4. Bölüm

3. Bölüm

Eda A.
mektupb_1rsanattir

 

Medya hayalimdeki Zerya.

 

Bölüm şarkısı:

 

* Fluxxwave

 

*Cult Classic - instrumental slowed reverb

 

 

​​​​​​Ne varlığa sevinirim,

 

Ne yokluğa yerinirim,

 

Aşkın ile avunurum,

 

Bana sen gerek seni

 

​​​​ -Yunus Emre

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

İlahi Bakış Açısı

 

"Alpay! Oğlum o kız kim!" Dedi hiddetle Nurşen.

 

"Arkadaşım dedim ya anne!" Dedi Alpay.

 

"Senin arkadaşın sana dudak mı uzatıyor Alpay! Çıldırtma beni!" Dedi Nurşen.

 

Oğlunu bir kadınla beraber neredeyse dudak dudağı görmek onun kolay kolay unutabileceğim bir şey değildi.

 

"Anne kiminle ne yaptığıma ben karar veririm!" Dedi Alpay.

 

"Yok canım, oğlum evlenmek istiyorsan bulalım sana bir kız evlen. Böyle köşe başlarında kızları öperek bir yere varamazsın!" Dedi Nurşen.

 

"Ben kiminle evleneceğim biliyorum anne!"

 

Alpay'a göre evinde oturup annesinin dizinin dibinde örgü yapan kızlar fazla sıkıcıydı. Ona göre biraz aksiyon biraz eğlence lazımdı.

 

"Yok canım şimdi tek başına bırakalım elini orospusunu getir gelin diye!" Dedi hiddetle Nurşen.

 

"Evleneceğim kişi kim bilmiyorum ancak ben nasıl istersem o olacak! Ne senin ne de babamın bu konuda hiçbir söz hakkınız yok!" Dedi Alpay.

 

"Ne konuda hakkımız yokmuş!" Dedi içeri girerken Cihan.

 

Oğlunun annesini esip görmemesi onu sinir ederken olayı anlamaya çalışıyordu.

 

"Yok bir şey baba." Beni Alpay sesini kısarak.

 

Şu hayatta bir babasından korkardı. Babası Cihan zamanında annesi Nurşen'i kaçıracak kadar deli bir adamdı. Annesinin kızdığını duysa onun ağzına sıçardı.

 

"Nurşen ne oluyor?" Dedi Cihan âğa.

 

"Bir şey yok, Cihan. Sonra konuşuruz." Dedi Nurşen konuyu kapatmaya çalışarak.

 

Eğer Cihan öğrenirse Alpay'ı direkt evlendirirdi. Nurşen için oğlunun evlenmesinde sıkıntı yoktu ancak oğlu evlenip de karısına sadık kalmaz diye korkuyordu. Oğluna kadına saygıyı öğretmişti ancak kötü bir inadı vardı. Eğer zorla evlenirse inadına karısını aldatabilirdi. Bir genç kızın başına böyle bir şeyi getirmek istemezdi.

 

Cihan ikna olmasada karısının sözünü dinledi ve uzatmadı.

 

"Abi yemek hazır gelin de hayde!" Diye seslendi Nursena. Henüz 16'sında çocuktu.

 

Cihan kız kardeşine dönünce yemeğin hazır olduğunu gördü. Babası başta oturmuş oğlunun yüzüne bakmıyordu. Yıllar öncesinden oğluna küsmüştü. Cihan ne yaparsa yapsın babası onu affetmiyordu.

 

Bir şey demedi Cihan sadece karısına kolunu açtı. Nurşen kocasının koluna girdi ve gülümseyerek masaya ilerledi. Bir evde istenmeyen gelindi. Ancak kocası onun 20 yıl bu çileye katlanmasına engel olmuştu. Bazı günler Cihan evde olmadığı zaman Nurşen'e işler bindirilir yapmadı istenirdi. Tabii akşam karısının yorgun halini gören Cihan da esip gürlerdi.

 

Masada babasının yanında oturdu Cihan. Karısı hemen yanında otururken oğlu kuzenlerini tarafındaydı. Yemek başlarken herkes fazla sessizdi. Ta ki büyük gelinin konuşmasına kadar.

 

"İsmet Ağa geri dönmüş." Dedi Yüsra.

 

Masada ki sessizlik daha da derinleşirken ilk konuşan Alpay oldu.

 

"Ne yapalım İsmet Ağa geldiyse, yenge?" Dedi. Hiçbir şeyden haberi olmadığından herkesin neden sessizleştiğini anlayamadı.

 

Daha çok küçükken annesi ona dedelerinin yanındayken teyze ve dayılarına teyze veya dayı dememesi gerektiğini söylemişti. İsmet dayısına bile İsmet Ağa diyordu.

 

"Yemeğinize dönün!" Dedi Amed Ağa.

 

İki gece önce aynı sözleri Ferzan Ağa da söylemişti. Herkes odasına çekilirken kapıdan gelen bir silah sesiyle herkes uykusundan korkuyla uyanmıştı.

 

İlk aşağıya inen kişi Baran Ağa oldu. Kapının önünde silahla İsmet ağayı görmek şaşırtıcı olmamıştı. Nurşen'i canıydı. Belli ki Zerya berdeli kabul etmemişti. Nurşen'i almaya gelmişti ve bunu biliyordu.

 

"Gece gece ne edersin sen, İsmet Ağa!" Diye bağırdı elindeki silahla.

 

"Nurşen'i almaya geldim!" Diye bağırdı İsmet Ağa.

 

"Hangi hakla?" Dedi Baran Ağa. "Yıllar önce berdel oldu sen neyden bahsedersin?"

 

"O kız, Zerya, evlenmeyi kabul etmez! Nurşen'i veresiniz!" Diye bağırdı İsmet.

 

"Hani nerededir Zerya, sen neye güvenerek istersin Nurşen yengeyi?" Dedi Baran. Yirmi yıllık yengesini hiç tanımadığı kıza tercih edecek değildi.

 

"Ne oluyor gece gece, ne bu tantana?" Diye konaktan çıktı Alpay. Gece gece çıkan gürültüye uyanmıştı. İsmet ağayı görünce, "İsmet dayı?" Dedi şaşkınca.

 

"Alpay anneni getir!" Dedi İsmet dayısı.

 

Alpay'ın kaşları çatıldı. "Ne edeceksin annemi gece gece?" Dedi şüpheyle.

 

Delikanlıydı, bu sene 20 yaşına girmişti. Annesini gece gece evden götürmek isteyen kişi kim olursa olsun müsade etmezdi.

 

"Alpay ananı getir dedim!" Dedi İsmet.

 

"Gece gece kime niye getiriyorum ben anamı?" Dedi Alpay.

 

Arabasına ilerledi İsmet. Arabanın içinde ağlayan Zerya Allah'a içinden dualar ediyordu. Gece uyurken amcası onu kaçırmıştı.

 

"Çık!" Diye bağırarak kapıyı açtı amcası.

 

Korkuyla ona bakarken ağlaması kesilmedi. İsmet Ağa çileden çıkarken Zerya'nın kolundan tuttu. Zerya korkuyla konuştu. "Amca ne olur bırak beni, korkuyorum amca."

 

"Ben senin amcan değilim, hiç olmadım!" Dedi İsmet ve onu iyice toplanan ailenin önüne attı.

 

Zerya kafasını kaldırmadan sadece bacaklarına baktı. Bunlar kimdi? Onun ailesi bunlar değildi. Neredeydi annesi Melek, neredeydi babası Sinan? Yaşlı adama baktı. dedesi değildi. Kadınlara baktı. Zeynep, Ceylin yengesi, Nojin halası, yengeleri, amcaları neredeydi?

 

Gözlerinden yaşlar akarken elini yere vurdu. "Anneme götür beni, amca!" Dedi dayanamayarak.

 

"Annenin yanındasın zaten!" Dedi amcası.

 

"İsmet Ağa!" Diyerek bağırdı ve ayağa kalktı Zerya. "Anama götüresin beni!"

 

"Oğlumla evleneydin, ananın yanında olurdun!" Dedi İsmet Ağa.

 

Amcasına öyle nefretle bakıyordu ki elinden gelse bir kaşık suda boğarak öldürürdü onu. Bağırdı ve amcasının üstüne atladı. Tüm konak ahalisi onları izlerken İsmet onun göğsünü yumruklayan yeğenine tokadını geçirdi. Tokadı şiddetliydi. Araya Alpay girdi.

 

"İsmet Ağa! Ne edersin gece gece!" Dedi Dedesi olduğundan dayı diyemezken.

 

"Ananı almaya geldim dedim ya sana, Alpay!" Dedi İsmet Ağa aynı sinirle.

 

Yerde oturarak ağlayan Zerya'ya uzandı Alpay. Alpay dan 1 yaş büyüktü. Zerya'ya elini uzattı. Zerya ona baktı. Babası kulağını bile çekmemişti onun şimdiyse tokat yiyordu. Alpay'a baktı ve hemen ondan uzaklaştı. Alpay'ın eli havada kalırken kaşları çatıldı. Bu kız kim bilmiyordu ancak içinde ona karşı beliren bir merhamet vardı. Tek çocuktu ve ona karşı abilik hissetti. Tabii bilmiyordu ki ondan 1 yaş küçük olduğunu.

 

"Dokunma bana!" Dedi Zerya.

 

Tüm konak onlara bakarken babası Amed Ağa kızına bakarken içi acıdı kızının yanağı tokattan dolayı kızarmıştı. Onun nereye alıştıysa oraya gitmesini istiyordu. Yıllar önce ondan koparılan kızı şimdi büyümüş evlenecek çağa gelmişti. Zaten onu bırakarak büyük bir hata yapmıştı, bari kızının rahatını bozmasaydı.

 

"Al bu kızı, git buradan!" Diye bağırdı Amed Ağa.

 

"Nurşen'i verin, bu kız evliliği falan kabul etmiyor! Berdel düştü!" Diye bağırdı İsmet Ağa.

 

"Ulan 20 yıl geçmiş, Alpay doğmuş. Sen daha ne berdelinden bahsedersin!" Dedi Baran.

 

"Evine gidesin İsmet Ağa, karımın abisisin diye bir şey demem ama yeter artık! Sen hangi köpeksin de karımı almaya gelirsin!" Dedi Cihan âğa daha fazla susamazken.

 

"Devîdenım(ağzını sikerim) ha!" Diye bağırdı.

 

"Ula kavat! Lehê herê malê te!(Yürü git evine)" Diye bağırdı Baran Ağa.

 

Silah sesine uyanan diğer konaktaki ağaçlarda konağa toplanırken İsmet diğer ağalara baktı. "Siz deyin hele 20 yıl önce bu kız büyüyünce evlenecek denmedi mi! Kız evlenmez, Nurşen'i geri versinler!" Diye bağırdı.

 

Herkes sessizleştiğinde biliyorlardı ki İsmet Ağa haklıydı. Töre bunu gerektirirdi. "İyi de oğulları bile olmuş, artık bu konuyu kapatsak mı?" Demişti Celali aşiretinin ağası Halil Ağa.

 

"Töre zamana göre mi belirleniyor!" Dedi İsmet Ağa.

 

Tüm ağalar düşünceli düşünceli birbirine bakarken İsmet Ağa'nın askerlik arkadaşı Cesur, "İsmet Ağa doğru der, Zerya berdeli kabul etmezse Nurşen baba ocağına geri dönmeli. Hem İsmet, Cihan ölsün bile demez!" Dedi.

 

Bunu duyan Alpay'ın kaşları çatılırken bağırdı. "Hele bir de desin! Allah'a yeminim olsun ki dayım demem öldürürüm! Siz kimsiniz Cihan ağayı öldürmekten siz edersiniz!"

 

Yaşındaki bir gence göre fazla cesur sözlerdi. Ancak o babaannesi ve dedesi tarafından dışlanmış bir çocuktu. Korkusu yoktu. Sonuçta sonuç değişmiyordu. Ne kadar uslu durarsa dursun asla onların sevgilerini tam olarak kazanmıyordu.

 

Cihan Ağa gururlanmıştı. Oğlunu doğru büyütmüştü. Ondan razıydı.

 

"Sen susasın, Alpay!" Diye bağırdı İsmet Ağa.

 

"Asıl sen susasın dayı! Gece gece kapıya dayanmışsın, anam da anam! Evine git gayrı!" Diye bağırdı.

 

Herkes Alpay'a şaşkınca bakarken Amed Ağa bile onunla gururlanmıştı.

 

Yere atılırken Zerya'nın itiraz etmesine izin vermeden onu ayağa kaldırdı. Zerya itiraz edemeyecek kadar bitkindi. Konağın içine götürüp koltuğa oturturken sehpanın üzerinde bir sürahi ve bardak buldu. Hemen sürahideki suyu bardağa boşalttı ve Zerya'ya uzattı. Zerya itiraz etmeden suyu içti. "Kimsin sen?" Diye sordu Alpay'a.

 

"Asıl sen kimsin?" Dedi Alpay şaşkınca.

 

"Benim annem Melek, babam Sinan?" Dedi Zerya.

 

"Sen Sinan dayımın kızı mısın?" Dedi Alpay.

 

"Babam dayın mı?" Diye sordu masumca Zerya.

 

"Sen o Zerya'sın!" Dedi Alpay. Annesi daha i kucukken ona dayısının kızından bahsetmişti. "Dayımın kızı!" Dedi Alpay.

 

"Sen Alpay İroz musun?" Dedi Zerya.

 

"Evet." Dedi Alpay.

 

Zerya istemsizce Alpay'a yakınlık hissederek ona sarıldı. Alpay şaşırırken o da Zerya'ya sarıldı. Kızın ağlamaları dinmezken ona sarılarak ağlıyordu. Gece gece başına gelen şeyler inandırıcı değildi.

 

Zerya kendine yakın görebileceği tek kişi olan Alpay'ı az tanırdı. Hakkında çok şey duymamıştı ancak onun okul zamanlarını bilirdi. Yüreği iyiydi onun. Ne kadar huyu iyi olmasada.

 

"Şimdi sakin ol Zerya, ben ne yapacağım ne edeceğim seni dayıma götüreceğim. Ağlama artık." Dedi sırtını sıvazlarken.

 

Zerya azda olsa rahatlarken ağlaması durmasada sakinleşmişti.

 

İçeriye gelen adım sesleriyle birbirinden ayrılan Zerya ve Alpay birbirinden ayrıldı. Annesi gelip oğluna sarılırken ağlıyordu. Alpay ağlayan annesine bakıp üzülürken öfkeyle doldu.

 

"İsmet Ağa ne der ana! Seni ne edecek?" Dedi Alpay.

 

"Dayın berdeli bozdu. Yıllar önce Zerya desenlere verilirken babanla ikimiz yaşadık." Dedi sessizce Nurşen sözlerini o kadar kısık sesle söylemişti ki...

 

Alpay duyduklarina şaşırdı. "Zerya- nasıl! Küçücük bebek değil miydi lan o zaman!" Dedi Alpay. Aklına gelen şeyle durdu. "O zaman Zerya benim halam mı?" Dedi daha da şaşkınca.

 

Bir şey diyemezken Alpay iyice çileden çıktı. Konağın salonundan odasına çıkarken kapıyı öylesine sert kapattı ki tüm konakta o ses yankılandı.

 

Yatağını bozarken sinirden kıpkırmızı kesilmişti. Derin nefesler alırken duvara yumruğunu geçirdi. Annesi böyle bir şeye nasıl müsaade ederdi? Hiç mi Allah korkusu yoktu!

 

Saatlerce odasından çıkmazken dışarıda aşiret ağalarının kurduğu toplantısından da bihaberdi. Sonucsa zaten belliydi. Nurşen baba evine dönerken Zerya baba evinden gidiyordu. Cihansa ölmeyecekti. Kararı duyduğu an masayı yıkan Cihansa bağırdı.

 

"Karımı evimden kimse götürmeyecek! Götürmeye kalkanı sikerim!" Diye bağırdı Cihan.

 

"Sakin kalasın hele, Cihan Ağa!" Diye kızdı Resul Ağa.

 

İsmet Ağa çoktan toplantıdan çıkmış Nurşen'i almaya gidiyordu.

 

Yıllar sonra içi soğuyordu.

 

Bundan sonra kız kardeşi evine geri geliyoruz.

 

Konağın kapısının önüne gelince Zerya'nın konunun önünde beklediğini gördü. Şimdi ise içine kurt düşmüştü.

 

Amcasına kimler bir ifadeyle bakanzer ya berdeli kabul edecekti. Annesi ve babasından uzakta yapamazdı. Hele ki hiç tanımadığın kişilerle asla.

 

Cihan abi halasında şu an 20 yıllık evliydi. Üstüne bir odanı bile vardı evlenme çağında.

 

Hem sanki Mardin'de onun aşık olup evlenmesini izin verirler miydi?

 

Onu evlilik korkutmuyordu yolun sonu bu topraklarda bir kadın için her zaman çoluk çocuktu. En azından anne babasını görebilecekti.

 

Başta evliliği kabul etmemesinin sebebi babası ve dedesinin onu koruyacak olmasıydı. Ancak iş büyüyüp yer ağlara ve aşiretlere yayıldı. Tek çare berdeldi.

 

"İsmet Ağa!" Diye bağırdı. Artık ona amca demek bile istemiyordu. "Berdeli kabul ediyorum!"

 

Sizde tüm konağın duyabileceği tondaydı. Hangisi içine su serpilirken ne kadar da sevmeseler de Nurşen'in gitmemesine sevinmişlerdi. Oğlu evlilik çağına gelmişti bu saatten sonra Cihan'ın adını da çıkarmak istemezlerdi. Oğul evlenmedi o evlendi diye.

 

Nurşen'den boşandıktan sonra yine evlenirdi Cihan. Annesi Medine bekar bırakmazdı oğlunu. Erkekti bekar kalacak hali yok ya!

 

"Bu saatten sonra berdel geçti Zerya! Karar verildi berdel bozuldu!" Dedi İsmet Ağa.

 

"Kabul ediyorum diyorum, olmayan bir şey bozulmaz! Ben o konulara gelin diye gittim ama Melek ve Sinan'ın kızıydım!" Dedi hiddetle Zerya.

 

Konağın kapısının önündeki tartışma duyulur tondaydı.

 

"Senin anan Medine baban Amed Ağa dır. Melek ve Sinan'ın hiçbir zaman çocuğu olmadın, sadece kucaklarını ısıttın." Dedi İsmet acımasızca.

 

Şimdi bir şeyler koptu Zerya'nın. Biliyorum gerçek değildi Ancak sebepsiz yürüyen öyle olduğunu düşündü. Yine de asla belli etmeden tekrar konuştu.

 

"Buna sen mi karar veriyorsun! Benim anam Medine olaydı beni vermezdi el evine! Babam olsaydı sahiplenirdi beni! Bak anam Melek'e ve babam Sinan'a, burada olsaydı izin vermez bunlara! Annem babam da dediklerin beni duyuyorlar ancak ses çıkarmıyorlar!"

 

"Berdel bozuldu. Ağlar toplantıdan yeni çıktı! Git onları anlat derdini!" Dedi İsmet Ağa umursamazca.

 

"Ne anlatacakmış bize?" Dedi Cevher Ağa.

 

İsmet arkadan gelen ağaları görünce korksa da belli etmedi.

 

"Ben berdeli kabul ediyorum!" Dedi net ve kesin bir sesli.

 

Benim bir sessizlik konuşurken havalar birbirlerine bakıyor ne cevap vereceklerini karar veremiyordu. Ağlamaktan yüzü gözüküp kırmızı olmuş Zerya'nın Bir de gecenin soğuğu vurunca yüzü gözü domates gibi olmuştu.

 

 

​​​​​​

 

Bölüm : 03.01.2025 22:26 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...