33. Bölüm

🦋

Eda A.
mektupb_1rsanattir

Bölük şarkısı:

*Ağla

*Senle Ben

 

 

 

 

Güz vakti kumral bir kız

Pileli eteğiyle koşar, ne bu hız?

Kumral uzun saçları rüzgarla yüzüne uçuşur deste deste

Ah keşke bir de beni görse

Eda A.

 

 

Açıklama: Bu bölüm diğerlerinden farklı olarak eğer Cihan ve Nurşen normal şekilde evlenseydi nasıl olurdu, bölümüdür.

 

 

"Zerya! Sidar'ı de al bir çarşıya inin da!" Diyen Medine mutfaktan konuşuyordu.

Zerya aynadan kendine bakarken Sidar ablasına, "Çok güzelsin abla tamam. Gel artık! Annem kovacak artık bizi! Gidip Meryem teyzeden peynir alacağız! Bir şey yok!" Dedi bıkkınlıkla.

"Of tamam ya! Sen ayakkabılarını giy geliyorum ben!" Dedi Zerya da ve üstünü düzeltti.

Sidar göz devirirken odadan çıktı. Zerya üzerindeki yazlık elbiseyi incelerken emin olmaya çalışıyordu. Bisiklet yaka, kısa kollu elbise ona yakışıyordu. Açık kahve saçları omuzlatindan beline doğru akarken ne kadar güzel durduğunun farkındaydı.

Kendinden emin olduktan sonra dışarı çılarken Nurşen yengesinin yanındaki Alpay'ı gördü. Alpay annesiyle konuşurken Zerya'yı gördü. Bu kız onun halasıydı a kız kardeşi olarak görüyordu. Alpay annesiyle konuşması bittiğinden Zerya'ya seslendi. "Zerya!"

Zerya Alpay'a gülüp, "Söyle!" Dedi.

Alpay, "Nereye?" Dedi. Zira elindeki çanta ve giydiği kıyafetlerden dışarı çıkacağı belliydi.

Yanyana gelirlerken Zerya tekrar konuştu. "Babaanneni duymuyorsun herhalde? Sabahtan beri tutturdu 'torak da torak*'. Bizde Meryem ablaya gideceğiz." Dedi sonra da devam etti. "İşin yoksa bizi bir çarşıya atıver."

Alpay, "Bende pazara gideceğim. Nedim abi çağırmıştı." Dedi.

Zerya yürürken Alpay'a baktı. "Nedim abi ne alaka ya?" Dedi şaşkınca. "Ne oldu?"

Alpay sakince, "Dayımın oğlu Diyarbakır'dan gelmiş de onunla gezeceğiz." Dedi.

Zerya düşündü. ALAKANların Diyarbakır da torunu mu vardı? "Tanımıyorum." Dedi kısaca.

"Boşver zaten. Ayakkabını giy sen." Dedi Alpay.

Zerya o demese kapının önüne kadar geldiklerini fark etmeyecekti sanki(!) Göz devirip ayakkabısını giydi ve beraber arabaya bindiler. Şanslı olan Sidar'dı çünkü on koltuğu kapmıştı. Zerya ise arka koltuğa mahkum yola çıkmışlardı.

Yola devam ederlerken Zerya'nın aklına gelen şeylerle konuştu. "Apo!" Dedi gülerek Zerya.

"Bí je!" (Söyle.) Dedi Alpay da ön koltuktan.

Sanki hiç bilmiyormuş gibi sordu bu kez Zerya. "Seninki ne oldu?"

Alpay hemen anlayıp burukça gülümsedi. "Aynı." Dedi.

İROZ konağında Alpay'ınkini bilmeyen yoktu. Alpay'ın Mecnun halleri de bir garipti. Umutsuz bir aşıktı çünkü

Her anlamda en olmayacak kişiye aşık olmuştu. Abim dediği adamın kız kardeşine aşık olmuştu.

Ama ne yapsaydı? O üniversitenin koridorunda zamanında Zerya'yla tatlı tatlı konuşup gezerken nasıl aşık olmazdı. Cıvıl cıvıl sesini iki senedir az duyardı. Giydiği güzel kıyafetleri, güzel uzun kumral saçlarını bile doya doya görmeyi özlemişti. Hep uzaktan sevdiği kız çoktan mezun olmuştu.

O da bu sene mezun olmuştu ve çoktan şirkete atılmıştı. Birkaç seneye kalmadan CEO'luğa yükselecekti. Yaklaşık 10 sene sonra da patron konumuna gelecekti. Şirket babasının olunca kolay oluyordu.

Zerya gülüp, "Sende gidip bula bula benim en yakın arkadaşımı mı buldun?" Dedi gülerek. "Salak! Kızın bir kere sevgilisi olmamış sana mı bakar?"

"Neyim varmış benim!" Dedi Alpay

Sidar da önden konuştu. "Doğru söylüyor neyi var benim yeğenimin?" Dedi gülerek.

Alpay'sa yandan Sidar'a baktı. "Sus kız. Ayağımın altına almayayım ha!" Dedi.

Sidar, "Abimin oğlusun, kabul et yeğenimsin." Dedi.

Yol boyu atışmalarla geçerken sonunda pazar varmışlardı. Nedim zaten kuzenini beklediğinden Alpay direkt onun yanına gitti. Hepsi arabadan inerken Zerya Nedim abiye baktı. Nedim abinin yanındaki adama baktı sonra.

O neydi be! Bu adam nasıl bir şeydi? Allah özene bezene yaratmış dedikleri ancak bu olabilirdi. O yüz neydi öyle. Bakışlarında ki derinlik ve yüzündeki sıradanlık bile fazla çekici ve güzeldi. Hele vücudu... Zerya içinden geçirdi. İlk defa bir günahımdan pişman değilim.

Omuzları geniş ve kaslıydı. Giydiği beyaz t-shirt vücudunu örtüyordu ancak belli ettiği bir gerçekti. Hele boyu... Bir tık uzundu. Yani bir yarım kol kadarcık.

Alpay Ferzan'a ilerleyip elini uzatırken havada ellerini çalıştırdılar ve sarıldılar. Ferzan Alpay'ı tanıyordu. Birkaç defa görmüştü. Ancak yanındaki kızları hiç görmemişti. Hele ona dikkatle bakan kızı hiç görmemişti. Kabul ediyordu kız güzeldi ve güzelde bir enerji veriyordu. Hele ki utangaç ancak bir o kadar da davetkar bakışları fazla güzeldi. Ona herhangi bir hareket yapmamıştı ancak bakışlarını tutamıyordu.

Alpay onları fark etmeden, "Hoş geldin, kuzen." Dedi ve omzuna vurdu.

Ferzan da, "Hoş buldum, Apo!" Dedi ve güldü.

Alpay da gülerken Nedim abisine yöneldi ve onunla da aynı şekilde selamlaştı. Tabii Nedim abisinin arkasındaki Zeynep'i yeni görüyordu. Zeynep Alpay'a gülümseyerek bakarken Alpay gözlerini açtığı gibi gülümsemeyi bıraktı. Ancak geç kaldı Alpay o gülümsemeyi yakalamıştı. Bu Alpay'ı mutlu edeceğine daha üzmüştü. Resmen o umutlanmasın diye gülümsemiyordu bile. Gülümsemesi anında solarken Nedim'e burukça gülümsedi. Alpay'ın gönlündeki kız Zeynep'ti. Zeynep bunu iyi biliyordu ve o da Alpay'ı gönlünde taşıyordu ancak babasının korkusuna belli bile edemiyordu.

"Zeynep!" Dedi heyecanla Zerya ve hızlıca koşup Zeynep'e sarıldı.

"Zerya!" Dedi aynı heyecanla Zeynep'de.

Beraber sarılırlarken Ferzan düşündü. Demek adı Zerya, güzelmiş.

"Ne yapıyorsun?" Dedi heyecanla Zerya.

"İyiyim. Hastaneden anca izin alabildim." Dedi Zeynep bıkkın bir sesle. Bıkkın sesinin sebebi Alpaydı.

Sağolsun bazen dayak yemiş vaziyette hastanye gelince Zeynep'e kendini pansuman yaptırıyordu. Zeynep ne kadar yapmak istemese de başka hemşirelere de vermek istemiyordu onu.

Bunu ona asla söylemezdi ama çok yakışıklıydı bu köpek. Birkaç hemşirenin onun arkasından konuştuğunu bile duymuştu. Lanet olsun ki bir tek kıskançlığını susturamıyordu. Her konuda kendini frenliyordu ama bu konuda asla. Ne içinde tutabiliyordu ne de söyleyebiliyordu. Kesin olan şeyse kendini tutamadığıydı.

Zeynep abisine dönüp konuştu. "Abi ben Zerya ve Sidar ile geziyorum. Haberin olsun." Dedi.

"Gittiğin yerlerde haber et bak." Dedi Nedim ve cebinden çıkardığı kartı Zeynep'e uzattı. "Şifre doğum günün."

Zeynep gülümserken Alpay da gülümsedi. Şifre 1506'ydı.

Asıl komik olansa her şeyden Nedim'in de haberi olmasıydı. Zeynep'in sevdiğini de biliyordu Alpay'ın sevdiğini de. Sessizce onları izlerken Alpay'a üzülmüyor değildi. Kız kardeşi onun korkusuna ona doğru düzgün gülümseyemiyordu bile.

Nedim'in hiçbir şey denemesinin sebebi Alpay'ın asla dışarı belli etmiyordu. En azından öyle zannediyordu. Ancak kız kardeşiyle daha bakisarak gülümsediklerini bile görmemişti. Hem Alpay'a güveniyordu. Geçici bir heves olsa bunu yıllara sığdırmayacağını da biliyordu.

Oysa Alpay Nedim'e gelip söylese önce temizce dayağın yer, sonra da Zeynep ile nişanlanırdı.

Zeynep abisine bakıp konuştu. "Tamam. Hadi görüşürüz!" Dedi Zeynep ve Zerya'nın koluna girerek oradan hızlıca uzaklaştı. Sidar da Zerya'nın koluna girdiğinden hemencicik oradan uzaklaştılar.

Zeynep Zerya'nın yanında giderken içi burktu. İnsan sevip de kavuşamayınca divaneye dönüyordu. Hele birde karşılığını görüp de kavuşamamak bataklıkta gibi hissettiriyordu.

Zerya Sidar'a bakarken başını eymiş yürüyen Zeynep'i işaret etti. Sidar durumu anlayıp sanki 10 dk önce aynı şeyi yeğenine yapmamış gibi konuştu.

"Zeynep abla?" Dedi Sidar. Zeynep başını kaldırıp ona baktı. "Alpay'a açılmayı ne zaman düşünürsün?"

Zeynep hemen arkasına dönüp bakarken iki kız güldü. Yeterince uzaklaşmışlardı, kimse duyamazdı.

Zeynep, "Sidar, sen yapma bari." Dedi buruk bir sesle. "Ben istemez miyim, onunla olmayı, onu özgürce sevmeyi."

Zerya da, "Öyle imkansız değil ki. Olmuşsun 24! Hayırlısıyla Ferzan Ağa'dan isteriz seni." Dedi gülerek.

Aralarında gülüşüp Meryem abladan peyniri aldılar ve İroz konağa geri döndüler. Tabii bunu Nedim'e bildirmeyi unutmadılar.

Konağa geldiklerinde gelinler ve kaynana beraber çay keyfi yapıyorlardı. Hepsinin elinde bir çay içip sohbet ederlerken Zeynep'in gelmesiyle hepsi ALAKANların halini hatrını sordu. Hepsi çaya tutulmuşken Zeynep'in evde olduğunu duyan Alpay'ın eve gelmesi çok gecikmedi. Tabii Alpay eve gelince çay keyfine O da katıldı.

Tabii konaktaki herkes Alpay'ın divane halini bilince ortaya yakıştırmalar kaldı. Zeynep rahatsız olmuyordu ancak utandığını inkar edemezdi. Hele Alpay'ın sırıtışını görünce daha da utanıyordu.

Nurşen, "Var mı kız sevdiğin biri?" Dedi gülerek.

Zeynep hemen itiraz edecekken Zerya, "Nurşen yenge olmaz o-" diyemeden ağzını tuttu Zeynep .

Tabii tüm bunları duyan Alpay'ın yüzü renkten renge giriyordu. Nasıl yani Zeynep'in sevdiği mi vardı? Üzülse mi kızsa mı bilemiyorum. Tek hissettiği şey yüreğinde oluşan ağırlaşmaydı.

Ancak acı gerçek şuydu ki Zeynep ona ait değildi. Elinden hiçbir şey gelmezdi. Onu sevmeyen kıza zorla sahip olacak değildi ya?

"Utanma kız! Biz bizeyiz ne de olsa!" Dedi Belinay gülerek.

Zeynep anlındaki damarlar belirginleşmiş Alpay'ı gördükçe itkilmiyor değildi. Henüz 22'sindeydi ancak çoktan babasının koltuğuna oturmak üzereydi. İşlere atılmıştı. Bir de o kadar cüsseliydi ki babasını aratmıyordu! Hele olgunlaşmamış yüzü... Kim demiş bu çocuk 22 diye! Neredeyse 30 gibiydi!

Zeynep gergince, "Belinay yenge vallahi yok! Hem olsa bile abim bacaklarımı kırar!" Dedi.

Nurşen hiç çekinmeden, "Sen boşver abini! Biz seni benim oğlana alalım." Dedi gülerek.

Bunu duyan Zeynep'de sanki dönüp kalmıştı. Sanki küçük sırrı ortaya çıkmış gibi eli ayağı boşaldı. Bir süre konuşamadı ancak endine gelince hemen, "Olur mu hala!" Dedi.

Oysa olması için neler vermezdi!

Nurşen de gelinini bulmuş kaynana edasıyla konuştu. "Hemde bal gibi olur! Sen bir he de bohcan bile hazır." Dedi gülerek.

Alpay ise duyduklarıyla daha da üzülmüştü. Şu an şakalaşıyorlardı ama Zeynep'in sözleri onu üzmüştü. Evlilik lafını duyunca bile eli ayağı boşalmıştı. O kadar mı sevmiyordu Alpay'ı? Alpay onu deli vibi severken o hiç mi bir şey hissetmiyordu?

Üzüntüsü sinire yoğrulurken konuştu. "Boşver anne, olmuyorsa başka gelin getiririm."

Sözleri Zeynep'in göğsünü yarıp geçmişti resmen. Zeynep de aynı şekilde o da kızarken kızgınlıktan daha baskın bir his ortaya çıktı. Kıskançlık...

O da aynı fevrilikte konuştu. "Sende kızlar zaten hep hazır! Bana ne gerek var!" Diyen sesinin sonda titremesine sonda engel olamamıştı. Zira şu an bile dolan göz yaşlarını zor bastırıyordu.

Tam o an Alpay'ın içi kıyıldı. Zeynep'in titreyen sesi onun yüreğini türemişti. Tüm düşünceler silinmişti. Aklına düşen düşünce ile yüreği bir anda heyecanla attı. Zeynep azda olsa ona karşı bir şeyler hissediyor olabilir miydi?

Daha o bir şey diyemeden Nurşen konuştu. "Başka kızlar yanında halt etmiş Zeyno!" Dedi gülerek. "Ben seni istiyorum kız gelin olarak!"

Alpay'ın aklına gelen fikirle konuştu. Eğer istediği gibi bir tepki alırsa emin olacaktı. "Anne sor bakalım ben istiyor muyum?" Dedi kaşları çatık şekilde. Bu kaş çatması tamamen bir oyundu.

Zeynep o kadar üzülmüştü ki bu cevaba, kalbi binbir parçaya bölünmüştü. Gözlerinin dolmasını engelleyemezken dudağı bile türemişti. Alpay Zeynep'in bu halini görünce çoktan pişman oldu bile.

Zeynep'se o an aklını kaybetmiş gibi oldu. Nasıl yani? Alpay artık onu istemiyor muydu?

"İstemez misin?" Diyen sesini hepsi duymuştu. Ancak o duymamıştı. Çünkü içinden konustugunu zannediyordu. Tabii ufak çaplı bir kahkaha da dışına söylediğini idrak etmesi uzun sürmedi. Yüzü utançla kızarken ağlamak üzereydi. O kadar anı duygu değişimleri yaşıyordu ki bu bünyesine ağır geliyordu.

Alpay ise anında yumuşamıştı. Hele Zeynep'in ona hem utanç hemde korkuyla bakan gözleri içinin kıyılmasına sebep oldu. Zaten aldığı cevap yeterliydi. Zeynep belliki ona karşı boş değildi. Bu bile ou mutluluktan çıldırtabilirdi.

O da anın büyüsüne kapılıp, "Bir seni isterim." Dedi, tabii heyecanla onları dinleyenlerin farkında bile değildi. Hemen bir 'o'lama gelince ikisi de bakışlarını ayırdı ve kadınlara baktı.

Zeynep aldığı cevapla yüreğine bir ferahlama gelmişti. Anı rahatlama bünyesinin yorgun düşmesine sebep oldu tabii. Bir insan gün içinde bu kadar bipolar hissetmemeliydi. Tabii bu mutluluğu kısa sürdü. Sağolsun Nurşen yengesi ve arkadaşı Zerya hiç yardımcı olmuyordu!

Nurşen hemen ayaklanıp Zeynep'in kolundan tuttuğu gibi ayağa kaldırdı. Zeynep halasının onu kaldırıp yürütmesiyle bir odaya girdi. Nurşen ile başbaşa kalırlarken Zeynep kendini artık tutamıyordu. Gözleri dolmuştu. Yorgun hissediyordu. Oysa bugün hiçbir iş yapmamıştı. Ancak zihni ve kalbi yorulmuştu.

Nurşen onu oturtup karşısına otururken Zeynep halasına gözleri yaşlı baktı. Gözünden yaş akmıyordu ancak dokunsan aglayacak kıvama gelmişti.

Nurşen Zeynep'e baktı. Sakince konuştu. "Ah Zeyno! Seni o kadar iyi anlıyorum ki. Babandan korkuyorsun değil mi kızım?" Dedi üzgünce.

Zeynep'se babasının adının geçmesiyle titredi. "Sadece babam değil ki hala? Abim varken olmaz." Dedi üzgünce. Artık gözlerindeki yaşları tutamıyordu tabii.

Nurşen Zeynep'i kendine bastirip sarılırken Zeynep anne sıcaklığını bulmuş gibi hemen sarıldı.

Bir süre beraber sarılırlarken Nurşen, Zeynep'in başının tepesinden öptü. "Alpay'ın seni sevdiğini görüyorsun değil mi?" Dedi sessizce.

Zeynep başıyla onaylarken burukça gülümsedi. "Sırf benim yanıma gelebilmek için dayak bile yiyor Cesur'dan." Dedi gülerek.

Nurşen ciddileşerek Zeynep'in yüzünü kaldırdı ve konuştu. "Sen seviyor musun kızım Alpay'ı?" Dedi ciddi şekilde. Bir şeyler yapacakalsa bilmeliydi neyin ne olduğunu.

Zeynep anında utançla bakışlarını kaçırdı. Sessizce başını sallarken sadece yere bakıyordu. Nurşen, "Öyle baş sallamakla olmaz. Seviyorsan cesur olacaksın kızım." Dedi.

O gün Nedim gelip Zeynep'i eve götürdü. O gece kocasıyla konuştu, Nurşen. Cihan çoktan onayı vermişti bile. Ertesi sabah kayni babasını aradı Cihan.

Ayaküstü telefonda niyetini belli eden Cihan'ı anlayan Ferzan Ağa da onayı vermişti ancak ilk önce Zeynep'e sormuştu. Daha doğrusu Berfu'ya söylemiş, Berfu'da Zeynep'e sormuştu. Zeynep'se utancından, "Dedem nasıl uygun görürse." Deyivermişti.

Cihan ertesi hafta istemeye gelince tüm aile tekrar toplanmıştı. Nasıl bundan 22 sene önce toplandıysa yine toplanmışlardı.

Zeynep Alpay'a kıyıp da tuz koymamıştı. Onun yerine ishal ilacı koymuştu. Söylediği sözleri halâ unutmamıştı. İki gün tuvaletten çıkmasında görsün başka kızları.

Nişan Zerya ve Ferzan'ın bakışmaları, Alpay'ın mutluluktan havaya silah sıkması ve Amed Ağa ile Ferzan Ağa'nın eski sohbetleriyle geçmişti...

Nişanın bittiği gün ün hemen ertesi sabahı temizce Nedim'den dayağını yiyen Alpay'sa tabii ki soluğu Zeynep'in yanında almıştı.

Zeynep her zamanki gibi içi acıya acıya yaralara pansuman yaparken gözündeki ve kaşındaki yaraları öpmüştü. Tabii Alpay iki günde onun etkisinden çıkamamıştı.

Aylar birbirini kovalarken sonunda Alpay ve Zeynep 3 gün süren düğünle evlenmişti. Evlilikleri gayet güzel şekilde geçerken bir kaç ay sonra Zerya ve Ferzan nişanlanmıştı.

Tabii bu kez bir tur Ferzan dayak yemişti. Ancak böyle genç birinden değil. Direkt Baran'dan. İyisiyle kötüsüyle onlarda evlenirken Zeynep'in hamilelik haberi geldi. Nurşen ilk torunu için gelinini altınlara boğarken Alpay neredeyse havalara uçmuştu. Daha iki sene önce tamamen hayal gibi gelen tüm bu şeyler şimdi tek tek gerçek olurken ikiside mutluydu.

Ferzan ve Zerya ise evlendikten sonra Diyarbakır'a taşınmıştı. Ferzan'ın öğretmenliği için Diyarbakır da idiler. Zerya neredeyse kocasıyla cenneti yaşıyor ve tek tük şeyler hariç asla kavga etmiyordu. Hem psikolog olarak mesleğini de yapmaya başlamıştı.

Her hikaye tamamen iyi bitmeyeceği gibi arada oluşan tek tük tartışmalar ve sorunlar bir şekilde çözüldü. Paralel evrendeki kaderleri öyle güzel şekillenmişti ki doğru hayatları daha acı vericiydi.

Tabii Zeynep ve Alpay'dan geriye sadece üç Küçük afacan kalmıştı.

 

 

*Torak: doğuya ait peynir

 

Bölüm : 27.05.2025 00:06 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...