2. Bölüm

1. Bölüm

Eda A.
mektupb_1rsanattir

Bölüm şarkısı: Hüznü Hecem

Bazen dünyanın en zor mesleğidir, kendi duygularına tercüman olmak.

-Sunay Akın

 

​​​

"Zerya, de haydi yavrum. Getir şu köfteleri!" Dede Nujin hala.

"Geldim!" Dedim 'i'yi uzatarak.

Konağın büyük mutfağından çıkarken bahçedeki upuzun sofraya elimde içli köfte tabağı ile gittim. Tüm herkes mutlulukla sohbet ederken onlara gülümseyerek kocaman tabağı tam dedemin önüne koydum.

"Afiyet olsun dedeciğim." Dedim ve ona gülümseyerek annemin yanına oturdum.

"Oyy güzel torunum benim. Ellerine sağlık." Dedi içten bir gülümsemeyle.

Ben de ona gülümseyerek yemeğime döndüm. "Bismillahirrahmanirrahim." Dedim ve önüme azıcık salata koydum. Sofranın en ortasında bulunan etten bana uzatan dedeme gülümseyerek bir çatal aldım.

Düvenin kavrulmuş eti oldukça güzeldi. ağzıma giren tatlı istemsizce gülümsedim. Sohbet bir anda yıllar önce Mardin'den ayrılmış amcama gelince istemsizce olaya kulak kabarttım.

"İsmet dönüyormuş baba." Dedi babam.

"Geliyor demek." Dedi dedem düşünceli bir sesle.

Ailenin büyüklerinin hepsinin bakışları bende toplanınca sebepsizce bir hata yapıp yapmadığını sorguladım. Dedem bana hüzünlü, annemse içi burkulur bir şekilde baktı.

Annemin tek evladı bendim. Annem Bir tek benim doğurmuş ve başka bir çocuğu ne yazık ki olmamıştı. Oysa ki çok isterdim bir abim, ablam, kardeşim olsun. Sanırım babamda bir sıkıntı varmış çocuk konusunda. Benim olmam bile mucizeymiş onlara göre.

"Yemeğinize dönün!" Dedi bakışları benden alırken dedem.

Sofrada başka hiçbir şey konuşulmazken herkes sessizce yemeğini yemişti. 21 yıldır bu evdeyim ancak böylesine gerginlik daha hissetmemiştim.

Sofrayı hep beraber topladıktan sonra kocaman bir semavere su doldurup kaynatmaya başladık. Yaklaşık 20-30 kişi olduğumuzu bir çaydanlığın yetmesi imkansız denecek kadar olanaksızdı.

"Amcam kızı yardım edilecek bir şey var mı?" Dedi Zeynep.

"Yok be amcam kızı. Ama şuradaki bardakları tepsiye koysan çok iyi olur." Dedim gülümseyerek.

Zeynep en büyük amcamın kızıydı. Benden yaklaşık 2 yaş büyüktü. İç içe büyümüştük. Çocukken oyunlarımı dahil olur, beni asla yalnız bırakmazdı. Zaten şu koca konak'ta anlaşabildiğim bir o vardı.

"Nedim abi nerde?" Dedim.

"Abimin işleri mi varmış ne, bu akşam eve gelmeyecekmiş." Dedi Zeynep sıkkın bir sesle.

"Sıkma canını işi varsa yarın gelir." Dedim onu destek olmak amacıyla kollarını sıvazlarken.

"Bir bilsen içimin nasıl sıkıntılı olduğunu." Dedi Zeynep içindekileri dökerek. "Bir işler karıştırıyor ama Allah sonunu hayır etsin."

"Amin." Dedim içtenlikle.

Semaver ve büyük çaydanlıkla bahçede oturulan yere giderken bardakları taşıyan Zeynep yaklaşık 25 bardağı taşıdığından hafif zorlanıyor gibiydi. Ben elimde koca çaydanlık ve küçük yengem Ceylin elimde semaverle bahçeye gittik.

"Ceyline mi verdiniz semaveri!" Dedi hiddetle küçük amcam Turgut.

"Biraz sakin ol geldik zaten." Dedi Ceylin yengem.

"Ceylin bari sen yapma. Ver Zeynep veya Zerya getirsin." Dedi endişeli bir sesle.

Normalde de Ceylin yenge getirirdi semaveri. Şimdi neden böylesine endişelenmişdi ki?

"Tamam, amca. Yenge sen otur, biz hallederiz." Dedim ortamı yumuşatmaya çalışarak.

Yengem semaveri tahta masaya koyduktan hemen sonra amcamın yanına oturdu.

Gece çay dağıtmamla geçti. Gerginlik vardı evde, o kadarını hissetmiştim ancak kulak misafiri olmamıştım. Ve ne yazık ki bir işle uğraşırken odaklandığım tek şey o oluyordu.

Bu gecenin ekstra kalabalığının sebebide Nojin hala ve çocuklarıydı. Sinem büyük kızı evliydi ve çocukları vardı. Kocası Ragıp enişteyle gelmişti. İki kızı da daha 4 ve 7 yaşlarındaydı. Ortalıkta görünmüyorlardı yüksek bir ihtimalle Zeynep'in açtığı televizyonu izliyorlardı.

Gece biterken herkes odalarına çekildi. Uykum oldukça vardı. Pijamalarimi giyerken elimi çabuk tutmaya çalışıyordum. Dişlerimi çoktan fırçalamıştım. Beni bekleyen tek şey yumuşacık yatağımdı.

Pijamalarımı giyip yatağa uzandım ki kapı çaldı. Hafif doğrulup, "Gel!" Diye seslendim.

Kapının gıcırtılı sesiyle babamın sülietini gördüm. İçtenlikle gülümserken bende ona gülümsedim. Hemne kayıp, "Gelsene , baba!" Dedim heyecanla.

Babam en son 13 yaşımdayken benimle yatmıştı. Bu fırsatı kaçırmazdım.

Gülümseyerek yatağa otururken bana sarılmasını beklemiyordum. Kollarımı karşılık olarak beline sararken anlımdan beni öptü ve doyasıya sarıldı.

"Gece gece ne oldu baba?" Dedim daha fazla dayanamayarak.

"Kızım, eğer birgün bizden nefret edersen bilki ben ve annen seni sevdiğimizden oldu herşey." Dedi içli bir sesle.

"Ne yaptınız ki?" Diye sordum.

"Yarın öğreneceksin güzel yavrum benim." Dedi saçımı koklayarak öperken.

O gece babam başımı okşayarak beni uyutmuştu. Uzun zaman sonra babamın bu yaptığı beni şaşırtırken bir anlamı olduğununda farkındayım. Umarım bizi birbirimizden ayıracak bir şey değildir.

Ertesi sabah beni uykumdan uyandıran şey dedem ve bir adamın bağarışmalarıydı. Hızla doğrulurken üzerimdeki pijamayı kontrol edip dışarı çıktım. Pijamam dışarı uygun mu diye kontrol etmiştim. T-shirt ve uzun bir eşofman şeklinde olduğundan hızlıca dışarı atmıştın kendimi. Konağın uzun merdivenlerinden hızla inerken konuşmaları daha net duymaya başlamıştım.

"20 yıldır neyi beklersiniz!" Diye bağırdı adam. "Nurşen elin oğluyla evliyken, siz hâlâ bu kızı ne diye büyütürsünüz?"

Bu adam yoksa hiç görmediğim İsmet amcam mıydı?

Aşağıya indiğimde yanında bir kadın, iki genç kız vardı.

Kadın adamla aynı yaşlarda duruyordu. Saçlarını örten eşarp bordo rengindeydi. Üzerindeki elbise yaşına uygunken kollarında altınlar göz alıcı duruyordu. Açıkçası bu kadın fazla güzeldi. Kocasının bu yaptığından pek memnun gibide durmuyordu.

Yanında dik duruşlu bir kız vardı, kızıl saçları açık tenine gayette güzel gitmişti. Ela gözlerini annesi olduğunu tahmin ettiğim kadından anlamış gibiydi.

Yanındaki diğer genç kızsa doğal kahve saçlıydı. Yeni fark ettiğim şeyse bu iki kız ikizdi. Ancak biri fazla cesur bakarken diğeri ürkek ve kırılgan bakıyordu.

"Nerededir, Zerya İroz nerededir!" Sesi yeri göğü delen bu adamın neden beni aradığını bilmiyordum ancak neden bana ALAKAN demedigini merak etmiştim doğrusu. Ben İROZ değildim. Onlar benim Nurşen halamı kaçırmıştı. O soysuzlardan olacağıma ölürüm daha iyi.

Sanırım beni hiç görmediği için soy ismimi yanlış söylemişti.

"Evlendiğinden emin olacağım! Benim oğlumla Ferzan'la evlenecek!" Dedi adam.

"Kendine gelesin İsmet!" Dedi sinirle dedem. "Ne zamandan beri benim lafımın üstüne laf söylenir oldu!"

Dedimin ve İsmet amcam olduğundan emin olduğum adamın sesi tum konağı doldururken tüm ev halkı bahçeye toplanmıştı.

"Baba! Sen demedin mi bizim kızımız zamanı gelince bizden biriyle evlenecek. Melek'in kucağına verirken demedin mi, iyi büyüt gelinimiz olacak diye! Şimdi ne oldu da sözünden dönersin!" Dedi ağzından zehir kusan adam.

Ne demek bebeği Melek'in kucağına verdik? Annemin tek çocuğu bendim ve Zerya isminde ki tek kişide bendim bu konakta. Parçaları yerine oturtunca anlamak istemediğim şeyler çıkıyordu ortaya.

Ne yani benim annem annem, babamda babam değil miydi?

Kafam korkuyla anneme dönerken annemin ağladığını gördüm. "Yo, değil mi. Ben senin kızınım?" Dedim korkuyla.

Annem başını eğerken korkuyla babama baktım. "Baba?" Dedim titreyen sesimi netleştirmeye çalışırken.

Babamda benden tarafa bakmayinca son olarak dedeme baktım. Usul usul yanına yürüyüp sarıldım. "Dede?" Dedim gözlerindeki yaşı fark ederek. "Ben senin torununun değil mi?" Dedim korkuyla.

Bana baktığı gözler fazla pişmanlıkla doluydu. Hayır, hayır! Bu doğru olamaz! Ben annemin, Melek'in kızıyım. Ben babamın Sinan'ın kızıyım. Ben başka ne olabilirim ki?

 

Bölüm : 15.12.2024 02:14 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...