sen bana seni dövmem için bir sürü sebep veriyorsun.”Yatağa oturup uzanırken fazla rahattı.

”İyileşince döversin yavrum.”Onun bu rahatlığı karşısında ofladım.Tabi beyefendinin keyfine diyecek yoktu.

”Kahvaltı yapmadığını düşünerek börek aldım.Sevdiğinden.”Suratına bir gülümseme yayılırken tekrar cıkladı.

”Benim sevdiğim senin elinden olan.”Gözlerimi kısıp bir bakış attım.

”Boş uydurma kızılkurt.Daha önce benim böreğimi yemedin bile.”Elimi avucuna alıp dudaklarını avuç içime bastırdı.

”O zaman buradan çıkınca sen yaparsın ben yerim.Olmaz mı ?”Masum bir soruydu.Etkisi altına girmişçesine kafamı salladım.Sonra kenarda ki sandalyeyi alıp yatağa yaklaştırdım.Kutunun kapağını açıp poşette ki çatalları da çıkardım.

”Bunları konuşacak daha çok vaktimiz var yeşil gözlüm.Şimdi senin o koca göbüşünü doyurma vakti.”Gülmemek için yanağımın içini ısınırken son cümleyi bilerek kurmuştum.O benimle uğraştığı için aynı şekilde karşılık veriyordum.

”Göbek mi ne göbeği ?Ben göbek falan göremiyorum!Bana göz kırpan tek şey şekilli baklavalarım.”

Sekiz mi ?!Maşallah!

Arsız iç sesimi susturarak yaptığım oyuna devam ettim.”Yani ne bileyim benim gördüğüm şey göbekten başka bir şey değil.E bu da çok normal.Günlerce spordan uzak kaldın sonuçta.”Arazın sesi çıkmazken gözlerimi ona çevirdim.Kaşlarını çatmış bir şekilde olmayan göbeğine bakıyordu.İçimden delicesine kahkaha atarken dışarıdan sakinliğimi korudum.

”Çok mu var göbeğim ?”Sesi o kadar garip çıkmıştı ki şaşırmadım desem yalan olurdu.Normalde bu konuya hiç takılacak bir insan değildi.Ama olmayan bir göbeğe sahip olduğunu benden duymak onun için beklenmedik bir şeydi anlaşılan.

Alt dudağımı ısırarak kafamı evet anlamında salladım.Huysuz bir bakış atıp kafasını diğer tarafa çevirdi.

”Göbekmiş hah!Ben kim göbekli olmak kim ?!”Kendi kendine söyledikleri ile kendimi daha fazla tutamadım ve kahkaha atmaya başladım.Araz yüzünü bana dönmüş fütursuzca kahkaha atmama bakıyordu.

”Ya sen neden bu kadar tatlısın ya ?!”Askeriye de yargı dağıtan kıdemli üsteğmene tatlı demekte anca benim yapacağım işti zaten.

”Ne tatlısı Minela ?”Sesi o kadar küskün çıkmıştı ki bir an karşımda bir çocuk var gibi hissettim.Tamam iyi uğraşmıştım iyi gülüşmüştüm ama şimdi prensesimizin gönlünü almalıydım.

”Ya canım şaka yapıyorum.Sen de benimle uğraşıyorsun karşılıksız mı kalsın ?”Tam düzeldi derken elimi olmayan göbeğinin üzerine koydum.”Hem merak etme göbeğini eritmende yardımcı olurum.”Tekrar bir kahkaha atarken araz bu sefer sinirli değildi.Hoş bir tebessümle gülüşümü izliyordu.

Al işte yine utanan taraf biz olduk!

”Ay neyse işte.Çok güldüm yeter bu kadar.Hem bak böreklerim soğuyacak.”Göz temasımızı keserek çatala bir börek batırdım ve yemeğe başladım.Utancımı üzerimden atmam gereken durumlar vardı.

”Güzelim benim yine kolum ağrıyor biliyor musun ?”Arazdan dört gündür duyduğum bu cümle ile ofladım.Ne zaman sıra yemek yemeye gelse araz kolunun ağrıdığında söylerlerken ona yemek yedirmeyi istiyordu.Bakın ciddi anlamda koca bir bebekti.

”Yani kalkıp tek başına tıraş olan adamdan bu cümleyi duymak pek de inandırıcı gelmedi doğrusu.”Gözlerinden kurnaz bir ifade geçti.

”Sanırım kendimi fazla yordum.Baksana kolumu kaldıramıyorum.”Koluna sahte bir güç uygulayarak güya kaldırmaya çalıştı.Başarısız olduğunu kanıtlamak ister gibi bir bakışı vardı.

”Oy oy!Bak bu nazını kaçıncı çekişim saymadım.Ama gün geldiğinde sende benim nazımı çekeceksin.”

”Başım gözüm üstüne bir tanem.”Yaaa gerçekten bir tanen miyim diye yersiz bir erime sahnesi gerçekleştirmeye son an engel oldum.Günlerdir cilve yapıyorduk ve bizim gibi kavgadan beslenen bir çifte fazlaydı bu.

Ona börek yedirirken bir yandan da kendim yiyordum.Araz bu esna da bana askeriyenin durumunu soruyordu.Gözlerinden anlaşılıyordu askeriyeyi ne kadar özlediği.Tam anlamıyla mesleğine aşık bir adamdı.

”Ben yokken operasyone gitmişsiniz diye duydum.Hatta sen terör estiriyormuşsun karargahta.”Bu bilgileri göktunçtan ve yiğithandan dedikodu yolu ile aldığına emindim.

”Ne yapsaydım araz ?Sen yokken herkese gülüp geçsemiydim ?Tabi ki terör estireceğim!”

”Senin ateşin ikimizi de yakar gibi duruyor İzmir güzeli ?Onu ne yapacağız ?”Şüpheyle havalandı kaşlarım.

”Yanmaya hazır değil misin yoksa ?”

”Hazırım.”dedi anında.”Kalbinde ki ateşle yanmaya ezelden hazırım.”

“Çok konuştun sen!Aç bakalım ağzını.”Onun konuşmasına fırsat vermeden böreği ağzına tıktım.Romantizm havası ağır gelmişti ayol.

Biz arazla bir hastane odasında belki herkes için basit ama bizim için keyifli bir kahvaltı ederken yine zihnimde ki anılar kısmına eklemiştim bu anı.

******

2 Gün Sonra

Araz’ın odası günler sonra ilk kez bu kadar aydınlıktı. Perdeleri hafifçe aralamıştım, içeriden süzülen ışık hem odayı aydınlatıyor hem de içimdeki karanlıkları biraz olsun eritiyordu. Uzun süredir ilk defa bir pencere önünde oturuyor gibi hissediyordum, nefes alabiliyor, düşünmeden gülümseyebiliyordum. Çünkü o uyanıktı. Yanımda. Gerçekti.

Yatağının kenarındaki sandalyeye oturmuş,yatakta yatan adamın saçlarını okşuyordum.Diğer elimse onun parmaklarının arasında. Ne bir hemşirenin girip çıkması umurumdaydı, ne doktorun sabah vizitesi. Zaman durmuş gibiydi ama bu kez kaygıdan değil, huzurdan. Sadece biz vardık.

Araz aniden konuştu. “Minela.”

Başımı çevirdim. Onun sesi... hâlâ biraz çatallıydı ama içinde o tanıdık, hafif muzip tonu barındırıyordu. Yüzünde bir gülümseme vardı.

“Yastığımı düzeltir misin? Sol tarafı fazla kabarık. Boynum tutuluyor.”

Kaşlarımı hafifçe kaldırdım. “Kaçıncı kez düzeltmem bu. Ne kadar nazlı çıktın sen.”

Başını hafifçe yana çevirdi. Dudaklarının kenarı belli belirsiz yukarı kıvrıldı. “Ben yoğun bakımdan yeni çıktım. İlgi görmeye hakkım yok mu yani?”

Gözlerimi devirdim ama gülmemek elde değildi. Ayağa kalktım, yastığını hafifçe kabartıp düzelttim. “Al, prensim. Rahat mısınız?”

“Seninle daha da rahatım,” dedi ve gözlerini üzerime dikti.

Yanaklarım bir anda alev aldı. O kadar doğrudan, o kadar içten söylemişti ki... ne söyleyeceğimi bilemedim. Başımı hafifçe çevirdim ama dudaklarımda istemsiz bir gülümseme vardı. Kalbim garip bir şekilde hızlanmıştı. İçimden, “Of, yine başladı bu adam,” dedim ama bir yanım da bu halini öyle çok özlemişti ki...

Tam o sırada kapı gıcırdayarak açıldı. Ayça içeri girdi. Elinde dolu bir poşet vardı, içeri girerken enerjisiyle tüm odayı sardı.

“Ne oldu? Yastık savaşı mı yapıyorsunuz?”

Yerime otururken kahkaha attım. Araz gözlerini devirdi. “Savaş değil, hizmet. Minela bana bakıyor.”

Ayça gözlerini kıstı. “Ayyy kıyamam, nazlı abim. Minela dikkat et. Bu hasta numara yapıyor. Bak çocukken de hastalanınca herkese nazlanıyordu bu.”

Araz derin bir iç çekti. “Kardeşim olduğunu unutuyorum bazen. Keşke doktorlar seni refakatçi olarak kabul etmeseydi.”

Ayça masasının üstüne poşeti bıraktı. “Getirdiğim atıştırmalıklardan sana yok. Minela, sen ister misin? Özellikle senin için seçtim,” diyerek çantasından bir çikolata çıkardı.

Tam uzanacaktım ki Araz hızla araya girdi. “Güzelim henüz yemek yemedin.Aç karnına dokunmasın.”Haklıydı çünkü bir kaç saattir kahvaltı da yediğim iki lokma ile duruyordum.

“Peki.”Çikolatayı minik komidine bırakıp tekrar yerime oturdum.

”Eeee abisi nasıl gidiyor hayat ?Güzel mi sürekli yatmak ?”Ayçanın kurnazlık barındıran sesine karşılık göz devirdi Araz.

”Aynen mükemmel.O kadar güzel ki sıçmaya giderken bile destek alıyorum.”Ayça bu duyduklarına kahkaha atarken ben minik bir şekilde kıkırdadım.

”Ağzını bozma.Ayrıca ne bekliyorsun ki ?Yaralısın sen yaralı.İyileşene kadar gün yüzü yok sana.”Arazın gözleri hemen arsızlaştı.

”Bir öpücük versen sonsuza kadar gıkım çıkmaz aslında yavrum.”

Tam o anda Ayça su içerken boğazına kaçırdı. “Tövbe estağfurullah! Ben niye geldim ya bu odaya? İki dakika tatlı bir kardeş olayım dedim…”

Araz sırıtıyordu. O kadar keyifle bakıyordu ki bana… sanki onu hayata bağlayan şey benmişim gibi. Utanıyordum ama aynı zamanda bu sıcaklık içimi eritiyordu.

“Yemin ederim şu hastalık bana yaradı,” dedi Araz. “Normalde böyle şeyler söyleyemem ama şimdi hasta numarasıyla her şeyi yapıyorum.”

Ayça ellerini beline koydu. “Cidden şımarıklığın doruğundasın. Anne bunu böyle doğurmasaydı da minnoş bir şey olsaydı.”

Tam o sırada kapı açıldı. Yonca anne içeri girdi. Elinde termosuyla kapının önünde durdu bir an. Gözleri bize baktı, yüzünde uzun süredir görmediğim bir ifade vardı: derin bir huzur ve şükür.

“Şükürler olsun...” dedi hafif titrek bir sesle. “Sizin yüzünüzün tekrar güldüğünü görüyorum. Allah’ım bu günü de gösterdi ya… Daha ne isterim?”

O an içim burkuldu. Kadıncağızın yaşadığı korkuyu, çaresizliği düşündüm. Gözleri dolu dolu ama gülümsüyordu.

Ayça hemen söze atladı. “Anne abim o kadar nazlanıyor ki sanırsın yeni gelin.”

Araz annesine döndü. “Anne, bak görüyor musun? Hasta halimle dalga geçiyorlar. Halbuki ben ölümden döndüm.”

Yonca anne başını iki yana salladı, saçlarını okşadı usulca.Aynı zamanda o da oğluyla uğraşmaktan çekinmedi .“Ölümden dönen adam bu kadar dil dökmez. Bu ne naz?”

Ben başımı eğip hafifçe güldüm ama Araz gözlerini bana dikti. “Sen niye gülüyorsun? Benim tarafımda olman gerekmiyor mu?”

Göz göze geldik. “Senin tarafındayım,” dedim hafif kıkırdayarak, “ama bu taraf baya eğlenceli.”

“Yalnız bırakıldım,” dedi dramatik bir sesle. “Hasta yatağımda terk edildim…”

Ayça hemen bir yastık kaptı. “İstersen seni yastıkla boğayım da tam dram olsun.”

Araz kahkahayı patlattı. Bu kadar içten, bu kadar doğal gülmesini o kadar özlemişim ki… İçimden, "İşte bu, işte Araz," dedim.

Ayça masaya yaslandı. “Yengem sayesinde bu kadar keyiflisin. Valla ben olsam günlerce söylenirdim şu serumla yatarken.”

Araz bana döndü. Gözlerinin içiyle baktı. “Sen olmasaydın… çoktan kafayı sıyırmıştım. Hatta belki… hiç uyanmazdım bile.”

Yutkundum. Kalbim yerinden fırlayacak gibiydi. “Öyle şeyler söyleme.”

Ciddiyetle devam etti. “Gerçek diyorum. Senin sesini duymasaydım o kadar karanlıkta dönüp dururken… belki de bir ışık bile olmazdı.”

Sözleri içimi titretti. Bilmiyordum… bu kadar mıydım onun için? Bu kadar mı içindeydim onun karanlığının, aydınlığının? Kalbimle birlikte yanaklarım da kızardı. Ama gözlerimi ondan alamadım.

Ayça hemen ağlamaya hazır bir surat yaptı. “Of ya, ben ağlamak istemiyorum! O kadar dedik dram bitsin diye. Siz yine romantizme kaydınız.”

İçimden ona hak verdim ama Araz’a bakınca sustum. Bu sahneyi kesemezdim.

Başımı Araz’ın omzuna yasladım. O da başını saçlarıma dayadı.

O an içimden tek bir şey geçiyordu:

“Şu an dursun. Zaman tam burada, tam bu gülüşlerin arasında dursun.”

******

”Valla komutanım turp gibisiniz.Maşallah maşallah.”Göktuncun cümlesine güldüm.Yarım saat önce tim toplu olarak hastaneye gelmişlerdi.Genellikle ziyarete geldiklerinde tek tek gelirlerdi ama bugün farklıydı.

”Eyvallah göktunç.”Araz sürekli gelen ziyaretçilerden pek memnun değildi.Adama ne olduysa artık sadece ikimiz olalım istiyordu.

”Eee ne zaman sahalara dönüyorsunuz komutanım ?”Anılın sorusuna arazdan önce ben cevap verdim.

”Henüz değil.Hastaneden çıktıktan sonra da bir süre dinlenmek zorunda.”Ona bir şık sunmamıştım direk zorunda demiştim çünkü öyleydi.

”Minela haklı.Kolay şeyler atlatmadınız komutanım dinlenmeniz en iyisi.”Bana destek çıkan kişi yine parlaydı.Araz muzır bir ifade ile karşısında ki çifti işaret etti.

”Siz ne zaman evleniyorsunuz ?”Bu soru hepimiz için beklenmedikti.Önce göktunç konuştu.

”Önce siz bir iyileşin komutanım.Onu sonra düşünürüz.”Araz onaylamaz bir ses çıkardı.

”İyileştim ya oğlum işte.Çok beklemeyin evlenin siz.”Göktuncun gözleri evlenmek kelimesini duymasıyla parladı.

”Yok komutanım bizim daha zamanımız var.Hem o kadar bekledik biraz daha beklesek bir şey olmaz.”.Araz bu sefer kurcalamadı.

”Siz bu gece askeriye de mi kalıyorsunuz ?”Sorum karşımda ki adamlara yönelikti.

”Albayım bizi erken bıraktı bugün.Geri askeriyeye dönmeyiz.”Yiğithanın sözleri ile kafa salladım.

“Tamam ben uğrarım bir kaç evrak işim kalmıştı.”

”Onları hallettik biz.”Şaşkın bir bakışla parlaya baktığımda gülümsüyordu.Şaşkınlığı bir kenara bırakıp mahçup bir gülümseme sundum.

”Ha bu arada komutanım Ural albayın size bir sürprizi varmış.”dedi Kaan.

”Ne sürprizi ?”Arazın meraktan çatılan kaşlarına benim kaşların da eşlik etti.

”Valla onu biz de bilmiyoruz.İyileşsin gelsin kendisi görür dedi.”Bende şaşkındım çünkü babam böyle bir şeyden bana da bahsetmemişti.

”Hayırlısı bakalım.”Odanın dışından bazı sesler geldiğinde hepimizin bakışları oraya döndü.Kapı açıldığında içeri hiç beklemediğim kişiler girmişti .

Kenan abi ve ailesi.

Kenan abi odanın bu kadar dolu olmasını beklemiyor olmalı ki her yeri kaplayan time baktı.

”Lan sizin ne işiniz var burada ?Madem geleceksiniz söylesenize!”Sonra araza döndü.”Komutanım kusura bakmayın bu kadar dolu olduğunu bilseydik gelmezdik.”Araz yattığı yerden dikleşti.

”Yok abi önemli değil gel sen.”Önde Kenan abi ardından bahar abla onun ardından ise Yusuf girmişti odaya.

”O zaman biz çıkalım oda fazla dolu olmasın.”İlk gelen ekip odadan çıkarken geriye sadece Kenan abi ve ailesi kaldı.

”Baba biz ne yapıyoruz burada ?”Yusufun meraklı sorusuna şaşırmadan edemedim.Beni tanımamış mıydı ?Kenan abi oğlunu kucakladı.

”Oğlum abi ile ablayı tanımadın mı ?Hani evimize gelmişlerdi ya ?”Yusufun gözleri çok kısa bir süre arazın üstünde dolaştı.Sonra bana bakınca gözleri adeta parladı.

”Hatırladım!Sen Minela mısın ?”Yok çocuğum ben onun kayıp ikiziyim.

”Evet o benim.Bir an senin gibi yakışıklı bir çocuğun beni unuttuğunu sandım.”Yusuf babasının kucağından inerek bana doğru geldi ve yetmeyen boyu ile bacaklarıma sarıldı.Bir çocuğun beni sevmesine bayılıyordum.

Araz sert bir nefes verdiğinde onun bozulmuş suratına baktım.İlk gün ki gibi beni küçük bir çocuktan kıskanıyordu.İçimden kahkahalar atsam da dışımdan tepki vermedim.

Yusuf bu sefer benden ayrılıp arazın baş ucunda durdu.Meraklı bakışları arazın suratında ki iyileşmeye yüz tutmuş yaralarda dolaşıyordu.Minik parmağının ucu ile arazın kaşında ki yaraya dokundu.Sonra araza baktı.

”Burana ne oldu senin ?”Araz az önce ki suratsızlığını bırakıp merakla ona bakan çocuğa gülümsedi.

”Bir kaza geçirdim ve uf oldu.”Yusuf kimsenin beklemeyeceği bir şey yaparak parmak uçlarında yükselmiş ve arazın kaşında ki yaraya bir öpücük kondurmuştu.Karşımda ki bu sahneye tebessüm ettim.

”Öptüm ya geçer dimi baba ?”Yusuf yataktan uzaklaşıp babasının yanına gitti ve onun eli kavradı.

”Geçer tabi oğlum.”Kenan abi oğluna merhametle baktı.Ortamda mi sessizliği bozan bahar abla oldu.

”Minela sen nasılsın canım ?”Bu süreçte o da sağolsun bana çok destek olmuştu.Sürekli yardıma ihtiyacım olup olmadığını sorup durmuştu.

”İyiyim abla.Sen nasılsın ?”Biz iki kadın aramızda sohbete dalarken araz da bir yandan Yusuf’un sorularını cevaplıyor bir yandan da Kenan abi ile sohbet ediyordu.

Odaya yonca anne geldiğinde bahar ablayı görmüş ve odanın dışına çıkıp sohbet etme kararı almışlardı.Bende onların yanına çıkmıştım.Bir kaç dakika sonra odanın kapısı açıldığında içeriden telefonla konuşan Kenan abi çıkmıştı.Şimdi odada Yusuf ve Araz yalnızdı.Ne yaptıklarını merak ettiğim için aralık kapıdan sessizce içeri sızdım.

Kenarda ki kolonun arkasında durarak onların beni görmesine engel oldum.İkisi sohbet ediyorlardı.

”Onunla evlenmeye kararlı mısın ?”diyordu Yusuf.Konuştukları konu ile kaşlarım havalandı.Hemen sonra arazın net sesini duydum.

”Evet.”dedi hemen.”Onun eşi olacağım.”

”Ama bende onunla evlenmek istiyorum.”Yusufun gerçekten hüzünlü çıkan sesine kahkaha atmamak için zor duruyordum.Arazın kaşlarını çattığında emindim.

”Bak koçum şimdiden anlaşalım.Evlenmek istediğin kadın benim sevdiğim.Kolay kolay sana kaptıracak değilim.Sen git kendi yaşına ve boyuna uygun birisini bul.”

”Ama yok!”diye yükseldi Yusuf.

”Çünkü dört yaşındasın.”diye karşılık verdi araz.Sonra sesini alçalttı.”Hem her şeyin bir zamanı var.Evlilik dediğin de olur bir gün.Ama sen daha küçüksün.Önce okuyup adam olacaksın.”

”O zaman Minela ile evlenebilir miyim ?”

”Hasbinallah!”diye ağzının içinde geveledi Araz.”Oğlum Minelayı unut o benim lan benim.”

Artık olaya müdahale etmem gerektiğini düşünerek sanki odaya yeni girmiş gibi şaşırdım.

”Siz ne konuşuyorsunuz bakalım ?”Karşımda ki ikili aynı suratsızlıkla bana baktılar.Yusufun bana olan aşkına mı yoksa arazın çocuklaşmasına mı gülsem bilemedim.

Ama o an kendimi tutamayıp gülmeye başladım.Yusuf da benimle gülünce araz da bize katılmıştı.

Zaman her şeyi düzeltiyordu.Kaybedilen gülüşler geri yerine geliyordu.Kırılan kalpler onarılıyor sevenler bir şekilde kavuşuyordu.

******

Selam

Bölüm nasıldı ?Lütfen yorum yapınız!

Umarım beğenmişsinizdir.Sürekli hastane sahnesi yazmaktan sıkıldım bu yüzden atlama yapıyorum.

Oy sınırını lütfen geçin.

Yorumlarınızı hemen buraya bekliyorum.

Sizi seviyorum))))

Yıldıza basmayı unutmayın 💕✨

Bölüm : 09.08.2025 19:14 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...