
🌾
••••••
Sen benim görmek için, bakmaya bile gerek duymadığım ezberimsin...
Mirza'dan:
•••••••••••••••••
Gözlerim kapalıyken göğsüme dağılan saçlardan derin bir nefes çektim büyük bir ihtiyaçla. Yıllardır beklediğim o muhteşem an bugün gerçekleşmişti. Bugün benim hayatımın miladıydı. Bugün benim yıllardır hayalini kurarak beklediğim o gündü.
Mevsimlerden kış olsa da sevdiğim kadının dudaklarının arasından dökülen kelimeler benim ömrüme yazı getirmişti bir anda. Çiçekli, bol yeşillikli yazı...
Leyal... gül yüzlü güzelim, sarı saçlarıyla güneşin altın ışıklarını hayatıma saçan kadın. Varlığıyla yaşadığımı hatırlatan, sabahlarıma neşe olan, bal gözlerinin tutkunu olduğum, kokusunda hayat bulduğum kadın.
Derin bir nefes daha aldım bağımlısı olduğum sarı tellerinin arasından. Hemen ardındansa birkaç küçük buse iliştirdim saçlarının arasına. Saatlerce dünyadan koparak bu ana hapis olabilirdim. Hiç bıkmadan, asla usanmadan...
"Rüyada gibiyim sanki. Bitmesini asla istemediğim çok güzel bir rüyada..." başını hafifçe kaldırdığında burnu kısa kollu gömleğimin açıkta bıraktığı boynuma sürtünmüştü. Anında içime elektrik akmış gibi acayip duygularla çevrelenmişti vücudum.
"Rüya olsa bile asla bitmeyecek güzelim. Sana olan sevgimin bitmesi mümkün değil" diye saçlarının arasına doğru konuşmuş hemen ardından ise derin bir öpücük daha kondurmuştum saçlarına. Sabaha kadar sadece saçlarına öpücükler kondurabilirdim.
Verdiğim cevap onu tatmin etmiş olacak ki gülümseyerek başını hafif bir açıyla kıpırdattı. Burnu da eş zamanla boynuma sürtünmüştü.
Saniyeler sonra başını kaldırmıştı. Gözlerinin sadece birinde bulunan beyaz sargı her gördüğümde içimi sızlatıyor, beni haftalar öncesinde yaşadığım o korku dolu günlere geri götürüyordu.
Fakat şimdi gülümsüyordu tüm çehresi. Gül yüzüne çok yakışıyordu gülümsemek.
"Mirza, sen çok farklısın, çok güzel seviyorsun. Ben yıllarca çok korktum biliyor musun? Sana, sevgine senin gibi karşılık verememekten, seni üzmekten. O yüzden bu kadar geç kaldım bize. Fakat meğerse seni üzmekten korkarken çok daha fazla yaralamışım." gülümsemesinin yerini burukluk almaya başladığında içimi anında gri dumanlar sarmalamıştı. Onun üzülmesine asla dayanmıyordum.
"Şşşhhtt..."dedim baş parmağımla dudaklarının üstünde bulunan sus çizgisini okşamaya başlarken. Anında alt dudağı aşağı doğru kaymış, konuşmasıysa yarım kalmıştı. Hamlemden dolayı şaşırmış gibiydi.
Ardından dudaklarını okşayan parmağımı indirerek iki elimle iki yanağını kavradım. Sonraysa kendi dudaklarımı mühürledim onun kiraz dudaklarına. Derin bir öpücük kondurdum. Sonra geri çekilerek tekrar mühürledim dudaklarımızı. Bir öpücük daha armağanımız oldu. Sonra bir tane daha. En son dudaklarımın rotasını değiştirerek alnını öptüm.
"Böyle konuşma güzelim. Ne zaman olduğunun benim için hiçbir önemi yok. Önemli olan senin de bana olan duyguların. Sana karşı hissettiğim hiçbir duygudan, hiçbir üzüntüden pişman değilim. Seninle yaşanan, senin için olan her şey çok özel bana. Bu keder, karşılıksız olduğunu düşündüğüm hisler olsa bile." dedim gerçek düşüncelerimi ondan saklamazken. Söylediğim tek bir kelime bile gerçeklikten ufacık bile uzak değildi.
Sarf ettiğim şeylerden sonra yüzünde güller açan kadın ellerini havaya kaldırarak hislerinin gücüne güvenerek yanaklarımı buldu ve kavradı. Elleri her zamanki gibi soğuktu. Ardından yüzünü yüzüme doğru yaklaştırmıştı. Yanağıma uzanmak istediğini anladığımda işini kolaylaştırarak sol yanağımı dudaklarının rotasına çevirdim. Dudaklarının baskısını kızıl-kahve karışımı sakallarımla kuşatılan yanağımda hissettiğimde gözlerimi kapattım. O ise derin olduğu kadar tatlı bir öpücük bırakarak geri çekildi.
"Uyuyalım mı artık? Yarın doktor randevusu var." Kesinlikle aklımdan çıkmayan o randevuyu heyecanlı ses tonuyla bir kez daha hatırlattığında görmediğini bilsem bile istemsizce başımı sallamıştım belli belirsiz. Geçen randevuda olduğu gibi bu randevuda da çok heyecanlı olacaktı anlaşılan.
"Tamam bebeğim, uyuyalım." demiştim ellerini kavrayarak öpücükler dizdiğimde. Fakat asla uyumak, onu kendi odasına göndermek istemiyordum. Tüm gece varlığıyla, kokusuyla gerçek huzura ermek istiyordum.
"Ben gideyim o zaman." Diyerek yavaşça ayağa kalktığında ben de hemen ardınca ayaklanmıştım.
"Bu gece benimle uyusan?" kelimelerin ağzımdan nasıl uçup gittiğiyle ilgili bir fikrim olmasa da, söylediğim şeyi anlamam saniyelerimi almıştı. İlk günden de emir vaki yapmış gibi oldum. Ulann Mirza, tutamadın şu kopuk çeneni.
"Olur mu ki? Halime teyze sabahları odama geliyor." İstekli fakat düşünceli sesini duyduğumda elle tutulur cinsten bir rahatlama yaşamıştım. O da istiyordu benimle uyumak demek ki. Benim için önemli olan da buydu zaten, gerisi hiç fark etmiyordu.
"Sabah erken kalkarız geçersin odana. Ayrıca Halime teyze burada olduğunu çoktan anlamıştır. Ve de bizi yargılamayacağını sen de biliyorsun." dediğimde belli belirsiz kafa sallamıştı.
"Tamam o zaman, ama ben yine de erkenden geçeyim odama. Hem erken uyuyoruz kalkarız kolayca erkenden de" diye telaşlı bir halde sıraladığında çok tatlı gözüktüğünün hiç farkında değildi.
"Tamam güzelim, endişelenme sen." Elimi beline attığım gibi onu sineme çekmiş tepesine birkaç öpücük kondurmuştum. Şaşkınlığını üstünden attığı gibi o da kedi misali kollarını belime dolamış, iyice kafasını boynuma doğru gömmüştü.
Bir süre yine birbirimizden sanki hiç ayrılmak istemiyormuşuz gibi kenetli olarak durmuştuk. Ben onun saçlarının kokusuyla o ise benim boynumdan aldığı soluklarla huzura eriyordu. Parfüm karışık az biraz da olsa sigara koktuğumu biliyordum. Aslında Leyal iyileşmeye başlayınca ben de baya azaltmıştım içmeyi. Ama sigara ve içki Leyal'siz geçen gecelerimde bana eşlik ettikleri için bırakamam o kadar da kolay gözükmüyordu. Fakat gün içinde sadece iki en fazla üç tane içecek kadar azaltmıştım.
"Ben gidip sana pijamalarını getireyim, sen de otur yatakta bekle beni güzelim." Uysalca başını salladığında tekrar yatakta oturmasını sağlayarak alnına belli belirsiz küçük bir öpücük daha kondurarak odadan çıkmıştım.
Onu sürekli öpmek istiyordum istemsizce. Aslında kendime hakim olmak, her şeyi daha zamana yayarak yaşamak istiyordum. Ama yılların kavrulmuş özlemi buna engel oluyordu.
Hızlı attığım adımlar sonucu odama zaten çok yakın konumlanan odasına vararak direkt dolabına ulaşmış, gri kısa kollu üzerinde kocaman ve tatlı beyaz bir kedi resmi olan tişört ve açık pembe üzerinde bir sürü küçük beyaz kedi desenleri olan eşofmandan oluşan pijama takımını alarak tekrar odama geri dönmek için hareketlenmiştim.
Tekrar odama döndüğümde Leyal'in bıraktığım yerde oturduğunu görmüştüm. Onu içime sokup göğüsüm de saklayasım kimseye de göstermeyesim vardı.
"Mirza, sen misin?" kapının açılma sesini duymuş olacak ki tedirginlikle sormuştu. Muhtemelen bu kadar erken döneceğimi tahmin etmemişti.
"Benim canımın içi, endişelenme" dedim tüm içtenliğimle. Bu arada da yanına vararak yatakta oturmuş, getirdiğim pijama takımını da yatağa bırakmıştım.
"Bu kadar erken döneceğini düşünemeyince heyecanlandım galiba biraz" oyy ben senin heyecanlanan kalbine kurban olurum güzelim benim.
"Evet güzelim, fark ettim." dedim gülümseyerek. Yüzüne doğru gelen saçlarını kulağının arkasına sıkıştırmıştım.
"Üzerini değiştirmene yardım edeyim mi?" her ne kadar kabul etmeyeceğini bilsem de içimin rahat olmayacağı için sormadan edememiştim.
"Yok ben banyoyu kullanayım o arada da hallederim. Alışıyorum artık bu duruma galiba hem" Buruk sesi kulaklarımı doldurduğunda içimin sıkıştığını hissediyordum. İnşallah en kısa zamanda kurtulursun bu durumdan canımın içi. Bir daha asla böyle durumlara alışmak zorunda da kalmazsın.
"Tamam, sen nasıl istersen öyle olsun. Gel banyoya kadar yardım edeyim o zaman" diyerek önce alnıyla saçlarının kavuştuğu çizgiye şu son iki saatte artık sayısını bile unuttuğum öpücüklerimden birini daha kondurmuştum.
Sonrasında onun başını aşağı yukarı doğru usulca sallamasıyla ayağa kalkmış, onun da kalkmasına yardımcı olmuş, ardından pijamaları da alarak elleriyle kavramasını sağlamıştım. Daha sonra elimi beline atarak adımlarımızı başlatmıştım.
Saniyeler sonra Leyal elinde pijamalarıyla banyoya geçmişti. Ben de kendi dolabımın önünde durarak atik hareketlerle üzerimdeki beyaz, mavi hatlı desenleri olan gömlek ve koyu kahve pantolonu çıkararak hızlıca lacivert eşofman ve kısa kollu tişörtten oluşan takımı alarak gelişigüzel üzerime geçirmiştim. Normalde kışın bile bu tarz şeylerle uyumayı sevmeyen ben şimdi Leyal rahatsız olmasın diye giyiniyordum.
Ardından sabırsızlıkla güzelimi beklemeye başlamıştım. Aradan geçen yirmi dakika kadar süre sonrası Leyal hala banyodan çıkmayınca içimi saran saf endişeye engel olamamıştım.
"Leyal, iyi misin?" sonunda dayanamayarak kapıyı iki kere tıklatarak ona seslenmiştim.
"İyiyim, neredeyse bitecek işim çıkıyorum birkaç dakikaya," ince sesini duyduğumda derin bir oh çekmiştim. İki dakikada kırk olasılık gelip geçmişti aklımdan.
"Tamam güzelim, acele etmene gerek yok. Ben bir an için endişelendim sadece, sen çıkmayınca..." kendimi düzgün şekilde ifade etmeyi başardığımda iç çektim. Zira hızlı davranarak düşme gibi durumlarla karşılamasını hiç ama hiç istemiyordum şu an.
Leyal'in onaylar mırıltılar çıkarmasını duyduktan sonra yatağın yanına ulaşarak oturmuş, sakince onu beklemeye başlamıştım.
Beş dakikayı daha atlattıktan sonra banyo kapısının açılması sesi odadaki soğuk sessizliyi bölmüş, benim tüm dikkatimi hemen oraya yöneltmişti.
Küçük adımlarla kedili pijamasının içerisinde tatlı mı tatlı gözüken kızı görünce hemen ayaklanmış, soluğu yanında alarak yatağa kadar getirmiştim onu.
Elinden üzerinden çıkardığı kıyafetlerini alarak odamda bulunan koltuğun üzerine düzgünce bırakarak tekrar yanına dönmüştüm.
"Gel güzelim bu taraftan." diyerek onu yönlendirmiş, yatağın sağ tarafına getirmiş, terliklerini de çıkararak uzanmasına yardımcı olmuştum.
O yatağa tam olarak yerleşene kadar ben de her zaman uyuduğum kendi tarafıma geçmiş ince sayılacak pikenin altına girmiştim. Evin ısı durumu iyi olduğu için kalın battaniyeye gerek kalmıyordu.
Ardından güzelimin belinden kavrayarak kendime doğru çekmiş, başını göğsüme yaslayarak onu sımsıkı sarmıştım.
Mis gibi kokusu anında burnuma doluşmuş, içimi saf bir huzurun kaplamasına yetmişti.
Sanırım ömrümün sonuna kadar duymak istediğim tek koku şu an kollarımda varlığıyla beni mest eden kadının portakal ve nergis çiçeği kokulu parfümüne karışmış kendine özgü teninin kokusuydu. Genelde çiçeksi kokular kullanıyordu. En çok yasemin ve nergis tercih ediyordu. Fakat ara ara portakal limon gibi kokular da kullandığını biliyordum. Onunla ilgili her detayı böylesi ezberlemek beni çok mutlu ediyordu.
"Mirza" burnu boynuma yaslı olduğundan dolayı kıpırdanan dudakları tenimi okşuyordu. İçim acayip duygularla sarsılıyordu.
"Söyle güzelim." dedim on sardığım kolumu biraz aralayarak parmaklarımı yumuşacık saçlarına daldırmıştım.
"Üstünde az da olsa hep bi sigara kokusu oluyor. Bırakamaz mısın o zehri acaba?" çekingen sesi kulaklarıma dolduğunda biraz gerilmiştim açıkçası. Ben de bırakmayı çok istiyordum hatta bunun için uğraşıyordum da ama bu öyle kolay bırakacağım bir şey değildi. Zira on yılı aşkın bir süredir içiyordum. İlk kez ailemi kaybettiğimde içmiştim o mereti.
"Bırakmayı çok istiyorum güzelim. Zaten son zamanlar da çok azalttığımı fark etmişsindir. Fakat bu hemen bırakılacak bir şey değil." Demiştim gergin çıkmamasına özen gösterdiğim sesimle.
"Anlıyorum, ama bırakmanı çok isterim. Çok zararlı çünkü." Üzgün çıkan sesini duyduğumda içten içe küfür savurarak boşta kalan elimle yanağını okşamaya başladım.
"Bana güveniyor ve de inanıyor musun bebeğim?" Diye sordum aramızda sessizlik oluşmasına izin vermeyerek.
"Evet, birtanem. Sana olan güvenim tam." Birtanem diyen ağzını yerim senin kadın! Ayrıca hiç duraksamadan verdiği yanıt da mutlu olma sebebimdi.
"O zaman sana söz veriyorum, en kısa sürede bırakacağım o zehri" ses tonum bana olan saf güvenine güven katmak ister gibi kendimden emin çıkmıştı.
Leyal ise yanıt vermemeyi seçerek beni tepetaklak yokuş aşağı bırakan o hamleyi yapmıştı dudaklarını boynuma bastırarak ufak bir öpücük kondurduğunda. Ah be güzelim o öpücüğün beni nasıl etkilediğini bilsen şu an odadan arkana bile bakmadan koşarak kaçardın.
"İyi geceler," dakikalar sonraysa sessizliği bölen taraf o olmuştu.
"İyi geceler cennet gözlüm." Diye onu yanıtlayarak alnına çok derin bir öpücük kondurmuş, hemen sonraysa kollarımda bulunan varlığıyla ruhumu huzura kavuşturan kadının verdiği mutlulukla gözlerimi yeni bir güne açılması umuduyla kapatmıştım.
🌾🌾🌾🌾🌾🌾
Leyal'den:
•••••••••••••
Vücudumu yuvasına doğru çeken uykunun tatlı kollarından yavaş yavaş ayrıldığımda yüzümü hafif buruşturarak sargısı olmayan göz kapağımı yavaşça yukarı doğru kaldırmıştım.
Birkaç dakika içinde kendime gelmeyi başardığımda burnumu dolduran karakteristik koku yüzümde ufak bir gülümseme oluşturmuştu. Zira başım hala Mirza'nın göğsüne yaslıydı. Bense yan tarafıma dönerek tamamen ona sokulmuştum.
Düzenli nefes alışlarından uyuduğunu anladığımda yüzümdeki huzurlu gülümsemeye engel olmayarak elimi kaldırdım ve hislerimin gücüne güvenerek yanağıyla kavuşturdum.
Parmak uçlarımı önce sakallarının arasında gezdirdim. Yüzünü görmeyi çok özlediğimi fark ettim o an. Fakat bu bir süre daha mümkün olmayacaktı. O yüzden içim her kıvrımını ezberlemek, hissetmek isteğiyle dolup taşıyordu.
Ardından şehadet parmağımı burnu, kaşları ve alnında gezdirdim. Yavaş yavaş uyandığını kıpırdanışlarından anlıyordum. Fakat durmayarak bu kez dudaklarına ve çenesine doğru indirdim elimi.
"Güzelim," uyku mahmuru sesinde sorgular bir tını vardı.
"Sevgilim." Dedim en içtenliğimle. Sevgiliyi bırak, cananım, yar'imdi o benim.
"Sevgilin kurban olsun sana." Sesindeki mutluluk elle tutulur cinstendi. Bense yüzünü sevmeye devam ediyordum.
"Yaramazlık mı yapıyordun?" muzip ses tonuna karşılık esefle iç çektim. Aslında yaramazlık değildi, özlediğim yüzünü görmediğim için hissetmek istemiştim.
"Sadece yüzünü göremediğim için hissetmek istemiştim." Keyifsiz bir tonlamayla çıkmasına engel olamamıştım sesimin. Mirza'ysa beni iyice sarmalayarak alınma sıkı bir öpücük kondurmuştu.
"Ah güzelim benim. Üzülmene dayanamam. En kısa sürede eski sağlığına kavuşacaksın Allah'ın izniyle." Teselli cümlelerinin gerçekliğini elbette biliyordum fakat duygusal yanım seri üzgündü. Sevdiğim adama onu sevdiğimi söylediğimde bile mimiklerinin, yüzünün değişimlerinin şahidi olamamıştım.
Kollarına sığındığım adam tatmin olmadığımı hissetmiş olmalı ki, keskin bir solukla göğüs kabartmıştı.
"Eskiden seni uzun zamanlar görmediğim oluyordu biliyorsun. İşlerimle ilgili ara sıra yurt dışına çıktığım zamanlarda." Bir şeyler anlatmaya başlamasıyla dikkatlice onu dinlemeye başlamıştım. O ise saçlarımı okşamakla meşgüldü bir yandan da konuşurken.
"İşte o zamanlarda bile yüzün, mimiklerin, hatların bir an bile aklımdan çıkmazdı. Gözümü kapatırdım sen, sabah yeni güne açardım yine sen." Özel adamımın dudaklarının arasından çıkan her kelime de tıpkı kendisi gibi çok özeldi.
"Çünkü güzelim seni görmek için bakmama gerek yoktu. Zaten yüzünün her kıvrımı aklıma kazınmış, ezberim olmuştu." Dedikleri yüzümü gülümsetmişti. Ah Mirza, sen beni böylesine severken ben nasıl izin verdim yıllarca canının yanmasına?
"Mirza, sen çok özel birisin. İyi ki geldin hayatıma," fısıldayarak boynuna bir öpücük kondurmuştum.
"İyi ki güzelim, iyi ki." Dediğinde ikimiz de sessizliğe gömülmüştük.
Bir süre sessizce soluklarımızı dinleyerek birbirimizde huzur bulduk. Aradan geçen dakikaların ardından aklıma gelen şeyle hızla yattığım yerden doğrulmuştum. Ya da doğrulmaya çalışmıştım, zira Mirza kalkmama izin vermemişti.
"Mirza saat kaç? Randevu vardı, ben odama geçecektim." Diye sıralamıştım cümlelerimi, soluksuz kalana kadar.
"Sakin ol, daha yedi buçuk. Gidersin odana da," Saatin yedi buçuk olduğunu duyarak az da olsa rahatlamıştım.
"Tamam ben gideyim o zaman artık. Sekiz gibi falan Halime teyze de gelir." demiştim. Randevu saat ondaydı. Bu hızla ancak yetişirdim zaten.
Cümlemi bitirdikten sonra hızlıca ayağa kalkmaya çalıştığımda Mirza kollarımdan tutarak kalkmamı engellemişti. Kısacık bir süre sonraysa kendisi ayaklanmış beni de kucağına alarak odadan çıkmak için hareketlenmişti.
Bense artık alışık olduğum bu durumu yadırgamamış, aksine kollarımı boynuna doladım.
Yavaş attığı adımlar sonucu onun odasından çıkmış, benim odamın içine girmiştik. Mirza beni sarsmadan, yavaşça indirmiş, dengemi sağlamamda da yardımcı olmuştu.
"Hazırlan sonra çıkarız güzelim." Dediğinde başımı olumlu anlamda sallamıştım. O ise saçlarıma derin bir buse iliştirmiş, odadan çıkmıştı.
Derince nefeslenerek elimi hızlı hızlı çarpan kalbimin üstüne koyarak yatağı bulmuş ve direkt oturmuştum. Hala inanamadığım gerçekle deyim yerindeyse otuz iki diş sırıtıyordum. Mirza'ya açılmıştım sonunda, biz sevgili olmuştuk. Allahım, yatsam rüyama bile girmeyen şeyler gerçek olmuştu.
Dakikalar birbirini kovalarken ben hâlâ yatakta oturarak gerçekliğini sorguladığım bu durumu düşünmekle meşgüldüm.
"Uyandın mı kınalı kuzum?" Beni düşüncelerimin arasından hızla çıkaran şey Halime teyzemin kapıyı tıklatması ve ardından kadife sesiyle her sabah sorduğu o soruyu sorması olmuştu.
"Evet Sultanım, uyandım. Gel." Diye seslendiğimde sesimdeki sevinç kırıntıları elle tutulur cinstendi.
"Yüzünde güller, çiçekler açıyor güzel kızım. Anlaşılan dün gece Mirza oğlumla konuşma olumlu geçti." Halime teyzenin muzip sesiyle kıkırtılarıma engel olamamıştım.
"Evet, çok güzel geçti hem de." dediğimde onaylar mırıltılarını duymuştum.
"Dün gece uyumazdan önce sana bakmaya gelmiştim ama burada yoktun. Mirza oğlumun odasından geliyordu sesin, rahatsız etmek istemedim." Sesinde kesinlikle yargılayıcı bir tını yoktu. Aksine bu durumdan hoşnut olduğunu gösteriyordu ses tonu.
"Halime teyze, sana bir şey söyleyeceğim ama şimdilik kimseye söyleme. Zira birileriyle paylaşmasam çatlayacağım" Sanki çok önemli bir sırrı paylaşıyormuşum gibi fısıldayarak sıralamıştım cümlelerimi.
"Söyle güzel kızım. Ne zaman senin lafını birilerine söylediğimi gördün ki? İçin rahat olsun." Evet, Halime teyze gerçekten çok iyi bir insandı. Bana bir annenin verebileceği birçok şeyi vermeye çalışmıştı hep. Her ne kadar insanın kendi annesi kadar olmasa da, çalışmaları hep çok olumlu olmuştu.
"Biz Mirza'yla dün ilişkimizin boyutunu değiştirdik. Yani arkadaşlıktan şeye geçtik. Şeye işte..." diyerek sonunu toparlayamamıştım. Ayhh ne zormuş bu tarz konuları biriyle paylaşmak!
"Oyyy benim güzel kızım. Çok sevindim. Allah'ım daim kılsın İnşallah." Gerçekten de sevindiğini belli etmek ister gibi musmutlu çıkan sesiyle konuşmuş, hemen ardından sarılmıştı bana. Ben de hiç beklemeden kollarımı ona dolamış, pamuksu anne kokusunu içime çekmiştim.
"Bu konunun detaylarını sonra soracağım haberin olsun. Şimdi seni hazırlayalım. Randevuya geç kalma." Diyerek geri çekildiğinde gülümseyerek onu onaylamıştım.
Bir saat kadar süren bir zaman diliminde hazırlıklarımızı tamamlamıştık. Önce banyo işlerimi halletmiştim. Ardından Halime teyze beni makyaj masasında oturtmuş güzelce saçlarımı taramaya başlamıştı. Fırçayı her saçıma çektiğinde sanki sevgisini ilmek ilmek işliyordu altın sarısı tellerime.
Daha sonraysa ricam sonucu yüzüme güneş kremi, dudaklarımaysa çok sevdiğim ananaslı dudak nemlendiricimden sürmüştü. Beyaz tenli bir insan olarak azıcık bir güneşten bile etkilendiğim içim, yıl boyu en ufak güneşte bile güneş kremimi eksik etmiyordum. Güneş kremi benim için bir nevi alışkanlık haline geldiği için kış, yaz fark etmeksizin yılın her mevsiminde kullanıyordum.
Halime teyze hazırlanmama yardımcı olurken dünkü konuşmayı en ince detaylara girmeden anlatmıştım ona. Bunu yaparken ikimizin de çok zevk aldığı aşikârdı.
Sonraysa birlikte seçim yaptığımız kahverengi bez pantolon ve yine aynı renk olan uzun kollu tişörtten oluşan takımı giymemde karar kılmıştık. Beni süslü göstermek için boynuma altın renkli kolyelerimden birini, sağ bileğimeyse yine altın renkli bilekliklerimden birkaçını iliştiren Halime teyzeme gülmeden edememiştim. En sonundaysa parfüm sıkmıştı üzerime. Sonuç olarak hazırdım.
"Güzelim, hazır mısın?" Tanıdık ses ve kapının tıklatılmasını duyduğumda boğazımı temizlemiştim istemsizce.
"Evet, gelebilirsin." Diye yanıtladım ben de. Nedensizce saf bir heyecan dalgasıyla harmanlanmıştım.
Ardından kapının açılma sesini ve tok adım seslerini duymuştum. Mirza tam olarak yanımıza ulaştığında çok sevdiğim parfümünün kokusu dolmuştu burnuma.
"Kahvaltı yapmadan mı çıkacaksınız yine?" Kısa süreli sessizliği bölen taraf Halime teyze olmuştu.
"Evet Sultanım, doktor tahlil isteyebiliyor." Mirza'nın yanıtı üzerine sadece onaylar mırıltılar çıkaran Halime teyze daha sonra odadan çıkmıştı.
"Yine melek gibi olmuşsun güzelim. Aklımı başımdan alan tatlı bir melek." Mirza'nın iltifatı üzerine alt dudağımı sertçe sıyırmıştım dişlerimi geçirerek.
"Teşekkür ederim." fısıltıdan farksız çıkan sesim utandığımın en büyük kanıtıydı. Bir diğer etkense ısınan yanaklarımdı.
"Al al oldu yanakların." Dediği gibi ben daha ne olduğunu anlamadan önce sol hemen sonraysa sağ yanağıma derin birer öpücük armağan etmişti.
"Iııı...şey. Çıkalım mı artık?" Biraz daha böyle şeyler yaparsa taşikardi olacağımı bildiğimden dolayı çözümü kaçmakta bulmuştum.
"Çıkalım." Erkeksi gülüşü ilahi bir nağme gibi kulaklarıma dolduğunda beni onaylamış, ardından her zaman yaptığı gibi beni kucaklayarak hastaneye gitmek için ilk hareketlenmeyi yapmıştı...
Kırk dakika kadar süren yolculuk sonrası hastaneye vardığımızda fazla vakit kaybetmeden bizi bekleyen Suat beyin odasına doğru ilerlemiştik. Mirza hep olduğu gibi tüm ağırlığımı sırtlanıyor, kendi adımlarını da bana uygun ayarlıyordu.
Suat beyin odasına vardığımızdaysa birkaç dakika geçen kontrolde yaptırdığım tahliller üzerine konuşmuştuk. Daha sonra gözlerimi kontrol etmiş, sadece sol gözümde varlığını koruyan sargıdan da kurtarmıştı beni.
Ondan sonraysa kalp ve diğer iç organları kontrolunun da geçireceğim ameliyatlar için önemini vurgulayarak bizi kardioloji ve genel cerrahi bölümüne yönlendirmişti.
Tam tamına bir buçuk saat içinde kalbimin filmleri çekilmiş, ciğerlerim ve böbreklerim için de gerekli doktorlarla konuşmuştuk. Kapsamlı kan tahlillerim elimizde olduğundan dolayı doktorların fikir söylemesi çok da zor olmamıştı.
Tekrar Suat beyin odasına döndüğümüzde bilgisayarına gelen sonuçlarıma bakıyordu.
"Evet çocuklar." Dedi bana bir asır kadar gelen süreden sonra.
"Her şey yolunda gözüküyor. Çok düşük olan kan değerlerinde de ilerleme söz konusu, fakat bu değerler daha çok kronik bir rahatsızlık olduğu için tedavi şimdilik yeterli olsa da, belirli aralıklarla kontrol yapılmalı ve gerekirse tekrar tedavi uygulanmalı." Evet kansızlık annemden bana geçen genetik bir rahatsızlıktı. Suat beyin dediklerini zaten ben de biliyordum.
"Ameliyat konusuna gelirsek, on gün sonrası için size randevu yazıyorum. Ameliyat için. Allah'ın izniyle sağ gözümüzle o zaman ilgileneceğiz. Açık bir ameliyat olacağı için süresi uzun ve iyileşmesi de hemen olmayacak. O yüzden bu on günlük süreçte psikoloji uzmanımızla bir görüş daha yapmanızı öneriyorum." Suat beyin dediklerini nefesimi tutarak dinlemiştim.
Allah'ım sonunda ilk gözümün ameliyatı on gün sonra gerçekleşecekti. İçimi hem saf bir heyecan hem de endişe kaplarken buz gibi olan ve de titreyen ellerimin üzerinde Mirza'nın elinin baskısını hissettim. Güven vermek ister gibi ellerimi kavramıştı.
Doktorun tane tane söyledikleri içimde aynı zamanda deli bir korkunun yeşermesine sebep olmuştu. Umarım bu süreci sorunsuz atlatırdım ve görme düzenim eski sağlığına kavuşurdu...
(Leyal Korhan)
(Mirza Yakupoğlu)
•••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••
09.01.2023
Huh!
Sonunda bitti, üç bini aşkın bölümümüzü keyifle okumanızı diliyorum.
Oy ve yorumlarınızı merakla bekliyorum :)
Sağlıcakla kalın 🐥🐥🌺🌺🐥🐥🌺🌺🐥🐥🌺🌺🐥🐥🌺🌺🐥🐥🌺🌺🐥🐥🌺🌺🐥
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |