abimin dostuyla birlikte

abimin dostuyla

Örgütün kaybolan başını bulmak için görevlendirilen sis timinin yapılan ihanetlere karşı duyduğu intikamı ve hiçbir şeyin dışarıdan göründüğü gibi olmadığı anlatan bir hikâye.

sevdiğim pinleri koyucam o kadarr ama çok güzeller napiyim (günde 100 pin kaydediyorumdur sanırım)

“Omerta’nın Varisi” mafya dünyasında doğmuş bir kızın, kendi babasının kurduğu imparatorluğun gölgesinde büyüyüp sonunda hem intikamın hem de gücün celladına dönüşme hikâyesi. Sadakat, ihanet ve aşk… Her şey karanlık bir yeminle başlıyor.”

Ben miymişim deli??? Hahahahhaahha. Komiklerdi. Çok komiklerdi. Onlarında içindeydim. Onlar sadece deli desin.

Genelde mafya hikâyeleri hep kan, ihanet ve intikam üzerine kurulur. Ama bu hikâyede ana karakter “Avukat” farklı: O, silah değil zeka ve sözleri ile sorun çözen biri. Yani klasik mafya babası gibi değil, daha çok bir “stratejist”.

Bir kadının şiddet gördüğü eşinden boşanmasının ardından güçlü bir şekilde küllerinden doğup hayata tekrar tutunma çabalarını anlatan bu kitabın feminist kafa yapısında veya kadın haklarını savunan kişilerin dikkatini çekeceğini düşünüyorum

Acil serviste bir hastayla ilgilenirken, nereden bilebilirdi ki o kadının gün gelip kendi hayatını tamamen değiştireceğini? 25 yaşındaki doktor Özüm, ailesinin tatlı baskıları ve kendi inatçılığı arasında sıkışıp kalmıştır. Bir sabah elinde süpürgeyle ev temizlerken, akşamında kendini bir holding veliahdıyla görücü usulü tanışmada bulur.

Hayatı neşe dolu olan bir kıx kardeşine bakmakla yetinli olan bir kız....

Yıldız ve güneş çok küçükken arkadaşlardı bir olaydan sonra güneşin ölüm haberini aldı aradan yıllar geçti

Genç bir lise öğrencisin her günün aynı geliyor ama bir gün kapının çalması ile herşey değişiyor...

Adalet sustu. Devlet görmedi. Herkes unuttu. Ama o unutmadı. Sessiz ve içine kapanık bir adam, hayatının en değerli parçası parçalandığında, karanlığın ta kendisine dönüşür. Eski bir savaşçının içindeki öfke, yıllarca bastırılmış acı ve görmezden gelinen kötülükle birleşince, ortaya sadece bir intikam değil; bir hesaplaşma çıkar. Gerçekler, kanla yazıldığında daha net okunur. Ve bazen en sessiz olan, en çok bağırır.

Kitap tanıtmaktayım 💖

Düşmanken birbirine aşık olan iki genç

Sohbet var, dertlenme var, kitaplarım hakkında bilgilendirme hersey var ıste... I will win my own war for you... Not: Bu tarz kitap çıkarma fikri bana aittir!!!!!

Distopya🌿 "Tüm mahkumlar özgürlüğe kavuştuğunda yalnız olduklarını anlamışlardı, dünya koca bir hapishaneden farksızdı. Onları ayrıştıran tek şey gökyüzünün parmaklıkları olmamasıydı." Ülkede çıkan büyük bir eylemin ardından suçlu/suçsuz yakalanan herkes gözaltına alınır. Gözaltı süresi normalden fazla uzayınca şüphelenilir ve bir isyan çıkar. Bu isyanın etkisiyle tüm hapishanelerde tüm mahkumlar özgürlüğe kavuşur. Dünyada mahkumlardan ve akıl hastalarından başka kimsenin kalmadığını öğrenirler... Kötülükten yeni bir dünya doğabilir mi? Ekibimiz bunun cevabını ararken acımasız katillerden kaçmaya çalışır. Devletin gizli deneyleri, gerçekler, suçlu kabileleri, Yeni bir dünya kurma çabası. 11 yaşında bir kızın kurguladığı ve yazdığı bu evrene giriş yapmak ister misin?

Üniversite 1.sönıf sınıf olan Akça aile si ile yaşadığı eve geldiğinde acı gerçekle karşılaşır ve hayatı dönüm noktasına gelir.

Sessiz gecelerde ihanetin bedeli ağır olur… Ayda Kayhan, genç ve hırslı bir avukat. Masasında, sarı lambanın loş ışığı altında çalışırken, dosyaların arasında kayboluyor. Her kağıt, her not bir sır fısıldıyor. Rakibi Aras, zekice atışmalar ve dostane çekişmelerle onu sürekli test ediyor. Yanındaki Sema ise samimi gülümsemesiyle tek nefeslik bir huzur kaynağı. Ama bir cinayet dosyasıyla tüm dengeler değişiyor. Her ipucu, her gölge, Ayda’yı karanlık ve tehlikeli bir oyunla yüzleşmeye zorlayacak. Gölgenin Ardında: Herkesin bir sırrı vardır. Peki ya sen kendi gölgenle yüzleşmeye hazır mısın?

Herkes beni "Kumsal Yalçın" olarak tanıdı. Onu ise "Çağatay Kaya" Benim adım Kumsal Yalçın. Düzenli, planlı, güçlü… En azından herkesin gördüğü buydu. Onun adı Çağatay Kaya. Kavgacı, öfkeli, tehlikeli… En azından herkesin bildiği buydu. Birbirimizden nefret etmemiz gerekiyordu. Çünkü babalarımızın yarım bıraktığı hesaplar, bizim hayatımıza yük oldu. Ama kader bizi aynı noktada buluşturdu. Geçmişin gölgeleri peşimizi bırakmazken, ikimiz de aynı soruyu sormaya başladık: “Gerçekten suçlu olan biz miyiz, yoksa bizi yaratan geçmiş mi?”

Bu nasıl bir başlangıç onu bile anlayamıyorum sonunu nasıl tahmin edeyim..

"Bir can gitti,bir kader mühürlendi.." Zeynep Karaaslan 21 yaşında genç bir doktordu.Hayalleri vardı,umutları...taki bir gece ağabeyi,Aladağ aşiretinin den birini öldürene dek. İki aşiret arasındaki kan davasını durdurmanın tek yolu, Zeynep`in berdel verilmesiydi. Ama bu evlilik bir barış değil,kanla yazılmış bir esaretti. Yusuf Miran Ağa düşmanının kızını karısı olarak kabul ettiğinde sadece töreye değil geçmişte kalan hesaplara da bağlıydı.Herkes onun sertliğinden korkuyor,ama kimse kalbindeki yaraları bilmiyordu. Zeynep ise sadece bir berdel değil,bir aşiretin yeniden yazılacak kaderiydi. Aşk mı kazanacak,töre mi? Kardeşlik mi ağır basacak,intikam mı? Ve... en önemlisi bir kadın kendi sesini bu kanla yazılmış hikayede duyabilecek mi?

Gölgelerle başlayan hayat, sevgi ve aşkla aydınlanıyor; bir kızın büyüme ve aşk hikayesi.

Karadeniz’in en köklü aşiretlerinden Sancak ailesinin küçük kızı Gece, 12 yaşında ailesinin aldığı bir kararla, Turanlı aşiretinin veliahtı Yusuf Turanlı ile berdel edilir. Ama Gece için bu karar, çocukluğunun sonu, hayatının kırılma noktasıdır. Kaçtığı gün, ailesi onu kendi kanından siler, adını bile anmaz. Ne Sancaklar ne de Turanlılar, o kızın bir gün geri döneceğini düşünür. Beş yıl sonra… Artık masum bir çocuk değil; Karadeniz’in en korkulan mafya liderlerinden biri, adıyla bile dehşet saçan bir kadındır: Gelin Mafya. Bir davette yıllar sonra ailesiyle ve Yusuf Turanlı ile yeniden karşılaştığında, herkesin ezberini bozan bir gerçekle yüzleşirler: Gece, artık kimsenin tanımadığı, geçmişini mezara gömmüş, yeni bir hayat kurmuş biridir. Fakat kan bağı, ihanetler, aşk ve intikam… Hepsi aynı sofrada toplanmıştır. Gece, şimdi kendi kanıyla, kendi düşmanıyla, kendi geçmişiyle savaşmak zorunda. Ve bu savaşta ya intikamını alacak… Ya da bir kez daha kaybolacak.

İzem, annesinin gördüğü görücüyle evlenmek istemiyordu. Daha doğrusu, o adamla aynı masada çay bile içmek istemiyordu. Ama annesi diretiyor, “Bir tanış, belki fikrin değişir,” diyordu. Fikrinin değişmeyeceğini İzem çok iyi biliyordu. Sonunda annesinden adamın numarasını aldı. Amacı netti: Kibar ama kesin bir dille, “Seni istemiyorum” demek. Ancak kader, bir rakamla oyun oynamıştı. Numaranın ortasında yanlış çevirdiği tek bir rakam, onu bambaşka bir adama ulaştırdı. Ve o yanlış numara, önce sinir dolu mesajlara… ardından beklenmedik bir teklife dönüştü. Hiç tanımadığı bu adam, Alaz, ona aklının ucundan bile geçmeyecek bir şey söyledi: “O zaman seninle sahte evlilik yapalım.” İzem önce güldü, sonra sustu. Ve farkına bile varmadan, bir yanlış rakam yüzünden kendini bambaşka bir hikâyenin içinde buldu.