
Bölüm şarkısı:
*PRİDE.
*Pink+White
Garip bir histi zaten; sevildiğimi sandım.
(Bu sözü bu bölümde Alpay söylüyor adetaa!)
Ağustosun ortasında tatilde olmaktansa hastanede tahlil almayı kim isterdi ki? Özellikle kuzenleri hep beraber tatile çıkarken...
"Hemşire hanım, elinizi maşallah ne kadar hafif." Diyen teyzenin sesiyle Zeynep teyzeye gülümsedi.
"Teşekkür ederim." Dedi Zeynep.
Kadının kolundaki lastiği çıkardı Zeynep. Pamuğu tutan kadın hafif kökünü bükerek, "Sonuçları ne zaman alabiliriz?" Dedi.
"Yarın öğlene doğru sonuçlar çıkar." Dedi Zeynep gülümseyerek.
"Teşekkürler kızım." Dedi teyze ve ayağa kalkarak çıkmaya niyetlendi.
Zeynep teyzeye yardım ederken onu 2. Kattan zemin kata kadar indirdi. Beraber kapının önüne kadar geldiklerinde teyze Zeynep'e, "Allah senden razı olsun kızım. İnşallah bahtında gönlünde hep açık olur." Dedi.
Zeynep teyzeye gülümserken, "Amin teyzeciğim. Allah sana da şifa versin inşallah. Bir daha yolun düşmez buralara inşallah." Dedi içtenlikle.
Çok garip bir şekilde çocuklara ve yaşlılara zafiyeti vardı. Onlara asla kıyamazdı. Ve karşısında ona dua eden teyze kalbini paramparça etmişti. Utanmasa çöküp onun hastalığı için ağlayacaktı. Şekeri vardı ancak o kadar ileri düzeyde değildi. Ancak yinede bu yaşta böyle bir hastalığa yakalanmak Zeynep'i o kadar üzüyordu ki. Aslında bu yaşlarda çıkıyordu bu hastalık, tam 40-50 arası. Ancak bu teyze 68 yaşındaydı! Eli ayağı bile doğru düzgün tutmayan bu kadını görünce yine üzüldü.
Teyze son kez Zeynep'e bakarken hastaneden çıktı. Zeynep onun arkasından bakarken çocuklarına sövdü. Bir evlat nasıl annesine bakmazdı? Hem böyle iyi yürekli bir teyzeyi nasıl ortada bırakırlardı?
Keşke onun annesi o kadın gibi olsaydı. Keşke annesi onun için bunu düşünse ve onunla azıcık da olsa ilgilenese. İlgilenmek bile bir yere kadar tamamdı ancak yüzüne bile bakmıyordu. Bir kere bile Zeynep için ilgilenmemişti. Ona bir kere bile kızım, dememişti.
İnsan hiç çocuğunu sevmez mi?
Annesi Zeynep'i sevmiyordu işte. Ama içten içe sevdiğine inanmak istiyordu. Onu sevdiğine sadece çektiği acılardan dolayı psikolojisinin bozuk olduğuna kendini ikna etmeye çalışıyordu. Ancak gerçek açıkça ortadaydı.
Annesi abisine daha çok önem veriyordu. Küçükken bir çok kez abisini severken görmüştü ancak küçükken Zeynep'in saçlarını bile doğru düzgün taramazdı. Onun saçlarını hep Melek yengesi yapardı. Hep Zerya'yla Melek yengesine saçlarını yaptırırken anne kıza imrenirdi.
Melek yengesi Zerya'yı hep öpüp savını okşarken annesi onu hiç öpmemişti mesela? İnsan hiç annesinden öpücük almaz mıydı?
Sözde Melek yengesi Zerya'nın gerçek annesi bile değildi? Ancak onun annesinden daha çok anneydi. Onu sevmese bile insan sadece insanlık olsun diye bile bir çocuğu severdi. Ancak Berfu bunun hep tam tersini yapmıştı.
Zeynep kolu kapıya yaslı dışarıyı izlerken düşüncelerini başını sallayarak kovdu. Kendini üzmek istemiyordu. Olmuyorsa olmuyordu.
Tam o sırada aklına başka biri geldi. Etrafa bakarken gözleri tabii ki onu arıyordu. Hastanenin bahçesini iyice ararken ne onu ne de herhangi bir izini gördü.
Hayret bugün ortalarda görünmüyordu?
Bir de hastanenin içine bakmak için arkasına döndü. Sağa sola bakarken arkasından bir ses geldi.
"Beni mi arıyorsun?" Diyen sesin sahibi aradığı kişiydi.
Zeynep gülerek arkasına dönerken küçümseyici bir bakışla, "Ne arayacağım ben seni be?" Dedi. "Bir an bugün gelmeyeceksin sandım! Tam seviniyordum kurtuldum diye!"
Zeynep'in sözlerine sadece güldü. Gülüşünü izledi Zeynep. Aslında ne kadar da güzel gülüyordu. Her hafta en az 3 defa bu hastaneye geliyordu. Şu iki ayda ona o kadar alışmıştı ki olmadığı zamanlar şaşırmıyor değildi.
Dün kaşını yarmış olarak gelen adama hem dikiş atmış hemde pansuman yapmıştı. Kaşına baktı. Hâlâ dün yapıştırdığı gazlı bez vardı.
"Yürü bari de pansuman yapalım şu yaraya." Dedi Zeynep ve cevap vermesini beklemeden arkasına döndü.
Arkasından gülümseyerek yürümeye başladı o da. Arkadan Zeynep'in saçlarına bakarken gülümsedi. Hâlâ kesmemişti. Saçları daha da uzanmıştı. İki mandal tokayla saçlarını dizginlemeye çalışmıştı ancak becerebildiği pek söylenemezdi. Saçları sağdan soldan çıkmıştı. Ancak oldukça güzel görünüyordu. Aslında daha çok karışık duruyordu ama yine de sevene her şey güzeldi.
O önden gelip sedyeye otururken Zeynep gidip masadan pamuk ve batikon aldı. Eline yeni eldivenler takarken onun yanına gitti. O ise hayranlıkla Zeynep'i izliyordu. Bir kere sarılmamışlardı. Eskiden yaptığı hatalar yüzünden şimdi onun tek gülüşüne hasretti.
Zeynep onun kaşındaki gazlı bezi çıkardı ve dikkatle yaraya baktı. Fazla kanmamıştı. Temiz bir gazlı bezi alıp batikona sürdü ve kaşına götürdü. Kaşına değen batikonla nefes alırken acıya katlanmaya çalıştı.
Zeynep ise ona bakıp, "Daha fena hallerde gelmesen bu canını yakıyor herhalde diyeceğim." Dedi gülerek.
O ise hafifçe güldü. "Elin pek hafif değil. Normalde pek acımaz ama sen yapınca acıyor." Dedi o da.
Zeynep ise tek kaşını kaldırırken kısa süreliğine ona baktı. "Sende şansa hep bana denk getiriyorsun." Dedi. "Şu ara her gün seni görüyorum, ya halamın evinde ya da hastanede."
İkiside bu durumdan memnundu aslında. Zeynep ondan hoşlanmıyordu veya nefret etmiyordu. Sadece eskisine göre daha samimiydi.
Alpay, "Cidden ha! Bir türlü kurtulamıyoruz senden." Dedi şakacı bir tavırla.
Zeynep, "Cidden ha!" Dedi aynı şakacı tavırla. "Az sabret 5 ay daha sabret! Sonra yolda bile görmezsin."
Alpay içten içe üzülmüştü ama 5 ay geçmezdi hemen ya! O zamana kadar Zeynep'i kendine aşık ederdi. Kardeşi istediği kadar anasının karnında kalabilirdi. Hatta isterse hiç çıkmayabilirdi!
"Şaka maka bir yana hakkınızı ödeyemez bu fasulye." Dedi Alpay. Zeynep güldü. Neredeyse 2 aydır sürekli halasının evine gidip geliyordu. Hemde bu sıcakta. Mardin'e vuran samyeli bir yana 49 derece neydi ya!
Genel olarak Alpay, bunu bir görev olarak gördüğünden onu getirip götürüyordu ancak bazen şirketteki işler tamamen ona bindirildiğinden bazen Zeynep kendi gelmek zorunda kalıyordu. 10 parmağını geçmezdi kendi geldiği zaman sayısı ama sahra çölünde yolculuk ediyormuş gibi hissediyordu.
Hele otobüsler... Tıka basa dolu ve ter kokusu doluydu! O kadar mide bulandırıcıydı ki durulacak gibi değildi. İki konak arası çok mesafe yoktu ama yürüme mesafesi de değildi.
"O fasulye sağlıkla doğsun da benim yaptığımın önemi yok." Dedi Zeynep. Ciddiydi. Onun için bir canın yaşaması günlerce tepeceği yola değerdi.
Alpay gülümsedi. Aralarındaki mesafe çok azıcık olsa da azalmıştı. Tabii ki fazla samimi değillerdi ancak en azından birbirlerine şaka yapabiliyorlardı. Zeynep artık Alpay'dan nefret etmiyordu mesela. Ama sorsa arkadaşız da demezdi. Aralarında hep bir çizgi vardı ve bu çizgiyi Alpay ne kadar çok istese de kırmaya cesaret edemiyordu. Ona bu iki ayda aşık olduğununda farkındaydı. En çok da gülüşünü seviyordu. Ön dişlerinden bir tanesi bir tık daha öndeydi. Bu belki bir insan için kusur gibi görünebilirdi ama o Alpay için Zeynep'e özel bir şeydi.
Alpay'a göre bu hayatta Zeynep'e dair hiç bir kusur yoktu. Ona göre Zeynep'in kendine has özellikleri vardı. Mesela yüzünde 14 tane ben vardı. Büyüklü küçüklü benler gerçekten güzeldi. Hemde her benin yerini biliyordu. Gözü kapalı olsa bile yüzünde bulabilirdi o benleri. Onun için o benler Zeynep'e özeldi. O benlerden başka kimsede yoktu. O benler sadece onda varken nasıl kusur olsundu? Onu özel yapan şeyleri kusur olarak görmek en büyük hatası olurdu.
"Ne demek önemi yok. Annem en son, hele doğsun dedenleri yemeğe çağıracağım, diyordu." Dedi Alpay da.
Zeynep gülerken pansumanı tamamlamıştı. Elindeki eldivenleri çıkarıp çöpe atarken konuştu. "Şu 2 ayda buraya çok uğrar oldun, haberin olsun. Yüzünü mahveteceksin." Dedi Zeynep sakince. "Kavga ettiğin kişiler nasıl başarıyor bilmiyorum ama hem ciddi yaralıyorlar hemde iz olmayacak şekilde yaralıyorlar." Alpay güldü.
Cesur iyi ayarlıyordu.
"Düşmanında iyisi işte." Dedi şakalaşarak Alpay.
Zeynep, Alpay'a güldükten sonra yine konuştu. "Yarın yine gel pansumana. Halamı da getir. Cinsiyetini öğreneceğiz küçük fasulyenin." Dedi sonda gülerek.
Alpay kardeşinin cinsiyetinin ne olduğunu bilmediğinden ona fasulye demeyi tercih ediyordu. Çünkü fasülye kadardı. Zamanla Zeynep de demeye başlamıştı bebeğe bu ismi.
"Vay be sonunda küçük fasulye büyüyor." Dedi Alpay da gülerek.
"Elimizin altında büyüdü!" Dedi şakacı bir tavırla Zeynep de.
İkisi tekrardan güldü. 2 ay öncesinde abisinin ona kızmasına rağmen onunla şakalaşacak kadar samimi olmuştu. Tabii bundan Nedim'in haberi yoktu. Olsa asla müsade etmezdi ancak şu ara işleri daha yoğundu.
Alpay saate baktı. 2 saate toplantısı vardı. Ne kadar istemese de ayaklandı, bayağı oturmuştu burada. "İyi ben kaçar. Yarın tekrardan görüşürüz." Dedi el sallayarak Alpay.
Zeynep de güldü ve, "Görüşürüz." Dedi ve el salladı. Arkasından uzunca baktı ve iç çekerek işine döndü
Alpay odadan çıkıp giderken şükretti. Bugünde Zeynep'i görebilmişti. Belki saçmaydı ancak sırf Zeynep'i görmek için her hafta Cesur'dan dayak yiyordu. Zamanında üniversitede kullandığı bu yöntem şu ara en iyi kurtuluş yoluydu. Zeynep'in yanına gitmek bir kurtuluştu onun için.
Hastanenin bahçesinden çıkıp arabasına binerken arabayı çalıştırdı ki telefonu çaldı. Bilinmeyen bir numaraydı. Telefonu açarken, "Alo?" Dedi karşı taraftaki kişiye Alpay.
"Bir saat içerisinde attığım konuma gelmezsen Nedim ALAKAN ölecek." Dedi bir kadın.
Alpay başta algılamadı. Tam konuşacakken telefon suratına kapandı. Bu neydi şimdi? Nedi. ALAKAN ölecek miydi? Bunu için bula bula Alpay'ı mı bulmuşlardı?
Telefonuna bir konum düşerken hemen açıp söverek yola koyuldu. Polisi aramak istiyordu ancak birinin onu işletme olasılığı daha yüksek gibi geliyordu. Çünkü Nedim'e bir şey olsa bike niçin onu arasınlardı ki? Nedim'in etrafında bulunan onca kişi bitmişti de bir Alpay mı kalmıştı?
Yüksek bir ihtimalle bir hasmı onu tenhaya çekiyordu. Konuma baktığında haklı olduğunu gördü. Neredeyse şehrin sınırında bir yerdi.
Cesur'u aradı. Cesur ise neredeyse 1 aydır depresyondaydı. Çünkü günler önce Sena'nın onu aldattığını öğrenmişti. Tek bir öpüşme videosu nasıl her şeyi mahvedebilirdi? Cesur'a Sena'nın kuzeni tarafından gönderilen bir tek videoya bile başta inanmamıştı. Bunu Sena'ya sormuştu. Sena öyle bir şey yok eski o video dese inanır, susardı ancak Sena pişince bunu kabul etmişti. O gün yaşadığı hayal kırıklığını unutamıyordu. Ne olursa olsun o pişkinliği haketmiyordu. Hele o tavrı asla. Sena'yı gerçekten çok seviyordu. Ancak bunu kabullenmesi onda her şeyi bitirmişti. Artık Sena'dan nefret ediyordu. Sena'nın ismini bile duymak istemiyordu. Hatta bir süre sonra nefret etmeyi bile bırakmıştı. Artık Sena'ya karşı bir his bile beslemiyordu. Nefret etmeyi bile istemiyordu.
Depresyondanda neredeyse çıkmıştı. Sena'yı unutmuş ve yeniden başlamıştı. Alpay'ın haklı olduğunu ne kadar geç öğrense de depresyonu kola atlatmıştı. Çünkü aslında aşkından değil alışkanlığından kurtulmuştu. Bunun bile yeni farkına varmıştı.
Çarşıda öylesine gezerken telefonuna düşen çağrıyla Alpay'la konuşmaya başladı. "Naber Apo?" Dedi keyifli bir sesle. Şu ara yeniden doğmuş gibi hissediyordu. Sanki hayatı yeniden başlamıştı ve sanki... daha mutluydu.
"Naber Poteş?" Dedi Alpay da. Arkadaşının bu şekilde telefonunu açmasını bile özlemişti. Çünkü Cesur ne kadar nefret ediyorum dese de 3 yıl verdiği emeği kolay kolay unutamazdı. "Nerdesin lan?"
Alpay'ın sorusuna, "Çarşıda geziyorum." Dedi Cesur da.
"Acil bir iş çıktı. Seni almaya geliyorum canlı konum at." Dedi Alpay ve telefonu yüzüne kapattı.
Cesur anlamasa da fazla sorgulamada attı canlı konumunu ve en yakın kafeye girdi. Kısa zamanda Alpay Cesur'un yanına gelip onu alırken kısaca ne olduğunu özet geçti ve atılan diğer konuma yola çıktı.
İkisi de sessizdi. İkisi de gergindi. Alpay konuma hızla sürüp varırken geldiği yer bir spor salonuydu. Ancak garip olan ne bir isim ne de bir insan vardı. Ve oldukça da tenhaydı. Hatta koskoca çorak ve tenha ovada başka hiçbir bina yoktu.
İkisinin de kafası karışırken Alpay torpidodan ruhsatlı silahını aldı. Henüz 18'indeyken ruhsatı direkt almıştı. Zaten babası ile yaylaya çıktığı zamanlar şişelere silahla sıktığı da olmuştu sıklıkla. Yani silah kullanmakta iyiydi.
Beraber dışarı çıkarlarken ikisi de dikkatliydi. Etrafı izlerlerken Alpay her an tetik çekecek kadar temkinliydi. Ses seda gelmeyince kapıyı açmaya çalıştılar. Kapı açılınca ilk Alpay girdi ve etrafı silahla kontrol etti. Kimseyi görüp hissetmeyi ve içeri tamamen girdi ve Cesur'a gelmesini işaret etti. Cesur da içeri girerken az ilerleyince gördükleri şey pek hoşlarına gitmemişti. Nedim ALAKAN kanlar içinde yerde yatıyordu.
Cesur, "Oğlum bu ne!" Dedi şaşkınca.
Alpay hızlı ve temkinli adımlarla ona ilerlerken hemen eğildi. Eli direkt boynuna giderken nabzını yokladı. Atıyordu. Yavaş şekilde de olsa atıyordu.
"Yaşıyor!" Dedi Alpay. Hemen silahı arkasına yerleştirirken Cesur da yanına koştu ve dikkatli şekilde Nedim'i tuttu. Nedim'in kollarından Alpay, bacaklarından Cesur tutup hızlıca dışarı çıkarlarken hızlıca Nedim'i arka koltuğa yerleştirdiler.
Alpay hemen arabayı çalıştırıp son hızla merkeze giderken en yakın hastaneye yol aldı.
Yolda ikisi de konuşmayacak kadar gerginken yolu olabilecek en hızlı şekilde bitirmişlerdi. Gittikleri hastane de ikisi de Nedim'i tutup indirirken onları gören personeller direkt doktorlara seslendi.
Alpay, "Çabuk olun! Ölmek üzere!" Derken oldukça korkuyordu. Ne kadar eskiden bir husumet yaşasalar da yine de üzülmüştü.
Hemşireler hemen buldukları ilk sedyeyi getirip Nedim'i bindirirken hızlıca ameliyathaneye götürdüler.
Alpay ve Cesur ise koridor da birbirlerine bakarlarken ne yapacaklarını bilmiyordu. Birilerine haber vermeliydiler ancak sadece ellerinde Zeynep'in numarası vardı. Sadece onu arayabilirlerdi.
Onu aramayı ilk defa istemiyordu Alpay. Sırf o güzel sesini dinlemek için Cesur'dan yediği dayaklara rağmen ilk defa istemiyordu onunla konuşmayı.
Cesur'a baktı. Bakışlarından ne istediği belliydi. Cesur onun ne demek istediğini bakışlarından anlamıştı. Alpay'ın çaresiz bakan gözlerini en son ne zaman gördü bilmiyordu.
Derin bir nefes aldı Cesur. Eline telefonunu aldı ve Zeynep'in numarasını aradı. O sırada yaşlı bir amcayla uğraşan Zeynep ise şansına işini bitirmişti. "Hoşça kalın!" Diyerek amcayı uğurlarken telefonundan gelen sesle telefonu açtı. Arayan numara bilinmeyen numaraydı. Bu kimdi şimdi?
Telefonu yanıtlarken, "Alo?" Dedi Zeynep.
Cesur, Zeynep'in sesini duyduğu an Alpay'a bakarken zorla konuştu. "Benim Zeynep, Cesur Toprak." Dedi stresle Cesur. Böyle bir haberi ona vermeyi asla istemezdi.
Zeynep başta şaşırdı. Niye aramıştı ki Cesur? Hem numarasını nereden bulmuştu o?
Zeynep, "Niye aradın?" Dedi doğrudan.
Cesur ise derin bir nefes aldı. Nasıl diyecekti abisinin vurulduğunu? Onunda bir abisi vardı. Ona böyle bir haber verilse helak olurdu.
Zeynel bir süre ses gelmeyince, "Alo?" Dedi Cesur'u teyit ederek.
"Burdayım, burdayım." Dedi Cesur da.
Zeynep, "Duymadıysan tekrar edeyim. Beni niye aradın?" Dedi tekrar ederek.
Cesur, "Abin." Diyebildi sadece.
Zeynep duraksadı ve iyice ciddileşti. "Abim mi?" Şaşkın çıkan sesi tek bir şeyi umuyordu.
Tekrar abisi ve Alpay kavga etmemiştir inşallah.
Cesur, "Attığın konumdaki hastaneye gel." Diyebildi sadece. Telefonu Zeynep'in yüzüne kapatırken konumu attı.
Zeynep ise tedirgin şekilde konuma Abaktı. 3 sokak ötede bulunan hastaneydi. Abisine bir şey mi olmuştu? Niçin hastaneye çağırmıştı onu?
Tedirgin şekilde hızlıca hastaneden çıktı. Neredeyse koşarak o hastaye giderkenabisinin iyi olmasını diliyordu.
Hastaneye girip direkt Cesur'u aradı. Cesur hemen telefonu açarken Zeynep, "Nerdesin!" Dedi aceleyle.
Cesur, "5. Kattayız. Sen gel biz weni buluruz." Dedi.
Zeyneo telefonu direkt Cesur'un yüzüne kapatırken göz yaşlarına engel olamıyordu. Abisinin hastanede ne işi vardı! Asansöre koşarken asansörün direkt açılmasıyla içeri girdi. 5. Kata tuşlarken göz yaşlarını sildi.
Abisine bir şey olma ihtimali onu öldürüyordu! O onun abisiydi, ona ailesinde tek seven kişiydi! Onu da kaybederse bu hayatta başka kimi kalacaktı?
Abisi onu her türlü kötülükten, babasından ve hatta her şeyden korumuştu! Çocukluğundan bu yana onunla neler yaşanmıştı? Şimdi hastaneden haberi geliyordu.
5. Kata ulaşırken hüngür hüngür ağlayarak çıktı ki karşısında Alpay'ı buldu. Alpay onu görünce şaşırırken bakışları üzgündü.
Sevdiğini böyle görmeyi kim isterdi ki? Zeynep resmen korkuyla ona bakıyor ve ne olduğunu sorguluyordu. Onun ise ağzından tek kelime çıkmıyordu. Buna cesaret edemiyordu. Nasıl söylerdi abisinin vurulduğunu? Ona gelip annesinin karnındaki kardeşine bir şey oldu deseler bile üzülürdü. Zeynep ve Nedim ise yıllardır birliktelerdi ve onlarınki normal kardeşlikler gibi değildi. Daha farklı ve bağlıydı.
Alpay başını eğerek, "Şu tarafa." Dedi ve hızlıca yürümeye başladı.
Zeynep ise, "Ne oldu abime?" Dedi korkuyla.
Alpay cevap veremedi. Daha hızlı yürüyerek çabuk ulaşmalarını sağladı. Zeynep ise, "Ne oldu dedim Alpay!" Dedi kızgınca. Alpay ona cevap vermedikçe üzüntüsü sinire dönüyordu. Ancak Alpay'ın bunu Zeynep'e söylemeye cesareti yoktu.
İkiside Cesur'un yanına vararken Zeynep ikisini yanyana görünce kendince bir tahmin yürüttü. "Tabii ya! Abimle mi kavga ettiniz!" Dedi sinirle Alpay'ı ittirdi. "İki kişi abimi mi sıkıştırdınız!" Dedi sinirle ve Alpay'ı daha sert ittirdi.
Alpay ise şaşkınca Zeynep'e bakıyor ona nasıl güvenmediğini görüyordu. Cidden bu kadar mıydı ona güveni? Daha sabah ona pansuman yaptırmıştı, nasıl bir saatte Nedim'i sıkıştırıp dövüp üstüne hastaneye getirebilirdi? Onun göğsünden ittirmesi Zeynep'e kırgınlığından daha çok acıtmıyordu. Zeynep ile belki çok samimi değildi ama neredeyse 3 aydır sürekli beraberlerdi. Hastane olsun, ev olsun, düğün olsun hep birliktelerdi. Hiç mi Alpay'daki değişimi görmemişti? Hiç mi ona verdiği değeri görmemişti? Hiç mi güvenmemişti? Annesi babası gelse ona sana güvenmiyoruz dese bu kadar acıtmazdı. Zeynep ise resmen ona bunu söyledi.
Cesur ise Alpay'ın gözlerindeki hayal kırıklığını görünce müdahale etti. Hemen ikisinin arasına girerken öfkeyle Alpay'a vuran Zeynep'i geriye ittirdi. Alpay ise her şeye rağmen Cesur'a bakıp, "Yavaş ol lan!" Dedi kızgınca.
Zeynep ise ikisine de bakıp, "Ne yaptınız abime!" Dedi kızgınca.
Cesur ise dayanamadan, "Ne yapalım biz senin abini! Allah için bir şey yaptık, bize gösterdiğin tavra bak!" Dedi bağırarak.
Alpay ise Zeynep'e bu şekilde bağırmasından rahatsız olarak, "Cesur!" Dedi uyarır bir ses tonuyla.
Cesur, "Ne oğlum! Kıza baksana! Abisini kurtarıyoruz, daha bize kızıyor!" Dedi bağırmaya devam ederek.
Zeynep ise hiçbir şey anlamadan, "Ne?" Dedi şaşkınca.
Cesur, "Ne(!) tabi!" Dedi sinirle. "Abini bulduğumuzda vurulmuştu! Kanlar içinde yatıyordu!"
Zeynep her duyduğuyla hüngür hüngür ağlarken başını iki yana salladı. Abisini kim vurmuştu?
Alpay'a bakınca Alpay ona bakmıyordu. Kırıldığı gözünden belliydi. İstemsizce üzülürken, "Doğruyu mu söylüyorsun?" Dedi Zeynep.
"Hâlâ şüphe ediyor ya!" Dedi Cesur da.
Alpay ise, "Gitme kızın üzerine. Görmüyor musun halini?" Dedi kızgınca.
Ne kadar Zeynep'e kızgın olsa da bu Cesur'un Zeynep'e bağırabileceği anlamına gelmiyordu. Kimse Zeynep'e bağıramazdı, kendisi bile.
Zeynep ise öyle bir üzülmüştü ki abisinin vurulduğunu öğrendikten sonra gerisini doğru düzgün dinleyememişti bile.
"Nerede?" Diyebildi ağlarken Zeynep.
Alpay ise ameliyathaneyi işaret etti. Zeynep daha da çok ağlarken duvara doğru geri geri adımladı ve sırtı duvara çalınca oturup ağlamaya devam etti.
Alpay onu böyle gördükçe dayanamazken hızlı adımlarla koridordan çıktı ve hızlıca asansöre bindi. Asansörde aynadan kendine bakınca şaşırmadan edemedi. Gözleri kırgın bakıyordu. Yüzü ise ifadesizdi. Omuzları düşmüş ve yıkılmış bir şövalye gibiydi.
Kendine kızarken derin bir nefes aldı. Üzerine oturan ağırlığı atmaya çalışırken asansör durdu. Zemin kata giderken kantine gitti. Kantinden bir su alırken tekrar asansöre binip yukarı çıktı. Kendini biraz daha toparlarken koridordan geçti ve tekrar ameliyathanenin önüne geldi.
Zeynep olduğu yerde hıçkırıklara içerisinde ağlarken Alpay'ın yine içi kahroldu. Hıçkırıklara boğulan Zeynep bir anda nefes almakta zorlanınca elini göğsünün üstüne attı. Saçları ıslak yüzüne yapışırken nefes almaya çalıştı. Ancak alamadı. Alpay hemen koşarak Zeynep'e suyu götürürken kapağını açtı ve ona uzattı.
Zeynep ise can havliyle suyu ağzına yapıştırdı. Birkaç yudum alınca daha sakinleştiğini hissetse de hâlâ ağlamaya devam ediyordu. Başı yorgunca önüne düşerken Alpay üzgünce ona baktı. Sevdiği hemen karşısındaydı aslında ama bir o kadar da uzaktı. Ona sarılmayı, ona destek olmayı o kadar çok istiyordu ki bunun için her şeyinden vazgeçerdi.
Zeynep ise o kadar üzgündü ki adeta kendini helak ediyordu. Alpay elini yavaşça onun sırtının yakınına götürdü. Dokunmaya cesaret edemiyordu. Sanki dokunsa kalkıp onu suçlayacakmış gibi hissediyordu. Yine aynı suçlayıcı bakışları görmeye katlanamazdı. Tekrat o gözlerle bakan Zeynep'e dayanmazdı.
Elini kendine çekerken ayağa kalktı. Cesur'a bakınca üzgünce ona baktığını gördü. Onun yanına giderken Zeynep hâlâ hüngür hüngür ağlıyordu. Cesur ona bakıp konuştu. "Felek böyle çarpar sillesini." Dedi.
Alpay o kadar üzgündü ki sadece belirsiz bir gülümsemeyle cevaplayabildi arkadaşını.
Felek nereden vuracağını belli etmiyordu...
Selam MGY okurları!
Nasılsınız? Umarım hepiniz iyisinizdir. Ben idare eder seviyedeydim. Bugün moralim biraz bozuk. Ancak mühim değil.
Bu bölümde bölümlerdir haberini verdiğim olaylar başlıyor. Tam şu an her şey başladı. Olaylar öyle şeylerden öyle şeylere çevrilecek ki...
Bölümü nasıl buldunuz bu arada?
Bu arada bolumu okumadan attım kusura bakmayın. Yazım yanlışı varsa kusura bakmayın.☺️
Pekii ya Alpay'ın her hafta Zeynep'i görmek için Cesur'dan dayak yemesi? Reis ünideki taktiği bırakmıyor. Smmzkzsksj
Bunun sebebi var bu arada. Alpay şimdi Zeynep'in yanına kendi kendine gitse Zeynep derki niye geldin, bir iskillenir. Bundan dolayı bahanesi yaraları.
Yaralar bahane Zeyno şahane.🤫😁😁
Bu arada sizce Nedim'e ne oldu?
Nedim'e ne olduğunu henüz kimse bilmiyordu çünkü daha Afitap'da bile bahsetmedim. Bu arad niye kimse Afitap okumuyor ya! Nedim'i hiç merak etmiyor musunuz! Bir gün elinde bir kızla gelirse kim diye sormayın ha! 😁😁😁
Pekii ya Cesur'un aldatılması... Yavrum yazık!
Ona başka bir aşk düşünüyorum. Sizce kim?
Bu arada eğer olurda bir gün bu kitabı basarsam üç ana başlıkta olur. İlk kitap tabii ki Ferzan ve Zerya olur, 23. Bölümde 1. Kitap biter. İkinci kitap Alpay ve Zeynep üzerine olur. Alpay ve Zeynep gerçekten az bir şey gibi görünse de aklıma öyle şeyler geliyor...
Bu arada yanlış anlamayın. Tabii ki Zerya ve Ferzan'ın da kısımları olucak ama genel olarak Alpay ve Zeynep olur ikinci kitapta.
Üçüncü kitapta Cesur'un ve shipinin kitabı olur. Onun içinde aklımda bayağı güzel şeyler var.
Neyse bebişlerim görüşürüz 👋🏻 Kendinize iyi bakın!😘😘
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |