
Bölüm şarkısı:
*Salla-Atiye
*Sıcak şarap
Kalp sonunda akılla aynı fikirde olduğunda oyun biter.
Zerya, bak sen açık tenlisin. Bence pembe olanı giy." Diyerek elindekini gösterdi.
"Hayır, bordo olan daha seksi!" Dedi elindekini bana daha da yaklaştırırken.
"Ceylin yenge ne seksisi Allah aşkına! Nasıl bir nişan olacağını bilmiyorsun sanki!" Dedi Zeynep de ve elimden tuttu. "Kalk Zerya bunu dene."
Ceylin yenge hemen atılıp, "Sus kız! Zerya sen onu dinleme gel bunu dene." Dedi.
Bende onlardan çok bağımsızdım. Aklım Ferzan'daydı.
Ya beni gerdeğe zorlarsa? Ben buna hazır mıydım? Asla. Gerçi o da pek istekli durmuyordu bu konuda. Daha satılmama bile rahatsız olmuştu.
Ben ona karılık edebilecek miydim? Bilmiyorum. Çok gergin ve stresliydim. Özellikle dünkü tepkisinden sonra gerçekten utanmıştım ve yüzüne bile bakamıyordum.
"Zerya bunu giyecek!" Diye bağırışan yengem ve Zeynep'i ayıran kişi ise annemin sesiydi.
"Çıkın bakayım!" Diyen annem ikisini de durdurmaya yetmişti.
"Ama yenge!" Diyen Ceylin yengeme hemen cevap verdi annem.
"Ne yengesi! Kendi kizimi ben hazırlarım!" Dedi annem ve ikisini odadan kışkışladı. Ben ona gülerken o da bana güldü. Elinde i siyak elbise poşetini yeni fark etmiştim.
Yanıma gelip yatağa poşeti koydu ve fermuarlı indirdi. İçindeki mavi kumaş görünürken nedensizce dikkatimi çekmişti.
Doğrulup elbiseye bakarken adeta hayran kalmıştım. "Anne, bu senin mi?" Dedim şaşkınca anneme.
Annem gülümseyerek başıyla beni onayladı. "Baban almıştı ama bu kadın artık yaşlandı ne kızım. Sana nasip oldu." Dedi ve devam etti. "Beğendin mi?"
"Beğenmez olur muyum?" Dedim ve hemen üstümü çıkarıp elbiseyi giydim. Elbise iki parçadan oluşuyordu. Altta uzun bir mavi etek, üstte de beyazdı ve üzerinde mavi çiçek desenleri vardı. Tam bedenim olan bu elbise benim için dikilmiş gibiydi.
"Sana çok yakıştı kızım." Dedi ve omuzlarımı destek verircesine sıktı.
Beni makyaj masama oturturken eline maşayı aldı ve fişe taktı. Şaşkınca, "Anne, sen saç yapmayı biliyor musun?" Dedim.
"Ee, babanı nasıl tavladık sanıyorsun?" Dedi ve güldü annem.
Saçlarımın uçlarını şekillendirirken o kadar güzel görünüyordum ki annemin bu kadar yetenekli olduğuna şaşırdım. Yavaş yavaş saçım biterken eline nemlendirici kremi aldı. Yüzüme sürerken şaşkınca sordum.
"Anne sen makyaj yapmayı biliyor musun?" Dedim şaşkınca.
"Babanı nasıl tavladım sanıyorsun?" Dedi gülerek. Bende gülerken konuşmaya devam etti. "Halan Nurşen, benim lise arkadaşımdı. Halanda o zamanlar o kadar güzel ki bakmaya kıyamazdın." Bana bunları ilk defa anlattığından sessizce onu dinliyordum. "Tabii o güzel olunca neredeyse her gün bir erkek ona aşkını ilan ediyordu. Birde onun bir kardeşi vardı. O zamanlar diğer amcaların çoktan üniversiteye geçtiğinden sadece erkek kardeşi Sinan vardı. Halan benicok severdi, hep bir kız kardeş olarak gördüğünden ondan küçük olsam dahi beni yanından ayırmazdı. Sürekli Sinan'ı insanlarla kavga ederken gördüğümden onu sevmiyordum." Yüzüme bb kremi uygulayıp dağıtırken söyledikleri beni şaşırtmıştı doğrusu. Demek zamanında annem ve halam arkadaştı. Bu yüzden annemin halama herhangi bir nefret söylemini duymamıştım.
Eline allık ve allık fırçasını alırken konuşmaya defam etti. "Ama gün geçtikçe baban gözümde daha da iyi olmaya başladı. Zaten dedenin pek umrunda değildik. Benim bile o dönem liseye gitmem bu memlekette garipti." Allığı güzelce dağıttıktan sonra eline farı aldı ve gözlerimin üzerine açık kahve tonunu sürmeye başladı. Tam eyeliner köşesine sürerken konuşmaya devam etti. "Ama ne olduysa oldu, aşık oluverdim babana. Zaten babanda beni seviyormuş. O benim bakışımdan anlamıştı aşık olduğumu. Sonra ben yaş aldıkça daha güzelleştim. Babanda zaten liseyi bitirdi. Lise bittiği gibi de nişanlandık ve babanın askerliğini bekledim." Dedi. Farı bırakırken kirliklerime maskara sürdü. "Sonrada evlendik işte." Dedi ve makyajı de sohbeti de bitirdi. Aynadaki yansımama bakarken adeta kendimi tanıyamadım.
"Becerebilmiş miyim bari?" Dedi annem kendimi süzerken.
"Hemde olabilecek en iyi şekilde!" Dedim ve anneme sarıldım. Böyle bir günde kendimden emin olmak iyi hissettirmişti.
⚜️
Heyecanlı bekleyiş sonunda akşamı ederken herkes bir sağa bir sola koşuşturuyordu. Zerya heyecanla Zeynep'le konuşurken Birsen'in, "Abimler geli!" Diye bağırması sadece Zerya'nın daha da heyecanlanmasına sebep olmuştu.
Herkesin heyecanı katlanırken Zerya hemen konağın bahçesine çıktı. Tabii yanında yengeleri, kuzenleri ve bütün uzak akrabalarda vardı. Örneğin Hivda. Hivda Ferzan Ağa'bın amcasının oğlunun torunuydu. Ne kadar uzak gibi dursa da aslında çok yakındı.
Konağın kapıları açılırken içeriye kırmızı sarı ışıklar geliyordu. Yakılan meşaleler adeta ozon tabakasına saldırırken kalabalık konağın bahçesine girmeyi başarmıştı. En önde Ferzan elinde koca birr çiçek buketiyle yürürken arkasında Nedim, Turgut ve tanımadığı bir sürü akrabası vardı.
Zerya Ferzan'a bakarken dilini yutmuş gibiydi. Bismillahirrahmanirrahim! Kabul Ferzan yakışıklıydı ama bu kadarını tahmin dahi etmiyordu. Adeta mankenler gibi yürüyen ve adam cüssesiyle yeterince göz dolduruyordu. Peki ya o saç modeline ne demeliydi? Saçları geriye doğru taranmış ve spreyle sabitlenmişti. Aslında çok normal bir saç modeliydi ancak herzanda fazla iyi durmuştu. Adamın lacivert takımı ise sanki sözleşmişlerde çify olarak giyinmişler havası veriyordu.
Ferzan ise Zerya'ya bakarken daha önce hissetmediği şeyler hissediyor, arzulamadığı şeyler arzuluyordu. Karşısında melek gibi duran Zerya'ya nasıl hayran olmasındı.
Adım adım Zerya'ya yaklaşırken Zerya heyecandan bayılmak üzereydi. Ona adım adım yaklaşan adam onu delice heyecanlandırırken bir yandan da geriyordu. Dün ki tavırdan dolayı oldukça gerdindi.
Ferzan nihayet koca bahçeyi aşıp kapının önüne, Zerya'nın yanına, varırken gülü Zerya'ya uzattı. Eli çiçeğin dal kısmındaydı yani pakette alt kısmında. Zerya dünden dolayı ona temas etmekten korktuğundan çiçeğin biraz daha üstünden almaya çalıştı ancak Ferzan bunu fark edip hemen elini üste kaydırdı. Bunu üzerine Zerya eli, Ferzan'ın elinin üzerinde olmuş oldu. Zerya çekingen şekilde onun gözüne bakarken Ferzan'ın ona gülümseyerek baktığını gördü. O bilmiyordu ama Ferzan'ın tek dokindsn istediği el onunkiydi, okşamak istediği tek saç Zerya'nınkiydi. Kendine inanamıyordu ancakopmek istediği tek yanaklarda onun hafif tombul yanaklarıydı.
Zerya hemen elinden çiçeği alırken Ferzan, Zerya'nın heyecanına güldü. Zerya ise heyecandan bunu bile fark etmedi.
Ferzan içeri girerken arkasından Nedim eline gülle geldi ve kız kardeşine uzattı. Zeynep gülle abisine gülümserken Nedim'de içeri geçti. Turgut da gülü karısına uzatırken Ceylin ona gülümsedi ve karnını işaret etti. Henüz kimseye söylememişti ama 3 aylık hamileydi. Turgut karısına daha çok gülerken Ceylin sessizce fısıldadı. "Seni seviyoruz."
Turgut karısına derince gülümserken hiçbir şey diyemeden içeri sürüklendi. Tüm misafirler tek tek içeri geçerken arka bahçeye yöneldiler. üp
Her aşiretten en 2 kişi girmişti. Tabii bu aşiretlere İroz aşireti de dahildi. Amed Ağa Kendi kızının nişanına gelecek cesareti kendinde bulamadı. Çünkü görürse kendini tutamaz olay çıkarırdı. Bundan dolayı Baran ve yeğeni Alpay gelmişti nişana.
Alpay ve Baran yanyana yürürken bütün gözler onların üzerindeydi. Herkes amca yeğeni birbirine benzetirken Alpay üzerlerindeki bakışların farkındaydı. Haklıydılar. Zamanında Baran'ın çapkınlığı, serseriliği, tavırları Alpay'la birebir uyuşuyordu. Aralarındaki tek fark Alpay, Baran'dan da cesurdu. Çünkü onların zamanında bu kadar cesur olması için bir sebep yoktu. Örneğin dedesi Baran'ı çok severdi. Şimdiyse Amed torununun yüzüne bakmıyordu.
İkisi beraber bir masaya otururken etrafa bakındılar kısaca. Kalabalıktı. Belliki Ferzan Ağa iki torunu için paraya bayağı kıymıştı.
Mutfakta kızlar heyecamla tencere tencere kahve yaparken herkes kendi derdine düşmüştü. 3 tepsi kahve ne demekti! Üç tepside en az 6 tane vardı. Hepsini fincanlara boşaltırken Ceylin hemen eline tuzu aldı. Zerya gördüğü gibi durdurdu onu. "Yenge, tuz atma!" Dedi hemen Zerya. Ne olursa olsun Ceylin yengesini tanıdığından pek kahveyle ellesmek istemiyordu.
Ceylin ise, "Kız adettendir. Birazcık tadını bozucağız o kadar." Dedi güven vererek.
Zerya hiç güvenmese de başıyla onaylamıştı. Ceylin hemen dolu bir kaşık alıp kahveye attı. Zerya'nın içi kan ağlasa da bir şey demedi. Tepki çekmek istemiyordu. Ceylin tuzu bırakırken bir oh çekmişti. Ancak elinde sıvı sabunla dönünce hemen itiraz etti. "Yenge, zehirleyecesin adamı."
Ceylin ise hemen konuştu. "Ya, ben Instagram'da gördüm. Baristalar hep sabun koyuyormuş!" Dedi güven vererek. "O kadar tuz koyduk dengemesin mi!"
Zerya'nın kafası çorbaya dönerken işlediği bütün kimya derslerini sorguladı. İçinden çıkamayacağını anlayarak akışına bıraktı. Ceylin tekrar arkasına dönüp dolabı açarken Zerya acaba yine ne getireycekdiye düşünmeden edemedi.
Ceylin ise hepsini şaşırtarak elinde balla dönmüştü. Zerya bir oh çekerken Ceylin başka tepsideki bir fincana balı dökünce şaşırdı. "Yenge bu kime?" Dedi Zeynep gülerek.
"Kocama." Dedi Ceylin de. Ceylin hemen iki kırmızı kış lokumunu bardaklara koyarken Zerya hemen konuştu.
"Benim kocam bitti senin kocana geldik he yenge!" Diyen Zerya neredeyse bütün uzak yakın kuzenlerinin yanında ne dediğini yeni fark etmişti. Tüm hepsi Mesut komiser gülüşüyle 'hığhığhığ'larken dikkatler kahvelerde ziyade ona dönmüştü.
O sırada küçük Havin bir yandan onları dinliyor bir yandanda kuş lokumlarına bakıyordu. Tabak çok uzaktı. Fincanlardaki daha yakındı. Eğer onları alırsa kimse görmezdi. Hemen tuzlu bardaktaki lokumu alırken kimseye çaktırmadan arkasına dönüp gitti.
Lokumu ağzına atarken o kadar rahattı ki...
Bu lokum en sevdiğin atıştırmalığıydı.
Hem en fazla ne olabilirdi ki?
Zeynep, Zerya'yı kurtararak,"Hadi hadi! Artık kahveleri götürelim!" Dedi.
Zerya heyecanla lokumlu, yani ballı olan, tepsiyi alırken diğerlerine bakmamıştı. Bir an önce çıkıp kurtulmak için tepsiyi aldı ve dengeli adımlarla yürümeye başladı. Heyecanlıydı. Hemde hiç olmadığı kadar.
Arkasından Zeynep önüne gelen ilk tepsiyi almıştı. Hiç amcasına özel kahve falan almamak için lokumsuz olanı aldı. Ancak diğerinin de lokumsuz olduğunu fark etmedi. Şansına tuzlu fincan olan tepsi gelmişti. Arkasından Yağmur da hiçbir özelliği olmayan tepsiyi aldı.
Hepsi beraber kahveleri götürürken Zerya en önde babası ve dedesinin olduğu masaya gitti. İlk dedesine kahve tepsisini uzattı . Dedesi lokumluyu görüp gereken mesajı aldığından başka bir kahve fincanını aldı. Onun ardından İsmet Ağa'ya uzattı.
İsmet Ağa Zerya'nın yüzüne bakmadan bir kahve fincanını alırken araları hâlâ soğuktu. Onun yüzünden oğluyla kavga etmişti.
Zerya pek heyecandan unursayamazken babasına ve ardından günün diğer başrolüne uzattı tepsiyi. Ferzan'aın yüzüne bakamazken Ferzan Zerya'ya öyle bir bakıyordu ki sanki berdelle evlenmiyorlarmış gibiydi. Zerya kısa süreliğine başını tepsiden kaldırıp Ferzan'a bakarken içinden pişman oldu.
Bakmaz olaydı!
O nasıl bir bakıştır?
Ferzan öyle güzel bakıyordu ki baştan ayağa titrediğini hissetti. Ancak dışarı bir şey belli etmedi. Ferzan tepsiye uzanıp lokumlu kahveyi alırken onda tuz olacağını tahmin edecek kadar zekiydi.
Tabii nereden bilsin bal gibi(!) tatlı olduğunu.
Zerya diğer fincanları da Nedim abisine verdi. Son bir kahve kalırken kızların ellerinde tepsiyle dikildiğini görünce mecbur onu da amcası Turgut'a verdi.
Zeynep ilk arka bahçeye çıktığında misafirlere kahveyi dağıtırken arkasından Yağmur da onunla dağıtıyordu. Yağmur kahvelerini bitirirken Zeynep'in tepsisinde hâlâ iki fincan vardı. Ve şansına hâlâ tuzlu kahve tepsideydi.
Son masa İrozlatın masasıydı. Ancak sadece Alpay ve amcası Baran gelmişti. Zaten tepsisinde iki fincan olduğundan oraya gitti.
Baran şanslı günündeydi ancak Alpay için aynı şey geçerli değildi. Eliyle uzandığı kahvede neredeyse zehir zemberek vardı.
Zeynep hızlı adımlarla yengelerinin yanına giderken kızlarla ayakta bekledi. Hepsi kahvesinden ilk yudumunu alacak olan Ferzan'ı izlerken Ferzan bunu fark etmişti. Kimseyi daha fazla bekletmeden kahvesinden bir yudum alırken acı veya tuzlu bir tat alacağından emindi. Ancak ağzında hissettiği bal tadı onu oldukça şaşırtmıştı. Ancak buna rağmen yüzünde mimik oynatmadan gülümsedi.
Neredeyse ayakta dikilmiş kuzenleri ve yengesiyoe adeta şoka uğramışlardı. Bir insan sabun yedikten sonra bu şekilde mutlu olamazdı! Ya da Ferzan insang değildi!
Hepsi şokla birbirine bakarken hepsinin aklında aynı soru vardı. Ballı kahveyi Ferzan içtiyse tuzlu kahveyi kim içmişti?
Hepsi şaşkın şaşkın dururken İsmet Ağa Ferzan'ın kahvesini içmesiyle konuya dönerek babasına ve erkek kardeşine ithafen konuştu. "Yedik, içtik, eğlendik. Gelelim sebebi ziyaretimize. Baba ne olursa olsun bu iki genç evlenmeye karar vermiş. Bizde Allah'ın izni peygamberimizin kavliyle kızınız Zerya'yı oğlumuz Ferzan'a istiyoruz." Dedi.
Ferzan Ağa'ysa bir Ferzan'a birde Zerya'ya baktı. İkiside pırıl pırıl gençlerdi. Evlenmelerine mutluyd. Çünkü ikiside torunuydu ve elinin altinda büyümüştü. Ferzan ne kadar uzak kalsa da okuyup adam olduğunu biliyordu. Ve ne kadar ayrı olsalarda Diyarbakır'dan haberlerini alıyordu.
Ferzan Ağa, "İki pırıl pırıl genç keşke böyle tanışmasaydı ancak kaderin ne olacağını hiçbirimiz bilemeyiz. Fakat ben inanıyorum ki ikiside mutlu olacak. Gün gelecek birbirlerini çok sevecekler." Sonra Sinan'a baktı ve gülümsedi. "Bende Zerya'yı Ferzan'a verdim gitti!"
Zerya dedesinin sözlerine içten içe hak veriyordu çünkü Ferzan gerçekten çok saygılı bir partnerdi ve bakışlarından bile bunu belli ediyordu.
Orada bulunan herkes onları alkışlarken tek alkışlamayan grup Baran ve Alpaydı. Alpay göz devirmemek için kendini zor tutarken keyfi yerine gelsin diye kahvesine uzandı ve iln defa bir yudum aldı.
Ancak almaz olaydı!
Kahvenin ağır tainin Yanında hem tuz hemde adını bilemeği bir baharatın tadını alınca yüzünü buruşturmadan edemedi. Sabun tadı da mı vardı bunda?
Midesi bulanırken masaki kuruyemişe uzandı ve bir iki tane ağzına attı geçsin diye.
Ancak aklıma gelen şeyle şokla gözleri belerdi. Tuzlu kahve damada verilirdi. Bu kahveyi de ona Nedim'in kız kardeşi vermişti?
Yoksa...
Yok artık!
Yoksa Nedim'in kız kardeşi ondan mı hoşlanıyordu?
Bu tam bir rezillikti. Soyut şekilde düşmanlardı ancak buna rağmen herkes bilirdi birbirlerini sevmediklerini. Zeynep de elbetteki biliyordu! Buna rağmen ona böyle bir şey mi yapmıştı.
Ağzındaki sabun tadına rağmen pişmiş kelle gibi sırıttı. Keyfi öyle yerine gelmişti ki! Böyle bir şey olmasa bile onun bununla dalga geçmeyeceği anlamına gelmiyordu.
Nedim'e bakıp gülerken Nedim elbette onun sırıtışını yakalamıştı. Ona ters ters bakarken Alpay elindeki koz yüzünden rahattı.
Onlar birbirlerine kötü kötü bakıp, gülerken Zerya ve Ferzan ayağa kalkmış ortada duruyorlardı. Zeyeo elinde tepsiyle dedesinin yanına gitti. Dedesi birbirine kırmızı kurdele bağlı iki yüzüğü alıp iki torununun parmağına taktı. Makası da alıp ipi keserken tekrar bir alkış tufanı koptu. Ferzan ve Zerya birbirlerine kaçak göçek bakarken alkış tufanı ykaikisi de kocaman gülümsedi.
Zerya içten içe kendine şaşırdı. Normalde üzülmesi kahrolası lazımdı ancak o aksine mutluydu bile. Ferzan ona bu kadar güzel bakarken nasıl mutsuz olabilirdi ki?
Benan elinde kırmızı kadife bur kutuyla gelirken Birsen de onunla geliyordu. Birsen'e kutuyu verip kapağını açtı ve kocaman bir gerdanlık çıkardı. Gerdanlık öylesine büyük ve ışıl ışıldı ki tüm herkes hayran kalmıştı. Zerya'ya gerdadalığı takarken Zerya bike şaşırmıştı. Daha önce tabii ki gerdanlık görmüştü ancak böylesini ilk defa görmüştü.
Benan kadife kutudan 4 bilezikde çıkarırken tek tek takarken Zerya takı merasimi bitince kaynanasının elini öptü. Benan gelininin yanağını öptü. "Var olasın." Dedi. Sonra dedesinin, babasının, annesinin ve bir vok akrabasının elini öptü. Ancak sadece İsmet Ağa'nınkini öper gibi yapmıştı. İsmet Ağa zaten bir saygı beklemediğinden bir şey demedi. Herkes mutluyken tek mutsuz olan Baran'dı. 20 sene önce ağlayan bebek şimdi nişanlanmıştı. Kız kardeşi gözünün önünde nişanlanmıştı.
İçindeki ukde ise asla dolmayacaktı...
Selam arkadaşlar.
İlk olarak bu bölüm ikinci kez yazıyorum. Çünkü yanlışlıkla sildim. Bundan dolayı daha farklı şekilde yazdım. Konular falan aynı ama yazım daha farklı.
Sizi seviyorum görüşürüz 👋🏻💋
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |