19. Bölüm

14. Bölüm

Eda A.
mektupb_1rsanattir

Bölüm şarkısı:

*Olmaz Olsun-Bergen

*Sevgimin Bedeli-Bergen

Mazi daima mevcuttur. Kendimiz olarak yaşayabilmek için onunla her an hesaplaşmaya ve anlaşmaya mecburuz.

(Ahmet Hamdi Tanpınar)

 

 

 

 

Oylamayı ve yorum yapmayı unutmayın ⭐

 

"Anne, yeter artık ya! Tamam dedim ya! Bir daha kimseyi bırakmayacağım evine!" Derken bıkmıştı Alpay. Annesinin sürekli onun yanına gelip onu sıkması onu bıktırmıştı.

"Annenim ben sesinin tabii ki bazı şeylere müdahale edeceğim!" Derken psikolojikmen hiç iyi değildi Nurşen.

"Annem olduğunu biliyorum." Dedi Alpay bilmiş bir sesle. Bu aralar kimseye tahammülü yoktu. Farkında değildi ama annesini çok üzüyordu.

"Terbiyeli ol." Derken kalbi kırılmıştı Nurşen'in, oğlunun ergenliği bitmişti ancak daha kişiliği tam oturmamıştı. Halâ saygısızdı.

"Ne dedim de bunu bana söylüyorsun? Küfür mü ettim!" Dedi Alpay sinirle.

Bunu duyan Nurşen'in başından aşağıya kaynar sular dökülürken başına ağrılar girdiğini hissetti. Doğurup pamuklara sardığı oğlu şimdi ona küfür etmekten bahsediyordu.

Oysa Alpay onun ilk ve tek oğluydu. Aynı zamanda doğurmasına izin verilen tek çocuktu.

Nurşen bir şey demezken kalbinin kırıklığını içine gömdü. Sustu ve arkasına dönüp oğlunun odasından çıktı. Kalbi çok kırılmıştı. Oysa o oğlunun iyiliğini istediği için onu sürekli sıkıştırıyordu.

Kendi odasına giderken kaynanası Medine'yi gördü. Medine gelinine nefretle bakarken içinden tekrar etti. Bu kız yüzünden kendi kızından olmuştu. Nurşen'i asla kabullenmeyecekti. Cihan'ı da asla affetmeyecekti. Tek kızını elinden alan kendi oğlu bile olsa affetmezdi.

Zerya'yı gördüğü gece kızını bağrına basıp evine almak istemişti. Ancak kızı onu reddederek Melek'i istemişti. Annesini Melek olarak görüyordu. Oysa bilmiyordu Medine'nin kaç gece ağladığını. Kocasına bile yıllarca çocuk vermediğini.

Amed Ağa da Zerya'yı seviyordu. Kızını verirken içi yanmıştı. Verdikten sonra günlerce ağlamıştı, karısının göğsünde günlerce ağlamış, karısını göğsünde günlerce avutmuştu.

Zerya onlarda kalan eksik bir parçaydı. Her Nurşen'e baktıklarında gördükleri kızlarıydı, Zerya. Her Alpay'ı gördüklerinde hissettikleri acıydı, Zerya.

Zerya asla yeri doldurulamayacak yanlarıydı.

"Nurşen xanım? Mutfağa niye gitmiyorsun? Belinay orada yemek yapıyor? Senin burada ne işin var?" Dedi nefretle gelinine bakarken Medine.

"Alpay'ın yanından yeni çıktım. Birazdan iner yardım ederim." Dedi Nurşen saygısını korumaya çalışarak. Nefret ediyordu bu Medine'den.

"Kendinj Alpay'la kandırma, eşek kadar herif. Hem sen Alpay'a bir karı bile bulamıyorsun? Bul da! 20 yaşına gelmis hâlâ okul okuyor!" Dedi sitemle Medine. Eski konuşma tarzı ve şive karışınca ortaya komik bir diyalog çıkmıştı.

"Anne-" Diyecekken Nurşen'in lafını kesti Medine.

"Daye tê ninîm! Mîra î sâ nevijê! (Annen değilim. Bana öyle deme.)

Nurşen göz devirmemek için kendini zor tutarken Alpay'ın onda bıraktığı kırgınlıkla şu anki öfkesi karışınca içinde bir saldırganlık ortaya çıkmıştı.

"Hiç bıkmıyor musunuz?" Dedi gözlerini kısarak Nurşen. "Sürekli bir geline takık olmak çok saçma değil mi? Ne istiyorsunuz benden?"

Medine yıllardır yeterince nefretini kusmamış olacak ki yine zehir akıttı. "Sen benim kızımı kucağımdan alıp ele gönderensin. Ez tu carî te wek bûka xwe nabînim. Bimirim an bimirim jî."(seni asla gelinim olarak görmeyeceğim. ölsem de ölsen de.)

Nurşen'in duyduğu sözler onu hem üzüp hem kızdırırken yine içine attı. Yine kırgınlığınıda kızgınlığını da kalbine gömdü.

Kaynanasının yanından geçerken odasına ilerledi. Tez vakitte kocasının gelmesini diledi. Tüm bu çileye eşi için katlanıyordu. Sırf kocasıyla mutlu olduğundan 20 yıldır her şeyi sineye çekmişti. Kocasına verdiği değer muazzamdı.

Akşama kadar odasından çıkmadı. Kimseyi görüp üzülmek istemiyordu. Herkes ona düşmandı çünkü. Gündüzleri yaşayacağı en büyük kabusları yaşarken oğlu bile artık onu istemiyordu.

İçten içe düşündü. Acaba o kadar mı sevimsiz biriydi? İnsanın kendi oğlu bile sevmez miydi onu?

Saçlarını açmış cenin pozisyonunda yatağında uzanıyordu. İki kolu kafasının altındayken fazla mutsuzdu. Neredeyse 43'üne girecekti. Eskisi kadar fevri ve deli dolu değildi. Aksine yaşadıkları onu olgunlaştırmıştı.

Gözlerini kapadı Nurşen. Sadece 1 saatliğine uyumak istedi. Gözlerini kapadı ve kendini uykuya teslim etti.

Cihan şirkette ki işlerini halledip evine dönerken oldukça yorgundu. Bir an önce karısının yanına gidip ona sarılarak uyumak istiyordu.

Şirketin kapısından çıkarken Piraye hanımı görünce bir kez daha oraya bakmadan hemen arkasına dönüp ilerledi.

Günlerdir onu baştan çıkarmaya çalışan kadının farkındaydı. İşten çıkarmamasının sebebi işin de gerçekten uzman olmasıydı. Yaptığı birkaç davranışa göz yumuyordu ancak ona asla karşılık verecek bir tutum sergilemiyordu. Hatta kadına gülümsemiyordu bile.

Cihan kadından kaçarken hızlıca arabasına ilerledi. Hemen arabasına atlayıp giderken içinden bir oh çekti. Nereye kadar böyle giderdi bilmiyordu ama uzun süreceği belliydi.

Evine gelmiş, konağa girmişti. İlk iş Nurşen'e bakacaktı. Nurşen etrafta yokken annesini gördü.

"Karını arıyorsun? Odasından çıkmıyordu, git ordadır." Dedi siveyle, Medine.

"Yatsın dinlensin, daye? Tû çî bıkî?"(Sen ne yapacaksın) Dedi Cihan karısını savunarak.

Annesine karşı bu şekilde konuşmazdı ama konu Nurşen olunca her şey değişiyordu. Karısını bugün olsa bugünde kaçırırdı. Karısı onda öyle bir konuydu.

Medine oğlunun hadsizliğine daha fazla katlanmadan başını çevirip gitti.

Cihan kendi odasına ilerlerken kendi oğlundan da bir iz yoktu. Odasının kapısını açarken uyumuş Nurşen'i görünce içi gitti. Kapıyı ardından yavaşça kapatırken karısına baktı. Yatakta huzurla uyuyordu. Ceketini bir kenara sessizce atarken yanına gidip uzandı.

Karısının saçları açılmış ve biraz yüzünü kapatmıştı. Parmaklarıyla nazik şekilde saçlarını geriye atarken karısının güzel yüzünü ortaya çıkarmıştı. Karşısında uyuyan yüzü seyrederken yanağı o kadar cazip gelmişti ki yanağına uzanıp küçük bir öpücük aldı.

Nurşen öpücüğün kime ait olduğunu hissetmiş gibi kocasına sarılırken uyku haliyle o da Cihan'ın yanağına öpücük kondurdu.

Cihan şaşkınlıkla karısına bakarken sarılışına karşılık verdi. Beraber yatakta uzantılarken kapının pat diye açılmasıyla ikisi de irkilerek uyandı.

Gelen kişi Alpay'dı.

Geldiğinde anne babasını ilk defa yan yana görmediğinden şaşırmasa da yine de az da olsa utanmıştı.

"Ne oluyor?" Dedi Nurşen uyku haliyle. Oğluna baktı. "Alpay?" Dedi şaşkınlıkla.

Sonra yanına uzanan kocasını gördü. "Cihan?" Dedi şaşkınlıkla.

"Nurşen?" Dedi Cihan da. İstifini bozmadan karısına bakarken Alpay babasının odada olduğunu görünce kendi kaderine sövdü.

Annesinden özür dilemeye gelmişti. Belli ki bazı şeyler annesini kırmış olacak ki odadan sessizce çıktı. Annesinin başta gittiğini fark etmemişti. Kendi kendine söylenirken arkasını dönünce anneisni göremeyince daha da sinirlendi ancak yaklaşık 1 saatte ne yaptığının farkına varınca soluğu annesinin odasının kapısında buldu.

Kapıyı dinlemişti başta. Ses seda çıkmayınca içeri direkt girmişti.

Tabii bilmiyordu annesi ve babasının beraber uyuduğunu. "Ne oldu Alpay?" Dedi Cihan boğuk bir sesle.

"Annemle konuşacaktım baba. Ama müsait değilsiniz belli ki. Ben çıkayım." Derken fazla uysaldı Alpay. Şu hayatta bir babasından korkardı.

"Zahmet olacak." Dedi Cihan da bıkkın bir sesle. Alpay bir şey demezken odadan çıkıp kapıyı kapattı.

Cihan karısına dönerken karısı üzgün şekilde ona bakıyordu. Cihan huzursuzlandı. Karısını üzgün görmeye dayanamıyordu. Elini karısının yanağına koyup okşadı. "Bir şey mi oldu yavrum?" Dedi Cihan.

"Bir şey yok." Dedi Nurşen. Olanları eşine anlattığında her şey daha da kötü oluyordu. Eşi öfkesini annesine kusuyor, annesi ise onları suçlayıp kırıp döküyordu.

Bunun yerine içine atmayı tercih etti, Nurşen.

"Hayır, var bir şeyler. Bîjê?"(Söyle) Dedi. Cihan.

"Tîşte tine da!"(Bir şey yok ya!) Dedi Nurşen de.

Cihan'ın içine sinmese de sustu. Telefonuna uzanırken saate baktı. 19.37.

Yarım saate yemek yenecekti. Kalkmalıydılar. Cihan yavaşça doğrularken Nurşen uzandığı yerden kocasına baktı. Kocasının heybetli vücudu dudak uçuklatacak türdendi. 45'ine girecek olmasına rağmen hâlâ yakışıklı ve heybetliydi.

"Bu aralar beni çok boşluyorsun." Dedi Nurşen nazlı bir sesle. Kocası yoğun işlerinden dolayı bu aralar şirketten çıkamaz olmuştu. Önemli bir ihale vardı. Gecesini gündüzüne katıyor harıl harıl çalışıyordu.

"Ah be yavrum. İşler şu ara yoğun." Dedi dürüstçe. Karısına vakit ayıramadığının o da farkındaydı.

Nurşen, Cihan'ın işlerin yoğun olduğunun farkındaydı. Öyle ki şu aralar Cihan 10 yıl yaşlanmıştı. İki aydır Alpay'ı babasına yardım etsin diye şirkete gönderiyordu.

"Arada bir ara ver şuna. Belki güzel bir akşam yemeği yeriz." Dedi gülümseyerek.

Şu aralar ikisi için de zor zamanlardı. Biri konakta bunalırken diğeri şirkette ter döküyordu.

"Sana sözüm olsun, şu ihaleyi kazanayım 1 aylığına yazlığa gideceğiz." Dedi Cihan kendinden emin bir sesle.

Nurşen heyecanla doğrularken kocasının omzuna kollarını dolayıp, "Nereye gideceğiz?" Dedi cilveyle.

"Sen nereye istersen." Dedi Cihan da itaatkâr bir sesle. Nurşen'in boynuna doğru uzanırken Nurşen dünden razı şekilde boynunu aralarken Cihan karısının müptelası olduğu boynunu öpmeye başladı.

Dudakları aşağıya doğru inemeden kapıları çaldı. Nurşen irkilerek geri çekilirken Cihan gelen kişiye sövdü.

"Abi! Yemek yiyeceğiz ya! Sürekli sürekli ben mi sizi çağıracağım! Hadi aşağıya!" Diyen kız kardeşi Sidar neyi böldüğünü bilmiyordu tabii.

"Lehê herê! Nâyın yav!"(Yürü git! Gelmiyoruz!" Dedi Cihan kız kardeşine kızarak.

Abisinin kızgın sesini duyan Sidar tek kaşını kaldırırken kapıyı sertçe tıklattı. Bir şey demezken aşağıya yemeye indi.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

🕯️

 

Güzel bir güne kocasını uğurlayarak başlayan Nurşen bugün fazla mutluydu. Neden bilmiyordu ama gereksiz şekilde fazla mutluydu. Kocasıyla geçirdiği güzel geceden sonra yaşından başından utanmasa zıplaya zıplaya koşacaktı. Tabii ona normal durarken bile ters ters bakan kaynanası artık evde kıyameti koparırdı da neyse.

"Belinay, böreğe yardım edeyim mi?" Dedi Nurşen.

"Yok yenge. Sen odana çıkabilirsin." Dedi Belinay iğneleyici sözlerle.

Nurşen'in mutluluğunu baltalamaya çalışıyorlardı. Neredeyse batıyordu Nurşen'in mutluluğu onlara.

Kaşları çatılan Nurşen şaşkınca hatasız eltisine baktı. "Ne demeye çalışıyorsun, Belinay?" Derken oldukça sinirleri bozulmuştu.

"Bir şey demiyorum yengeciğim. Sadece her gün yaptığım gibi bugün de ben yaparım işleri. Sen git uzan yat." Dedi aynı imalı tavırlarla.

"Bir saat yatmamız mı battı, Belinay! Kimse sana çalış demiyor. İnsanlık edelim dedik. Demez olaydık. Belli ki bazılarına müstahak!" Derken mutfaktan çıktı Nurşen.

İçinde tövbe ederken kendine kızıyordu. Neden onun seviyesine düşmüştü ki! Adamı illahi medeniyetten çıkaracaklardı. Meymenetsizler!

Mutfaktan çıktığı an kaynanasıyla karşılaşan Nurşen imkanı olsa oflardı. Tabii canı kaynanası buna da laf ederdi.

"Li bûkê binêre. Xwe li tiştekî nagire."(Geline bak. Bir işin de ucundan tutmuyor.)

Kaynanasından bıktığı için oğlunun odasına doğru ilerledi Nurşen. Belki Alpay müsaittir. Akşam yemeğinden sonra gelip annesinden özür dilemişti. Evlattı atsan atılmaz satsan satılmaz.

Odanın kapısını tıklayarak içeri girdi. Alpay üstü çıplak yatıyordu. Nurşen oğluna bakarken onaylanmayan bakışlar atıyordu. Oğlu babasına özendiğinden mi ne vücut yapmıştı.

Eşek sıpasının 6 karın kası vardı. Göz devirirken oğlunun yatağına oturdu, Nurşen.

"Ne yapıyorsun?" Diye sordu Nurşen.

Annesine yandan bakan Alpay konuştu. "Hiç. Telefondayım sen ne yapıyorsun. Belli ki babaannem yine canını sıkmış. Ne oldu yine." Dedi Alpay.

"Sorma mutfağa giriyorum ayrı mutfaktan çıkıyorum ayrı konuşuyorlar." Dedi bezgin şekilde Nurşen.

"Boş ver sen onları. Ağzı olan konuşuyor." Derken anlayışlıydı Alpay. Özellikle annesine iyi davranıyordu. Aslında morali bayağı bozuktu. Şu aralar takılacak kız bulamıyordu. Aslında istese çok vardı ama içine sinmiyordu. İçinden bir dürtü buna engel oluyordu.

"Ne olmuş sana? Kızlar yüz vermiyor mu?" Dedi Nurşen oğluna takılarak.

"Ne yüz vermeyecekler? Bu ara canım sıkkın." Dedi Alpay.

"Neden ne oldu?" Dedi Nurşen merakla. Belki de son günlerde tatsızlık çıkarmasının sebebi buydu.

Alpay'ın en büyük problemi de buydu işte. O da neden bilmiyordu? Neredeyse 1 haftadır flörtü yoktu. Özellikle buluştuğu kimse yoktu. Bir kıza Instagram'dan yazsa kendini adam öldürmüş gibi hissediyor. O derece suçluluk hissediyordu. Bilinç altının ne oyunlar peşinde olduğunu anlayamıyordu.

"Yok bir şey." Dedi Alpay. Kızmıştı. Annesine değil ama kendine kızmıştı. Hayatında bir kız yoktu. Zaten şu güne kadar hoşlandığı kızlar ilk okulda adını bile bilmediği bir kız ve çizgi filmlerdeki o kızıl hatundu.

Nurşen oğlu için endişelendirken konunun çok üzerinde durmadı. Oğluyla yine arası bozulsun istemiyordu.

Aklına gelen fikirle Nurşen Alpay'a baktı. "Babanın yanına mı gitsek?" Dedi Nurşen.

Alpay annesine baktı hevesle bakan gözlerine kıyamadı ve doğruldu. "Hazırlan da gidelim." Dedi Alpay.

Nurşen neşeyle odasına giderken genç bir kız gibiydi. Konu Cihan olunca çocuklaşıyordu da olgunlaşıyordu da. Hemen dolabından en sevdiği kıyafeti çıkarıp giydi. Çok üzerinde durmadan azda makyaj yaparak odadan çıktı.

Oğlu zaten kapıda onu beklediğinden, Nurşen aşağıya indiği gibi arabaya bindiler.

Alpay annesinin mutluluğunu gördükçe içi kıyılıyordu. Annesi şu hayata gerçek manada sevdiği tek kadındı. Ha birde Zerya vardı ama Zerya ile fazla yakın değillerdi.

Şirkette ise bambaşka bir rüzgar dönüyordu. Piraye hanım neredeyse karnına kadar uzanan göğüs dekoltesi ve kalçasını eğilince belli eden eteğiyle patronunun odasına gitti.

"Cihan bu bakın." Derken dosyaya doğru eğildi. Tabii dekoletesinin daha fazla belli olduğunun farkındaydı. "Geçen yıla oranla gelirimizin %16 arttığını sizde görüyorsunuz. Büyük bir artış söz konusu."

Cihan dosyadan kafasını dahi kaldırmazken konuştu. "Hedeflenen artış %25'di ama."

"Cihan bey yatırımımız iyi yanıt verdi. Bakın göstereyim." Derken masanın etrafına dönerek Cihan'ın olduğu yere geldi. Şimdi yan yanaydılar. Cihan gerilirken aklına yine Nurşen geldi. Bu kadını işte tutmak bile karısına ihanet ediyormuş gibi hissettiriyordu. Ancak Piraye hanımı kovamazdı. Piraye hanıma yüksek miktarda maaş ödüyordu ve işini fazlasıyla iyi yapıyordu.

Piraye hanıma bir şey diyemezken kadını gösterdiği yere baktı. Neredeyse kağıtta yazılanları ezberlemişti.

Konuyu konuşurken konu bir anda Alpay'a döndü. "Alpay sizin oğlunuz değil mi?" Dedi Piraye. "Eşiniz ile daha hiç tanışamadım. Müsait olduğu bir gün tanışalım." Derken içindeki kötü niyeti yeterince saklayamıyordu.

"Eşim ile değil işiniz ile ilgilenin Piraye hanım. Ayrıca lütfen mesafeyi koruyalım." Derken Piraye'yle neredeyse omuzlarının yapışık olması onu rahatsız etmişti.

"Haklısınız ancak bir şeyi merak ediyorum." Derken Cihan'a daha da yaklaşarak üzerine eğildi.

Cihan anında geri çekilirken şaşkınlıkla kadına baktı. "Piraye hanım haddinizi aşmayın isterseniz." Derken sinirleri tavandaydı Cihan'ın.

Kadın sözleri umursamadan bir anda Cihan'ın kucağına oturuverdi. Cihan daha ne olduğunu kavrayıp kadını itemeden kapı açılınca sen hir ses duyuldu.

"Sürpriz!" Diyen Nurşen'in neşeli sesi kapı açılıncaya kadardı.

Cihan hemen Piraye'yi yere atarken Piraye nazlı nazlı konuştu. "Cihan, demek sır gibi sakladığın kadın bu? Bu kadın mı senin eşin? Benle bu kadını bir tutmuyorsundur umarım derken Nurşen'den yediği tokat onu susturdu.

"Susasın hanım! Yaşından başından utan! Kızım yaşındasın kızım!" Derken oldukça sinirle ve üzgündü Nurşen. Halâ şoktaydı ancak siniri ağır bastığı için soluğu kadında almıştı.

"Napıyorsunuz!" Derken çığlık attı, Piraye.

"Kunek! Lehê herê! Zarê kunek!"(Orospu! Yürü git! Orospu çocuğu!) Derken sinirden artık Kürtçe konuşuyordu Nurşen.

Ne Cihan müdahale ediyordu ne de Alpay. Elinde olsa ikisi bir girişecekti kadına. Ama işte kadındı.

Piraye ağzı burnu kan içinde kalırken Nurşen son bir tekme atarak onu bıraktı. Kocasına döndü. Acıyla yandı yüreği. Öyle ki gözünden akan yasa engel olamadı. Oyse kocasını çok severdi o.

"Nurşen, hiçbir şey göründüğü gibi değil." Derken karısına açıklamaya çalışıyordu çaresizce Cihan.

"Sana da yazıklar olsun!" Dedi ve elini kaldırdığı gibi tokadı yüzüne geçirdi. Cihan'ın yüzü sola savrulurken karısına bakamadı. Ne dese ise yaramayacaktı belli ki. En son tokat yediginde Nurşen'i kaçırdığı için babası atmıştı. Şimdiyse bir yanlış anlaşılma yüzünden karısından.

"Senin için 20 yıl boyunca her çileye katlandım ben! Medine hanıma, Belinay'a bazen kendi oğluma bile! Sana olan sevgim ağır bastı diye her şeyi sineye çektim ama belli ki çekmeliymişim, yazıklar olsun." Derken kocasına kınayarak baktı.

"Nurşen hiçbir şey göründüğü gibi değil. Bîsekinê! Sonra sen üzülürsün bak." Dedi Cihan.

"Neyi açıklayacaksın! Nesil metresin olduğunu mu! Allah belanı versin, Cihan!" Dediği gibi arkasına dönüp odadan çıktı Nurşen.

Cihan karısına sadece kamera kayıtlarıyla bile açıklayabilirdi ama karısı sakinleşmeliydi. Peşinden gitmek istiyordu ama karısı sakinleşmeliydi, sakinleşmezse daha kötü şeyler olabilirdi.

Nurşen ağlayışını gizlemek istedi ancak olmadı. Gözünden akan yaşları da, ciğerini tıkayan hıçkırığı da durduramıyordu. Aklına Cihan'ın kucağında o kadını hayal ettikçe afakanlar basıyordu.

İçli içli yürürken yanından geçtiği Baran'ı bile fark etmemişti. "Yenge ne oldu?" Derken şaşkındı Baran. Ancak Nurşen onu duyacak halde değildi. Öylesine ağlıyordu ki kendini şirketten nasıl attığını bilmiyordu.

Cihan tokadın etkisinden çıktığı gibi karısının peşinden gitmişti ama yetişememişti. Nurşen gördüğü ilk taksiye binmişti bile. Ağlaya ağlaya söylediği tek yer ALAKAN konağı olmuştu.

Cihan'ın ihanetinden sonra o eve asla gitmezdi. Yolda o kadar çok ağlamıştı ki gözlerini dahi açamaz hale gelmişti.

Taksi nihayet konağa vararken herkes çok mutluydu. İki torun evleniyordu. İmam nikahları kıyılmıştı. Artık Ferzan Zerya'nın kocasıydı. Zerya artık Ferzan'ın Zerya'sı ve karısıydı.

Anlından öpmüştü, Ferzan. Daha geçen gece yanaklarından öptüğü karısının şimdi anlından öpmek o kadar güzeldi ki...

Zerya kocasının sıcak gövdesine sarılırken bir yandan da ondan sevgi dolu bir öpücük almıştı. Artık odaları bir olacaktı. Gönülleri bir olacaktı. Belki de bu gece gerçekten kocası olacaktı. Ferzan'ın göğsünde uyanmak istediği çok sabah vardı. Belkide sabaha kadar uyutmayan bir bebekleri olurdu. Kim bilir?

Ama herkesin bildiği tek şey ikisininde birbirine ilk görüşte aşık olduğuydu. İkiside başta fark etmemişti fark etseler de görmezden gelmişlerdi ama onlar birbirlerini gördükleri ilk günden beri seviyordu.

Şimdiyse ikiside birbirleriyle ilgili hayallere kapılmış birbirlerine bakıyordu. Artık bakışmak ayıp değildi onlara. Hatta onlar bile birbirlerine doyasıya bakıyorlardı artık.

Nurşense ağlaya ağlaya eve girmek istedi. Kapının önündeki Hasan, onların tabiriyle Hıso, ise Nurşen'i görünce şaşırdı. Bu eve gelmeye nasıl cesaret etmişti.

Hasan bir şey demezken Nurşen'in girmesine izin verdi. Nurşen eve girerken aglmaktan heder olmuştu. İçeri girdiği gibi mutlu şekilde bahçede oturan ailesi onu fark etmemişti bile.

İlk fark eden kişi İsmet oldu. Gözlerine başta inanamadı. "Nurşen?" Derken ayağa kalktı.

Herkes sessizleşirken bakışlar Nurşen'e döndü. Ağlayan Nurşen kimseyi görmeden babasının yanına gitti. Ferzan Ağa çaktırıyordu ama şaşırmıştı. Ne olmuştu da gelmişti bu eve. Ağlayarak geldiğine göre hayra alamet bir şey yoktu ortada.

Nurşen ağlarken bacakları artık tutmazken yere düştü. Babasının önünde diz çöküp ağladı. "Affet baba." Derken öylesine ağlıyordu ki konuşamıyordu bile. Öyle ki Zerya bile halasının bu haline acımıştı. "Ben hata yaptım sen affet baba."

"Benim kızım yoktur. Benim tek kızım Nujindir." Derken çok acımasızdı Ferzan Ağa. Aslında o da kızını evine istiyordu ama kızı affedilmez bir şey yapmıştı. Onu ezip elin oğluna kaçmıştı.

"Böyle konuşma baba, yalvarırım affet! Sen haklıydın! Baba affet!" Dedi Nurşen ağlamaya devam ederken.

"Sonunda akıllanıp eve döndün Nurşen." Derken sesi mutluydu.

"Nurşen'e bir oda hazırlayın." Dedi Ferzan Ağa. Kızını affettiğini söylememişti ama eve almıştı. Nurşen babasının eteğini saygıyla ve mutluluktan öperken Berfu Nurşen'i ayağa kaldırdı.

Nurşen Berfu yengesinin onu yönlendirmesine izin verirken halâ ağlamaya devam ediyordu. Cihan'ı o şekilde düşündükçe içi daralıyor durmaksızın ağlıyordu.

Herkes Nurşen'in arkasından bakarken İsmet Nurşen'in gelişini zaten bekliyordu.

Yıllar önce abisi Samet Nurşen ve Cihan'ı öğrenince deliye dönüp Nurşen'i öldüresiye dövmüştü. İsmet annesinin aramasıyla eve nasıl geldiğini bilmiyordu.

Nurşen'in üzerine titrerdi İsmet. Hatta ŽrCihan'ı seviyorsa bunu bile bir yere kadar yutacak kadar seviyordu, Nurşen'i. O gün Nurşen ağzı burnu kan içindeyken İsmet son anda gelmiş ve Samet abisini durdurmuştu. Abisi deli danalar gibi İsmet'i itiyor, Nurşen'e ölüm tehtidleri yağdırıyordu.

İsmet o gün kız kardeşini o halde görünce bile o destek olmuş, onu iyileştirmişti.

Tabii Nurşen iki gece ansızın kaçınca işin rengi değişmişti. İsmet bu kaçışı korkuya yormuştu. Nurşen korktuğu için konaktan Cihan'a kaçmıştı.

Ama yanlış biliyordu. Babası ve abisi İsmet varken Nurşen'e kimse bir şey yapamazdı. Nurşen bunu biliyordu. Bu güvencesi olmasına rağmen sevdiği için Cihan'a kaçmıştı. Tek korkusu evlenemeyecek olmasıydı. Ölüm olsa da onlry beraberken olurdu.

İsmet Nurşen'in mutsuz olacağı bir evlilik istemediği için günlerce uğraşmıştı ama eve gelen bir kız çocuğu onun en büyük hayal kırıklığıydı. Bundan dolayı evi terk etmiş, bahaneyi de işine atmıştı. İşi muhasebecilikti. Şanlıurfa'ya tayin istemiş ve gitmişti. Ama herkes neden gittiğini biliyordu. Nurşen'in gidişini yediremediği için...

Bundan dolayı yıllar sonra nefret ettiği bir kıza öyle bir geceyi yaşatacak kadar ileri gitmişti.

Bazı kahramanlarda her anlamda iyi olamıyordu işte. İsmet de öyleydi. Bazı insanlara kahraman bazılarınaysa canavar.

Herkesin merak edip sormaya korktuğu soruyu Binnaz sordu. "Şimdi berdel bozuldu mu?" Dedi.

Zerya düşündü. Nasıl yani şimdi evlenmesine rağmen mi annesinden ayrılıyordu. Şimdi bir sıkıntısı daha vardı. O kocasını seviyordu. Kabullenmek kolay değildi ama Ferzan'a aşıktı.

Pekii ya Ferzan. Güzel kahve gözlerin müptelasıyken onları şimdi bırakmak aklının ucundan bile geçmezdi. Ne olursa olsun Zerya'yı bırakmazdı.

Ama büyük bir kural vardı. Yazılı olmayan ve herkesin canından çok önem verdiği kurallar. Töre...

 

 

Selam bu hafta bölüm atmayacaktım ama dayanamadım 😁

Şimdiden söylüyorum eğer haftaya bölüm yetişmezse göndermem.

Neyseee sizce yeni bolumde neler olacak. Size küçük bir spoiler, Ferzan ve Zerya'nın aşk hayatı aynı olmayacak. Hehe sadece bu kadar. Ama nasıl değişeceğini siz tahmin edin😌

Bu haftalık bu kadar sizi seviyorum😘

Sağlıcakla kalın 👋🏻 💋 🥰

 

 

Bölüm : 21.03.2025 23:24 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...