17. Bölüm

13. Bölüm

Eda A.
mektupb_1rsanattir

Bölüm şarkısı:

*Geçer-Hemhal Ol'anlar

*Nazende Sevgilim

 

"Babaannem mi gelecekmiş?" Dedim şaşkınlıkla.

"Sorma, geliyormuş şirret karı!" Dedi Zeynep hiddetle.

Elindeki maskarayı aynaya bakarak süren Birsen'se merakla sordu. "Neden öyle diyorsunuz? Ne dedi de nefret ediyorsunuz bu kadar?"

"Niye olacak! Kaynana gibi kaynana. Küçüklüğümde yemek yemem bile ona batardı." Dedi Zeynep.

"Zeynep abla bile sevmiyorsa bayağı köyü bir kadın herhalde." Dedi Binnaz tahmin yürüterek. "Ama peki niye yıllar önce konaktan gitti?"

"Babaannem hep fazla hırslı bir kadındı. Hatta Zerya'yı da hiç sevmezdi. Biz nedenini anlayamadık ancak şimdi daha iyi anlıyoruz neden sevmediğini." Dedi Zeynep. "Ben 17 Zerya'ysa 16 yaşındaydı. Birgün dedem sanırım kuma getirmek istemiş. Babaannem de tabii ki kabul etmemiş. Ancak dedem ile aralarında başka bir şeyde olduğundan bu kuma meselesi onların arasını iyice açmış."

"Bundan dolayı da mahşer midillisi babaannemiz evi terk etmişti." Dedim devamını getirerek. "Tabii dedem kuma falan getirmemişti. Çünkü o zamanlar Turgut amcayla Ceylin yenge evlenecekti. Babaannemi çok kez çağırdı ancak babaannem gelmedi. Bir süre sonra da çağırmayı bıraktı."

"Şimdi de yıllar sonra ne olduysa(!) geri geliyor." Dedi Zeynep abla imalı imalı.

"Yoksa sen ile abim evleniyor diye mi?" Dedi Binnaz.

"Günaydın, Binnaz'cığım!" Dedim ve gülümseyerek güldüm.

"Oha, Birsen biz nasıl bir şeyin içine düştük lan!" Dedi Binnaz.

"Gidin üniversite sınavınıza çalışın." Dedim bende buna karşın. "Tabii böyle kaynananız olsun istiyorsanız oturup dinlemeye devam edin."

Aramızda gülüşürken Zeynep'in çalan telefonuyla bakışlarımız ona döndü.

"Alo abi?" Derken Nedim abiyle konuştuğunu anladık. Nedim abiyi dinledi bir süre.

"Şimdi mi!" Derken oldukça şaşkındı. "Abi ama hiçbir şey hazır değil ki."

Nedim abi bir süre daha konuştuktan sonra, "Tamam abi kapat da bizde hazırlanalım." Dedi ve hemen kapadı.

"Babaannem bir bir saate konakta olacakmış." Derken odadan çıktı.

Odadan giden Zeynep'le birkaç dakika hiçbir şey anlamasam da sonradan yüklendiği için kaşlarımı kaldırıp ikizlere döndüm.

Binnaz'ın ve Birsen'in yüzünde de o anlamış ifadeyi görünce içimden düşündüm. İkizler de az değil. Çabuk kapıyorlardı.

Birsen'in yüzünde bir ifade geçmişti. Bir arzu, bir istek. Bana döndü ve konuştu. "Zerya bana da bir tanecik kıyafet verirsin değil mi kuzen?" Dedi şirin şirin.

"Dolap sizin." Dedim. Deyince hemen boynuma sarılıp yanağımı öptü. Bunlar saniyeler içinde olurken gidip dolabımın kapağını açtı.

İçindekilere değerli bir mücevhermiş gibi bakarken gördüğü bir elbise de gözleri durdu ve elini uzatıp aldı. Elbisenin bej rengi kumaşı görünürken bunun geçen yaz aldığım ancak hiç giymediğim o elbise olduğunu anladım.

Birsen Binnaz'a dönerken bir süre sinsi sinsi bakıştılar. Zihinlerini okur gibi başlarını hafifçe sallayıp yanıma geldi ikiside. Kendimi Alacakaranlık daki Bella gibi hissetmedim değil.

"Çok güzel." Dedi kendinden geçmiş bir ifadeyle Binnaz.

"Zerya bu da mı senin?" Dedi Birsen de aynı hayranlıkla.

"Evet." Dedim gülümseyerek. Elbiseyi beğenmeleri beni mutlu ederken bir anda elbiseyi benim üzerime tutup konuştular.

"Sana da tam oturdu." Dedi Birsen.

"Zerya çok güzel gidiyor sana bej ya!" Dedi Binnaz da.

"Bu gece bunu giy!" İkisi de aynı anda konuşurken neye uğradığımı şaşırdım.

Daha ne olduğunu anlamadan üzerimde elbiseyi bulunca kendimi Selena'nın sihirli dolabında gibi hissettim. Ne bu hız?

Eteği uzundu. Bileğimin bir karış üstünde biten saten kumaş oldukça güzeldi. Omuzları askı olan elbise konakta giymek için uygunsuzdu. Özellikle babaannem geliyorken bunu asla giyemezdim.

"Zerya!" Dedi Birsen 'a'yı uzatarak.

"Çok güzel oldu!" Dedi heyecanla Binnaz.

"Bunu giysene!" Dediler aynı anda.

"Olmaz, bunu burda giyemem." Dedim.

"Neden?" Dediler yine aynı anda.

Aynı anda konuşmalarına kendimi tutamayıp gülerken kısaca açıkladım. "Babaannem eve gelirken bu kadar açık bir elbiseyi giyemem. Hem gece elbisesi bu."

"Bizde sadeleştiririz." Dedi Birsen ve dolabımı tekrar açtı. Dolabta bir çok kıyafet bulup beğenmezken bir tanesi hoşuna gitmiş olacak ki çıkardı.

Hemen üzerime giydirilen ince gömlek beni ısıtacak kadar kalın değildi. Mayıs ayının sonlarında olmamıza rağmen hava hâlâ değişkendi. Bazen Mardin'in kavurucu rüzgarında pişerken bazense kutuplarda gibiydik. Kışları kar yağmazdı ancak kuru soğuk hissedilirdi.

Gömleğin ilk üç düğmesi açık şekilde üzerimde ki kırmızı gömlek daha usturuplu duruyordu.

"Bunu giyerim işte." Dedim. İkizler Sevinç yıla atarken onları kendi odalarına gönderdim. Tabii girmeden önce kendileri içinde kıyafet almışlardı.

Bense çok hafif makyaj yapıp sonunda aşağıya inebildim. Aşağıda tüm konak ahalisi koltuklara oturmuşken kısaca bir göz attım.

Gözlerimin aradığı yüz belliydi. Annemlerin oturduğu kısmı atlayıp erkeklerin oturduğu kısma bakarken babam ve İsmet Ağa'nın arasında oturan nişanlımı gördüm. Üzerinde bej rengi bir t-shirt ve kahverengi kumaş bir pantolon vardı.

Fark ettiğim şeyle kısaca tebessüm ederken daha fazla dikilmeden annemin yanına oturdum.

"Geldi mi babaannem?" Dedim anneme kısık bir sesle.

"Birazdan burada olur." Dedi annem.

Başımla onaylayıp etrafa dönerken bakışlarım bir yere kaydı. İki çift kahverengi göze...

Gözlerime bakıp gülümserken gözleri kıyafetine kaydı. Fazladan bir saniye bile bakmadan bakışları tekrar yüzüme çıkarken yüzünde giydiğim kıyafeti beğenmiş bir ifade vardı.

Bana gülümserken bende ona gülümseyecektim ki omzumdan dürülmemle şaşkınca sağımdaki anneme döndüm. Bana dediklerini hatırlatır gibi baktı.

"İlk olarak yavrum sen ne kadar zillisin ya! Bir dur, Ferzan sana aşık olsun."

"Yavrum bu annen görmüş geçirmiş bir kadın. Sen Ferzan'a aşıksın."

Tamam sanırım biraz daha nazlı olmalıydım. Ferzan'a bakmayı keserken telefonumu çıkarıp açtım. Telefonda boş boş gezinirken bile kahvelerinin üzerimde olduğunu hissedebiliyordum. Ona bakmamak tam bir işkenceyken derin bir nefes aldım.

Konağın çevresindeki birkaç kişiden biri, korumamsı ancak Kürt versiyonu, hızla gelip konuştu.

"Ağam! Ağam! Hanımağa gelmiştir!" Dedi aceleyle.

Dedem başıyla onaylarken dedem hariç herkes ayağa kalktı. Hep beraber sıraya dizilirken konağın içine girwn arabayla sessizlik arttı. Şoför koltuğunda oturan adam kalkıp babaannemi kapısını açtı.

Hep beraber onu izlerken babaannem ayağını dışarı atıp dışarıya çıktı.

En son 6 sene önce gördüğüm çehresinde pek bir değişiklik yoktu. Yılların verdiği yorgunluğun kırışıklıkları hariç tabii. Aynı kaşı çatık ifade ile şahin gibi etrafı süzerken bakışları ilk İsmet Ağa'yı buldu. Dudaklarında çok hafif bir sırıtma oldu. Tabii bilmiyordu, İsmet Ağa'nın soframızda yemediğini.

Sonra bakışları bana doğru döndü. Tüylerimin diken diken olduğunu hissettim. Bana öyle bir nefretle bakıyordu ki sanki kızını ondan çalan benmişim gibi. Bu evden gitmesinin sebebi benmişim gibi.

Hepimizi tek tek inceledikten sonra bize doğru yürümeye başladı. Gerginliğim artarken annemin elini belimde hissettim. Annemin eli olduğunu bilmemin sebebi annem yanımdaydı ve elini kaldırdığını görmüştüm.

Yanımıza varırken şimdi aklımızda aynı soru vardı. Dedem onu bu eve kabul edecek mi?

Babaannem içeri girerken bize bir şey dememişti. Belli ki onu arayıp sormadığımız için bize mesafeliydi. Bana yaptıklarından sonra asla ama asla onu aramazdım.

Onun yüzünden Nedim abiyle birbirimizin yüzüne aylarca bakamadık.

Babaannem salona doğru ilerlerken dedemi görebiliyorduk. Yılların verdiği mesafeyle ikiside birbirine uzaktan uzaktan bakarken ilk adımı kim atacak merak etmiştim.

"Evinin yolunu bulmuşsun, Gülşen xanim." Dedi dedem imalı imalı.

"Evimin yolu bozulmuştu, düzelince geldim." Dedi alttan alttan laf sokarak babaa dannem. Demeye çalıştığı ise açıktı. Kuma aram daayı bırakınca geldim demeye çalışıyordu.

"Madem geldin, hoş gelmişsen." Dedi ve eve kabul ettiğini açıkça söylemiş oldu. Dedem elini uzatırken herkesin odağı babaannemdeydi.

Babaannem dedemin yanına ilerledi ve elini tutarak elini öpüp başına koydu. Dedemin yüzünde yanlama bir gülümseme oluştu.

Babaannem dedemin yanına otururken hepimiz tek tek babaannem hoş geldin dedik. Sıra bana gelirken, "Hoş geldin babaanne." Dedim.

Bana cevap vermezken pek umursamadan yanından geçip annemin yanına oturdum. Annem babaannemi gelmesinden pek memnun değildi ancak işte ne yaparsın her zaman istediğiniz şeyler olmuyor.

Dedemin yanında otururken biz de kız torunlar olarak ayağa kalkıp mutfağa gittik. Çayı koyarken konuştum.

"E iyi birine benziyor ya?" Dedi Birsen şaşkınlıkla.

Zeynep'de aynen bakışını takınarak konuştu. "Senin kıyafetlerine karıştığında görürüm ben seni." Dedi.

"Babam bile karışamıyorken sence onun bir şey demesine izin verir miyim?" Dedi Birsen ukala bir tavırla.

"İşte tam olarak böyle. Yarından itibaren tüm huzuru kaçıracak." Dedim sitemkâr bir sesle.

Herkesin tadı kaçarken çayı koyup mutfaktaoturmya devam ettik. Çay tamamen hazır olunca ilk elinde şeker tepsisiyle Binnaz çıktı. Sonra bardak tepsisiyle Birsen gitti. En son ben ve Zeynep gittik. Bende sıcak su ondaysa çay vardı.

Salona girdiğimiz gibi üzerimde bir çift bakış hissederken ona bakmamaya çalışıyordum. Maazallah heyecandan sıcak suyu üstüme döküp kendimi yakmak istemiyordum.

Çayları koyarken babaannem ve annemler sohbet ediyordu. Tabii arada babamlar ve dedem de dahil oluyordu. Şu ana kadar gurbet de ne yaptıklarını konuşmuşlardı. He birde iki güne Nojin halamın geleceğinden bahsetmişlerdi.

Konu açıla açıla ben ve Ferzan'a geldi. Arada birbirimize bakarken gerilmiştim. Oysa Ferzan'ı pek rahatsız etmemişti.

"Madem evlenecekler şimdiden imam nikahı kıyın." Dedi babaannem onaylamaz bakışlar atarken.

"Haftaya resmi nikahları kıyıldıktan sonra koyarız imam nikahını." Dedi babam.

"Şimdi yapalım. Berdel evliliğidir." Dedi babaannem.

"Ana acelesi nedir? Yapacağız zaten." Dedi babam.

"Berdel evliliği böyle mi olur? Keçik mehek e li bendê ye!" Dedi babaannem hiddetle. (Kız bir aydır bekliyor) "Bi vî awayî kar nake. Sibe telefonî wî bike û ew ê were." (Bu böyle olmaz. Yarın çağırın gelsin)

Kadının daha ayağının tozu gitmeden her şeye karışmaya başlamıştı. Nefret ediyordum. Ben Ferzan ile aramızdaki büyü evlilikle bozulur diye korkarken onun yaptığına bak.

"Daye tê ras devijê." Dedi deden en sonunda konuşarak. (Annen doğru söylüyor.) "Sibe telefonî wî bike û ew ê were."

Ferzan'a dönerken o da aynı anda bana döndü. Birbirimize şaşkınca bakarken yarın Allah'ın katında evli olacağımız gerçeği ile yüzleşiyorduk.

Ferzan ile farklı şekilde tanışmak isterdim. Mesela o okula giderken otobüste karşılaşsak? Sonra amca çocukları olduğumuzu falan öğrensek. Ferzan'ı istesem de istemesem de amcamın oğlu olarak göremiyordum. Zaten onunla apayrı büyümüştük. İsmini bile bilememiştim şu zamana kadar. İsmet ağaya zaten ca bile diyemiyorum artık.

Hem genetik olarak da amca çocuğu sayılmıyoruz. Bu düşünce beni gerçeklerle tekrar karşılaştırırken gözlerimin ardının sızladığını hissettim. Burnum yanarken hafif burnumu çektim.

Başımı hafif kaldırıp anneme baktım. Yengemle konuşurken gülümseyen bu kadın aslında benim annem değildi. Beni doğurmamıştı.

Kafamı çevirip babama baktım. Nedim abiyle ciddi bir konu konuşan babam benim babam değildi.

Kendimi fazlalıkmış gibi hissettim. Bu duygudan nefret ettim. Babaannemi bana her bakışında hissettirmeye çalıştığı duyguyu annem ve babam hiçbir şey yapmadan bana hissettirmişti.

Ama bakışlarım babamın yanında oturan Ferzan'a kayınca içimde bambaşka duygular yeşerdi. Annem beni doğurmamıştı ama bana benim doğuran kadından daha iyi ve daha güzel bir annelik yapmıştı. Belki beni istemeyip kendine hakaret de sayabilirdi ama yapmadı. Kucağına bırakılan elin kızını kendi kızı gibi büyüttü. Hatta kendi kızı yaptı.

Babam bana daha babaydı. Biyolojik babam gibi beni saçma sapan töreler için ele vermedi. Hâlâ da vermiyor. Ve eminim evliliğe benim rızam olmasa izin vermez.

Sonra ise bana dönen kahvelere derince baktım. Bu güzel kahveler bana daha önce hissetmediğim şeyler hissettiriyordu. Örneğin kalbim hızlanıyor nefesim kesiliyormuş gibi oluyor. Her güzel sözünde omurgamdan soğuk bir su geçiyormuş gibi ürperiyordum.

Bazen ellerimle yüzünü okşamak, yanağını öpmek, sarılmak istiyordum. Bunlar bana yanlış gibi geliyordu ama yanlış değildi. Ona karşı hissettiklerin doğruydu. Onu sevmek sadece benim hakkımdı. Ona dokunmak istemek sadece benim hakkımdı. Kendime onu yasaklayamazdım ki? Yarın Allah katında kocam olacaktı.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

🪶🪶

 

Oturduğum yerden sıkıntıyla ofladım. Evde kadınlar olarak kös kös otururken etrafa bakmaktan bıkmıştım. Niye biz eğlenemezken babamlar meyhaneye gidiyor ki!

"Anne! Canım sıkılıyor!" Dedim sessiz bir sitemle.

"Gel yavrum pışpış yapayım sana." Dedi annem alayla.

"Valla bak çok sıkıldım. Babamlar neymiş efendim, erkek erkeğe eğlenmeye gideceklermişmiş!" Dedim sinirle. "Biz neyiz burda eşek başı mı!"

"Aynen hatta eşek de babaannen." Dedi kısık bir sesle Zeynep.

Dediği şeyle gülerken annem kas göz yaptı. "Terbiyeli konuşun kize(kız)!" Dedi annem.

"Sen sanki bayılıyorsun anne!" Dedim sesimi yükseltmeneye çalışarak. Malum, çanak antenleri açtıysa gelmesin başımıza.

Bana kınayıcı bakışlar atarken Zeynep'in yanına gittim. "Allah'ım yemeği de yedik vallahi sıkıntıdan patlayacağım!" Dedim sitemle.

"Harbi yenge ya!" Dedi Zeynep de bana katılarak.

"Madem erkekler meyhaneye gitti bizde eğlenelim değil mi?" Dedi annem bana bakarak. "Koş kız! Bendirimi getir!"

Bunu demesiyle bir ayaklanırken neşeyle konuştum. "Şükürler olsun!"

"Binnaz da keman çalabilir!" Dedi Birsen.

"Ya Birsen!" Dedi Binnaz kızgınlıkla. Özgüvensizce "Çalamam, abartıyor."

"Bir şey olmaz. Benim kemanını çal." Dedi Zeynep de.

"Ben çalamam. Hem biliyorsan sen daha iyi çalarsın. Sen çal." Dedi Binnaz mütavazi bir sesle.

İkisininde konuşmasını bölerek, "Bekleyim hemen geliyorum." Dedim hemen ayağa kalktım. Koşa koşa konağa giderken arkamdan güldüklerini duymuştum. Hemen Zeynep'in odasına gidip kemanını aldım ve vakit kaybetmeden mutfağa indim.

Mutfakta annemin bendirini alacakken gördüğüm neyle gülümsedim. Bence bu gece bunu Berfu yengeye çaldırabilirdim.

Hemen konağın bahçesine çıkarken anneme bendiri, Binnaz'a kemanı verdim. En son Berfu yengeye uzatırken Berfu yenge herkesten bağımsız takıldığı için biraz şaşırdı. Ama yine de kabul edip elimden aldı. Hemen annemin yanına çökerken annem bendirini çıkarmıştı bile.

"Ne çalalım, kızım?" Dedi annem.

"Nazende sevgilim!" Dedim heyecanla.

"Biz çalacağız da kim söyleyecek?" Dedi Binnaz.

"Zeynep söyler." Dedi Berfu yenge.

"Hayır, söylemem!" Dedi telaşla Zeynep.

"Beraber söyleriz olmaz mı?" Dedim.

Bana bakarken ne demeye çalıştığını anlıyordum. Annesinin bunu söylemesi onun isteğini almıştı. Onu anlıyordum, bunu istemediği açıktı. Ama bende onun şarkı söyleyerek rahatlamasını istiyordum. Bu gece üzgün olsun istemiyorum.

"Lütfen." Dedim masum masum bakarak.

Bakışlarıma yenik düşerken başını salladı. "Hadi o zaman üç iki bir!" Dedi annem ve bendiri çalmaya başladı.

Üçü bir çalarken müziğin eşliğinde sallanıyoruk Zeynep'le. Çalgılar birbirine uyumsuz görünse de aslında güzel bir ritim ortaya çıkıyordu. Müzik söz kısmına gelince beraber söylemeye başladık.

"Değdi saçlarıma, bahar gülleri."

"Nazende sevgilim, yadıma düştü." Diyerek devam ederken iyice moda girmiştik.

Hafif hafif Birsen'in de eşlik ettiğini görebiliyordum.

"Sevenin bahtına bir güzel düşer." Dedik beraber ki annem zilli bendirini salladı. Zilin sesi hepimizi gülümsetirken Ceylin yenge de bize eşlik etmeye başladı.

"Sen de tek sevgilim, aklıma düştün." Dedik nakaratı söyleyerek. "Nazende sevgilim, aklıma düştün." Müziğin çalışını dinlerken tüm kadınlar olarak eğleniyorduk. Babaannemi saymıyorum tabii. O odasında menopozunu tamamlıyordur.

Tekrar başlarken Birsen de eşlik etmeye başladı. "Gözlerim yoldadır, kulağım seste."

"Ben seni unutmam en son nefeste." Derken kendimizi iyice müziğe kaptırmıştık. Öyle ki annemde hem çalıp hem söylüyordu.

"Ey ceylan bakışlım, ey boyu beste." Derken annem tekrar zillerini salladı. Nakarata tekrar girerken hepimiz söylüyorduk ve ritimle uyumlu el çırpıyorduk. "Sende sevgilim, aklıma düştün. Nazende sevgilim yadıma düştün."

Şarkının ritmi çalarken yeterli olacak ki annem zilini uzunca çalarak şarkıyı sonlandırdı. Hep birden alkışlarken gülüştük. "Çok bilmiyormuşmuş!" Dedim Binnaz'a. "Gayet de iyi biliyorsun ya!" Dedim yalancı bir şekilde kızarak.

"Ne çalalım?" Dedi annem, Berfu yengeye.

"Izdırapın sonu yok." Dedi yengem sadece.

Annem başını olumluca salladı ve çalmaya başladı. Söyledikleri şarkıyı daha önce duymamıştım. Annem çalarken yengem neyi üflemedi. Herkes pür dikkat ona bakarken şarkıyı söylemeye başladı.

"Istırabın sonu yok sanma bu alemde geçer." Diyerek başlarken o kadar güzel bir sesi vardı ki. İlk defa onu satki söylerken duyuyordum. Sesi mırıldanır tonun bir tık üstüydü ancak o kadar güzeldi ki.

"Ömr-i fani gibidir, gün de geçer dem de geçer."

Sanki şarkı da kendinj buluyormuş gibi hüzünlüydü. Şu zamana kadar kocasından çektiği zulmü anlatır gibiydi.

Berfu yengem aldatılmış bir kadındı. Kocası tarafından defalarca aldatılmış bir kadın. Zeynep se daha küçük yaşlardan beri anne sevgisine muhtaç bir kız çocuğu.

Berfu yengem üzüntüden o kadar yanlızlaşmıştı ki hayattan kopmuştu. Sesi soluğu çıkmaz olmuştu. Öyle ki çocukları ilgiye aç sekilde büyümüştü. Kendisiyle bile ilgilenmiyordu. Hayattan kopmuştu.

Zeynep kendi bile bilmiyordu ama annesi ona azıcık ilgi gösterse hemen ona tutunacaktı. Yıllarca abisinin yanında abisinin ilgisiyle büyümüştü. Abisini babası olarak görüyordu ancak annesinin yerini kimse dolduramıyordu. Annesi bile...

"Gam karar eyliyemez hande-i hurrem de geçer,"

"Devr-i şadi de geçer, gussa-i matem de geçer,"

Kendimizi müziğe kaptırmış öylece sallanırken gözlerimi kapadım. Mayışmış huzur bulmuştum. Gözlerimi kapatınca sinesi gözümün önüne geldi, şarkı anlamlandı.

"Gece gündüz yok olur, an-ı dem adem de geçer,"

Sessiz sessiz sallanırken yengemin sesi susmuş yerine annemin bendirini tok ve huzurlu sesi kalmıştı.

"Bu tecelli-i hayat aşk ile büktü belimi," Yengem şarkıya devam ederken konağın dışından bir ses geldi.

"MARDİNLİ GÜÜZEL YARİİM!" Sesin sahibi tek kişi değildi. Babamın sesini duymuştum. Aynı zamanda Nedim abinin de sesini duydum. He birde Ferzan.

Sesleri pek ayık gelmezken birbirimize baktık. Ne oluyor ya?

Annem bendiri yere bırakarak ayaklandı. Tabii hepimiz ayaklandık. Kapının sert şekilde açılmasıyla hepimiz şaşkınlıkla oraya baktık.

Babamları görmek şaşırtıcı değildi ama onları sarhoş görmek şaşırtıcıydı. Özellikle Ferzan'ı. Gülümserken ayakta zor durur gibiydi. İsmet Ağa bile sarhoştu.

Annemlere döndüğümde annem ve Benan yenge şaşkınlıkla onlara koştu.

"Sinan bu haliniz ne!" Derken fazla şaşkındı.

"Uğrunaa fedah olsuğn varığm yoxum bu canım!" Derken şivesi bile kaymıştı, babamın.

Annem onu güç bela içeri koyarken oldukça sinirliydi. Babamsa neşeyle anneme sarılıyordu.

Benan yenge ve İsmet Ağa ortada yokken ikizleri görememiştim. Nerde bunlar? Zeynep, abisini tutmaya çalışırken Ferzan bana doğru geldi.

Bende ona doğru ilerlerken mutlulukla gülümsedi. "Zerya'm." Diyen sesinin bana etkisinin farkında değildi tabii.

Kalbim heyecanla çarparken ilk defa bana sevgi sözcüğü kullanması ayrı adıma sahiplenme eki eklemesi beni ayrı heyecanlandırdı.

Heyecanla atan kalbimi sakinleştirmeye çalışarak nefes aldım. "Efendim?" Dedim.

"Sarılsana bana." Dedi Ferzan gözlerini kapatarak ve kollarını açarak.

Etrafa baktım. Kimsecikler yoktu. Sarılsam bir şey olmazdı ama yerin kulağı vardı. Tedbirle konuştum. "Olmaz, çok içmişsin. Odana git." Dedim.

Gözlerini açarken gözleri her an bayılacak gibiydi.

"Sen götür." Dedi. Saat 1'e geliyor olmalıydı. Bu saate kadar meyhanede ne yaptığını merak ettim doğrusu. Bu saatte odasına gitmem pek doğru anlaşılmazdı.

"Olmaz." Dedim.

"Tamam. Ben de gitmem." Dedi ve çocuk gibi yere çöktü. Hemen onu kaldırmaya çalıştım.

"Tamam, Allah'ın cezası! Kalk yere oturulur mu!" Dedim hemen.

"Allah'ın cezası demezsen daha memnun olurdum." Dedi sitemle.

"Hadi canım. Kalk da odana götüreyim seni." Dedim daha kibar olmaya çalışarak.Bana mutlulukla bakarken ayağa kalktı ve koluna girmeme izin verdi. Bana sorun çıkarmadan odasına gitmemize izin verirken rahatlamış bir nefes verdim. Ancak hâlâ diken üstündeydim.

Atacağım, çıkacağım.

Derin nefesler eşliğinde odasına girerken onu yatağına bıraktım. Yatağına uzandığı gibi arkama dönmüştüm ki kolumdan asıldığımı hissedince kendimi geri dönmüş halde buldum.

"Gitme." Dedi Ferzan gözleri kapalı şekilde.

"Gitmiyorum." Dedim. Gideceğim dersem beni daha çok çekerdi ve asla bırakmazdı. Sızdıktan sonra giderdim.

"Arkanı niye döndün?" Dedi Ferzan gözlerini açarak.

Bahane bulamayınca, "Bilmem, dönesim geldi." Dedim.

Bir anda koluma asılınca kendimi onun tam üzerinde buldum. Şaşkınca ona bakarken o ise dudaklarima bakıyordu.

"Ne yapıyorsun." Dedim şaşkınca.

"Yapasım geldi." Dedi imayla.

Kendime söverken iştahla dudaklarıma bakan gözlerinin ne istediğini anlayabiliyorum ve bu beni korkutuyordu. Sarhoşken beni öpmesini istemiyordum. İlk öpücüğümüzün özel ve güzel olmasını istiyordum.

"Seni öpebilir miyim?" Dedi fısıldar bir sesle.

Başımı iki yana salladım. İsterdim ama o bu haldeyken değil. Kafasının yerinde olmasını istiyordum. Yarım yamalak hatırlayacağı bir öpücük olsun istemiyordum.

"Yanağını öpsem?" Dedi masumca.

Buna karşı çıkamadım. Başımı olumlu anlamda sallarken yanağıma uyuşma hissi girdiğini hissettim. Dudakları yanağıma uzanırken heyecanla gözlerimi kapattım. Yanağımı üstünde sıcak dudaklarını yanağımda hissettim. Yanağıma bir kaç öpücük daha kondururken onu durduracak gücü kendimde bulamadım.

Öpücükleri midemde hem yumruk yemiş hissi yaratıyordu hemde gülümsememe sebep oluyordu.

Tek tek iki yanağımdanda öperken dudaklarından şifa akıyor gibiydi. Huzurla beni öpmesine izin verirken gelen sesle irkilerek gözlerimi açtım. Koridordan gelen adım sesleri beni korkuturken ayaklanmıştım ki ayak sesleri yakınlaşırken odadan çıkamayacağımı anladım. Korkuyla ne yapacağımı anlayamazken kolumdan tutulduğu gibi yatağa yatırıldım. Tabi birde üzerimde bir adet Ferzan vardı.

Daha ne olduğunu anlamadan Ferzan üstümde ben yatakta olarak buldum kendimi. Kollarını iki yana açıp kırmıştı ve sırıtmayacak şekilde kendini tutuyordu. Yorgan üzerimdeydi ve dıştan bakan birinin kolay kolay göremeyeceği şekildeydi.Tam o sırada kapı açılırken sesimi yuttum.

"Ferzan oğlum?" Diyen Benan yengenin sesini duyunca korkuyla titrememe engel olan tek şey Ferzan'ın üzerindeki vücuduydu.

"İyi bari yatmış." Deyip kapıya geri uzandı Benan yenge. "Zerya'nın terliği değil mi bu?" Derken sesi hafif aşağıdan gelmişti.

Korkuyordum. Her şey iyi giderken bozulacak diye korkuyordum. Lanet olsun şuan tabiri caizse Ferzan'ın altında yatıyordum ve Ferzan hâlâ sarhoştu. İlk halde görse daha iyiydi.

Aynen hatta üzerine uzanırken görse daha iyiydi. Kendi içimde savaşlar verirken kapının kapanan sesini duydum. Derin bir nefes alırken Ferzan'ı üstümden ittim. Ona kızgın değildim ama şaşkındım. Az daha çığlık atacaktım.

"Ne yapıyorsun ya! Deli misin!" Derken sesimi olabilecek en düşük desibelde tutmaya çalışıyordum.

"Güzelim benim bıraksaydım annem daha yanlış anlardı. Benlik bir sıkıntı olmazdı ama sen istemezdin. Zaten kaçmayacak mıydın?" Dedi Ferzan gözleri uykulu bakarken. Kafası yavaş yavaş yerine geliyor olmalıydı ki daha az peltek konuşuyordu. Aynı zamanda bir anda beni altın çekerken sarhoş olamazdı.

"Kötü tarafıda o! Kaçacaktım. Kadın şimdi daha yanlış anlayacak. Bir terliğimin burada ne işi var diyecek?" Dedim.

"Sen dert etme ben hallederim." Dedi Ferzan. "Hadi bir tane yanağımdan öp de barışalım?"

Koluna acıtmayacak şekilde vurdum. "Fırsatçı." Bana gülerken kolumdan tutup sarıldı. "Seni aldığımda böyle değildin." Dedim alayla.

"Beni alalı 2 hafta oldu." Dedi Ferzan.

"Ne fark eder!" Derken sesim hala alçaktı. "Bırak beni, odama gideceğim ben."

Kendimi uzaklaştırmaya çalıştıkça daha da kendine çekmek zorunda kaldığından daha da yapıştık birbirimize. "Bir öpücük verirsen bırakırım." Dedi.

Beklemediği bir şey yaparak hemen yanağına uzandım. Uzun sayılamayacak şekilde öptüm. Kollarının şaşkınlıkla gevşediğini hissedince hemen aradan çıktım. Kapıyı açtığım gibi odadan çıktım. Bugünlük bu kadar öpücük yeterdi.

 

 

 

 

Selamm!

Nasılsınız ilk olarak?

Bugün size bir şey söylemeye geldim. MGY'e iki haftalığına ara veriyorum. İslerimden dolayı bu iki hafta bayağı yoğun olacağım. Ama söz iki haftanın sonunda upuzun bölümlerle tekrar döneceğim.

Öyle ki bu bölümde bayağı uzun oldu.

Bölüm hakkinda sorulara geçelim😁😁

İlk olarak bölüm güzel miydi?

Babaannemi gelişine ne demeli. Skjdjxjxn bu arada bilmyenler için mahşer midillisi ortalığı karıştıran kişi demek.

Neysem, bölümü okuduğunuz için teşekkür ederim. Oylamayı unutmayın. Sağlıcakla kalinn💋😍😽😽

 

 

Bölüm : 12.03.2025 16:33 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...