22. Bölüm

17. Bölüm

Eda A.
mektupb_1rsanattir

Bölüm şarkısı:

*O feel it coming-The Weeknd, Duft Pank

*Aman Aman- Duman

 

Aşık olmam gereken gülüşün beni rezil etti.

 

 

Tumblr

 

 

(Bu söz bolum sonu Alpay'a ait olsun😁)

 

 

Zerya

Kimse bana ev hanımı olmanın sıkıcı olduğunu söylemedi! Özellikle hiç tanımadığım bir şehirde!

Saate baktım. 14.27? Ben daha 5'e kadar Ferzan'ın gelmesini mi bekleyeceğim? Oflarken koltuktan kalktım ve mutfağa girdim. Bari bir şeyler hazırlayayım da gelince yiyelim.

Ellerimi yıkadım ve kolları sıvadım. Hadi bakalım, bu işin üstesinden gelebilecek miyiz?

Güzel bir karnıyarığı hiçbir şeye değişmezdim. Dolapta kıyma ve patlıcanı yoklarken üç patlıcanı alıp dolabı kapadım. Güzelce yıkayıp yarım yarım soymaya başladım.

Bu öylesine bir tarif değildi. Bu karnıyarığı benim yapış şeklimdi. Ferzan bu karnıyarığı sadece benimle yiyebilirdi.

Gülümserken patlıcanlara bir şeyler daha yaptıktan fırın tepsisine koydum ve fırına koydum.

Sıra gelelim tatlıya. Tiramisu malzemeleri varsa tiramisu yoksa puding! Üst dolapları yoklarken neredeyse her malzemenin olduğunu gördüm.

Güldüm. Kocam diye demiyorum ama pek becerikliydi. Dün gece yediğim makarnanın tadı hâlâ damağımdaydı.

Bir kase çıkarıp tiramisunun kekini hazırlamaya başlarken bir yandan da karnıyarığın iç kıymasını hazırlıyordum.

Kendimi programlarda ki kadınlar gibi hissediyorum. Ah anne ah! Bir sen bir Ceylin yenge, deli gibi izleyip bizi de mecbur ediyorlardı.

Şimdi burada olsalar saçma saçma kadınların kavgalarına şaşarak izliyor olurlardı. Kurgu olduğunu söyleyince de bana kızıyorlardı.

Gülümserken patlıcanları fırından çıkardım. Patlıcanların ortasını keserek ikiye böldüm ve içine kıymayı koydum. Yemeğin üzerine önceden hazırladığım salçalı sosu döktüm ve fırına sürdüm.

Tekrar tiramisuya odaklanırken mutfakta başka fırın aradım. Başka fırın yoktu. Belliki bekleyecektim. Tiramisunun kek hamurunu bir yere koyarken dolaptan bir kaç sebze alıp yıkadım.

Özenle yapıyordum. Ferzan'ın gelince yaptığım yemekleri beğenmesini istiyordum.

Sebzeleri doğradım, hatta sos bile yaptım. Karnıyarıklar pişerken kapının sesi geldi. Zil çalıyordu.

Şaşkınlıkla saate baktım. Saat 5'e geliyordu. Ferzan gelmişti!

Kocaman bir gülümsemeyle hemen kapıya koştum. Kapının önüne gelince saçımı düzeltip hemen kapıyı açtım. Kapıda tam da tahmin ettiğim gibi Ferzan vardı. Elinde bir adet poşetle duruyordu.

"Ferzan, hoş geldin." Dedim heyecanla.

Sakin ol! Adam evine geldi! Dedim içten içe. Kendime teselli olmaya çalışıyordum. Yoksa tahtalı köye heyecandan uçacaktım.

"Hoş buldum." Dedi Ferzan da gülümseyerek ve ayakkabılarını çıkarıp içeri geldi.

Onun için yolu açarken o ise bana doğru yürüyüp üzerime eğildi. Şaşkınca ona bakarken yanağıma öpücük kondurdu. Ama böyle koklayarak öptü. Sanki özlemişte özlemini giderir gibi.

Kalbimin atışı hızlanırken benden hafifçe uzaklaştı ve mutfağa ilerledi. Bense kalbimin atışına sahip çıkmaya çalıştım. Tamam sakin olmalıyım, ilk defa görmüyorum!

İçten içe kendimi tembihlerken aklıma gelen şeyle arkasından seslendim. "Diğer yanak ne olacak!" Dedim.

Mutfaktan gülme sesi geldi. Mutfaktan çıkan Ferzan bana doğru gelirken sebepsizce utandım. Gelirken ceketini çıkarmıştı.

Yanımda yaklaşıp üzerime eğilince beklentiye ona baktım. Yanağımı öpmesini istiyordum. Ama bu herkes için duyduğum bir his değildi. Bu sadece Ferzan'a özeldi ve özel hissettiren bir öpücüktü. Beni öylesine öpüyordu ki kendimi en değerli hazineymiş gibi hissediyorum.

Sanki değerli bir eşyayı korur gibi incitmekten korkaraktı öpücükleri. Ama aynı zamanda çetin bir savaştan sonraki hazine gibi de derin ve aşk doluydu.

Onun tarafından öpülmek güzel hissettiriyordu.

O ise gülerek ceketini uzattı. Arkamdaki vestiyere iyice yaslanırken heyecanla dudaklarım aralandı. Ağzımdan aldığım nefes yetmiyordu bana çünkü.

Ona bakarken o ise dudaklarıma baktı. Dudaklarıma baktığı için istemsizce utanırken neyi düşündüğünü anlamayacak kadar aptal değildim.

Beni öpmek istediği gırtlağında hareket eden adem elmasından belliydi. Yutkunuşunda açlık hissettim. Lakin kendimde onu öpmek için bir cesaret bulamadım.

O ise dudaklarıma bakmayı keserek hızlıca yanağıma öpücük kondurdu. Bu öpücük biraz daha kendine gelmek için gibiydi. Çünkü aklı bambaşka yerlere kaymıştı.

Arkasına dönüp mutfağa tekrar ilerlerken güldüm. Sesin çıkmamıştı ama içimden öylesine sen kahkahalar atıyordum ki...

Mutfağa girince bende arkasından hızlı adımlarla mutfağa girdim. Fırında ki yemeğe bakarken beni fark etmemişti. Sanki halâ kendine gelmemişti.

Fırını açtı ve kısaca baktı. Aklına bir şey gelmiş olacak ki gülümserken kapıya bakacaktı ki beni gördü.

Bense sırıtarak ona bakıyordum. Kapının önünde öylece ona bakıyordum. Onun gerginliği azalsın diye konuşmaya başladım.

"Günün nasıl geçti?" Dedim.

"Her zamanki gibi." Dedi kısaca. Benim kocam bir tık salak olabilir miydi?

"Her zaman ki kavramını biraz daha açar mısın?" Dedim.

"Yani okulda derslere girdim, öğrencilere soru çözdüm. Maşallahları var, harıl harıl ders çalışıyorlar. Son seneleri mezun edeceğiz onları." Derken gülümsüyordu. Öğrencilerini gerçekten seviyor olmalıydı ki onlardan bahsederken gözleri ışıldıyordu.

"Senin için zor olmalı, ne de olsa çocukların gibi." Dedim. Öğrencilerinden biraz daha bahsetmesini istiyordum.

"Öyle." Derken düşünceliydi. "Mesela en haylazı Yusuf'tur. Sürekli coşkulu ve afacandır ama asla bana bir terbiyesizlikte bulunmaz." Güldü ve bana baktı.

"Bir gün beni de okula götür de mezun olmadan şu haylazlarla bir tanışalım." Dedim bende gülerek.

"Tanıştırayım, tabii. Hatta yarın onlarla dersimiz var, okula sende gel." Dedi.

"Olur." Dedim hevesli bir sesle. "Ama şimdi tatlı yapmalıyım, sen yorgunsundur geç odaya biraz dinlen."

Bana sevgiyle bakarken sanki çok değerli bir mücevhermişim gibi hissettiriyordu. Beni mutlu ettiği kadar mutlu olsun istediğimden bende ona gülümseyip başımla odayı işaret ettim.

Bana tekrar gülümserken ayağa kalktı ve odadan çıktı. Bende ayaklanarak tiramisuya döndüm

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

⚜️

 

"Oğlum öldür demiyorum ya! Kanasa yeter!" Derken sitemle Alpay.

"Olmaz kardeşim, ben kendi kardeşimi yakamam!" Dedi Cesur da inatla. "Hem boş ver sen bu saçmalığı! Biz daha dün kavga etmedik mi o itlerle! Sen ne diye bulaşıyorsun!"

"Bak şu kaşımda yara var." Derken sol kaşını işaret etti Alpay. "Biraz vur kanasın."

Cesur ise inatla kabul etmiyordu. Alpay'ın yaptıklarının saçma ve çocukça olduğunu düşünüyordu.

"Olmaz! Ben seni böyle bir ateşe atamam!" Dedi Cesur inatla. "Hem sen nereden biliyorsun Nedim'e söylemeyeceğini?"

Cesur'un sorusu Alpay'ı güldürdü. "Bir kahvenin kırk yıllık hatrı vardır derler. Bir şeycik demez." Dedi. Cesur anlamamıştı.

"Şifreli konuşuyorsun amına koyayım! Sen ne biçim İşletme okuyorsun! Seni burdan Türk Dili ve Edebiyatı'na alalım." Dedi Cesur konuyu değiştirerek.

"Sen bilirsin, kavga etmek istediğim çok piç var." Dedi ve arkasına döndü ki Cesur Alpay'ı tuttuğu gibi kaşına sert bir yumruk geçirdi.

Alpay kısık a inlerken Cesur'a bakıp konuştu. "Ulan piç! Ne diye sessiz sessiz atıyorsun!"

"Şimdi siktir git!" Dedi Cesur ve arkasına dönüp gitti.

Alpay ise Cesur'a bakıp oflarken kadını tuttu. Sabah Gözde'yi arayarak staj olup olmadığını sormuştu. Bugün yoktu. Zeynep'i yakaladı yakaladıydı yani.

Sabah Gözde'ye yazmıştı. Gözde de hemşirelik okuyordu. Alpay sorunca bugün stajlarının olmadığını söylemişti. Tabii Alpay da planını devreye sokarak Cesur'un yanına gitti.

Alpay sırıtırken eli kaşına gitti. Eline sıcak bir sıvı gelirken kanadığından emin olmuştu.

Hızlı adımlarla hemşirelerin ders gördüğü yere giderken istemsizce gülüyordu.

Bakalım girebiliyor muydu giremiyor muydu?

Zeynep'se uzun zamandır gitmediği üniversitesinde ilk dersini görüyordu. Sakin sakin dersini dinlerken sıkıldığını itiraf etmeliydi. Bu adamın dersi niye bu kadar sıkıcıydı ki?

Tam o anda hızla sınıfa biri girdi. Giren kişi alt sınıflardan bir öğrenciydi. "Hocam! Kavga! Kavga olmuş!" Dedi aceleyle.

Sadet Hoca kıza bakarken şaşkındı. "Yaralı mı var?" Dedi şaşkınca.

"Hocam evet! Şu anda dinlenme odasında! Kaşı kaşı kanıyor!" Derken öylesine rol yapıyordu telaşından kimse şüphe etmemişti.

"Ambulansı arayalım mı?" Dedi öğrencilerden biri.

"Ambulansı aramayın." Dedi Sadet. Olay büyükmemeliydi. Okulda bir revir bile yokken böyle saçma bir kavga yüzünden okulun düzeyini düşürmek istemiyordu.

Ne yapacağını düşünürken aklına bir fikir geldi. Tüm öğrencilere bakarken olayın neredeyse kimsenin umrunda olmadığını fark etti.

Tüm öğrenciler hemen dersi kaynatırken bu konu tek bir kişinin dikkatini çekmişti.

Orta sıralarda oturan sıkı bir topuzla saçını bağlamış, beyaz gömleği ve lacivert bol pantolonuyla oturan öğrencinin.

"Kızım senin adın ne?" Dedi Sadet kıza.

Zeynep şaşırırken cevapladı. "Ben mi?" Dedi şaşkınca.

"Evet sen?" Dedi Sadet.

"Zeynep, Zeynep ALAKAN."

Zeynep'i tanıyordu. Vize ve finalleri birincilikle bitiren öğrenciyi tabii ki tanıyordu. Ama simasını bilmiyordu.

"Kızım, bir koşu git de pansuman yap." Dedi Sadet.

"Ama hocam ya ciddi bir durum varsa?" Dedi Zeynep'de. Kendini riske atamazdı. Özellikle seneye atanacakken.

Hoca gelen kıza dönerken kız hemen telaşla konuştu. "O kadar da değil hocam ama şu an çok kan kaybediyor."

"İyi hocam gidip halledip geliyim o zaman." Dedi Zeynep ve ayağa kalkıp kızla gitti.

Hoca bir kaç şey daha tembihledikten sonra Zeynep'i gönderdi.

Zeynep ve yanındaki kız dinlenme odasına giderken oldukça sessiz ve hızlıydılar.

Dinlenme odası öğrenciler için yapılmış ancak öğrenciler de yanlış kullanılan bir odaydı. Duvarlar ses yalıtımlıydı çünkü dışarıdan içeriye ses girmesi tam bir dinlenme sunmazdı.

Bazı öğrenciler ders çalışırken bazıları yiyişmek için kullanıyordu. Özellikle lambaları kapalıyken öğrenciler pek girmezdi.

Lambanın açık ve kapalı olması öğrenciler arasında bir şifreydi. Eğer lambalar açık olursa odada bulunan küçük pencereden içerisi görünürdü ve genelde perdeler açık olurdu.

Ancak niyeti başka olan çiftler girince perde her zaman kapalı olurdu ve ışıklarda kapalı olurdu.

Zeynep 4 yıldır burada okuduğu için tabii ki ne olduğunu biliyordu ancak kavga olmuşken böyle bir şey aklına bile gelmemişti.

Okulda kavgalar olurdu. Çok sık olan kavgalar genelde Alpay İroz ve Utku Çakır arasında olurdu. Ha bir de arada Cesur ve Selim arasında olurdu. Geri kalan öğrenciler pek kavga taraftarı öğrenciler değillerdi. Genelde hepsi sevgilisini ve ınstagram'ı falan düşünürdü.

Zeynep dinlenme odasının önüne gelince yanındaki kız konuştu. "Kapıyı kapatacağım." Dedi. "Ama kilitli olmayacak."

Zeynep'in kaşları havalanırken şüpheyle, "O nedenmiş?" Dedi.

"Bilirsin ya erkek gururu. Saçmalık işte." Derken cidden rolünü iyi oynuyordu.

"Dediğin gibi saçmalık. Kapıyı da kapama lütfen." Derken cevap almadan odaya girdi Zeynep.

Odadaki kişiye bakma tenezzülünde bile bulunmazken masaya konulmuş eldiveni gördü. Eline elidivenleri geçirirken pamuk ve batikonu aradı gözleri. Biraz ileride duruyordu. Eline ikisini de alırken yaralıya ilerledi. Elindeki batikonun kapağını açtığından oturan kişiye bakamadı.

Pamuğa batikonu bandırırken tam kafasını kaldırmıştı ki karşısında ona sırıtarak bakan kişiyle dona kaldı.

Bu kapkara gözler, bu yakışıklı ama bir o kadarda piç sima tek kişiye aitti. Alpay İROZ'a...

 

 

 

 

 

 

 

 

 

⚜️

 

Elimdeki tabaklarla salona ilerlerken heyecandan yere düşecektim. Sakin kalmaya çalışarak tatlıyı bana bakarak gülümseyen Ferzan'a verdim.

Ferzan merakla tatlıya bakarken çatalı aldı. Ona heyecanla bakarken aklımda tek bir düşünce vardı. Beğenecek mi beğenmeyecek mi?

Ağzına çatalı götürdü ve çiğneyip yuttu. Sonra bana baktı ve samimi şekilde gülümsedi. "Sen mi yaptın cidden?" Dedi şaşkınca.

İstemsizce heyecanla gülerken başımı iki yana salladım. "Tabii ki ben yaptım." Dedim.

"Hatırlıyor musun bir anlaşma yapmıştık ya? Sen hep konakta kalacaktın?" Dedi Ferzan. Tabii ki hatırlıyorum. Şu an o kadar emin olamıyordum bu isteğimden. Ferzan'la burada daha yakındık ve ben bundan son derece memnundum.

Mesela dün gece yine aynı kabusu gördüm ancak o bana sarılıp yanağıma sayısız öpücük kondurarak beni sakinleştirmişti.

"Ne olmuş o anlaşmaya?" Dedim gülerek.

"İptal, sen bu tatlıyı her gün yapmak için evimizde kalmalısın." Dedi ancak söylediği her şeyin beni ne kadar mutlu ettiğini bilmiyordu. Evimiz mi?

Duraksarken mutlulukla gülümsedim. Heyecanımı alsın diye hemen bir çatal tatlı aldım. Ona bakmayı devam ederken ağzımdakini çiğnedim. Sevildiğimi öylesine hissettiriyordu ki utanmasam ona sarılıp öpecektim.

"Bizim evimiz ha?" Derken ona sevgiyle gülümsedim. "Bizim evimizse ne sensiz olur ne de bensiz." Dedim ve ona bu evde kalmayı kabul ettiğimi açıkça söylemiş bulundum.

Tabi dudaklarıma dudaklarını bastıracağını bilmiyordum. Sadece kısa bir öpücük kondurmuştu ama ben bu öpücüğün devamını istiyordum.

Arada bir bana uğrayan, özellikle Ferzan'layken, deli cesaretim yine kapımı çalarken bu kez ben onu öptüm. Ancak onunki gibi küçük bir öpücük değildi.

Aslında beni ürkütmemek için bana çok yaklaşmadığını biliyordum. Korkmayayım diye geceleri ben sarılmadan sarılamıyordu. Bunu benden rahatsız olduğu için veya çekindiğinden değil beni rahatsız etmemek için yapıyordu.

Bilmiyordu ama ben daha fazlasını istiyordum. Onunla geceleri sarılmaktan ilerisine gitmek sınırları çekingenlikleri atmak istiyordum. O benden daha istekliydi bu gözlerinden okunuyordu. Ama benim ona alışmamı istiyordu. Oysa ben ona fazlasıyla alışmıştım.

Bunu bekliyormuş gibi dudakları hızla beni öpmeye başlarken at biner gibi kucağına oturttu beni. Ona verdiğim küçük cesaretler bana daha da yakın olmasını sağlıyordu.

Dudaklarımı araladığım gibi dilini dudaklarımın arasından geçirerek aynı tempoyla öptü. Benden daha bilgili olduğu belliydi. Bunun bir sebebi de fen bilimleri öğretmeni olmasıydı. İnsan vücudunda neler hassas mereler tahrik edici biliyor olmalıydı.

Elleri kalçamı okşarken beni kendine bastırdı. Sertliğini hissederken inlemeden edemedim. Bu o kadar tahrik ediciydi ki kendimi ona sürtünürken buldum. Lanet olsun bu aptal sızıyı dindirmenin bir yolu yok muydu?

O ise benden daha hassaslaştığından eliyle kalçamı tutuyor bana yön veriyordu. Nefesim kesilirken ondan ayrıldım ancak o durmadı. Dudakları boynuma ilerkerken bu saatten sonra duramayacağınızın farkındaydık ve bunu pek ister gibi değildik.

Dudakları ve dişleri boynuna hoş öpücükler ve tatlı ısırıklar bırakırken hızımı arttırarak devam ettim. Bu duygu tarif edilemezdi. Hareketlerimi belki anlatabilirim ancak ne hissettiğimi asla anlatamazdım.

Bir ses geldi. Bizi durduracak bir ses. Evet, evet kapı çalıyordu. Ne olduğunu anlamadan kendimi durdururken Ferzan'a baktım.

"Biz yokuz." Dedi ve tekrar boynuma uzandı. Ancak geri çekildim.

"Saçmalama, Ferzan. Ya Mardin'den biri geldiyse?" Derken ayağa kalkmaya çalıştım. Ancak belimdeki eli izin vermedi. Zil hâlâ çalıyordu ve benim canım kocam beni bırakmıyordu.

"Zerya'm, canımın içi." Dedi mutsuz bir sesle. "Beni bu halde bırakmazsın."

"Bu yaşına nasıl geldin, Ferzan!" Dedim sessizce.

"Sensizdim. Şimdi duramam." Dedi Ferzan.

"Öğrenirsin aşkım. Hadi canımın içi, bırak beni de kapıyı açayım." Dedim.

Bakışları hüzünlü ve ihtiyaç doluydu. Yanağına küçük bir öpücük kondururken kucağından kalktım. Kalktığım gibi utanç beni sararken kapıya ilerledim.

Daha demin neler olmuştu öyle! Daha önce hiç böyle bir deneyim yaşamamıştım. Şu an bile bu azınlığın sebebini anlayamıyordum. Tövbe yarabbim ya!

Kapıyı açmadan önce kendime çeki düzen verdim. Kapıyı açarken iki teyzenin geldiğini gördüm. Bu kadınlar kimdi ya?

"Merhaba?" Dedim şaşkınca.

"Merhaba evladım. Ferzan bey oğlum burda mıydı acaba?" Dedi teyzelerden biri.

"Evet, içerde." Dedim.

Bana bakıp gülümserken konuştu diğeri. "Bizi içeri buyur etmeyecek misin?" Deyince utanarak geri çekildim.

"Tabii, gelin lütfen." Derken içeriye buyur ettim.

Belliki Ferzan ve bu teyzeler tanışıyordu. İçeri buyur etmemek ayıp olurdu.

Teyzeler içeri girerken Ferzan'ın sesini duydum. "Oo, Filiz teyzem ve Kadriye teyzem gelmiş."

Doğru tahmin etmiştim. Bu kadinlatu tanıyordu. Kapıyı kapattım salona geçerken Ferzan'ın kendini toparladığını gördüm.

Teyzeler karşı koltukta oturuyordu. Ferzan'sa oturduğu yerden kalkmamıştı. Bende gidip yanına otururken aramıza bir kişi sığacak kadar boşluk bırakmıştım. Malum teyzeler buradayken yakın durmak ayıp kaçabilirdi.

"Ee sizi buraya hangi rüzgar attı?" Dedi Ferzan gülerek.

"Sorma duyduğumuza göre bir kız varmış evinde?" Dedi beni işaret ederek.

İstemsizce gerilirken Ferzan tekrar güldü. "Doğru, evimde bir kız var. Tanıştırayım sizi. Zerya, karım." Dedi ve bana baktı. "Bu Filiz teyzem, bu da Kadriye teyzem."

"Memnun oldum." Dedim onlara bakarak.

"Bizde memnun olduk kızım. Kimlerdensin?" Dedi Filiz teyze.

"Mardin'den geldim. ALAKAN aşiretini biliyorsanız onlardanım." Dedim.

"E Ferzan da ALAKAN aşiretinden." Dedi Kadriye teyze şaşırarak.

"Amca çocukları sayılırız." Dedim.

"İsmet bey amcan mı?" Dedi Filiz teyze şaşırarak.

"Sayılır." Dedim. Gülümserken iki teyzeye de bakıyordum. Neredeyse saat 8'e geliyordu ve teyzeler şimdi gelmişti.

"Ee nasıl tanıştınız?" Derken sesi imalıydı.

Birbirimize bakarken ikimizde istemsizce güldük. "Görücü usulü gibi oldu." Dedi Ferzan. "Babam beni Mardin'e çağırdı. Bir baktım evlendim."

Hepimiz birden gülerken sesindeki şakayı sezmiştim.

Filiz teyze, "Var mı orda genç oğlanlar? Bizim kızlara bulalım." Dedi gülerek.

"Valla benim gördüklerimin yarısı serseri ama yinede siz bilirsiniz." Dedi Ferzan gülerek.

"Serseri mi? Yok mu sessiz sedasız ama adam gibi adam olan." Dedi Kadriye teyze.

Aklıma Nedim abi geldi direkt. Tam da istediği damat adayıydı ama Nedim abi ne kadar isterdi muammaydı.

Teyzeler in sohbeti sarıyordu ve beni de sevdiklerini hissediyorum. Bende onları sevmiştim. Bir ara çay koyup tatlı bile getirmiştim.

Teyzelerle zaman kavramı yok olduğundan saatin 11'e geldiğinin farkına bile varmamıştık. Ferzan onları evlerine kadar bırakmak için evden çıkmıştı. Bense evde tek başıma ortalığı toplamaya başladım. Ancak karnıma giren ani ağrıyla kendimi yatağa attım.

Bu katın ağrısının tek sebebi olabilirdi... adet.

Ben de diyorum ki neden bu kadar coştum. Zeynep'in çalıştığı kağıtlarda görmüştüm. Kadınlar regl dönemlerine girmeden önce normalde olduğundan daha fazla cinsel arzu duyarlarmış.

Tövbe yarabbim ya! Sapıttım iyice!

Tuvalete gidip ped takarken hâlâ iki büklümdüm. Doğursam bu kadar ağrımaz!

İki büklüm yatağa gidecektim ki kapı çaldı. Hafif dikelmeye çalışarak kapıya ilerledim ve kapıyı açtım.

"Geldin mi?" Dedim güç bela. Elim karnımdaydı. Elimi ordan çekersem bükülecekti.

"Ne oldu sana?" Dedi endişeyle. Belimden tuttuğu gibi salona götürürken zorla koltuğa uzanmamı sağladı. Gidip odadan bir battaniye alırken karnım hâlâ ağrıyordu.

Kolay geçecek bir ağrı değildi. Belliki çetin geçecek bir adet dönemiydi.

Gelip endişeyle battaniyeyi üzerime örttülten sonra anlımı yokladı. Eliyle atesimin olup olmadığını ölçüyor ve kendince hastalığıma tanı koyuyordu.

"Ferzan ben hasta değilim. Sadece adete girdim." Dedim dayanamayarak. Normalde olsa bunu söylemeye utanırdım ama o kadar endişeli bakıyordu ki söylemek zorunda kalmıştım.

Yanlış anlaşılmasın, ben adet olmaktan utanıyorum ancak bir erkeğinde mahremimi bilmesini istemezdim. Bu kişi Ferzan olsa bile. Gerçi bundan sonra her adete girişimi bilecek gibiydi.

"Adet mi oldun?" Dedi şaşırarak. Yüksek bir ihtimalle böyle bir şeyi tahmin etmiyordu. Daha çok grip falan olduğumu düşünüyordu.

Başımı sallarken ayağa kalkıp odadan çıktı. Şaşkınca arkasından bakarken nereye gittiğini çözemedim.

Ancak karnımdaki ağrı uzandığımdan olsa gerek hafiflemişti. Bu fırsatı değerlendirerek hemen gözlerimi kapadım. Şimdi uyudum uyudum! Uyumadım kalırım ortada!

Bedenim kısa sürede bu kadar sancıya dayanamamış olacak ki bilincim çabuk kapandı.

Bir ara havalandığımı hissettim, sanki böyle bir yere taşındım ama ne olduğunu düşünecek bilinçte değildim.

Karnımda ve belimde masajlar da hissettim. Ama uyanmadım. Uyanamadım. Bunu yapan kişi Ferzan'dı ama hiçbir tepki verememiştim. Malumunda uyuyordum.

 

 

 

 

 

 

 

⚜️

 

"Alpay İROZ?" Dedi Zeynep şaşkınca.

"Girebiliyor muymuşum?" Dedi imayla Alpay.

Zeynep bu dediğine gülmeden edemedi. Bu çocuk ne dediğinin de farkında değildi.

Elindeki temiz pamuğu gülümseyerek acımadan kaşına bastırdı. Normalde eli hafifti ama Alpay'a da acıyacak değildi.

Kanı iyice temizledikten sonra batikonlu pamuğu kaşına bastırdı.

Hayatında çok kez pansuman yapmıştı, Zeynep ancak ilk defa bu kadar sert şekilde yapıyordu. Onunla resmen oyun oynamıştı!

"Dün abimden yediğin dayak seni sersemletmiş galiba." Dedi Zeynep. "Sen bizim bölümümüze girmedim sen beni sınıfımdan çıkartıp bu odaya getirdin."

"E aynı şey?" Dedi Alpay.

Zeynep Alpay'a ters bir bakış atarken batikonu iyice bastırdı kaşına. Alpay canı acısa da belli etmiyordu. "Elin çok ağır. Biraz yavaş yap şunu. Kaşımı oyuyor musun pansuman mı yapıyorsun?" Dedi dayanamayarak.

"Şimdi de ağlayacak mısın yoksa! Dur antideprasan istiyeyim kapıdaki kızdan." Dedi gülerek Zeynep. "Hem teknik olarak hâlâ benim bölümüne girmedin. Ben geldim."

Eline aldığı küçük gazlı bezi sertçe kaşına bastırdı Alpay'ın. Pek uğraştığı söylenemezdi. Abisinin açtığı yarayı o iyleştirmeyecekti!

Plasteri, gazlı bezin üzerine koyup etrafını tamamen kasının cevresine yapıştırdı.

Alpay'dan uzaklaşırken hâlâ gülüyordu. Bu çocuk salaktı ya!

"Yüzün çok gülüyor bakıyorum. Ama şimdi sende haklısın sevilmeyecek gibi değilim." Dedi Alpay gülerek.

Zeynep ona tersçe baktı. "Ne sevmesi ya?" Derken sesi mesafeliydi.

"Tuzlu kahveyi bana getirirken aynı şeyleri düşünmüyordun ama." Dedi Alpay.

"Ya senin kafan almıyor ya da ben bu durumu artık abime söylemeliyim." Dedi Zeynep. Gerçekten Alpay'dan bıkmıştı.

"Selamımı söyle, abine." Dedi gülerek Alpay. "Gidip söyleyebilirsin."

Sesi rahat ve umursamazdı. Nedim ona hiçbir şey yapamazdı. Başta Zeynep'in adını çıkarmakla tehtid ederdi. Daha sonra ne yapacağı ise muammaydı. Çünkü Zeynep'in adını çıkarmazdı. Daha o kadar alçalmamıştı!

"Gitmişken dün gece evin önünde biri vardı onu da söyleyeyim hatta." Dedi gülüşünü tutamayan Zeynep.

Alpay alışık olmadığı bir duyguyu hissetti. İçine dert olan, o anı yok etmek istediği bir duygu... Utanmıştı.

Dışa aksini vururken kahkaha attı. "Söyle tabii. Hangi açıyla işediğini de anlat hatta."

Zeynep ona bakmazken utandığını hissetti. Nasıl bu kadar terbiyesiz olabilirdi ki!

"Nasıl bu kadar terbiyesiz olabiliyorsun aklım almıyor!" Dedi şaşkınca Zeynep.

Alpay aynı gür kahkahayı tekrar attı. Aslında utanmıştı ama belli etmiyordu.

"Asıl terbiyesizlik dediğin şeyleri görsen şimdiye burdan kaçmıştın." Dedi imalı bir sesle Alpay.

Zeynep utanırken bu çocukla uğraşmaması gerektiğini kendine hatırlattı.

"Kaçayım o vakit." Dedi Zeynep ve başka bir şey söylemeden odadan çıktı. Tabii arkasından ona bakakalan kişinin farkında değildi.

Alpay istemsizce iç çekti. Bu kız ona mı nazlanıyordu o mu yanlış anlıyordu. Ancak evrenin tek mesajı vardı.

Mümkünse Alpay yanlış anlamasındı...

 

 

 

Selam gençler. Bu da biraz öğretmen gibi oldu ama sjjdjdjd

Ee nasılsınız?

Ben pek iyi değilim. Hastaneden pek iyi haberler almadım😓 Ama geçmiş olsun dilekleri dileyen herkese çok teşekkür ederim. İnanın bana gönderdiğiniz her mesaj derdime çare gibiydi. Hepinize minnettarım 🙏🏻

Bu arada bölümü nasıl buldunuz?

Sondaki cümleyi gördükçe gülüyorum. Benden Alpay'a bir mesaj olsun bu.

Alpay'ı bazen dövesim geliyor bazen öpesim. Ama her zaman seviyorum çünkü Zeynep'in shipi😁

Bu arada Ferzan ve Zerya'nın sevisecegini düşündünüz di mi snksjsjdjdkd

AFİTAP'ı yazmaya başlayacağım. Kitap reklamı yapmıyorum ama zaten 3 bölümcük var. Yarın bir gün Nedim elinde bir kızla gelirse şaşırmayın da.

Bu arada WhatsApp kanalıma eşit yapıp atıyorum. Bir göz atın.

Neyse benden bu haftalık bu kadar. Sizi seviyorum. Hoşça kalın 👋🏻 💋 🥰

 

 

 

 

 

 

Bölüm : 11.04.2025 21:11 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...