
🌾
•••••
*Seninle tanışmak kaderdi.
Arkadaş olmak bir seçimdi.
Ama sana aşık olmak, benim kontrolümün dışındaydı...
•••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••
Leyal'den:
••••••••••••••
Derince iç çekerek tekrar oturdum daha az önce büyük hevesle kalktığım salıncağa. Omuzlarımı düşürüvermişti arkasına bile bakmadan gözden kaybolan adamın gidişi. Fakat gözümde ilk başta her ne kadar haksız olsa da verdiğim tepkiler yüzünden ve de her şeyi benim için yaptığını bildiğimden dolayı artık haksız olduğu kadar haklıydı da.
Abartmıştım, anlık duygu seline kapılarak ilerisini düşünmeden akıp gitmiş, kırıp dökmüştüm. Acımasızca davrandığımı sakin kafayla düşününce anlıyordum. Benim için hiç düşünmeden canını bile ortaya koyacağından emin olduğum adamın üstüne çok gitmiş, kalbini kırmıştım.
Yanaklarımı şişirdim oflayarak. Fakat aniden omuzlarımda hissettiğim el irkilmeme neden olmuştu.
"Ne oldu yine güzel kızım? Yüzün düşmüş" Halime teyzenin tanıdık sesi iç çekmeme neden olmuştu.
"Benimle konuşmak istemiyor. İlk kez böyle bir tepki veriyor. Ne yapacağımı bilmiyorum." dedim gözlerimdeki yaşlar bugün artık sayısını bile unuttuğum kez tekrar boşalırken.
"Aranızda ne yaşandı tam olarak bilmiyorum fakat bildiğim tek şey var. Mirza oğlum senden geçemez, sana kıyamaz. Sinir ve üzüntüyle vermiştir o tepkileri. İnan bana konuşunca her şeyi yoluna koyacağınızdan eminim." saçlarımı okşayan elleri hiç görmediğim anne şefkati kadar özel hissettiriyordu.
"Koyarız değil mi?" Mirza'nın bana küs olması gerçeği benliğimi iyice dengesizleştirmişti.
"Koyarsınız tabii. Hadi kalk artık içeri geçelim. Yarın doktor randevun var. Kötü etkileyecek soğuk ve ağlamak seni." diyerek yanımdan kalktığını hissetmemle bir şey dememiş başımı olumlu anlamda sallayarak ben de yavaşça ayağa kalkmıştım. Dediklerinin her kelimesinde yerden göğe kadar haklıydı.
Halime teyzenin koluma girmesiyle eve doğru adımlamaya başlamıştık. Aklımı istila eden düşünceler eşliğinde yavaş yavaş attığımız adımlarla kapıdan içeri girdiğimizi hissetmiştim.
"Yukarı mı çıkmak istiyorsun kızım?" diye soran Halime teyzeyi onaylamamla yukarı doğru adımlamaya başlamıştık. Bir elimle tırabızandan tutuyordum. Diğer kolumdan ve belimden ise Halime teyze kavramıştı. Beş bilemedin on dakikaya ancak çıkmıştık yukarı. Zira normal bir insandan çok daha yavaştı adımlarımız ve hareketlerimiz.
Odamın önünde durduğumuzda Halime teyze mutfakta işlerinin olduğuyla alakalı birkaç bir şey dedikten sonra gitmiş, bense kapıyı indirerek içeri girmiştim. Önce odamın içinde bulunan banyoya girerek işlerimi halletmiş, ardından usul usul attığım adımlar sonucu yatağıma ulaşarak oturmuştum, beynimi saran düşüncelerimin eşliğinde.
Yarım saat kadar öylece oturarak bekledim. Hiçbir şey yapmadan, içim içimi yiye yiye bekledim. Odanın sessizliğini dolduran tek şey ara sıra duyulan iç çekişlerimdi. Belki Mirza konuşmak için gelir diye umutla bekliyordum. Fakat gelecek gibi durmuyordu.
Belki de onun gelmesini bekleyerek, kendim bir adım atmayarak bencillik yapıyordum. Bilmiyordum, bildiğim tek şey onunla konuşmam gerektiği gerçeğiydi.
Sonunda düşüncelerimin çıkmaz sokaklarında kaybolmaktan yorularak ayağa kalkmıştım. Gidecek, Mirza'yla konuşacaktım. Konuşarak ikimizin de içini kaplayan bu kara kasvete de son verecektim.
Odadan dışarı çıktığımda Mirza odasındadır diye düşünerek paytak adımlarımı oraya doğru konumlandırdım. Duvarlara tutuna tutuna ilerliyordum. Hislerimin gücüne güvenerek zaten ezbere bildiğim bu evde Mirza'nın odasını bulmam çok da zor olmamıştı.
Kapıyı tıklatma gereği duymadan direk soğuk kulpu indirerek açtım. İçimde kendime bile itiraf etmekte zorlandığım garip duygu fırtınası baş kaldırmıştı.
"Mirza..." diye seslendim. Soluk bir nefes koy vererek. O esnada odanın da içine doğru birkaç ufak adım atmıştım.
"Leyal" şaşkın çıkan sesi doldurmuştu kulaklarımı. Tamamen yanıma yaklaştığında mentollü şampuan kokusu doldurmuştu burnumu. Galiba duş almıştı.
"Bir şey mi oldu? İyi misin?" diye sordu hala şaşkınlığından ödün vermeyen sesiyle. Bu evde kaldığım on beş günü aşkın olan bu süreçte ilk kez geliyordum odasına.
"İyi değilim." dediğim gibi de ellerimi ellerine doğru uzatarak kavradım sımsıkı parmaklarını. Hislerim beni bu kez de yanıltmamıştı. Görme engelli insanlar hislerine güvenerek hareket ederler diye bir makale tarzı yazı okumuştum yıllar önce. Şimdi kendim o duyguları yaşadığım için çok daha iyi anlıyordum nasıl bir zor hayat yaşadıklarını o insanların.
"Neden? Ne oldu?" şaşkınlığını bırakan ses tonu bu kez telaş ve endişe kırıntılarıyla kaplanmıştı.
"Oturalım mı?" dedim daha çok konuşalım demek istiyormuş gibi.
"Gel" dediği gibi koluma girerek beni yönlendirmeye başlamış ve de açık bıraktığım kapıyı kapatmıştı.
Yatağın yanına yaklaştığımızda önce benim oturmama yardım etmiş hemen ardından kendisi oturmuştu.
Söze nereden ve nasıl başlayacağımı hiç bilmiyordum. Oysa sinirliyken ağzımı açıp her haltı yerken hiç zor olmamıştı.
Offfff.
"Yine benimle niye paylaşmadın muhabbetleri için geldiysen eğer Leyal, hiç konuşmaya başlamayalım" benim sessiz kalmamla sessizliği bölen adam lafları yüreğimi hançer misali delik deşik etmişti.
"Hayır öyle bir niyetim yok. Aksine ben çok üzgünüm." Zar zor kelimeleri toplamaya çalıştığımda nasıl devam ettireceğim ile ilgili hiçbir fikrim yoktu.
"Üzgün müsün? Neden?" sorgular nitelikteki sesiyle nefeslerimi solumuştum esefle.
"Seninle öyle ağır konuşmamam gerekiyordu." dedim tek solukta. Sonra yine duraksadım. Mirza'ysa bir şey demeden öylece beni dinliyordu. Şu an yüzünün her mimiğini görmeyi ne çok isterdim. Fakat ben ve beni karanlığa mahkum bırakmış gözlerim için bu isteğim imkansızdı.
"Sen çok iyi bir insansın Mirza. Hayatıma girdin gireli geçen şunca yıl içinde hep yanımda oldun, en kötü zamanlarımda ilk destekçilerimden oldun. Maddi, manevi demeden asla yardımlarını eksik etmedin." Özür dilemeye gelmiştim sadece ama içimden geçirerek söylediklerime de engel olmuyordum. Belki de bir şeylerin artık konuşulmasının zamanı gelmişti. Belki de içimde hükümranlığını sürdüren karmakarışık hisler bugün iyi ya da kötü bir sonuca kavuşmalıydı. Belki de ben artık tüm cesaretimi toplamalıydım. Bilmiyorum, hiç bilmiyorum hem de. Sadece akışına bırakıyordum konuşmayı...
"Benim için çok değerli bir arkadaşsın biliyorsun. Yerin bende ap ayarı. Bu yeri basit beş altı kelimeyle ifade edemem. Asla." sertçe yutkundum. Yanak içimi ısırıyordum dişlerimle. Kendimi bildim bileli konuşmak asla bu kadar zor olmamıştı.
"Fakat ben bana bunca iyilik yapan, her koşulda sorgusuz sualsiz yanımda olan arkadaşımı kırdım, onu incittim. Bu yüzden senden özür diliyorum." derince nefeslenerek cümlelerim bittiğinde sustum. Yine bir sessizlik oluşmuştu ortamda. Fakat Mirza'nın sert solukları kulaklarımı doldurmaya başladığında bir şeylerin ters gittiğini anlamam uzun sürmemişti.
"Yerin bende apayrı Mirza, en yakın arkadaşımsın Mirza, çok iyi insansın Mirza, çok değerli arkadaşsın Mirza..." aniden yataktan ayağa kalkıp sesini yükselten adamla irkilmeden edememiştim. Deli gibi attığı adımların sesi boğuk ama yüksek çıkan sesine karışmıştı. Yavaşça ben de oturduğum yerden kalktım.
"Lan Mirza senin bu laflarını yıllardır dinliyor içi cayır cayır yanarken. Yetmedi mi? Yetmedi mi lan? Ne zamana kadar böyle davranacaksın sen? Görmüyor musun kızım sen yıllardır ölüp bitiyorum senin için, geberiyorum seninleyken olan sensizlikten?" Mirza'nın bağırışları, gözlerimdeki yaşların sicim misali akmasına neden olmuştu. Rafa kaldırdıkça gün yüzüne çıkmaz sandığım gerçekler Mirza tarafından okkalı bir tokat gibi suratıma indiriliyordu.
"İlk kez gördüğüm andan tutuldum sana Leyal. Bunu anlaman için yıllarca debelendim, uğraştım. Kaç kez hislerimden bahsettim sana. Sense hiçbir şey yokmuş gibi davranmayı seçtin. Beni görmezden gelerek, arkadaş ayaklarına yatarak hiçbir şey olmamış gibi davrandın." Mirza acı çeker gibi söylüyordu onun için anlatması çok zor olan bu yılların birikmişliğini içinde taşıyan cümleleri. Fakat bir o kadar da sinirliydi ses tonu.
"Yoruldum Leyal, çok yoruldum. Yılladır senden bize bir şans vermeni beklemekten yoruldum. Yıllardır süren bu belirsizlikten bıktım, usandım. Ne var gibi varsın ne de yok gibi yoksun. Kaç kez konuyu açmaya çalıştım. Ne doğru düzgün evet bize bir şans verelim diyorsun, ne de hayır Mirza seni arkadaştan öte göremiyorum diyorsun. Ben ne yapayım Leyal? Söylesene ne yapayım" sesinin titremesi onun da gözlerinin dolduğunun hatta belki de ağladığının habercisiydi.
"Bazen öyle bir atak yapıyorsun ki tamam diyorum kendi kendime, o da seni çok seviyor Mirza, kıskanıyor, senin için üzülüyor. Ama bazen öyle bir kendini geri çekiyorsun ki dünyam başıma yıkılıyor, kocaman bir umutsuzluk enkazının altında ezildiğimi hissediyorum. Söylesene? Ne zamana kadar sürecek bu dengesizlik? Ne zamana kadar diri diri mezara koyacaksın beni?" sorduğu soruların cevabının olmadığının çok iyi farkındaydı. Onu bu hale sokmuş olmam okkalı bir tokat misali suratıma savrulduğunda ne yapacağımı bilemez haldeydim.
İçimi saf bir korku kaplamıştı. Mirza benden, bana olan aşkından vazgeçiyordu. Fakat ben ağzımı açıp ben de seni seviyorum diye haykıramıyor, ikimizi de düşürdüğüm bu saçma duruma son veremiyordum.
Yıllardır ertelemiştim bu durumu. Hep sorunlarımı ön plana atarak Mirza'yı görmezden gelmiştim. Fakat benim de ona karşı dolu dolu hisler beslediğimin de farkındaydım.
En sonundaysa Yekta gibi bir şerefsizle görüşmeyi seçerek zaten paramparça ettiğim kalbinin üstünde iyice tepinmiştim. Fakat tüm bunlara rağmen asla bana kızmamış, kırılmamış, aksine hep yanımda olmuştu. En zor zamanlarımda ilk yanıma koşan, varlığıyla her türlü desteğini esirgemeyen adamdı Mirza. Ben böylesi merhametli bir adamı kırmış, duygularını hiçe saymıştım.
Odada süren kısa süreli sessizliği bölmeye cesaret edemediğimde yine konuşan taraf karşımdaki hayal kırıklığının bin bir tonunu yaşayan adam olmuştu.
"Bittim ben artık Leyal. Yoruldum, usandım, tükendim. Belirsizlik, acaba bana karşı o da dolu mu diye düşünmek bitirdi beni yıllardır." Vazgeçiyordu benden, gidiyordu.
Yormuştum beni dünyalar kadar seven ve değer veren adamı. Daha da yormaya hakkım yoktu. Onu bu denli üzmeye hakkım yoktu. Her ne kadar bir süredir hislerimden emin olsam da, ona zarar verdiğim apaçık ortadaydı. Bunu ona daha fazla yapamazdım.
"Özür dilerim Mirza. Bundan sonra senin böyle üzülmene izin vermeyeceğim. Gideceğim hayatından. Ben çok özür dilerim." ağlayarak ne diyeceğimi bilmez biçimde sayıkladığımda sanki mümkünmüş gibi daha sert soluklar dökülmeye başlamıştı dudakları arasından.
"Lan niye itiraz etmiyorsun? Niye itiraz etmiyorsun Leyal?" tüm geçen konuşmadan iki katı daha yüksek sesle bağırdığında irkilmeden edememiştim.
"Bir kere ya, sadece bir kere niye itiraz etmiyorsun? Niye bizim için, kendin için bir şeyler yapmıyorsun?" bir anda değişen cümleleri beni hem şaşırtmış hem de dumura uğratmıştı.
"Nasıl vazgeçerim lan ben senden? Nasıl vazgeçerim kalbimden? Niye hemen çekip gitme yoluna başvuruyorsun? Kafayı yedirteceksin sen bana." Odanın içinde volta atmaya başlamasını adım seslerinin ritminden anlamıştım.
Fakat kurduğu her cümle kaşlarımın milim milim çatılmasına neden olmuştu? Ne yani beni denemek için mi bıktım, yoruldum demişti bu adam? Blöf yapmıştı tamamen. Sırf beni denemek için kurmuştu o canımı yakan cümleleri. Bense salak gibi kanmıştım laflarına. Bu cümlelere üzüleceğimi hiç mi düşünmemişti?
Tüm sinirlerimin yeşil ışık misali parlamasıyla ellerimi yumuşak olmayacak bir tavırla saçlarımın arasına daldırdım. Sinirden tüm kanım yüzümde toplanmış gibiydi. Yanaklarımda alev topu vardı resmen, her an Mirza'nın suratına fırlatmak istediğim alev topları.
"Sen beni mi denedin?" diye bağırdım aniden tüm cesaretimi toplayarak. Ellerimi anlık refleksle öne doğru kaldırmış, yakınlığımızdan dolayı anında vücudunu hissettiğim Mirza'yı iteklemiştim tüm gücümle.
"Nasıl yaparsın böyle bir şeyi gerizekalı?" diye bağırmaya devam ettim. Sinirden ellerim titriyordu. Beni iki dakikada ne hale sokmuştu.
"Ben de seni seviyorum" sesimin en yüksek tınılarıyla bağırdım. "Çok seviyorum hem de. Evet dengesizlik yaptım yıllardır biliyorum ama isteğimin dışında gelişiyordu olaylar hep. Annesizlik, babamın hastalığı, son yaşadığım olaylar beni çok etkiledi. Üstelik senin ve Ahsen'in de hayatının kolay olmadığını biliyordum. O yüzden hep her şeyin yoluna girmesini bekledim. Ama şimdi hata yaptığımın farkındayım," hala bağırıyordum, içimde fırtınalar kopuyordu.
Nefes nefese kaldığımda şaşkındım kendime. İtiraf etmiştim sonunda. Ona onu sevdiğimi söylemekle kalmamış, resmen haykırmıştım. Allak bullak olduğundan neredeyse emin olduğum yüzünü görmeyi çok ama çok isterdim şu an.
"Ne dedin sen?" şaşkınlığından ödün vermeyen ses tonu gülme isteğiyle doldurmuştu benliğimi. Fakat tabii ki gülmedim.
"Ne dediğimi duydun bence gıcık herif" baygın çıkmıştı sesim. Gıcık olmuştum bi kere ona.
"Seni öpebilir miyim?" sesinin en masum tonuyla dedikleriyle deyim yerindeyse ağzım açık kalmıştı şaşkınlıktan. Aman tanrım yıllardır her anımda varlığını eksik etmeyen adamla bir anda farklı bir boyuta geçiş yapmıştık. Dudaklarımda onun dudaklarının varlığını hissetme fikri bile içimi tir tir titretiyordu.
"Öp" dedim fısıldar nitelikte. Sertçe yutkunmuştum.
Yavaş yavaş yüzüme çarpan nefesini hissetmemle titrememe engel olamıyordum. Saniyeler sonraysa elleriyle yanaklarımı kavradı. Her zamanki gibi sıcacıktı elleri. Yuva gibi, ev gibi.
Kısacık bir süre sonraysa dudaklarının baskısını dudaklarımda hissetmiştim. Önce küçük bir öpücük kondurdu dudaklarıma. Sonra geri çekilerek bir küçük öpücük daha kondurdu. Sonra bir tane daha.
"Kaç yıldır bu anı bekliyorum" dudaklarımın üstüne fısıldamasıyla iç çekmiş, dilimi istekli bir biçimde dudaklarımın üstünde gezdirmiştim.
Fısıldamasının üstüne daha fazla beklemeyen adam büyük bir açlıkla dudaklarıma kapanmıştı. Kana kana içtiği dudaklarımla karşılık vermeği geciktirmediğimde öpüşü iyice sertleşmişti.
Dakikalar süren öpüşmemiz nefeslerimizin tıkanmasıyla sona ulaşmıştı. Kontrolsüz nefeslerimi düzene sokmaya çalışırken alnını alnıma yaslamıştı. Eş zamanda elini belime atarak sanki mümkünmüş gibi beni iyice vücuduna çekmişti. Onun da kontrolsüz nefesleri burnuma çarpıyordu.
"Seni her şeyden çok seviyorum" diye fısıldadı sakince.
"Çok seviyorum" diye yanıtladım ben de onu, alınlarımızın temasını asla kesmezken...
****************************************************************************
05.01.2023
Geç de olsa hepinizin yeni yılını en güzel ve en içten dileklerimle kutluyorum. Umarım hepimizin gönlümüzdeki dileklerin gerçekleştiği bir yıl olsun.
Gelelim bölüme. Sonunda bizim sersem aşıklar açıldı :)
Bölümle ilgili düşüncelerinizi buraya alayım lütfen.
Son olarak oy ve yorumlarınızı eksik etmeyin lütfen.
Sağlıcakla kalın.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |