31. Bölüm

20. Bölüm

Eda A.
mektupb_1rsanattir

Bölüm şarkısı:

*Ben sarhoş oldum

*Li Qomislo

Sevmek böyle midir?

Hem yanıp hem ferahlamak?

Belkide kor ateşe katlanınca, insan

Ancak o zaman hisseder doya doya nefesi

Eda A.

 

 

Gözlerim zıplamamla açıldı. İrkilirken kemeri tuttum kendime bastırdım. Korkuyla etrafa bakarken yolda olduğumuzu gördüm.

Doğru ya sabah 6'de yola çıktık!

"Zerya'm, ne oldu?" Dedi Ferzan direksiyondan kısa bir an bana bakarak.

"İrkildim, yok bir şey." Dedim kısaca.

Dün gece gerdeğe girdiğimizden yorgun düşüp uyumuşum. Beraber sadece bir kaç saat uyuyabilmiştik. Sonra ise yola çıkıp Mardin'e doğru ilerledik.

Ne geceydi ama!

Sevişmeyi bu kadar güzel kılan Ferzan mıydı yoksa aşk mıydı bilmiyorum ama Ferzan ile geçirdiğimiz en güzel gece olabilirdi. İkimizinde ilk defa yaşadığı ve deneyimlediği bir şeydi bu. Hele ki bana evlenme teklifi etmesi...

Kalbim hatırladıkça hızlanıyordu. Şu an parmağımda olan pırlanta yüzük öylesine zarif ve güzeldi ki sanki yüzükle daha bir güzel görünüyordu elim.

"Ne kadar yolumuz var?" Dedim gülümseyerek ona bakarken. "Hâlâ çok yorgunum!"

"Az kaldı. Söz seni kendi ellerimle uyutacağım." Dedi Ferzan gülümseyerek

"Valla hiç hayır diyemeyeceğim." Dedim gülerek.

Şaka bir yana cidden çok yorgundum. Hele bacaklarım...

Morluklar içindeydi. Boynumu ve göğüslerimi saymıyorum bile... Kızarıklıklar krem sürmeme rağmen geçmemişti.

Şimdiyse Mardin'deydik. Eve 5 km var yoktu.

"Sence neler oldu?" Dedim Ferzan'a bakarak.

"Bence dedem kızını bırakmıştır. Halam gider mi bilmem ama dedem alır onu o evden." Dedi Ferzan. "O kadar sabırlı bir adam değil."

Haklıydı. Dedem kızını sever, yutardı ama çocuğu varsa bırakırdı. Belli şeyleri bir yere kadar yutardı ama doğmamış bir çocuğu... sanmıyorum.

"O zaman Mardin'de mi kalırız?" Dedim. Bu sorunun cevabını merak ediyordum. Bunu en son 2 ay önce konuşmuştuk. Tepkisine bakarlen bakışları ciddileşti. Bana dönmeden, "Sen karar ver. İstersen Diyarbakır'a gel istersen Mardin'de kal. Seçimi sana bırakıyorum." Dedi ifadesiz bir sesle.

Şimdi ise düşündüm. Ferzan ile yaşamak istiyorum ama ailemi de bırakmak istiyorum. Yıllarca yaşayıp büyüdüğüm bu şehri bir çırpıda tamamen bırakmazdım. Ama Ferzan'ı da bırakmazdım. Bir şekilde yolunu bulacaktık.

"Mardin'e gelemez misin?" Dedim ona bakarak. Tepkisini ölçerken ciddi ifadesi hâlâ sürüyordu. Bu ifadesi beni bile gererken cevabı gecikmdi.

O ise bana yüzünü bile çevirmeden ciddi bir yüzle konuştu. "Henüz iki senedir ordayım. 3. senemde tayin isteyebilirim."

Yüzü fazla ciddiydi. Sesinde ise sanki... bir şeylere karşıymış hissi veriyordu. Burukluğunu hissediyorum.

Beni bırakmak istemiyordu değil mi? Gerçi bende bırakmak istemiyordum.

"O zaman bir sene daha bekleriz." Dedim ona bakıp gülümserken.

Bir anda nefesini rahatlamış gibi bıraktı ve bana döndü. "Bir an beni bırakacaksın diye ödüm koptu." Dedi gülerek bana bakarken.

Kırmızı ışıkta olduğumuzu görünce hemen, "Ben seni hiç bırakır mıyım, aşkım!" Dedim gülerek ve oturduğum yerden doğrulup yanağına kocaman bir öpücük kondurdum.

O da, "Aşkım deyişine kurban olurum senin." Dedi ve saçımın tepesinden öptü. Saçlarımı öpmesi o kadar hoşuma gidiyordu ki...

Yeşil ışık yandığında yerime geri otururken kemerimi bağladım ve kısa süren yolimuza devam ettik. Sonunda konağa girince derin bir oh çektim.

Konakta kapıda bekleyen adam kapıyı açıp içeri girmemize izin verdi. Bu adamlar sürekli değiştiğinden kim olduğunu bile öğrenemiyordum.

"E gelmişiz?" Dedim şaşkınca.

Ferzan ise gülerek, "Geldik tabi Zerya'm." dedi. Gülümseyişi o kadar güzeldi ki her gördüğümde sonsuza kadar gülsün istiyordum. Sol yanağında belli belirsiz oluşan gamzeyi nadiren görürdüm. O kadar özeldi ki o gülüşü...

Araba içeri girince tüm aileyi dışarıda gördüm. Hatta 'iş seyahati'ne giden Samet amcam bile buradaydı. Şaşkın bakışlara ona bakınca o da bana baktı tabii. Yüzünde yine o piç ifade...

Amcam diye demiyorum ama bir tık pezevenkti. En son eve gelen temizlikçiyle yattığı söylentileri bile vardı. Maalesef bu söylentiler mode bulandırıcı derecedeydi. Şimdi ise bahanelerin ardına sığınarak asistanını alıp İstanbul'a gitmişti. Neredyse 4 aydır süren seyahatinin bitmesinin sebebi eve geri gelen halam olmalıydı.

Ferzan arabayı park edip dışarı çıkmamızla annemin bana sarılması bir oldu. Annemden hemen sonra babam. Herkesle tek tek selamlaşıp sarıldıktan sonra hep beraber içeri girdik. Girmemizle bir kızlar çaya koşarken sohbet başlamıştı. Kimse halamın konusunu açmazken dedem düğün hakkında konuşuyordu.

"Kizamın, bir tane mekan vardır. Hele sen gidip bah, ıssa rınde."(Öyle güzel.) Diyen dedeme ancak gülümseyebilmiştim.

"Sen ne ne dersen o olsun, dede." Dedim sadece. Mekanı pek takan biri değildim. Çünkü her türlü en az 700 kişi ağırlayacağız. Benim için önemli olan gelinlikti. Ha birde damat.

"Erì Ferzan. Sıbe, tù Zerya herın?" (Saba senle Zerya gidin, olur mu?) Dedi bu kez dedem.

"Em herın." (Gidelim.) Dedik aynı anda. Birbirimize bakıp gülümsedik. Evet gelen Zeynep'ti

Ferzan yanımda sessizce beni izliyordu. Belliki o da pek umursamıyordu bu konuyu. Düğünümüzü elbette önemsiyorum ancak mekan gibi küçük ayrıntıları dedem hallederdi. Dedem beğenmişse gösterişli, dev gibi bir mekandır.

"Kize Zeyno! Çay valakìn da!" (Kız Zeynep, çay koy da!) Diyen babaannem ile tüm gözler ona döndü.

Ayaklanacakken Ferzan elimden tuttu ve dedem konuştu. "Bise kine!" (Dur sen) Dedi dedem gülerek. "Hele otur düğünü konuşah da!"

"Yardım edeyim ben kızlara." Dedim.

"Bir şey olmaz, obnlrda evlendikleri zaman otururlar." Dedi dedem gülerek. Dedemin bunu demesiyle bir tüm konak gülerken Zeynep çoktan mutfağa gitmişti.

Bu konu açılırken babaannem lafını eksik tutmadı. "Eri, Berfu? Hiç görücü yohtur Zeynep'e?" Dedi babaannem ciddileşerek.

Tüm gözler yengeme dönerken yengemse sessizliğini bölüp konuştu.

"Duhine da." (Okuyor ya.) Dedi yengemde sadece.

"Pér meytev he bu?" (Eskiden okul mu vardı?) Dedi babaannem bilmiş tavırlarla.

Bu kadın ne dediğinin farkında mıydı?

"Daye, tù merah neke! Zava hat ez bı dim." (Anne, sen merak etme. Damat geldiği gibi veririm.) Dedi gülerek Samet amcamda.

Pişkin sözleri sadece bir kaç kişiyi güldürürken Zeynep de bu sözleri duymuştu. İçeri gelip tepsiyi halının üzerine koydu. Gözlerinin dolduğunu burdan bile görebiliyordum.

Gözlerim ondan ayrılırken etrafa bakındım. Nedim abi neredeydi? O olsa müsaade etmezdi. Hele Zeynep'i böyle görse babasını bile döverdi.

"Zeynep'le beraber bende evlenirim hem!" Dedi pişkin pişkin amcam devam ederek. Bu adam karısının burada olduğunun farkında mıydı?

Berfu yengem utanarak başını eğerken amcamın gelmesinden kimse memnun değildi. Buna kimse gülümemişti. Dedemse kaşlarını çatarak konuştu. "Samet, rast haver dé!" (Samet, doğru konuş!)

Berfu yengenin bakışlarıysa kıskançlıktan ıraktı. Aksi sadece kocasından utanıyordu. Gerçi haklıydı da. Amcam gibi aşağılık bir kocaya sahip olmak onun için utanç kaynağıydı.

"Şaka demişim, bavo! Ben Berfu'yu seviyorum." Dedi amcam göz boyayarak. Bu pişkin halleri beni bitiriyordu.

Dedem bunun üzerine bir şey demezken çaylarımızı sohbet eşliğinde içmiştik. Saat öğlen bir gibi dedemler işe namaza derken sonunda odama çekilebilmiştim. Ferzan ile aynı odada mi kalacağız bilmediğim için kendi odama çekildim. Kıyafetlerimi değiştirip yatağa uzandım ki kapı tıklandı. Gel diye seslendi ve içeri Zeynep girdi.

Zeynep gülümseyerek yanıma gelince hemen kollarımı açtım ve onu kocaman kucakladım. Mis gibi kokusunu bile o kadar özlemiştim ki... Zeynep benim için her zaman abla rolünde ki kızdı. Kardeşim, sırdaşımdı.

Öyle iyiydi ki sanki içinin güzelliği dışına vurmuştu. Yüzü melek gibi güzeldi ve her erkeği kendine hayran bırakacak kadar çekiciydi. Benim için hep abla rolü ondaydı. Aynı anne babadan olsak ancak bu kadar olurduk.

"Ablam." Dedim içtenlikle. İki yanağından da öpüp tekrar sarıldım.

"Güzel kardeşim." Dedi Zeynep'te benim kadar içten bir sesle. O da benim iki yanağımı öperken onun ellerini tutup konuştum.

"Seni çok özledim." Dedim gülerek. Onu o kadar özlemiştim ki kalbim adeta hasretle atıyordu. Küçüklüğümüzden beri yanyanaydık ve asla ayrılmamıştık. İlk defa bu kadar uzak düşüyorduk. Neredeyse annem kadar özlemiştim onu. Şu iki hafta yalnızlıktan gebermiştim. Şimdi Kadriye ve Filiz teyzenin günahını almayayım ama kendi akranım olarak kimse yoktu.

"Bende seni çok özledim, Zerya." Dedi Zeynep gülerek. "Söyle bakalim neler oldu Diyarbakır'da?'

Merak ve heyecanla bakan kahvelerine bakıp, "Asıl sen anlat! Ne oldu biz gittikten sonra?" Dedim.

"Neler olmadı ki?" Dedi Zeynep'de düşünceli bir sesle.

 

1 gün önce hastane

 

"Hamile mi?" Diyen Alpay herkesin sözcüsü olmuştu. Bir annesine bir annesinin karnına bir de doktora bakıyor ne diyeceğini bilemiyordu. Neredeyse onun çocuğu olacak yaştaydı annesinin şimdi mi çocuğu oluyordu

"Evet, anneniz mucizevi şekilde hamile. Ancak önemli bir husus var. Bu da bebeğin düşme riski." Dedi doktor. Herkes ona bakarken doktor devam etti. "Annenin,yani Nurşen hanımın, asla ama asla strese girmemesi lazım. Hele ki üzülmek yapacağı en büyük hata olur. Her hafta kontrole gelecek ve haftanın üç günü atanmak üzere olan stajyerleri göndereceğiz. Örneğin başta yeğeniniz Zeynep. Kontrollere düzenli gelirseniz bebeğin %67'lik yaşama ihtimaline yükselecek."

Nurşen'in gözlerinin dolduğunu görünce umut vermek istercesine gülümsedi doktor. "Bakın Nurşen hanım. Size %67'lik ihtimal az geliyor olabilir ancak tıpta bazen %10'luk ihtimaller bile yanıltıcı olabiliyor. Siz bahsettiğim hususlara uyarsanız eminim çocuğunuz sağlıklı şekilde dünyaya gelecektir."

Herkes doktoru pür dikkat dinlerken son söyledikleri Nurşen'in biraz daha rahatlamasına sebep oldu. İki eli kanda bile olsa bu bebeği yaşayacaktı.

"Şimdilik söyleyeceklerim bu kadar, gün içinde taburcu olabilirsiniz." Dedi gülümseyerek doktor. "Geçmiş olsun."

Doktor odadan çıkarken herkes şok içinde birbirine bakıyordu. Nurşen ise mutluluktan göz yaşlarını akıtmaya başladı. Elinin tersiyle gözyaşlarını silerken mutlulukla ağladı. Yıllardır beklediği o çocuk sonunda gelmişti. Alpay'da onun birircik oğluydu ama bir çocuğu daha olsun diye her zaman istemişti. Özellikle bunca imkansızlık içinde arzuladığı şeylerden biriydi.

Cihan hemen karısına dönerken, "Nurşen?" Dedi şaşkınca. Hâlâ inanamıyordu. "Şimdi sen hamile misin?"

Bakışları onay beklerken ışıldıyordu. "Evet." Dedi Nurşen, kocasına gülümseyerek.

Herkesten soyutlanmış şekilde birbirlerine bakarlarken Cihan bir anda ayağa atılıp Nurşen'e sarıldı. O kada mutluydu ki karısını içine gömmek istiyordu . Doyasıya sarılmak ve öpmek istiyordu. Nurşen kahkaha atarken Cihan'ın boynuna sıkıca sarılmıştı. Herkesten her şeyden bağımsızlaşmışlardı o an. Ancak öpecek kadar bilinçsiz değildi.

Cihan karısını yavaşça yere bırakıp anlından öptü ve oğluna döndü. Alpay ise babasına bakarken gülümsedi. Cihan oğluna doğru ilerleyip kollarını açtı ve sarıldı. Alpay da babasına sıkıca sarılırken onları izleyenleri çoktan unutmuşlardı. Özellikle de beyaz kırmızı çiçekli kızı. Evet bu kız Zeynep'ti. Alpay'ı gözleri dolu şekilde görmek onun için şaşırtıcıydı.

"Baba?" Diyen Nurşen'in sesi ise az önceki mutluluğunu gölgeliyordu.

Bir anda tüm gözler Ferzan Ağa'ya dönerken Ferzan Ağa ise tek şeyi düşünüyordu. Yıllardır kızına küs ve torununa uzak şekilde yaşamıştı. Yine aynı şey olsun istemiyordu. Bir torunu daha ondan uzak olsun istemiyordu. Ancak gururu da buna izin vermiyordu.

Hele doktorun dedikleri onu en çok düşündürendi. Kızını strese ve üzüntüye girmemesi gerekiyordu. Şimdi onu bırakıp gitse üzülmekten kahrolurdu, biliyordu. Kızının tek umudu olan bu çocuğu elimden almak onun içine el vermiyordu.

Kızını affetmeyi çok istiyordu ancak yüreği buna izin vermiyordu. Nurşen'in ondan kaçmasını yediremiyordu. Oysa Nurşen annesine söyleyip Gülşen'de ona söylese hiçbir şey olmayacaktı. Gururu ve kızı arasında kalmışken içinden bir ses konuştu.

Bir kerede onları dinlese. Belki onların da sebepleri vardır?

"Dışarı çıkın, hepiniz." Dedi Ferzan Ağa. Tüm herkes ona bakarken torunlar itiraz etmeden dışarı gitti. Oğulları biraz burun kıvırsa da çıkmışlardı. Tam Cihan itiraz edecekken, "Sen dur." Dedi Ferzan'a Ağa ona bakarak.

Alpay babasının da kaldığını görünce çıkmaya razı olup çıktı ve ardından kapıyı kapattı. Şimdi ise oda da gerginlik hat safadaydı. Nurşen ve Cihan birbirine bakıyor, Ferzan Ağa'nın ne diyeceğine bakıyordu.

Ferzan Ağa'ysa sakince nedesini verip ciddiyetle konuştu. "Şimdi bana her şeyi en baştan anlatacaksınız." Dedi Ferzan Ağa ikisine bakarken. "Kaçmadan öncesini de sonrasını da." Bakışları bu kez sertleşti ve daha ciddi bir sesle. "Ama sakın yalan söylemeye kalkmayın."

Nurşen kocasına bakaraken telaşlanmış ne diyeceğini bilemiyordu. Her şeyi anlatmak istiyordu ancak karşısında babası olunca uyanıp kelamda edemiyordu. Tek çıkışı Cihan'a bakarken buldu. Cihandan yardım istiyordu. Bu konuşmayı tek başına yapamazdı.

"Ben üniversiteye gidiyordum. Nurşen'de liseye. Melek gelininin abisi vardı, Hüseyin. Benim üniversite arkadaşımdı." Diyerek başladı Cihan. "O zamanlar Hüseyin kız kardeşini lisesinden almaya giderdi. Tabii bende onunla giderdim. Nurşen ve Melek önden giderdi, bizde arkalarından gelirdik. Nurşen benim yüzüme bile bakmazdı ama gel zaman git zaman sevdim onu. İsteyecektim senden Ferzan Ağa. Tabii Samet olmasa."

Bu kez susarken Nurşen söze girdi. "Cihan'ın beni sevdiğini öğrenince beni o kadar dövdü ki İsmet abim beni elinden kurtardı. Annem de bana destek çıkmadı. Sana da gelip söyleyemedim. Abim beni öldüreceğini söylemişti. Korktum Cihan'a söyledim. Sonra da kaçtık." Dedi babasının yüzüne bakmadan.

Ferzan Ağa ise ne diyeceğini bilemiyordu. Yıllarca Gülşen'in hikayelerine kanmış ve tüm bu gerçekleri görememiş miydi? Yıllarca kızından, torunundan ayrı kalmış ancak hiçbir şeyi sorgulamamış mıydı?

Vicdan azabı çekti o an Ferzan Ağa. Kalbinin en derinlerinde üzüldü, içi parçalandı. Yıllarca evinde kızına bunu yapanlarla aynı çatıda barınmış hiçbir şeyden habersiz yatıp kalkmıştı. Öfkeyle doldu. O kadar öfkelendi ki yüz ifadesinden Nurşen bile korktu.

"Bana anlatamadığınız bir şey kaldı mı?" Dedi Ferzan Ağa.

"Hayır, baba. Her şeyi anlattık." Dedi Nurşen.

Tabii bazı geceler Cihan'ın onunla uyuduğu haricinde. Tabii bunu kimse bilmiyordu. Bilseler bile bu saatten sonra pek bir şey değişmezdi.

"O zaman, yarın oğlunu, anneni, babanı al gel, bizim konağa." Dedi Ferzan Ağa. Madem yıllarca ayrı kaldı şimdi artık düzelme vaktiydi. "Nurşen'in de rızası olursa onuda evinize götürebilirsiniz."

Bunu duyan Cihan ise bir an kulaklarına inanamadı. Yıllardır onun tavırlı olan Ferzan Ağa onu şimdi yemeğe mi davet ediyordu? Onca olaya rağmen!

"Olur. Geliriz." Diyebildi sadece. Ağzından zorla dökülen bu iki kelime onun için çok zordu. Şaşkınlıktan ne diyeceğini bile bilmiyordu.

Ferzan Ağa usulca ayağa kalktı ve dışarı gitti. Tabii hesaplamadığı tek şey kapıyı dinleyen Ceylin ve Birsen'di.

 

1 gün sonra

 

"Nasıl yani, şimdi Cihan Ağa, halam ve Alpay bu akşam yemeğe mi gelecek." Dedim şaşkınca.

Anlattıklarına hâlâ inanamıyordum. Bunlar cidden yaşanmış olamazdı ya, dedemin yıllardır süren nefreti bir anda sönmüş müydü? Sebepleri makuldü ancak yıllardır bildiği şeyleri bu kadar kolay değiştirmesi şaşırtıcıydı.

"Evet. Ve tahmin et bakalım akşam kiminle geliyorlar?" Dedi Zeynep gülümseyemeden.

"Kim?" Dedim şaşkınca.

"Medine ve Amed ile." Dedi Zeynep keyifsiz bir sesle.

Yani biyolojik anne babam ile. Beni saçma düşünceler için ele teslim edenler.

Zeynep tepkimi ölçmek istercesine yüzümü incelerken hiçbir şey demedim. Madem dedem bunu uygun görüyor, öyle olsun bakalım.

İçten içe onları affetmek istiyordum. Onların bir evladı da benmişim. Sebepsiz yere beni verecek halleri yok ya! Benim affedemediğim onların beni bırakıp bunca acıyı çekmeme göz yummalarıydı.

Bu eve gelmelerini istiyor muyum bilmiyorum ama içimde bazı şeyler itiraz edemiyordu. Beni durduruyor, kabullenmemi istiyordu. Neden böyle hissettigimi bile bilmiyorum ancak karşı çıkmayacaktım.

 

⚜️

 

ALAKAN konağında büyük bir misafir krizi vardı. İki ailenin arasındaki kavga son bulacağından herkes stresle işini yapıyor, bir oraya bir buraya koşuşturuyordu.

İROZ konağında da pek farklı bir şey yoktu. Medine kızını göreceğinden bu teklifi kabul etmişti. Nurşen'in gelişine de herhangi bir tepki vermemişti. Artık bıkmıştı. Nefreti sönmemişti ancak yorulmuştu. Ve artık Zerya'yı çok özlemişti. Onun için Sidar, büyük kızı, ne ise Zerya da oydu. Yıllar bile unutturamamıştı Zerya'yı. Unutmaya çalıştı başka şeyler düşünmek istedi ama olmadı işte, anne yüreği hiç unutur muydu?

Nurşen ise hamileliğinden bu yana o kadar mutluydu ki utanmasa kalkıp halay çekecekti. Hem kocasına hemde evladına kavuşmuştu. Aynı zamanda yeni bir evladı daha olacaktı. 43'üne girmişti ama yine de çocuğunun olması onu o kadar mutlu etmişti ki...

Herkes bir telaş içinde hazırlanırken Alpay ise onların aksine telaşsız şekilde onları bekliyordu. Üstünü bile değiştirmemişti. Zamanında yumruk yumruğa kavga ettiği adamların evine yemeğe gidiyordu? Ne trajedi ama!

Üzerindeki basit lacivert polar yaka t-shirt ve siyah kot vardı. Basit giyimi özensiz ve gösterişsizdi. Özenmesi gereken bir durum yoktu. Onu heyecanlandıran bir şey bile yoktu.

O hâlâ annesinin hamileliğini kendine yedirmeye çalışıyordu. Şimdi onunda mı kardeşi olacaktı? Annesinin ve babasının tek çocuğu olmayacak mıydı?

Küçük bir çocuk gibi hissediyordu. Yıllardır anne babası tarafından şımartılmaya o kadar alışmıştı ki bu sevgiyi nasıl paylaşacağını bilmiyordu.

Aslında sahip olduğu tek sevgiyi nasıl paylaşacağını bilmiyordu. Şu yaşına kadar kendi yengesinden bile doğru düzgün sevgi görmemişti. Onun başını tek okşayan eller anne babasınındı. Onunki kıskançlık değil kaybetme korkusuydu. Elinde olan bir annesi bir babasını paylaşmak istememesi çok normaldi.

"Baba, hazır mısınız?" Dedi Alpay oturduğu yerden.

"Hazırız, arabayı çalıştır!" Dedi Cihan da odadan. Kravatını bağlarken Nurşen'e bakıyordu. Nurşen hazır onu bekliyordu. Karısına gülümseyip kravatını bağladı ve dışarı çıktı.

Alpay çoktan arabayı çalıştırmış, sürücü koltuğundan ailesini bekliyordu. Öne dedesi oturdu. Arkaya da babaannesi, Sidar ve Bilge bindi. Bu iki kız halasıydı ancak asla öyle görmüyordu. Daha çok kız kardeşti onun için. Evde ona iyi davranan nadir kişilerdendi. Cihan ve Nurşen ayrı arabaya binerken yola çıkmışlardı.

Yol sessiz geçerken ALAKAN konağına geldiklerinde hepsinin kalbi heyecanla çarptı. Alpay hariç. Alpay sadece bir şeyi merak ediyordu.

Acaba Nedim nasıl bir haldedir?O konağa geldiğinde nasıl kudurmuştur ama!

Bunun düşüncesi için bile o konağa gelebilirdi.

Hepsi içeri girerken konağın bahçesinde onları bekleyen aileyi net görüyorlardı. En önde Ferzan Ağa, yanında karısı ve oğulları. Her oğlunun yanında karısı ve ön sondada torunlar.

Zerya da Ferzan ile beraber annelerinin biraz gerisinde duruyordu. Zerya'nın kolu Ferzan'ın kolunun arasındaydı. Kolkola misafirlerin gelişini izliyorlardı. Zerya hâlâ tepkisizdi. Sanki dili lâl olmuştu da ne karşı çıkabiliyordu ne de kabullenebiliyordu.

Herkes oldukça gerginlen herkesten önce selamlaşması gereken iki kişi birbirine yürüdü. Ferzan Ağa ve Amed Ağa...

Ferzan Ağa her şeyi sil baştan yapmak istiyordu. Olan her şeyi unutup en baştan başlamak istiyordu. Hem her şey için çokta geç sayılmazdı, değil mi?

Ne de olsa o kızı henüz 1 yaşındayken ondan alınmamıştı.

Amed Ağa ise onunla aynı şeyi düşünmüyordu. Ondan alınan yavrusu şimdi gözünün önünde kocasının koluna girmiş ona bakıyordu. Oysa onu yaban ellere verdiğinde henüz bir bebekti. Şimdiyse evli bir kadın...

Şu an burada sakın kalmasının tek sebebi zamanında kızını vermeye razı geldiğindendi. Tabii birde artık kızından ayrı kalmaya tahammül edememesiydi. Kızının huzuru kaçmasın diye İsmet'in onu getirdiği gece susmuştu ancak artık susmak istemiyordu. Hasreti artık dayanılacak gibi değildi. Artık bazı şeylerde başkalarını değil kendini düşünmek istiyordu. Bencil olmak istiyordu.

Ferzan Ağa, Amed Ağa'ya elini uzatırken sanki aralarında hiçbir şey yaşanmamış gibi davranıyordu. Sanki 20 yıl önce bu ellerle bir bebeğin kaderini şekillendirmemişler gibi yüzsüzdü.

O da kızından ayrı kalmıştı ama kızı ondan kaçmıştı. Asla bir tutulamazdı. Hele ki Nurşen ve Cihan yüzünden Zerya yanmışken asla.

Amed Ağa, Ferzan Ağa'nın elini tutup sıktı ve selamlaşmış oldular. Amed Ağa Gülşen'e başıyla yüzüne bile bak adan selam verirken Cihan arkasından geldi. Cihan Ferzan Ağa'nın elini tutup öperken, Ferzan Ağa itiraz etmedi. Cihan doğrulurken omzuna vurup gülümsedi. Cihan da gülümseyip Gülşen'e döndü. Gülşen'in de elini öperken arkasından annesi geldi. Annesi, Medine, Ferzan Ağa'ya başıyla selam verirken bakışlarını yerden kaldırmıyordu. Nurşen, Alpay, Sidar, Bilge de tek tek herkesle selamlaşıp içerdi girdiler.

Herkesin fark ettiği şeyse Bilge, en küçük çocuk, ve Zerya'nın benzerliğiydi. 16 yaşındaki genç kız neredeyse Zerya'nın çocukluğuydu. Zerya Bilge'nin aksine daha kadınsı yüz hatlarına sahipken Bilge daha çocuksu yüz hatlarına sahipti. Ancak benzerlikleri tartışılmaz bir gerçekt.

Bugün gelecek misafirlere özel gelen aşçı ve iki varsın kadın masayı çoktan kurmuştu. Tüm aile masaya oturuken masada memnun olmayan iki kişi vardı. Biri Samet, diğeri ise Nedim'di.

İkisinde Baba oğuldan nefret ediyordu. Özellikle Nedim Alpay'dan ölesiye nefret ediyordu. Şu hayatta hiçbir şey onu sevdiremezdi. Samet ise Cihan'ın varlığından rahatsızdı. O piç kurusunun ve ailesinin bu masada yeri yoktu. Nurşen'in bile bu masada yeri yoktu. O ki ailesinden kaçıp gitmişti. Orospuluk etmiş elin adamına gitmişti. Ne hakla bu bu eve birde oğluyla gelirdi.

Sanki kendisi çok iyi, doğru yolda, edepli bir adammış gibi bir de Nurşen ile uğraşıyordu.

Ferzan Ağa, "Amed Ağa, Min ji bo aştiyê li vir gazî we kir. Ji bo dawî li vê hêrsa ku bi salan e didome." (ben buraya sizi barışmak için çağırdım. yıllardır süren bu küslük bitsin diye.) Dedi ciddi bir tonda. Masanın başındaki yerini almış hemen karşısındaki uçtan Amed Ağa'yla konuşuyordu. .

Masadaki herkes söylenenleri anlarken Amed Ağa'nın ne diyeceğine bakıyordu. Zerya bile yanında kocasıyla beraber Amed Ağa'nın ne diyeceğine bakıyordu.

Amed Ağa ise derin düşüncelere dalmıştı. Ferzan Ağa'ya bakıyordu ancak bambaşka şeyler düşünüyordu. Bakışları bir an Zerya'ya döndü. Bakışları özlem doluydu. Zerya bir garip hissetti. Rahatsız olmadı. Normalde olsa rahatsız olurdu ancak rahatsız olmadı. Sebebi ise yoktu. Biyolojik babasının ona özlem dolu bakışları içinde garip bir duygunun doğmasına sebep oldu. Ya bunlar hiçbiri olmasaydı nasıl olurdu? Amed Ağa nasıl bir baba olurdu?

Tüm bu acıları çeker miydi?

Düşüncelerini yarısında bölen şey Ferzan'ın hafifçe bacağına dokunup sıkmasıydı. Bu temasta hiçbir cinsel düşünce yoktu. Daha çok Zerya'yı kendine getirmek ister gibiydi.

Amed Ağa, Ferzan Ağa'ya döndü. Ne söyleyeceğini önceden belirlemişti. "Ez jî alîgirê lihevkirinê me. Divê êdî ev dijminatiya ku bi salan e didome bi dawî bibe. Ji ber ku zarokên me ev xeletî kirin, bila em vê serdemê biguherînin û efû bikin. Te qîza xwe efû kir, îcar keça min ê min efû bike?" (Bende barışmaktan yanayım. Yıllardır süren bu düşmanlık bitsin artık. Madem çocuklarımız bur hata etti biz bu devri değiştirelim ve affedelim. Sen kızını affetmişsin, peki benim kızım beni affedecek mi?)

Herkesin gözleri bu kez Zerya'ya dönerken Zerya gerginlikle Amed Ağa'ya baktı. Affediyor muydu onu? Yıllarca ırak olduğu babasını affedecek miydi?

Aslında yeni yeni fark ettiği şey Amed Ağa'nın pişman olduğuydu. Hiçbir Kürt doğrudan veya dolaylı yoldan bir kız çocuğundan özür dilemezdi. Ancak Amed Ağa Zerya'ya değer vermiş ve ona sormuştu.

Bu onu tamamen affetmesine sebep olmuyordu ancak yatıp yamalakta olsa affediyordu. Tüm bu olayların iç yüzünü daha bilmediğinden daha affedemiyordu.

Ancak yine de, "Ez efû dikim." (Affettim.) Dedi Zerya.

İçten içe affetmek istiyordu. Artık nefret etmek istemiyordu. Artık düşmanlıklar bitsin mutlu olmak istiyordu. Yıllar sonra bu haklıydı değil mi?


 

 

 

 

 

 

Selam

Bu bölüm bir tık 🤏🏻 geç geldi ama o kadar meşguldüm ki atamadım.

Kötü habar 2 hafta daha bölüm atmayacağım. Acayip yoğun ve meşgulüm. Sizide umutlandirmak istemem ondan önden söyleyeyim.

Bu arada bölüm nasıldı?

Küçük bir spoiler vermek istiyorum. Bir dahaki bölümü eğer berdel olmasaydı da Cihan ve Nurşen normal şekilde evlenseydi nasıl olurdu, olarak yazacağım. Eminim hepinizi şaşırtacak şeyler olacak. Size net söylüyorum.

Bir dahaki bölüme bol bol kahkahalar ve neşe sizi bekliyor.

Ha bu arada sizi ilerki bölümlerde öyle şeyler bekliyor ki😁 Ben düşündükçe kuduruyorum. Zeynep ve Alpay cephesi alev alacak alevv🔥

Neyse bugünlükte spoiler dozumuzu verdiğimizde göre hepinize iyi gecel

err 🤭🌬️😘

 

 

 

Bölüm : 22.05.2025 21:53 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...