6. Bölüm

5. Bölüm

Eda A.
mektupb_1rsanattir

Bölüm şarkısı:

*Hoje em Dia e Dificil Encotrar

*Hyponic-super slowed

 

 

 

Başkalarını yönetmek güç, kendini yönetmek ise gerçek güçtür.

Lao Tzu

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

İlahi Bakış Açısı

"Hocam mitokondri ne demek?" Dedi sırada oturan bir öğrenci.

Ferzan ona bakıp gülümsedi. "Geleceğiz, evladım, bekle." Dedi.

Öğrenci sessiz kalırken Ferzan dersi anlatmaya devam etti. Öğrencilerin gözdesiydi. Şanlıurfa'da kendi halinde bir fen bilimleri öğretmeniydi. Ailesini saymazsak normal bir hayat sürüyordu.

Dönemin bitmesine az kalmıştı. Öğrencileri onun çocukları gibiydi. Bazı öğrencileriyle ailesinden daha yakındı.

Ders biterken gün de bitmişti. Son dersinden çıkarken tüm öğrenciler ona el sallayarak sınıftan çıkmıştı. Tabii bazı öğrenciler adamın yüzüne bile bakmadan çıkıp gitmişti.

Ferzan böyle şeyleri pek takmıyordu. O üstüne düşen görevi yapıyordu. En iyi şekilde dersi anlatıyor. Öğrencileri isteklendiriyordu. Dersi dinlemeye niyeti olmayanlara da gürültü çıkarmadıkları sürece karışmıyordu.

"Hocam, yazılıları ne zaman okuyacaksınız?" Dedi öğrencilerden biri.

"Bu akşam E-okula gireceğim. Sabah bakarsanız görürsünüz." Dedi Ferzan.

"Tamam, hocam. İyi akşamlar!" Dedi öğrenci ve sınıftan çıktı.

Ferzan eşyalarını da toplayıp öğretmenler odasına geçti. Dolaba eşyalarını yerleştirirken öğretmenlerden Seçil hanımın ona doğru geldiğini geldiğini fark etti. Yine başlıyordu.

"Ferzan Bey? Nasılsınız?" Dedi cilveli bir ses tonuyla.

"İyiyim, Seçil Hanım. Siz nasılsınız?" Dedi Ferzan dedi nezaketen.

"Bende iyiyim. Şey soracaktım, bu gece müsait misiniz?" Dedi Seçil Hanım aynı cilveyle.

"Kusura bakmayın, bu gece öğrencilerin kağıtlarını okumalıyım." Dedi Ferzan.

Seçil direkt bozulurken konuştu. "Öyle olsun, bir dahaki sefere o zaman."

"Ne, bir dahaki sefere?" Dedi Ferzan.

"Bir kahve içeriz diye düşünmüştüm."

"Söz veremem." Dedi Ferzan aynı nezaketle.

Seçil Hanım daha da bozulunca elindeki sınav kağıtlarını göstererek, "Gitmem lazım, Seçil Hanım. İyi akşamlar." Dedi mesafeli ve nezaketli bir sesle.

Seçil hanımın cevap vermesine izin vermeden odadan çıkarken gülümsemesini sildi. Bu kadının niyetini anlamayacak kadar aptal değildi, aksine zekiydi ancak hayatı bir evlilik için fazla tehlikeliydi.

Arabasına binerken sınav kağıtlarını sağ koltuğa bıraktı. Arabayı çalıştırırken ofladı. Bu gece uyku yoktu. Hafta sonuna girmişlerdi ve annesi onu eve çağıracaktı.

Evine gitmeden önce manava uğradı. Yalnız yaşayan her erkek ya dışarıdan yemek sipariş edecekti ya da kendi yapacaktı. Ferzan bir tık huyluydu. Dışardan yemek huyu değildi. Bu yaşına kadar dışarıdan yemeyi reddediyor annesini çıldırtıyordu.

Benan bazen yorulur yemek yapmazdı, o günlerde İsmet karısı ve çocuklarına yemek getirirdi. Ferzansa bulduğu biraz peynir bir dilim ekmekle sandviç yapar yerdi.

Manavda biraz biber alacakken telefonuna düşen çağrıyla biber ayıklama işi yarım kaldı ve telefonu cebinden çıkardı. Babası arıyordu. Açmak istemedi başta. Babası ile arası iyiydi ama içten içe telefonu açmak içinden gelmiyordu. Ama yinede açtı.

"Alo, efendim baba?" Dedi Ferzan beyefendi bir sesle.

"Nasılsın, Ferzan?" Dedi babacan bir sesle İsmet.

"İyiyim, baba. Sen?" Dedi Ferzan.

"Çok şükür." Dedi sadece İsmet.

"Sen neden aramıştın baba, bir sıkıntı yoktur inşallah?" Dedi Ferzan sadede gelmek ister gibi ancak çaktırmadı.

"Oğlum bu haftasonu Mardin'e gelmen lazım. Hatta bir süre okuldan izin al, Mardin'e gel." Dedi İsmet.

Ferzan başta şaşırdı. Çünkü zaten yıllar önce Mardin'den Hatay'a taşınmışlardı. Şimdi tekrar neden Mardin'e gelmesini istiyordu?

"Mardin mi, neden?" Dedi anlamaz bir sesle Ferzan.

"Gelmen lazım. Okuldan izin alıp gel." Dedi İsmet.

Ferzan bir şey diyemezken göremeyeceğini bize de kafasını salladı. "Tamam baba geleceğim." Dedi ve telefonu kapattı.

Mardin'e gelmesini isteme sebebi hayra alamet gibi durmuyordu. Çünkü zaten Diyarbakır da yaşıyorlardı. Dedesinin evine gelmesini isteme sebebi pek mantıklı gelmiyordu.

Ofladı ve arabanın kilidini açıp elindeki poşetleri arka koltuğa bıraktı. Arabayla evine giderken içi içini yiyordu. Neden Mardin'e gelmesini istiyordu ki? Diyarbakır bile deği

 

 

 

 

 

-Ertesi sabah-

Sabah saat 9 gibi Mardin'e iniş yapmıştı. Uçaktan valizleri ile inerken 3 saatlik uykuyla ayaktaydı. Mardin'e geleceğinden tüm gece sınav kağıtlarını okuyup E-okula girmişti notları. Uçaktaki yolculuğundaysa bulduğu boşlukta uyumuştu.

Şimdiyse uçaktan inmiş kendisini bekleyen kız kardeşi Birsen'i gördü. Dik duruşu ve kızıl saçlarıyla doğal olmayan bir afetti. Saçları boyaydı ve yüzünde makyaj vardı. Yine de güzeldi.

"Hoş geldin, abi." Dedi Birsen gülümseyerek abisine koşarken.

Ferzan valizi bırakıp ona koşan kız kardeşine kollarını açtı. Birsen ona sarılırken kocaman yanağından öptü. Bundan hoşnut olmayan Ferzan'sa tıp bir bakış attı sadece. Ne öpmeyi ne de öpülmeyi severdi. En iyisi temassız ilişkiydi ancak yakınlarına biraz istisnalıydı. Örneğin şuan Birsen'e sarılıyordu. İnsanlıktan nefret ettiğinden değil, sadece temas sevmiyordu.

"Hoş buldum, Birsen." Dedi Ferzan, Birsen den ayrılırken. Tekrardan lacivert renkteki valizini tuttu ve Birsen'in getirdiği arabaya bindi.

"Ee, babam Mardin'e beni niye çağırdı?" Dedi Ferzan Birsen'e.

Birsen'in anında yüzü düşerken şu bir haftada yaşadıklarını bir o bir de Allah biliyordu.

"Babam anlatsa daha iyi olur." Dedi Birsen.

Ferzan kız kardeşinin konuşmayacağını anlayıp susarken telefonunu açtı. Müdüre yazdığı mesaj ve bir doktor arkadaşından aldığı raporla buradaydı. Bir haftalık izin almıştı. İki haftasonuyla beraber 9 gün tatilci onun için.

Birsen, ALAKAN konağına varınca arabası yavaşlarken konağın park yerine arabayı park etti. Ferzan bu konağı hatırlıyordu. Bir zamanlar yaşadığı konaktı burası. Tabii son 20 yıldır gitmediği yıllar dışında bir sorun yoktu.

Valiziyle arabadan inerken arabanın önünde bekleyen annesini gördü. Annesi biraz mutlu biraz hüzünlü biraz mutlu bir sekilde ona bakıyordu. Canı oğlu gelmişti gelmesine ama hayırlı bir şey için değil.

"Oğlum, hoş geldin." Dedi Benan ve oğluna hemen sarıldı.

Ferzan da biraz eğilip sarıldı. Annesi ona göre kısaydı.

"Hoş buldum annem." Dedi ve annesine daha çok sarıldı.

Uzun bir sarılmadan sonra İsmet geldi ve oğluna sarıldı. Gelen arabanın sesi konaktan aşağıya inmesine sebep olmuştu. Oğlu ve karısını sarılırken bulunca da o da oğluyla sarılmak için onların yanına gitmişti.

"Hoş geldin." Dedi İsmet.

"Hoş buldum, baba." Dedi Ferzan dedi ve babasından ayrıldı.

İsmet oğluma bakıp gülümserken konuştu. "Gel oğlum içeri geç."

Ferzan bir şey demezken elindeki valizle beraber içeri doğru ailesiyle girdi. Gözleri Binnaz'ı ararken Şevin'e baktı. "Binnaz nerede?" Dedi.

"Odada." Dedi sadece Birsen.

Kardeşini tanıyordu Ferzan anksiyetesi vardı Binnaz'ın. Kolay kolay insan içine çıkıp birileriyle kaynaşamazdı. Alışkın da aile Binnaz'ın bu hallerine.

Konak oldukça sessizdi. İçerde neredeyse 3 aile vardı ancak konak anormal bir şekilde sessizdi. Ferzan iyice meraklanırken babasının onu götürdüğü odaya girdi.

Annesi, kız kardeşleri, babası ve o hep beraber bir odaya girerken İsmet kapıyı kapattı ve kitledi.

"Ee niye çağırdın beni Mardin'e?" Dedi Ferzan bir yerden başlayarak. Yol boyunca içini kemiren sorunun cevabını elbette merak ediyordu.

"Nurşen halanı hatırlıyor musun?" Dedi İsmet.

Ferzan Nurşen halasını hatırlıyordu. Küçükken ona ninniler söyler, masallar okur, oyunlar oynardı. Ancak halasının kocaya kaçmasıyla babası İsmet evi terk etmişti.

"Hatırlıyorum." Dedi Ferzan.

Üzerinden 20 yıl geçmiş meseleyi unutmamıştı. Unutamazdı zaten. Nurşen halasına karşı küçüklük aklı ile bir hayranlık duyuyordu küçükken. Halası evden gittikten sonra bir bebek gelmişti eve. Sinan amcasının kızı, Zerya bebek. Ferzan onu hayal meyal hatırlıyordu. Ancak unutmadığı tek şey sürekli ağladığıydı. Neyseki o bebek geldikten bir hafta sonra evden taşınmışlardı da ondan kurtulmuştu.

"Sinan amcanın kızı varya, Zerya." Derken yüzündeki tebessüm hafif solmuştu. "Sinan amcanın kızı değil." Dedi.

Ferzan bir an duraksadı. Evet, oturduğu yerden babasını dinliyordu ancak beyni, nefesi, bakışları bir an duraksadı. Olduğu yerde kalakaldı. Ne demek kızı değil? O zaman kimin kızı?

"Ne?" Diyebildi sadece.

"O kız, halanı kaçıran Cihan Ağa'nın kız kardeşi." Dedi İsmet aynı soğuk kanlılıkla. "Deden berdel için onu bizim konağımıza getirmişti. Büyüyünce bizden biriyle evlenecekti."

Ferzan bu saçma olayın gerçekliğine inanmak istemezken babasına hafif şaşkın hafif iğrenir gibi baktı. Kısaca Side eye attı.

"Bana öyle bakma, ben bundan dolayı zamanında konaktan taşındım." Dedi İsmet kendini aklamaya çalışarak.

Benan ona kızgın bir bakış attı. Ancak bunu hiçbir evladı görmedi. Sanki günlerdir kıza kabus yaşatmıyormuş gibi davranıyordu.

Ferzan yavaş yavaş olayı sökmeye başlamıştı. Zaten düşününce gerisi çorap söküğü gibi geliyordu. Berdel için bu konağa gelen bu kızın evlilik çağına gelmiş olması lazımdı. Şuan 20-21 yaşlarında olmalıydı. Ferzan'ı acil bir şekilde konağa çağırma sebepleri belliydi. Evlenmesini isteyeceklerdi.

"Sizde benden o kızla evlenmemi istiyorsunuz?" Dedi Ferzan inanmaz bakışlarla.

Babasından ondan bunu istediğine inanamıyordu.

İsmet oğluna baktı burukca. Lakin üzüldüğünden değil evlenmesi için. Kısaca timsah gözyaşları...

Oğlunun yaşı gelmişti artık bu sene 25'ine girmişti. Evlenmek için tam zamanıydı. Atanmış, öğretmen olmuştu. Artık daha neyi bekliyordu. Askerliğe bile iki sene önce gitmişti.

"Senden bunu istemiyorum, Ferzan." Dedi İsmet. "Sen evlenmek zorundasın. Eğer evlenmezsen Zerya İroz aşiretine geri dönecek ve kızın hali Allah bilir ne olacak. Ya halan? Halanın geri gelmesini inan bende isterdim anca kız çoktan berdeli kabul etti. Yaşı en yakın olanda sensin. Ondan seni seçtik evlen diye." Dedi masum rollerine girerken.

Oğlu kabul etmezse ele güne rezil olurdu. Bundan dolayı birazda masum ayaklarına yatıyordu.

Babasına tam olarak inanmamıştı Ferzan. Sözlerinin içindeki yalanı sezmişti. Bazı sözleri doğru değildi. Ancak duydukları onu büyük bir sorumluluğun altına itiyordu. Kabul ederse artık evli olacaktı. Kabul etmezse bir yuva bozulacak ve bir genç kızın hayatı mahvolacaktı. Zaten anne babasının kim olduğunu yeni öğrenmişte olabilirdi. Bir de üstüne yabancı bir aileye girmek Zerya kim pek iyi olmazdı.

İçinden kabul etmek geçiyordu ancak düşündü. Evlenmeyi gerçekten istiyor muydu?

"Oğlum, bir sevdiğin mi var yoksa?" Dedi Benan. Oğlunu böyle bir şeye zorlamak istemiyordu. Kocasının ne kadar sinsi olduğunu biliyordu. Lanet olsun ki Nurşen'e ne kadar değer verdiğini de. İşler Mardin'in diğer ağalarına sıçramasaydı bu işi ele alıp kocasını götürecekti hatta.

"Hayır, sevdiğim biri yok." Dedi Ferzan. "Siz Zerya'nın berdeli kendi rızasıyla kabul ettiğine emin misiniz?" Dedi tek kadını kaldırarak.

"Evet." Dedi İsmet hemen. İçinde o kıza çektirmek istediği bir eziyet vardı. Tam her şey hallolmuşken yoluna taş koymuştu lanet orospu!

"Düşünmem lazım." Dedi Ferzan.

"Oğlum Ferzan, düşünmek için zaman yoh da, ağalar düğünün tarihini bekliyur. Benim demek istediğim evleneceksin. Düşünmek felan yoh yani." Dedi şivesi iyice kayarken.

Ferzan şaşırdı başta. Ayağa kalktı. "Ne demek evleneceksin! Baba bırakta evleneceğim kadına kendim karar vereyim!" Dedi Ferzan hiddetle.

"Oğlum! Ben seni okuttum adam ettim! Şimdi de evleneceğin kızı gösteriyorum! Ne diye delleniyorsun!" Dedi İsmet.

"Oturun ikinizde!" Dedi Benan ikisine de kızarken. İkiside bir Benan'ın sözünü dinlerdi. İsmet ve Ferzan tekrar otururken "Şimdi Ferzan sen git dinlen. Sabah bu konuyu sen sakin kafadayken konuşacağız. Şimdi yol yorgunusun. Ama baban doğru der, mecbur evleneceksin. Bu iş diğer aşiretlere de karıştı."

Ferzan oflarken elini saçına daldırıp arkaya iteledi. Yeni çıkan sakallarını kaşıdı.

"Biz odadan çıkalım sen geç uyu istersen." Dedi Benan.

Kocasının konuşmasına izin vermeden hem kızları ve kocasını tutarak dışarı çıktı. Kapıyı kapatmadan önce de, "Odana yemek için kahyayı göndereceğim. Sen bu geceliğine odadan ne olur ne olmaz çıkma. Hadi iyi uykular oğlum." Dedi ve oğluna içtenlikle gülümseyerek çıktı.

Ferzan ailesinin gitmesiyle derin bir nefes alırken aldığı nefesi oflayarak verdi. Babasının bu sözleri annesinin bakışları bir şeyler doğru değil gibiydi. Kariyeri başlayalı bir sene oluyordu bundan önce bir senede özel ders vermişti. Evlenmek istiyor muydu?

Bu sorunun cevabını veremezken odada banyo yoktu. Tek kişilik misafir odasıydı. Banyonun olması garip olurdu. Valisinden çıkardığı birkaç kıyafeti alıp odadan çıktı. Odasının karşısında beyaz plastik kapılı odanın banyo olduğunu düşünerek kapıyı tıklattı. Ses yoktu. Kapıyı açarken bir duşa kabin ve klozet vardı. İçeriye girip kapıyı kilitledi.

Kısa bir duş alırken aklında hep aynı şeyler dönüyordu. Evleneceği kadın kimdi? Bu duruma niye itiraz edemiyordu, Ferzan? Sanki babasına karşı dili tutulmuş gibiydi. Oysa o ailesi dışında kimseye kolay kolay temas bile etmezdi. Temastan hoşlanmazdı. Evleneceği kadına nasıl koca olacaktı?

İçinden bir anda bir soru geçti. Evlilik temastan mı ibaretti? Hayır, değil. Aşk, saygı, sevgi, sadakat gibi duyguları da barındırırdı evlilik oysa. Sadakat konusunda kendine güveniyordu. Ancak evleneceği kadını tanımıyordu bile? Nasıl biriydi mesela? Huyu nasıldı?

Asıl soru ne kadar çabuk kabullenmişti. Sanki kader bu anı bekliyordu yıllardır. Ferzan zorunlu olsunda sesi bile çıkamasın.

Kendi kendi şaşırırken saçlarını kuruttu. Kirli kıyafetleri getirdiği havlusunun içine koydu ve banyodan çıktı. Odaya ilerlerken odanın kapısının açık olduğunu gördü. Oysaki kapıyı kapatmıştı.

Şaşkın ve tedbirli bir şekilde odaya girerken içeride küçük sehpaya eğilmiş bir kız gördü. Aklına annesinin sözleri gelince aklına kahyanın geleceği geldi. "Kahya sen misin?" Dedi Ferzan banyodan çıktığı için hafif mayışmış bir sesle.

Kız hemen arkasına dönerken ela gözlerini şaşkınlıkla açmıştı. "Ne kahyası be!" Dedi refleksen.

Genç kızın süt gibi beyaz yüzüne baktı önce Ferzan. Ela gözleri vardı. Ancak gözleri badem göz olduğundan ayrı bir güzel gibiydi.

Genç kızın sözleriyle şaşıran Ferzan bir an duraksadı. Kahya değilse bu odada ne işi vardı. "Bu odada ne yapıyorsun o zaman?" Dedi şaşkınlıkla.

"Ne-Nedim abim arabasının anahtarını buraya bırakmış." Dedi elindeki anahtarı göstererek.

Ferzan kıza bakarken farklı bir enerji seziyordu. Böyle enerjiye falanda inanmazdı. Ancak bu kıza bakarken ki duygu farklılığını açıklayan tek şey buydu.

"Hem sen kimsin?" Dedi hafif tek kadını kaldırıp indirirken kız.

"Ben Ferzan ALAKAN."

Kızın ani değişimi fark edilmeyecek gibi değildi. Sanki hayalet görmüş gibi şaşırırken Ferzan da ister istemez durgunlaşırken bir an aklına bir soru düştü. Bu kız Zerya olmasın?

"Sen?" Dedi hafif gözleri kısılırken Ferzan.

Genç kızın eli ayağı birbirine dolaşırken Ferzan emin olmaya başlamıştı bile.

"Zerya ALAKAN." Dedi ve nefes aldı. Göğüs kafesi yükselip alçalırken kalp atışları devasaydı. Heyecandan ölmek üzereydi. Buraya arabanın anahtarını almaya gelmişti. Nereden bilebilirdi ki ilerideki kocasını göreceğini.

Ferzan duyduğu isimle karnına yumruk yemiş gibi hissetsede dik duruşundan ödün vermedi. Nereden bilebilirdi ki Zerya'nın bu kadar güzel olduğunu.

Bakışları saçlarına döndü. Koyu kumral saçları insanda dokunma isteği uyandırıyordu. Öylesine yumuşak görünüyordu ki Ferzan bir an parmağını o hafif dalgalara atıp dokunmak istedi. Boyu kısa değildi ancak çok uzun da değildi.

Zerya, Ferzan'a bakarken heyecanı doruklardaydı. Ferzan'ın yüzü oldukça güzeldi. Hafif çıkmış sakalları koyu kumraldı. Islak saçlarındaki siyah tutmalar alnına eğilmişti. Çenesi belirgindi. Elmacık kemikleri hafif içe doğruydu. Zerya'nın boyu Ferzan'ın boyuna göre daha kısaydı. Hatta bayağı bayağı uzundu.

Aralarındaki çekimi ikiside hissediyordu. Zerya Ferzan'ı incelemekte kendini alamıyordu. Islak siyah saçları anlina tutam tutam inmişti. Çenesi belirgindi. Bir Rus kadar belirgin çene hatları içe doğruydu. Gözleriyse fazla derin bakıyordu.

Ferzan ise başta evliliğe ne diyeceğini bilemiyordu ancak cevabından emindi. Şimdilik tek duası müstakbel eşinin huyunun yüzü kadar güzel olmasıydı.

Bakışmayı sonlandıran kişi, "Zerya?" Diyen Nedim abi oldu.

İkiside aynı anda kapıya dönerken şaşkınca Nedim'e bakarken Nedim tek kaşını kaldırdı. "Bu adam kim?" Dedi Ferzan'ı göstererek Nedim.

Zerya bir an gülecek gibi oldu ancak kendini çabuk toparladı. "Ferzan, Ferzan ALAKAN." Dedi imalı bir sesle.

Ferzan yandan bir şekilde kısaca Zerya'ya baktı. Bu kadar cesur görünmüyordu.

"Ferzan mı?" Dedi mutlulukla Nedim. "Lan Ferzan? Hoş geldin." Dedi ve hemen Ferzan'a sarıldı Nedim. İçinden kendine sövüyordu.

Zerya bilmem kaç gündür üzüntüden odasından çıkmıyordu. Nedim de Zerya'nın bu haline dayanamayarak 'Hadi bi tur atalım.' diyerek onu dışarı çıkmaya ikna etmişti. Arabasının anahtarını yan odada unutunca bir koşu Zerya'yı göndermişti. Nereden bilsin Zerya'nın müstakbel kocasıyla karşılaşacağını!

"Zerya sen in ben birazdan geliyorum." Dedi Nedim hâlâ Ferzan'a sarılıyken.

"Tamam Nedim abi, aşağıdayım." Dedi ve başka bir şey demeden. Odadan çıkarken Nedim'in sırtı kapıya dönük olduğundan Ferzan giden Zerya'ya baktı.

Zerya o gün içinde bir umut yeşerdiğini hissetti. Belki de bu evlilik o kadar da kötü gitmezdi? Ferzan'ın davranışları ona bunu hissettirmişti. Ferzan dan aldığı enerji inanılmazdı. Şeytan tüyü vardı sanki onda. Yüzünü incelerken saatlerce bakabilecekmiş gibi hissediyordu.

Ferzan ilk defa birine dokunmayı bu kadar içten istemişti. Çok saçmaydı ama sarılası gelmişti. İlk defa gördüğü birine neden sarılmak isterdi ki insan?

Ancak bir şey netti ikisi içinde. Bu evliliğin güzel olacağına dair umutluydular.

 

 

 

Oylamayı unutmayın.❤️💋

Hikaye hakkındaki düşüncelerinizi yazmanız buraya yazın.

Görmek istediğiniz sahneler?

 

​​​​​

​​​

Bölüm : 17.01.2025 18:18 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...