8. Bölüm

7. Bölüm

Eda A.
mektupb_1rsanattir

Bölüm şarkısı:

*1mmortal(slowed+reverb)

*Hele Bi Gel

 

Yaslan göğsüme sevdiğim,

Benim gök gibidir açık deniz gibidir.

Pas tutmaz benim içim yeryüzü gibidir,

Toprak gibidir.

Sen ki bulut gibisin,

Ay gibisin güneş gibi bazen

-Erdem BEYAZIT

 

Ağzıma kapanan ellerle gözlerimi açtım. Karşımda İsmet Ağa ban sinirle bakıyordu. Yeni uyandığımdan kafamı toparlayamıyordum. Aynı zamanda nefes de alamıyorum.

"Şimdi çeneni kapıyorsun! Geldiğin yere geri gideceksin!" Dedi ve saçımdan da tutup beni ayağa kaldırdı. Gözlerim dolarken konuşmaya çalıştım.

"Ayca bığah!" Ağzımdaki elleri yüzünden sesim anlaşılmaz çıkarken nefes alamıyordum!

Hıçkırıklarla ağlarken saçımı çekip odamdan çıkardı.

"Apa! Nou!" Sesimi anlayamıyordum ama yalvarıyordum.

Bana acımasızca baktı ve bir anda yere attı. Yere düşünce karşımda o ayakları gördüm. İroz konağındakleri...

Ağlarken onlara bakmadan anne babamı aradı gözlerim. Yoklardı! Ben bu insanları tanımıyordum!

Çığlık atarken ellerimi kafama vurdum. Gözlerim açılırken kapım tıktıklaniyordu.

"Siz iyi misiniz?" Diyen sesle gözlerim kocaman açıldı.

Gördüğün rüya beni hâlâ ağlatırken rüyanın etkisinden çıkmak zordu. Ferzan'ın kapıdan gelen sesiyle daha da şaşırırken göz yaşlarımı sildim. Kapıya doğru ilerlerken hala göz yaşlarım akıyordu.

Kapıyı yavaşça açarken kafamı yukarı kaldırdım. "Efendim?" Dedim.

Benim olmama bariz bir şekilde şaşırırken karanlıktan yüz ifadesinin zor seçiyordum. "Sen iyi misin? Çığlık atıyordun?" Dedi Ferzan.

Bu dediği sinirlerimi bozarken güldüm. "Uykunu böldüysem özür dilerim ama beni bu hale getiren baban?" Dedim sonlara doğru hırslanirken.

"Babam mı?" Derken sesi şaşkındı.

"Babana sor. O bana neler yaptığını bilir." Dedim ve kapıyı kapatacakken konuştum. "İyi geceler."

Arkamdan şok içinde kalırken kapıyı kapadım. Gözümden tekar yaş akarken bilmemesi beni üzdü. Ben onca şeyi babası yüzünden yaşarken daha babasının neler yaptığını bilmiyordu.

Yatağıma gittim ve içine girdim, biraz uyuyayım. Gözlerimi yumarken uykum yoktu. Korkudan uykum kaçmıştı. Lanet olası bu rüyalar sürekli olmasada arada rüyama geliyordu. Kısa süreli olmasını umuyordum.

Bir sağa bir sola dönerken neden Ferzan ile aynı katta olduğumuzu anlamadım. Ferzan'ın bana bir kusuru olmadı ancak onu görünce amcam İsmet aklıma geliyordu. Gerçi amca demeye bin şahit isterdi. Yataktan kalkarken ofladım.

Gecenin geri kalanını uykusuz geçireceğimi anlayınca pencerenin hemen yanındaki küçük koltuğuma oturdum. Bomboş konağı izlemeye başladı. Dışarıyı izlerken içim kötüydü. Kötü bir şey olacakmış gibi hissediyordum. Dış kapıya bakarken konaktan birinin çıktığını gördüm. Dikkatli bakmaya çalışıyordum ancak kafasına çektiği sweatinin şapkasından bir şey göremedim. Bu beden iki kişiye ait olabilirdi.

Ya Nedim abi ya da söylemeye korktuğum Ferzan olabilirdi.

Ancak Ferzan'ın bedeni bu kadar iri değildi. O zaman Nedim abiydi. Daha dikkatli bakınca yüzünü hafif çevirdi. Arkasına hafifçe bakacakken kafamı hemen eğdim.

Nedim abi niye bu saatte evden gidiyordu ki? Aşağıya eğilerek gidip telefonuma baktım.

Saat 2.21? Bu saatte ne işi var dışarda?

Şuan cidden hiçbir şeyi anlamıyordum. Bugün baktığı o kız kimdi? Kaşlarını çatmıştı kıza ama bakışlarında bir duygu daha yakaladım. Ne duygusu anlamadım ama başka bir duygu gördüğüme eminim!

Peki ya bugün o şarkıyı kapatması? Nedim abi genede sessiz, uyumlu biriydi. Üzüleceğimi düşünerek bile olsa o şarkıyı kapatmazdı.

Peki gecenin bir vakti dışarı neden çıkmıştı?

Her şey anlamsız olmuştu. Belki de birbirinden bağımsız şeylerdir bilemiyordum ancak bir şeyler döndüğüne eminim. Sanki kendi dertlerim bitmiş gibi birde Nedim abiyi düşünüyordum.

Oturduğum koltukta saatlerce dışarı bakarak düşündüm.

Acaba Ferzan nasıl biriydi?

Yüzü güzeldi. Çapkın havası vermiyordu. Daha çok kendi halinde bir insan gibiydi. Ama çok can yakmıştır. Bu kadar yakışıklı olup ondan hoşlanan birinin olmaması imkansızdı. Çalıştığı yere her gün bir şeyler bile gönderiyor olabilirler.

Acaba hangi işte çalışıyordu?

Kesin o İsmet Ağa'nın işini devam ettiriyordur. Tamirci olabilirdi. Araba tamir ediyor olabilir mesela? Ama hayır elleri yemekte tertemizdi. Tamirci adamın elleri kara olurdu. Onun parmak kenarlarında küçük nasırlar vardı.

Silah mı tutuyordu? Ama silah tutan adamın el içi nasırlı olur, parmak köşeleri değil.

O zaman kalem tutuyordu. Kalem tutan meslek? Şimdi düşününce her meslekte kalem illahi vardır. Ama elleri nasır derecesine gelecek işler nelerdi?

Mimar, mühendisl, ressam, öğretmen?

Mühendis olsun istemezdim. İnşaat başında başına bir iş gelirdi. Evleneceğim adamı sürekli korkuyla beklemek istemiyordum.

Ressam da olmasın. Okuduğum kitaplarda ki ressamların hepsi resimler için sürekli seyehat ediyorlardı. Ben zaten ailemle kalabilmek için bu evliliği kabul etmiştim.

Öğretmen? Zannetmiyorum ya. Kürtlerde erkek öğretmen ne arardı? Okuyup da öğretmen olamamıştır.

Geri kalan mimarlıkdı. Demek ki mimardı. Emin degildim ama kafamda tartmam ban bu sonucu gösteriyordu.

Acaba sevgilisi var mıydı? O kadar yakışıklı olmasına rağmen sevgilisi yoksa cidden şaşırırdım. Bu da beni ikinci kadın yapardı. Bu ihtimal beni salak gibi üzerken ne kadar az bir ihtimalle de olsa sevgilisinin olmamasını diledim.

Düşüncelerimin içerisinde bu kadar kaybolacağımı düşünmüyordum. Çünkü 3 saat geçmişti! Ben 3 saattir onu ki düşünüyordum!

Kendime kızarken konağın kapısının açıldığını gördüm. Hemen kafamı eğerken kimin geldiği belliydi. Nedim abi. Perde zaten örtülüydü ve gecenin karanliginda beni seçemezdi. Ama ben yinede eğildim. Yatağa doğru yürürken tekar yatmaya çalıştım ancak olmadı! Uyuyamadım!

Kendimi uyumaya zorlarken yarı uyur yeni uyanık haldeydim. Hatta günün aydığını bile gördüm. Ancak ne tam ayrılmıştım ne de tam uyumuştum. Ondan bir şey yapmadım.

Ani bir kapı açılma sesiyle yerimden fırladım. Ne oluyor ya! Derken Zeynep'i gördüm. "Zerya kalk! Ferzan ve İsmet amca kavga ediyor!" Dedi yatağa gelirken.

"Ne!" Hiçbir şey anlamama rağmen ayağa kalktım. Zeynep'le beraber odamdan çıkınca yüzüme vuran soğukla ayıldım.

Beni hemen konağın oturma odasına götürürken olayları yeni yeni kavrıyordum. Ferzan ve İsmet Ağa niye kavga ediyor?

"Kendi yeğenine neden böyle bir şey yaptın! Sen onun amcası değil misin!" Dedi Ferzan bağırarak.

"Değilim! O da benim yeğenim değil!" Dedi İsmet Ağa sinirle ve umursamazca kafasını salladı.

"Şu kıza nasıl yaptın bunu!" Derken geldiğimin farkında değildi. "Ne günahı dokundu sana! Bende diyordum ki beni hiç tanımayan bir kız niye benimle evlenmek istiyor? Bilmiyorum ki babam kızı gecenin bir körü kızı evinden kaçırıp el evine götürmüş!"

Bu sözleri gözlerimin dolmasına sebep olurken bu olanları tekrar yaşamak üstüne daha bu gece gördüğüm kabus fazla geliyordu!

Herkesin yanında ağlamamak için kendimi sıkarken babam konuştu.

"Gör İsmet Ağa gör! Kendi oğlun bile sana iyi yaptın demiyor! Utan utan!"

"Amca kusura bakmayın. Allah aşkına. Babam etmiş bir hata. Siz affedin. Zerya istemiyorsa evlenmeyiz. Ki evlenmek istediğini zannetmiyorum." Derken İsmet Ağa ona yazıklar olsun dercesine bakıyordu.

 

"Böyle bir adam öyle mi?" Dedi İsmet Ağa.

Ferzan tam bir şey diyecekken babam onun omzuna elini koydu ve konuştu. "Sus oğlum. Artık ne yapsa affetyiremez o kendini. Senden yana bir sıkıntı yok." Dedi baba edasıyla.

Babama baktı ve şaşırdı ama hemen toparlanarak başını tamam anlamında salladı. Kafasını bana çevirince beni gördü. Artık gözlerim ne kadar dolduysa içi acır gibi baktı. Onun bakışlarını görmemek için arkamı dönerken odama doğru ilerledim.

Arkamı döndüğüm gibi akan göz yaşlarını hem sildim. Odama çıkarken arkamdan ismimin seslenilmesiyle durdum.

Kafamı arkaya çevirirken seslenen kişiye baktım. Ferzan'dı. Bana mahcup bir şekilde bakarken aramızda bir buçuk adım kala durdu.

"Efendim?" Dedim onu görmek bile beni üzerken. Onluk bir sıkıntı yoktu. Sadece bana babasını hatırlatıyordu.

"Ben babamın yaptığı şeyleri bilmiyordum." Dedikten sessizleşti.

"Anladım." Derken kapı koluna uzanacakken elini uzattı ama elime dokunmadı. Ona afedersin, dercesine baktım.

"Söylemek istediğim eğer bu evliliği istemiyorsan anlarım. Yani evlenmek zorunda değiliz." Dedi açıkça konuşarak.

"İş işten geçti. Evlenmek zorundayım." Dedim. "Sen evlenmeyi kabul etmiyor musun?"

"Ben sana göre karar vereceğim. Eğer kabul edersen evlenirim. Etmezsen her şeyi halleder bu işi engellerim." Dedi.

Gülerken konuştum. "Ne yapacaksın babanı mı tehtid edeceksin?" Dedim. "Yanlış anlama ama baban pek çocuğunu dinleyecek gibi durmuyor."

Bu söylediklerim onun moralini bozarken biraz sustu. "Öyle." Dedi. "Sen evliliği kabul ediyorsan bende kabul ediyorum. En azından babamın yaptığına özürü mahallinde." Dedi.

"Tamam o zaman. Madem evleneceğiz birbirimizi tanımalıyız değil mi?" Dedim cesurca. "Mesela kaç yaşındasın?" Dedim.

"25." Dedi sadece. "Sen?"

"21. Peki mesleğin ne?" Dedim sesimi meraksız tutmaya çalışarak. Sanki dün sabaha kdar bunu düşünmemişim gibi.

"Fen bilimleri öğretmeni." Dedi. "Peki ya sen, üniversiteye gidiyor musun?" Dedi. Soruları duygusuz ses tonuylaydı. Merak edip etmediğini anlayamıyorum.

Hem fen bilimleri öğretmeni mi? ihtimaller de hiç düşünmeden elemiştim.

"Evet, psikoloji okuyorum. Son sınıfım." Dedim. Bu kez sesim gereksiz bir şekilde hevesli çıkmıştı.

Hevesli sesim onu gülümsetirken bende gülümsedim. Gözleri çok güzeldi. Kahverengiden kehribara doğruydu ama ikiside değildi.

Aklıma gelen soruyu sorup sormama arasında kalırken sesini duydum. "Ne sormak istiyorsan sor. Çekinme." Diyen sesi beni utandırmıştı.

"Hayatında biri var mı?" Dedim çekingen bir sesle.

"Hayır." Dedi beklemeden. Bu kadar emin konuşması hoşuma giderken yarım ağız güldüm.

"Benim de yok. Yani merak ediyorsan. Tabii merak etmiyorda olabilirsin." Dedim.

"Ediyorum." Dedi sadece ve gülümsedi.

Daha 20 dakika önce ağlayan ben şimdi gülüyorum. Hemde ağlamama sebep olan kişinin oğlu sayesinde. Kim ne derse desin bence Ferzan babası gibi değildi. O annesine benziyordu.

Benan yengeyi tanıyordum. Daha önce hiç konuşmamıştık ancak annem ondan hep iyi bahsederdi. Benan yenge buralı bile değilmiş. Annemin söylediğine göre Benan yenge Kayseriliymiş.

"Daldın gittin." Dedi Ferzan parmağını şıklatarak.

Bakışlarım gözlerine çıkınca hafifçe güldüm. "Biraz öyle oldu." Dedim.

"Bu arada söylemeliyim ki benim görev yerim Diyarbakır." Demesiyle bir bakışlarım şaşkınlaştı. Tebessümüm soldu. "Bu senin için sorun olur mu?" Dedi saf saf Ferzan.

"Olur." Dedim aniden. Bana anlamaz gözlerle bakarken açıklamak için konuştum. "Yani okulum var. Bu sene biticek. Ondan Diyarbakır'a gelemem. Mayıs da bitecek." Dedim.

"Mayıs'a bir ay kaldı. İstersen bir ay nişanlı kalalım sonra Diyarbakır'a gel?" Diye bir teklif sundu.

"Lisans yapmam lazım ama?" Dedim olumsuz yapmaya çalışarak. Anneetin yanında kalmak istiyorum.

"Diyarbakır'da yapamaz mısın?" Dedi Ferzan.

"Olur da..." Derken sesim isteksiz çıkmıştı.

Sesimdeki isteksizliği anlayan Ferzan bir süre sustu. Aklına bir şey gelmiş olacak ki konuşmaya başladı.

"Bak Zerya ailemden ayrılmak istemediğin belli ancak lisans için başka bir şehre gitmen gerekiyor. Mardin sana lisansı sağlamaz. Eğer evleneceğiz diyorsan bu basit bir şey de değil. Karım olacaksan yanımda evimde olmalısın. Ben seni ailenden de uzak tutmam. Tüm yazı burada geçiririz. Her tatilde buraya geliriz ama benim evliyken seni burada bırakmaya rızam yok. Belli bir yere kadar tolerans gösterebilirim." Dedi sakince ancak sesi netti. Ve haklıydı. Bu iş oyuncak değildi. "Yanlış anlama niyetim seni kısıtlamak değil ancak senin kocan olarak bu kadarına karışmak hakkım."

Bir şey demeden kafamı salladım. Haklıydı. Evleneceksek aynı evde, aynı odada, aynı yatakta yatmalıydık. Bir erkek olarak sevişmeyi istemesi onun hakkıydı. Ancak ben? Ben buna hazır mıydım? Kesinlikle hayır! Ferzan beni rahatsız etmiyordu ancak bu kadarına hazır değildim.

Elini çenemde hissedince gözlerimin dolduğunu hissediyordum ve bunu görmesini istemiyordum.

"Yüzüme bakar mısın?" Dedi en sonunda çünkü çenemdeki eli yüzümü kaldıracak herhangi bir hareket yapmıyordu.

Kafamı kaldırıp ona baktım. Dolan gözlerimi görünce göz bebekleri titredi.

"Seni bu kadar üzen ne?" Dedi Ferzan. "Anne babandan ayrılmak mı?" Soruyla pes eder gibi baktı. "Tamam anne babanla beraber kal. Karışmıyorum." Dedi.

Sesi isteksiz çıkıyordu. Bu konuda ısrarcı olmamıştım. Sadece dolan gözlerimi görmek ona pes ettirmişti. Üzülmemi istememişti.

İçime dolan mutlulukla kendimi kontrol edemeyip bir anda atlayıp Ferzan'ın boynuna sarıldım. Anlık sevincim içime sığmazken sıkıca sarıldım ona. Biliyorum, biliyorum yapamam gerekirdi ancak içimde öyle bir sevinç vardı ki onun yanaklarından öpmemek için kendimi zor tutuyorum.

Tüm bedeni gerilirken bana sarılmadı. Bende ne yaptığımı fark edince hemen ondan ayrıldım ki kollarını belimde hissettim. Kollarını sarılmak için kaldırmıştı ancak ben geri çekilince kolları havada kalmıştı. Bunu anlamak beni gülümsetirken ona bakıp konuştum.

"Şey, pardon." Dedim ancak hiç pişman değildim. Oysa ki pişman olmalıydım değil mi? Ama içimden gelmiyordu pişman olmak. Tam tersine bayağı bayağı heyecandan kalbim küt küt atıyordu.

"Sorun değil. Sadece ben biraz temas sevmiyorum da." İşte bu sözcükler beni pişman hissettirdi. Ona sarılmam onu rahatsız mı etmişti? Kalbim sebepsizce kırılırken gülüşüm soldu ve başımı salladım.

"Kusura bakma bir daha olmaz." Tekrar gülümserken kalbimin kırıldığını çaktırmamaya çalışıyordum. "Şey benim odama gitmem gerek. Malum akşam nişan var." Dedim.

Başıyla onaylarken kaşları çatık bana bakıyordu. Bir şey çaktırmamak için göz kaslarımı bile hareket ettiriyordum. İkna olmamıştı ama kafasını olumlu anlamda salladı.

"O zaman görüşürüz." Dedim ve kapıyı açtım. Hâlâ ona bakarken o da konuştu.

"Görüşürüz." Dedi sadece.

Kapıyı gülümseyerek kapatırken gülüşüm kapı kapandığında son buldu. Kalbim kırılmıştı. Neden kırıldı bilmiyorum ama sarılmamın ona rahatsızlık vermesi kalbimi paramparça etti.

Oysaki aramızda bir şey yoktu. Üzülmem yersiz ve mantıksızdı. Ya da ben fazla umutlanıyordum.

Bölüm : 01.02.2025 13:53 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...