39. Bölüm

23. Bölüm

Eda A.
mektupb_1rsanattir

Bölüm şarkısı:

*Allah Allah (remix)

*Es esmer Berivan&Baran

*Die with an Emile

 

 

En sağlam direniş, kalbi temiz tutmaktır...

 

Muhyiddin ibn Arabî

 

 

 

 

Düğün salonu tıka basa doluydu. Daha biz girmeden upuzun bir halay kuyruğu görünüyordu. Bense benim için hazırlanan odada hâlâ hazırlanıyordum. Hazırlanmamda Zeynep'in motivasyonlarıyla geçiyordu.

Üzerimizde geleneksel kıyafetler vardı. Benim üzerimde bordo bir gelinlik vardı gerçi. Hepimiz o kadar güzel olmuştuk ki dudak uçuklatıyorduk.

Zeynep uzun saçlarını kıvır kıvır yapmıştı ve yüzünde güzel bir makyaj vardı. Dudağında pembe tonlarındaki ruj onu o kadar güzel gösteriyordu ki müthişti.

Ben dışarıdaki halay kuyruğuna bakarken omzuna konan elle arkama döndüm. Ferzan'dı. Ona gülümserken üzerini inceledim. Üzerindeki şık damatlık resmen benim ona hayran kalmama sebep olmuştu.

Zaten çok da uzun olmayan sakalları iyice kısalmış, saçları da şekillenmişti. O kadar şık ve yakışıklı duruyordu ki üzerine atlayasım geliyordu.

O da benim gelinliğime ve şekillendirdiğim saçlarıma baktı. Elleri ellerime giderken heyecanım devasaydı. Elimi dudaklarının üstüne götürdü ve sulu bir öpücük kondurdu. Ona gülümserken konuştu.

"Çok güzel olmuşsun." Dedi hayranlıkla. Bu bakışı o kadar güzeldi ki ona kapılıp gidiyordum.

Bende ona gülümseyerek, "O kadar yakışıklısın ki keşke düğünde değilde evde olsak diyorum." Dedim çapkınca.

Evlendikten sonra bana bir haller oldu!

Yoksa ben böyle değildim!

O ise bana hınzırca gülümseyerek fısıldadı. "Gecenin sonu her türlü evde bitiyor, aşkım. Sen yeter ki iste." Dedi ve aynı çapkınlıkta göz kırptı.

Lan bu adam hani temas sevmiyordu?

Çapkınca gülümsedim ve göz kırptım ki arkadan bir ses geldi.

"Kız kesin cilveleşmeyi de çıkın artık düğününüze!" Ceylin yengenin hem yargılayan hemde alaylı sesi kulaklarımıza dolarken ona dönüp baktım.

Sanki o kocasıyla cilveleşmiyordu!

Onu boşverirken Ferzan bana kolunu uzattı. Gülümseyerek koluna girdim ve odadan çıkıp merdivenlerden inmeye başladık. Önümüzde geleneksel kıyafetlerle kızlar dururken uzun merdivenden sonunda girişe varabildik.

Bu günün sanatçıları Berivan ve Baran'dı. Çok gündemde olan bu çifti gerçekten çok seviyordum. Şarkıları olsun, enerjileri olsun gerçekten çok sevdiğim sanatçılardı.

Berivan, "Zave Buk hatın!" (Gelin damat geldi) Diye anons ederken eşi Baran onu devam ettirdi. "Çocuklar ortalığı boşaltın."

Doğru diyorlardı. Şu an karma bir düğünde olduğumuzdan ortalık çocuk kaynıyordu ve gerçekten kalabalıktı. Neredeyse dedemin kuzenlerinin çocukları bile gelmişti.

 

 

 

İlahi Bakış Açısı

"Nazlı! Koş da videoları çek!" Dedi Belinay telefonunu uzatarak.

Nazlı ise havalı şekilde telefonu aldı ve koşa koşa Zerya ve Ferzan'ı çekmeye gitti.

İrozların masası oldukça kalabalık ve gergindi. Özellikle Medine ve Alpay için. Biri kızının düğününü izlerken gönlüne kor ateşler dökülüyor, diğeri de sevdiğini izlerken yakalanmamak için kırk takla atıyordu.

Kimseden korktuğu yoktu aslında ancak sebepsizce birinin bunu görmesini istemiyordu. Özellikle bunu pembe elbisesiyle onu büyüleyen Zeynep'in görmesini hiç istemiyordu.

Alpay Zeynep'ten hoşlandığını biliyordu. Daha önce hoşlandığı çok kız olmamıştı ancak Zeynep daha farklı hissettiriyordu. Hoşlanmaktan daha ötesi... Özellikle kırılgan bir yapıya sahip olması Alpay'ı ona daha çok çekiyordu.

Aynı zamanda dayısının kızı olması onun için bir diğer yasaktı. Alpay hayatında hiçbir kural dinlememiş hatta ne kural varsa uymaktan çok kuralı çiğnemeye çalışmıştı. Zeynep'in de ona yasak olması daha çok ilgisini çekiyordu.

Ancak en önemlisi abisiydi. Abisi öyle bir ağır abiydi ki bakışları bile fazla eziciydi. Alpay için itiraf etmesi güçtü ama Zeynep'den hoşlandığını duysa yiyeceği dayaktan korkmuyor değildi. Ve Zeynep yüzünden gün geçtikçe Nedim'e olan nefreti azalıyordu.

Şimdi ise en önde elinde pullu mendille, omzunda kırmızı şalla dans ediyordu. Upuzun saçları bugün arkadan yarım toplanmıştı. Düne nazaran daha usturuplu şekilde dans ederken Alpay ister istemez mutlu olmuştu. Çünkü Zeynep'in dansı gerçekten büyüleyiciydi. Öyle ki defalarca o videoyu izlemişti.

Aslında Zeynep'in dansı, Tülin'inkinin yanında bir hiçti. Tülin'e nazaran daha az kıvırtmıştı. Ancak Tülin'e bu düşünceyle bir kez bile bakmamıştı. Zeynep, Alpay'ın düşündüğü gibi mükemmel de dans etmiyordu da ancak aşkın gözü kördü. Zeynep, şimdi gelse Alpay'a küfür etse Alpay ne kadar da güzel konuşuyor, derdi.
"Allah Allah Allah Allah bu nasıl sevmek?"

"Allah Allah Allah Allah bu nasıl gülmek?"

Gerçekten bu nasıl bir sevmekti?

Tövbeler o nasıl bir gülmekti!

"Bu nasıl sevmek, bu nasıl gülmek? İnsan değil bu sanki bir melek!" Diyordu İbrahim Tatlıses.

Alpay, hepsini izliyormuş gibi yapsa da bir gözü hep Zeynep'teydi. Zeynep ise bakışları hissetse de kim tarafından olduğunu bilemiyordu.

Tabii Zeynep'e bakan tek kişi o değildi. Bir de Mutlu vardı. Mutlu dans eden Zeynep'e bakarken Alpay gibi düşünerek bakmıyordu.

Zeynep'in vücuduna daha çok önem veriyordu. Gereksiz uzunluktaki saçları kimin umrundaydı ki? Açıkta kalan boynu, şekli belli olan kalçaları onun daha çok dikkatini çekiyordu. Özellikle de pembe elbisenin içindeyken... Tülin ve Asuman bilerek o elbiseyi Zeynep'e vermişlerdi. Çünkü Mutlu kadınlarda en çok pembe rengi seviyordu. Özellikle de iç çamaşırlarında. Tabii bunu Asuman ve Tülin bilmiyordu. Onlar sadece ikisinin arasını yapmaya çalışıyordu. Nereden bilsinlerdi kardeşlerinin böyle bir zihniyete sahip olduğunu?

Sözde pezevenk Alpay'dı ancak Mutlu'nun düşünceleri daha pisti.

Zeynep ilk Alpay'ın bakışlarını yakaladı. Zeynep ona baktığı an bakışlarını başka tarafa çekti, Alpay. Zeynep'in bakışlarını yakalaması onu garip şekilde utandırmıştı. Zeynep yerine başka biri olsa bakışlarını asla çekmezdi mesela. Daha çok dik dik bakar ve süzerdi mesela. Ancak sebepsizce utanmıştı. Yine aynı şekilde kulakları ve burnu yanıyordu.

Bu utanmak ne lanet bir histi!

Zeynep bakışlarını kısaca Alpay'da gezdirirken üzerindeki takımı gördü. Bir yandan dans ediyor bir yandan onu aralıklarla inceliyordu. Heybetli vücudunu kaplayan bir gömlek giymişti. Alpay genelde t-shirtlerle takılırdı. Bugün niye gömlek giymişti ki?

Altında siyah kumaş pantolon vardı. Zeynep'in itiraf etmesi gerekirse Alpay gerçekten nefes kesiyordu. Ve Alpay'a bakınca bakışlarını çekmesi onu güldürmeye yetmişti.

"Gülünce gözlerini, saçının her telini, tutunca ellerini ölesim gelir! Ölesim gelir!" Diyordu imparator.

Ne kadarda doğru söylüyordu. Bu şarkı özellikle mi açılmıştı ne, diye düşünmeden edemedi Alpay.

Zeynep ise onu incelemeye devam etti. Işıl Işıl parlayan ayakkabısı ise gerçekten pahalı duruyordu.

Adamların şirketi vardı!

Tabii ki giydikleri pahalı olacaktı!

Zeynep dans etmeye devam ederken bu kez başka bir bakış daha yakaladı. Mutlu'nunkini... Kendi ailesiyle masada oturuyordu. Ona bakınca piç gibi sırıtıp onu izleyen Mutlu'yu görmek şaşırtmamıştı. Ancak belli etmemeye çalışsa da pis bakışları onu rahatsız etmişti. Rahatsızca dans ederken sonunda dans bitmişti.

O ailesinin masasına geçerken Samet'in düğüne gelmesi herkesi şaşırtıyordu. Genelde düğünlere pek katılmazdı ancak bu kez yeğenlerinin düğünüydü. Ne kadar konuya geri kalmış olsa da yine de her şeyi biliyordu.

Şimdi ise pistte çalan şarkıyla dans eden yeğenlerini izliyordu.

"Ew çavên reş belek.

Kulên min kir gelek.

Kirim mîna kalek.

Bi min geriya felek."

(O siyah gözler kocaman.

Gözlerim kocaman.

Yaşlı bir adam gibiyim.

Bir şahin benimle dolaştı)

Çok eski olan bu Kürtçe şarkıyı neredeyse hepsi biliyordu.

Samet kızına ve karısına baktı. Sonra ise kapıda gelen oğluna. Oğlu ona benziyordu. Yüzü de kişiliği de. En azından o öyle düşünüyordu. Nedim'in dış görünüşü tıpkı babası gibiydi. Ancak kişilik olarak o kadar birbirlerinden ayrılıyorlardı. Nedim babasının aksine genelde hep sert tavırlıydı. Sadece birkaç kişiye samimi davranıyordu o kadar. Aynı zamanda kadın düşkünlüğü de yoktu. Öyle ki şu zamana kadar sevgilisi olmamıştı. Elbette ki sevdiği olmuştu ancak hiçbiriyle ne sevgili oldu ne de kötü bir davranışta bulundu. Ancak Samet öyle değildi. Samet onun aksine hem kadın düşkünü hem de gevşek bir adamdı. Kendince saçma sapan şakalar yapar, sadece can sıkardı.

"Jiyan li min ziwa bû.

Ber çava tu wenda bû.

Yar ê tu ne wisa bû.

Bi te jî geriya felek."

(Hayat benim için kuruydu.

Senden önce kaybolmuştu.

Sen öyle değildin dostum.

Bir şahin de seninle dolaştı)

Nedim kendi ailesinin masasına otururken Zeynep'e selam verdi sadece. Annesi ve babası umrunda değildi. Canları cehennemeydi. Şu zamana kadar Mardin de durmasının tek sebebi kız kardeşiydi.

Zeynep abisinin kulağına eğilip konuştu. Zira bu gürültülü seste ancak bu şekilde konuşabilirlerdi. "Neredeydin?"

Nedim gülerek kendini gösterdi ve kulağına eğilerek, "Hazırlanmam biraz uzun sürdü." Dedi.

Üzerinde lacivert bir takım vardı. Gecenin mavisi üzerinde gibiydi. İri vücudu ve yakışıklı yüzüde bir çok genç kızın onların masasına dönmesine sebep oldu.

Nedim'in sırrı ise ışıltısıydı.

Zerya ve Ferzan ise heyecan ve utançla dans ediyorlardı. Zerya etrafa bakarken Nedim'in geldiğini gördü. Bir an gerçekten gelmeyeceğini düşünmüştü. Aynı zamanda Nedim abide çok soru vardı. Hâlâ gördüklerini unutabilmiş değildi ancak sormaya da cesaret edemiyordu.

Zerya, Ferzan'a sordu. "Ferzan, sence evli çiftler böyle dans ederken ne konuşuyor?"

Ferzan ise gülerek, "Bilmem." Dedi. Sonra ise etrafa bakıp tahmin yürüttü. "Belki de misafirler hakkında konuşuyorlardır."

Zerya ise bu düşünceyi mantıklı buldu ve konuştu. "Çok zekisin." Diyerek ciddi anlamda iltifat etti. "O zaman bizde konuşalım misafirler hakkında."

Zerya'nın isteği üzerine Ferzan düşündü. Sonra ise gözüne çarpan ilk kişiyi sordu. "Şurada biri var. Yaşlı bir teyze. Kim o?"

Zerya, Ferzan gösterdiği yere bakarken anneannesini gördü. Gülüp, "O benim anneannem." Dedi Zerya.

Ferzan başta şaşırsa da o da güldü. Gerçekten birbirlerini hiç tanımıyorlardı.

"Vay be!" Dedi gülerek Ferzan. "Sana çok benziyor.

Aslında çok da benzemiyordu. Hele Bilge ile olan benzerliğinden sonra bu bir hiçti. Ancak pembe yalanlardan zarar gelmezdi.

Zerya ise gülerken Ferzan ile birleşen elini okşadı. "İyi ki varsın, aşkım." Dedi kocasına. Gözleri ışıl ışıl parlarken Ferzan mutlulukla gülümsedi.

"Sende iyi ki varsın, aşkım." Dedi Ferzan da.

Beraber gülüşürlerken şarkı bitti. İkisi tam birbirlerinden ayrılacakken başka bir şarkı çaldı. Tekrar birbirimize yaklaşırken, "Gelin ve damadı yalnız bırakmıyoruz. Tüm çiftleri sahneye davet ediyoruz." Dedi dj.

Gülümserken kollarını tekrar ona sardı, Zerya. Bir elleri tekrar birleştirirken diğer elini koluyla omzu arasında bir yere koydu Zerya.

Dans etmeye devam ederken onlara katılan ilk kişi Ceylin ve Turgut oldu. Henüz 3 yıldır evli olan bu çifttiler. Zerya onlara gülümserken yengesinin karnına baktı. Yengesi 5. ayına kadar gelmişti. Karnı fazlasıyla belirginleşmişti. Tüm aile onun hamile olduğunu biliyordu. Onlar söylemese de tüm aileye, torunlar sayesinde yayılmıştı.

Düğün bittikten sonra doktora gidip cinsiyeti öğreneceklerdi. Bebeğin cinsiyeti öğrenildikten sonra Ceylin kaynanasından hediye alacaktı. Gülşen'in gönlü erkek çocuktan yanaydı. Ailesinde erkek çocuk vardı ancak küçük oğlununda soyunun devam etmesini istiyordu. Ancak Ceylin'i bu yüzden sık boğaz edecek değildi.

Nedim elini Zeynep'e uzatırken Zeynep şirince gülümseyerek elini tuttu. Zeynep ve Nedim de ayağa kalkarken Alpay'ın gözleri onlara döndü.

Zeynep mutlulukla abisiyle dans ederken ne kadar da güzeldi. İstemsizce düşündü Alpay. Acaba bir gün onunla bu şekilde dans edebilecek miydi?

Veya dans ettiği zaman Zeynep bu kadar mutlu mu olacaktı?

Alpay bunları düşünürken onlara fazla baktığını fark etti ki kulağına biri fısıldadı. "Ne o Alpay? Birini mi izliyorsun?" Diyen sesin sahibi ise Bilge'ydi.

Alpay abartısız bir hızla ona dönerken sinsice ona gülen halasını görünce kaşları çatıldı.

Bu yerden bitme ne diyordu?

"Ne diyorsun Bilge?" Dedi Alpay da sert abi tavırlarıyla.

Bilge ve Sidar Alpay'dan yaşça küçüklerdi. İki kız ne kadar Alpay'ın halası olsa da hala yiğen ilişkisinden ziyade abi kardeş gibiydiler.

"Diyorum ki bir tık fazla baktın," Dedi ve Zeynep'in adını hatırlamaya çalıştı. "Zehra mıydı, Zühre mi?"

Alpay ise, "Zeynep." Dedi umursamaz bir tavırla. Alpay'ın Zeynep'e olan ilgisini duydukları gibi Zeynep'e bulaşabilirlerdi. Veya düşük ihtimalle aralarını da yapabilirlerdi.

Alpay gerçekten iki kıskanç kız kardeşi sahipti. Ne zaman bir flörtünü veya sevgilisini yakalasalar kızı imha ediyorlardı. Tehtid ediyorlardı.

Hatta ilk kavgaları bile gözünün önündeydi. O lisedeyken çıktığı bir kızı okul çıkışında dövmüşlerdi.

Alpay onları uyarsa da söyledikleri, "O kızı seni aldatırken gördüm! Hem sende kızlarla gönül eğlendirmeyi kes! Yoksa sıra sana da gelecek! Hem biz doğru kişiyi görünce seni rahat bırakacağız." olmuştu.

Bilge ise, "Her neyse işte!" Dedi. Alpay sinir olsa da bir şey demedi. Kızım ismini nasıl bilmezdi.

Sokakta 10 kız cevirsen 9'unun ismi Zeynep'tir!

Alpay küçümseyerek ona baktı, "Hem baktıysam ne olmuş, yerden bitme?" Dedi gıcık şekilde.

Bilge ergenliğe yeni girdiğinden henüz tam olarak boy atmamıştı. Henüz 16 yaşında bir genç kızdı. 1.59 boyu vardı. Boyu yaşıtlarına göre kısaydı. Alpay ise onu bununla gıcık edip duruyordu.

"Bana yerden bitme diyene bak!" Dedi sinirle. Sonra aklına daha deminki nedime gösterisi geldi ve, "Bir gün olurda evlenirsen bu yerden bitme senin gelinine nedimelik yapmayacak!" Dedi.

Alpay ise kendi gelini olarak sadece Zeynep'i düşündü. Başka biri aklına gelmiyordu. "Ben kendi gelinime özel nedime tutarım." Dedi alayla Alpay'da.

"Alpay bir centilmenlik etsen de halanı dansa mı kaldırsan?" Diyen Sidar'ın sesiyle fısır fısır konuşmaları bölündü.

Alpay ise, "Evlende kocan kaldırsın seni dansa." Dedi rahat bir tavırla.

Şaka yapıyordu. Çünkü henüz Sidar'ın küçük olduğunu biliyordu ve o da gerçekten kıskanç biriydi. Sidar ve Bilge zaten pek erkek meraklısı olmadığından bu konuda hiç kavgacı olmamıştı.

Sidar ise, "Benden önce sen varsın. İlk sen evlen." Dedi.

Alpay ise, "Hala olan sensin." Diyerek tekrar topu ona attı.

Sidar ise kızmaya başlamıştı. "Boşversene. Senden bir şey isteyende kabahat." Dedi sinirle.

Etrafa bakarken Nazlı ve Samet Berat'ı gördüler. Baran'ın çocukları tatlı tatlı dans ediyordu. Samet, Amed Ağa'nın babasının ismiydi. Amed Ağa'nın isteği üzerine bu ismi koymuşlardı. Ancak Belinay'da Berat isminin konulmasını istediğinden ikiside birleşmişti ve Samet Berat olmuştu. Genelde Berat deselerde Samet dedikleri zamanlarda oluyordu.

Sidar iğneleyerek, "Bir Berat kadar olamadın ha!" Dedi.

Alpay ise gülerek, "Kızım ben ne yapayım? Git abinlerle dans et." Dedi.

Tabii masaya dönünce babasının ve amcasının masada olmadığını yeni fark eti Alpay. Dans edenlere dönünce hepsini dans ederken buldu.

"İyi pekii." Dedi Alpay ve ayağa kalktı. Sidar da tam zafer gülüşü olmuştu ki Alpay elini Bilge'ye uzattı.

Bilge ise ağız dolusu bir kahkaha attı ve Alpay'ın elini tuttu. Alpay ile dans eden çiftlerin yanına giderken Alpay'a öfkeyle bakan Sidar ise daha da kızmadan yan masasına döndü.

"İzzet!" Diye seslendi Sidar.

İzzet amcasının oğluydu. Ve İzzet ve Alpay pek anlaşmazdı. Küçükken Alpay ile oyun oynarken hile yapmıştı. Alpay da sinirlenip kafasına taş atmıştı. Hatta saçının arasında hâlâ o taş izi duruyordu. Aslında İzzet, Alpay'la pek kavga taraftarı değildi. Çünkü Alpay'ın amcası sayılırdı ancak Alpay öyle bir kinciydi ki akraba olmasalar İzzet'in yüzüne bile bakmazdı.

İzzet ve Sidar'ın sandalyesi arka arkaya olduğundan İzzet hemen duymuştu. Hatta daha demin konuşulanlara da kulak misafiri olmuştu. Az çok tahmin ediyordu ne istediğini.

"Söyle amcam kızı." Dedi İzzet de.

Sidar, "Kalk da dans edem da!" Dedi. Seslerini sadece ikisi duyuyordu.

İzzet, "Bozma aramı şu salakla. Ortalık zaten gergin." Dedi.

İzzet, Alpay'dan korktuğundan değil, onunla kavga etmek istemediği için bunu söylemişti. Yoksa Alpay'dan 8 yaş büyüktü. Alpay gibi 2 tane daha cebinde çıkarırdı.

Sidar, "O ne alaka! Gel abilik yap az!" Dedi gülerek.

İzzet gülerek, "İyi pekii." Dedi.

Beraber ayağa kalktılar. El ele tutuşurken onlarda ortaya gittiler ve dans etmeye başladılar.

Alpay ve Bilge dans ederken Bilge konuştu. "Ablam bunu yanına bırakmaz. Biliyorsun, değil mi?" Dedi gülerek.

Alpay ise, "En fazla ne yapabilir?" Diyemeden yanında dans eden Sidar ve İzzet'i görünce öylece kalakaldı. Sidar ona sinsice bakıyor adeta, 'Sen misin bunu bana yapan?' bakışları atıyordu.

Bilge kocaman bir kahkaha atarken kahkahası Zeynep'e gitmişti. Zeynep ikiliye bakarken Alpay adeta bir yere ateş atıyordu. Öyle sinirli bakıyordu ki bıraksa gidip dövecek gibiydi. Onun baktığı yere bakınca Sidar ve bir adamı gördü. Bu adam İzzet abi değil miydi?

İzzet abi, abisinin okul arkadaşıydı. Çok konuşmuşlukları yoktu ancak birbirlerini sever, sayarlardı.

Alpay İzzet abiye niye kızmıştı ki?

Ya olay çıkarsa?
Abisi buradaydı hiçbir şey olmazdı.

Ya abisi de Alpay'la kavga ederse?

Etmezdi ya! Onunda kuzeninin düğünüydü. Sadece durdurdu ikiliyi!

Ya Alpay? O boş durmazdı, abisiyle kavga ederdi.

Kafasının içinde 5 dakika da kurduğu seneryoyla telaşlandı ki biri kulağına fısıldadı. "O piçe bakmayı kes!" Sesin sahibi abisiydi.

Hemen abisine dönerken telaşla konuştu. "Dalmışım abi." Diyebildi sadece. Başka bir şey diyemedi. Daha doğrusu korkudan zar zor konuşmuştu.

Gerginlikte Nedim yine konuştu. "O zaman gözlerin başka yerlere dalsın!" Dedi sinirle.

Kardeşinin o piçe bakmasına dayanamıyordu! Koskoca Mardin de o piçten nefret ettiği kadar kimseden nefret etmiyordu.

Zeynep korkarak ve de rahatsızca abisiyle dans ederken sonunda şarkı bitti ve dans kısmından halay kısmına geçtiler.

Halayın başına Samet Ağa geçerken hepsi dizilerek halay çekmeye başladı. Ne kadar da pislik bir adam olsada sevilen bir adam olan Samet, elindeki yeşil mendille halay çekiyordu.

Hepsi halaya geçerken oturan kimse yoktu. Neredeyse tüm aile halaydaydı. Berivan ve Baran ünlü şarkıları 'Es Esmer' ile adeta pisti coşturuyorlardı.

"Es es ese ese esmer esmer, rındíkamín kezi zer!"

Şarkı devam ederken hepsi coşkuyla halay çekiyor adeta kurtlarını döküyordu. Nedim ve Ferzan el ele halay çekerken Zeynep de Zerya'nın elini tutuyordu.

Hep beraber halay çekerlerken halay öyle uzanmıştı ki neredeyse ikinci bir zincir çıkacaktı. Ancak halay gerçekten uzundu. Düğün salonu da upuzun olduğundan uzunluğu belli oluyordu.

Alpay halay çekmeyi reddediyordu. Uzaktan Zeynep'i gizlice izlemeyi tercih ediyordu. Neredeyse tüm aile halaya çıkmıştı. Çıkmayan tek kişi dedesi, babaannesi ve annesiydi. Babaannesi kızının düğününde oynamak istemiyordu. Annesi ise hamileydi ve böyle hareketli bir dansı edemezdi. Dedesi ise başka bir masada diğer ağalarla siyaset konuşuyordu.

Kadınlarla yan yana oturmak hoşuna gitmese de elinde telefonuyla uğraşıyormuş gibi yapıyordu. Bir kaç defa da Nedim'i ona bakarken yakalamıştı.

Zeynep, Alpay'a bakmaya korkarken onun bakışlarını arada üzerinde hissediyordu. Abisi ve Alpay arasındaki gerginlik onu daha da gererken halayda çıktı. Zerya'ya yorulduğunu söylemişti ki gerçekten yorulmuştu. 3. turunu tamamlayacaktı.

Masasına geçip otururken Alpay tabii ki bunu gördü. Hemen telefonunda Zeynep'in mesaj yerine girerken yazdı.

Alpay: Abinin bana neden kızgın boğalar gibi baktığını sorabilir miyim?

Zeynep telefonunu daha açmamıştı. Çıkardığı yelpazeyi sallarken Alpay gizlice ona bakıyordu. Zeynep sıkılıp telefonunu açarken interneti açtı. Tam Instagram'a girecekti ki bir bildirim düştü. Alpay'dandı.

Mesajı okuduktan sonra öyle utanmıştı ki... İlk defa Alpay'la konuşurken utanıyordu. Çünkü abisi bir şeye işkillendiğinden sürekli ikiliye bakıp duruyordu. Neye işkillendiğini de bilmiyordu.

Alpay'a bakmaya bile korkarken cevap yazdı.

Zeynep: istersen gidip kendin sor

Sözleri yaşadığı gerginliği belli etmiyor, aksine çok rahat bir hava veriyordu.

Alpay gelen mesajı okuyup önce Nedim'e baktı. Ortalıkta görünmüyordu. Sonra Zeynep'e baktı. Zeynep ise yerine sinmiş neredeyse yok olmuştu.

Alpay: Abin ortalıkta görünmüyor

Alpay: sen cevapla

Zeynep ise kafasını kaldırdı ve abisini aradı. Ortalıkta yoktu. Nereye gitmişti ki! Normalde asla bir yere ayrılmazdı. Özellikle de bu kadar şüpheliyken...

Zeynep kararsızca telefona bakarken aklına gelen şeyleri tekrar yazdı.

Zeynep:baktığını bile fark etmedim desem?

Alpay gelen cevapla güldü.

Alpay:O yüzden mi yüzüme bile bakmiyorsun derim

Zeynep gelen mesajla yakalandığını anladı ve içinden lanet etti. Adeta kelime oyunlarıyla birbirlerini avlamaya çalışıyorlardı.

Ve asıl komik olansa ikisininde birbirlerine gerginliklerini yansıtmıyor oluşuydu. Alpay sanki onda hiçbir şey değişmemiş gibi davranıyordu. Sanki Zeynep'ten hoşlanmıyormuş da hâlâ onu kullanmak için yazıyormuş gibiydi. Zeynep ise sanki hiç utanmıyormuş da öyle yazıyormuş gibiydi.

Zeynep'in cevap yazmayacağını anlayan Alpay'sa başka bir şey yazdı. Biraz oyundan bir şey olmazdı.
Alpay: hatırlıyor musun

Alpay: bir anlaşmamız vardı

Zeynep konunun değişmesine sevinse de yeni açılan konu pek iç açıcı değildi.

Zeynep: unutur muyum hiç?

Alpay gelen mesajla kısaca gülerken mesaj gönderdi.
Alpay: o zaman ikinci isteğimi isteme zamanım geldi

Zeynep: ben senin dilek cinin miyim Alpay

Zeynep: 3. İsteğinden sonra lambama geri dönmem mi gerekiyor

Alpay güldü. Gerçekten istese gayet de güzel şakalar yapabiliyordu.

Alpay:cin olmayacak kadar güzelsin

Mesajı gönderirken ne yazdığının farkında değildi. Aslında bu sadece aklımdan geçen bir şeydi.

Ne yazdığının yeni farkına varmıştı ancak çok geçti Zeynep bunu çoktan okumuş olmalıydı.

Zeynep ise bir anda donup kaldı. Alpay mı bunu yazmıştı? Onun güzel olduğunu mu düşünüyordu gerçekten. Bu onu sebepsizce mutlu ederken ne yazacağını bilemedi.

Alpay durumu toparlamak için ne yazacağını bile bilemedi. Şimdi bir şey söyleyip kalbini de kırmak istemiyordu. Ancak kendi paçasını da kurtarmalıydı. Bundan dolayı konuyu değiştirdi.

Alpay: İzzet'e hoş geldin dedin mi?

Zeynep'in aklına dans ettikleri an geldi. Alpay'ın sınırlı bakışları İzzet abideydi. Kesin onunla ilgili bir şey isteyecekti.

Zeynep: Demedim

Yalan söylemek istemiyordu. Zaten masaları dip dibe olduğundan Alpay biliyor olmalıydı.

Alpay:onunla selamlaşmaya git ve üzerine bir şey dök

Zeynep bir an anlamadı. Alpay ondan böyle bir klişeyi mi yapmasını istiyordu. İyi de aklına başka bir şey gelmemiş miydi gerçekten?

Zeynep ister istemez gerildi. Yılların klişesi de olsa o yıllardır bunu yapmıyordu. Başta sevdiği birine bunu yapacağından üzülse de niye yapacağını da merak etmiyor değildi.

Zeynep: benim bir sorum var

Alpay gelen mesaja şaşırmıştı. Zeynep'in bu kadar çabuk kabullenmesinin nedeni neydi acaba?

Çünkü aslında Zeynep'de biliyordu, ne olursa olsun zorla bu işi yapacaktı. Hem onunda aklında bir şey vardı.

Alpay: evet

Zeynep göz devirirken tekrar yazdı.

Zeynep: Neden İzzet abi?

Zeynep:Onunla bir husumetin mi var?

Alpay: yalnız bu iki soru oldu

Zeynep: Cevaplasan ölmezsin

Alpay: Evet ölmem ama tek bir soru hakkin vardı

Alpay: Ya bire indir ya da hiç sorma

Zeynep: İzzet abiye neden bunu yapmamı istiyorsun?

Alpay: Çünkü canım istiyor

Zeynep sinirle kafasını kaldırdı ki ilk abisini gördü. Abisi ona şüpheyle bakıyordu. Telefonunu isteyebilirdi. Bu riski göze alamazdı. Özellikle de kuzeninin düğününde asla.

Zeynep: gerçekten çok gıcıksın

Başka bir şey yazmazken telefonu kapattı ve ayaklanıp halaya katıldı.

Alpay telefondan cevap beklerken yanına oturan kişiyle başını oraya çevirdi. Gelen Cesur'du. Cesur sinsi sinsi sırıtıyor, telefona bakıyordu.

Cesur, "Yengeyle mi konuşuyorsun?" Dedi.

Alpay ise, "Şu an bir sevgilim yok." Dedi sadece. Yapmayı da düşünmüyordu.

Cesur, "Olacak olan yengeyle mi konuşuyorsun?" Dedi gülerek.

Alpay kimi kastettiğini anlayınca ona baktı kaşları çatık şekilde. Bunun olma ihtimali onu mutlu etse de Zeynep onun hakkında böyle konuşulmasını istemezdi.

Alpay, "Daha orta da bir şey yok." Dedi sadece. Oysa gerçek olmasını çok isterdi.

Cesur, "Ortaya bir şey koy o zaman." Dedi gülmeyi keserek. "Söyle sevdiğini."

Alpay, "Öyle kolay değil." Diyebildi sadece.

Başta Zeynep'in onu sevmemesi gibi bir sürü engel vardı. Ona sorduğunda evet diyeceğini bilse 1 saniye bile beklemez sorardı. Ancak Zeynep istese bile abisinin korkusuna bir şey yapmayacak kadar abisine bağlıydı.

Cesur, "Kolaylaştır. Git barış adamla." Dedi.

Alpay, "Ne diyeyim? Abi kusura bakma zamanında dövüştük ama ben senin kız kardeşini seviyorum, barışmak zorundayız mı?" Dedi sinirle.

Cesur ise, "Aha itiraf etti!" Dedi heyecanla.

Alpay ise kendine söverken, "Cesur sevmiyorum, hoşlanıyorum." Dedi. Telaşlı sözlerini duyan Cesur ise, "Aynı şey oğlum! Hoşlanmak sevmenin yarısıdır." Dedi gülerek.

Alpay istemsizce düşündü. Eğer gerçekten Zeynep'e aşık olursa acaba ne kadar severdi? Şu an bile içi içine sığmıyordu. Liseye geri dönmüş gibi hissediyordu. Sanki lisedeki o çocuktu ve Zeynep de sesi sedası olmayan o kızlardı.

Cesur, "Oğlum sen Zeynep gibi kızları sevmezsin! Zeynep'in ne ortamı var ne de gezmesi." Dedi. "Seni ilk defa böyle bir kıza ilgi duyarken görüyorum."

Cesur'un bu sözleri Alpay'ı geriye doğru sürüklemişti.

"...
"Yok canım, oğlum evlenmek istiyorsan bulalım sana bir kız evlen. Böyle köşe başlarında kızları öperek bir yere varamazsın!" Dedi Nurşen.

"Ben kiminle evleneceğim biliyorum anne!"

Alpay'a göre evinde oturup annesinin dizinin dibinde örgü yapan kızlar fazla sıkıcıydı. Ona göre biraz aksiyon biraz eğlence lazımdı.

 

..."

İstemsizce güldü Alpay. Cidden şu 2 ayda çok değişmişti. Bugün tam 3 Temmuzdu ve Nisan da ki halleriyle şu anki halleri asla uyuşmuyordu.

Sanki hayatına yeniden başlamış gibiydi. Kişiliği değişmemişti ancak davranışları fazlasıyla değişmişti. Neredeyse hiç kız çevresi kalmamıştı. Özellikle dün gece tüm hepsini engellemişti. Instagram'ında kadın kalmamıştı. Bütün hesabını elden geçirmişti. Gerçekten geçmişine sünger çekmişti.

Miladını yaşıyor gibiydi.

Miladı ise 2 Temmuzdu.

Sebebi ise NKK'ydı.

Cesur, "Ama sanırım sadece sen ilgi duymuyorsun gibi." Derken Alpay'ın düşünceleri ortadan ikiye ayrılıp yok olmuştu. Cesur bir yeri isaret edince Alpay da oraya döndü.

Bu Mutlu değil miydi?

Mutlu ve Alpay'ın arasında hiçbir şey yoktu. Ne arkadaşlık ne düşmanlık. Hatta birbirleriyle konuşmuşlukları bile yoktu. Sadece birbirlerinin isimlerini bilirlerdi.

Mutlu'nun bakışlarının hedefi ise Zeynep'ti. Alpay, Mutlu'ya bakınca gördüğü şeyler hoşuna gitmemişti. Bakışları sanki Zeynep onun karısıymış da onu arzuluyormuş gibiydi.

Ne haddineydi lan!

Mutlu'nun bakışları Alpay'ı her saniye daha da öfkelendirirken tam ayaklanacaktı ki Cesur onu tuttu.

Cesur, "Oğlum dur!" Diye kızdı.

Alpay ise sinirle, "Piçin bakışlarını görmüyor musun!" Dedi sinirle. O kadar sinirlenmişti ki sinirden çıldıracaktı. Ona bu hakkı veren kimdi! Alpay hiçbir hakkı olmamasına rağmen sinirlendiğini biliyordu ancak kendini durduramıyordu.

Kim sevdiğine bu bakışlarla bakılmasını isterdi ki?

Sevdiği bile olmasa o bakışlar insanı rahatsız ederdi. Özellikle böyle bir sürü insanın içinde insan o şekilde bakmaya bile utanırdı.

Cesur, "Şimdi beraber halay çekeceğiz. Onu da üniversite de hallederiz. Hem bu sene de kaldı diyorlardı." Dedi onu sakinleştirmeye çalışarak. Düğünde olay çıkmasını istemiyordu.

Alpay içten içe kendini sakinleştirmeye çalıştı. Şimdi gidip onu döverse Zerya'nın düğünü mahvolurdu. Kuzenine böyle bir şey yapmak istemezdi. Ancak onu durduran en büyük sebep Zeynep'ti. Zeynep'in ondan nefret etmesi onun son isteyeceği şeydi.

Kaşları çatık şekilde ayağa kalkınca Cesur'da onunla beraber ayağa kalktı. Beraber halaya girerlerken İzzet yorgunca halaydan çıktı. Neredeyse 4 turdur halaydaydı ve çok yorulmuştu ancak henüz tamamen bitmemişti. Kısa bir mola vererek masasına otururken Zeynep'in onu izlediğini bilmiyordu.

Zeynep ise derin bir nefes aldı ve masaların üzerine konan pet bardağa biraz su doldurdu.

Derin bir nefes aldı. Bunu eninde sonunda yapacaktı. En hafif şekilde yapmalıydı.

Elindeki pet bardağı eline aldı ve azıcık içti. Sonrada İzzet abiye bakıp şaşırmış gibi yaptı. İzzet de onu gördü ve gülümsediler aynı anda.

Zeynep elinde suyla İzzet'in yanına doğru yürümeye başladı. Alpay halayda onu görüp kısaca gülümserken tekrar başını çevirdi. Nedim buradayken gizli gizli bakmak daha doğru olacaktı.

Zeynep İzzet'in yanına varıp, "Hoş geldin İzzet abi." Dedi ki dengesini kaybeder gibi oldu. Ayağına giydiği 10 cm topukluyla tabii ki dengesini kaybederdi. İzzet abisinin omzunu tutarken elindeki su ikisininde üzerine döküldü.

"Ay!" Diye bir nida döküldü Zeynep'in ağzından.

İzzet ise şaşkınca bir Zeynep'e bir de üstüne bakıyordu. Bu sakar üstünü mahvetmişti.

"Zeynep!" Dedi hafif sinirli bir sesle. Üzerinde bayağı bir ıslaklık vardı. Ancak Zeynep'in üzeri daha fena olmuştu. Pembe elbisesinin ıslanan yerleri koyulaşmış ve üzerine yapışmıştı. Göğsünden karnının üst kısımlarına kadar ıslanmıştı.

Bu şimdi olacak iş miydi!

Tamda kuzeninin düğününde!

Şansına sövüp İzzet abisine baktı. Mahçupça, "Kusura bakma, İzzet abi. Vallahi yanlışlıkla oldu." Dedi Zeynep. O niyetle gitmişti ancak gerçekten bilerek yapmamıştı.

Bilerek yapsa bu kadar üzülmezdi.

İzzet ise nezaketen, "Bir şey olmaz. Sen üzerine bir ceket giy istersen. Senin üstün daha çok ıslak. Hasta olursun." Dedi ama kızmamış değildi.

Resmen tüm karizması gitmişti!

Alpay halayda gizliden onları izlerken Zeynep'in sakarlığına gülümsese de çok bakamadı. Zira Nedim yine ona bakmaya başlamıştı.

Nedim ikiliyi şüpheyle izlerken aralarında bir şey olmasına ihtimal vermiyordu ancak düşünmekten de kendini alamıyordu. İhtimaller onu yiyip bitiriyordu. Ya Alpay, Zeynep'i seviyorsa? Veya ya Zeynep Alpay'ı seviyorsa?

İki ihtimalden hangisine daha çok kızacağını bile bilmiyordu.

En kötüsü ise ya ikiside birbirini seviyorsa ve sevgililerse?

Nedim'in Zeynep'in birini sevmesiyle bir sıkıntısı yoktu. Onu sıkıntısı Alpay'ı sevmesiydi. Alpay'ın neresini sevebilirdi ki! Pezevengin tekiydi!

Hem Alpay, Zeynep'i güzel sekikde sevemezdi bile! İki haftada sıkılırdı Zeynep'ten!

İşte bu konuda çok yanılıyordu. Çünkü Alpay Zeynep'i küçük bir heves gibi görmüyordu. Takıldığı diğer kızlardan daha farklı olduğuna ve daha farklı hissettiğine emindi!

Alpay bu yaşına kadar hiç bir kıza bakmaktan çekinmemişti. Ama Zeynep'e bakarken korkarak bakıyordu. Yanlış anlar veya rahatsız olur diye. Bunu başka bir kız için asla düşünmezdi ancak Zeynep için düşünüyordu işte!

Nedim'in Alpay'ı sevmemesinin en büyük sebebi ise babasına benzemesiydi. O Alpay ve babasını benzetiyordu ve küçükken yaşadığı şeylerden babasından nefret ediyordu. Annesinin yaşadığı bir çok şeye şahit olmuştu ve annesinin günden güne solmasını izlemişti.

Zeynep'in de annesinin yaşadıklarını istemezdi. O Zeynep'i çok seviyordu ve onun saçının telinin kopmasını bile istemiyordu. Ve onu emanet edeceği adamın babası gibi(!) olmasını istemiyordu. Kendine göre haklıydı.

Ancak kader hepsinin iplerini o kadar sıkı bağlamıştı ki günü geldiğinde en doğru kişinin o olduğunu anlayacaktı.

Hemde en acı şekilde...

 

 

 

Selam MGY okurları!

Nasılsınız canlarımm?

Umarım iyisinizdir, ben iyiyim ancak bugün çok yorgunum. Hem bölümü bitirdiğim hem evi temizlediğim hemde bilemem kaç km yol teptim. Yani kısacası bittim 🥴

Hadi beni boşverelim ve bölüme geçelim.

İlk olarak bir dahaki bölüm acayip aksiyonlu olacak. Çünkü bölümlerdir haberini verdiğim olaylar olacak. Biliyorum artık bıktınız ve "Yazacaksan yaz sende." Dediğinizi duyar gibiyim.😁

Bu bölümde çok Ferzan ve Zerya'ya yer veremedim. Olabildiğince yer vermeye çalışsam da az geldi bana, bunun içinde ayrıca üzgünüm🙏🏻

Bölüm benim için guzeldi. Alpay'ın istekleri ise çok klişe!

Gerçekten Alpay için çok düşündüm ama hep aynı yere çıktım. "Alpay bunu Zeynep'ten istemez."

Bu arada birkaç tahmin almak istiyorum. Sizce ne olacak bir dahaki bölümde ne olacak?

Ne canlarım ben gider. Görüşürüz 👋🏻 🤭 🌬️ ❤️

Bölüm : 05.07.2025 19:35 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...