
Bölüm şarkısı:
*İmkansızım-Ezhel
*Yürek -Duman
Sen ben yokuz! Biz varız!
Ziya GÖKALP
Zerya
"Ya Nedim abi!" Diye kızdım tekrardan.
"Sus sus, daha hiçbir şey yapmadım." Dedi Nedim abi gülerek.
"Daha ne yapacaksın ya! Biraz yavaş ol!" Dedi Zeynep de aynı kızgınlıkla.
"Sizde sürün o zaman!" Dedi Nedim abi.
Şu an nerede miydik? Lunaparkta çarpışan arabalarda. Öğlen vaktinde çarpışan arabalara binmek mantıklı değildi ancak açıkçası zevkliydi. En azından aklımda dönen milyonlarca düşünceyi kısa süreliğine unutup Nedim abiden kaçabiliyordum.
"Abi yavaş!" Derken arabasına tekrar bir darbe aldı Zeynep.
Kocaman bir kahkaha attı Nedim abi. Ben nasibimi almadan kaçarken bir anda karşıma çıkınca hemen sağa çevirdim ancak bir tık fazla çevirince geriye doğru gitmeye başladım. Tekrar sola çevirince dönmeye başladı. Çığlık atarken Zeynep ve Nedim Abi kahkahalara boğuluyordu.
"Durdurun, kusacağım artık!" Dedim dayanamayarak.
Sanırım süremiz dolduğundan araba yavaşlarken gözlerimi kapatıp direksiyonu sıkı sıkı tutuyordum. Nedim abi buraya kafam dağılsın diye getirmişti Beni ancak belli ki mecazen değilmiş.
Arabanın tamamen durduğunu hissettiğimi de gözlerimi açtım. İlk gördüğüm şey gülen Zeynep oldu. Daha sonra bir yere kitleniş halde Nedim abiyi buldum. Kaşları çok hafif çatılmış iri bedene Bir odaklı bir şekilde bakıyordu.
Merak ederek baktığı yere bakınca bir kız silüeti gördüm. Kızım dalgalı açık kumral saçları vardı. Oldukça güzel görünen bu kız sanki bir tık mutsuzdu? Gözlerinin altındaki beyazlık doğal olmayacak kadar çoktu, belki kapatıcı sürmüştü. Yanında onunla konuşmaya çalışan bir adam vardı. Nedim abiden birkaç yaş küçük gibiydi. Sanki kızım motive ediyordu gibiydi?
Olayı anlayamadan Zeynep yanıma gelip elini uzattı. Gülümseyerek ona baktım ancak içim içimi kemiriyordu. Belliki Nedim abi kızı tanıyordu. Ama o zaman yanına gitmemişti? Gerçi kaşlarını çatarak bakmıştı kıza, sanırım bu kızdan hoşlanmıyordu.
Gerçi Nedim abinin hayatımdaki çoğu kişi de tanımıyorum. Genelde öğlene kadar odasında kalır öğleden sonra evden giderdi. Bir güne bir gün kız arkadaşın olduğunu bile hatırlamıyorum. Asosyal bir çocuktu küçükken. Gerçi şu anda pek çevresi olduğunu zannetmiyorum.
"Nedim abi?" Dedim onun seslenerek.
Bakışlarına baktığı kızların çevirerek bize döndü. "Efendim Zerya?" Dedi Nedim abi.
"Gitmiyor muyuz?" Dedim.
Kendini toparlayarak başını salladı ve konuştu. "Gidiyoruz." Dedi.
Hep beraber arabaya doğru yürürken saf Zeynep de hiçbir şey anlamamıştı. Bu kız ayakta uyuturlar ya.
Çıkışa doğru giderken pamuk şeker, kestane ve mısır satan bir kaç araba gördük. "Abii, pamuk şeker ve kestane alalım mı?" Dedi Zeynep.
"Alalım, fıstığım." Dedi gülümseyerek Nedim abi.
Zeynep Şen bir kahkaha atarak abisinin yanağına uzanırken bense onları gülümseyerek izliyordum. Hissettiğim eksik yansa bir kardeşim yoktu. Gerçekten kardeş olan kişilere çok imrenirdim. Bazı sürekli kavga falan etse de en azından vardı kardeşleri. En azından kavga edecek birileri bile vardı. Benim her zaman o kısmım yarım olacaktı. Çünkü bir kardeşim yoktu.
Nedim abi bir anda kolunu omuzlarımı atıp beni kendine çekince hep beraber sarıldık. Kocaman bir kahkaha atarken bana kardeş gibi olan ikiliye baktım. Seviyorum ben bunları.
"Apoh abi!" Diyen bir çocuk sesine dönerken bir kız bir erkek çocuğunun yanında olan Alpay'ı gördüm. "Apoh abii! Pamuk şekear!"
"Nazom benim alalım sana pamuk şekeri." Dedi Alpay ve pamuk şeker satan arabanın yanına giderek.
Onun bu abi halini görmek beni güldürürken yürümeye devam ettik. Kestanecinin küçük arabasına gidip sıraya girdik. Önümüzde iki kişi vardı. Alpay hemen yan taraftaki pamuk şeker sırasındaydı.
Onları izlerken kız çocuğunun isminin Nazlı, erkek çocuğunun isminin Samet olduğunu duydum. Alpay'ın o berbat gecedeki asi ve gözü kara halleri şuan ortada yokken oldukça komikti.
"Apov abi! Bu sıra ne zaman bitcek?" Dedi Samet.
"Olum siz demediniz mi pamuk şeker istiyoruz diye?" Dedi Alpay. "Parayı veren düdüğü çalar. Önce sıra sonra pamuk şeker."
"Ben demedim! Nazlı dedi! Ben kestane istiyom!" Dedi Samet.
Alpay kestaneciye bakınca bakışlarımız buluştu. Ona gülen beni görünce kaşları çatıldı. Ancak arkama bakıyordu sanki.
Arkamı dönünce ona ters bakışlar atan Nedim abi ve bakmayan Zeynep'i gördüm. Zeynep, Alpay'ı fark etmiş olmalıydı yani bilerek bakmıyordu.
Bakışları bana değil, Nedim abiyeydi. İki kuzen arasında kalmamak için Nedim abiye bakıp, "Sırada gelmiş." Dedim.
Nedim abinin bakışları bana dönünce cüzdanını çıkarttı, para alıp adama uzattı. "Üç kişi için abi. Bir küçük boy," Bana baktı. "Bende küçük boy alayım." Dedim. Benden sonra Zeynep'de küçük boy tercihinde bulundu.
Kestanelerimizi alıp pamuk şekeri sırasına girince alpaydan kestane sırasına geçmişti. Belli ki ya kuzenleri ya da lunaparka eğlenmek için gelmişti.
Pamuk şeker sırasındayken önümüzdeki 3 kişi o kadar ağır ilerliyordu ki. Sanırım pamuk şekerci pamuk şekeri yapıp öyle veriyordu hazır değildi.
Oflarken canım sıkılmaya başlamıştı. Gökyüzündeki bulutları incelerken bacağımda hissettiğim bir elle bakışlarımı aşağıya indirdim.
"Aba!" Dedi bir erkek çocuğu sesi.
Bacağıma dokunan Samet'i görünce gülümsedim. "Efendim?" Dedim.
Samet o kadar tatlı duruyordu ki kocaman gözleri bana bakarken kocaman açılmış gözlerine yüzümden asla ayırmıyordu. "Bu pamuk şekeri sen ye." Dedi.
"Ben mi?" Dedim refleksen.
Çocuğun bana uzattığı mavi pamuk şeker oldukça şirin duruyordu ancak bir çocuğun pamuk şekerini elinden almazdım.
"Evet, Apo abi yemiyceksem sana vermemi söyledi." Dedi çocuk aynı masumiyetle.
Ancak cevap arkamdan geldi. "Söyle o Apo abine, sen yemeyeceksen o yesin." Bu ses Nedim abiye aitti.
Samet korkuyla arkamdaki Nedim abiye bakarken gülümseyip ona baktım. "Teşekkür ederim, Samet ama bu senin şekerin hem bak bende sıradayım. Kendim alacağım zaten. Bunu sen yesen daha iyi olur." Dedim kalbi kırılmasın diye.
"Tamam." Dedi Samet. Dolan gözleri beni üzerken arkasına dönüp gitti. Pamuk şeker sitesinin boşuna gelmişken ben ve Zeynep birer pembe pamuk şeker olarak sıradan çıktık.
"Eve gidelim artık." Dedim. İkisi de beni onaylaya mırıltılar çıkarınca hep beraber otoparka yürümeye başladık.
"Zerya!" Diye bir ses duydum. Arkamdan gelen sese dönerken görüşerek yanıma gelen Alpay, Samet ve Nazlı'yı gördüm.
"Alpay." Dedim gülümseyerek. Yanıma geldiklerinde hepsine gülümseyip sordum. "Bu çocuklar kim?" Dedim.
"Baran amcamın çocukları." Dedi Alpay. "Nasılsın?"
"İyi olmaya çalışıyorum. Sağolsun amca çocuklarım beni hiç yalnız bırakmıyor." Dedim arkama dönüp Nedim abi ve Zeynep'e bakarken.
"Sana pamuk şeker gönderdim niye almadın?" Dedi Alpay ayıp etmişim gibi bakarken.
"Sıradaydık çünkü."
"Gördüm. Alıp yeseydin." Dedi Alpay.
"Küçük çocuğun pamuk şekerini yemek içime sinmedi." Dedim.
"İyi o zaman bir dahakine sana alırız." Drid Alpay gülümseyerek.
"İyi o zaman." Dedim ona karşılık gülümseyerek.
"Hadi Zerya gidelim." Dedi Nedim abi.
Beraber arabaya binerken arkama dönüp son bir kez gülümsedim, Alpay'a. O da benim gülümsememi görüp karşılık olarak gülümsedi.
Zeynep ve Nedim abi ön koltuğa bense arka koltuğa bindim. Araba çalışırken hiç kimseden ses gelmiyordu. Yalnızca radyodan gelen kısık sesli müzik duyuluyordu.
"Sırada son günlerin favori şarkıcısı Ezhel'in 'imkansızım' şarkısında sayın dinleyiciler."
Ezhel mi? "Dedim ki bu kız kaçmaz, gördüğümde dedim ona kaçmaz."
Şarkıyı elbette biliyordum. Bir dönemler severek dinlediğim bir şarkıydı. O dönemler tam ergendim ve Ezhel fanıydım. Ezhele lafım yoktu. Ergenlikle de bir alakası yoktu. Sadece ergenken baya baya adamın hayranıydım.
"Mantığım duygularıma der yapma, bakmaz bu kız dönüp de sana bakmaz."
Şarkıyı mırıldanarak eşlik ederken bir yandan da yola bakıyordum. Mesela bir çok arkadaş ve çift görmüştüm. Herkesin kendine göre bir hayatı vardı. Herkes farklı şartlar ve ailelerde büyüyordu. Bazılarının belki de ailesi bile yoktu. Böyle düşününce hayat çok boş gelmişti. Bu insanlar gibi bir sürü insan vardı ve ben onlardan sadece biriydim...
"Kabullenmem lazım da imdat nasıl? Nasıl olur bu kız benim imkansızım."
Şarkı devam ederken gülümsedim. Ergenken odamda eski model bir samsung telefondan çalan müzikle dans ettiğim anlar aklıma gelince güldüm sessizce. Kimse duymamıştı ama ben kendi kendime gülmüştüm.
"Çok güzelsin, lanet olsun insan mısın?" Dedi Ezhel şarkıya devam ederek.
"Yüzündeki benleri tane tane, türkü gibi bir kadın ve şahane daha ne-kadar güzel olabilir ah be abi." Şarkı devam ederken gülümsüyordum.
Aslında gülümsemem için hiç bir sebep yoktu ancak sebepsizce gülesim geliyordu.
"Çok insafsızsın, insafsızsın. Çok güzelsin, lanet olsun insan mısın?"
"Gece rüyalarımda gündüz düşümde. Üzgünüm bir dövme gibi üzgün yüzümde." Diye devam etti Ezhel.
"Sarhoş olmamak aşık olmaktan daha zor, farkında olmalıyım durumumun maalesef. Aşk oyunu nedir bile bile lades hep. Kafamı duvarlara vuruyorum lan eşek diye."
Bu nakaratı sesli söyleyip hala hatırladığıma şaşırırken açtığım pencereyle rüzgar yüzüme ve saçlarıma hücum etti. Saçım bozulacak diye hemen geri kapatırken şarkı devam etti.
"Rüyada gördüğün kıza hiç aşık olunur mu?" Dedi Ezhel ki şarkı durdu.
Radyodan elini çeken Nedim abiyi görünce kaşlarının çatıldığını gördüm. Belliki şarkı onu rahatsız etmişti. Bir şey demezken kafamdaki soru işaretleri artıyordu. O şaşkın şaşkın baktığı kız kimdi, aşkla ilgili bu şarkıdan niye rahatsız etti?
Gözlerimi kısarak ona baktığımı yeni fark ederken konağa da vardığımızı gördüm. Araba park edildikten sonra hep beraber arabadan indik. Ev de sessizlik hâlâ devam ederken keyfimin yerine geldiğini hissediyordum. Lunapark da baya eğlendik, ergenliğimi hatırladım, şarkı söyledim, Alpay'ı gördüm. Bunlar beni mutlu ediyordu.
Bir de Ferzan o kadar kötü gibi durmuyordu.
Ama mutluluğumla bir alakası yoktu. Ama biraz etkisi olabilirdi. Hafif nemli, dalgalı, kopkuyu kahverengi saçları güzel görünüyordu. Oldukça da efendi tipliydi. Tabii beni Kahya sanması dışında. O kısım cidden gıcıkdı.
Ama İsmet Ağa'nın oğlundan maks beklentim ne olabilirdi ki. Pisliğin tekidir. Bu düşünce sebepsizce beni sinirlendirdi. O adamdan öylesine nefret ediyordum. Bana yaşattıklarından sonra ondan bar gücümle nefret ediyordum.
Hava kararmıştı. Saat 5 sularındaydık. Masa kuruluyordu. Nedim abi ve Zeynep'le bahçeden geçerek konaktan içeri girdik. Annem ve babam koltuklarda oturup hüzünlü hüzünlü konuşuyorlardı. Bu halleri beni üzerken biraz da olsa olan moralim bu konağa gelincede sönmüştü. Tekrar boynum bükük, vücudum ağır olmuştu. Gözlerimin ardı sızlamıştı. Üstüne bir de o gece yaşadıklarım aklıma gelince iyice üzüldüm.
"Kızım?" Diyen babamın sesini duyunca dikildiğim yerden ona baktım.
"Baba?" Dedim ve yanına ilerledim yorgunca.
"Gelsene?" Dedi.
Bir şey demeden yanlarına gittim ve kaldırdığı kolunun arasına girdim. Saçlarımı öpüp kokladı ve şefkatle sırtımı sıvazladı. Bu sarılma bana iyi gelirken gülümsedim.
"Bazen zor zamanlar geçiririz. Bu Allah'ın bize dünya sınavıdır." Dedi babam. "Benim de imtihanım evlat hasretiydi. Ama Allah da biliyor ya asla annene sevgim azalmadı. Ben sınavımı geçtiğim için Allah mükafat olarak seni gönderdi bana."
"Genetik sorun sende değil mi?" Dedim şaşkınca.
"Deden annenin üzerine kuma getirmesin diye üstlendim." Dedi babam. "Bana neler dediler bilir misin? Züriyetsiz, erkek değil bu adam."
Ağzım şaşkınlıkla açılırken babamın çektiği onca çileye rağmen isyan etmemesi beni şaşırttı.
"Demem o ki Allah'ın sana imtihanı bu. Senin yapman gereken başarıyla bu sınavı geçmek. İnan bana ben çocuğumun olacağına asla ve inanmazdım. Ama bak sen varsın." Dedi babam.
Bu dediklerine içten içe hak verirken kendime söz verdim, Allah'ın sınavını dosdoğru geçecektim.
🥀🥀🥀
"Dedem nerede kaldı?" Dedi Zeynep safça bana.
"İnan bilmiyorum." Dedim.
Masadaki herkes kendi aralarında fısıldaşırken dedem hâlâ masaya gelmemişti.
Eve geldiğimde İsmet Ağa ve ailesinin bizim konakta olduğunu öğrendim. Dedem sırf etrafa dedikodu vermemek için onu konağa almıştı.
Ölsün, pislik herif! O adamdan nefret ettiğim kadar kimseden nefret etmiyordum.
"Zerya, senin fakülten ne olacak?" Dedi Zeynep.
"Devam edeceğim. Sadece bir süreliğine ara verdim." Dedim. Bu konuda nettim. Okulumu aptal bir evlilik için bırakamazdım.
Zeynep'in bakışları arkama bakınca şaşkın ve donuklaştı.
"Zerya bu kim?" Dedi anlamaz bir sesle.
Arka tarafa bakınca nefesim kesildi. Aşağıya inen dedem ve Ferzan'ı görmek beni neredeyse içtiğim suda boğacaktı. Hafif hafif öksürürken suyu daha çok içerek öksürüğümü kestim. Zaten şaşkınlıktan boğazıma kaçmıştı.
Ferzan'ın bakışlarını üzerimde hissederken Zeynep'in sırtıma hafifçe vurarak, "İyi misin?" Diye sorduğunu duydum.
"İyiyim, iyiyim." Dedim.
Bakışlarımı tekrar onlara çevirirken Ferzan'ın çatık kaşlarla bana baktığını gördüm. Gözleri yüzümde gezinirken sanki ne olduğunu anlamaya çalıyordu.
Herkes olduğu yerden dedeme bakarken kimse bir şey demiyordu. Babam bile bir şey demiyordu. Çünkü hepsi biliyordu ki Ferzan'ın bu masada oturmaya hakkı vardı.
Babasının yaptığı şeyler onu bağlamazdı. Ben ne kadar dedemin torunuysam o da o kadar torunuydu. Hatta belki de daha çok.
Hatırladığım gerçek göz ardımın sızlamasına sebep oldu. Belki de dedem onu daga çok sevdiği için bu evliliği onaylamıştı. Belki de beni hiç sevmemiştir.
Gözlerimin dolduğunu hissediyordum bundan kafamı eğdim. Babamın bana baktığını fark edince başımı kaldırıp ayağa kalktım. Dedem geldiği zaman herkes ayağa kalkardı. Şuan olduğu gibi.
Ferzan'ı bir zamanlar İsmet Ağa'nın oturduğu yere oturmuştu. Yani tam karşıma. Bu bilgiyi ise küçükken annem tarafından öğrenmiştim.
"Sağol dede." Dedi efendi bir sesle Ferzan.
Sesi... güzeldi. Şöyle insanın dinledikçe dinleyesi geliyordu. Hani en sevdiğimiz şarkı olur ya ne kadar dinlersek dinleyelim bıkmadığımız işte öyle bir sesti onunki.
İlk karşılaştığımızda şaşkınlıktan fark etmemiştim ama cidden sesi çok güzeldi.
"Otur torunum, otur." Dedi dedem onun sırtına destekleyici bir şekilde vurarak.
Herkes dedeme bakarken bize, "Oturun." Dedi. Herkes otururken Ferzan'ın tam karşımda oturmuş efendi efendi yemek yemeyi bekliyordu.
İçimde bir anda bir umut ışığı yandı. İsmet Ağa gibi değil. Bu düşünce beni gülümsetireken yemeğe dedemin besmele çekmesiyle başladık.
İlk iş çorbamdan bir yudum alırken tatsızlığı beni şaşırtmadı. Belliki bu çorbayı Sinem abla yapmıştı. Yaptığı yemekler genelde tuzsuz oluyordu. Zaten bizim eve de ayda yılda bir gelirlerdi.
Gözlerim tuzu ararken sağ tarafında olduğunu fark ettim. Tuza uzanacakken benle beraber biri daha uzanmıştı. Elini uzatan kişiye bakınca Ferzan'ı gördüm.
Elimi uzatmamla bir elini çekerken bende elimi çekmiştim. Tekrar uzanıp bu kez aldım. Çorbama biraz tuz ekleyip tuzluğu tam ikimizin ortasına koydum.
Bana bakıp gülümser gibi oldu ancak bu ifadesi neredeyse oluşmamıştı. Öyle ki bakışlarından bunu yakalamıştım.
Tuzu alıp kendisi de çorbayı tuzladı. Ona daha fazla bakmadan kendi çorbamı karıştırıp içmeye başladım.
Yemeği yerken fazla gergindim, karşımda Ferzan olması bir yandan herkesin alttan alttan bakması bir yandan sırtım terlemişti. Tabiri caizse götümeden ter akıyordu.
Yemek bitmek üzereyken dedemin sözleriyle herkes ona dönmüştü. "Gel gelelim Zerya ve Ferzan'a."
Bu sözler soğuk soluklar almama sebep olurken nefes alışlarım artmıştı.
"İki torunumun evliliğini sade bir nikahla yapmam. Madem evleniyorsunuz, şanlı bir düğünümüz olsun. Değil mi?" Dedi dedem.
Sanırım bu olayda tek mutlu olan kişi dedemdi. Onun mutluluğunun sebebi diğer torununun da gelmesi ve iki torununu evlendiriyor olmasıydı.
Ben bu durumdan mutlu muydum? Evet. Ne olursa olsun o beyaz gelinliği giymek içimde kalsın istemiyordum. Madem evleniyoruz, birbirimizden ayrılmayacağız o zaman içimde ukde kalsın istemiyordum. Berdel evliliği olduğu için boşanma ihtimalimizde yoktu. Tabii Nurşen hala ve Cihan Ağa boşanmadığı sürece.
Ferzan bana bakarken gülümsedim.
Madem evleniyoruz, birbirimizden nefret etmek yerine birbirimize saygı duyup sevmeye çalışmalıyız. Surat yaparak bir yere varamazdık.
Tebessümüme tebessümle karşılık verirken samimiyetinden şüphem yoktu.
Evett, bugün ki bölüm bu kadar.
İlk olarak Zerya'nın Ferzan'a gülümsemesini bekliyor muydunuz?
İlk okuyuşta mantıksız gelebilir ancak Zerya zaten bu evliliğe kesin bakıyor. Ve bence her kadın bir yaştan sonra o gelinliği hayal eder. Zerya da 21 yaşında bir genç kız olduğuna göre bu çokta anormal bir durum değil.
Aynı zamanda Zerya'nın Ferzan'a gülümseme sebebi ona aşık olmasi değil ona daha olumlu yaklaşması. Sonuç olarak kimseyi ailesine göre yargilamamliyiz.
Haftaya yeni bölüm gelecek. Bu arada MGY'deki Nedim'e ayrı bir kitap yazıyorum. Bu kurguyu yeni yazmaya başladım.İsmi AFİTAP. Okumanızı öneriyorum. Merak ederseniz okuyabilirsiniz.
Şimdi ise bölüm hakkındaki düşünceleriniz neler?
Hikayede görmek istediğiniz sahneler neler?
Ferzan'a ısındınız mı?
Zerya'ya katılıyor musunuz düşünceleri konusunda?
Sİzce Zeynep'in shipi kim?
Sizce Alpay'ın shipi kim?(Zerya değil. Sakın onu yazmayın.)
Allah'a emanet olun haftaya görüşürüz 💋🌹😘
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |