16. Bölüm

12. Bölüm

Eda A.
mektupb_1rsanattir

Bölüm şarkısı:

*Swim- Chase Atlantic

 

​​​​​Artık hiçbir şey eskisi gibi değil. Bende öyle.

Cahit Sıtkı Tarancı

 

 

 

 

Karşınızda Cesur Toprak!

 

 

 

 

Cesur Toprak'ın modeli Madrigal'in solistiymiş. Ben seçtikten çok sonra fark ettiğimde değiştirmek istemedim.

 

 

Zerya 

Burnuma değen güzel erkek kokusuyla gülümserken hissettiğim yumuşaklığa daha da çok sarıldım. Sıcak ve yumuşak beden kime ait hatıramıyordum ancak çok rahat olduğu kesindi.

Saçlarımın arasında parmaklar hissederken başımın okşandığını hissediyordum. Büyük parmaklar saçlarımın arasından kayıp gidiyordu. Bense huzurla yaslanmış uyuyordum.

Gözlerime değen gün ışığıyla gözlerim acıyıp huzursuzlanırken gözlerimi yavaş yavaş açtım. Kahverengi yumuşak bir kazak ve tüm gece aşinası olduğum kokuyu duyunca kimin yanında olduğumu anladım.

Ferzan?

Gözleri açık bana bakıyordu. Ona nasıl bakıyorsam güldü ve konuştu. "Günaydın, Zerya." Dedi Ferzan.

"Günaydın mı?" Dedim şaşkınlıkla.

"Seni gördüm günüm aydı'yı bekliyordum. Bir sıkıntı mı var?" Dedi gülerken.

Hafifçe doğruldum. Çevreye bakınırken uyuyan amcamı ve demirlere yaslanmış Nedim abi ve diğer taraftan ona yaslanmış uyuyan Zeynep'i gördüm.

Geri kalanları göremezken Ferzan'a döndüm ki bir ses duydum.

"Binnaz ör dedik, yol demedik ya!" Diyen Binnaz sessiz konuşmaya çalışıyordu ancak sesi pek kısık gelmiyordu.

"Tarak yok, sprey yok. Daha yavaş yapıyorum." Dedi Binnaz.

"Bir de hızlı yap!" Dedi Birsen hiddetle.

Ferzan'a dönüp bakınca kısaca güldüm. İkizler cidden komikti. Ona baktığımda ise o ikizlerden çok gülüşüme takılmış gibiydi. Bakışları gülüşümde oyalanıp yüzüme çıktığında o da güldü.

"Sabah sabah ne bu tantana ya!" Diyen Cesur Toprak'ın sesiyle Ferzan'ın yüz hatlarında gerilen o kasları görmemek imkansızdı. Onu normalde sakin ve efendi olarak görüyordum ancak dün birini döverken bile görmüştüm.

"Sana ne be! Zıbarıyorsan zıbar! Dün abimden yediğin dayak yetmedi galiba?" Dedi hiddetle çıkışarak Birsen. Birsen dişli ve bulaşılmaması gereken bir kızdı. Şu haytta bir Birsen'in tersine gitmeyecektin. Tatlı kız falandı ama tersi pisti.

Biz iki tarafı da girmezken birbirimize bakarak olanları dinliyorduk. Kız kardeşinin söylediği şey Ferzan'ın hoşuna gitmiş olacak ki hafif gülümsedi. Oysa ben onun gülmesini isterdim. Gülümsemek yerine kocaman kahkahayı koyuverse çok güzel olurdu mesela.

Gülünce hafif gözleri kısılıyor ve yanağını hafif tombişleşiyordu. Bazen güldüğünde yanaklarından sıkıp öpmek istiyordum. Ehe birazda ısırmak.

"Abin mi veriyor sana bu güveni? Hani nerde abin? Bana bir adım dahi atamaz! Sabah sabah kafamı siktiğiniz yetmezmiş gibi bir de bana raconlanıyorsun?" Dedi Cesur Toprak karşılık vererek.

"Dikkat et de ecdadın sikilmesin." Bu ses Nedim abiye aitti. Ona baktığımda gözleri kapalı ve pozisyonu aynıydı.

"Ağır gel, Nedim ALAKAN." Diyen sesin sahibiyse Alpay'dı. Onu da göremiyordum çünkü bizim gibi duvar tarafındaydılar ve oturmamız için bulunan küçük yer bakış açımı küçültüyordu.

Ortam iyice gerilirken rahatsızca kıpırdandım. Ferzan elimi destek verircesine tutarken ona baktım.

"Bir şey olursa müdahale ederim." Deyince güldüm kısaca.

"Müdahale etmen sıkıntı zaten. Etme sen müdahale falan, benim yanımda dur." Dedim elini sıkıca tutarak.

O da bana bakıp gülerken sessiz olmaya çalışıyorduk zira ortama bayağı gergindi. Gülmemiz abartı kaçardı.

"Tamam sen nasıl istersen o olsun beyim." Dedi şakacı bir itaatle.

"Böyle olasan hanım." Dedim bende gülerek.

"Yediğin dayak az geldiyse konuşmaya devam et." Dedi fazla sakin bir ses tonuyla Nedim abi.

O kadar sakin ve normal konuşuyordu ki kavga eder gibi değilde sohbet eder gibiydi.

"İki sıpa buradada kavga çıkarırsanız bu kez ben sizi döverim ha!" Diyen yengemin hiddetli sesiyle içten içe ona hak verdim. Dün akşamdan beri buradaydık ve hâlâ utanmadan kavga ediyorlardı.

"Abi, yengem doğru diyor. Kavga etmeyin artık. Çıkalım şuradan ya." Dedi Zeynep'de biraz daha ılımlı bir sesle.

Zeynep'in konuşmasıyla her ikisi de susarken Ferzan'a döndüm. Zaten bana baktığını yakaladığımda acaba ne kadar süredir bana bakıyor diye düşünmedim değil.

"Sence ne zaman çıkarız?" Diye bir soru yönelttim.

Biraz düşündü ve bana bakıp, "Daha önce nezarethaneye düşmedim. Bilmiyorum." Dedi.

Ona Side eye atarken kısaca güldü. "Ben her gün giriyorum biliyon mu?" Dedim şivem kayarken.

Bu dediğime de gülerken onu daha önce somurturken görmediğimi fark ettim. Yanımdayken hiç tanışmadığımızda bile gülümsüyordu. Onu hep gülümserken görüyordum. Tabii bazen sinirli ve ciddi de görüyordum ancak benimle konuşurken bir kere bile somurttuğunu hatırlamıyorum.

Nezarethanenin kapısından gelen sesle herkesin bakışları oraya çıkarken içeri giren polis memurlarıyla hemen hepimiz ayaklandık. Polis memuru gelip yön hücrenin kapısını açtı. İlk yan hücremiz çıkarken bizde 'hani bana hani bana' der gibi polis memuruna bakıyorduk.

Kapılarının açılmasıyla Alpay ve Cesur diğer polis tarafından nezarethaneden çıkarılırken Nedim ile Alpay'ın hala birbirlerine pis pis baktığını görebiliyordum.

Cidden ne davaları varsa dışarda halledebilirler mi?

Daha gelinlik alacaktım ben?

Haftaya evlenecektim ama şuan nezarethanelerde sürünüyorum.

Bizim kapımızda Alpay ve Cesur gittikten 5 dakika sonra açılırken Ceylin yengenin ohlayışı sanırım duygularımın tercümanıydı.

Beraber nezarethenden çıkarken gerisi hızlı hallolmuştu. Özel eşyalarımızı aldığımız gibi dışarı çıkmıştık. Ferzan iki taksi çağırırken onun yanından ayrılmıyordum.

Dün beraber uyumuştuk.

Bir saniye! Harbi biz ilk defa beraber uyumuştuk! Hemde neztethanede(!) Ne fantazi ama!

Kendi düşüncelerime gülerken Ferzan'a çıktı bakışlarım. O da tam olarak bana bakıyordu. Sanırım kalbimin atışına alışamayacaktım.

Bakışmamızın sonu benim için hızlı geçerken, taksiden eve, evden de odama sonunda varmıştım.

Odama girdiğim gibi banyoya girerken nezarethaneden çıkmış birine göre fazla mutluydum. Asıl mutluluğumun sebebi belliydi zaten de.

Duştan sonra kendimi yorgun hissetmezken annem odama girdi. Annemin bana ima ölü bakışlarının sebebini anlayamazken yanıma gelip oturdu.

"Zerya?"

"Anne?"

"Dün gece ne olmuş yavrum?" Derken beni nasıl gerdiğinin farkında mıydı acaba?

Bir an kenimi sorgularken hiçbir şey olmadığını anlayınca, "Ne olmuş anne?" Dedim.

"Kulağıma bir kuş, Ferzan ile beraber sarmaş dolaş yattığınızı öttü." Dedi.

Söylediği şeyin ne kadar yanlış anlaşılabilecek bir şey olduğunu fark edince hemen kenimi açıklamaya çalıştım.

"Hayır! O anlamda değil-" Dememe bile izin verilmezken annem elini kaldırmış sinsi sinsi gülümseyip gözlerini kapatmıştı.

"Ben duyacağımı duydum. Buraya seninle konuşmaya geldim, yavrum." Konuşmama izin vermeyeceği belli olduğundan konuşmaya cabalamafan onu dinledim.

"İlk olarak yavrum sen ne kadar zillisin ya! Bir dur, Ferzan sana aşık olsun. Anladık aşıks-" Diyecekken şaşkınlıkla.

"Ne aşkı anne!" Derken rahatsız olduğum belliydi. Aslında yanlış bir şey yoktu ancak ben kendimi açıklama gereksinimi duyuyordum.

"Sen mi aşık değilsin!" Deyip kahkahayı basarken bana bakıp tekrar konuştu. "Yavrum bu annen görmüş geçirmiş bir kadın. Sen Ferzan'a aşıksın. Hem bu yanlış değil ki nişanlın haftaya da kocan olacak?"

Düşüncesi bile hoşuma giderken Ferzan ile aynı evde yaşayacağımız fikri hoşuma gitmiyor değildi. Onunla beraber kalıp yaşayacağımız bir hayat çok iyi olurdu.

"Bak, kocan diyince bile hayallere kapılıyorsun!" Dedi annem. "Hem merak etme o eşeğin de senden azı yok fazlası var."

Dediklerini başta algılayamadım. Ferzan'ın azı yok fazlası mı vardı? Yani o beni seviyor muy-

Mutlulukla gülümserken annem burda olmasa kahkaha atıp dans ederdim herhalde. Ferzan bana mı aşıktı? Ne alaka?

Ferzan bana niye aşık olsun ki onu evliliğe mecbur bırakan bir kadına neden aşık olsun?

Düşüncelerimin üzerine gülüşüm yüzümde silinirken hızlı atan kalbim ve beni sevdiğini düşününce hissettiğim mutluluğu düşününce bir şey fark ettim.

"Ne o hoşuna gitmedi galiba?" Diyen anneme döndüm.

"Anne?" Dedim.

Bana bakıp annem olduğunu onlaylayan mırıltılat çıkardı.

"Ben bir bok yedim." Dedim.

Bana muzır bit ofadeyle bakınca tekrar konuştum. "Ben Ferzan'a aşık oldum?"

 

 

 

 

 

 

 

 

🦚🦚

 

 

 

 

 

 

 

 

İlahi Bakış Açısı

Nurşen dünden beri eve gelmeyen oğlunu merak ederken bugün eve gelen oğluyla oğlunun başına üşüşmüştü.

"Anne bir şal Allah için ya!" Dedi Alpay en sonunda. Dün gece zaten uyuyamamıştı.

"Baban söyledi kavga mı ettin sen?" Dedi onu duymazdan gelerek.

"Yav ne yapacaksın kavga ettiysem. Sende mi kavga edeceksin?" Dedi Alpay dayanamayarak.

"Kim yaptı, Alpay. Söyle de bilelim." Dedi annesi hâlâ soru sorarken.

"Abinin oğlu var ya Nedim o! Şimdi için rahat ettiyse rahat bırak beni." Dedi Alpay odasına girerken.

Nurşen ardından girerken şaşkınlığını yeni atmıştı. Nedim mi dövmüştü?

Nedim iyi çocuktu, niye Alpay'ı dövsün ki?

"Nedim seni dovduyse var bir sebebi anlat çabuk!" Dedi Nurşen.

"Anne, git başımdan! Bıktım artık senin bu daralmalarından. Yok o kız kimdi? Yok o niye öyle oldu? Yok bu ne? Sana ne ya! Göt başımdan artık." Diyerek arkasına döndü ki Nurşen'in dolan gözlerini görmedi.

Bir şey demeden odadan çıktı, Nurşen. Oğlu tek çocuğuyla bile konuşamıyordu. Evdekiler zaten onu istemiyordu. Kendi oğlu bile onu istemiyordu.

Alpay kapı sesini duyunca arkasına dönerken oh çekti her şeyden habersiz. Sonunda rahat bırakmıştı onu.

Yatağına uzanırken telefonunu açtı. Bir çok kişiden gelen mesajları geçip Zeynep'in numarasını buldu ve ona yazdı.

Alpay: sen hemşirelik okuyordun değil mi?

Alpay: abinin yüzümde bıraktığı yaralar ne kadar zamanda geçer?

O sırada duştan yeni çıkıp saçını ören kız telefonundan gelen mesaj sesiyle ayağa kalktı. Örüğünü bitirip ucunu tokayla bağladı. Mesajın Alpay'dan geldiğini görünce şaşırmadan edemedi.

Dün olan kavgadan sonra ona yazmaz sanıyordu. Belli ki bazıları hâlâ dayağa doymamıştı.

Zeynep: hastaneye gidip pansuman yaptır.

Artık Alpay'a bana yazma demekten baktığından daha başka yöntemler deneyecekti.

Alpay: burada da bir hemşire var ne de olsa değil mi?

​​​​​​Zeynep: hemşire değilim daha staja yeni gitmeye başladım.

Alpay Zeynep'in onu terslememesine şaşırırken yazmaya devam etti.

Alpay; olsun bence en azından pansuman yapmayı biliyorsundur.

Zeynep: abimin açtığı yaraları ben mi sarayım?

Zeynep: eminim ki tanıdığın başka bir hemşire vardır. Onlara sorsan daha iyi olur.

Zeynep: hadi iyi günler.

Zeynep telefonu kapatırken şükretti. Kazasız belasız şu salağa da yazdığına göre artık dinlenebilirdi.

Yatağına uzanıp uykuya dalarken, Alpay'da işler pek iyi değildi. Orta da göt gibi kalmış gibi hissediyordu. Bu yaptığı neydi lan?

Demek yeni taktiği buydu. Kibar kibar konuşup konuşmayı bitirmek. Yer mi Mardin çocuğu.

Kendi kendine gülerken yatağa yattı. Yatmasıyla bir kalçası ağarırken Nedim'e sövdü. Dün sağlam bir tekme yemişti kalçasına. Bir de tüm gece yerdeydi.

"46 numara ayağını sikeyim Nedim!" Dedi Alpay. Kafes dövüşünde gibi dayak yemişti resmen. Harbi Nedim nasıl bu kadar iyi dövüşüyordu. Normalde kendi halinde sessiz sedasız biriydi. Ama demek ki değildi.

"Bu işin altinda da bir iş yoksa bana da Alpay demesinler!" Dedi Alpay ve gözlerini kapadı.

 

 

 

Bölüm : 05.03.2025 13:22 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...