34. Bölüm

21. Bölüm

Eda A.
mektupb_1rsanattir

Bölüm şarkısı:

*Dinle-Şebnem Paker

 

 

Dün seni sevdim,

 

Bugün de seni sevdim

 

Öbür gün borcum olsun

 

Yaşarsam söz, yine seni seveceğim

 

Nazım Hikmet

 

 

İyi okumalar🐑

 

 

 

"Bak şu mağaza çok güzel! Hem gelinliklerde çok güzel duruyor! Oraya gidelim!"

"Saçmalama Birsen! Şu mağazaya bak asıl!"

"Kız benim gelinlikçiye gidelim yenge!" Diyen Ceylin yengem annamlerle yanyana yürüyordu. Tabii bizde kuzenler olarak geziyorduk.

"Yok abimin yerine gideceğiz." Diyen anneme Zeynep ile aynı anda döndük.

"Yenge!" Diyen Zeynep'le hepsi ona döndü. O da utanarak hemen toparladı. "Daha halama iğne vurmaya gideceğim! Ne yapacaksak hızlı olalım!"

"Ay halan da 40'ında hamile kalmış!" Dedi Benan yenge de. "Hamile kalacak vakti buldu zaten!" Sonra aklına bir şey gelmiş gibi baktı. "Hem niye sürekli seni gönderiyorlar oraya?"

Zeynep ise, "Bilmiyorum ki ama kesin Cihan enişte doktorlara öyle söylemiştir." Dedi.

"Ay ne enişte ne enişte!" Dedim bende.

"Zerya harbi sen nasıl affettin onları?" Diyen Zeynep benim için ani olmuştu. "Hani senin işine de karışmak gibi olmasın da nasıl affettin ve kızım?"

Neredeyse bir haftadır bu konuyu tüm ailemle konuşuyorduk. Bunu sanırım bir tek Ferzan sormamıştı. Neden bilmiyorum ama benim yaptığım şeylere pek karışımıyordu. Daha çok destek olmaya çalışıyordu. Bu çok doğal gibi dursa da şu ana kadar Mardin'de pek böyle birine rastlanmadığımdan şaşırtıcı geliyordu. Oysa ne kadar normal bir davranıştı değil mi? Bir kadının fikrine saygı duymak...

"Sence onları gerçekten(!) affettiğim için mi affettim dedim. Konu kapansın istediğim için." Dedim. "Artık mutsuz olmak istemiyorum. Yeni yeni her şey düzeltirken benim o masada ki tek sözüme tekrar ortalık karışacak gibiydi. Bundan bıktım ve Zeynep? Sence onları yüreğimle affetmiş miyimdir? Babaannemin beni abim dediğim adamla evlendirmeye çalışmasını, el kadar bebekken annemden ayrılmamı, amcamın beni elin önüne atmasını unuttum mı sanıyorsun?"

Unutuluyordu, benim yaşadıklarım unutuluyordu. Halamın hamileliği onu aklıyor olabilirdi ama benim ta küçüklükten beri çektiğim eziyetler küçümsenemezdi. Babaannemin dedemi fişfiklemelerini de unutmamıştım, babaannemin beni Nedim abiyle evlendirmeye çalışmasını da! Benim bunca yıldır yaşadığım çile unutabileceğim küçüklükte degildi. Belki bu aile beni benimsedi, sevdi kendi kızı gibi gördü ama az da çektirmedi!

Zeynep'i bakışları bile değişmişti şu an. Bir tık da pişmanlıkla bakıyordu. Bana yaklaşarak konuştu, "Zerya ben öyle demek istemedim!" Dedi ki elimi kaldırdım.

"Önemli değil Zeynep cidden." Dedim.

Sorundu, kalbim kırılmıştı.

Değer verdiğimin bile beni anlamaması kırmıştı.

Oysa ben onun tek dudak büküşünden ne olduğunu anlardım. O ise ön yargılı davranmış ve beni anlamamıştı.

Zeynep ise ikna olmamıştı ancak Ceylin yenge konuştu. "Kız kardeşler arasında küslük olur mu hiç!" Dedi gülerek. "Öpüşün barışın çabuk!"

Hepsi birden gülerken bende kendimi tutamadan güldüm. Zeynep'e bakınca bana istekle bakıyordu. Bir adım atsam üstüne atlayacak gibiydi. Bende dayanamadım. O benim bir tanecik ablamdı. Her kul hata yapardı. Ben şimdi ona nasıl kıyardım?

Kollarımı araladığım anda bana yapışırken burnunu çektiğini duydum.

"Zerya ben özür dilerim. Vallahi hiç öyle düşünmedim!" Dedi burnunu çekerken Zeynep. Saçlarını okşayıp konuştum.

"Bir şey olmaz." Dedim.

Bu kez olmazdı.

Pişmanlıktan ağlıyordu resmen ben nasıl bunu sorun edebilirdim ki?

O benim biricik ablam, bir kere de onun için gömeyim tüm üzüntümü gönlüme! Bir kez daha üzüntümü içime atayım!

"Birsen görüyor musun, nasıl bizi dışlıyorlar! Biz sonradan geldik diye dışlanıyoruz resmen!" Diyen Binnaz'ın sesiyle gülerek birbirimizden ayrıldık.

"3 aydır konaktayız ama kimin umrunda! Hâlâ dışlanıyoruz!" Dedi Birsen de destek çıkarak.

Zeynep de gözlerini kısarak, "Siz ikiniz ne fenasınız öyle!" Dedi gülerken.

Hepimiz gülerken Binnaz ve Birsen saçlarını aynı anda aynı yöne savurdu. Bunlar harbi ikizdi ya!

 

 

⚜️

 

"Anne bizimklier gelecek mi?" Diye seslendim anneme.

"Nedim abin geliyoruz demişti." Dedi annemde.

"Varmışız dükkana şükür!" Dedi Ceylin yenge de.

Cidden şu an dükkanla bakıyorduk. Siz yengemin dükkan dediğine bakmayın, bildiğiniz AVM büyüklüğündeydi. Söylemesi ayıptır dayımlarda bok gibi para var. Adamlar butikten deli para kazanıyorlardı.

Hep beraber içeri girerken bizi Ferhunde yenge karşıladı. Tabii yanında gıcık kızı Fatma'yla.

Fatma, "Zerya! Hoş geldin cicim!" Dedi gıcık bir sesle. Sesi oldukça samimiyetsiz ve bakışları... anlatmak için kelimeler yetmezdi.

"Hoş buldum." Dedim sedece sade şekilde gülümseyerek.

Ferhunde yengem sanki kendi klonunu oluşturmuş gibi Fatma'yla aynı bakışları anneme atıyordu. İkiside birbirinden gıcık, fitne, fesattı! Dedikoducu pislikler!

"Hoş geldin Melek!" Dedi ve samimiyetsiz şekilde kollarını anneme açtı.

Annem zoraki olarak ona sarılırken konuştu kısaca. "Hoş buldum Ferhunde." Dedi.

"Oo! Hala!" Diyen kuzenim Mutlu'nun sesini duyunca Zeynep'le aynı anda burnumuzu kırıştırdık. Mutlu ise pezevengce Zeynep'e baktı ve sırıttı. Sonra anneme tekrar döndü. "Sen buralara uğrar mıydın?" Dedi gülerek.

Annem şu ailede bir Mutlu'yu, bir dayımı bir de Asuman'ı severdi. Mutlu'yu sevmesinin sebebi ise Mutlu da annemi çok severdi. Mutlu iyi çocuktu da büyük bir hatası vardı.

Zeynep'i seviyordu.

Ne kadar seviyor bilinmez ama bunu Zeynep'e söylemişti. Zeynep'se Mutlu'ya karşı bir şeyler hissetmediğinden ona bazı yalanlar söylemişti. Abisi ve babasının izin vermeyeceğini falan söylemişti. Mutlu bunu duyunca başta vazgeçmemişti ama bir süre sonra sıkılıp başka kızlarla takılmaya başlamıştı. Yine de her Zeynep'i gördüğünde pis pis sırıtıyordu. Tabii ki Zeynep de bundan rahatsız oluyordu.

Ve kötü olan şeyse Mutlu ve Nedim abi gayette iyi anlaşıyordu. Nedim abi onun neler yaptığını, nasıl pezeveg olduğunu bilmiyordu. Mutlu karda yürüyüp izini belli etmiyordu. Tabii Nedim abi bunların perde arkasını bilmiyordu ama Mutlu niyetinin ciddi olduğunu söylese ve Zeynep'in de rızası olsa pek sorun etmezdi. Tabii dayağını yerdi orası ayrı.

"Sus ulan eşek!" Dedi gülerek annem. "Nasılsın iyisin?"

Mutlu, "Valle başìm, mete. Tù ça nì?" (Vallahi iyiyim, hala. Sen nasılsın?) Dedi gülerek.

"Valle em de başìn."(Vallahi bizde iyiyiz.)Dedi gülerek annem.

"Hala gelin oturun da!" Dedi Asuman da arkadan.

Kısa bir selamlaşmadan ve oturmadan sonra dayım konuştu.

"Melek, hayırlı olsun. Zerya evleniyormuş?" Dedi dayım gülerek. "Kusura kalma nişana gelemedik, Ağrı'daydık Mutlu'yla. Bir kaç mal götürdük oraya."

"Ne kusuru abi? Artık düğüne gelirsiniz." Dedi annemde tevazu şekilde.

"Söyle bakalım sizi hangi rüzgar buraya attı?" Dedi dayım gülerek.

Hepsi gülerek bana bakarken tüm vücudumun rahatsızca yandığını hissettim. Annem gülerek, "Zerya ve Ferzan'ın 1 haftaya kadar düğünü var. Biz de gelinlik bakmaya geldik. Dedik abimin gelinliklerinden iyisini mi bulacağız?" Dedi.

Dayım samimi şekilde gülümserken bu gülümsemenin masum olduğunu düşünmüştüm taa ki 6. Gelinliği denediğim ana kadar.

Neredeyse yorgunluktan bitmiştim! 6 gelinlik nedir ya! Tövbeler olsun! Saçlarım terden anlıma yapışmışken elimdeki mendille teri sildim. Bu gelinlik nasıl bilmiyorum ama bir an önce çıkıp gitmek istiyorum orası kesin!

Aynadaki görüntü hoşuma gitmişti. Dekoltesiz kalpli bir yaka, katmanmış gibi duruyordum. Samyeli rüzgarı öyle vuruyordu ki dantelli bir şeyi asla tercih etmezdim. Kollarım açıkken elbisenin omuzları düşüktü. Uzun beyaz eteği yerlerde sürünmeyecek kadar kısa ayağımın altında olacak kadar uzundu.

 

Deneme kabininde çıkarken annemlere bakmak bile yoruyordu beni. Adeta bütün hevesim kaçmıştı. Daha doğrusu hevesimi yeterince almıştım. Şu saaten sonrası beni yoruyordu.

Hepsini ağzından şaşırma nidaları dökülürken başımı kaldırdım ki bana hayranlıkla bakan gözleri gördüm. O kahveler vücudumu öylesine yakmıştı ki... O beni derince süzerken bende ona bakıp gülümsedim. Yine üzerinde polo yaka t-shirtü ve siyah kot pantolonu vardı. Tövbeler olsun o kol kasları neydi öyle?

Sanki hiç görmemişim gibi hissettiriyordu. Heybeti yerindeydi gül yüzüne kurban olduğumun.

"Zerya ablaa!" Diye bağırıp bana koşan Birsen ile bakışlarımı Ferzan'dan aldım. Bana hayranlıkla bakarken kızıl saçlarını geriye attı ve ağzı açık bana baktı. "Bunu al! Mükemmel!" Dedi gülerken.

Arkadan Zeynep'de geldi ve "Cidden! 6 tane denedin ama en güzeli bu!" Dedi.

Hepsinin bakışlarında beğeniyi yakalayıp yorumlarını dinlerken konuşmayan tek kişi müstakbel kocamdı. Ancak görebiliyordum. Bakışlarında belirgin bir beğeni vardı.

Ona dönüp beklentiyle bakarken konuştu. "Beğendin mi?" Dedi beni şaşırtarak.

Tamam buna da düşmezsin dediğiniz duyar gibiyim ama herkesin kendi yorumlarını söyleyip beni umursamazken onun ilk benim düşüncemi sorması...

Ulan eridim gittim!

Heyecanımı bastırarak, "Ben beğendim, sence?" Dedim gülümseyerek.

Düşünmeden gözlerimin içine bakarak cevapladı. "Beğenmek ne kelime, bayıldım!" Dedi gülerek. "Sen her haline güzelsin Zerya'm. Bu gelinlik seni birazcık süslemiş o kadar."

Gülerek konuştum. "Gerçekten mi?"

"Yok canım şakacıktan! Yenge sende nazlanma hadi git de üzerini değiştir!" Dedi Birsen dayanamayarak. Bana ilk defa yenge demesine mi şaşırsam, kıskanç bakan gözlerine mi şaşırsam bilemeden güldüm.

Gülerken herkesin hemfikir bakışlarıyla üstümü değiştirmeye gittim.

Görümcem pek bir kıskançtı.

 

 

⚜️

 

Zeynep saate bakarken saatin 4'ü geçtiğini gördü. Halasıyla randevusu 4.30'daydı. Telaşlı şekilde abisine dönerken Nedim kız kardeşini fark edip ona baktı.

Zeynep, "Abi benim acilen halamlara gitmem lazım. Randevu saati geldi. Beni bırakır mısın?" Dedi.

Nedim anında anlarken bıkkınca konuştu. "Kızım neden sürekli seni gönderiyorlar? Başka stajyer yok mu bu hastanede?" Kaşları çatık şekilde Zeynep'e bakarken Zeynep'de üzgün şekilde konuştu.

"Abi ben ne yapayım! Cihan Ağa istemiştir! Akrabayız diye." Dedi. Ellerini koyu kumral saçlarına attı ve geriye itti. Şu ara bayağı uzanmıştı. Neredeyse belini geçecekti. Kesse iyi olurdu.

"Cihan Ağa'sını da oğlunu da!" Dedi ve sessiz şekilde sövdü Nedim. "O orospu çocuğu doktora demesini biliyor ama seni eve getirtmesini bilmiyor!"

"Of abi birde onun şoförleriyle uğraşamam!" Dedi Zeynep de.

Nedim derin bir nefes alırken konuştu. "Hadi gidelim o zaman." Dedi sakince. Kızgındı. O aptallar yemeğe geldiği gün o evde yoktu. Daha önemli bir yerdeydi. Gerçi haberi de yoktu. Zeynep onu defalarca aramıştı ancak o gün telefonunu kimselere açmamıştı.

Nedim arabasına binip kız kardeşini nefret ettiği ailenin evine götürürken kimse onları pek sorgulamadı. Annesi Berfu bile. Zeynep oysa annesine baka baka gitmişti. Berfu ise sadece bir kere Nedim'e bakmıştı. Zeynep'e ise bir kere gözleri deymemişti. Oysa şu an bile annesine her şeyi açıklardı. Annesi sadece ona baksa bile nereye gittiklerini,ne zaman geleceklerini, kimlerle olacağını söylerdi. Annesi ise ona bir kere bile bakmamıştı.

Üzüldü.

Ağlamak istedi.

Alışmak istedi.

Koskoca 23 sene! İnsan hiç mi alışamazdı sevgisizliğe! Oysa annesi ona bir kere gülse alışıverirdi!

23 sene boyunca gördüğü, duyduğu, hissettiği bütün acılara rağmen insan sevgi bekler miydi? Beklerdi işte... Konu anneyse evlat sonsuza kadar beklerdi.

Asıl kötü olansa bunu kimse fark etmedi. Kimse... Zerya da, abisi de...

Nedim butikten çıktıktan çok değil 5 dakika sonra Beşşar geldi. Beşşar onu sadık dostuydu. Beşşar aslen Iraklıydı. Yıllar önce buraya göçmüşlerdi. Neredeyse 10 senedir de tanışıyorlardı. Abi kardeş gibiydiler. Onun kimsenin bilmediği sırlarını bile bilen tek kişiydi. Beşşar'ın Nedim abesiydi. Nedim'in de Beşo'suydu.

Butiğe girerken etrafa bakmaya başladı. Nedim abesi neredeydi yav!

Etrafa bakarken her tarafa memnuniyetsiz bakışlar atan kızıl bir avrat gördü. Boyu 1.68 felandı. Ama o kızıl uzun saçları ne güzeldi! Hele o hızma ve sürmesi... Onu Irak'a götürdü. Oradaki avratlara pek bir benziyordu. Ancak kızıl saçları biraz daha farklıydı. Ordaki kızlar daha çok simsiyah saçlı olurdu ama kızıl hâlide fenaydı.

Nedim abeyi bulana kadar bence az çapkınlık yapsa bir şey olmazdı.

Birsen'e yaklaşıp konuştu. "Selam!" Dedi Beşşar gülümseyerek.

Birsen ona yavaşça dönerken bakışlarıyla hafif Beşşar'ı süzdü. Bronz tenli bu adam 24 yaşlarında felandı. Birsen de az bir şey sayılmazdı. 19'du. Akrabaları onu 17-18 sanardı ancak o daha büyüktü.

Buralı gibi durmuyordu. Ancak yakışıklıydı. Hemde hayvan gibi! Birsen şaşırsa da cevap verdi.

"Buyrun?" Dedi Birsen de gülümseyerek.

"Ben bir adamı arıyorum da." Dedi gülümseyerek Beşşar.

"Tabi anlatırsanız belki yardımcı olabilirim." Dedi sevimli şekilde Birsen de.

"Böyle uzun boylu, 29 yaşında, esmer, iri yarı bir adam." Dedi Beşşar.

Birsen bir düşündü öyle biri buraya gelmiş miydi? Aklına hiç öyle biri gelmedi. "Yok hiç görmedim ki?" Dedi samimi şekilde Birsen de omuz silkerek.

Beşşar istediğini alınca tekrar konuştu. "Nasıl yapsak ki?" Dedi ve düşünür gibi yaptı. "Şimdi kişi önemli biri olmasa bu kadar sizi de rahatsız etmem." Sesi utanmış ve mahçup şekildeydi.

Birsen ise samimiyete inanıp, "Ne kusuru! Belliki aradığınız kişi sizin için önemli." Dedi gülümseyerek. "Hay Allah ya! Şimdi görsem?"

Beşşar da düşünür gibi yaptı ve konuştu. "Şimdi numara da olmaz." Dedi. Birsen içten içe ona güvendi. İyi niyetli birine benziyordu(!) Nereden bilsin Beşşar'ın çapkının teki olduğunu...

"Birsen!" Diye arkadan bir erkek sesi gelince ikisi de oraya döndü. Seslenen kaşı çatık Ferzan'dı.

Birsen'in iki saattir konuştuğu bu adam kimdi? Bir de o adamın bakışları bakış değildi. Zerya'nın yanından oraya yürüdü ve ellerin beline koydu ve kaşını kaldırdı.

Beşşar gelen adamın kim olduğunu bilmeden çok telaş yapmadan konuştu. Hem o adam ona hiçbir şey yapamazdı. O koskoca Şahin'in kankasıydı! Şahin ki ringlerin kralı! Rakiplerinin korkulu rüyası! Onunla her gün yanyanaydı! Sadece yumruğuyla bile bu adamı bayıltırdı.

Zerya ise Ferzan'ı boş verip üstünü değiştirmeye gitti. Zira bu gelinlik bu sıcakta ona fazlaydı!

Beşşar, "Abe sakin ya? Birini arıyordum ondan rahatsız ettim." Dedi pişkin pişkin.

Ferzan ise tabiki de inanmadı. Adamın pezeveng olduğu tipinden belliydi. Kaşları daha da çatılırken konuştu. "Kimi arıyorsun söyle?" Dedi sinirini bastırmadan.

Beşşar da daha sinirlenip yükseldi. "Abe ne o öyle şöyle möyle! Bir şey mi dedik kıza!" Dedi ve elini kaldırdı.

"Oğlum o eli götüne sokarım indir!" Dedi Ferzan da. İlk defa küfür etmiyordu ama yıllar sonra ilk defa biriyle kavga ediyordu. Tabii Cesur'u saymazsak...

Mardin sinir sistemine iyi gelmiyordu...

Beşşar kızgınlıktan kulaklarına kadar kızarırken konuştu. "Sok soka biliyorsan orospu çocuğu!" Dedi ki ağzına sert bir yumruk yedi.

Ferzan annesinin adını ağzına aldığı an telleri koparıp yumruğu geçirmişti. Tüm kadınlarda şaşkınlık nidaları gelirken bir yandan da desteklediler. Müşteriler hariç...

Tabii Beşşar daha yüzünü çeviremeden Ferzan tekmesini geçirip onu yere düşürdü. Tabii Birsen de hemen atılıp, "Abi dur!" Dedi.

Bir kez daha nezarethaneye düşme gibi bir niyeti yoktu!

Ferzan ise kendini kaybederek bir tekme daha attı. Ancak bir darbe daha uygulayamadan Beşşar yan dönüp ayaklandı. Ayağa kalktığı gibi Ferzan'a tekme atarken Ferzan geriye doğru savruldu.

"Ya yenge! Biz yine mi nezarethaneye gireceğiz ya!" Dedi ağlamaklı bir sesle Ceylin.

"Yenge saçmalama! Abi dur sende!" Dedi Binnaz da.

Tabii dükkanın sahiplerinin gelmesi çok sürmedi. Araya giren Mutlu ve Hüseyin dayı ikisini de durdurdu.

"Mutlu şunu dışarı götür!" Dedi Hüseyin ve Ferzan'ı tuttu.

"Dayı bıraktı görsün orospu çocuğunu!" Dedi Ferzan da.

"Ferzan!" Diye arkadan gelen sesle hepsi oraya döndü. Gelen kişi Zerya'ydı.

Zerya şaşkınlıkla ona bakarken Ferzan derin bir nefes aldı ve sakinleşmeye çalıştı. Zerya koşarak Ferzan'ın yanına geldi ve yüzünü tutup baktı. Her hangi bir iz yoktu. Ferzan ise karısına bakıp gülümsemek istedi. Bu kadar sinirli ve nefes nefese olmasa en güzelinden gülerdi am ancak içi rahatlayabildi. Biraz daha sakinleşti.

Zerya uzaklaşıp bedenine bakarken bir iz bulamadı. Evde ilk iş soyup bakacaktı.

Yerdeki Beşşar'a bakarken onun pek de iyi bir durumda olmadığını gördü. Yüzünde morluklar vardı. Belliki kocası epey pataklamıştı bu adamı.

Mutlu Beşşar'ı zor zoruna tutarak dışarı çıkarırken babası da ona yardım etti ve Beşşar'ı dışarı çıkardılar.

Beşşar da sinirden köpüre köpüre ordan uzaklaştı ve Nedim abesini aradı. Nedim ise hemen onunkiler olduğunu anlayıp güldü.

"Ulan salak adam! O kızıl benim kuzenim seni döven de abisi!" Dedi gülerek Nedim. "Pezevenklik yapacak bir benim kuzenim mi kaldı!"

"Abi ben pezenvenk değilim sadece kızla konuştum! Bu pezevenklik mi!" Dedi Beşşar kızgınca.

"Evet." Dedi Nedim. "Ulan Beşo! Biri gelse senin kız kardeşinin yanında sana böyle bir şey yapsa sen ne dersin?"

"İlk önce o piçi döver sonra da Gülistan'ı döverdim." Dedi sinirle Beşşar.

"Ulan kız kardeş dövülür mü?" Dedi Nedim kızarak. Zeynep'in bir kere saçını bile çekmemişti. O Zeyno'suna nasıl kıyardı? Kıyamazdı ki? Onun biriciğiydi o, asla ittirmezdi bile!

"Abi asıl kız kardeş dövülür! Sen anormalsin!" Dedi Beşşar da.

"Len boş boş konuşma! Bu konuyu da kapat bozuşuruz! Bir daha da yengeme küfür ettiğini duymayayım!" Dedi ciddileşerek Nedim. Şu aralar morali hiç iyi değildi zaten. Bir ışıltısı vardı o da sönmüştü.

 

 

⚜️

 

Zeynep, halasının parmağından aldığı kanla dijital tansiyonunu ölçüyordu. Makinenin sonuçlarını beklerken Nurşen gülümseyerek konuştu. "Nasılsın kızım?" Dedi gülümseyerek.

"İyiyim halacığım sen?" Dedi Zeynep'de gülümseyerek.

"Valla bende iyiyim. Annemler nasıl?" Dedi gülümseyerek Nurşen.

"Onlar da iyiler. Sana selam söylediler." Dedi Zeynep de. Halasını seviyordu. Zerya'ya o kadar bencilce davransa da o kadar iyiydi ki kadından nefret edemiyordu. Severken Zerya'ya ihanet ediyor gibi de hissetse kendini sevmekten de alamıyordu.

"Aleyküm selam." Dedi gülerek Nurşen. En sevdiği yeğeni Zeynep olabilirdi. O kadar anlayışlı, sessiz, terbiyeli bir kızdı ki onun gibi bir kızı olsun çok isterdi. Eğer kızı olursa en çok Zeynep'e benzesin istiyordu.

Tansiyonunun gayette normal olduğunu gören Zeynep gülümsedi. "Tansiyonun iyi hala. Belli ki Cihan enişte pek üzmüyor seni." Dedi gülerek, Zeynep.

Nurşen de gülerken konuştu. "İlahi Zeynep!"

Zeynep halasının hamile olduğunu bildiğinden onu güldürmeye çalışıyordu. Belki annesi zamanında çok bencillik yapmış olabilirdi ancak karnındaki canın ne suçu vardı? O da yaşamayı hakediyordu. Hatta en çok o yaşamayı hakediyordu!

Arabasından inen Alpay'sa kravatını çekiştirerek içeri girdi. Artık işlere daha çok yoğunluk veriyordu. Babasının petrol şirketinin şu anlık tek varisi olduğundan işler bir süre onun olacaktı. Ancak zaten kafası bu tür işlere yatkın olduğundan çabuk alışmıştı. Zaten 13'ünden bu yana şirkette belli başlı işlerde çalıştığından az çok hakimdi.

Onu tek zorlayan şey disiplindi. İstese babasından da disiplinli bir adam olabilirdi ancak pek kasıntı değildi. İşi de pek önemsediği söylenemezdi. Bilse yeterdi. Tüm yetkiler ona devredildiğinde disipline geçerdi.

Adımları yukarı doğru giderken annesini görmeye onun odasına gitti. Yaşadıkları o koca olaydan sonra her gün annesini ziyaret ediyor, sağlığına bakıyor ve kardeşini soruyordu. 1 hafta da kardeşine çokça alışmıştı. Henüz 2 aylık olan kardeşini benimsemişti.

Annesinin odasına yaklaştıkça kahkaha sesleri geliyordu. Belliki NKK da buradaydı. Aslında Zeynep'e eskisinden daha da değer veriyordu. Çünkü annesi için zahmet edip eve geliyor birde onu kontrol ediyordu. Annesinin durumu iyi mi, kan değerleri nasıl vb. birçok soruya cevap veriyordu. Şu bir haftada sadece birkaç defa annesinin yanında konuşmuşlardı o kadar. O da hep anesiyle ilgili.

Alpay odanın önüne gelince durdu. Gevşek kravatını görüp yüzünü buruşturdu. Normalde böyle şeyleri pek takmazdı ama içeri de Zeynep vardı. NKK'ydı o! Öyle mi çıkılır hasmın yanına.

Zeynep ile arası ona göre iyi olsa da Nedim'in kız kardeşi olduğu gerçeğini değiştirmiyordu. Ne olursa olsun ona bakımlı görünmeliydi ki demesinler Alpay bakımsız. En azından o buna yoruyordu.

Kravatını eski haline getirip hafif dağılan saçlarını düzeltti ki şen şakrak kahkaha sesi duydu. O kadar güzel bir kahkahaydı ki kulakları adeta şenlendi. Kadife kadar yumuşak, bir melodi kadar ritimli ve insanın dinledikçe dinleyesi gelecek kadar güzel...

Ulan Zeynep ne kadar güzel gülüyordu!

Onu ilk defa bu kadar doğal kahkaha atarken duyan Alpay adeta şoka uğramıştı. Bir insan bir insanın kahkahasını sürekli dinlemek ister miydi? O istiyordu ancak bunun farkında bile değildi.

Derin bir nefes alarak içeri girerken arkası dönük Zeynep'i gördü. Üzerinde pembe bir t-shirt ve mavi bir kot vardı. Her zamanki gibi giyinmişti. Ancak kumral saçlar modellenmişti. Yarım şekilde toplanmış ve toplandığı yere pembe toka takılmıştı. Ne kadar da güzel olmuştu o güzel saçları...

Nurşen ise Alpay'ın bakışlarını gördü. Garip ve hayranlık dolu bakışlar onu şaşırtsa da hemen bunu bozarak konuştu.

"Alpay! Gel oğlum." Dedi gülümseyerek.

Alpay hemen bakışlarını annesine çıkarırken Zeynep de arkasına dönüp Alpay'a baktı. Üzerindeki ciddi takım pek onluk değildi ancak itiraf etmesi gerekirse çok yakışmıştı. Zaten büyük duran yüzü şu an cidden genç bir girişimci gibi duruyordu. Yorgun bakışlarıysa onu güldürmeye yetse de kendini tuttu.

"Anne? Napıyorsunuz?" Dedi gülümseyerek Alpay.

"Ne yapalım, Zeynep geldi. Beraber sohbet ederken tansiyonumu ölçtü. Sen ne yapıyorsun, nasıldı şirket bugün?" Dedi samimi şekilde Nurşen. Zeynep'den çekinmediğinden rahatça konuşuyordu.

"İyiydi, senin günün nasıldı?" Dedi Alpay da nazikçe.

Zeynep istemsizce şaşırırken içinden düşündü. Alpay bu kadar nazik miydi?

Nurşen ise içini okumuş gibi gülerek, "Bakma kızım sen buna! Sen burdasın diye böyle yapıyor!" Dedi saf bir sesle. Aslında demeye çalıştığı imadan uzak daha çok şaka için demişti.

Alpay ensesini kaşırken annesine içten içe kızdı. Ne vardı da şimdi NKK'nın yanında bunu söyledi. Ömrü hayatında ilk defa utandığını hissetti. Ne rezil bir duyguydu bu! Deve kuşu gibi kafasın kuma sokası vardı!

Ah anne ah rezil ettin beni!

Nursen ise oğlunun bu haline tek kaşını kaldırırken şaşırdı. Alpay adeta kulaklarına kadar kızarmıştı. Normalde asla utanmaz gülerdi. Oğlunun bu halini neye yoracağını bilmediğinden sadece baktı.

Zeynep de konuyu kapatarak ona döndü. "Halacığım, durumun gayet iyi gidiyor. Sen stresten, üzüntüden ve yorgunluktan uzak dur, vitaminlerini al yemek listeni al kan tahlilinde, tansiyonu da iyi gidiyor." Dedi gülümseyerek. "Bebek gün gün daha da büyüyor ve sağlıklı ilerliyor ancak diken üstünde. Yapacağın bir tek hata senin hayatına bile mâl olabilir." Dedi ciddileşerek.

Nurşen'im istemsizce yüzü asılırken Zeynep konuştu. "Bahsettiğim bu! Üzülme! Niye üzülesin? Sağlıkla doğacak mutlu olursan. Hem bak çok şükür neler oldu neler! Tüm her şeye rağmen dik durdun, vazgeçmedin! Bebeğinde senin gibi savaşçı olacak!" Dedi ve güldü.

Nurşen derin bir nefes alarak gülümsemeye çalıştı. Sonra gerçekten güldü. Bebeği için her şeye hazırdı! Ne olursa olsun!

"Zeynep doğru diyor, annem. Üzülme, dedemle baban barıştı." Dedi ki Nurşen lafını kesti.

"Benim babam senin deden olmuyor mu kro!" Dedi sinirlenerek Nurşen.

"Olmuyor." Dedi Alpay da.

Zeynep ikisine de gülerken konuştu. "Boşver sen hala! Olmayıversin torun! Belli ki baba tarafını seviyor!" Dedi g,ülerek.

Nurşen de onunla gülerken Alpay kaşlarını çattı. "Tabii baba tarafını seçeceğim." Dedi.

"Seçersen seç!" Dedi Nurşen'de.

Alpay göz devirirken Nurşen onu umursamadan Zeynep'e döndü. Zeynep eşyalarını çantasına koyarken Nurşen konuştu. "Yemeğe kalsaydın." Dedi gülümseyerek.

"Yok hala, teşekkür ederim. Abim gelip birazdan alır beni zaten." Dedi Zeynep de gülümseyerek.

"Nedim mi? Alpay bırakıversin işte." Dedi Nurşen de.

Alpay'ın adını duyan Zeynep'in tüyleri diken diken oldu ve başını iki yana salladı. Allah muhafaza birde abisi görürse büyük kavga çıkardı.

"Yok hala, abim gelir şimdi. Alpay da yorulmuş gitsin dinlensin." Dedi Zeynep ve başka bir bahaneye atlayarak.

Alpay ise sessizce güldü. Sırf onunla gelmemek için ürettiği bahaneler bak!

Alpay da gıcıklığına konuştu. "Boş ver anne! Nedim gelecekmiş zaten! Hem ben yorgunum odama gidiyorum."

Zeynep Alpay'a dönerken Nurşen arkadan gözlerini belertti. Bu bir uyarıydı. Susması gerekiyordu.

Eğer Zeynep'in gönlü kırılırsa Alpay'ın da kafası kırılırdı!

"Değil mi? Sen git de dinlen!" Dedi Zeynep de hiç alınmadan. Bu salağın lafına alınacak değildi. Daha işini bile kolaylaştırırdı!

Zeynep'in telefonunun çalmasıyla telefonuna baktı. "💪🏻Abisbis🦅" yazısını görünce bir oh çekti ve telefonu açmadan halasının iki yanağını öpüp ayaklandı.

"Hadi halacığım! Ben gidiyorum, kendine iyi bak!" Dedi ve cevap alamadan arkasına dönüp ilerledi ve Alpay'a sinsice gülümsedi. Sırf biri için somurtacak değildi.

"Alo efendim abiciğim!" Diyerek odadan çıktı.

 

 

⚜️

 

"O salağı elime geçirirsem bir turda ben döveceğim onu!" Dedim hırsla. Elimdeki kremi Ferzan'ın leğen kemiğindeki kızarıklığa krem sürerken üst vücuduna bakmamaya çalışıyordu. Mazallah üzerine atlama potansiyelin vardı.

"Boş ver sen o salağı şimdi." Dedi ve saçlarımda ki elini çeneme koydu. Hafif başımı kaldırırken gülümsüyordu. "O gelinlik sana o kadar yakıştı ki içinde melek gibiydin."

Utandım!

Hemde yüzüm kızaracak kadar!

"Seni de damatlığın içinde görseydik keşke!" Dedim bende çapkınca. "Gerçi üstün yokken daha güzelsin ama onlarda idare eder."

Ferzan'ın yüzünde kocaman bir kahkaha yayılırken yine gamzesini gördüm.

Ulan ölünür şu gamzelere!

"Karım beni öyle beğeniyorsa öyle durayım bari." Dedi gülerek. "Peki ya sen benim istediğim gibi duracak mısın?"

Bakışları fırsatçılaşırken güldüm. "Etkiye tepki diyorsun yani ha!" Dedim. "Buyur aşkım, sen ne istiyorsun?"

Düşünür gibi oldu. "Kırmızı." Dedi çapkınca sırıtarak. "Kırmızı bir gecelik hiç fena olmazdı."

Ağzım bir karış açılırken o kocaman güldü. Sesi cidden eğlenir gibiydi. "Ne fenasın!" Dedim ve omzuna vurdum ki elimden tutup beni kendi üzerine çekti. Gözlerimi kısarak, "Seni aldığımda böyle değilin!" ve kendimi tutamadan güldüm.

"Eh o seni tanımadan önceydi." Dedi ve eliyle yanağımı okşadı. Söylediği sözlere tav olurken gülümsedim.

Aklıma 1 hafta sonraki düğünümüz gelince heyecanla Ferzan'a sarıldım. "Ferzan!" Dedim 'a'yı uzatarak. Ona kocaman sarılırken o da belimi tutum, bana sarıldı.

"Ne oldu, Zerya'm." Dedi ve burnunu başıma sürttü, sanırım kokluyordu.

"Ne olsun aşkım, haftaya evleniyoruz!" Dedim ve heyecanla kafamı kaldırıp yanağından kocaman öptüm. Ferzan ise gülerken yanaklarımı tutup okşadı. Ben çenemi onun göğsüne yaslarken çıplak vücuduna boylu boyunca uzanıyordum. Bacaklarımla bacaklarını sarmış kolumu da katlayarak göğsüne yaslamıştım.

O ise bacakları yapışık, üstü çıplak -altını çiziyorum çıplak- şekilde uzanmıştı. Başını yatağın baş kısmına yaslamıştı.

Canım kocam nasıl da yakışıklıydı!

"Zaten evliyiz ki Zerya'm." Dedi ve beni hafif kendine çekerek yanağımı öptü. "Sen benim karımsın, ben senin kocanım."

Amanın dostlar! Buralar alev alıyor!

"Yani düğünümüz oluyor! Resmi olarak evlenmiş olacağız!" Dedim gülümseyerek. "Hem halay çekeceğiz, dans edeceğiz! Balayına gideceğiz!" Dedim heyecanlı şekilde. Mezuniyetime gitmemiştim ama belgelerinizi Zeynep almıştı. Gerçi o da gitmemişti. Haziranın ortasını çoktan geçmiştik!

"Yapacağız tabii! Hatta beraber Reyhani bile oynarız!" Dedi ve yanağımı okşadı.

Heyecanla gözlerinin içine bakarken konuştum. "Oynarız değil mi?" Dedim heyecanla.

Bana bakarak, "Hemde en güzelinden Zerya'm!" Dedi ve yanağımı öptü.

Sanırım ben en doğru kişiyi bulmuştum...

 

 

 

 

 

Selamın aleyküm MGY okurları!

Nasılsınız?

Umarım iyisinizdir.

Ben iyiyim. Yaz tatiline girdik tüm işlere, çalışmalara kısa bir ara! Ve benim buraya en yoğunlaşacağım dönem!

Bu bölümün geç gelmesinin sebebi Kurban Bayramı. Çünkü arefe günü de dahil olmak üzere şu 5 günde acayip yoğundum. Ondan öncesi ise yapmam gereken bir sürü şey vardı. Size şöyle söyleyeyim çarşamba günü bütün işlerim bitti ki Perşembe günü arefeye girdik.

Açıklamamı yaptığıma göre bölüme dönelim. İlk olarak bölümde Ferzan kavga etti. Kavga ettiği kişi Beşşar, Afitap kitabından bir karakter. Ve Iraklı. Beşşar aslında bayağı iyi biri ama bir tık çapkın. Alpay gibi aslında ama şöyle Kürtlerde olaylar çabuk yayıldığından ve de Alpay'ın bunu saklamadığından o daha pezevenk gibi geliyor.

Ferzan beyefendi, terbiyeli, efendi biriyken nasıl bu kadar çirkinleşti diyebilirsiniz. İlk olarak Ferzan'ın beyefendi biri olması onun pısırık biri olduğu anlamına gelmez. Sadece çevresindeki insanlarla pek sorun yaşamadığından kavga etmemiş.

Ancak Mardin de pek tanınmadığından insanlarda Allah ne verdiyse konuşuyor ve kavga ediyor.

Bir diğer konu Nedim, tekrar tekrar diyorum ama Nedim olsun Şahin olsun, Beşşar olsun, ışıltı olsun hepsi Afitap da. Bu kitapta bunlara yer vermeyeceğim.

Bu arada Beşşar bazı yerlerde avrat, abe gibi şeyler kullandı. Bunlar Arap şivesi yani yanlışlıkla yazdığım şeyler değil.

Peki ya Alpay ve Zeynep. Alpay'ın Zeynep'den hoşlandığını anlamayanlar var mı ki diye düşünmedim değil.

Zeynep ise hâlâ Alpay'dan nefret ediyor. Daha çok Alpay'la dalga geçiyor ama o da bilmiyor ondan hoşlandığını. Gerçi Alpay bile bilmiyor😅

Neyse arkadaşlar, bölüm sonuna geldiğimize göre bol bol yorumlarınızı, oylarınızı bekliyorum. Zor sartlarda yazdım bu bölümü emeğimin karşılığını alsam yeter.

Haydi Allah'a emanet olun 👋🏻😚♥️

Bölüm : 10.06.2025 21:25 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...