20. Bölüm

15. Bölüm

Eda A.
mektupb_1rsanattir

 

Diyar Pala -Bensiz Yapama

Oya-Bora- Sevme Zamanı

 

Ruhun şarkı söylerse, hayat seni mutlaka dansa kaldırır.

 

 

Zerya

"Şimdi berdel bozuldu mu?"

Düşününce ne çabuk tutulmuştum ona. Onu ilk gördüğümde bile kalbim aynı hızla atmıştı. Ne kadar doğru bir işim olur bilmiyorum ama benim ki ilk görüşte aşktı.

Görür görmez yüreğime ekilen bir küçük fidandı. Nasıl da vücudumun her zerresine yayılmıştı öyle. Sinsice yayılan bu duygu her organımı etkilemeye başlamıştı bile. Bana her güzel sözünde bayılacak gibi oluyordum hele karnıma giren kıramplar...

Bakışlarım usulca Ferzan'a çıktı. Kaşları direkt çatılmıştı. Bu ihtimal onu kızdırmış gibiydi.

Fark ettiğim şeyse Ferzan çok nadir sinirlenirdi. Veya sinirini çok nadir dışa yansıyordu. Onu genelde efendi bir duruşta görüyordum. Bana karşı ise hep sevgi dolu.

Ferzan beni seviyor muydu bilmiyorum ama ben onu seviyordum. Her anlamda. İnsan olarak, arkadaş olarak, aşk olarak , sevgi olarak... Ferzan buradaki ukala, kadına değer vermeyen, barbar ağalar gibi değildi. Hatta söylemese Mardinli olduğu bile anlaşılmayacak kadar İstanbul beyefendisiydi.

Ona bakınca hissettiğim tek şey içimde kabaran bir sevgi ve heyecanla çarpan kalbim. Ama şimdi Nurşen halamın gelmesiyle her şeyin rengi değişmişti.

Dedemin önünde diz çöküp affedilmek için yalvardıysa Cihan Ağayla boşanacak demekti. Bunun başka bir anlamı olamazdı. Bundan sonra her şey içinden çıkılmaz bir hal almıştı.

"İmam nikahları var? Bundan sonra karı kocalar. Ayrılamazlar." Diyen kişi beni şaşırtmıştı.

Şaşkınca ona bakarken niyetini anlayamıyordum. Beni sevmediği bariz belliydi ama benden ne istediğini anlayamıyordum. İsmet Ağa iki hafta önce beni kaçırıp bir konağın önüne atarken şimdi o konağa gitmeyeceğimi söylüyordu.

"İyi de berdel bozulduğuna göre nikah düştü." Dedi Turgut amcam.

Herkes dedene bakarken herkesten bir fikir çıkıyordu. Dedemse düşünceli düşünceli yere bakıyordu. Derin bir nefes aldı ve başını göğe kaldırdı.

"İroz aşiretinin ne diyeceğine bağlı her şey. Belki istemezler Zerya'yı. Ama Nurşen burada." Dedi dedem.

"Cihan Ağa birazdan buraya damlar." Dedi Nedim abi sessizliğini bozarak. Aklına bir şey gelmiş olacak ki güldü. Neden güldüğünü anlamıştım. Babası gelirse Alpay da gelir. Alpay gelirse kavga çıkar.

Ah Nedim abi ah! Burda evliliğimi kurtarmaha çalışıyorum!

Olmayan çocuklarımla ortada kalacağız ya!

"Ferzan?" Dedim.

Zaten hemen yanımda duran Ferzan bakışlarını bana indirdi. "Efendim?" Dedi. Bakışlarında ki öfke bana bakınca geçmemişti. Sanki daha da artmıştı ama bana yansıtmıyordu. Öfkesi bana değildi. Bunu bilmem iyi hissetmeme sebep olsa da tamamen rahatlamama sebep olmuyordu.

"Biz şimdi boşanacak mıyız?" Dedin şaşkınca.

"Daha yeni başlamışken mi?" Sinirden güldü. "Sen bitti demedikçe bu evlilik bitmeyecek."

"Kendini zorunda hissettiğin için evleniyorsan-" Diyemeden saçlarıma dokundu. Saçlarıma dokunmasıyla kalbim düğün yerine dönerken kulağıma zurna sesleri geliyordu. He tabii bir de karnıma vuran davul vardı.

"Kendimi zorunda hissetsem bu evliliği tam da şuan bitmesini sağlardım. O niyet de olsam böyle bir fırsatı değerlendirirdim." Dedi ve beni şaşırtarak saçımın tam tepesinden öptü.

Hiçbir şey ima etmemişti. Düz şekilde zorunda hissetmediğini söylemişti. Bu bile salak gibi sevinmeme sebep olurken heyecanla çarpan kalbimi susturmaya çalıştım.

İsmet Ağa akıla bir şey gelmiş olacak ki oturduğu yerden doğrulup Ferzan'a baktı.

"Diyarbakır'a gidin. Ferzan, oğlum. Diyarbakır şu an için en güvenli yer. Eğer İroz aşireti Zerya'yı isterse en azından artık evliler. Oraya gittiler diyebiliriz." Dedi İsmet Ağa. Bu adam cidden oğluyla evlenmemi istiyor muydu?

"Abim doğru söylüyor. Diyarbakır'a gidin. Artık evlisiniz zaten. Ha şimdi ha bir hafta sonra Diyarbakır'a her türlü gidecektiniz. Şimdiden gidin." Dedi Turgut amcam da.

Herkes dedeme bakarken ondan bir cevap bekliyordu. Diyarbakır'a gidin derse gidecektik. Ama gitmeyin derse kalacaktık.

Aklına bazı şeyler oturmuş olacak ki düşünceleri bitirdi ve bize baktı.

"Şimdilik gidin. Ortalık karışmadan hemen yola çıkın. Sinan size bir araba hazırlatsın. Siz gidince para göndeririz." Dedi dedem en sonunda.

Demesiyle bir babam telefonunu açıp birini ararken Ferzan konuştu. "Dede benim birikmiş bir param var. Sizin para göndermenize gerek yok." Dedi Ferzan.

"Şu zamana kadar senin hakkın olan parayı göndereceğim. Diğer torunlarıma harcadığım kadar." Dedi dedem.

Ferzan dedeme, "O zaman bana değil Zerya'ya gönder ne göndereceksen. Benim ihtiyacım yok. Onunda olmasına izin vermem ama senin için öyle rahat edecekse bana değil Zerya'ya gönder." Dedi. Dedem Ferzan'a oyle bir baktı ki.

Dedem koluyla Ferzan'ın omzuna vurup gülümsedi. "Zerya bundan sonra sana emanettir. Kendine de Zerya'ya da sahip çıkasın. Bu saatten sonra ancak birbirinize emanetsiniz." Dedi dedem ve bana baktı. Gülümseyip beni kendine çekti ve sarıldı.

Yaşlılığın verdiği kamburlukla bana sarılırken bende ona sarıldım. Bu geçici bir vedalaşma değildi değil mi? Temelli gidiyordum. Gözlerimin ardı sızladı. Dedem bana sarılmayı bırakınca bana baktı ve anlımdan öptü.

Bana üzülerek bakarken elini tutup öpmek istedim. Başta izin vermedi ama tutup yine de öptüm. Yaptıklarından utandığı için elini uzatmak bile istemiyordu. Ben dedemi seviyordum. Çok hatalıydı. Daha küçücük bir çocukken beni anne kucağından almıştı ama yine de bana kendi torunuymuşum gibi davranmıştı.. Zeynep'den beni ayırmamış bana kötü davranılmasına izin vermemişti.

Dedemi affetmiştim. Belki bazıları için imkansız gibiydi ama ben kendimi bilmdim bileli beni çok severdi. Belki eskiden hata yapmıştı ama onunda kızı gitmişti. Beni o almamıştı. Biyolojik babam vermişti. Asıl affedemediğim oydu.

"Belki bu konakta huzur bulmadım yavrum ama inşallah kocanın yanında huzur bulursun." Dedi.

Dedemden sonra direkt anneme satılırken annemin gözleri dolu doluydu. Hemen ona sarılırken bu kez göz yaşlarımı tutamadım. Göz yaşlarımı onun omzuna akarken onunkilerde benim omzuma akıyordu.

"Anneciğim." Dedim. Saçlarımı okşarken boynumdan koklayarak öptü.

"Zerya. Güzel kuzum benim. Kendine iyi bak tamam mı orda. Bir şey olursa bizi ara." Derken ağlıyordu annem.

"Seni seviyorum anne." Dedim.

Şu hayatta bir tek annem ve babama dayanamıyordum. Özellikle son öğrendiklerimden sonra onlara saygım kat be kat artmıştı. Annemi çok içten sarılırken babam geldi. Annemden ayrılırken babam beni göğsüne yasladı.

İşte güvende hissettiğim en güzel yer. Babam kadar hangi erkek bana o güveni verirdi bilmiyorum ama en sevdiğim liman burasıydı.

Babam çok duygulanmıştı ama ağlamamıştı. Hatta o kadar duygusallaşmıştı ki konuşamamıştı bile. Anlımdan kocaman bir öpücük bırakıp kulağıma zorlukla fısıldadı. "Bahtın güzel olsun, yavrum. Dedillerimi unutma. Burda hep bir baban var." Dedi ve benden ayrıldı.Babamı bırakınca Benan yengeye de sarilsin. Zeynep'e ve Ceylin yengeye döndüm. İkiside bana aynı anda sarılırken gözlerimden tane tane yaşlar akmaya devam etti.

"Zerya." Derken hüngür hüngür ağlıyordu Ceylin yenge. Hormonlardan dolayı da daha çok ağlıyordu.

"Zerya." Dedi aynı şekilde ağlarken Zeynep. Öylesine ağlıyorlardı ki onlardan ayrılmak zorunda kaldım. Ağlamayacağım da varsa bu ikisi yüzünden daha çok ağlıyordum.

Onlardan ayrılırken ikizlerin bana sarılması bir oldu. Binnaz hüngür hüngür ağlıyordu.Yağmurdan kaçarken doluya tutuldum.

"Siz niye üzülüyorsunuz? Abinizin evine gidiyoruz?" Dedim anlamayarak.

Birden bana baktı. "Zerya abla biz seni çok sevmiştik. Sen ve Zeynep abla, bizim aradığımız ablalarmışsınız. Şimdi sizi yeni bulmuşken bir ablamız gidiyor." Derken bana ilk defa abla dediğinden şaşırıp ikisinide göğsüme bastırdım.

Binnaz fısıldadı. "Yoksa bizde abinle aynı evde kalıp sevişmeni isteriz." Dedi kafasına bir tane acıtmayacak şekilde vurdum.

"Saçmalama kız!" Dedim kızarak.

Biz daha öpüşmemiştik bile, ne sevişmesi?

İkizler üzgün olsa da arsızlaştığı için onlardan ayrılarak Turgut amcam ve Nedim abiye de sarıldım. İkiside bana hem amca hemde abi olmuştu. Sarılacak başka birini bulamadığından anneme döndüm. Annem şuan burada değildi. Nereye gitmişti 5 dakikada?

Ferzan'ın yanına dönerken annem elinde bir çantayla bana doğru geldi. Bana uzattı. "Kıyafet hazırladım." Dedi. Dayanamayıp tekrar sarılırken dışarıdan korna sesi geldi. Annemle doğru düzgün sarılamamıştım bile!

"Hadi kızım, dışarda araba sizi bekliyor." Dedi babam da.

Annemden ayrılırken annemin koluna girmiştim ki İsmet Ağa konuştu. "Arabaya tek başlarına gitsinler. Yan konaktakiler bir şey görmesin." Dedi.

Haklıydı, yan konaklardankiler, fazla kişi olduğumuz için şimdi gittiğimiz anlaşılırdı. Annemsiz ayrılacağımdan son kez anneme baktım.

"Görüşürüz, daye." Dedim.

Annem bana ağlayarak bakarken, "Görüşürüz, kızım." Dedi.

Babam bizimle beraber gelirken herkes konağın içinde kalmıştı. Benim valizimi bagaja atarken babamla son kez vedalaştım. Arabanın ön koltuğuna geçerken babamın Ferzan'a bir şeyler dediğini gördüm ancak duymadım.

Ferzan da arabaya binerken arabayı çalıştırdı. Gözlerimden yaşlar akarken içli içli ağladım. Yollar ayağımın altına kayarken aklıma daha lise yıllarında okuduğum bir deneme geldi. Yazarını falan hatırlamıyorum. Sözleri o kadar çok okumuştum ki ezberlemiştim.

Yol ne katar insana, huzur mu? Geçtiğimiz her yer de gördüğümüz güzellikler insana mutluluk mu verir? Yola bakıp hayatı düşünmek ne hissettirir insana?

"Sıralı tren vagonları, insanlarla dolu... Nereye baksam bir insan var ve tüm benliğimle yalnızım. İlla ki insan mı olmamalı yanında yalnızlık için.

Uykum yok ama gözlerim ağır, garibim ama normalim aslında. Belki de yorgunumdur kim bilir?

Ara ara durarak ilerliyorduk. Sıcak vardı. Ama tren çok soğuk. Üşüyorum.

Karnıma yavaş yavaş giren ağrılar, göğsümde hissettiğim ağrılar bu soğukla katlanıyordu sanki...

Güzel ilerleyen bir yol ama karın ağrısı... Mide asidim sanki midemi eritmeyi başarıyor ve yavaş yavaş yok oluyorum."

Tek hatırladığım şeyler bunlardı. Güzel bir denemeydi. Deneme bu kadar güzel olmamalıydı.

Ferzan neredeyse 1 saat boyunca ilerledi. Radyoda bir sürü türkü çaldı. Ancak en hoşuma giden şu an çalandı.

"Şu dağlarda kar olsaydım olsaydım

Bir asi rüzgar olsaydım olsaydım"

Duyduğum sanatçı kadındı. Sesi güzel ve akışkandı.

"Arar bulur muydun beni beni

Sahipsiz mezar olsaydım olsaydım." Şarkı beni duygulandırırken koltukta bacaklarımı kendime çektim ve dışarıya bakmaya devam ettim.

Mardin'den neredeyse çıkmıştık. Araba akıp giderken bense fazlasıyla üzgünüm. Annelerden ayrılmamak için çok emek vermiştim. Gerçi haftaya Diyarbakır'a gelecektim ama telli duvaklı gelin olarak. Şimdiyse neredeyse kaçıyorduk.

Kaçmak bana göre değildi. Halama bir şey diyemiyorum da! Kadın o halde geldiğine göre bayağı kötü şeyler olmuş ama bu benim sorunum değildi! Kadının yaptığı resmen bencillikti!

Sen git 20 yıl önce kaç sonrada bana bunları dolaylı yoldan yaşat sonra da ağlaya ağlaya evine gel beni yine annemden ayır.

Allah halama akıl fikir versin.

Arabanın yavaşladığını hissetmemiştim durana kadar. Başım yavaşça camdan kalkarken Ferzan'a döndüm. "Niye durdun?" Dedim.

"Sen ne zaman gülersen o zaman yola devam edeceğiz." Dedi. Bu adamın ağzını yüzünü yerdim.

Bana bakıp kollarını hafif araladı. Bunu yapmasıyla kendimde bulduğum cesaretle kendi koltuğumdan kalkarak kucağına yanlama oturdum ve boynuna sarıldım. Başım boyun girintisindeyken kokusunu uzun uzun soludum.

Gözlerimden akan yaşlar tek tek boynuna akarken beni sakinleştirmek için bana sıkıca sarılıyordu.

Başıma öpücük kondurdu. Bu çok güzel ve garip hissettiriyordu. Özellikle eliyle saçlarımı okşaması beni o kadar mutlu hissettiriyordu ki...

Hareketleri samimi olsada bedenine yaslı olduğumdan gerginliğini hissediyordum. Sanırım kucağına oturmam onu şaşırtmıştı. Haklıydı, ben bile benden beklemiyordum. Ancak o bu kadar güzel bakıp konuşurken ben ondan uzak kalamazdım ki.

"Seni seviyorum Ferzan. Şu an bile yanımda olduğun için teşekkür ede-" Diyecektim ki konuşamadım. Daha doğrusu izin verilmedi. Bir çift dudak tarafından.

Gözlerim irice açıldı. Bir eli belimi sahiplenircesine tutarken bir eli yanağımdaydı. Dudakları beni sevgiyle öperken şoku bir yana bırakıp bende onu öpmeye başladım. Dudaklarım dudaklarında can bulmuş gibi tutkuyla hareket ederken yerimden biraz daha ona dönerek oturdum. At biner gibi kucağına oturmaya cesaretim yoktu. Olsa bile şu an bir arabanın içinde olmazdı. O zaman kendimi durdurabileceğimden şüpheliyim.

Dudakları narin ve tutkuyla öperken tüm duyularım açılmış gibiydi. Farkında değildim ama daha fazlasını istiyordum.

Ellerim onun boynundayken onun elleri belimde geziyordu. Altımda hafif bir kabartı hissediyordum. Lanet olsun ki bu beni tahrik ediyordu.

Başlarda ki gibi yavaş öpüşlerimiz gitmiş yerine daha hırçın ve şehvet dolu öpücükler gelmişti. Ancak nefes alma olayı bizi ayırmıştı. İlk defa nefes aldığıma kızıyordum. Derin nefesler alırken sakinleşmeye çalışıyordum.

Kalbim at koşturmuşum gibi atarken dudaklarım ve alt tarafım zonkluyordu. Kendimi sakinleşmeye zorluyordum.

Tövbe estağfurullah ya! Ne oluyor bana!

Ferzan'a bakarken o da sanki beni tekrar öpmemek için kendini zor tutar gibiydi. Elleri belimde sabitlenmişken dudaklarıma bakıp yutkundu.

"Seni seviyorum Zerya'm. Belki güzel şekilde başlamadık ama inanıyorum güzel şekilde ilerleyeceğiz. Seni çok seviyorum. Doğru kelime ne bilmiyorum ama bu saatten sonra sensiz yapamam." Dedi.

Ona gülümserken kollarım boynunda yanağına uzandım. Küçük bir öpücük kondururken o ise heyecanla ne yapacağımı izliyordu.

"Sana daha önce harika bir koca olduğunu söylemiş mıydım?" Dedim cilveyle.

Bunu duyunca gülerken elini yanağıma çıkardı ve yanağımı okşadı. Yanağımı eline yaslarken en içten şekilde güldüm.

"Peki sana şu anda beni tahrik ettiğini söylemiş mıydım?" Demesiyle kal gelmesi bir oldu. Donup kalırken ne dediğini idrak etmek zordu.

Adam resmen onu kışkırttığımı söylemişti. Hemen doğrulacakken belimden tutup güldü. Utançla yüzüm kızarırken ona bakmadım. Yanım direkt olarak oturduğum koltuğa bakarken yanağımda bir öpücük hissettim.

Lan hani bu adam temas sevmiyordu!

"Evet temas sevmem dedim." Dedi Ferzan. "Ama senin temasını sevmem demedim ki? Aksine hoşuna bile gider."

Sağ olsun yanımdayken bile kulaklarımı çınlatıyordu.

"Yola devam mı etsek?" Dedim. Aklıma gelen şeyle konuştum. "Hem gülümsedim de."

"Edelim." Dedi ona dönerken bana muzır bir ifadeyle bakıyordu. "Ama önce yanağımdan öp."

"Fırsatçı!" Dedim gülerek. Hemen gözlerimi kapadım ve yanağına uzandım ki dudaklarıma hafif nemli ve ıslak bir yere çarptı. Kocamın dudakları.

Gözlerim açılırken Ferzan'a baktım. Omzuna acıtmayacak şekilde vurdum. Bana gülen Ferzan'ın gülüşü katlanırken bu kez yan koltuğa geçmeme izin verdi.

Koltuğuna geçerken muzır ifadeyle arabayı çalıştırdı.

Az yolumuz kalmıştı. Ona bakmamaya özen gösteriyorum. Çünkü utanıyordum. Ne kadar karısı olsamda böyle yakınlaşmalar beni utandırıyordu.

Gözlerim yolu izlenirken ağırlaşıyordu. Gözlerim usulca kapanırken kendimi uykuya bıraktım. Gerçi sanki o beni kapmış gibiydi ama olsun.

 

 

 

⚜️

 

Gözlerim açılırken burnuma gelen Ferzan kokusu yattığım yere daha çok yayılmama sebep olurken ne ara uzandığımı sorguladım. Harbi şuan neredeydim?

Gözlerim tamamen açılırken beyaz bir yatağın üzerinde yattığımı gördüm. Doğrularken kot pantolonumun ne kadar rahatsız edici olduğunu fark ettim.

"Ferzan?" Dedim. En son onunla öpüştüğümüzü hatırlıyorum.

Yüzüme gülümseme gelirken parmaklarım hafifçe dudaklarıma gitti. Nasıl oluyor bilmiyorum ama dudaklarının varlığını hisseder gibiydim. Dudaklarımı yaladım.

Yatağın biraz uzağında annemin bana hazırladığı valizi görünce parçalar oturdu. Şu an Ferzan'ın yatağındaydım. Belliki uyuyakalmıştım.

Yavaşça yataktan kalktım ve odadan çıktım. Evin ferah bir havası vardı. Kapıyı açtığım gibi beni çok uzun olmayan fildişi duvarlar karşıladı. Halıların rengi griydi ve dokusu kalın olmayan yumuşaklıktaydı.

Huzur verici bir evdi ve çok ferahtı. Tabii birde onun kokusu vardı.

Kapıların hepsi acıktı. Mutfak olduğunu tahmin ettiğim yerden sesler gelince Ferzan'ın orda olduğunu anladım. Kapıdan tedbirli şekilde içeri bakarken mutfakta bir şeyler yapan Ferzan'ı gördüm.

Kendimi istemsizce ona bakarken bulurken iç çekmemek elde değildi. Sessiz iç çekişimi Allah'tan duymamıştı.

Bu adamı ilk defa bu kadar spor görüyordum. Altında normal bir eşofman üstündeyse beyaz bir t-shirt vardı. Ama zaten olay onun kıyafetleri değil direkt bedeniydi.

Böyle söyleyince kendimi sapık gibi hissediyordum ama bana ne ya! Adam kocamdı!

'Fatih Sultan Mehmet Köprüsü' dedikleri omuz galiba karşımda duruyordu. Beyaz t-shirtü dar değildi ama her hareketinde gerildiği için sırt kaslarını belirginleştiriyordu.

Vücudu orantılı şekilde aşağıya doğru inerken altındaki eşofman görmeye alıştığım bir şey değildi. Konaktayken onu sadece kot pantolon ve Polo yaka tshirtlerle gördüğümden bu kadar rahat giyinmesi hoşuma gitmedi değil.

Ha birde vurmak istediğim iki adet kıçı da vardı.

Öyle kocaman bir şey değildi ama gördükçe avuç içlerim kaşınıyordu.

Hangi ara yaslandığımı fark etmediğim kapıdan ayrılırken tezgaha ilerledim. Beni fark eden Ferzan bana dönerken gülümsedi. "Ne yapıyorsun?" Diye sordum.

"Hiç, bir şeyler hazırlıyordum." Dedi sadece. Şuan önünde mantarları doğuyordu ve makarnayı haşladığını görebiliyordum. He birde orda bir çorba tencereside gördüğüme eminim.

"Yemek yapmayı biliyorsun demek." Dedim gülümseyerek.

"Biliyoruz bir şeyler." Derken oldukça mütevaziydi. Daha fazlasını sakladığı belliydi.

Yemek yapmayı bilmesi hoşuma gitmedi desem yalan olur. Kim yemek yapmayı bilen koca istemezdi ki. Hele bir de hanzo erkeklerin arasında büyüyen bir kızsan isteyeceğin ilk şey bu olurdu.

Etkilenmiştim. Belki bir çok kişiye göre normal olan bu şey benim yaşadığım şartlarda acayip bir şeydi.

Konakta her zaman biz kızlar çalışır yemeğinden çayına kadar biz hazırlardık. Şimdi dedemin hakkını yemeyeyim. Bize kıyamaz tüm konağı temizlemesi için temizlikçi çağırırdı ama her zaman yemekleri yapması, kurması, temizlenmesi ben ve Zeynep'e aitti. Ha birde Ceylin yenge.

Aklıma gelen şeyle güldüm. Artık Zeynep, Ceylin yenge ve ikizler düşünsündü. Çünkü ben artık kocamın yanındaydım.

Elinde bir şeyleri karıştıran Ferzan'a baktım ve gülümsedim. Maşallah on parmağında on marifet. Yemek yapmayı biliyor, kendi işini kendi görüyor, okumuş, efendi, terbiyeli, bir kere sevgilisi olmamış ben daha ne isterim.

İçimde ona karşı kabaran sevgiyle omzuna tutundum ve biraz uzanarak yanağını öptüm. Geri yerime inecekken belimden yakalanmamla şaşkınca ona baktım.

"Olur mu öyle bir öpücükle? Diğer yanak küser. Onu da öp." Dedi. Gözleri mutlulukla parlıyor, bunu yapmamı delice istiyor gibiydi.

"İşgüzar herif!" Dedim şakacı bir tavırla. Hatta kaşlarım bile gülmemeye çalışmaktan doğru düzgün çatılmıyordu.

Yanağını uzatırken oldukça eğleniyordu. Gülümserken dudaklarımı yanağına uzattım. Gözlerim istemsiz kapanırken ayaklarımın üzerinde yükseldim ve sakin kalmaya çalışarak yanağını öptüm. Gözlerim açılırken dudağıma konan küçük öpücükle şaşkınlıkla Ferzan'a baktım. Öpücük bile sayılmazdı. Buse kondurmuştu.

Şaşkınca ona bakarken o ise hiçbir şey yapmamış gibi beni yavaşça bıraktı ve çarptığı şeyi çırpmaya devam etti.

Utançla önüme dönerken dudaklarıma konan öpücüğün etkisi hâlâ geçmemişti.

Bu adam böyle anı harrketler yaparsa ben heyecandan ölür giderdim.

 

 

 

⚜️

 

Öğürmemek için kendimi zor tuttum. Bir filmi çekerken illahi tuvalet sahnesi çekmek zorunda mıydılar?

Yanımda oturan Ferzan'a yaslanmış şekilde televizyona bakarken cidden midem bulandı. Tabii erkek karakter bir anda kan revan içinde tuvalete 'İZİNSİZ' şekilde girince kaşlarım iyice çatıldı.

İstemsizce Ferzan'a daha çok yaslanırken bakışlarımı televizyondan çektim. Filmin konusu bir astronotun roketteki rotasını şaşarak başka bir gezegene düşmesiyle başlamıştı.

Düştüğü gezegende şaşkına dönen kadın ne yaparsa yapsın sinyal alamayınca roketten inip gezegeni keşfetmesiyle devam ediyordu.

Tabii bu aptal gezegendeki uzaylılardan biri kıza aşık olmuştu. Şu anda kadının tuvaletine kadın içerdeyken 'İZİNSİZ' şekilde girmişti.

Aptal bir veda konuşmasından sonra kadını öpmüştü. Tabii öpüşmelerinde sıkıntı yoktu ama adam bir anda kan kusunca kadının ağzına kan kusmuğu dolmuştu.

Öğürme refleksim devreye girerken ayaklandım. Böyle bir sahneyi insan niye çeker ya!

Koşa koşa tuvalete giderken sakinleşmeye çalışıyordum. Lanet olası filmi niye açmıştık ki!

Tuvalete eğilip kusarken sakinleşmeye çalışıyordum. Ancak aklıma o sahne geldikçe öğürüp kusmaya devam ettim.

Saçlarım Allah'tan topluydu da saçım temiz kalmıştı. Tuvaletten başımı kaldırdığım gibi bana endişeyle bakan bir çift kahveyi görmek beni hem mutlu edip hemde utandırırken o yanıma geldi.

Belimden tuttu ve bir şey dememe izin vermeden musluğu açtı ve yüzümü yıkamaya başladı. Utançtan ağlayacak kıvama gelirken o ise yüzümü yıkıyor arada da iyi miyim diye kontrol ediyordu. Ağzıma su verirken ağzıma alıp gargara yaparak tükürdüm ve ağzımın temizlenmesini sağladım.

Belimi bırakmadan musluğu kapattı ve temiz havlulardan birine uzanıp aldı. Narince yüzümü kurularken hoşuma gitmediğini söyleyemezdim.

Seviyordum ben bu adamı ya! Bana ilgi ve endişeyle bakan gözlerini de, benim için atan kalbini de, her gördüğümde delicesine öpmek istediğim dudaklarını da çok seviyordum.

"Daha iyi misin?" Diye sorarken ellerim istemsizce boynuna gitti.

"İyi ki varsın, Ferzan." Dedim. "Seni seviyorum."

Yanağına uzanıp küçük bir öpücük kondurdum. Diğer yanağını da o demeden öptüm. Bu adamı öpme müptelası olacaktım yakında.

"Seni seviyorum Zerya'm." Dedi o da aynı şekilde.

Bir Zerya'm diyişiyle tüm dengemi yıkan adama baktım. "Hadi uyuyalım artık." Dedim utanarak. Aklıma gelen şeyle ona döndüm. "Nasıl yatacağız?" Dedim.

Gönül ister yanında göğsünde yat ama işte utanmak denen unsur izin vermiyordu.

"Ben salonda uyurum. Sen benim yatağımda yat." Dedi Ferzan.

Tam gönülsüzce onay verecektim ki aklıma gelen şeyle durdum. Yarın salıydı, yani okul vardı. Bu adam öğretmendi. Yarın rahat uyumadan okula gidemezdi.

"Olmaz, sen kendi yatağında yat ben koltukta yatarım." Dedim. "Hem yarın okul var."

"Olmaz öyle şey. Sen benim yatağımda yat. Hem desemki beraber uyuyalım rahatsız olursun." Dedi. Ne tepki vereceğimi merak ediyor olmalıydı.

"Neden rahatsız olayım ki? Hem biz daha önce de beraber uyuduk?" Dedim. Umursamaz gibi görünmeye çalışıyordum. Oysa içimde ne fırtınalar kopuyor bir ben bir Allah biliyoruz.

"Ama yatak da değildik." Dedi. "Ben sana asla isteğin dışında dokunmam ama sen ne kadar rahat edersin bilemem."

"O kadar küçük bir yatak değil ya." Dedim.

Demez olaydım. Yatak cidden küçüktü. Pijamamızı giyip yatağa girerken ikimizi anca alan yatakta birbirimize en uzak yerlerdeydik.

Ben utandığımdan o ise beni rahatsız etmekten korktuğu için uzak duruyorduk birbirimizden.

"Bence koltuğa gitmeliyim." Dedi Ferzan bana dönerek.

Ona ters bir bakış attım. Bakışlarından bile benimle uyumak istediğini anlıyordum. Hem o öğretmendi izin verir miydim koltukta yatmasına?

"Bence sarılırsak sığarız." Dedim.

Bazen ona karşı fazla cesur olabiliyorum. Bu huyum hoşuna gidiyordu. Hissediyordum. Ani yakınlaşmalarım ona cesaret veriyordu.

Sanki bu anı bekliyormuş gibi bana dönerken belimden kavradığı gibi kendine çekti ve sıkıca bana sarıldı.

Bende hiç yadırgamadan kendimi onun kollarına bırakırken gövdesine sarıldım. "İyi geceler." Dedi Ferzan.

"Sanada iyi geceler, rüyanda beni gör." Dedim.

Gülümseyerek yatarken saçlarımı kokladığını biliyordum. Aynı zamanda belimi okşandığını da.

 

 

Bayramınız mübarek olsuunn🍬😘

Nasılsınız?

Ben iyiyim. Bölümü bitirdiğim için rahatım. Tabii bir de Ferzan ve Zerya var.

Bu bölüm dedim ki yeter! Bazı şeylere açıklık getirme zamanı.

Evet öpüştüler, evet itirafta ettiler.

Ya rabbi şükür yani.

Diğer bölüm konağa geçeceğiz. Diğer bölüm sizi hem aksiyonlu hemde komik anlar bekliyor.

Küçük bir spoiler daha birazda Alpay ve Zeynep textingi okuyacağız. Ve inanın yazarken bende çok eğleneceğim.

Hadi hepinize gorusruuuuzzz😍😘😘😘

 

 

Bölüm : 30.03.2025 20:04 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...