Yeni Üyelik
keyboard_arrow_left keyboard_arrow_left4.
Bölüm

Stockdale Paradoksu

@emrahcelik
Paradoksun ismi Vietnam savaşında esir düşen ABD’li subay Amiral Jim Stockdale’e ithafen verilmiştir. Ve Amiral’in hikayesi şöyledir:
Amiral Stockdale Vietnam savaş esirleri kampında kaldığı 1965–1973 yılları arasında 20'den fazla işkenceye maruz kaldı. Ne serbest bırakılacağı tarih belliydi ne de kamptan sağ olarak çıkacağı. Ayrıca kamptaki askerleri komuta etmek gibi bir görevi de üstlenmişti. Bir yandan askerlerin morallerini çökertmeden hayatta kalmaları için elinden geleni yapıyor diğer yandan esirleri propaganda olarak kullanmak isteyen düşmanlarına karşı mücadele ediyordu.
Amiral insanların işkenceye dayanmasını sağlayan bir takım sistemler geliştirdi (Kimse işkenceye sonuna kadar direnemezdi bu yüzden aşamalı bir sistem geliştirdi. X dakikadan sonra bazı bilgileri verirdiniz ve bu sayede zaman kazanırdınız.) Ayrıca savaş kamplarında insanı dış dünyadan koparılarak kendi haline bırakılması sağlanmaya çalışılır. Amiral bunu kırmak için duvarlara vurarak iletişim sağlayacakları Mors Alfabesi benzeri bir haberleşme yöntemini de geliştirmişti. Hatta Stockdale’in vurularak yaralandığı günün 3. yıl dönümüne denk gelen bir gün kamp yönetimi sessizlik ilan etmiş fakat esirler temizlik yaparlarken bez ve sopalarla seslerden yararlanarak “Seni seviyoruz Stockdale” yazmışlardı.
Serbest bırakıldıktan sonra bahriye tarihinde havacılara verilen onur madalyasıyla birlikte Kongre Onur Madalyasını takan ilk üç yıldızlı oldu.
Jim Collins’in Good to Great adlı kitabında yer Amiral Stockdale’in yaşadıklarının bu şekilde özetlemeye çalıştım. Jim Collins, Stockdale ile konuşmasından sonra hissettiklerini kitapta şu şekilde ifade ediyor : “Amiral ile görüşmeye hazırlanmak için karısıyla birbirlerinden ayrı geçen 8 yılı yazdıkları kitabı In Love and War adlı kitabı okudum. Kitabı okudukça daha çok bunaldığımı hissettim. Kaderinin belirsizliği ve düşmanların acımasızlığı korkunçtu. Şu anda Stanford’un güzel kampüsünde dışarı bakıyorum. Elimdekini okurken bunalıyorum. Üstelik de sonucu bildiğim halde. Eğer bu koşullarda benim için bile bunaltıcı oluyorsa, o oradayken ve üstelik de sonucu bilmiyorken bununla başa çıkmayı nasıl başardı. Bunu ona sorduğumda bana: Asla inancımı kaybetmedim. Sadece oradan kurtulacağımdan değil aynı zamanda o yaşadıklarımı hayatımın en önemli ve hiçbir şeye değişmeyeceğim tecrübesi haline getireceğimden asla şüpheye düşmedim.”
Jim Collins’in sorduğu “Peki kamptan kimler sağlıklı çıkamadı?” sorusuna ise:
“Çok kolay. İyimser olanlar. Her şeyin çok iyi olacağını düşünenler, genellikle o kamptan sağ çıkamadılar. Çünkü onlar, Noel’e kadar buradan kurtuluruz, Noel gelip geçiyor ama onlar kalıyordu. Bu sefer Paskalya’da kurtuluruz diyorlardı. Paskalya gelip geçiyor, yine orada kalıyorlardı. Ardından Şükran Günü’nü bekliyorlardı. Sonra tekrar Noel. Sonunda hayal kırıklığı içinde ölüp gidiyorlardı” diye cevap verir.
Hayat adil değildir. Hepimiz hayal kırıklıkları, bizi çökerten olaylar yaşarız. İnsanları birbirinden ayıran şey, Stockdale’in öğrettiğine göre zorluklarla karşılaşıp karşılaşmamak değil, hayatın getirdiği kaçınılmaz zorluklarla nasıl başa çıktıklarıdır. Hayat mücadelesinde Stockdale Paradoksunun (sonunda başaracağınıza inancınız asla kaybetmeyin ve o anki en acı gerçeği kabullenin) verdiği ders, zorlukları aşmak zayıflatmaz tersine güçlendirir.
Ve özetle Stockdale Paradoksu : Zorluklara takılmadan sonunda galip çıkacağınıza inancınızı kaybetmeyin ve aynı zamanda ne kadar acı olsalar da beklentiye girmeden hayatın gerçeklerini kabullenin. Zira beklenti size inancınızı kaybettirir.
modal aç
modal aç
modal aç